OBERON
MFC Üyesi
-
- Üyelik Tarihi
- 20 Kas 2016
-
- Mesajlar
- 3,156
-
- MFC Puanı
- 41
Efsane avcı John James Audubon size kuşların kati suretle koku alamadıklarını söylerdi. 1820’lerde Audubon hindi akbabalarının leşler için burunlarını değil gözlerini kullandıklarını ispat etmek için iki deney tasarladı . İlk olarak çayıra ayakları havada olacak şekilde doldurulmuş bir geyik bıraktı. Çok geçmeden bu geyik gökyüzünden kontrol için alçalan bir akbabanın dikkatini çekti. Sahte geyiğin içinde ottan başka birşey olmadığını gören akbaba tekrar havalanarak uzaklaştı.
İkinci deney temmuz ayının terletici sıcağında gerçekleştirildi. Audubon çürümekte olan bir domuz leşini bir vadiye sürükledi ve etrafını çalıyla kapladı. Akbabalar domuzu fark ettiler ancak ilgilenmediler. İşte bu kadar dedi Audubon. Koku almıyorlar.
Bilim insanları yüz yıldan uzun bir süre Audubon’a inandı. Daha sonra 1960’larda Los Angeles Ülke Doğası Tarih Müzesi’nde bir kuşbilimci olan Kenneth Stager akbabaların Audubon’un domuz leşiyle neden ilgilenmediklerini fark etti: Çok iriydiler. Yemek seçen insanlar gibi bir hindi akbabası da dört günden eski olmayan taze bir leşi tercih ediyordu.
Daha da ilginci Stager akbabaların aslında koku aldıklarını öğrendi. Bir gaz firması çalışanı Stager’a hindi akbabalarının kaçak olan boru hatlarının etrafında toplandıkları için onları sızıntı detektörleri olarak kullandıklarını söyledi.
Akbabaların bu tutumunun nedeni firmanın gazın içerisine etil merkaptan adı verilen kokulu bir kimyasal eklemesiydi. Etil merkaptan kokusu başka nereden yayılıyor biliyor musunuz? Leşlerden. Stager bu iki bulguyu bir araya getirerek akbabaların yemeklerini bulmak için koku duyularını kullandıklarını keşfetti.
Stager kuşların koku duyuları ile ilgilenen tek bilim insanı değildi. 1965 yılında Kaliforniya Üniversitesi’nden fizyolog Bernice Wenzel güvercinleri kalp ölçüm monitörüne bağlayarak çok kuvvetli bir kokuya maruz bıraktı. Güvercinlere her koku geldiğinde kalp atışlarında ani yükselmeler meydana geldi. Fizyolog daha sonra elektrotları güvercinlerin burun soğanlarına (beynin koku merkezleri) yerleştirerek denemeyi tekrar başlattı. Sonuçlar çok etkileyiciydi.
Bilim insanları yarım yüzyıl boyunca yüzden fazla kuş türünü test etti ve hepsinin en azından biraz da olsa koku alma duyusu olduğu görüldü.
Bazen deneyleri tuhaf yönlere gidiyordu. Duyumsal çevrebilimci Gabrielle Nevitt süper emici tamponları balık kokulu yağ ile ıslatarak uçurtmalara bağladı ve uçurtmaları denizin üzerine doğru saldı. Ancak deney çok da iyi gitmedi çünkü kısa bir süre içinde toplanan deniz kuşlarının hareketleri çok yoğundu. Bu nedenle Nevitt kuşların uçurtma iplerine dolanmamaları için uçurtmaları geri çekmek zorunda kaldı.
Kuşların koku alma seviyeleri türlerine bağlıdır. Kuş familyaları arasında en güçlü koku alma duyusuna sahip ve gagalarının ucunda burun delikleri bulunan tek kuş olan kivi kuşları geceleri gagalarının uçlarını solucanların kokusunu alarak toprağı eşelemek için metal detektörleri gibi yerin üzerinde gezdirir.
Diğer taraftan mavi Avrasya kuzgunları koku alma duyularını kendilerini korumak için kullanırlar. Bir tehlike anında korkunç kokusu olan turuncu bir sıvı kusarlar. Bu kötü koku potansiyel yırtıcıları uzak tutmanın yanı sıra aynı zamanda bir uyarıdır. Yetişkin kuş yuvaya geri döndüğü zaman koku yuvadakileri yakınlarda bir yırtıcı olabileceği konusunda uyarır.
İkinci deney temmuz ayının terletici sıcağında gerçekleştirildi. Audubon çürümekte olan bir domuz leşini bir vadiye sürükledi ve etrafını çalıyla kapladı. Akbabalar domuzu fark ettiler ancak ilgilenmediler. İşte bu kadar dedi Audubon. Koku almıyorlar.
Bilim insanları yüz yıldan uzun bir süre Audubon’a inandı. Daha sonra 1960’larda Los Angeles Ülke Doğası Tarih Müzesi’nde bir kuşbilimci olan Kenneth Stager akbabaların Audubon’un domuz leşiyle neden ilgilenmediklerini fark etti: Çok iriydiler. Yemek seçen insanlar gibi bir hindi akbabası da dört günden eski olmayan taze bir leşi tercih ediyordu.
Daha da ilginci Stager akbabaların aslında koku aldıklarını öğrendi. Bir gaz firması çalışanı Stager’a hindi akbabalarının kaçak olan boru hatlarının etrafında toplandıkları için onları sızıntı detektörleri olarak kullandıklarını söyledi.
Akbabaların bu tutumunun nedeni firmanın gazın içerisine etil merkaptan adı verilen kokulu bir kimyasal eklemesiydi. Etil merkaptan kokusu başka nereden yayılıyor biliyor musunuz? Leşlerden. Stager bu iki bulguyu bir araya getirerek akbabaların yemeklerini bulmak için koku duyularını kullandıklarını keşfetti.
Stager kuşların koku duyuları ile ilgilenen tek bilim insanı değildi. 1965 yılında Kaliforniya Üniversitesi’nden fizyolog Bernice Wenzel güvercinleri kalp ölçüm monitörüne bağlayarak çok kuvvetli bir kokuya maruz bıraktı. Güvercinlere her koku geldiğinde kalp atışlarında ani yükselmeler meydana geldi. Fizyolog daha sonra elektrotları güvercinlerin burun soğanlarına (beynin koku merkezleri) yerleştirerek denemeyi tekrar başlattı. Sonuçlar çok etkileyiciydi.
Bilim insanları yarım yüzyıl boyunca yüzden fazla kuş türünü test etti ve hepsinin en azından biraz da olsa koku alma duyusu olduğu görüldü.
Bazen deneyleri tuhaf yönlere gidiyordu. Duyumsal çevrebilimci Gabrielle Nevitt süper emici tamponları balık kokulu yağ ile ıslatarak uçurtmalara bağladı ve uçurtmaları denizin üzerine doğru saldı. Ancak deney çok da iyi gitmedi çünkü kısa bir süre içinde toplanan deniz kuşlarının hareketleri çok yoğundu. Bu nedenle Nevitt kuşların uçurtma iplerine dolanmamaları için uçurtmaları geri çekmek zorunda kaldı.
Kuşların koku alma seviyeleri türlerine bağlıdır. Kuş familyaları arasında en güçlü koku alma duyusuna sahip ve gagalarının ucunda burun delikleri bulunan tek kuş olan kivi kuşları geceleri gagalarının uçlarını solucanların kokusunu alarak toprağı eşelemek için metal detektörleri gibi yerin üzerinde gezdirir.
Diğer taraftan mavi Avrasya kuzgunları koku alma duyularını kendilerini korumak için kullanırlar. Bir tehlike anında korkunç kokusu olan turuncu bir sıvı kusarlar. Bu kötü koku potansiyel yırtıcıları uzak tutmanın yanı sıra aynı zamanda bir uyarıdır. Yetişkin kuş yuvaya geri döndüğü zaman koku yuvadakileri yakınlarda bir yırtıcı olabileceği konusunda uyarır.