Bir meczup vardı. Çocuklar onu taşladıkları için canı çok sıkılmış, kızmıştı. Kaça kaça bir hamamın köşesine sığındı. Sığındığı köşede bir penceresi vardı hamamın.
Biraz sonra dolu yağmaya başladı, pencereden giren her dolu da meczubun başına geliverdi. Doluyu taş sandığından kızgınlığı arttı meczubun. "Neden bana taş atıyorlar" diye atana bir hayli sövdü, saydı. O sırada güneş, bulutların arasından çıkıp olduğu yeri aydınlattı. Başına gelenin taş olmayıp da dolu olduğunu anlayınca küfrettiğine pişman olup dedi ki:
-Yarabbi, şu bulunduğum yer karanlıktı, farkedemedim, yanıldım. Ne söylediysem geri alıyorum.
Uyarı!!!
Bir meczup ne söylerse onu kınama. O, bulunduğu makamda sarhoştur, aklı başında değildir. Sana düşen dilini tutman onun gibi söylememen.
Biraz sonra dolu yağmaya başladı, pencereden giren her dolu da meczubun başına geliverdi. Doluyu taş sandığından kızgınlığı arttı meczubun. "Neden bana taş atıyorlar" diye atana bir hayli sövdü, saydı. O sırada güneş, bulutların arasından çıkıp olduğu yeri aydınlattı. Başına gelenin taş olmayıp da dolu olduğunu anlayınca küfrettiğine pişman olup dedi ki:
-Yarabbi, şu bulunduğum yer karanlıktı, farkedemedim, yanıldım. Ne söylediysem geri alıyorum.
Uyarı!!!
Bir meczup ne söylerse onu kınama. O, bulunduğu makamda sarhoştur, aklı başında değildir. Sana düşen dilini tutman onun gibi söylememen.