- Üyelik Tarihi
- 22 May 2019
- Konular
- 2,801
- Mesajlar
- 9,706
- MFC Puanı
- 60,560
İnsan, beden, akıl ve ruhtan meydana gelmiş bir varlıktır. Kendimize karşı görevlerimiz de, bedeni, akli ve ruhi olmak üzere üçe ayrılır. Müslüman, nefes alıp verdiği, nabzı attığı ve damarlarında kan dolaştığı sürece, bedenini, aklını ve ruhunu korumakla görevlidir.
Yüce dinimiz İslam, Allahın bir emaneti olan bedenimizin korunmasına büyük önem vermiştir. Bedenimizi çeşitli tehlike ve hastalıklardan korumadığımız takdirde, dini, ahlaki ve içtimâi görevlerimizi yerine getirmemiz mümkün değildir.
Bedenimize karşı ilk görevimiz, temizliktir. Temizlik, dinimizin temel esasıdır. Müslüman, temizliği ile başkalarına örnek olan insandır. Yemekten önce ve sonra ellerin yıkanması, dişlerin ve ağzın temizlenmesi, cuma günleri gusül abdesti alınması dinimizin kesin tavsiyeleri arasındadır. Tırnakların kesilmesi, saç, sakal, bıyık ve elbiselerin bakımı, vücudun belli yerlerinin bakımına titizlik gösterilmesi yine dinimizin emirleri arasındadır.
Allah, ancak temiz kullarını sever. Yüce Rabbimiz, Kurân-ı Kerimde şöyle buyurmuştur:Şüphesiz Allah çok tevbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) ise, hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:Temizlik imanın yarısıdır.Hiç bir namaz temizliksiz (abdestsiz) kabul edilmez.Misvaklanmak, ağzı temizlemeye ve Rabbin razı olmasına sebeptir.
Bedenimize karşı ikinci görevimiz, yediğimiz, içtiğimiz şeylerin temiz ve helal olmasıdır. Müslüman, israfa kaçmadan, sıhhat, kuvvet ve canlılığını koruyacak kadar yiyip içecektir.Yüce Mevlamız, Kurân-ı Kerimde şöyle buyurmuşlardır:
Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allaha kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allaha şükredin.
O halde yediğimiz ve içtiğimiz şeylerin hem temiz ve hem de helâl olmasına dikkat etmek zorundayız. Allah (c.c.), helâl olan şeyleri temiz, haram olan şeyleri de pis saymıştır. Kirli ve temiz olmayan besinlerin pek çok hastalığa sebep olduğu bir gerçektir. Bu itibarla, temiz ve helâl olan şeyleri yemek ve içmek, haram olan şeylerden kaçınmak, Müslümanın kesin görevidir.
Bedenimize karşı üçüncü görevimiz, giydiğimiz şeylere dikkat etmemizdir. Müslüman, temiz ve güzel giyinmeye mecburdur. Kirli, sökük, göze çirkin görünen ve nefret ettiren elbiselerle insanlar arasına çıkmak Müslümana yakışan bir hal değildir.Yüce Rabbimiz, Kurân-ı Kerimde şöyle buyurmuştur:
Ey Ademoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva (Allaha karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bu (giysiler), Allahın rahmetinin alametlerindendir. Belki öğüt alırlar (diye onları insanlara verdik).
Demek ki, israfa, gösterişe ve böbürlenmeye kaçmadan, moda uğruna Allahın tayin ettiği ölçüyü aşmadan, temiz ve güzel giyinerek Allahın nimetini üzerimizde göstermek hepimizin görevidir.
Bedenimize karşı dördüncü görevimiz sağlığımızı korumaktır. Sağlık Allahın bir lütfüdür. Temizlik, iyi beslenmek, kahve ve meyhane gibi havası kirli olan yerlerde oturmamak, bulaşıcı hastalıklardan uzak durmak, içki, kumar ve uyuşturucu maddeler gibi haramlara yaklaşmamak suretiyle sağlığını korumaya çalışmak, her Müslümanın görevleri arasındadır. Ayrıca, yalan, kin, nefret, haset, düşmanlık gibi kötü huylar da sağlığımızı bozan manevi hastalıklardır. Bunlardan da uzak durmamız şarttır. Sigara da kaçınmamız gereken kötü bir alışkanlıktır. Bilinmelidir ki, dini ve dünyevi vazifelerin yapılabilmesi sağlıklı olmaya bağlıdır.Şayet hasta olunmuşsa, tedavi olmak da Müslümanın görevidir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
İki nimet vardır ki, insanlardan pek çoğu o ikisi(ni kullanma) hususunda aldanmıştır: Sağlık ve boş vakit.Muhakkak ki Allah, hastalığı da şifayı da indirdi (yarattı) ve her bir hastalık için bir şifa yarattı. Şu halde tedavi olun, haramla tedavi olmayın.
Bir başka görevimiz de, çevremizi temiz tutmaktır. Müslümanın evi, iş yeri, sokağı, mahallesi, camii ve okulu gibi barındığı her yeri temiz olmak mecburiyetindedir. Yiyip içtiklerinin artıklarını gelişigüzel çevreye atan, iş artıklarıyla etrafını kirleten insanlar, İslamdan tam nasip almamışlar demektir. Zira İslama göre, yoldaki bir dikeni temizlemek bile sadaka kabul edilmiştir.
Kendi hayatımızı koruduğumuz gibi başkalarının hayatına zarar verecek davranışlardan da sakınmalıyız. Hayati bir tehlike olmadığı sürece, Allahın yarattığı uzuvlarda değişiklik yapmamalıyız. Unutmamalıyız ki, Allah (c.c.), verdiği her nimetin hesabını soracaktır.
Bedenimiz gibi aklımız ve ruhumuz da Allahın birer nimeti ve emanetidir. Aklımızı olgunlaştırmak ve ruhumuzu yüceltmek de hepimizin görevidir. İnsan aklı ve ruhu terbiye edilmeye müsait olduğu gibi, bozulmaya da müsaittir. Onları bozulmaktan koruyarak iyiye ve güzele sevketmek ise, bir iman borcudur.
Aklı korumanın yolu, onu ilme yöneltmek ve bu ilimle Allahın yarattığı varlıkların sırrını çözerek, yüce bir kudretin varlığını kabul etmektir. Allahın varlığını kabul etmeyen bir akıl, iflâs etmiş demektir. Müslüman, aklı ile ruhunu bütünleştirerek kendini iflâstan koruyan ve Allaha giden yolda Allaha koşan insandır. Bunun için de, aklımızı ve ruhumuzu nefsin ve şeytanın tuzaklarından, şeytanlaşmış insanların vesveselerinden korumamız şarttır.
O halde, aklımızı ve ruhumuzu korumanın ilk yolu, sağlam bir inanca sahip olmaktır. İşte kardeşlerim tam bu noktada, işimizi kolay kılmak için bir mürşid-i kamile tabi olmak elzemdir. Zira, insanın aklını ve ruhunu besleyen ana kaynak imandır. Dini inancı sağlam olmayan bir insanın aklen ve ruhen olgunlaşması mümkün olmadığı gibi, böyle insanlardan oluşan bir toplumun da huzur içinde olması mümkün değildir. Sağlam bir itikada sahip olmak, İslamın bütün emir ve yasaklarına, sevgili Peygamberimizin ise hadis ve sünnetlerine sımsıkı yapışıp tümüne kayıtsız ve şartsız inanmak demektir.
Aklımızı ve ruhumuzu korumanın ikinci yolu, ibadetlere devam etmektir. İnsan, Allaha kulluk için yaratılmıştır. Dikkatli bir akıl ve samimi bir gönülle ölünceye kadar kulluğa devam etmek her Müslümanın görevidir.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurmuşlardır:Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.Âişe (r.anhâ)dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.)e: Hangi amel Allaha en sevgilidir? diye soruldu. (Rasûlullah): Az olsa bile devamlı olanıdır. buyurdu.Namaz, ruhu olgunlaştıran ve kötülüklerden koruyan temel ibadettir. Kuran-ı Kerimde: Namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. buyrulmuştur. Oruç, sabır öğretir. Zekat, yardım duygusunu geliştirir. Hac, birlik ve kardeşlik şuuruna erdirir. Böylece, insan ruhu Cenâb-ı Hakkın rızasına kavuşur.
Aklımızı ve ruhumuzu korumanın bir yolu da, iyi arkadaş edinmek, ilim ve zikir meclislerine devam etmektir. Birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye eden kimselerle arkadaş olmak, Allahın adının anıldığı, Rasûlullah (s.a.v.)e salât-ü selâm getirildiği, seviyeli ilmî tartışmaların yapıldığı meclislere katılmak, aklın korunmasına, ruhun arınmasına ve nefsin mâsivalardan temizlenmesine sebep olur. Bu itibarla Müslüman, arkadaşlarını ve beraber bulunacağı cemaati, iman ve takva ölçülerine göre seçmek mecburiyetindedir.
Aklımızı ve ruhumuzu korumanın bir başka yolu da, sağlam ve doğru bir bilgiye sahip olmaktır. Sağlam ve doğru bilgi, insanı yanlışlıklardan, bâtıl ve hurafelerden kurtarır. Allahın emrettiği gibi dini bir hayat yaşamak için doğru bilgi şarttır.
Yüce Rabbimiz Kuran-ı Kerimde bu gerçeği şu şekilde haber vermişlerdir:
Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin.
Aklımızı ve ruhumuzu korumanın diğer bir yolu da, güçlü bir iradeye sahip olmaktır. İradesi güçlü insan, yapacağı her işi ölçüp biçen insandır. Doğru ve faydalı olduğuna inandığı işi yapan insandır. Doğru ve faydalıyı İslamın ölçülerinde arayan insandır. İradesi zayıf insan ise, nefsinin istek ve arzularına uyan, günah ve kötülüklere yönelen insandır. Müslümanın görevi, iradesini Allahın çizdiği sınırlar içinde güçlü tutmaktır.
Aklımızı ve ruhumuzu korumanın bir diğer yolu da, İslamın yüce ahlakını taşımaktır. Dinimizin güzel gördüğü duygu ve düşüncelere sahip olmak, kötü gördüğü duygu ve düşüncelerden uzaklaşmak ruhumuzun olgunlaşması için şarttır. Ruhu olgunlaşan insan, ahlakı güzel olan insandır. Ahlakı güzel insan ise, insanların en hayırlısı olanıdır.
Yüce dinimiz İslam, Allahın bir emaneti olan bedenimizin korunmasına büyük önem vermiştir. Bedenimizi çeşitli tehlike ve hastalıklardan korumadığımız takdirde, dini, ahlaki ve içtimâi görevlerimizi yerine getirmemiz mümkün değildir.
Bedenimize karşı ilk görevimiz, temizliktir. Temizlik, dinimizin temel esasıdır. Müslüman, temizliği ile başkalarına örnek olan insandır. Yemekten önce ve sonra ellerin yıkanması, dişlerin ve ağzın temizlenmesi, cuma günleri gusül abdesti alınması dinimizin kesin tavsiyeleri arasındadır. Tırnakların kesilmesi, saç, sakal, bıyık ve elbiselerin bakımı, vücudun belli yerlerinin bakımına titizlik gösterilmesi yine dinimizin emirleri arasındadır.
Allah, ancak temiz kullarını sever. Yüce Rabbimiz, Kurân-ı Kerimde şöyle buyurmuştur:Şüphesiz Allah çok tevbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) ise, hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:Temizlik imanın yarısıdır.Hiç bir namaz temizliksiz (abdestsiz) kabul edilmez.Misvaklanmak, ağzı temizlemeye ve Rabbin razı olmasına sebeptir.
Bedenimize karşı ikinci görevimiz, yediğimiz, içtiğimiz şeylerin temiz ve helal olmasıdır. Müslüman, israfa kaçmadan, sıhhat, kuvvet ve canlılığını koruyacak kadar yiyip içecektir.Yüce Mevlamız, Kurân-ı Kerimde şöyle buyurmuşlardır:
Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allaha kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allaha şükredin.
O halde yediğimiz ve içtiğimiz şeylerin hem temiz ve hem de helâl olmasına dikkat etmek zorundayız. Allah (c.c.), helâl olan şeyleri temiz, haram olan şeyleri de pis saymıştır. Kirli ve temiz olmayan besinlerin pek çok hastalığa sebep olduğu bir gerçektir. Bu itibarla, temiz ve helâl olan şeyleri yemek ve içmek, haram olan şeylerden kaçınmak, Müslümanın kesin görevidir.
Bedenimize karşı üçüncü görevimiz, giydiğimiz şeylere dikkat etmemizdir. Müslüman, temiz ve güzel giyinmeye mecburdur. Kirli, sökük, göze çirkin görünen ve nefret ettiren elbiselerle insanlar arasına çıkmak Müslümana yakışan bir hal değildir.Yüce Rabbimiz, Kurân-ı Kerimde şöyle buyurmuştur:
Ey Ademoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva (Allaha karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bu (giysiler), Allahın rahmetinin alametlerindendir. Belki öğüt alırlar (diye onları insanlara verdik).
Demek ki, israfa, gösterişe ve böbürlenmeye kaçmadan, moda uğruna Allahın tayin ettiği ölçüyü aşmadan, temiz ve güzel giyinerek Allahın nimetini üzerimizde göstermek hepimizin görevidir.
Bedenimize karşı dördüncü görevimiz sağlığımızı korumaktır. Sağlık Allahın bir lütfüdür. Temizlik, iyi beslenmek, kahve ve meyhane gibi havası kirli olan yerlerde oturmamak, bulaşıcı hastalıklardan uzak durmak, içki, kumar ve uyuşturucu maddeler gibi haramlara yaklaşmamak suretiyle sağlığını korumaya çalışmak, her Müslümanın görevleri arasındadır. Ayrıca, yalan, kin, nefret, haset, düşmanlık gibi kötü huylar da sağlığımızı bozan manevi hastalıklardır. Bunlardan da uzak durmamız şarttır. Sigara da kaçınmamız gereken kötü bir alışkanlıktır. Bilinmelidir ki, dini ve dünyevi vazifelerin yapılabilmesi sağlıklı olmaya bağlıdır.Şayet hasta olunmuşsa, tedavi olmak da Müslümanın görevidir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
İki nimet vardır ki, insanlardan pek çoğu o ikisi(ni kullanma) hususunda aldanmıştır: Sağlık ve boş vakit.Muhakkak ki Allah, hastalığı da şifayı da indirdi (yarattı) ve her bir hastalık için bir şifa yarattı. Şu halde tedavi olun, haramla tedavi olmayın.
Bir başka görevimiz de, çevremizi temiz tutmaktır. Müslümanın evi, iş yeri, sokağı, mahallesi, camii ve okulu gibi barındığı her yeri temiz olmak mecburiyetindedir. Yiyip içtiklerinin artıklarını gelişigüzel çevreye atan, iş artıklarıyla etrafını kirleten insanlar, İslamdan tam nasip almamışlar demektir. Zira İslama göre, yoldaki bir dikeni temizlemek bile sadaka kabul edilmiştir.
Kendi hayatımızı koruduğumuz gibi başkalarının hayatına zarar verecek davranışlardan da sakınmalıyız. Hayati bir tehlike olmadığı sürece, Allahın yarattığı uzuvlarda değişiklik yapmamalıyız. Unutmamalıyız ki, Allah (c.c.), verdiği her nimetin hesabını soracaktır.
Bedenimiz gibi aklımız ve ruhumuz da Allahın birer nimeti ve emanetidir. Aklımızı olgunlaştırmak ve ruhumuzu yüceltmek de hepimizin görevidir. İnsan aklı ve ruhu terbiye edilmeye müsait olduğu gibi, bozulmaya da müsaittir. Onları bozulmaktan koruyarak iyiye ve güzele sevketmek ise, bir iman borcudur.
Aklı korumanın yolu, onu ilme yöneltmek ve bu ilimle Allahın yarattığı varlıkların sırrını çözerek, yüce bir kudretin varlığını kabul etmektir. Allahın varlığını kabul etmeyen bir akıl, iflâs etmiş demektir. Müslüman, aklı ile ruhunu bütünleştirerek kendini iflâstan koruyan ve Allaha giden yolda Allaha koşan insandır. Bunun için de, aklımızı ve ruhumuzu nefsin ve şeytanın tuzaklarından, şeytanlaşmış insanların vesveselerinden korumamız şarttır.
O halde, aklımızı ve ruhumuzu korumanın ilk yolu, sağlam bir inanca sahip olmaktır. İşte kardeşlerim tam bu noktada, işimizi kolay kılmak için bir mürşid-i kamile tabi olmak elzemdir. Zira, insanın aklını ve ruhunu besleyen ana kaynak imandır. Dini inancı sağlam olmayan bir insanın aklen ve ruhen olgunlaşması mümkün olmadığı gibi, böyle insanlardan oluşan bir toplumun da huzur içinde olması mümkün değildir. Sağlam bir itikada sahip olmak, İslamın bütün emir ve yasaklarına, sevgili Peygamberimizin ise hadis ve sünnetlerine sımsıkı yapışıp tümüne kayıtsız ve şartsız inanmak demektir.
Aklımızı ve ruhumuzu korumanın ikinci yolu, ibadetlere devam etmektir. İnsan, Allaha kulluk için yaratılmıştır. Dikkatli bir akıl ve samimi bir gönülle ölünceye kadar kulluğa devam etmek her Müslümanın görevidir.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurmuşlardır:Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.Âişe (r.anhâ)dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.)e: Hangi amel Allaha en sevgilidir? diye soruldu. (Rasûlullah): Az olsa bile devamlı olanıdır. buyurdu.Namaz, ruhu olgunlaştıran ve kötülüklerden koruyan temel ibadettir. Kuran-ı Kerimde: Namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. buyrulmuştur. Oruç, sabır öğretir. Zekat, yardım duygusunu geliştirir. Hac, birlik ve kardeşlik şuuruna erdirir. Böylece, insan ruhu Cenâb-ı Hakkın rızasına kavuşur.
Aklımızı ve ruhumuzu korumanın bir yolu da, iyi arkadaş edinmek, ilim ve zikir meclislerine devam etmektir. Birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye eden kimselerle arkadaş olmak, Allahın adının anıldığı, Rasûlullah (s.a.v.)e salât-ü selâm getirildiği, seviyeli ilmî tartışmaların yapıldığı meclislere katılmak, aklın korunmasına, ruhun arınmasına ve nefsin mâsivalardan temizlenmesine sebep olur. Bu itibarla Müslüman, arkadaşlarını ve beraber bulunacağı cemaati, iman ve takva ölçülerine göre seçmek mecburiyetindedir.
Aklımızı ve ruhumuzu korumanın bir başka yolu da, sağlam ve doğru bir bilgiye sahip olmaktır. Sağlam ve doğru bilgi, insanı yanlışlıklardan, bâtıl ve hurafelerden kurtarır. Allahın emrettiği gibi dini bir hayat yaşamak için doğru bilgi şarttır.
Yüce Rabbimiz Kuran-ı Kerimde bu gerçeği şu şekilde haber vermişlerdir:
Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin.
Aklımızı ve ruhumuzu korumanın diğer bir yolu da, güçlü bir iradeye sahip olmaktır. İradesi güçlü insan, yapacağı her işi ölçüp biçen insandır. Doğru ve faydalı olduğuna inandığı işi yapan insandır. Doğru ve faydalıyı İslamın ölçülerinde arayan insandır. İradesi zayıf insan ise, nefsinin istek ve arzularına uyan, günah ve kötülüklere yönelen insandır. Müslümanın görevi, iradesini Allahın çizdiği sınırlar içinde güçlü tutmaktır.
Aklımızı ve ruhumuzu korumanın bir diğer yolu da, İslamın yüce ahlakını taşımaktır. Dinimizin güzel gördüğü duygu ve düşüncelere sahip olmak, kötü gördüğü duygu ve düşüncelerden uzaklaşmak ruhumuzun olgunlaşması için şarttır. Ruhu olgunlaşan insan, ahlakı güzel olan insandır. Ahlakı güzel insan ise, insanların en hayırlısı olanıdır.