Kuran ve Adalet

Adalet, bir karar vermek gerektiğinde iki tarafın da hakkını koruyabilmek, olayları değerlendirebilmek, ön yargısız düşünerek, tarafsız, dürüst, hoşgörülü, merhametli ve şefkatli davranmak demektir. Eğer bunlardan birisi olmaz ise gerçek adaleti uygulamak zorlaşır. Örneğin olayları sakin bir şekilde değerlendiremeyen hislerine kapılan bir insan asla adaletli bir karar veremez. Oysa adaletli bir kişinin öncelikli görevi tüm kişisel duygu ve düşüncelerini bir tarafa koyup, kendisinden yardım isteyen her kimseye hakkaniyetli davranmak, her türlü durumda doğrudan yana tavır almak, dürüstlükten ödün vermemeyi Kuran ahlakı ölçüsünde kendine yol edinebilmektir.

Bir insan, öyle bir ahlaka sahip olmalıdır ki, kendi menfaatlerinden önce karşısındaki insanın menfaatlerini düşünebilmeli,kendisine bir zararı olacak olsa bile, eğer hak karşısındaki kişiden yanaysa, adil olmalıdır. Allah insanın tüm yaptıklarını bilir ve görür. Allah’tan korkan ve ahiret gününde hesap vereceğini bilen bir insan adaleti sonuna kadar benimsemelidir.Çünkü bilir ki, Allah tüm yaptıklarıyla, söyledikleriyle ve aklından geçen her şeyle onu ahiret gününde sorguya çekecek ve bunlarla eksiksiz bir şekilde karşılık görecektir.

İşte bu sebepten ötürü, insanın Allah’ın sevgisini kazanabilmesi ve Allah’ın sonsuz nimetlerine kavuşması için yapması gereken en önemli şey, Kuran ahlakını eksiksiz bir şekilde hayatına yansıtabilmektir. Bunun için herkesin, Kuran ahlakına ulaşabilmek için uğraşması, tüm bencil isteklerini ve kişisel çıkarlarını bırakıp, adaleti, merhameti, hoşgörüyü, şefkati ve barışı kendine yol edinmesi gerekir.

Kendilerine Kitap’tan pay verilenlerin (hâlini) görmedin mi? Aralarında hükmetsin diye Allah’ın Kitabı’na çağrılıyorlar da sonra onlardan bir grup yüz çevirir hâlde (bu çağrıya) sırt dönüyor.

(3/Âl-i İmran Suresi, 23)