-
- Üyelik Tarihi
- 8 Ara 2012
-
- Mesajlar
- 17,522
-
- MFC Puanı
- 3,901
LA BATEAU ESERİ NASIL BİR ESER?
New York Modern Sanat Müzesi'nde tam 47 gün baş aşağı ters duran ve fark edilmeyen La Bateau adlı eserin kime ait olduğunu öğrendik. İsterseniz bir de eserin nasıl bir görünümü olduğunu öğrenelim. Bu nasıl bir eser ki kimse fark etmiyor ters olduğunu.
Ressmın binlerce resimlerine ulaştık ancak bu çok konuşulan eser maalesef kaynaklarda bulunmuyor.
Ressamın diğer eserlerinden bazıları;
HENRİ MATİSSE KİMDİR, HAYATI
Bir zahire tüccarının oğlu olan Henri Matisse, 31 Aralık 1869 tarihinde Fransanın Cateau-Cambresisde dünyaya geldi.
Tasasız geçen delikanlılık çağından sonra, liseyi doğduğu şehirde bitiren Matisse, daha sonra hukuk öğrenimi yapmak için Parise gitti. Bu koca sanat şehrinde ne bir sevgi gördü, ne bir müze gezdi. Ertesi yıl mahkeme katibi olarak doğduğu şehre döndü ve 21 yaşına kadar resimle hiçbir ilgisi olmadı.
Ama kader hayatının akışını değiştirdi. 1890da ağır bir hastalığa yakalanmıştı, nekahat devresinde annesi, oyalanması için ona bir yağlı boya takımı hediye etti. Bu olay onun hayatının sonuna kadar kendini ayıramayacağı bir renk cennetine itti. Matisse sanatsever kimselerden ders aldı.
1891de babasını zorla razı edip resim öğrenimini görebilmek için Parise gitti. Önce Julian Akademisine girdi, 1892de Süsleme Sanatı Okulunun gece kurslarına katıldı ve ressam Marquet ile arkadaş oldu.
1895te Gustave Moreau, Matissein çalışmalarıyla ilgilendi ve Onu Pouault, Desvallieres, Piot, Evenepoel, Camoin, Manguin, Flandrin ve Linaret gibi kabiliyetlerin devam ettiği atölyesine imtihansız aldı. Burada sanatını geliştirme imkanını buldu; işinde sabırlı ve titizdi.
Louvre Müzesindeki şöhretlerin resimleri üstünde çalıştı, sonra açık havaya çıkıp incelemeler yaptı. Renk hakimiyetinden önce, çizgisini ve nispet Ölçüsünü geliştirmek istiyordu.
1896 ve 1897de ilk eserlerini sergiledi. Bunlar, ürkek denemelerdi. İlk yazı Belle-Ile adasında geçiren empresyonist ressamların arkadaşı John Russelin misafiri oldu; bu arada Russelin dostlarından Rodin ve Pissarroyu tanıdı.
1898 Ocak ayında evlendi. Aynı yıl, ressam Turneri görmek için Londraya gitti. Daha sonra Korsika ve Toulouse şehrinde kaldı. Buradaki parlak ışık onu mest etti. Yavaş yavaş kendi havasını bulmaya başladı.
1898de Parise döndü, maddi zorluklara rağmen hiçbir akıma kapılmadan araştırmalarına tek başına devam etti. Rue de Rennesdeki bir Sanat Akademisine devam ederek figür üzerinde çalışmalarda bulundu. Burada Derain ve Jean Puy gibi rassamlarla tanıştı. Barye ve Rodinin himayesinde heykel çalışmaları yaptı.
Matisse 1901den itibaren her yıl «Bağımsızlar Sergisi»ne ve kurulduğu 1903ten itibaren de «Sonbahar Sergisine eserlerini yolladı. 1904te tablo taciri Vollardın salonlarında özel bir sergi açtı. Saint-Tropezde Signac ve Crossla buluşan Matisse onların noktalama tarzını benimsedi ve açtığı sergide «fovistler»iri yıldızı oldu.
1906da Bağımsızlar Sergisine «Yaşama Sevinci» adlı tablosunu yolladı, sonra Druet Salonunda özel bir sergi daha açtı; gravür ve taş basması üzerinde çalışmalar yaptı. Tablo kolleksiyoncusu Stein kardeşlerin evinde genç rakibi Picasso ile karşılaşıp tanıştı.
Sık sık seyahate çıkan Matisse, 1906da Cezayire, 1907de İtalyaya, 1908 ve 1909da Almanyaya, 1910da İspanyaya, 1911de Moskovaya ve 1912-1913de Fasa gitti. Bütün sanat çevrelerinde gücünü hissettiren Matisse, 1908de özel bir Akademi (1911de kapattı) açtı. 1909da Paris dışında Issy-les-Moulineauxya yerleşti. Burada 1917ye kadar yaptığı tabloların büyük bir kısmını amatör Rus kolleksiyoncusu Sciukine ve Morosov tarafından satın alındı.
1917de arkadaşı Marquet ile Marsilyaya gitti, oradan Nise geçti ve daima hayalinde yaşattığı bir ışık ve renk cenneti ile karşılaştı. Daha sonra, 1921de, Parisdeki evini bozmadan Akdeniz kıyılarına yerleşip, hayatının ikinci yarısını büyük bir sükunet ve refah içinde geçirdi. Yine seyahat hevesine kapılmıştı: 1920de İngiltereye, 1925 ve 1930da İtalyaya, 1930 ve 1933de Amerikaya gidip, Polinezya adalarından da geçti. Daha sonra ise bir dünya turuna çıktı.
Eserlerinin uyandırdığı yankılar ve şahsen gördüğü itibar 20nci yüzyılın ikinci yarısında ressam, heykeltraş, desinatör, gravür ustası, iç mimar ve hoca Matissein, Picasso ile birlikte Avrupa sanat sahnesine hakim olmasını sağlamıştı. Zarif üslubu, ışık oyunları, saf ve canlı renkleri en büyük özellikleridir. Matisse sanat anlayışını muhteşem ve özlü bir biçimde sunabilmiş, gökyüzünün maviliğini, tabiatta yetişen çiçek ve meyvelerin şeffaf renklerini en iyi şekilde değerlendirmiş kadın vücudunun her zaman göz okşayan kıvrımlarını, güneşin saçtığı demet demet ışınları, Tahitide gördüğü birbirinden güzel göz kamaştıran sahneleri dahiyane bir ustalıkla canlandırabilmiştir.
1920de ve 1939da bale, dekor ve elbiseleri çizdi. Daha sonra Vencedeki Dominiken Kilisesinin yapımı ile uğraşmıştı.
Bu tarihi anıt bir bakıma onun vasiyetnamesi oldu. Ünlü ressam, 2 Kasım 1954te Nis şehri yakınlarındaki Cimiez Tepesinde hayata gözlerini yumdu.
New York Modern Sanat Müzesi'nde tam 47 gün baş aşağı ters duran ve fark edilmeyen La Bateau adlı eserin kime ait olduğunu öğrendik. İsterseniz bir de eserin nasıl bir görünümü olduğunu öğrenelim. Bu nasıl bir eser ki kimse fark etmiyor ters olduğunu.
Ressmın binlerce resimlerine ulaştık ancak bu çok konuşulan eser maalesef kaynaklarda bulunmuyor.
Ressamın diğer eserlerinden bazıları;
HENRİ MATİSSE KİMDİR, HAYATI
Bir zahire tüccarının oğlu olan Henri Matisse, 31 Aralık 1869 tarihinde Fransanın Cateau-Cambresisde dünyaya geldi.
Tasasız geçen delikanlılık çağından sonra, liseyi doğduğu şehirde bitiren Matisse, daha sonra hukuk öğrenimi yapmak için Parise gitti. Bu koca sanat şehrinde ne bir sevgi gördü, ne bir müze gezdi. Ertesi yıl mahkeme katibi olarak doğduğu şehre döndü ve 21 yaşına kadar resimle hiçbir ilgisi olmadı.
Ama kader hayatının akışını değiştirdi. 1890da ağır bir hastalığa yakalanmıştı, nekahat devresinde annesi, oyalanması için ona bir yağlı boya takımı hediye etti. Bu olay onun hayatının sonuna kadar kendini ayıramayacağı bir renk cennetine itti. Matisse sanatsever kimselerden ders aldı.
1891de babasını zorla razı edip resim öğrenimini görebilmek için Parise gitti. Önce Julian Akademisine girdi, 1892de Süsleme Sanatı Okulunun gece kurslarına katıldı ve ressam Marquet ile arkadaş oldu.
1895te Gustave Moreau, Matissein çalışmalarıyla ilgilendi ve Onu Pouault, Desvallieres, Piot, Evenepoel, Camoin, Manguin, Flandrin ve Linaret gibi kabiliyetlerin devam ettiği atölyesine imtihansız aldı. Burada sanatını geliştirme imkanını buldu; işinde sabırlı ve titizdi.
Louvre Müzesindeki şöhretlerin resimleri üstünde çalıştı, sonra açık havaya çıkıp incelemeler yaptı. Renk hakimiyetinden önce, çizgisini ve nispet Ölçüsünü geliştirmek istiyordu.
1896 ve 1897de ilk eserlerini sergiledi. Bunlar, ürkek denemelerdi. İlk yazı Belle-Ile adasında geçiren empresyonist ressamların arkadaşı John Russelin misafiri oldu; bu arada Russelin dostlarından Rodin ve Pissarroyu tanıdı.
1898 Ocak ayında evlendi. Aynı yıl, ressam Turneri görmek için Londraya gitti. Daha sonra Korsika ve Toulouse şehrinde kaldı. Buradaki parlak ışık onu mest etti. Yavaş yavaş kendi havasını bulmaya başladı.
1898de Parise döndü, maddi zorluklara rağmen hiçbir akıma kapılmadan araştırmalarına tek başına devam etti. Rue de Rennesdeki bir Sanat Akademisine devam ederek figür üzerinde çalışmalarda bulundu. Burada Derain ve Jean Puy gibi rassamlarla tanıştı. Barye ve Rodinin himayesinde heykel çalışmaları yaptı.
Matisse 1901den itibaren her yıl «Bağımsızlar Sergisi»ne ve kurulduğu 1903ten itibaren de «Sonbahar Sergisine eserlerini yolladı. 1904te tablo taciri Vollardın salonlarında özel bir sergi açtı. Saint-Tropezde Signac ve Crossla buluşan Matisse onların noktalama tarzını benimsedi ve açtığı sergide «fovistler»iri yıldızı oldu.
1906da Bağımsızlar Sergisine «Yaşama Sevinci» adlı tablosunu yolladı, sonra Druet Salonunda özel bir sergi daha açtı; gravür ve taş basması üzerinde çalışmalar yaptı. Tablo kolleksiyoncusu Stein kardeşlerin evinde genç rakibi Picasso ile karşılaşıp tanıştı.
Sık sık seyahate çıkan Matisse, 1906da Cezayire, 1907de İtalyaya, 1908 ve 1909da Almanyaya, 1910da İspanyaya, 1911de Moskovaya ve 1912-1913de Fasa gitti. Bütün sanat çevrelerinde gücünü hissettiren Matisse, 1908de özel bir Akademi (1911de kapattı) açtı. 1909da Paris dışında Issy-les-Moulineauxya yerleşti. Burada 1917ye kadar yaptığı tabloların büyük bir kısmını amatör Rus kolleksiyoncusu Sciukine ve Morosov tarafından satın alındı.
1917de arkadaşı Marquet ile Marsilyaya gitti, oradan Nise geçti ve daima hayalinde yaşattığı bir ışık ve renk cenneti ile karşılaştı. Daha sonra, 1921de, Parisdeki evini bozmadan Akdeniz kıyılarına yerleşip, hayatının ikinci yarısını büyük bir sükunet ve refah içinde geçirdi. Yine seyahat hevesine kapılmıştı: 1920de İngiltereye, 1925 ve 1930da İtalyaya, 1930 ve 1933de Amerikaya gidip, Polinezya adalarından da geçti. Daha sonra ise bir dünya turuna çıktı.
Eserlerinin uyandırdığı yankılar ve şahsen gördüğü itibar 20nci yüzyılın ikinci yarısında ressam, heykeltraş, desinatör, gravür ustası, iç mimar ve hoca Matissein, Picasso ile birlikte Avrupa sanat sahnesine hakim olmasını sağlamıştı. Zarif üslubu, ışık oyunları, saf ve canlı renkleri en büyük özellikleridir. Matisse sanat anlayışını muhteşem ve özlü bir biçimde sunabilmiş, gökyüzünün maviliğini, tabiatta yetişen çiçek ve meyvelerin şeffaf renklerini en iyi şekilde değerlendirmiş kadın vücudunun her zaman göz okşayan kıvrımlarını, güneşin saçtığı demet demet ışınları, Tahitide gördüğü birbirinden güzel göz kamaştıran sahneleri dahiyane bir ustalıkla canlandırabilmiştir.
1920de ve 1939da bale, dekor ve elbiseleri çizdi. Daha sonra Vencedeki Dominiken Kilisesinin yapımı ile uğraşmıştı.
Bu tarihi anıt bir bakıma onun vasiyetnamesi oldu. Ünlü ressam, 2 Kasım 1954te Nis şehri yakınlarındaki Cimiez Tepesinde hayata gözlerini yumdu.