- Konum
- Karı$ık..
-
- Üyelik Tarihi
- 7 Mar 2013
-
- Mesajlar
- 2,021
-
- MFC Puanı
- 297
Kişiliğin gelişimi
Freud, gelişimi yetişkin cinselliğine erişildiği döneme dek incelemiş, Erickson ise yaşamı, dölyatağından başlayan ve ölümle sona eren bir döngü olarak ele almıştır. Sigmund Freud, beşinci yılın sonunda kişiliğin oldukça biçimlendiği ve bu yaştan sonraki gelişimin, temel yapının işlenmesiyle sınırlandığı inancındadır. Yaşamın ilk beş yılındaki gelişim dönemleri, bedenin belirli bir bölgesine karşı geliştirilen tepki biçimlerine göre tanımlanırlar.
Oral dönemde başlıca haz kaynağı ağızdan besin almaktır. Bu dönemdeki iki etkinlik türü yani ağıza alma ve ısırma, sonraları gelişecek karakter özelliklerine ilk örnek (prototip) olur. Ağızın dolmasından ötürü duyulan haz daha sonraları bilgi ya da eşya edinmeden sağlanan doyumla yer değiştirebilir. Isırma ve oral saldırganlığın yerini alay etme ve tartışmaya eğilim alabilir.
Anal dönem de anüs bölgesi odak noktasıdır. Yaşamın ikinci yılında başlayan dışkılama eğitimi döneminde çocuk, anüs bölgesindeki gerilimi boşaltmadan duyduğu hazzı ertelemeyi öğrenmek zorunda kalır. Eğer anne katı ve baskılı bir yöntem uygularsa çocuk dışkısını tutar ve kabız olur. Bu tutum diğer davranış alanlarını da etkilerse çocuk tutucu bir karakter geliştirir, ileriki yaşamında inatçı ve cimri olur. Baskılı yöntem bazen çocuğun kızgınlık yaşamasına ve dışkısını sıklıkla ve en uygunsuz zamanlarda bırakma alışkanlığı geliştirmesine de yol açabilir. Öte yandan, dışkılamayı özendiren ve onaylayan bir annenin çocuğunda, dışkılama eyleminin çok önemli olduğu kanısı uyanır. İleriki yaşamına egemen olacak yaratıcılık ve üretkenliğe temel oluşturur.
Fallik dönemde cinsel organların işlevlerine ilişkin cinsel ve saldırgan içerikli duygular önem kazanır. Oedipus karmaşası, farklı cinsten olan ebeveyne karşı cinsel duyguların, aynı cinsten olana karşı ise düşmanca duyguların oluşmasıyla belirlenir. Erkek çocuk annesine sahip olmak ve babasını aradan çıkarmak, kız çocuk annesini uzaklaştırarak babasına yakınlaşmak ister. Karşı cinse ve otoriteye kaşı geliştirilen tutumlar Oedipus karmaşası tarafından belirlenir. Erkek çocuğun annesine yönelik cinsel duyguları, özellikle babasıyla olan ilişkilerinde çatışma yaratır. Kıskanç babadan gelecek cezanın cinsel isteklerin merkezi olan organlarına yöneleceğini bekleyen çocuk, babasının kendisini cinsel organlarından yoksun bırakacağından korkar. Bu duruma kastrasyon anksiyetesi ya da hadımlık karmaşası denir. Bu karmaşa, aynı zamanda, erkek çocuğun babasıyla özdeşleşmesine yardımcı olur; anneye yönelen tehlikeli cinsel isteklerin yerini sıcak sevgi duygularının almasını sağlar. Kız çocukta gelişme farklıdır. Her iki cinste de ilk sevgi nesnesi olan annenin yerini giderek baba alır. Sevgisini babasına yöneltir. Bu yakınlık, aynı zamanda, onun kendisinde olmayan bir organa sahip olmasına imrenme duygusuyla birlikte yaşanır. Penise imrenme denilen bu durum erkekteki hadımlık karmaşasının kızlardaki karşılığıdır.
Genital dönem: Önceki dönemlerdeki duygusal gereksinimler özsever (narsisistik) yollardan sağlanmaktayken, ergenlik çağında özsever eğilimlerin bir bölümü gerçek nesnelere yönelmeye başlar. Ergen, artık yalnızca özsever amaçlarla değil, özgeci nedenlerle de diğer insanlara yaklaşmaya başlar. Kendisine dönük özsever çocuk, gerçeklere yönelik toplumsal yetişkine dönüşür.
Freud bu dönemlerin birbirinden kesin çizgilerle ayrılamayacağını ve kişiliğin son düzenlenmesinde her dönemin katkısının bulunduğunu önemle vurgular.
Erik Erikson Freudun kuramını daha da geliştirmiş ve kişiliğin çocukluğun ilk dönemlerinde kesin bir biçimde belirlendiği görüşünü reddetmiştir. Erikson yazılarında ego işlevlerinin önemini vurgular. Sağlıklı kişilik söz konusu olduğunda, dış dünyadan gelen bilgileri bir düzene sokma, algılanan durumları değerlendirme, bilinç düzeyinde çağrıştırılacak anıları seçme, uyum sağlayıcı davranışları yönetme ve geleceğe yönelik tasarılar yapma görevleri ego tarafından gerçekleştirilir.
Erikson yaşamı sekiz gelişim dönemine ayırır. Bir bölümü Freudun gelişim dönemlerine koşutluk gösteren ve olumlu ve olumsuz boyutları içeren bu dönemlerin herbiri kendine özgü bunalımlarıyla belirlenir ve Eriksona göre kişilik bu sekiz dönemin tümünde gelişimini sürdürür ve bir dönemde olumsuz yaşanan denge sonraki bir dönemde olumlu yöne çevrilebilir. Çevresine güvenemeyen bir bebeğe bir sonraki döneminde ilgi ve bakım sağlanırsa, çocuk insanlara karşı güven geliştirebilir.
1. Dönem. Temel güven ya da güvensizlik: Oral döneme karşılık gelir. Doğumdan birinci yılın sonuna dek devam eder. Bu dönemde, bebeğin kendisine ve çevresine güven duygusunun gelişip gelişmeyeceği belirlenir. Annenin sürekliliği ve bebeğin gereksinimlerini karşılaması güven duygusunun gelişimi için önemlidir.
2. Dönem. Özerklik ya da utanç ve kararsızlık: Bir yaşından 3 yaşına kadar devam eder. Anal döneme karşılık gelir.
3. Dönem. Girişim ya da suçluluk: Üç yaşından 5 yaşına kadar devam eden okul öncesi dönemdir. Fallik döneme karşılık gelir.
4. Dönem. Beceri ya da aşağılık duygusu: Altı yaşından 11 yaşına kadar devam eden ilkokul dönemidir. Gizil döneme karşılık gelir.
5. Dönem. Ego kimliği ya da rol kargaşası: Onbir yaşında başlayıp ergenlik döneminin sonuna kadar devam eder. İçsel bütünlük ve sürekliliğin ifadesi olan kimlik duygusunun geliştiği dönemdir.
6. Dönem. Yakın ilişkiler ya da soyutlanma: Yirmibir yaşından 40 yaşına kadar devam eden dönemdir. Klasik psikoanaliz bu dönemle ilgilenmemiştir. Daha önceki dönemler başarıyla geçilmişse, kişi kendi kimliğini yitirmekten korkmaksızın diğer insanlarla yakın ilişkiler kurabilir.
7. Dönem. Üretkenlik ya da kısırlık: Kırk yaşından 65 yaşına kadar olan çocuklarını yetiştirme, yeni nesile önderlik etme, yaratıcılık ve özgecilik dönemdir. Bencillik, insanlardan uzaklaşma kısırlık olarak tanımlanmıştır.
8. Dönem. Ego bütünleşimi ya da umutsuzluk: Altmışbeş yaşın üstüdür. Bir uçta geride bıraktığı yılların verimli ve yaşanmaya değer olduğu şeklindeki tatmin duygusu diğer uçta hayatını boşuna geçirdiği duygusuna eşlik eden umutsuzluk duygusu bulunabilir.
Bu dönemlerin sağlıklı geçirilememesi sonucunda gelişen kişilik örüntülerine kişilik bozuklukları adı veriliyor.
Freud, gelişimi yetişkin cinselliğine erişildiği döneme dek incelemiş, Erickson ise yaşamı, dölyatağından başlayan ve ölümle sona eren bir döngü olarak ele almıştır. Sigmund Freud, beşinci yılın sonunda kişiliğin oldukça biçimlendiği ve bu yaştan sonraki gelişimin, temel yapının işlenmesiyle sınırlandığı inancındadır. Yaşamın ilk beş yılındaki gelişim dönemleri, bedenin belirli bir bölgesine karşı geliştirilen tepki biçimlerine göre tanımlanırlar.
Oral dönemde başlıca haz kaynağı ağızdan besin almaktır. Bu dönemdeki iki etkinlik türü yani ağıza alma ve ısırma, sonraları gelişecek karakter özelliklerine ilk örnek (prototip) olur. Ağızın dolmasından ötürü duyulan haz daha sonraları bilgi ya da eşya edinmeden sağlanan doyumla yer değiştirebilir. Isırma ve oral saldırganlığın yerini alay etme ve tartışmaya eğilim alabilir.
Anal dönem de anüs bölgesi odak noktasıdır. Yaşamın ikinci yılında başlayan dışkılama eğitimi döneminde çocuk, anüs bölgesindeki gerilimi boşaltmadan duyduğu hazzı ertelemeyi öğrenmek zorunda kalır. Eğer anne katı ve baskılı bir yöntem uygularsa çocuk dışkısını tutar ve kabız olur. Bu tutum diğer davranış alanlarını da etkilerse çocuk tutucu bir karakter geliştirir, ileriki yaşamında inatçı ve cimri olur. Baskılı yöntem bazen çocuğun kızgınlık yaşamasına ve dışkısını sıklıkla ve en uygunsuz zamanlarda bırakma alışkanlığı geliştirmesine de yol açabilir. Öte yandan, dışkılamayı özendiren ve onaylayan bir annenin çocuğunda, dışkılama eyleminin çok önemli olduğu kanısı uyanır. İleriki yaşamına egemen olacak yaratıcılık ve üretkenliğe temel oluşturur.
Fallik dönemde cinsel organların işlevlerine ilişkin cinsel ve saldırgan içerikli duygular önem kazanır. Oedipus karmaşası, farklı cinsten olan ebeveyne karşı cinsel duyguların, aynı cinsten olana karşı ise düşmanca duyguların oluşmasıyla belirlenir. Erkek çocuk annesine sahip olmak ve babasını aradan çıkarmak, kız çocuk annesini uzaklaştırarak babasına yakınlaşmak ister. Karşı cinse ve otoriteye kaşı geliştirilen tutumlar Oedipus karmaşası tarafından belirlenir. Erkek çocuğun annesine yönelik cinsel duyguları, özellikle babasıyla olan ilişkilerinde çatışma yaratır. Kıskanç babadan gelecek cezanın cinsel isteklerin merkezi olan organlarına yöneleceğini bekleyen çocuk, babasının kendisini cinsel organlarından yoksun bırakacağından korkar. Bu duruma kastrasyon anksiyetesi ya da hadımlık karmaşası denir. Bu karmaşa, aynı zamanda, erkek çocuğun babasıyla özdeşleşmesine yardımcı olur; anneye yönelen tehlikeli cinsel isteklerin yerini sıcak sevgi duygularının almasını sağlar. Kız çocukta gelişme farklıdır. Her iki cinste de ilk sevgi nesnesi olan annenin yerini giderek baba alır. Sevgisini babasına yöneltir. Bu yakınlık, aynı zamanda, onun kendisinde olmayan bir organa sahip olmasına imrenme duygusuyla birlikte yaşanır. Penise imrenme denilen bu durum erkekteki hadımlık karmaşasının kızlardaki karşılığıdır.
Genital dönem: Önceki dönemlerdeki duygusal gereksinimler özsever (narsisistik) yollardan sağlanmaktayken, ergenlik çağında özsever eğilimlerin bir bölümü gerçek nesnelere yönelmeye başlar. Ergen, artık yalnızca özsever amaçlarla değil, özgeci nedenlerle de diğer insanlara yaklaşmaya başlar. Kendisine dönük özsever çocuk, gerçeklere yönelik toplumsal yetişkine dönüşür.
Freud bu dönemlerin birbirinden kesin çizgilerle ayrılamayacağını ve kişiliğin son düzenlenmesinde her dönemin katkısının bulunduğunu önemle vurgular.
Erik Erikson Freudun kuramını daha da geliştirmiş ve kişiliğin çocukluğun ilk dönemlerinde kesin bir biçimde belirlendiği görüşünü reddetmiştir. Erikson yazılarında ego işlevlerinin önemini vurgular. Sağlıklı kişilik söz konusu olduğunda, dış dünyadan gelen bilgileri bir düzene sokma, algılanan durumları değerlendirme, bilinç düzeyinde çağrıştırılacak anıları seçme, uyum sağlayıcı davranışları yönetme ve geleceğe yönelik tasarılar yapma görevleri ego tarafından gerçekleştirilir.
Erikson yaşamı sekiz gelişim dönemine ayırır. Bir bölümü Freudun gelişim dönemlerine koşutluk gösteren ve olumlu ve olumsuz boyutları içeren bu dönemlerin herbiri kendine özgü bunalımlarıyla belirlenir ve Eriksona göre kişilik bu sekiz dönemin tümünde gelişimini sürdürür ve bir dönemde olumsuz yaşanan denge sonraki bir dönemde olumlu yöne çevrilebilir. Çevresine güvenemeyen bir bebeğe bir sonraki döneminde ilgi ve bakım sağlanırsa, çocuk insanlara karşı güven geliştirebilir.
1. Dönem. Temel güven ya da güvensizlik: Oral döneme karşılık gelir. Doğumdan birinci yılın sonuna dek devam eder. Bu dönemde, bebeğin kendisine ve çevresine güven duygusunun gelişip gelişmeyeceği belirlenir. Annenin sürekliliği ve bebeğin gereksinimlerini karşılaması güven duygusunun gelişimi için önemlidir.
2. Dönem. Özerklik ya da utanç ve kararsızlık: Bir yaşından 3 yaşına kadar devam eder. Anal döneme karşılık gelir.
3. Dönem. Girişim ya da suçluluk: Üç yaşından 5 yaşına kadar devam eden okul öncesi dönemdir. Fallik döneme karşılık gelir.
4. Dönem. Beceri ya da aşağılık duygusu: Altı yaşından 11 yaşına kadar devam eden ilkokul dönemidir. Gizil döneme karşılık gelir.
5. Dönem. Ego kimliği ya da rol kargaşası: Onbir yaşında başlayıp ergenlik döneminin sonuna kadar devam eder. İçsel bütünlük ve sürekliliğin ifadesi olan kimlik duygusunun geliştiği dönemdir.
6. Dönem. Yakın ilişkiler ya da soyutlanma: Yirmibir yaşından 40 yaşına kadar devam eden dönemdir. Klasik psikoanaliz bu dönemle ilgilenmemiştir. Daha önceki dönemler başarıyla geçilmişse, kişi kendi kimliğini yitirmekten korkmaksızın diğer insanlarla yakın ilişkiler kurabilir.
7. Dönem. Üretkenlik ya da kısırlık: Kırk yaşından 65 yaşına kadar olan çocuklarını yetiştirme, yeni nesile önderlik etme, yaratıcılık ve özgecilik dönemdir. Bencillik, insanlardan uzaklaşma kısırlık olarak tanımlanmıştır.
8. Dönem. Ego bütünleşimi ya da umutsuzluk: Altmışbeş yaşın üstüdür. Bir uçta geride bıraktığı yılların verimli ve yaşanmaya değer olduğu şeklindeki tatmin duygusu diğer uçta hayatını boşuna geçirdiği duygusuna eşlik eden umutsuzluk duygusu bulunabilir.
Bu dönemlerin sağlıklı geçirilememesi sonucunda gelişen kişilik örüntülerine kişilik bozuklukları adı veriliyor.