Günümüzde çoğu epilepsi hastası çocuğun nöbetleri antikonvülzan ilaç tedavisi ile kontrol altına alınabilmekte iken,
bazı hastaların dirençli nöbetleri hekimleri ilaç dışı tedavi arayışına yönlendirmektedir.
Bu tür dirençli epilepsilerin tedavisinin beslenme ile ilişkisi uzun yıllardır bilinmektedir.
1900lü yılların başında araştırmacılar, epileptik nöbetlerin tam açlık ile durdurulabildiğine dikkat çekmişlerdir; ancak doğaldır ki,
tam açlık durumu günlük yaşamda sürdürülebilir bir tedavi yöntemi değildir. Bu nedenle 1921 yılında Mayo Klinikte Dr. Wilder tarafından açlık durumunda oluşacak asidoz, dehidratasyon ve ketozis durumunu taklit eden ve yıllarca kullanılabilecek bir diyet geliştirilmiştir.
Ketojenik diyet (KD) adı verilen bu tedavi yüz yılı aşkın süredir içeriği değişmeden epilepsi tedavisinde kullanılmaktadır.
1938 yılında fenitoinin piyasaya sürülmesi ile ilaç tedavileri ön plana çıkmış ve KDin popülaritesi ilerleyen yıllarda azalmıştır. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında diyet tedavisini uygulayan çok az sayıda merkez kalmıştır ve çoğu nörolog diyet tedavilerini alternatif ya da tamamlayıcı tıp olarak görmüştür.
Ancak 1994 yılında, çoklu ilaç ve cerrahi tedavinin başarısız kaldığı iki yaşında epileptik bir erkek çocuğun ailesinin girişimiyle KDye başlaması ve nöbetlerinin tamamen iyileşmesi ile doktorların ve hasta ailelerinin diyet tedavilerine ilgisi tekrar artmıştır.
Son yirmi yılda tıbbi literatüre yüzlerce yayın eklenmiş, uluslararası sempozyumlar düzenlenmiş ve uzlaşı raporları yayınlanmıştır
Doç Dr Barış Ekici