- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
Eserin Adı: Mai ve Siyah
Yazarı: Halit Ziya UŞAKLIGİL
Sadeleştiren: Nevzat KIZILCAN
Boyutu: 13-19
Sayfa Sayısı: 313sf
Basıldığı Yer, Yayınevi ve Baskı Tarihi: İstanbul, İnkılap ve Aka Yayınevi, 1977
İlk basım: 1896, İstanbul
Eser:
Roman türünün edebiyatımızdaki en güzel örneklerinden olan Mai ve Siyahta yazar yaşanılan bir dönemin sosyo kültürel durumunu gözler önüne sermiştir. Yazar romanda okuyucuya dönemin yaşantısını A.Cemilin bakış açısından vermeye çalışmıştır. Bu bakış açısında kendi içinde bir objektiflik ve realistlik göze çarpar. Mai ve Siyah dönemin bütün toplumsal sorunlarını gündeme getiren bir roman olmuştur. Yazar dönemindeki bir takım sorunları kahramanları vasıtasıyla okuyuculara açıklamıştır.
Yazar bu romanda neslinin şair idealini ele alır, o zamanki sanat ve basın dünyasını yer yer çok gerçekçi çizgilerle tasvir eder. Bu tasvirlerde insanların duyguları çok güzel işlenmiştir. Eser aşırı duygusal ve romantik bir romandır.
Eserin tema için karamsarlık, ayrılık, aşk, pişmanlık diye tek bir şey söylemek mümkün değildir. Bunun içindir ki bunların hepsini içine alan kader belki de bu eserin teması olabilir.
Mai ve Siyah bize İstanbuldaki sanat ve edebiyat çevrelerini yansıtan başarılı romanlardan biridir. Romanın kahramanları olan A. Cemilin basın ve yayın hayatının merkezi olan çevrelerle ilişkisi bize dönemindeki edebiyat ve kültür hareketlerini yansıtmıştır.Mai ve Siyah bu bakımdan Servet-i Funun edebiyat akımının romanı sayılır. Ahmet Cemil: Romanın baş kahramanıdır.Olaylar onun etrafında oluşur.Genç,yakışıklı,zeki,tut tuğunu koparan, aklına koyduğunu yapan,yeni edebiyat anlayışını temsil eden bir kişiliktir. Raci:Ahmet Cemilin karşısında olan yani eski edebiyat anlayışını temsil eden,onunla zıt fikirlere sahip,onu çekemeyen ve onun yolunu kesmeye çalışan birisidir.
İkbal: Ahmet Cemilin hayatını adadığı sevgili kızkardeşi, iyi kalpli, masum, güzel hayattan çok acı çekmiş, bahtı kara birisidir.
Vehbi Bey: İkbalin kocasıdır. Kaba, bencil, boyuna içen, küstah, karısına kötü davranan, onun ölümüne sebep olan alçak bir heriftir.
Lamia: Ahmet Cemilin çocukluktan kalma en büyük aşkıdır. Ahmet Cemilin evlenmek istediği, sevdiği, hayatındaki ideal kadın.
Hüseyin Nazmi: Lamianın abisi ve Ahmet Cemilin yakın arkadaşı. Ahmet Cemil ile edebiyat tartışmalarına giren, onu kabullenen ve destekleyen birisidir.
Özet:
A.Cemil, çok doğru, iyi kalpli bir avukatın oğludur. Annesi ise erdemli bir kadındır. Öğrenimine resmi okullarda başlar. Öğrenimi sırasında babası vefat eder. Okulu bitirir bitirmez kız kardeşine ve annesine bakmak zorunda kalır. Fakat elinden fazla bir iş gelmemektedir. Yabancı dil bildiği için sadece evlerde ders vermektedir. Bir de şiir yazmaktan başka bir becerisi yoktur. Ders verdiği öğrencilerin yaptığı şımarıklıklar onu bezdirmiş ve bu işi bırakmasına sebep olmuştur. Daha sonra gecesini gündüzüne katarak Fransızca kitap tercümesi yapmış fakat emeğinin karşılığını alamamıştır. Gittikçe umutsuzluğa kapılmıştır. Hüseyin Nazminin kız kardeşi Lamiayla evlenecek midir? Edebiyatımıza yeni bir yön verebilecek midir? En sonunda Mirat-i Suun adlı gazetede iş bulur ve gazetede tercümeler yapmaya başlar. Hayatı az çok düzene girmeye başlar.
Hatta gazete sahibinin oğlu Vehbi Efendi, A.Cemilin kız kardeşi İkbal ile evlenir. O zaman Süleymaniyede eski bir evde oturan A.Cemil kız kardeşini bahtiyar görmek hevesiyle, güzel bir düğün yapar. Ama bu evlilik, o zamanın evlenme şartları yüzünden başarılı olmaz. Evlenenler daha önceden birbirlerini tanımadıkları için, bağdaşamazlar. Vehbi Efendi gayet kaba, boyuna içen, küstah bir kimsedir. Bir gece Vehbi Efendi hamile olan İkbali öyle hırpalar, öyle bir tekme atar ki, zavallı kadın çocuğunu düşürür. A.Cemil çıldırmış gibidir, onu Ali Şekip zor zaptetmektedir. Kız kardeşini ölümden kurtarması lazımdır. Aldığı bütün tedbirlere karşı İkbalı ölümün pençesinden kurtaramaz.
Hüseyin Nazmi uzakça bir vazifeyle dışişlerine tayin edilmiştir.A.Cemil bir gün onu ziyarete gider.Bir aya kadar memleketten ayrılacak olan Hüseyin Nazmi ,sevineceğini zannederek A.Cemile başka bir haber daha verir,Lamiayı evlendiriyorlardır.Zihninde kızı ailesinin ısrarıyla evlenmeyi kabul etmiştir diye tasarlar.Bir an sevgisini itiraf etmeyi düşünür fakat bir yuva kuramayacağını anlayınca vazgeçer.
Bütün umutları,gelecekle ilgili planları bir bir sönmüştür.Geriye ne kalmıştır.Bütün ömrünü koyduğu şiirleri mi?Bir an bile durmadan onları da ocağa atıp yakar.Yanışını gözlerinde yaşlarla izler.O eserin zaten bir anlamı kalmamıştır.
Madem ki Hüseyin Nazmi gidiyor,o da gidecektir.Anadolu da bir vazife alıp gidecektir . Kararını yerine getirir.Dertli anasını alarak bir vapura biner . Gece karanlığında, son defa İstanbulu seyreder.Vaktiyle bütün ışıklar ona elmas gibi görünüyordu fakat şimdi her yer simsiyahtır.
Eleştiri:
Eserin dış görünüşünde ön kapağı Ahmet Cemilin ve çevresindekilerin fotoğrafları bulunmaktadır. Kapak beyaz zemin üzerine mavi renklerle donatılmıştır. Kapak bence daha sade olmalıdır. Resimlere yer verilmesi benim için uygun değildir. Ahmet Cemil ve çevresindekilerin resimlerinin kapakta bulunması insanların tasvirinde hayal gücümüzü kullanmamızı azaltmıştır. Bu yüzden resimlere yer verilmemelidir. Karakterler okuyucunun hayal dünyasına bırakılarak hikayeye biraz gizem katılmalıdır. Kitabın edebi türü Türk nesir üslubunun gelişmesine yardımcı olmuştur.Tanzimatla başlayan edebiyat akımına bir renk katmıştır. İçerik bakımından konu ince ayrıntılarla işlenmiştir. Akıcı şiirsel bir dille yazıldığı için okuyucuyu sıkmayıp konuya daha çabuk adapte olmasını sağlamaktadır. Türk edebiyatımız için önemli bir yeri olduğundan okunmasını siz saygıdeğer öğretmenimize ve bütün arkadaşlarıma tavsiye ederim.
Yazarın Hayatı:
Halit Ziya UŞAKLIGİL: Türk yazarı. İstanbulda doğdu. Mercan Mahalle Mektebinden sonra Fatih Askeri rüştüyesine devam etti. Ailece İzmire taşındıklarında öğrenimine İzmir rüştiyesine devam etti. Mekhitarist okulunda Fransızca eğitimi aldı.İki arkadaşı ile 1884te Nevruz dergisi, iki yıl sonra Hikmet gazetesini çıkardı. 1893te İstanbula gelerek Reji idaresinde başkatiplik görevine başladı. 1896da Edebiyatı Cedide topluluğuna katıldı.Meşrutiyetten sonra Darülfünunda Batı Edebiyatı dersleri okuttu.Sonra, Darülfünunda müderris oldu.Hükümet tarafından 1913te Fransaya , 1915te Almanyaya gönderildi. Cumhuriyetten sonra Yeşilköydeki köşküne çekilerek gazetelerde yazmaya devam etti. Halit Ziya yazı hayatına, her konuda yazı ve tercümelerle girdi. Yazdığı şiirler Muallim Naci tarafından ağır bir dille yerilince mensur şiire yöneldi.1885ten sonra yazmaya başladığı ilk romanları, Tanzimat romanının devamıdır. Bunlarda basit şemalarda duygusal aşk hikayeleri anlatılır. 1896da Servet-i Fünun topluluğuna katıldıktan sonra Fransız romanlarını, özellikle teknik yapılarını ve anlatım ilkelerini incelemeye başladı. O yıllarda sürekli okuduğu yazarlar Balzac ve Paul Bourgettir. Halit Ziya romanlarında, yaşadığı dönemin toplumsal şartları ve yetiştiği çevrenin özelliklerini dolayısıyla, genellikle varlıklı kişilerin hayatını ve meselelerini konu edindi. Kendi hayatına benzeyen hayatları tasvir etti; romanlarındaki kişiler, olayların oluşumu, Halit Ziyanın iyi bildiği çevrelerden seçilmiştir. Roman kişileri tenkitçi bir tavırla ortaya koyan Halit Ziya, hikaye kişilerine daha çok şefkatle, acıyarak bakar; bunlar iyi yürekli, fedakar ve namuslu kişilerdir.Bu hikayelerde yazar, romanlarında olduğu gibi, küçük gözlemlerini değerlendirir.
Halit Ziya, ilk romanlarından beri aradığı anlatıma, Edebiyatı Cedide döneminde ulaştı.
Yazarı: Halit Ziya UŞAKLIGİL
Sadeleştiren: Nevzat KIZILCAN
Boyutu: 13-19
Sayfa Sayısı: 313sf
Basıldığı Yer, Yayınevi ve Baskı Tarihi: İstanbul, İnkılap ve Aka Yayınevi, 1977
İlk basım: 1896, İstanbul
Eser:
Roman türünün edebiyatımızdaki en güzel örneklerinden olan Mai ve Siyahta yazar yaşanılan bir dönemin sosyo kültürel durumunu gözler önüne sermiştir. Yazar romanda okuyucuya dönemin yaşantısını A.Cemilin bakış açısından vermeye çalışmıştır. Bu bakış açısında kendi içinde bir objektiflik ve realistlik göze çarpar. Mai ve Siyah dönemin bütün toplumsal sorunlarını gündeme getiren bir roman olmuştur. Yazar dönemindeki bir takım sorunları kahramanları vasıtasıyla okuyuculara açıklamıştır.
Yazar bu romanda neslinin şair idealini ele alır, o zamanki sanat ve basın dünyasını yer yer çok gerçekçi çizgilerle tasvir eder. Bu tasvirlerde insanların duyguları çok güzel işlenmiştir. Eser aşırı duygusal ve romantik bir romandır.
Eserin tema için karamsarlık, ayrılık, aşk, pişmanlık diye tek bir şey söylemek mümkün değildir. Bunun içindir ki bunların hepsini içine alan kader belki de bu eserin teması olabilir.
Mai ve Siyah bize İstanbuldaki sanat ve edebiyat çevrelerini yansıtan başarılı romanlardan biridir. Romanın kahramanları olan A. Cemilin basın ve yayın hayatının merkezi olan çevrelerle ilişkisi bize dönemindeki edebiyat ve kültür hareketlerini yansıtmıştır.Mai ve Siyah bu bakımdan Servet-i Funun edebiyat akımının romanı sayılır. Ahmet Cemil: Romanın baş kahramanıdır.Olaylar onun etrafında oluşur.Genç,yakışıklı,zeki,tut tuğunu koparan, aklına koyduğunu yapan,yeni edebiyat anlayışını temsil eden bir kişiliktir. Raci:Ahmet Cemilin karşısında olan yani eski edebiyat anlayışını temsil eden,onunla zıt fikirlere sahip,onu çekemeyen ve onun yolunu kesmeye çalışan birisidir.
İkbal: Ahmet Cemilin hayatını adadığı sevgili kızkardeşi, iyi kalpli, masum, güzel hayattan çok acı çekmiş, bahtı kara birisidir.
Vehbi Bey: İkbalin kocasıdır. Kaba, bencil, boyuna içen, küstah, karısına kötü davranan, onun ölümüne sebep olan alçak bir heriftir.
Lamia: Ahmet Cemilin çocukluktan kalma en büyük aşkıdır. Ahmet Cemilin evlenmek istediği, sevdiği, hayatındaki ideal kadın.
Hüseyin Nazmi: Lamianın abisi ve Ahmet Cemilin yakın arkadaşı. Ahmet Cemil ile edebiyat tartışmalarına giren, onu kabullenen ve destekleyen birisidir.
Özet:
A.Cemil, çok doğru, iyi kalpli bir avukatın oğludur. Annesi ise erdemli bir kadındır. Öğrenimine resmi okullarda başlar. Öğrenimi sırasında babası vefat eder. Okulu bitirir bitirmez kız kardeşine ve annesine bakmak zorunda kalır. Fakat elinden fazla bir iş gelmemektedir. Yabancı dil bildiği için sadece evlerde ders vermektedir. Bir de şiir yazmaktan başka bir becerisi yoktur. Ders verdiği öğrencilerin yaptığı şımarıklıklar onu bezdirmiş ve bu işi bırakmasına sebep olmuştur. Daha sonra gecesini gündüzüne katarak Fransızca kitap tercümesi yapmış fakat emeğinin karşılığını alamamıştır. Gittikçe umutsuzluğa kapılmıştır. Hüseyin Nazminin kız kardeşi Lamiayla evlenecek midir? Edebiyatımıza yeni bir yön verebilecek midir? En sonunda Mirat-i Suun adlı gazetede iş bulur ve gazetede tercümeler yapmaya başlar. Hayatı az çok düzene girmeye başlar.
Hatta gazete sahibinin oğlu Vehbi Efendi, A.Cemilin kız kardeşi İkbal ile evlenir. O zaman Süleymaniyede eski bir evde oturan A.Cemil kız kardeşini bahtiyar görmek hevesiyle, güzel bir düğün yapar. Ama bu evlilik, o zamanın evlenme şartları yüzünden başarılı olmaz. Evlenenler daha önceden birbirlerini tanımadıkları için, bağdaşamazlar. Vehbi Efendi gayet kaba, boyuna içen, küstah bir kimsedir. Bir gece Vehbi Efendi hamile olan İkbali öyle hırpalar, öyle bir tekme atar ki, zavallı kadın çocuğunu düşürür. A.Cemil çıldırmış gibidir, onu Ali Şekip zor zaptetmektedir. Kız kardeşini ölümden kurtarması lazımdır. Aldığı bütün tedbirlere karşı İkbalı ölümün pençesinden kurtaramaz.
Hüseyin Nazmi uzakça bir vazifeyle dışişlerine tayin edilmiştir.A.Cemil bir gün onu ziyarete gider.Bir aya kadar memleketten ayrılacak olan Hüseyin Nazmi ,sevineceğini zannederek A.Cemile başka bir haber daha verir,Lamiayı evlendiriyorlardır.Zihninde kızı ailesinin ısrarıyla evlenmeyi kabul etmiştir diye tasarlar.Bir an sevgisini itiraf etmeyi düşünür fakat bir yuva kuramayacağını anlayınca vazgeçer.
Bütün umutları,gelecekle ilgili planları bir bir sönmüştür.Geriye ne kalmıştır.Bütün ömrünü koyduğu şiirleri mi?Bir an bile durmadan onları da ocağa atıp yakar.Yanışını gözlerinde yaşlarla izler.O eserin zaten bir anlamı kalmamıştır.
Madem ki Hüseyin Nazmi gidiyor,o da gidecektir.Anadolu da bir vazife alıp gidecektir . Kararını yerine getirir.Dertli anasını alarak bir vapura biner . Gece karanlığında, son defa İstanbulu seyreder.Vaktiyle bütün ışıklar ona elmas gibi görünüyordu fakat şimdi her yer simsiyahtır.
Eleştiri:
Eserin dış görünüşünde ön kapağı Ahmet Cemilin ve çevresindekilerin fotoğrafları bulunmaktadır. Kapak beyaz zemin üzerine mavi renklerle donatılmıştır. Kapak bence daha sade olmalıdır. Resimlere yer verilmesi benim için uygun değildir. Ahmet Cemil ve çevresindekilerin resimlerinin kapakta bulunması insanların tasvirinde hayal gücümüzü kullanmamızı azaltmıştır. Bu yüzden resimlere yer verilmemelidir. Karakterler okuyucunun hayal dünyasına bırakılarak hikayeye biraz gizem katılmalıdır. Kitabın edebi türü Türk nesir üslubunun gelişmesine yardımcı olmuştur.Tanzimatla başlayan edebiyat akımına bir renk katmıştır. İçerik bakımından konu ince ayrıntılarla işlenmiştir. Akıcı şiirsel bir dille yazıldığı için okuyucuyu sıkmayıp konuya daha çabuk adapte olmasını sağlamaktadır. Türk edebiyatımız için önemli bir yeri olduğundan okunmasını siz saygıdeğer öğretmenimize ve bütün arkadaşlarıma tavsiye ederim.
Yazarın Hayatı:
Halit Ziya UŞAKLIGİL: Türk yazarı. İstanbulda doğdu. Mercan Mahalle Mektebinden sonra Fatih Askeri rüştüyesine devam etti. Ailece İzmire taşındıklarında öğrenimine İzmir rüştiyesine devam etti. Mekhitarist okulunda Fransızca eğitimi aldı.İki arkadaşı ile 1884te Nevruz dergisi, iki yıl sonra Hikmet gazetesini çıkardı. 1893te İstanbula gelerek Reji idaresinde başkatiplik görevine başladı. 1896da Edebiyatı Cedide topluluğuna katıldı.Meşrutiyetten sonra Darülfünunda Batı Edebiyatı dersleri okuttu.Sonra, Darülfünunda müderris oldu.Hükümet tarafından 1913te Fransaya , 1915te Almanyaya gönderildi. Cumhuriyetten sonra Yeşilköydeki köşküne çekilerek gazetelerde yazmaya devam etti. Halit Ziya yazı hayatına, her konuda yazı ve tercümelerle girdi. Yazdığı şiirler Muallim Naci tarafından ağır bir dille yerilince mensur şiire yöneldi.1885ten sonra yazmaya başladığı ilk romanları, Tanzimat romanının devamıdır. Bunlarda basit şemalarda duygusal aşk hikayeleri anlatılır. 1896da Servet-i Fünun topluluğuna katıldıktan sonra Fransız romanlarını, özellikle teknik yapılarını ve anlatım ilkelerini incelemeye başladı. O yıllarda sürekli okuduğu yazarlar Balzac ve Paul Bourgettir. Halit Ziya romanlarında, yaşadığı dönemin toplumsal şartları ve yetiştiği çevrenin özelliklerini dolayısıyla, genellikle varlıklı kişilerin hayatını ve meselelerini konu edindi. Kendi hayatına benzeyen hayatları tasvir etti; romanlarındaki kişiler, olayların oluşumu, Halit Ziyanın iyi bildiği çevrelerden seçilmiştir. Roman kişileri tenkitçi bir tavırla ortaya koyan Halit Ziya, hikaye kişilerine daha çok şefkatle, acıyarak bakar; bunlar iyi yürekli, fedakar ve namuslu kişilerdir.Bu hikayelerde yazar, romanlarında olduğu gibi, küçük gözlemlerini değerlendirir.
Halit Ziya, ilk romanlarından beri aradığı anlatıma, Edebiyatı Cedide döneminde ulaştı.