s3rdar
MFC Üyesi
- Konum
- Bodrum Muğla
-
- Üyelik Tarihi
- 10 Ara 2012
-
- Mesajlar
- 768
-
- MFC Puanı
- 54
Taraflar
Venedik Cumhuriyeti Venedik Cumhuriyeti
İspanya İspanya Krallığı
Coat of arms of the Vatican.svg Papalık Devleti
Ceneviz Cumhuriyeti Ceneviz Cumhuriyeti
Savoya Dükalığı Savoya Dükalığı
Hospitalier Şövalyeleri Malta Şövalyeleri Osmanlı İmparatorluğu Osmanlı İmparatorluğu
Komutanlar
Venedik Cumhuriyeti Marco Antonio Bragadin
Venedik Cumhuriyeti Alvise Martinengo
Venedik Cumhuriyeti Sebastiano Venier
İspanya John (Avusturya)
Coat of arms of the Vatican.svg Marcantonio Colonna
Ceneviz Cumhuriyeti Giovanni Andrea Doria
Venedik Cumhuriyeti Jacopo Soranzo Osmanlı İmparatorluğu Lala Mustafa Paşa
Osmanlı İmparatorluğu Piyale Paşa
Osmanlı İmparatorluğu Müezzinzade Ali Paşa
Osmanlı İmparatorluğu Kılıç Ali Paşa
Güçler
20.000 40.000
Bir vilayet eskiden Müslüman mülkünden iken sonradan, düşman ele geçirip medrese ve mescidlerini harap bir duruma düşürse Eskiden yapılan barış antlaşması İslâm şeriatına göre böyle bir beldenin fethine engel olur mu? Beyan buyrula!
El cevab: Allah bilir; asla engel olması ihtimali yoktur
Şeyhülislam Ebüssuud Efendi
Kıbrıs, Peygamber Efendimizin, Hala Sultan denilen Ümmü Hiram ile bir konuşması ve devam edegelen hadiseler manzumesi sonucunda manevî yönden müslümanlar için fevkalade önemli bir mevki haline gelmiştir. İstanbula, Eba Eyyûb el Ensari hazretleri ne büyük bir kıymet bahşetmişse Hala Sultanda Kıbrısa aynı şerefi kazandırmıştır. Şöyle ki:
Peygamber Efendimiz, süt teyzeleri tarafından akrabası olan Ümmü Hiramın Medinedeki evini ziyaretlerinde bir müddet uyumuşlardı. Peygamberimizin gülerek uyandıklarını gören Ümmü Hiram Ya Resulullah! Niçin güldünüz? diye sordu. Peygamber Efendimiz; Yâ Ümmü Hiram! Ümmetimden bir kısmını gemilere binip, kafirlere gazaya gider gördüm buyurdular. Ûmmü Hiramda; Ya Resulullah! Dua et de ben de onlardan olayım deyince Peygamber Efendimiz Ya Rabbi! Bunu da onlardan eyle diye dua buyurdular.
Aradan seneler geçti. Ümmü Hiram Hazreti Osman zamanında Hazreti Muaviyenin komutasında Kıbrıs adasına düzenlenen deniz seferine kocası Ubâde bin Samitle birlikte gönüllü olarak katıldı. O bu sırada 86 yaşında bulunuyordu. Sefer sırasında nice zahmetlere katlanan ve gazileri devamlı gayrete getiren Ümmü Hiram, Larnaka yakınlarında atından düşmesi üzerine şehid oldu. Kabri Larnaka şehrinin Tuz Gölü kıyısındadır. Ümmü Hiram ve daha pek çok sahabenin şehid düşmesi ile Kıbrıs Müslümanlar için önemli tarihî kıymeti olan bir belde haline geldi.
Ancak Kıbrısın Müslümanlar elinde kalması fazla uzun sürmedi. Halife Yezid döneminde ada tekrar Bizanslıların hakimiyetine geçti. 1191de Arslan Yürekli Rişar tarafından zaptedilen Kıbrıs, 1192de Lusipanların; 1489da ise Venediklilerin eline geçmiştir.
Kıbrıs Haraca Bağlanıyor
Osmanlıların Kıbrısla ciddi olarak ilgilenmesi Mısırın fethi ile başladı. Yavuz Sultan Selim, kethüdası Ali Ağayı Kıbrısa göndererek Memlûklere ödenmekte olan verginin bundan böyle kendilerine gönderilmesini istedi. Memlûk Devletinin bir hamlede ortadan kaldırılmış olması zaten Venedikin gözünü korkutmuştu. Teklif derhal kabul edildi. Bu arada Haliç Tersanesinin büyütülme çalışmaları da onları kuşkulandırmaya yetmişti. Dolayısıyla ikinci kez gelen Osmanlı elçisi Mustafa Çavuşu büyük bir itibar ile karşılarken haracı da iki katına çıkardılar.
Kanunî Sultan Süleyman döneminde de Venedik, Kıbrısın haracını muntazaman ödemeye devam etti ise de 1570 yılına gelindiğinde artık adanın zaptı için pek çok zaruret doğmuş bulunuyordu. Öncelikle Osmanlıların Afrika ve Arabistanda yapılması muhtemel askerî hareketlerinde en emin ulaştırma ve ikmal yolu Doğu Akdeniz idi. Kıbrıs adası Venediklilerin elinde kaldıkça Osmanlıların bu denizdeki hakimiyetine gölge düşürüyordu. Ayrıca Kıbrısa hakim olunursa Güney Anadolu, Suriye ve Mısıra yapılması muhtemel bir düşman saldırısında ada mükemmel bir savunma üssü görevi yapacaktı.
Son olarak ve en önemlisi Kıbrıs, Akdenizde seyreden tüccar ve hacı gemilerine baskın yapan korsanların yuvalandıkları bir sığınak yeri haline gelmişti. Venedik ise korsanların faaliyetlerini önlemeye çalışmak yerine özür dilemekle yetiniyor, bu tecavüzü yapanların Mesina ve Malta korsan gemileri olduğunu belirtip meseleyi savuşturmaya çalışıyordu. Neticede korsanların faaliyetleri sonucunda Akdeniz, güvenli bir deniz ulaşımı ve ticareti yapılamaz hale gelmişti.
El Cevap: Allah Bilir
Nitekim bu önemli savaş sebebi Ebüssuud Efendiden istenilen fetva ve verilen cevapta da açık bir şekilde görülmektedir. Osmanlı Devleti Venedikle sulh halinde bulunduğundan Şeyhülislamdan fetva alınmak zarureti doğmuştu.
İşte Şeyhülislam Ebüssuud Efendiden cevabı istenen mesele: Bir vilâyet eskiden Müslüman mülkünden iken sonradan düşman ele geçirip medrese ve mescidleri harap bir duruma düşürür, minber ve mahfillerini küfür ve sapkınlıklarla doldurur, İslâm dinine ihanet gayesi ile türlü eylemlere girişip çirkin davranışlarını dört yana duyurursa; dinin sığınağı olan padişah hazretleri, Müslümanlık gayreti gereğince söz konusu vilâyeti alçak kafirler elinden alıp İslâm ülkeleri arasına katmak için harekete geçse; eskiden yapılan barış antlaşması ile aynı kafirlere bırakılan ülkeler arasında şimdi söz konusu edilen bu vilâyetinde İslâm şeriatına göre anlaşmayı bozmaya engel olur mu? Beyan buyurula!
El Cevab:
Allah bilir, asla engel olması ihtimali yoktur. İslâm padişahının Allahü Teâlâ zaferlerini aziz kılsın kafirlerle barış yapması, ancak Müslümanların tümüne yararlı olduğu takdirde dinimize uygun düşer. Yararlı olmazsa kesinlikle uygun düşmez
Sultan II.Selim (1524-1574 )
Sultan II.Selim (1524-1574 )
Ve donanma Kıbrısa
Artık Osmanlılar için adayı ele geçirmek yolunda başka bir mani kalmamıştı.
1570 Mayısında (977 Zilhicce) 180 kadırga, 10 mavna, 170 parça ile Karamürsel denilen küçük deniz vasıtasından teşekkül eden 360 parçalık Osmanlı donanması Kaptan-ı derya Müezzinzâde Ali Paşa kumandasında İstanbuldan Kıbrısa hareket etti. Adanın zaptına Vezir Lala Mustafa Paşa Serdar tayin edilip denizdeki donanma faaliyetine de tecrübeli Vezir Piyale Paşa memur edildi.
İkinci Selim Han, serdarı uğurlamak için Yedikuleye kadar gelmiş, daha evvel Beşiktaştaki Barbaros Hayreddin Paşa türbesinde ananevi büyük törenler düzenlemiş, kurbanlar kesilerek fakirler doyurulmuştu.
Papadan İmdat
Osmanlıların Kıbrısı zaptedeceğini anlayan Venedik Cumhuriyeti, Papaya müracaat ederek Avrupa devletlerinin yardıma koşmaları için destek vermesini istedi. Ancak papalığın bu konudaki çalışmaları pek etkili olmadı. Almanya, Fransa, Avusturya, Rusya, Lehistan, İngiltere yardım yanlısı görünmekle birlikte kendi iç ve dış meselelerinin zorluklarını ileri sürerek Osmanlı Devletiyle olan barış ve dostluklarını bozamayacaklarını bildirdiler. İspanyanın 100 kadırga ile harbe iştirak edeceğini öğrenen Osmanlı Devleti, Bosna eyâletinin güney batısındaki Kilis ve Hersekte hudutlarını tahkim için sancakbeylerine hükümler gönderdi. Müttefik donanması aralarındaki karar gereğince Giritin Suda limanında birleşeceklerdi. Ancak 1570 Mayısında Venedik donanması Suda limanına geldiyse de diğerlerinin geç katılması Osmanlıların harekâtını büyük ölçüde kolaylaştırmıştı.
Hala Sultana selam
Öte yandan Osmanlı donanması Finike limanında kara birliklerini de aldıktan sona 30 Haziran 1570te Kıbrıs istikametinde harekete geçmişti. 2 Temmuzda Limasol limanına varan donanma, buraya küçük bir kuvvet çıkardı. Bu kuvvetler bir kaç kilometre içeriye girip ilk ihtarda teslim olan Lefteri kalesine Türk bayrağını çektiler. 3 Temmuz günü Limasoldan ayrılan asıl Türk kuvveti ve donanması, aynı günün akşamı Tuzla (Larnaka) körfezine demir attı. Burada 21 pare top atışı ile Hala Sultan selamlandı. Asıl çıkarma 4 Temmuz sabahı burada yapıldı ve hiçbir direnme ile karşılaşılmadı.
Serdar Lala Mustafa Paşa burada kurulan otağında, Vezir Piyale Paşanın da katıldığı bir savaş meclisi topladı. Yapılan görüşmeler sonunda adanın merkezi Lefkoşe üzerine yürüme kararı verildi. Kale komutanına teslim olması yönünde bir mektup gönderildi. Bu sırada Girne kalesi kendiliğinden teslim oldu (9 Temmuz). Lefkoşe ise son derece müstahkem bir kale idi. Kalede yaklaşık 25 bin asker ve 250 top bulunuyordu. Kaleyi Venediklilerden başka İtalyanlar, Katolik Arnavutlar, İspanyollar ve gönüllü birlikleri savunuyordu.
Kuşatma için bütün hazırlık ve tedbirleri olan Lala Mustafa Paşa, elindeki askeri yediye bölüp, tabyaların karşısına yerleştirdikten sonra büyük toplarla kaleyi dövmeye başladı. Düşman büyük bir inatla dayanmakta, bombardımana karşılık vermekte, hatta arada huruç hareketi yaparak Türk metrislerine saldırmaktaydı. Kuşatmanın 31. günü yapılan böyle bir huruç hareketi sırasında şiddetli ve kanlı boğuşmalar meydana gelmiş; Venedikliler ağır zayiat vererek kaleye dönmek zorunda kalmışlardı.
Ayasofyada İlk Cuma
Kuşatmanın 51. günü (9 Eylül 1570) güneş doğmadan topçu desteği ve patlatılan lağımların oluşturduğu geniş yıkıntıların da yardımıyla, güneydeki dört burca karşı umumî hücuma geçildi. Hücumdan iki saat sonra Türk askerinin fevkalade azmi ve inancı, ilk meyvelerini vermeye başladı. Karaman ve Anadolu eyaleti askerleri Podocataro burcunu ele geçirmeyi başardılar. Buradan süratle şehre giren birlikler boğaz boğaza mücadeleler sonunda son direnme noktalarını da ele geçirdiler. Venedikliler, Kıbrıs genel valisi Dandolo başta olmak üzere 20 bin ölü ve bin kadar da esir verdiler. 15 Eylülde büyük bir törenle şehre giren Lala Mustafa Paşa Selimiye Camii adı verilen Ayasofyada ilk cuma namazını kıldı.
Lefkoşenin fethedilmesi Baf, Limasol ve Larnakanın savaşmadan teslim olmasını sağladı. Bu sırada 206 gemi, 1300 top ve onaltı bin asker ile 36 bin gemici ve kürekçiden mürekkep Haçlı donanması Meyis adası önüne gelmişlerdi. Burada iken keşif gemilerinden Lefkoşenin zaptını öğrenen müttefikler, deniz mevsiminin de geçmesi sebebiyle Suda limanına dönerek muharebeyi gelecek seneye bıraktılar.
Magosa Önünde
Lefkoşenin tahkiminden sonra 8 Ekimde tekrar harekete geçen Lala Mustafa Paşa, 12 Ekimde Magosa önlerine geldi. Son derece müstahkem olan bu mevkiyi zaptetmenin uzun zaman alacağını gören Lala Mustafa Paşa kış mevsiminin de gelmesi üzerine kalenin sadece kuşatılmasıyla yetinilmesine, kesin zaptının ise ilkbahara bırakılmasına karar verdi. Bu karar üzerine Piyale Paşa, Rodos Beyi Arap Mehmed Bey kumandasında kırk kadar kadırga bıraktıktan sonra Magosa limanından ayrıldı. Adada yalnız Serdar Lala Mustafa Paşa kaldı.
Serdar, 1570 Ekiminden başlayarak kışlamak üzere gerekli tedbirler almaya ve mevziler hazırlamaya başladı. Kalenin dışarıyla olan bağlantılarını tamamen kesmek, giriş ve çıkışlarını engellemek maksadıyla karada ve denizde kuvvetli bir karakol ve devriye görevi düzenledi. Buna rağmen 6 Ocak 1571de Hanya limanından Kıbrıs üzerine harekete geçen Girit-Kandiye komutanı Antoine Quirini, erzak, mühimmat, araç ve gereç yüklü 1600 askerin bindirildiği dört yük gemisi ve oniki kadırgadan oluşan filo ile gelerek savunmayı yarıp Magosa limanına girdi. Venediklilerin bu yardımlarla daha da güçleneceğini gören serdar, merkezden acele donanmanın yardıma gelmesini istedi. İstanbuldan derhal kuvvet ve donanma yollandığı gibi asıl mühim bir donanma da Pertev Paşa serdarlığıyla Akdenize çıkarıldı.
Muhasara uzuyor
Yeni yardım ve bilhassa kudretli toplara kavuşan Serdar Lala Mustafa Paşa, Magosa ablukasını derhal yeniden kuşatmaya çevirerek kaleyi şiddetle sıkıştırmaya başladı. Bir taraftan toplar surları dövüyor, bir taraftan derin lağımlar kazılarak kaleye doğru ilerleniyordu. Kalenin her tabyasına karşı dörder topla birer batarya yerleştirilmişti.
Muhasara uzayınca kale komutanı Bragadino erzağın azaldığını görerek ahaliden 8 bin kişiyi düşmanının insafına terketti. Ancak Osmanlılar bunları büyük bir insaniyetle karşılayıp çevre köylere yerleşmelerine yardımcı oldular.
Türk topları kale surlarında yer yer tahribata sebep oldularsa da, düşmanın şiddetli direnmesi ve gündüz yıkılan yerleri gece tamir etmesi sebebiyle hücumla girilebilecek derecede büyük gedikler açamadı. Bunun üzerine lağım işine girişildi. Bunlardan ustalıkla açılan birinin patlatılmasıyla şehir sarsıldıysa da, gediğe yürüyen gazilerin hücumu netice vermedi. 28 Mayısda Kilis Sancakbeyi Canbolat Beyin deniz tarafından kalenin altında yürüttüğü lağımın patlaması pek müthiş oldu. Buradan taaruza geçen Osmanlılarla kale müdafileri arasında gün boyu devam eden şiddetli çarpışmalar meydana geldi. Neticesiz kalan taarruz sırasında Canbolat Bey şehid oldu. Kabri Magosa girişinde Osmanlı bayrağına sarılı olarak bulunmaktadır.
Atılan lağımlar ve yapılan bombardıman neticesinde Magosa Kalesinin dayanma gücü gittikçe azalmaktaydı. Bir genel hücumda mühim bataryalardan biri alınmak üzere iken, Venedikliler bunun altına hazırladıkları lağımı patlatıp, Türk askerleriyle birlikte kendi askerlerini de havaya uçurdular. 21 Temmuzda Anadolu askeri hücum ederek bir tabyayı alıp içindeki toplan dışarı çıkardılar. Ancak karşı hücuma geçen düşman bunların daha fazla ilerlemesine mani oldu.
Map of Nicosia with its new fortifications, made in 1597 by the Venetian Giacomo Franco
Map of Nicosia with its new fortifications, made in 1597 by the Venetian Giacomo Franco
VİRE GÜNÜ
Serdar Lala Mustafa Paşa son ve genel bir hücuma geçmeden önce yoğun bir hazırlık programı başlattı. Çeşitli mıntıkalardan lağımlar açtırdı. Böylece 1 Ağustos 1571 sabahı erkenden başlatılan şiddetli bombardımandan sonra lağımlar da patlatılarak hücuma geçildi. Şiddetle cereyan eden bu amansız taarruzun ilk safhalarında Leusus burcu ele geçirilerek Türk Bayrağı çekildi. Bu durumu gördükten sonra artık direnmenin gereksiz olduğunu kabul eden Venedik komutanlığı kale surlarına çektirdiği beyaz bayraklarla teslim olmak istediğini bildirdi.
Aynı gün yapılan görüşmelerle Vire şartlan belirlendi. Buna göre kaledeki askerler eşya ve silahlarını alıp çıkacaklar ve Osmanlı gemileriyle Girite nakledileceklerdi. Sivil halk da her şeyini alıp gitmekte veya kalmakta serbest olacaktı. Kalanların can ve mal güvenliği sağlanacaktı. Venedikliler de kalede bulunan 50 Türk esirini serbest bırakacaklardı. Anlaşma bu şekilde imzalanmasına rağmen Venedikliler o gece ellerinde bulunan Türk esirlerin tamamını işkencelerle katlettiler.
BRAGADİNONUN KÜSTAHLIĞI
Bu feci hadiseden habersiz ertesi gün tahliye işlemleri başlatılmış bulunuyordu. Kale dışına taşınan müdafiler serdar tarafından tahsis olunan 20 gemiye yerleştirildiler. Bunlarla beraber gidip gemileri geri getirmekle, derya beylerindenArap Ahmed Bey yirmi kadırga ile görevlendirilmişti.
Her şey hazır olup hareket edileceği sırada kale komutanı Bragadino ile bazı yüksek rütbeli subaylar veda için serdara geldiler. Kendilerine birer sandalye verilerek serdarı karşısında oturtuldular. Lala Mustafa Paşa: Size bu kadar gemi verildi; denizde donanmanız var; gemilerimiz geri dönünceye kadar rehin olarak bir şey yanımızda kalsındedi.
Ancak Bragadino bu haklı isteğe karşı: Bey değil bir köpek dahi alıkoyamazsınız diyerek nefretle infial gösterdi. Bu cevaba hiddetlenen serdar Öyle ise nerede bize teslim edeceğiniz Müslüman tutsaklar? diye sordu. Sıkışan Bragadino: Onların hepsi benim değildi. Her biri beylerden ve asker halkından birine ait bulunuyordu; vire gecesi onları öldürmüşler deyince serdar: Ya sende olanlar nerede? diye kükredi. Bragadinonun verecek cevabı kalmayınca Lala Mustafa Paşa: O halde vireyi sen bozmuşsun, neticesine katlanacaksın diyerek hepsini bağlattı ve otağının önünde on tanesini idam ettirdi. Gemilerdeki esirleri de dışarıya çıkartıp, ayaklarına sıkıca zincirli halkalar bağlattı ve donanma gemilerine dağıttı.
Koyu bir Türk ve İslam düşmanı olan Bragadino Müslüman esirlere akıl almaz işkencelerde bulunarak öldürtmüştü. Şahitlerin ifadelerini dinleyen Lala Mustafa Paşa, kendisini aynı akıbete maruz bırakarak ortadan kaldırdı.
ELLİBİN ŞEHİD!
Kıbrıs adasının fethi Osmanlı ülkelerinde büyük sevince sebep oldu ve şenliklerle kutlandı. Şairler:
Aldı Kıbrıs adasın Şâh Selim (=978) ve Hamdü lillâh yine alındı hisarı Kıbrısın (=978) diyerek fethe tarihler düşürdüler.
Onbeş aydan fazla süren ve yaklaşık 50 bin şehide mâl olan Kıbrıs, bu tarihten itibaren Osmanlı idaresinde asırlar sürecek bir huzur, sükun ve refah devrine geçti.
Fetihten sonra Kıbrıs, derhal tahrir olunup beylerbeyiliğine Avlonya Sancakbeyi Muzaffer Paşa tayin olundu. Kalelere münasip miktarda muhafızlar yerleştirildi ve mühimmatı ikmal edildi. Bir eyalet itibar olunan Kıbrısa Tarsus, Alâiye ve İçel sancakları ilhak edildi. Adaya, Anadoludan Konya, Karaman, Niğde, Kayseri sancaklarından göçmen naklolundu.
Bundan sonra Kıbrıs Fatihi diye anılacak olan Lala Musafa Paşa, 15 Eylül 1571de top atışları arasında adadan ayrıldı ve birkaç hafta sonra da büyük bir zafer alayı ile İstanbula girdi.
Venedik Cumhuriyeti Venedik Cumhuriyeti
İspanya İspanya Krallığı
Coat of arms of the Vatican.svg Papalık Devleti
Ceneviz Cumhuriyeti Ceneviz Cumhuriyeti
Savoya Dükalığı Savoya Dükalığı
Hospitalier Şövalyeleri Malta Şövalyeleri Osmanlı İmparatorluğu Osmanlı İmparatorluğu
Komutanlar
Venedik Cumhuriyeti Marco Antonio Bragadin
Venedik Cumhuriyeti Alvise Martinengo
Venedik Cumhuriyeti Sebastiano Venier
İspanya John (Avusturya)
Coat of arms of the Vatican.svg Marcantonio Colonna
Ceneviz Cumhuriyeti Giovanni Andrea Doria
Venedik Cumhuriyeti Jacopo Soranzo Osmanlı İmparatorluğu Lala Mustafa Paşa
Osmanlı İmparatorluğu Piyale Paşa
Osmanlı İmparatorluğu Müezzinzade Ali Paşa
Osmanlı İmparatorluğu Kılıç Ali Paşa
Güçler
20.000 40.000
Bir vilayet eskiden Müslüman mülkünden iken sonradan, düşman ele geçirip medrese ve mescidlerini harap bir duruma düşürse Eskiden yapılan barış antlaşması İslâm şeriatına göre böyle bir beldenin fethine engel olur mu? Beyan buyrula!
El cevab: Allah bilir; asla engel olması ihtimali yoktur
Şeyhülislam Ebüssuud Efendi
Kıbrıs, Peygamber Efendimizin, Hala Sultan denilen Ümmü Hiram ile bir konuşması ve devam edegelen hadiseler manzumesi sonucunda manevî yönden müslümanlar için fevkalade önemli bir mevki haline gelmiştir. İstanbula, Eba Eyyûb el Ensari hazretleri ne büyük bir kıymet bahşetmişse Hala Sultanda Kıbrısa aynı şerefi kazandırmıştır. Şöyle ki:
Peygamber Efendimiz, süt teyzeleri tarafından akrabası olan Ümmü Hiramın Medinedeki evini ziyaretlerinde bir müddet uyumuşlardı. Peygamberimizin gülerek uyandıklarını gören Ümmü Hiram Ya Resulullah! Niçin güldünüz? diye sordu. Peygamber Efendimiz; Yâ Ümmü Hiram! Ümmetimden bir kısmını gemilere binip, kafirlere gazaya gider gördüm buyurdular. Ûmmü Hiramda; Ya Resulullah! Dua et de ben de onlardan olayım deyince Peygamber Efendimiz Ya Rabbi! Bunu da onlardan eyle diye dua buyurdular.
Aradan seneler geçti. Ümmü Hiram Hazreti Osman zamanında Hazreti Muaviyenin komutasında Kıbrıs adasına düzenlenen deniz seferine kocası Ubâde bin Samitle birlikte gönüllü olarak katıldı. O bu sırada 86 yaşında bulunuyordu. Sefer sırasında nice zahmetlere katlanan ve gazileri devamlı gayrete getiren Ümmü Hiram, Larnaka yakınlarında atından düşmesi üzerine şehid oldu. Kabri Larnaka şehrinin Tuz Gölü kıyısındadır. Ümmü Hiram ve daha pek çok sahabenin şehid düşmesi ile Kıbrıs Müslümanlar için önemli tarihî kıymeti olan bir belde haline geldi.
Ancak Kıbrısın Müslümanlar elinde kalması fazla uzun sürmedi. Halife Yezid döneminde ada tekrar Bizanslıların hakimiyetine geçti. 1191de Arslan Yürekli Rişar tarafından zaptedilen Kıbrıs, 1192de Lusipanların; 1489da ise Venediklilerin eline geçmiştir.
Kıbrıs Haraca Bağlanıyor
Osmanlıların Kıbrısla ciddi olarak ilgilenmesi Mısırın fethi ile başladı. Yavuz Sultan Selim, kethüdası Ali Ağayı Kıbrısa göndererek Memlûklere ödenmekte olan verginin bundan böyle kendilerine gönderilmesini istedi. Memlûk Devletinin bir hamlede ortadan kaldırılmış olması zaten Venedikin gözünü korkutmuştu. Teklif derhal kabul edildi. Bu arada Haliç Tersanesinin büyütülme çalışmaları da onları kuşkulandırmaya yetmişti. Dolayısıyla ikinci kez gelen Osmanlı elçisi Mustafa Çavuşu büyük bir itibar ile karşılarken haracı da iki katına çıkardılar.
Kanunî Sultan Süleyman döneminde de Venedik, Kıbrısın haracını muntazaman ödemeye devam etti ise de 1570 yılına gelindiğinde artık adanın zaptı için pek çok zaruret doğmuş bulunuyordu. Öncelikle Osmanlıların Afrika ve Arabistanda yapılması muhtemel askerî hareketlerinde en emin ulaştırma ve ikmal yolu Doğu Akdeniz idi. Kıbrıs adası Venediklilerin elinde kaldıkça Osmanlıların bu denizdeki hakimiyetine gölge düşürüyordu. Ayrıca Kıbrısa hakim olunursa Güney Anadolu, Suriye ve Mısıra yapılması muhtemel bir düşman saldırısında ada mükemmel bir savunma üssü görevi yapacaktı.
Son olarak ve en önemlisi Kıbrıs, Akdenizde seyreden tüccar ve hacı gemilerine baskın yapan korsanların yuvalandıkları bir sığınak yeri haline gelmişti. Venedik ise korsanların faaliyetlerini önlemeye çalışmak yerine özür dilemekle yetiniyor, bu tecavüzü yapanların Mesina ve Malta korsan gemileri olduğunu belirtip meseleyi savuşturmaya çalışıyordu. Neticede korsanların faaliyetleri sonucunda Akdeniz, güvenli bir deniz ulaşımı ve ticareti yapılamaz hale gelmişti.
El Cevap: Allah Bilir
Nitekim bu önemli savaş sebebi Ebüssuud Efendiden istenilen fetva ve verilen cevapta da açık bir şekilde görülmektedir. Osmanlı Devleti Venedikle sulh halinde bulunduğundan Şeyhülislamdan fetva alınmak zarureti doğmuştu.
İşte Şeyhülislam Ebüssuud Efendiden cevabı istenen mesele: Bir vilâyet eskiden Müslüman mülkünden iken sonradan düşman ele geçirip medrese ve mescidleri harap bir duruma düşürür, minber ve mahfillerini küfür ve sapkınlıklarla doldurur, İslâm dinine ihanet gayesi ile türlü eylemlere girişip çirkin davranışlarını dört yana duyurursa; dinin sığınağı olan padişah hazretleri, Müslümanlık gayreti gereğince söz konusu vilâyeti alçak kafirler elinden alıp İslâm ülkeleri arasına katmak için harekete geçse; eskiden yapılan barış antlaşması ile aynı kafirlere bırakılan ülkeler arasında şimdi söz konusu edilen bu vilâyetinde İslâm şeriatına göre anlaşmayı bozmaya engel olur mu? Beyan buyurula!
El Cevab:
Allah bilir, asla engel olması ihtimali yoktur. İslâm padişahının Allahü Teâlâ zaferlerini aziz kılsın kafirlerle barış yapması, ancak Müslümanların tümüne yararlı olduğu takdirde dinimize uygun düşer. Yararlı olmazsa kesinlikle uygun düşmez
Sultan II.Selim (1524-1574 )
Sultan II.Selim (1524-1574 )
Ve donanma Kıbrısa
Artık Osmanlılar için adayı ele geçirmek yolunda başka bir mani kalmamıştı.
1570 Mayısında (977 Zilhicce) 180 kadırga, 10 mavna, 170 parça ile Karamürsel denilen küçük deniz vasıtasından teşekkül eden 360 parçalık Osmanlı donanması Kaptan-ı derya Müezzinzâde Ali Paşa kumandasında İstanbuldan Kıbrısa hareket etti. Adanın zaptına Vezir Lala Mustafa Paşa Serdar tayin edilip denizdeki donanma faaliyetine de tecrübeli Vezir Piyale Paşa memur edildi.
İkinci Selim Han, serdarı uğurlamak için Yedikuleye kadar gelmiş, daha evvel Beşiktaştaki Barbaros Hayreddin Paşa türbesinde ananevi büyük törenler düzenlemiş, kurbanlar kesilerek fakirler doyurulmuştu.
Papadan İmdat
Osmanlıların Kıbrısı zaptedeceğini anlayan Venedik Cumhuriyeti, Papaya müracaat ederek Avrupa devletlerinin yardıma koşmaları için destek vermesini istedi. Ancak papalığın bu konudaki çalışmaları pek etkili olmadı. Almanya, Fransa, Avusturya, Rusya, Lehistan, İngiltere yardım yanlısı görünmekle birlikte kendi iç ve dış meselelerinin zorluklarını ileri sürerek Osmanlı Devletiyle olan barış ve dostluklarını bozamayacaklarını bildirdiler. İspanyanın 100 kadırga ile harbe iştirak edeceğini öğrenen Osmanlı Devleti, Bosna eyâletinin güney batısındaki Kilis ve Hersekte hudutlarını tahkim için sancakbeylerine hükümler gönderdi. Müttefik donanması aralarındaki karar gereğince Giritin Suda limanında birleşeceklerdi. Ancak 1570 Mayısında Venedik donanması Suda limanına geldiyse de diğerlerinin geç katılması Osmanlıların harekâtını büyük ölçüde kolaylaştırmıştı.
Hala Sultana selam
Öte yandan Osmanlı donanması Finike limanında kara birliklerini de aldıktan sona 30 Haziran 1570te Kıbrıs istikametinde harekete geçmişti. 2 Temmuzda Limasol limanına varan donanma, buraya küçük bir kuvvet çıkardı. Bu kuvvetler bir kaç kilometre içeriye girip ilk ihtarda teslim olan Lefteri kalesine Türk bayrağını çektiler. 3 Temmuz günü Limasoldan ayrılan asıl Türk kuvveti ve donanması, aynı günün akşamı Tuzla (Larnaka) körfezine demir attı. Burada 21 pare top atışı ile Hala Sultan selamlandı. Asıl çıkarma 4 Temmuz sabahı burada yapıldı ve hiçbir direnme ile karşılaşılmadı.
Serdar Lala Mustafa Paşa burada kurulan otağında, Vezir Piyale Paşanın da katıldığı bir savaş meclisi topladı. Yapılan görüşmeler sonunda adanın merkezi Lefkoşe üzerine yürüme kararı verildi. Kale komutanına teslim olması yönünde bir mektup gönderildi. Bu sırada Girne kalesi kendiliğinden teslim oldu (9 Temmuz). Lefkoşe ise son derece müstahkem bir kale idi. Kalede yaklaşık 25 bin asker ve 250 top bulunuyordu. Kaleyi Venediklilerden başka İtalyanlar, Katolik Arnavutlar, İspanyollar ve gönüllü birlikleri savunuyordu.
Kuşatma için bütün hazırlık ve tedbirleri olan Lala Mustafa Paşa, elindeki askeri yediye bölüp, tabyaların karşısına yerleştirdikten sonra büyük toplarla kaleyi dövmeye başladı. Düşman büyük bir inatla dayanmakta, bombardımana karşılık vermekte, hatta arada huruç hareketi yaparak Türk metrislerine saldırmaktaydı. Kuşatmanın 31. günü yapılan böyle bir huruç hareketi sırasında şiddetli ve kanlı boğuşmalar meydana gelmiş; Venedikliler ağır zayiat vererek kaleye dönmek zorunda kalmışlardı.
Ayasofyada İlk Cuma
Kuşatmanın 51. günü (9 Eylül 1570) güneş doğmadan topçu desteği ve patlatılan lağımların oluşturduğu geniş yıkıntıların da yardımıyla, güneydeki dört burca karşı umumî hücuma geçildi. Hücumdan iki saat sonra Türk askerinin fevkalade azmi ve inancı, ilk meyvelerini vermeye başladı. Karaman ve Anadolu eyaleti askerleri Podocataro burcunu ele geçirmeyi başardılar. Buradan süratle şehre giren birlikler boğaz boğaza mücadeleler sonunda son direnme noktalarını da ele geçirdiler. Venedikliler, Kıbrıs genel valisi Dandolo başta olmak üzere 20 bin ölü ve bin kadar da esir verdiler. 15 Eylülde büyük bir törenle şehre giren Lala Mustafa Paşa Selimiye Camii adı verilen Ayasofyada ilk cuma namazını kıldı.
Lefkoşenin fethedilmesi Baf, Limasol ve Larnakanın savaşmadan teslim olmasını sağladı. Bu sırada 206 gemi, 1300 top ve onaltı bin asker ile 36 bin gemici ve kürekçiden mürekkep Haçlı donanması Meyis adası önüne gelmişlerdi. Burada iken keşif gemilerinden Lefkoşenin zaptını öğrenen müttefikler, deniz mevsiminin de geçmesi sebebiyle Suda limanına dönerek muharebeyi gelecek seneye bıraktılar.
Magosa Önünde
Lefkoşenin tahkiminden sonra 8 Ekimde tekrar harekete geçen Lala Mustafa Paşa, 12 Ekimde Magosa önlerine geldi. Son derece müstahkem olan bu mevkiyi zaptetmenin uzun zaman alacağını gören Lala Mustafa Paşa kış mevsiminin de gelmesi üzerine kalenin sadece kuşatılmasıyla yetinilmesine, kesin zaptının ise ilkbahara bırakılmasına karar verdi. Bu karar üzerine Piyale Paşa, Rodos Beyi Arap Mehmed Bey kumandasında kırk kadar kadırga bıraktıktan sonra Magosa limanından ayrıldı. Adada yalnız Serdar Lala Mustafa Paşa kaldı.
Serdar, 1570 Ekiminden başlayarak kışlamak üzere gerekli tedbirler almaya ve mevziler hazırlamaya başladı. Kalenin dışarıyla olan bağlantılarını tamamen kesmek, giriş ve çıkışlarını engellemek maksadıyla karada ve denizde kuvvetli bir karakol ve devriye görevi düzenledi. Buna rağmen 6 Ocak 1571de Hanya limanından Kıbrıs üzerine harekete geçen Girit-Kandiye komutanı Antoine Quirini, erzak, mühimmat, araç ve gereç yüklü 1600 askerin bindirildiği dört yük gemisi ve oniki kadırgadan oluşan filo ile gelerek savunmayı yarıp Magosa limanına girdi. Venediklilerin bu yardımlarla daha da güçleneceğini gören serdar, merkezden acele donanmanın yardıma gelmesini istedi. İstanbuldan derhal kuvvet ve donanma yollandığı gibi asıl mühim bir donanma da Pertev Paşa serdarlığıyla Akdenize çıkarıldı.
Muhasara uzuyor
Yeni yardım ve bilhassa kudretli toplara kavuşan Serdar Lala Mustafa Paşa, Magosa ablukasını derhal yeniden kuşatmaya çevirerek kaleyi şiddetle sıkıştırmaya başladı. Bir taraftan toplar surları dövüyor, bir taraftan derin lağımlar kazılarak kaleye doğru ilerleniyordu. Kalenin her tabyasına karşı dörder topla birer batarya yerleştirilmişti.
Muhasara uzayınca kale komutanı Bragadino erzağın azaldığını görerek ahaliden 8 bin kişiyi düşmanının insafına terketti. Ancak Osmanlılar bunları büyük bir insaniyetle karşılayıp çevre köylere yerleşmelerine yardımcı oldular.
Türk topları kale surlarında yer yer tahribata sebep oldularsa da, düşmanın şiddetli direnmesi ve gündüz yıkılan yerleri gece tamir etmesi sebebiyle hücumla girilebilecek derecede büyük gedikler açamadı. Bunun üzerine lağım işine girişildi. Bunlardan ustalıkla açılan birinin patlatılmasıyla şehir sarsıldıysa da, gediğe yürüyen gazilerin hücumu netice vermedi. 28 Mayısda Kilis Sancakbeyi Canbolat Beyin deniz tarafından kalenin altında yürüttüğü lağımın patlaması pek müthiş oldu. Buradan taaruza geçen Osmanlılarla kale müdafileri arasında gün boyu devam eden şiddetli çarpışmalar meydana geldi. Neticesiz kalan taarruz sırasında Canbolat Bey şehid oldu. Kabri Magosa girişinde Osmanlı bayrağına sarılı olarak bulunmaktadır.
Atılan lağımlar ve yapılan bombardıman neticesinde Magosa Kalesinin dayanma gücü gittikçe azalmaktaydı. Bir genel hücumda mühim bataryalardan biri alınmak üzere iken, Venedikliler bunun altına hazırladıkları lağımı patlatıp, Türk askerleriyle birlikte kendi askerlerini de havaya uçurdular. 21 Temmuzda Anadolu askeri hücum ederek bir tabyayı alıp içindeki toplan dışarı çıkardılar. Ancak karşı hücuma geçen düşman bunların daha fazla ilerlemesine mani oldu.
Map of Nicosia with its new fortifications, made in 1597 by the Venetian Giacomo Franco
Map of Nicosia with its new fortifications, made in 1597 by the Venetian Giacomo Franco
VİRE GÜNÜ
Serdar Lala Mustafa Paşa son ve genel bir hücuma geçmeden önce yoğun bir hazırlık programı başlattı. Çeşitli mıntıkalardan lağımlar açtırdı. Böylece 1 Ağustos 1571 sabahı erkenden başlatılan şiddetli bombardımandan sonra lağımlar da patlatılarak hücuma geçildi. Şiddetle cereyan eden bu amansız taarruzun ilk safhalarında Leusus burcu ele geçirilerek Türk Bayrağı çekildi. Bu durumu gördükten sonra artık direnmenin gereksiz olduğunu kabul eden Venedik komutanlığı kale surlarına çektirdiği beyaz bayraklarla teslim olmak istediğini bildirdi.
Aynı gün yapılan görüşmelerle Vire şartlan belirlendi. Buna göre kaledeki askerler eşya ve silahlarını alıp çıkacaklar ve Osmanlı gemileriyle Girite nakledileceklerdi. Sivil halk da her şeyini alıp gitmekte veya kalmakta serbest olacaktı. Kalanların can ve mal güvenliği sağlanacaktı. Venedikliler de kalede bulunan 50 Türk esirini serbest bırakacaklardı. Anlaşma bu şekilde imzalanmasına rağmen Venedikliler o gece ellerinde bulunan Türk esirlerin tamamını işkencelerle katlettiler.
BRAGADİNONUN KÜSTAHLIĞI
Bu feci hadiseden habersiz ertesi gün tahliye işlemleri başlatılmış bulunuyordu. Kale dışına taşınan müdafiler serdar tarafından tahsis olunan 20 gemiye yerleştirildiler. Bunlarla beraber gidip gemileri geri getirmekle, derya beylerindenArap Ahmed Bey yirmi kadırga ile görevlendirilmişti.
Her şey hazır olup hareket edileceği sırada kale komutanı Bragadino ile bazı yüksek rütbeli subaylar veda için serdara geldiler. Kendilerine birer sandalye verilerek serdarı karşısında oturtuldular. Lala Mustafa Paşa: Size bu kadar gemi verildi; denizde donanmanız var; gemilerimiz geri dönünceye kadar rehin olarak bir şey yanımızda kalsındedi.
Ancak Bragadino bu haklı isteğe karşı: Bey değil bir köpek dahi alıkoyamazsınız diyerek nefretle infial gösterdi. Bu cevaba hiddetlenen serdar Öyle ise nerede bize teslim edeceğiniz Müslüman tutsaklar? diye sordu. Sıkışan Bragadino: Onların hepsi benim değildi. Her biri beylerden ve asker halkından birine ait bulunuyordu; vire gecesi onları öldürmüşler deyince serdar: Ya sende olanlar nerede? diye kükredi. Bragadinonun verecek cevabı kalmayınca Lala Mustafa Paşa: O halde vireyi sen bozmuşsun, neticesine katlanacaksın diyerek hepsini bağlattı ve otağının önünde on tanesini idam ettirdi. Gemilerdeki esirleri de dışarıya çıkartıp, ayaklarına sıkıca zincirli halkalar bağlattı ve donanma gemilerine dağıttı.
Koyu bir Türk ve İslam düşmanı olan Bragadino Müslüman esirlere akıl almaz işkencelerde bulunarak öldürtmüştü. Şahitlerin ifadelerini dinleyen Lala Mustafa Paşa, kendisini aynı akıbete maruz bırakarak ortadan kaldırdı.
ELLİBİN ŞEHİD!
Kıbrıs adasının fethi Osmanlı ülkelerinde büyük sevince sebep oldu ve şenliklerle kutlandı. Şairler:
Aldı Kıbrıs adasın Şâh Selim (=978) ve Hamdü lillâh yine alındı hisarı Kıbrısın (=978) diyerek fethe tarihler düşürdüler.
Onbeş aydan fazla süren ve yaklaşık 50 bin şehide mâl olan Kıbrıs, bu tarihten itibaren Osmanlı idaresinde asırlar sürecek bir huzur, sükun ve refah devrine geçti.
Fetihten sonra Kıbrıs, derhal tahrir olunup beylerbeyiliğine Avlonya Sancakbeyi Muzaffer Paşa tayin olundu. Kalelere münasip miktarda muhafızlar yerleştirildi ve mühimmatı ikmal edildi. Bir eyalet itibar olunan Kıbrısa Tarsus, Alâiye ve İçel sancakları ilhak edildi. Adaya, Anadoludan Konya, Karaman, Niğde, Kayseri sancaklarından göçmen naklolundu.
Bundan sonra Kıbrıs Fatihi diye anılacak olan Lala Musafa Paşa, 15 Eylül 1571de top atışları arasında adadan ayrıldı ve birkaç hafta sonra da büyük bir zafer alayı ile İstanbula girdi.