s3rdar
MFC Üyesi
- Konum
- Bodrum Muğla
-
- Üyelik Tarihi
- 10 Ara 2012
-
- Mesajlar
- 768
-
- MFC Puanı
- 54
Kuzey Karadeniz kıyısındaki Kırım Yarımadasında kurulmuş bir Türk devleti
Altınordu Devleti'nde hânedanlık mücadelesine katılan sülâle mensupları ve âsi kabile beylerinin sığınağı Kırım Yarımadasıydı. Burada 14. yüzyıldan itibaren başlayan hakimiyet kurma mücadelesi, 15. yüzyılda Hacı Giray tarafından gerçekleştirildi.
Hacı Giray, Cengiz Hanın oğullarından Cucinin küçük oğlu Tokay Timur soyundan gelmekteydi. Babasının, Kırımdaki taht mücadelesi sonunda Litvanyaya göç ettiği ve Kral Vitoldun yanına sığındığı sıralarda dünyaya gelen Hacı Giray, büyüdükten sonra, Şirin kabilesinin yardımıyla Kırımı ele geçirdi.
Kırım Hanlığını kurma tarihi kesin olmamakla beraber, bastırdığı paranın 1441 tarihini taşımasından, belirtilen bu tarihten daha önceki yıllarda devleti kurmuş olduğu anlaşılmaktadır.
Hacı Giray da, diğer hanlar gibi üzerinde hak iddiâ ettiği Altınordu tahtını ele geçirmek için, Lehistan Kralı ve Moskova Rus Prensi ile anlaşma yapmaktan çekinmedi. Bu arada, Kefe Cenevizlilerine karşı, Fatih Sultan Mehmed Han ile de anlaştı.
Hacı Girayın 1466 tarihinde ölümünden sonra, oğulları Mengli Giray ile Nur Devlet arasında taht mücadelesi başladı. Mengli Giray, Osmanlı Devleti'nin yardımıyla, hanlık tahtını ele geçirdi. Fakat, vaad ettiği yardımı göndermemesi üzerine yakalanarak İstanbula götürüldü. Kardeşi Nur Devlet tahta geçti. 1478 tarihinde Mengli Girayın; Kırım Hanlarının tayin ve azil haklarını Osmanlı padişahına veren, padişahın açacağı seferlere Kırım hanının da katılmasını kabul eden bir antlaşma yapması üzerine, İstanbuldan Kırıma han tayin edildi. Mengli Girayın üçüncü defa Kırım hanı olması üzerine kardeşleri Nur Devlet ve Haydar, Moskovaya kaçtılar. Mengli Giray, Osmanlı himayesinde tahtı ele geçirmesiyle, papalığın teşvik ve yardımlarıyla devamlı genişleyen Moskova Knezliğine karşı, Kırım Hanlığını garanti altına aldı. Kırım kuvvetleri, ilk defa, Sultan İkinci Bayezid Hanın, 1484 Akkerman Seferine katıldı. Osmanlılar ile münasebetini arttıran Kırım Hanlığı ile 18. yüzyılın sonuna kadar askerî, siyasî, iktisadî, kültürel işbirliği yapıldı. Kırım hanı, 1502de Saray şehrine hücum ederek Altınordu Devletinin yıkılmasına sebep oldu. Moskova Knezliği, 1502 yılına kadar Altınorduluların korkusundan Kırıma muhtaç olup, Mengli Giray ile iyi geçinirken, bu tarihten sonra Rusya, Mengli Girayın düşmanlarıyla anlaşarak Kırıma karşı cephe almaya başladı. Mengli Giray da, Litvanya ve Lehistan Kralı Dördüncü Kazimir ile Rusyaya karşı anlaşarak, Osmanlı Devletinden başka, bu Avrupa devletleriyle de ittifak kurdu.
Mengli Girayın 1514te ölümüyle tahta geçen oğlu Mehmed Giray ile Kazan tahtına getirilen Sâhip Giray da, Rusyaya karşı birlikte hareket ettiler. Mehmed Giray, 1521de Moskovayı kuşatıp, Rusları yenerek onları haraca bağladı. Ruslar, bu haracı, Deli Petro (1682-1725) zamanına kadar ödediler. Mehmed Girayın 1523 tarihinde Astrahan Seferinden dönüşünde, Nogayların yaptıkları baskınla öldürülmesinden sonra yerine geçen hanlar, Rusya ile mücadeleyi devam ettirdiler. Bu hanlar arasında Sâhip Giray (1532-1551) ve Devlet Giray (1551-1577) devrinde Ruslara karşı yapılan mücadele başarılı oldu. Devlet Girayın hanlığı sırasında Kazan ve Astrahan, Rusların eline geçti. Bu enerjik han, adı geçen şehirleri geri alabilmek için Ruslarla çetin çarpışmalar yaptı. Yine bu han zamanında, Kırım Hanlığı için tehlikeli görülen Nogaylar, Özi Irmağının batısına, Turla ve Tuna arasına yerleştirildi. Rus yayılmasına karşı tedbir alınarak, Doğu Avrupaya, Orta Asyadan Türk boyları getirilerek yerleştirildi. Bucaka (Besarabya) Müslümanlar yerleştirilerek, kuvvet dengesi sağlandı. Kafkasyadaki Çerkezler ve Kıpçak bozkırlarındaki yerli ahâli ile münasebetler kuvvetlendirilerek, Kırım hanının ve Osmanlı sultanının otoritesi buralarda hakim kılındı. Osmanlılar, Orta Asyadaki Türkleri Rusyaya karşı desteklemek ve münasebet kurmak için Don-Volga kanal projesine başladılar.
Devlet Girayın 1577de ölümünden sonra, Kırımda taht mücadelesi başladı. 1588 tarihinde tahtı ele geçirmeyi başaran ve Bora unvanı ile tanınan İkinci Gâzi Giray Han, ülkede birlik ve beraberliği tesis ederek, Osmanlıya sadakatini arz etti. Daha sonra da rakibi Murat Giraya yardım eden Moskova hâkimi Çar Feodor üzerine yürüdü. Fakat, Osmanlı Devletinin Avusturya ile yaptığı savaşa katılmak için, harbi bırakıp Ruslarla anlaşma yapmak zorunda kaldı (1592). Anlaşmaya göre Çar, on bin ruble vergi ve belirli hediyeler göndermeyi kabul etti.
İkinci Gâzi Giray, Osmanlı-Avusturya savaşlarında büyük başarılar kazandı ve Boğdan Beyinin itaat altına alınmasını sağladı. Osmanlı Devletinin 17. yüzyıl başlarında Avrupada yaptığı savaşlara katılan bu yiğit Han, 1607 tarihinde vebadan öldü. İkinci Gâzi Girayın ölümünden sonra Kırımda hanlık mücadelesi, yıkılış tarihi olan 1792ye kadar devam etti. Bu arada Kırım Hanlığı, 17. yüzyıl başlarından itibaren tesirlerini göstermeye başlayan Rus Kazaklarla da mücadele etti. Osmanlı Devletinin Lehistana karşı, Kazak Atamanı Droşenkoyu desteklemesi sonucunda, 1672de Lehistanla ve arkasından Ruslarla 1678de yapılan savaşlarda, Kırım Hanlığının büyük yardımları görüldü. Ruslarla yapılan 1678 Savaşı sonunda, Osmanlı Devleti, Ruslarla görüşme yapma yetkisini Kırım Hanlığına verdi. O sırada tahtta bulunan Murat Giray, Rus temsilcileri ile yirmi yıllık bir barış antlaşması imza etti.
1683 tarihinde, Viyana Kuşatması sırasında, Murat Giray, sadrazamdan intikam almak gayesi ile, ilerleyen Jan Sobieski idaresindeki Leh kuvvetlerini önlemedi ve bozguna sebep oldu. Bu yüzden azledilerek, yerine İkinci Hacı Giray getirildi. Hanlığın şahsî sebeplerle Osmanlı kuvvetlerini Haçlılar karşısında yalnız bırakması, ileride başına gelen felâketlere sebep oldu. İkinci Hacı Girayın çok kısa süren hanlığından sonra, 1684te Selim Giray, Rusların (1687-1689) ve Lehlilerin (1687-1688) yaptıkları saldırıları yiğitçe püskürttü.
Karlofça Antlaşması (1699) ile Azak Kalesini alan Ruslar, Kırıma ödedikleri yıllık vergiyi de kestiler. On sekizinci yüzyılda, Rus ve Avusturya kuvvetlerinin, Osmanlı Devleti ile yaptıkları savaşlar sırasında, Ruslar, Haziran 1736da Kırım Hanlığının merkezi Bahçesarayı yağma ve tahrip ettiler. Kırımın diğer bölgeleri ve şehirleri de bu tahripten kurtulamadı. 1768-74 Osmanlı-Rus muharebelerinde, Bucak (Besarabya) 1770lerde, Kırım Yarımadası da 1771de, Ruslar tarafından istilâ edildi. Savaşı sona erdiren 21 Temmuz 1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım, Osmanlı himayesinden çıkartılıp, siyasî ve mülkî idare bakımından bağımsız hâle getirildi. Ahalisi Müslüman olan Kırım, dinî bakımdan yine Osmanlı Devletine bağlı kalacaktı.
Rusya, Kırımdaki Osmanlı kuvvetlerini çektirmeye Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla muvaffak olunca sıcak denizlere inme siyaseti dolayısıyla, bütün harp metotlarını tatbik etmeye başladı. Kırımda başlayan hanlık mücadelesine karışan Ruslar, 1777de Rus taraftarı olan Şahin Girayın han olmasını sağladılar. Osmanlı taraftarı olan Bahadır Giray, hanlık mücadelesinde Şahin Giray karşısında başarılı olamadı. Tam manâsıyla Rus taraftarlığı yapan ve Ruslar gibi yaşamaya başlayan Şahin Giraya Kırımlılar, kâfir gözüyle bakmaya başlayıp, onu istemediler. Sonunda, Kırımdan Türkiyeye göçler başladı. Bu durumu değerlendiren Ruslar, Türklerin boşalttıkları yerlere, yetmiş beş bin Rus göçmeni yerleştirdiler. 1779da yapılan Aynalıkavak Antlaşması ile, Kırım hanlarının serbestçe seçilmesi, Rus askerlerinin Kırımdan çekilmesi, Osmanlı Devletinin Şahin Girayı tanıması maddelerinin kabul edilmesine rağmen, antlaşma kâğıt üzerinde kaldı. Çünkü Ruslar, antlaşmaya uymadılar ve askerlerini çekmediler. Kırımı ilhak edebilmek için, Kırım ahalisini tahrik yoluna gittiler. Osmanlılar da Çerkez ve Kuban Türklerini Rus tahriklerine karşı desteklediler.
Şahin Giray, Ruslardan da yardım alarak Kırımı Osmanlılardan ayırıp, Rus tipi bir ordu ve idarî teşkilatlanmaya gitti. Kırımlılar buna karşı çıkıp, harekete geçtiler. Şahin Giray, Ruslara sığındı. Osmanlıların desteklediği Bahadır Giray, 1782de tahta geçti. Fakat Rus Generali Potemkin ile geri dönen Şahin Giray, 8 Nisan 1785te hanlığı tekrar ele geçirdi. Bu arada Rus askerleri, otuz bin Kırımlı Türkü acımadan öldürdüler. Aynı tarihte Ruslar, Kırımı ilhak ettiklerini de resmen ilan ettiler. Osmanlı Devleti, bu tarihte içinde bulunduğu durum dolayısıyla Rusyaya karşı yeni bir sefer tertip edemedi. Şahin Giray, ihanetlerinin mükâfatı olarak, Ruslardan, hanlığını devam ettirmelerini beklerken, işlerine yaradığı müddetçe büyük itibar göstermiş olan Ruslar, Kırımı ilhak ettikten sonra, ona yüz vermediler. Şahin Giray, İstanbula gitmek mecburiyetinde kaldı. Fakat, önce Rodosa sürüldü. Sonra da idam edildi (1787). Osmanlı Devleti, Kırımın kurtarılması için, Ruslarla yeni bir harbe girişti ise de muvaffak olamayıp, 1792 Yaş Antlaşması ile Kırımın Rusyaya ilhakını kabul etti. Osmanlılar, Kırımı Rus istilâsından kurtarmak için çok uğraştılarsa da, bir türlü muvaffak olamadılar. 1853-1855 tarihleri arasında yapılan Kırım Savaşı'nda da istenilen netice sağlanamadı. Rus işgâlindeki Kırım, 1918de Almanlar tarafından işgal edildi. Daha sonra Beyaz Rus hükümetinin merkezi oldu. 1921de, Muhtar (Özerk) Kırım Sovyet Cumhuriyeti kuruldu. Ancak, İkinci Dünya Savaşı esnasında Almanlarla işbirliği yaptıkları iddiasıyla Cumhuriyet dağıtılıp, halkı sürgün edildi (1945). Kırım Türklerinin başlattığı anayurda dönüş mücadelesi, doksanlı yıllarda hâlâ devam etmekteydi. Kırımlı liderlerden Mustafa Cemiloğlu ve birçok Kırımlı aile, Kırımda kurdukları çadırkentlerde yaşama mücadelesi vermektedir.
Kırım Hanlığının kültür ve teşkilâtı, Altınordu ve Osmanlı Devletinde olduğu gibidir. On beşinci yüzyıldan itibaren; Kırım Yarımadası, Kabartay, Kıpçak ve Taman bölgelerinde hâkimiyet süren Kırım Hanlığının merkezi, Bahçesaray şehridir. Hanlık dîvânındaki Karaçi Beyleri Altınordu ananesine göre hareket ederlerdi. Hanlığın birinci veliahdına Kalgay, ikincisine Nûreddîn denirdi. Devlet işleri, Hanın başkanlığında; Kalgay ve Nûreddînle birlikte, Bucak, Yedisar ve Kuban seraskerleri, Şirin Beyi, müfti, uluağa denilen vezir, kadıasker, hazînedarbaşı, defterdar, aktaçıbey, kilercibaşı, dîvân efendisi, kâdıasker nâibi, Bağçesaray kadısı ve kullar ağası tarafından idare edilirdi. Toprak, Han ailesi ve mirzalar arasında timar olarak dağıtılırdı. Buna karşılık timar sahipleri, Kırım Hanlığına asker beslerdi. Kırım askerleri, umumiyetle atlı olup ateşli silahları, Osmanlılardan temin edilirdi. Kırım süvarileri, Moskof üzerine akın yapmakta gayet usta muhariptiler. Kırım hanları, kuvvetli zamanlarında Moskovadan ve Lehistandan tıyış adı verilen yıllık vergi alırlardı. Osmanlı seferlerine, Kırım kuvvetleri de katılırdı.
Kırım hanları, pek çok mimarî eserler bırakmışlardır. Gözlevedeki Han Camii, 1552de Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Karagöz kasabasındaki Koleç Mescidi, Karasudaki Şor Camii, kervansaray ve büyük hamam, Yenikale surları, Kerçte Bayezid Camii, Mustafa Çelebi Camii, medrese ve hamam, Bahçesaraydaki Han Sarayı ve civarında bulunan türbe, 16-17. yüzyıllarda yapılmış belli başlı Kırım eserleridir.
Altınordu Devleti'nde hânedanlık mücadelesine katılan sülâle mensupları ve âsi kabile beylerinin sığınağı Kırım Yarımadasıydı. Burada 14. yüzyıldan itibaren başlayan hakimiyet kurma mücadelesi, 15. yüzyılda Hacı Giray tarafından gerçekleştirildi.
Hacı Giray, Cengiz Hanın oğullarından Cucinin küçük oğlu Tokay Timur soyundan gelmekteydi. Babasının, Kırımdaki taht mücadelesi sonunda Litvanyaya göç ettiği ve Kral Vitoldun yanına sığındığı sıralarda dünyaya gelen Hacı Giray, büyüdükten sonra, Şirin kabilesinin yardımıyla Kırımı ele geçirdi.
Kırım Hanlığını kurma tarihi kesin olmamakla beraber, bastırdığı paranın 1441 tarihini taşımasından, belirtilen bu tarihten daha önceki yıllarda devleti kurmuş olduğu anlaşılmaktadır.
Hacı Giray da, diğer hanlar gibi üzerinde hak iddiâ ettiği Altınordu tahtını ele geçirmek için, Lehistan Kralı ve Moskova Rus Prensi ile anlaşma yapmaktan çekinmedi. Bu arada, Kefe Cenevizlilerine karşı, Fatih Sultan Mehmed Han ile de anlaştı.
Hacı Girayın 1466 tarihinde ölümünden sonra, oğulları Mengli Giray ile Nur Devlet arasında taht mücadelesi başladı. Mengli Giray, Osmanlı Devleti'nin yardımıyla, hanlık tahtını ele geçirdi. Fakat, vaad ettiği yardımı göndermemesi üzerine yakalanarak İstanbula götürüldü. Kardeşi Nur Devlet tahta geçti. 1478 tarihinde Mengli Girayın; Kırım Hanlarının tayin ve azil haklarını Osmanlı padişahına veren, padişahın açacağı seferlere Kırım hanının da katılmasını kabul eden bir antlaşma yapması üzerine, İstanbuldan Kırıma han tayin edildi. Mengli Girayın üçüncü defa Kırım hanı olması üzerine kardeşleri Nur Devlet ve Haydar, Moskovaya kaçtılar. Mengli Giray, Osmanlı himayesinde tahtı ele geçirmesiyle, papalığın teşvik ve yardımlarıyla devamlı genişleyen Moskova Knezliğine karşı, Kırım Hanlığını garanti altına aldı. Kırım kuvvetleri, ilk defa, Sultan İkinci Bayezid Hanın, 1484 Akkerman Seferine katıldı. Osmanlılar ile münasebetini arttıran Kırım Hanlığı ile 18. yüzyılın sonuna kadar askerî, siyasî, iktisadî, kültürel işbirliği yapıldı. Kırım hanı, 1502de Saray şehrine hücum ederek Altınordu Devletinin yıkılmasına sebep oldu. Moskova Knezliği, 1502 yılına kadar Altınorduluların korkusundan Kırıma muhtaç olup, Mengli Giray ile iyi geçinirken, bu tarihten sonra Rusya, Mengli Girayın düşmanlarıyla anlaşarak Kırıma karşı cephe almaya başladı. Mengli Giray da, Litvanya ve Lehistan Kralı Dördüncü Kazimir ile Rusyaya karşı anlaşarak, Osmanlı Devletinden başka, bu Avrupa devletleriyle de ittifak kurdu.
Mengli Girayın 1514te ölümüyle tahta geçen oğlu Mehmed Giray ile Kazan tahtına getirilen Sâhip Giray da, Rusyaya karşı birlikte hareket ettiler. Mehmed Giray, 1521de Moskovayı kuşatıp, Rusları yenerek onları haraca bağladı. Ruslar, bu haracı, Deli Petro (1682-1725) zamanına kadar ödediler. Mehmed Girayın 1523 tarihinde Astrahan Seferinden dönüşünde, Nogayların yaptıkları baskınla öldürülmesinden sonra yerine geçen hanlar, Rusya ile mücadeleyi devam ettirdiler. Bu hanlar arasında Sâhip Giray (1532-1551) ve Devlet Giray (1551-1577) devrinde Ruslara karşı yapılan mücadele başarılı oldu. Devlet Girayın hanlığı sırasında Kazan ve Astrahan, Rusların eline geçti. Bu enerjik han, adı geçen şehirleri geri alabilmek için Ruslarla çetin çarpışmalar yaptı. Yine bu han zamanında, Kırım Hanlığı için tehlikeli görülen Nogaylar, Özi Irmağının batısına, Turla ve Tuna arasına yerleştirildi. Rus yayılmasına karşı tedbir alınarak, Doğu Avrupaya, Orta Asyadan Türk boyları getirilerek yerleştirildi. Bucaka (Besarabya) Müslümanlar yerleştirilerek, kuvvet dengesi sağlandı. Kafkasyadaki Çerkezler ve Kıpçak bozkırlarındaki yerli ahâli ile münasebetler kuvvetlendirilerek, Kırım hanının ve Osmanlı sultanının otoritesi buralarda hakim kılındı. Osmanlılar, Orta Asyadaki Türkleri Rusyaya karşı desteklemek ve münasebet kurmak için Don-Volga kanal projesine başladılar.
Devlet Girayın 1577de ölümünden sonra, Kırımda taht mücadelesi başladı. 1588 tarihinde tahtı ele geçirmeyi başaran ve Bora unvanı ile tanınan İkinci Gâzi Giray Han, ülkede birlik ve beraberliği tesis ederek, Osmanlıya sadakatini arz etti. Daha sonra da rakibi Murat Giraya yardım eden Moskova hâkimi Çar Feodor üzerine yürüdü. Fakat, Osmanlı Devletinin Avusturya ile yaptığı savaşa katılmak için, harbi bırakıp Ruslarla anlaşma yapmak zorunda kaldı (1592). Anlaşmaya göre Çar, on bin ruble vergi ve belirli hediyeler göndermeyi kabul etti.
İkinci Gâzi Giray, Osmanlı-Avusturya savaşlarında büyük başarılar kazandı ve Boğdan Beyinin itaat altına alınmasını sağladı. Osmanlı Devletinin 17. yüzyıl başlarında Avrupada yaptığı savaşlara katılan bu yiğit Han, 1607 tarihinde vebadan öldü. İkinci Gâzi Girayın ölümünden sonra Kırımda hanlık mücadelesi, yıkılış tarihi olan 1792ye kadar devam etti. Bu arada Kırım Hanlığı, 17. yüzyıl başlarından itibaren tesirlerini göstermeye başlayan Rus Kazaklarla da mücadele etti. Osmanlı Devletinin Lehistana karşı, Kazak Atamanı Droşenkoyu desteklemesi sonucunda, 1672de Lehistanla ve arkasından Ruslarla 1678de yapılan savaşlarda, Kırım Hanlığının büyük yardımları görüldü. Ruslarla yapılan 1678 Savaşı sonunda, Osmanlı Devleti, Ruslarla görüşme yapma yetkisini Kırım Hanlığına verdi. O sırada tahtta bulunan Murat Giray, Rus temsilcileri ile yirmi yıllık bir barış antlaşması imza etti.
1683 tarihinde, Viyana Kuşatması sırasında, Murat Giray, sadrazamdan intikam almak gayesi ile, ilerleyen Jan Sobieski idaresindeki Leh kuvvetlerini önlemedi ve bozguna sebep oldu. Bu yüzden azledilerek, yerine İkinci Hacı Giray getirildi. Hanlığın şahsî sebeplerle Osmanlı kuvvetlerini Haçlılar karşısında yalnız bırakması, ileride başına gelen felâketlere sebep oldu. İkinci Hacı Girayın çok kısa süren hanlığından sonra, 1684te Selim Giray, Rusların (1687-1689) ve Lehlilerin (1687-1688) yaptıkları saldırıları yiğitçe püskürttü.
Karlofça Antlaşması (1699) ile Azak Kalesini alan Ruslar, Kırıma ödedikleri yıllık vergiyi de kestiler. On sekizinci yüzyılda, Rus ve Avusturya kuvvetlerinin, Osmanlı Devleti ile yaptıkları savaşlar sırasında, Ruslar, Haziran 1736da Kırım Hanlığının merkezi Bahçesarayı yağma ve tahrip ettiler. Kırımın diğer bölgeleri ve şehirleri de bu tahripten kurtulamadı. 1768-74 Osmanlı-Rus muharebelerinde, Bucak (Besarabya) 1770lerde, Kırım Yarımadası da 1771de, Ruslar tarafından istilâ edildi. Savaşı sona erdiren 21 Temmuz 1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım, Osmanlı himayesinden çıkartılıp, siyasî ve mülkî idare bakımından bağımsız hâle getirildi. Ahalisi Müslüman olan Kırım, dinî bakımdan yine Osmanlı Devletine bağlı kalacaktı.
Rusya, Kırımdaki Osmanlı kuvvetlerini çektirmeye Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla muvaffak olunca sıcak denizlere inme siyaseti dolayısıyla, bütün harp metotlarını tatbik etmeye başladı. Kırımda başlayan hanlık mücadelesine karışan Ruslar, 1777de Rus taraftarı olan Şahin Girayın han olmasını sağladılar. Osmanlı taraftarı olan Bahadır Giray, hanlık mücadelesinde Şahin Giray karşısında başarılı olamadı. Tam manâsıyla Rus taraftarlığı yapan ve Ruslar gibi yaşamaya başlayan Şahin Giraya Kırımlılar, kâfir gözüyle bakmaya başlayıp, onu istemediler. Sonunda, Kırımdan Türkiyeye göçler başladı. Bu durumu değerlendiren Ruslar, Türklerin boşalttıkları yerlere, yetmiş beş bin Rus göçmeni yerleştirdiler. 1779da yapılan Aynalıkavak Antlaşması ile, Kırım hanlarının serbestçe seçilmesi, Rus askerlerinin Kırımdan çekilmesi, Osmanlı Devletinin Şahin Girayı tanıması maddelerinin kabul edilmesine rağmen, antlaşma kâğıt üzerinde kaldı. Çünkü Ruslar, antlaşmaya uymadılar ve askerlerini çekmediler. Kırımı ilhak edebilmek için, Kırım ahalisini tahrik yoluna gittiler. Osmanlılar da Çerkez ve Kuban Türklerini Rus tahriklerine karşı desteklediler.
Şahin Giray, Ruslardan da yardım alarak Kırımı Osmanlılardan ayırıp, Rus tipi bir ordu ve idarî teşkilatlanmaya gitti. Kırımlılar buna karşı çıkıp, harekete geçtiler. Şahin Giray, Ruslara sığındı. Osmanlıların desteklediği Bahadır Giray, 1782de tahta geçti. Fakat Rus Generali Potemkin ile geri dönen Şahin Giray, 8 Nisan 1785te hanlığı tekrar ele geçirdi. Bu arada Rus askerleri, otuz bin Kırımlı Türkü acımadan öldürdüler. Aynı tarihte Ruslar, Kırımı ilhak ettiklerini de resmen ilan ettiler. Osmanlı Devleti, bu tarihte içinde bulunduğu durum dolayısıyla Rusyaya karşı yeni bir sefer tertip edemedi. Şahin Giray, ihanetlerinin mükâfatı olarak, Ruslardan, hanlığını devam ettirmelerini beklerken, işlerine yaradığı müddetçe büyük itibar göstermiş olan Ruslar, Kırımı ilhak ettikten sonra, ona yüz vermediler. Şahin Giray, İstanbula gitmek mecburiyetinde kaldı. Fakat, önce Rodosa sürüldü. Sonra da idam edildi (1787). Osmanlı Devleti, Kırımın kurtarılması için, Ruslarla yeni bir harbe girişti ise de muvaffak olamayıp, 1792 Yaş Antlaşması ile Kırımın Rusyaya ilhakını kabul etti. Osmanlılar, Kırımı Rus istilâsından kurtarmak için çok uğraştılarsa da, bir türlü muvaffak olamadılar. 1853-1855 tarihleri arasında yapılan Kırım Savaşı'nda da istenilen netice sağlanamadı. Rus işgâlindeki Kırım, 1918de Almanlar tarafından işgal edildi. Daha sonra Beyaz Rus hükümetinin merkezi oldu. 1921de, Muhtar (Özerk) Kırım Sovyet Cumhuriyeti kuruldu. Ancak, İkinci Dünya Savaşı esnasında Almanlarla işbirliği yaptıkları iddiasıyla Cumhuriyet dağıtılıp, halkı sürgün edildi (1945). Kırım Türklerinin başlattığı anayurda dönüş mücadelesi, doksanlı yıllarda hâlâ devam etmekteydi. Kırımlı liderlerden Mustafa Cemiloğlu ve birçok Kırımlı aile, Kırımda kurdukları çadırkentlerde yaşama mücadelesi vermektedir.
Kırım Hanlığının kültür ve teşkilâtı, Altınordu ve Osmanlı Devletinde olduğu gibidir. On beşinci yüzyıldan itibaren; Kırım Yarımadası, Kabartay, Kıpçak ve Taman bölgelerinde hâkimiyet süren Kırım Hanlığının merkezi, Bahçesaray şehridir. Hanlık dîvânındaki Karaçi Beyleri Altınordu ananesine göre hareket ederlerdi. Hanlığın birinci veliahdına Kalgay, ikincisine Nûreddîn denirdi. Devlet işleri, Hanın başkanlığında; Kalgay ve Nûreddînle birlikte, Bucak, Yedisar ve Kuban seraskerleri, Şirin Beyi, müfti, uluağa denilen vezir, kadıasker, hazînedarbaşı, defterdar, aktaçıbey, kilercibaşı, dîvân efendisi, kâdıasker nâibi, Bağçesaray kadısı ve kullar ağası tarafından idare edilirdi. Toprak, Han ailesi ve mirzalar arasında timar olarak dağıtılırdı. Buna karşılık timar sahipleri, Kırım Hanlığına asker beslerdi. Kırım askerleri, umumiyetle atlı olup ateşli silahları, Osmanlılardan temin edilirdi. Kırım süvarileri, Moskof üzerine akın yapmakta gayet usta muhariptiler. Kırım hanları, kuvvetli zamanlarında Moskovadan ve Lehistandan tıyış adı verilen yıllık vergi alırlardı. Osmanlı seferlerine, Kırım kuvvetleri de katılırdı.
Kırım hanları, pek çok mimarî eserler bırakmışlardır. Gözlevedeki Han Camii, 1552de Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Karagöz kasabasındaki Koleç Mescidi, Karasudaki Şor Camii, kervansaray ve büyük hamam, Yenikale surları, Kerçte Bayezid Camii, Mustafa Çelebi Camii, medrese ve hamam, Bahçesaraydaki Han Sarayı ve civarında bulunan türbe, 16-17. yüzyıllarda yapılmış belli başlı Kırım eserleridir.