- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
Geçmişte mimarimizin tatlı bir ayrıntısı olan ve ülkemizde ancak birkaç numunesi bulunan kuş evleri günümüzde tamamen unutulmaya yüz tutmuş durumda. Kuş evi denildiğinde bir çoğunun zihninde çok fazla bir gayrete gerek duyulmadan yapılmış alâlade bir kuş yuvası canlanabilir. Ancak gerçekte hiç de öyle değildir. Her biri ince bir zevk ürünü olan ve sadece yaşamak için değil de, mimarların sanat kabiliyetlerini göstermek için yaptıkları saray ya da köşklere benzetebiliriz. Belki de bu yüzden kuş evlerine Kuş köşkü ya da Kuş sarayı da denilmektedir.
Kuş evleri, kuşları dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korumak, yapıları da kuşların verebileceği zararlardan korumak, hem de ALLAHın yaratmış olduğu bu nazik yapıdaki hayvanlara hizmette bulunarak sevaba nail olma düşüncesiyle yapılmıştır. Güzel ötüşleriyle bulundukları yeri cennetten bir köşe haline getiren, aynı zamanda cennette bulunan birkaç hayvandan biri oluşundan dolayı kuşlara bizim kültürümüzde ayrı bir ihtimam gösterilmiştir.
13. asırdan itibaren 19. asrın sonlarına kadar hemen hemen Osmanlı Devletinin ömrü boyunca camiler, medreseler, sıbyan mektebleri, şifahaneler, kütüphaneler, darphaneler, maksimler, iskeleler, köprüler gibi resmi binalarla, türbeler, hanlar, hamamlar ve evlerin duvarlarında geleneksel mimarlığın sevimli bir ayrıntısı olarak yer almışlar. Boyalı, oymalı küçük tahta yuvalar biçiminde ağaç dallarına asılanları da yapılmış, ama kuş evlerinin ahşap numuneleri yangınlar, istimlâklar, yıkımlar yüzünden günümüze kadar ulaşamamıştır.
Kuş evlerinin bazıları Bulundukları binanın duvarına doğrudan ya da çok az çıkıntılı olarak bir dizi delikler açılarak mühendisçe bir görüşle, yani yalnız fayda unsuru dikkate alınarak yerleştirilmişlerdir. Süleymaniye Camii, Yeni Camii ve Büyükçekmecede ki Sokollu Mehmed Paşa Köprüsündeki kuş evleri böyledir.
Geleneksel mimarimizin bu sevimli ayrıntısı olan kuş evlerinin en eskilerinden biri Sivasta 13. asrın başından kalma İzzettin Keykavus Şifahanesindedir. Bunun yanında 15. asra ait Amasya Sultan Bayezid Cammiinde de çok güzel bir nümunesi bulunmaktadır. En güzel örnekleri ise şüphesiz devrin pay-i tahtı İstanbulun camii, külliye, türbe, han gibi âbidevi taş yapılarında görülmektedir.
Meselâ, Yeni Camii, Nuruosmaniye, Fatih, Süleymaniye, Eyüp, Bâlipaşa, Üsküdarda Ayazma (Sultan 3. Mustafa Han), Selimiye ve Cedid Valide Camiileri, Çarşıkapıda Kara Mustafa Paşa, Saraçhanede Amucazade Hüseyin Paşa, Veznecilerde Sadrazam Seyyid Hasan Paşa, Fatihte Feyzullah Efendi Medreseleri, Sadrazam Seyyid Hasan Paşa, Ragıp Paşa Sıbyan Mektebleri, Ayasofyada Sultan Mahmud Han-ı Evvel Kütüphanesi, Lâlelide 3. Mustafa ve 3. Selim türbeleri, Lâlelide Çukur çeşme, Bayezidde Hasan Paşa Hanları, Büyükçekmecede Sokollu Mehmed Paşa Köprüsü, Sarayiçinde Darphane-i Âmire binası ile Balatta sivil taş mimari örneği olan evlerde, Haydarpaşa vapur iskelesinde,Taksim maksiminde kendine özgü bir mimarisi olan bu kuş evleri, köşkleri ve sarayları halâ görülebilir.
Ne var ki artık, ecdadın gönül inceliğinin ve merhametinin tezahürü olan bu kuş evlerine, mimarimizde hiç rastlayamıyoruz. Şehirlerimizden kuşlar yavaş yavaş göç etmeye başladı. Bizim duyarsızlığımız ve sevgisizliğimiz karşısında. Mustafa Kutlunun, Kuş Sesleri isimli yazısında söylemiş olduğu şu ifadeler ne kadar da doğru: Bir kuş cıvıltısı bize neyi anlatır? Her halde topraktan geldiğimizi. Ağaçtan, yapraktan, tohumdan, çiçekten, hayvandan, yağmurdan, böcekten, kırdan, bayırdan, Âdem atamızdan geldiğimizi. Nerede durduğumuzu sarsılarak hatırlarız. Hatırlarız ki, biz, yani insanoğlu çeliğin, plâstiğin, poşetin, motorun, betonun, antenin, ekranın, asfaltın çocuğu değiliz. Bir kuşun bir kuşa seslenişinde, patlayan tomurcuğun güneşe gülümseyişinde, yağmurun toprağa değişinde var olan sırrın şahidiyiz.
Türk kültürünün merhametinin ve zerafetinin tezahürü olan kuş evleri nin hatırlanarak, yakın zamanda Adapazarı şehir merkezinde çok güzel örneklerinin yapılması sevindiricidir. Hem şehir estetiğine çok büyük katkı sağlayan, hem de neşeli sesleriyle şehirlerimize huzur iklimi yayan kuşların rahatı düşünülerek, Sakarya-Taraklı evleri üslûbunda kuş evleri yapılmış olması ve bu kuş evlerinin şehrin muhtelif yerlerine konulmasıyla kültürel mirasımıza da sahip çıkıldığı gösterilmiştir.
Kuş evleri Osmanlı medeniyetinin ne kadar yüksek bir seviyede olduğunu, Türk insanının ne kadar zarif ve merhamet dolu bir ruha sahip olduğunu göstermektedir. Şehirlerimizi ecdad, camiiler, köprüler, çeşmeler, hamamlar, ve kütüphanelerle dokumuş; biz ise, bu kültürel mirasımıza sahip çıkamıyoruz. Şehirlerimizi dantelâ gibi işleyen ecdada şâir Yavuz Bülent Bakiler şöyle sesleniyor:
(...)
Köprülerle, çeşmelerle, minarelerle
Kubbelerle yurdumuzu süsleyip duran
Ey mermeri nakış nakış işleyip konuşturan
Ulularım nerdesiniz?
Kuş evleri, kuşları dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korumak, yapıları da kuşların verebileceği zararlardan korumak, hem de ALLAHın yaratmış olduğu bu nazik yapıdaki hayvanlara hizmette bulunarak sevaba nail olma düşüncesiyle yapılmıştır. Güzel ötüşleriyle bulundukları yeri cennetten bir köşe haline getiren, aynı zamanda cennette bulunan birkaç hayvandan biri oluşundan dolayı kuşlara bizim kültürümüzde ayrı bir ihtimam gösterilmiştir.
13. asırdan itibaren 19. asrın sonlarına kadar hemen hemen Osmanlı Devletinin ömrü boyunca camiler, medreseler, sıbyan mektebleri, şifahaneler, kütüphaneler, darphaneler, maksimler, iskeleler, köprüler gibi resmi binalarla, türbeler, hanlar, hamamlar ve evlerin duvarlarında geleneksel mimarlığın sevimli bir ayrıntısı olarak yer almışlar. Boyalı, oymalı küçük tahta yuvalar biçiminde ağaç dallarına asılanları da yapılmış, ama kuş evlerinin ahşap numuneleri yangınlar, istimlâklar, yıkımlar yüzünden günümüze kadar ulaşamamıştır.
Kuş evlerinin bazıları Bulundukları binanın duvarına doğrudan ya da çok az çıkıntılı olarak bir dizi delikler açılarak mühendisçe bir görüşle, yani yalnız fayda unsuru dikkate alınarak yerleştirilmişlerdir. Süleymaniye Camii, Yeni Camii ve Büyükçekmecede ki Sokollu Mehmed Paşa Köprüsündeki kuş evleri böyledir.
Geleneksel mimarimizin bu sevimli ayrıntısı olan kuş evlerinin en eskilerinden biri Sivasta 13. asrın başından kalma İzzettin Keykavus Şifahanesindedir. Bunun yanında 15. asra ait Amasya Sultan Bayezid Cammiinde de çok güzel bir nümunesi bulunmaktadır. En güzel örnekleri ise şüphesiz devrin pay-i tahtı İstanbulun camii, külliye, türbe, han gibi âbidevi taş yapılarında görülmektedir.
Meselâ, Yeni Camii, Nuruosmaniye, Fatih, Süleymaniye, Eyüp, Bâlipaşa, Üsküdarda Ayazma (Sultan 3. Mustafa Han), Selimiye ve Cedid Valide Camiileri, Çarşıkapıda Kara Mustafa Paşa, Saraçhanede Amucazade Hüseyin Paşa, Veznecilerde Sadrazam Seyyid Hasan Paşa, Fatihte Feyzullah Efendi Medreseleri, Sadrazam Seyyid Hasan Paşa, Ragıp Paşa Sıbyan Mektebleri, Ayasofyada Sultan Mahmud Han-ı Evvel Kütüphanesi, Lâlelide 3. Mustafa ve 3. Selim türbeleri, Lâlelide Çukur çeşme, Bayezidde Hasan Paşa Hanları, Büyükçekmecede Sokollu Mehmed Paşa Köprüsü, Sarayiçinde Darphane-i Âmire binası ile Balatta sivil taş mimari örneği olan evlerde, Haydarpaşa vapur iskelesinde,Taksim maksiminde kendine özgü bir mimarisi olan bu kuş evleri, köşkleri ve sarayları halâ görülebilir.
Ne var ki artık, ecdadın gönül inceliğinin ve merhametinin tezahürü olan bu kuş evlerine, mimarimizde hiç rastlayamıyoruz. Şehirlerimizden kuşlar yavaş yavaş göç etmeye başladı. Bizim duyarsızlığımız ve sevgisizliğimiz karşısında. Mustafa Kutlunun, Kuş Sesleri isimli yazısında söylemiş olduğu şu ifadeler ne kadar da doğru: Bir kuş cıvıltısı bize neyi anlatır? Her halde topraktan geldiğimizi. Ağaçtan, yapraktan, tohumdan, çiçekten, hayvandan, yağmurdan, böcekten, kırdan, bayırdan, Âdem atamızdan geldiğimizi. Nerede durduğumuzu sarsılarak hatırlarız. Hatırlarız ki, biz, yani insanoğlu çeliğin, plâstiğin, poşetin, motorun, betonun, antenin, ekranın, asfaltın çocuğu değiliz. Bir kuşun bir kuşa seslenişinde, patlayan tomurcuğun güneşe gülümseyişinde, yağmurun toprağa değişinde var olan sırrın şahidiyiz.
Türk kültürünün merhametinin ve zerafetinin tezahürü olan kuş evleri nin hatırlanarak, yakın zamanda Adapazarı şehir merkezinde çok güzel örneklerinin yapılması sevindiricidir. Hem şehir estetiğine çok büyük katkı sağlayan, hem de neşeli sesleriyle şehirlerimize huzur iklimi yayan kuşların rahatı düşünülerek, Sakarya-Taraklı evleri üslûbunda kuş evleri yapılmış olması ve bu kuş evlerinin şehrin muhtelif yerlerine konulmasıyla kültürel mirasımıza da sahip çıkıldığı gösterilmiştir.
Kuş evleri Osmanlı medeniyetinin ne kadar yüksek bir seviyede olduğunu, Türk insanının ne kadar zarif ve merhamet dolu bir ruha sahip olduğunu göstermektedir. Şehirlerimizi ecdad, camiiler, köprüler, çeşmeler, hamamlar, ve kütüphanelerle dokumuş; biz ise, bu kültürel mirasımıza sahip çıkamıyoruz. Şehirlerimizi dantelâ gibi işleyen ecdada şâir Yavuz Bülent Bakiler şöyle sesleniyor:
(...)
Köprülerle, çeşmelerle, minarelerle
Kubbelerle yurdumuzu süsleyip duran
Ey mermeri nakış nakış işleyip konuşturan
Ulularım nerdesiniz?