s3rdar
MFC Üyesi
- Konum
- Bodrum Muğla
-
- Üyelik Tarihi
- 10 Ara 2012
-
- Mesajlar
- 768
-
- MFC Puanı
- 54
Karahanlılar, 9.yy'dan 13.yy'a kadar yaşamış, Türk Tarihinin orta asyadaki temsilcisi olmuş, İslamiyeti kabul ederek ilk Müslüman Türk Devleti olmuşlardır.
Karahanlılar! Türk Devletlerinin Asya'nın içlerine yayılması ve tüm Asya'nın Türk Yurdu haline gelmeye başladığı dönemde Orta Asya iki büyük Türk devletine ev sahipliği yapıyordu. Büyük Göktürk Devletinin yıkılmasıyla küllerinden vücut bulan Uygurlar ve tarihleri boyunca itaat etmeyen, Türk Devletlerine bile boyun eğmeyen, zaman zaman hakimiyet altına girmişse de bunu kabullenemeyen ve sonunda kendi Devletlerini kuran Karluklar.
Uygurlar Manihaizm inancıyla zayıflayıp diğer bir Türk boyu olan Kırgızların Süvarilerle donanmış istilacı ordularına yenilince devletsin kalan Uygurlu Türk Boyları yeniden Gök Çatı altında bir medeniyet inşa etmeye teşebbüs ettiler. Büyük bir cengaver ve saygın bir lider olan Arslan Kara Han, bu yeni medeniyetin temellerini attı ve Uygurlu tüm Türk boylarının liderliğine geçerek kendisini Türk Dünyasının Büyük Kağanı ilan etti. Önce önde gelen Türk Boylarından ÇİĞİL, YAĞMA ve TUHSİ boyları Kara Hana biat etti. Bu büyük birlikteliğe Karluk devletide katılarak Arslan Kara Hanın liderliğini kabul ettiler. Türk Coğrafyasında yaşayan diğer büyük ve küçük boylarda Kara Hanın büyük kağanlığını kabul ederek Büyük Karahanlı Devletini kurdular.
Türk Kültüründe her yön bir renk ile tasvir edilirdi. KARA Kuzey, KIZIL Güney, GÖK Doğu, AK Batı olarak anılırdı. Arslan Kara Han kendi unvanını Devlet İsmi olarak belirledi ve Türk Coğrafyasının kuzeyinde vücut bulan bu hareketin adı da, liderinin unvanı gibi KARA oldu. Artık Bozkırlar 370 Yıl Türkleri bu unvanla anacaktır.
Arslan Kara Han Dönemi (840 883)
Türk Dünyasının yeni lideri Arslan Kara Han, ülkesini 43 yıl gibi çok uzun bir süre başarıyla yönetti. Ülkenin siyasi, askeri ve bölgesel teşkilatlandırmalarını Göktürkler ve Uygurlar dönemindeki gibi Türk töresine ve nizamına göre tanzim etti. O yıllarda Çin Talas mağlubiyeti sonrası Türkistandan çekilmişti ve Türkler için Çin tehdidi ortadan kalkmıştı.
Arslan Kara Han, Seyhun nehri ile yıkılan Uygur Devletinin Batısını içine alan bölgeyi hakimiyeti altına alarak Karahanlı Devletinin sınırlarını çizmiş oldu. Artık Doğudaki Çin tehdidi sona ermişti. Batıda ise Abbasilerin hakimiyeti altında yaşayan Sasaniler bulunuyordu. Sasaniler, İslam orduları tarafından yıkılıp (642) önce Emeviler, sonrasında ardılları Abbasilerin hakimiyeti altına girmişlerdi. 200 yıl Arap hakimiyeti altında yaşayan Sasani Devleti, Abbasilerin zayıflaması ve Sasani topraklarında otorite boşluğunun oluşmasıyla Saman Hüda önderliğinde bir devrim hareketine sahne oldu (875). Saman Hüdanın yönetimi ele geçirmesiyle Sasani coğrafyası üzerinde Samani Devleti vücut buldu. Önceleri Abbasi boyunduruğu altında yaşayan Sasaniler önemli bir tehdit oluşturmuyorlardı ancak bu yeni devlet zamanla güçlenerek Karahanlıların tek büyük düşmanı haline geleceklerdi.
Abbasi boyunduruğundan kurtulan Samaniler, kısa süre içerisinde sınırlarını genişleterek büyük bir devlet haline geldiler. Üstelik Karahanlılar için önemli ve stratejik bir bölge olan Maveraünnehire ilerleme niyetindeydiler. Arslan Kara Han, yükselen Samani tehlikesine karşı Maveraünnehiri zapt ederek sınırlarına dahil etti ve Samanilerin bu stratejik bölgeye yerleşmelerini engelledi (880). Maveraünnehirin Karahanlı topraklarına dahil edilmesiyle Karahanlılar Aral gölünden Gobi çölüne kadar olan geniş bir coğrafyaya hükmeder hale gelmişti.
Arslan Kara Han, yıkılmış bir ülkenin küllerinden yeniden vücut verdiği Büyük Karahanlı Devletini 43 yıl içerisinde Orta Asyanın en büyük devleti haline getirmişti. Arslan Kara Hanın 883 yılında vefat etmesi üzerine oğlu Bazır Han, ortak kağan olarak da diğer oğlu Oğulçak Han birlikte yönetime geçtiler.
Bazır Han Dönemi (883 924)
Arslan Kara Hanın büyük oğlu olan Bazır Han, ülkenin yönetimine geçince Türk Töresi gereği Sol Yabgu yani ortak kağan olarak kardeşi Oğulçak Hanı tayin etti. Bazır Han Balasagunu merkez yaparak ülkenin doğu yakasını, kardeşi Oğulçak Handa Tarazı merkez yaparak batı yakasını kontrolleri altına aldılar. Doğuda ortadan kalkan Çin tehdidi ile Karahanlılar için ülkenin doğu sınırları nispeten daha güvendeydi. Oysa Batı sınırında ortaya çıkan Samani tehlikesi devam ediyordu. Arslan Kara Han döneminde savuşturulan ve Maveraünnehire ilerlemeleri engellenen Samaniler, Bazır Han döneminde de Karahanlı coğrafyası üzerinde hakimiyet sağlama niyetindeydiler.
Arslan Kara Hanın vefat etmesi Samaniler için önemli bir fırsattı. Zira Oğulçak Han henüz yönetime geçmemiş, merkez olarak Taraza yerleşmemişti. Bu fırsattan istifade eden Samaniler Karahanlı topraklarına girerek Taraz Şehrini zapt ettiler. Oğulçak Han, merkez olarak Tarazı seçmişti ancak henüz yönetime geçtiği için Samanilerin üzerine gitmek yerine Kaşkarı merkez yaparak Tarazı geri almak üzere hazırlıklara başladı. Oğulçak Han, hazırlıkların tamamlayıp Taraza girmek üzereyken Samani devleti içerisinde saltanat mücadelesi baş gösterdi. Şehzadeler hükümdar olabilmek için birbirleriyle kanlı mücadeleler içerisine giriştiler. Bu mücadele neticesinde ülkesinden kaçmak zorunda kalan Samani şehzadesi Nasr Bin Ahmet, Karahanlılara sığınarak Oğulçak Hanın himayesine girmeyi talep etti. Oğulçak Han, Nasrın himaye talebini kabul ederek sadakatini ödüllendirmek ve şehzade olarak saygınlığını korumak amacıyla kendisine Artuç şehrinin idaresini verdi ve vali tayin etti. Nasr Bin Ahmet, Samani Devletindeki karışıklıklar sona erdikten sonra da geri dönmek yerine Artuç şehrinde kalmayı tercih etti. Uzun yıllar Artuç valiliği yapan Nasr, Artuçu Müslüman ve Türk tüccarların uğrak yeri ve önemli bir ticaret merkezi haline getirdi.
Nasrın henüz Artuç valisi olduğu dönemde, ilerleyen yıllarda Müslüman olup Karahanlıların başına geçerek olan Büyük Kağan Bazır Hanın oğlu Satuk Han, devletin idaresinde görev alması için Oğulçak Hanın yanına gönderilmişti. Oğulçak Han, henüz 12 yaşında olan yeğeni Satuku askeri ve idari vasıflar edinmesi için Artuç şehrine, Nasr Bin Ahmetin yanına gönderdi. Nasr hem adaletli bir idareci, hem de sevilen bir din adamıydı. Nasrın öğretilerinden ve kişiliğinden etkilenen Satuk, zamanla Müslümanlığı kabul edecek ve ülke yönetimine el koyarak Karahanlı devletini Müslüman bir devlet haline getirecektir.
Satuk Buğra Han Dönemi (924 955)
Satuk Buğra Han, babası Bazır Han ve amcası Oğulçak Hanın vazifelendirerek Artuça Samani şehzadesi Nasrın yanına gönderilince İslamiyetle tanışmış, henüz 12 yaşındaken Nasrın tavsiyeleriyle Müslümanlığı seçmişti. Ancak ne babası nede amcası Müslüman olmadığı için bunu 25 yaşına kadar gizlemek zorunda kalmıştır. Zira Karahanlılar, hem Gök Tanrı inancına sıkı sıkıya bağlılardı hem de ataları Uygurlar daha önce Gök Tanrı dini yerine din değiştirerek Maniheizme itibar ettikleri için törelerinden kopmuş ve yıkılmışlardı. Satuk Buğra Hanın Nasrın yanında geçirdiği 13 yıl boyunca Karahanlı devleti büyümüş, doğuda ve batıda azalan dış tehditler hasebiyle de güçlenmişti.
Satuk Han, babası Büyük Kağan Bazır Hanın varisi durumundaydı. Karahanlıların yönetimi kendisine geçecekti ve kendisini buna hazırlıyordu. Satuk Hanın amacı tüm Karahanlıları İslamiyet ile tanıştırmaktı ve kuşkusuz Karahanlı Devletini Müslüman bir devlet haline getirmek niyetindeydi. 25 yaşına geldiğinde Müslüman olduğunu ilan etti ve hükümdarlığa geçmek için babası Bazır Hanın ölümünü beklemeden harekete geçti. Hem amcası Oğulçak Hana hemde babası büyük kağan Bazır Hana meydan okuyarak yönetime geçmek için sefer hazırlıklarına başladı. Babası Bazır Hanın yaşı ilerlemişti. Satuk Han her halükarda Büyük Kağan olacaktı. Bu sebeple pek çok büyük Karahanlı boyu kendisine biat ederek destek destekliyordu. Bunun yanında Müslüman toplumlar üzerinde saygınlığı olan Nasrın Satuk hana destek vermesiyle de pek çok Karahanlı olmayan Müslüman boylar Satuk Hanın yanında yer aldı. Satuk Han, kendisini destekleyen boylardan ve emrine verilen Karahanlı askerlerinden oluşan ordusuyla Ferganaya doğru ilerleyerek amcası Oğulçak Hanın ordularıyla karşı karşıya geldiler. Oğulçak Han otoritesini korumak, Satuk Handa iktidarı ele geçirmek için mücadele ediyordu. Fergana vadisinde yaşanan savaşta Satuk Han savaşı kazandı ve amcası Oğulçak Hanı savaş meydanında öldürerek ülkenin Batı Kanadını hakimiyeti altına aldı.
Satuk Han için artık tek engel babası Bazır Handı. Bazır Hanın ordusu, oğlu Satukun ordusu karşısında yetersizdi. Zira pek çok Karahanlı sülalesi artık Satuk Hanı büyük kağan olarak görmek istiyordu. Bunun üzerine Bazır Han, oğlu Satuka karşı Çinden yardım talep etti.
Bazır Han, oğlu Satuk Hana karşı Çinden yardım ve destek alsa da Balasagunda yaşanan büyük savaşta galip gelerek yine savaş meydanında babası Bazır Hanı öldürüp tek başına Karahanlı hükümdarlığına geçti ve Türk Töresi gereği kendisine unvan belirleyerek Satuk Buğra adını verdi.
Satuk Buğra Han, her ne kadar ülkesinin yönetimini devralmışsa da Karahanlıların yaşadığı bu handikaptan istifade etmek isteyen boylar Satuk Buğra Hana karşı isyan hareketine giriştiler. Bazır Hanın ordusunda görev alan Çiğil boyu, nüfus olarak oldukça kalabalık olan Yağma boyu ve tam anlamıyla Karahanlı hakimiyetini kabullenmemiş olan Oğuzlar Satuk Buğra Hana biat etmediklerini açıkladılar. Bunun üzerine Satuk Buğra Han, ülkenin doğusunda yaşayan bu boyların yaşadığı şehirleri zapt ederek hakimiyetini kabul ettirdi ve Karahanlıların tartışılmaz lideri haline geldi.
Satuk Buğra Han, askeri ve siyasi olarak Karahanlı devletinin yönetimini tam anlamıyla eline aldıktan sonra ülkesini İslam ahlakı ve kurallarına göre yeniden şekillendirdi. Karahanlıların Müslüman bir ülke olduğunu ilan ederek İslamiyeti ülkenin resmi dini haline getirdi. Satuk Buğra Han, 31 yıllık hakimiyet döneminde halka hiçbir zorlama yapmadan, mecbur koşmadan İslamı kabul etmeye davet etti. Satuk Hanın bu daveti Karahanlı toplumlarınca kabul görerek kitleler halinde İslamiyete geçişler başladı.
Satuk Buğra Hanın Müslüman olmasıyla Samaniler ve Emevilerle iyi ilişkiler içerisine girildi. Bu iyi ilişkiler neticesinde sınırdaşı olan Arap ve Fars ülkeleriyle anlaşmazlıklar meydana gelmedi. Doğuda da Çin tehdidi ortadan kalkmıştı ancak ülkenin Kuzeydoğu bölgesinde yaşayan Moğol kökenli istilacı Karahıtaylar sahip oldukları coğrafyayı Karahanlı Devletinin doğu topraklarını içine alacak şekilde genişletmek için saldırıya geçmişti. Satuk Buğra Han bunun üzerine ordularını hazırlayıp Karahıtayların üzerine sefer düzenledi ve Karahanlı topraklarına girmelerini engellediği gibi Karahıtayların kontrolünde olan Turfan bölgesini de zapt ederek ülkesine dahil etti. Satuk Buğra Han, savaşı kazanmıştı ancak ilerleyen yaşı hasebiyle ağır bir hastalığa yakalanmıştı. Karahıtay seferinin dönüşünde ata dahi binemeyecek durumda olan Satuk Buğra Han, askerleri tarafından taşınarak ülkesine geri dönebildi. Yakalandığı hastalıkla 1 yıl kadar mücadele etse 995 yılında hayata gözlerini yumdu. Satuk Hanın vefatından sonra töre gereği ülke yönetimine büyük oğlu Musa Beytaş geçti.
Karahanlıların Yükselişi ve İslamiyetin Yayılışı (955 998)
Satuk Buğra Hanın ölümünden sonra geçen 45 yıl, Karahanlılar için islamiyetin toplumun geniş kitlelerine ulaştığı, ülke yönetiminin ve Karahanlı himayesindeki Türk Boylarının günlük yaşantılarındaki alışkanlıkların İslamiyet ahlakı ve adaletiyle şekillendiği, hem Türk Tarihinde hem İslam Tarihi için önemli bir kilometre taşı kabul edilen altın yıllardı.
Satuk Buğra Handan sonra yerine geçen oğlu Musa Beytaşın 958 yılındaki erken ölümü üzerine yerine kardeşi Süleyman Arslan Han geçti. Süleyman Arslan Handa babası Satuk Buğra Han gibi İslamiyeti seçmiş, babasının başlattığı İslamlaşma akımını devam ettirerek toplum nezdinde geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. Doğuda Çin tehdidinin kalkması, batıda Samanilerin zayıflaması ile dış tehditlerden uzak yaşanan bu yıllarda toplumun islama ilgisi arttı ve Müslüman nüfus hızla arttı. 955-998 yılları arasında yaşanan İslamlaşma sürecinde Karahanlı toplumunun neredeyse yarısı Müslümanlığı kabul ederek İslam akit ve adetlerine göre yaşamaya başladılar. Artık Karahanlılar Devleti ve Milletiyle tam anlamıyla Müslüman bir ülke haline geldi.
Süleyman Arslan Han ülkesini uzun yıllar yönetmiş, yönetimi döneminde Karahanlı toplumlarını İslama davet ederek Türklerin Müslümanlığa geçişini hızlandırmış, ülkesine barış içerisinde 40 yıl idare etmişti. İlerleyen yaşı hasebiyle 998 yılında vefat etmesiyle Karahanlıların barış içerisinde yaşadıkları dönemde sona ermiş olacaktır. Süleyman Arslan Hanın vefatı ile yerine ağabeyi Musa Beytaşın büyük oğlu Ahmet Togan Han geçmiştir.
Ahmet Togan Han Dönemi (998 1015)
Ahmet Togan Han, amcası Süleyman Arslan Hanın vefatı üzerine hükümdarlığın esas sahibi olan babası Musa Beytaşın varisi olarak, kardeşi İlek Nasrda ortak kağan olarak Karahanlıların yönetimini üstlendiler. Yine Türk Töresi gereği Ahmet Togan Han büyük kağan olarak ülkenin Doğusuna, İlek Nasrda ortak kağan olarak Batısına yerleşerek bu bölgelerin idaresini üstlendiler.
Bu tarihlerde iç mücadeleler ve dış baskılar sonucunda zayıflayan Samani devleti yıkılma sürecine girmişti. İlek Nasr, bu fırsattan yararlanıp hem Karahanlılar için en büyük düşman olan hem de Müslüman olmalarına vesile olan Samani devletini yıkarak Maveraünnehiri Karahanlı topraklarına dahil etti (999). Samani devleti yıkılmıştı ve önemli bir düşman bertaraf olmuştu ancak şimdi yeni bir düşmanları vardı. Asya bozkırlarında kendi egemenliklerini kazanan ve Karahanlılar gibi Türk ve Müslüman olan Gazne Devleti bu tarihlerde en parlak yıllarını yaşıyordu. Samanilerin yıkılmasıyla aynı soydan geldikleri Gazne Devleti ile sınırdaş olmuşlardı. Gazne Devletinin başında Gazneli Mahmut bulunuyordu ve oldukça güçlü bir devlet haline gelmişlerdi. İlek Nasr, Samanileri yıkıp Maveraünnehire hakim olunca Gazne Devletiyle sınırdaş olup anlaşma yaparak Amu Derya olarak anılan Seyhun Nehrini sınır Gazne-Karahanlı sınırı olarak belirlediler (1001).
Yeni sınırdaş Gazne Devletiyle anlaşma yapılmıştı ancak savaşçı ve mücadeleci bir kişiliğe sahip olan İlek Nasr bununla yetinmeyerek Horasan bölgesini (Bugünün Tahran/İRANın doğusu) sınırlarına dahil etmek istiyordu. Karahanlı Gazne barışı sadece 7 yıl sürdü. İlek Nasr, stratejik bir hamleyle Gazneli Mahmutun Pencap bölgesinde sefere çıkmasıyla Horasana girdi ve şehri zapt etti (1008). İlek Nasrın amacı Gazneli Mahmutu sefer dönüşünde yorgun ordusuyla Horasanda karşılayıp savunma savaşı yapmaktı. İlek Nasr ve Gazneli Mahmut, Pencap seferi dönüşünde Belh Şehrinde karşı karşıya geldiler. Tarihe Belh Savaşı olarak geçen meydan muharebesinde Karahanlı ve Gazneli orduları büyük bir mücadeleye giriştiler. Bu iki büyük ordunun mücadelesi neticesinde Gazneli Mahmut, yorgun ordusuyla savunma savaşı yapan Karahanlı ordusuna karşı galip gelerek Horasanı geri almış, İlek Nasr ise Karahanlılar için infiale sebep olacak bu savaştan yenik ayrılarak Maveraünnehire geri dönmek zorunda kalmıştı.
Belh Savaşı kaybedilmişti ancak bu mücadele sadece kaybedilmiş bir savaş olmakla kalmadı. Belh yenilgisi Karahanlı aileleri arasında mücadele ve anlaşmazlıklara sebep oldu. Büyük Han Ahmet Togan, kardeşi İlek Nasrı bu ağır yenilgi sebebiyle itham edince İlek Nasr, ağabeyi büyük han Ahmet Togana meydan okudu. Kimi Tiginler Ahmet Hanı, kimi Tiginler İlek Nasrı destekleyince iki kardeş arasında mücadele kaçınılmaz olmuştu. İlek Nasr başarılı bir komutandı ve güçlü bir ordusu vardı. Ahmet Togan Hanın ordusu ise uzun süredir savaşmamıştı. Bu sebeple Gazneli Mahmutdan yardım istedi ve Mahmut Hanın yardımıyla Nasrın üzerine baskı kurarak büyük bir savaş meydana gelmeden ayaklanmayı bastırdı. İlek Nasr bu mücadeleden birkaç yıl sonra (1013) yılında vefat etti. Ahmet Togan Han, Nasrın ölümü üzerine diğer kardeşi Yusuf Kadir Hanı ortak kağan yaptı ancak kardeşi Yusuf Kadir Hanla birlikte ülkeyi 2 yıl yönetebildi. İlerleyen yaşı hasebiyle hastalanıp savaşamaz, sefere çıkamaz duruma gelince diğer kardeşi Mensur Arslan Han ülke yönetimine el koyduğunu açıkladı ve kendisini Büyük Kağan ilan etti. Ahmet Togan Han Mensur Arslan Hanın kağanlığını tanımadı ancak karşı koyamayınca ülkeyi fiilen Mensur Arslan Han yönetmeye başladı. Bu anlaşmazlık Karahanlılar için bir karmaşaya dönüşmeye başladı.
Mensur Arslan Han Dönemi (1015 1024)
Mensur Arslan Hanın ağabeyi Ahmet Togan Hana meydan okuyarak zorla yönetimi eline alması aile içi mücadelelere ve iç karışıklıklara yol açtı. Büyük Kağan Ahmet Togan Han hastaydı, kardeşi Yusuf Kadir Han ortak kağandı, diğer kardeş Mensur Arslan Han yönetime zorla el koymuştu. Üstelik küçük kardeş Ali Tiginde başkaldırmış, ülke yönetimine el koymaya teşebbüs etmişti.
Bu keşmekeş içerisinde tüm kardeşler birbirlerine karşı cephe almışlardı ancak Mensur Arslan Han, büyük kağan olması hasebiyle tek başlarına mücadele edebilecekleri bir güç değildi. Bu sebeple kardeşler Ahmet Togan, Yusuf Kadir Han ve Ali Tigin Mensur Arslan Hana karşı birleştiler. Tüm kağanlar kendisine karşı birleşmiş olsalar da gücü ve otoriteyi elinde bulunduran Mensur Arslan Han, ülke yönetimini elinde bulundurmaya devam etti ve küçük kardeşi Ali Tigini tutsak ederek hapse attı.
Ali Tiginin hapsedilmesinden kısa bir süre sonra ülkenin batı sınırında yaşayan 100 bin çadırlık garimüslim göçebe istilacılar Karahanlıların üzerine saldırı hareketi içerisine girişmekteydiler (1017). Bu istilacılar Karahanlıların kuzey doğu sınırı olan Turfan bölgesini talan ederek Karahanlı sınırlarının içlerine doğru ilerlemek niyetindeydiler. Mensur Arslan Han kendisini büyük kağan ilan etse de Ahmet Togan Han halen ülkenin Doğusunda söz sahibiydi. Ahmet Togan Han, ilerleyen yaşına ve hasta yatağında olmasına rağmen gayrimüslim göçebelere karşı sefere çıkarak bu kalabalık istilacı göçebeleri geri püskürtüp Turfana kadar ilerledi. Bu savaşın sonunda Turfan bölgesini tekrar Karahanlı sınırlarına dahil edildi ancak Ahmet Togan Han bu savaştan kısa bir süre sonra vefat etti.
Mensur Arslan Hanın hükümdarlığa geçmesiyle başlayan kardeş kavgası henüz bitmemişti. Ali Tigin halen hapisteydi. Yusuf Kadir Han ortak kağandı ve Mensur Arslan Han ile anlaşamıyordu. Her ne kadar Mensur Arslan Han kendisini büyük kağan ilan etmişse de Ahmet Togan Han bunu kabullenmemiş, ülke idaresinin yükünü de Yusuf Kadir Han üstlenmişti. Mensur Arslan Han bu baskılar üzerine kendi rızasıyla Büyük Kağanlıktan vazgeçerek ülkenin idaresini ortak kağan olan kardeşi Yusuf Kadir Hana bıraktı (1024). Bu barışın ardından hapiste tutulan Ali Tiginde özgürlüğüne kavuşmuş oldu.
Yusuf Kadir Han Dönemi (1024 1032)
Yusuf Kadir Han tartışmasız olarak Büyük Kağan olmuştu ve ülke yönetimini eline amıştı ancak bu barış uzun sürmedi. Bu kez 7 yıl hapiste kalan ve serbest kalan Ali Tigin büyük kağan olmak istiyordu. Üstelik amcası Harunun oğlu Ahmetde önemli bir kumandandı ve Saltanat mücadelesinin içerisinde yer alarak hükümdar olmak arzusunu açıkça dile getirdi. Ahmet ve Ali Tigin, Yusuf Kadir Hana karşı güç birliği yaptılar.
Bu tarihlerde Gazneliler gibi diğer bir Türk Boyu Bağdatda Büyük Selçuklu Devletinin temellerini atmıştı. Kendi otoritelerine kavuşan Selçuklular büyümüş ve güçlenmişti. Ali Tigin Selçuklu Türklerinin büyük kağanı Arslan beyle iyi ilişkiler kurarak Yusuf Kadir Hana karşı destek istedi. Ali Tigin, Arslan Beyden aldığı destekle Buharaya girerek şehri zapt etti. Ahmet Tiginde kendi kuvvetleriyle Balasagun, Hocent, Ahsikas, Fergana ve Özkente ele geçirmişti (1025). Güçlü bir kumandan olan Ahmet ve Selçuklulardan destek alan Ali Tiginin bu ayaklanması Yusuf Kadir Hanı zor durumda bıraktı. Önemli şehirler ele geçirilmiş, Yusuf Kadir Hanın otoritesini sarsmışlardı. Ülkenin yönetimini tümüyle ele geçirmek için Ahmet Han kendisini büyük kağan, Ali Tiginde ortak kağan ilan ettiler. Yusuf Kadir Han ise Büyük Kağanlıktan vazgeçmeyerek mücadele etmeye devam etti. Bu mücadele 2 yıl boyunca kanlı mücadelelerle devam etti.
Yusuf Kadir Han, Ahmet Ali Tiginlerin işbirliği ve Selçukluların desteği karşısında yalnızdı. Bu sebeple iyi ilişkiler içerisinde bulunduğu Gazne Hükümdarı Mahmutdan yardım istedi. Güçlü bir hükümdar olan Gazneli Mahmutun desteğiyle Ahmet Ali Tiginler üzerinde baskı kurmaya başladı. Gazneli Mahmut, Ali Tiginin destekçisi Selçuklu hükümdarı Arslan Beyi siyasi bir hile ile Kalincar kalesine hapsettirdi. Ali Tigin önemli bir destekten yoksun kalmıştı. Üstelik Gazneli Mahmutunda hedefi haline gelmişti. Bu tehlikeden kurtulmak için kaçarak çöllerde gizlendi. Aylarca çölde gizlenmek zorunda kalan Ali Tigin, Gazneli Mahmutun Gazneye geri dönmesiyle geri döndü ve kendisine bağlı olan kuvvetleri tekrar toplayıp Semerkand ve Buharaya saldırarak bu şehirleri zapt etti. Ancak Yusuf Kadir Hanın Gazneli Mahmutdan aldığı destekle önce Semerkandı ve Buharayı sonra Ahmet Tiginin zaptettiği Balasagun, Hocent, Ahsikas, Fergana ve Özkenti geri aldı. Ahmet Tigin, zaptettiği toprakları kaybedince otoritesinide kaybederek hükümdarlık mücadelesinden çekilmek zorunda kaldı. Ali Tiginse Semerkand ve Buharayı kaybettikten sonra kontrolündeki tek bölge olan Maveraünnehire yerleşerek burada Tavgaç Buğra Han ünvanıyla Tavgaç Devletini ilan etti.
Yusuf Kadir Han, Gazneli Mahmutun desteğiyle zapt edilen şehirleri geri almıştı ve otoritesini sağlamlaştırmıştı ancak Maveraünnehiri halen Ali Tiginin elindeydi. Bu şehir Karahanlılar için hem önemli hem stratejik bir bölgeydi. Yusuf Kadir Han yönetimi elinde tutabilmekteydi ancak henüz Ali Tigini tam olarak mağlup edemediği için Maveraünnehir üzerinde otorite oluşturamıyordu. Zira yaşı da oldukça ilerlemişti.
Yusuf Kadir Hanın destekçisi Gazneli Mahmut 1030 yılında vefat etti. Yusuf Kadir Han, önemli bir müttefikinin desteğinden yoksun hale gelmişti. Yusuf Kadir Handa 1032 de vefat edince yerine oğulları Süleyman Han büyük kağan olarak, Muhammed Handa yardımcı kağan olarak ülke yönetimine geçecekti. Önceden beri Karahanlıların yönetimi içi mücadele eden ve bir türlü başarılı olamayan Ali Tigin için bu büyük bir fırsattı. Zira Büyük Kağan ölmüştü ve veliahdı henüz otoriteyi tam olarak eline almamıştı. Bu fırsatı değerlendiren Ali Tigin, kendisini Karahanlıların Büyük Kağanı ilan etti ve Süleyman Hana başkaldırdı. Ali Tiginin tekrar başkaldırması üzerine varis Süleyman Han, babasının dostu ve müttefiki Gazne Devletinin yeni hanı Mesut Handan yardım istedi. Mesut Han da babasının eski müttefiki olan Karahanlıları geri çevirmedi ve Süleyman Hana destek vermesi amacıyla Ali Tigini ortadan kaldırması için Harezm şehrinin valisi Altuntaşı Maveraünnehir üzerine sefere çıkma görevi verdi. Altuntaş ve Ali Tiginin orduları Maveraünnehir sınırında karşı karşıya geldiler. Yaşanan savaşın galibi Ali Tigin oldu ve Harezm valisi Altuntaş savaş meydanında öldürüldü. Gazne Sultanı Mahmut Han, Altuntaşın ölümü üzerine Harezm valisi olarak varisi Harunu getirdi. Şüphesiz Altuntaşın başaramadığını başarmak için görevlendirilmişti ancak Harun Han, Ali Tiginle işbirliği yaparak Maveraünnehiri aralarında paylaşmak üzere anlaştılar. Bu çift taraflı ihanet oyunu ortaya çıkınca Gazneli Mesut Han hem Harun Hanı hem Ali Tigini ortadan kaldırmak üzere bizzat ordularının başına geçerek sefer hazırlığına başladı. Ali Tigin, Gaze gibi büyük bir devlete tek başına karşı koyamazdı. Bu sebeple Selçuklulardan yardım istemek için yola çıktı. Ali Tigin, büyük savaşlar yapmış, büyük düşmanlar edinmiş biri olarak çıktığı yolda yağmacı küçük bir hırsızlık çetesi tarafından öldürüldü (1034).
Karahanlıların Bölünmesi
Yusuf Kadir han ve Ali Tigin ölmüştü ancak iç karışıklık sona ermedi. Bu kez Ali Tiginin büyük oğlu Yusuf Tigin kendisini büyük kağan ilan etti. Karahanlı Devleti artık ne Süleyman Hanın ne de Yusuf Tiginin kontrolünde değildi. Saltanat mücadelesi içerisine giren hanedan aileleri ve hanedan adayları tüm güçlerini birbirleri ile mücadele etmek için sarf etmeye başladılar. Karahanlılar bu iç karışıklıklarla uğraşırken Tuğrul ve Çağrı bey idaresindeki Selçuklu Devleti Karahanlıların önceden beri almak için mücadele ettikleri Horasanı topraklarına dahil ettiler. Bu büyük kayıp Karahanlı ailelerini tümüyle birbirlerine düşürdü. Karahanlı aileleri ve Karahanlı ordusunu teşkile den birlikler destekledikleri hükümdar adayları için birbirleriyle mücadele ederken Selçuklu Devleti Horasana sahip çıkmıştı.
Hanedan ailelerinin birbirleriyle mücadeleleri kanlı ve kalabalık savaşlar halinde artarak devam etti. Bu mücadeleler 8 yıl boyunca şiddetlenerek devam etti. Bu süre zarfında Karahanlı devleti başsız, Karahanlı beyleri, tiginleri ve emirleri altındaki orduları birbirleriyle savaşır durumdaydı. Bu mücadelelerin sonunda gerçek varis Süleyman Hanı destekleyenler ile büyük kağanlığını kabullenmeyenler otoritelerini ayırarak aralarında fiziki bir sınır çizdiler. Bu sınırla Süleyman Han Balasagunu başkent yaparak Doğu Karahanlıların, Süleyman Han muhalifleri de Muhammed Hanı başa getirerek Özkenti başkent yapıp Batı Karahanlıların başına geçtiler. Böylece Karahanlılar 1042 yılında fiilen bölünerek iki ayrı devlet haline geldiler.
Karahanlılar! Türk Devletlerinin Asya'nın içlerine yayılması ve tüm Asya'nın Türk Yurdu haline gelmeye başladığı dönemde Orta Asya iki büyük Türk devletine ev sahipliği yapıyordu. Büyük Göktürk Devletinin yıkılmasıyla küllerinden vücut bulan Uygurlar ve tarihleri boyunca itaat etmeyen, Türk Devletlerine bile boyun eğmeyen, zaman zaman hakimiyet altına girmişse de bunu kabullenemeyen ve sonunda kendi Devletlerini kuran Karluklar.
Uygurlar Manihaizm inancıyla zayıflayıp diğer bir Türk boyu olan Kırgızların Süvarilerle donanmış istilacı ordularına yenilince devletsin kalan Uygurlu Türk Boyları yeniden Gök Çatı altında bir medeniyet inşa etmeye teşebbüs ettiler. Büyük bir cengaver ve saygın bir lider olan Arslan Kara Han, bu yeni medeniyetin temellerini attı ve Uygurlu tüm Türk boylarının liderliğine geçerek kendisini Türk Dünyasının Büyük Kağanı ilan etti. Önce önde gelen Türk Boylarından ÇİĞİL, YAĞMA ve TUHSİ boyları Kara Hana biat etti. Bu büyük birlikteliğe Karluk devletide katılarak Arslan Kara Hanın liderliğini kabul ettiler. Türk Coğrafyasında yaşayan diğer büyük ve küçük boylarda Kara Hanın büyük kağanlığını kabul ederek Büyük Karahanlı Devletini kurdular.
Türk Kültüründe her yön bir renk ile tasvir edilirdi. KARA Kuzey, KIZIL Güney, GÖK Doğu, AK Batı olarak anılırdı. Arslan Kara Han kendi unvanını Devlet İsmi olarak belirledi ve Türk Coğrafyasının kuzeyinde vücut bulan bu hareketin adı da, liderinin unvanı gibi KARA oldu. Artık Bozkırlar 370 Yıl Türkleri bu unvanla anacaktır.
Arslan Kara Han Dönemi (840 883)
Türk Dünyasının yeni lideri Arslan Kara Han, ülkesini 43 yıl gibi çok uzun bir süre başarıyla yönetti. Ülkenin siyasi, askeri ve bölgesel teşkilatlandırmalarını Göktürkler ve Uygurlar dönemindeki gibi Türk töresine ve nizamına göre tanzim etti. O yıllarda Çin Talas mağlubiyeti sonrası Türkistandan çekilmişti ve Türkler için Çin tehdidi ortadan kalkmıştı.
Arslan Kara Han, Seyhun nehri ile yıkılan Uygur Devletinin Batısını içine alan bölgeyi hakimiyeti altına alarak Karahanlı Devletinin sınırlarını çizmiş oldu. Artık Doğudaki Çin tehdidi sona ermişti. Batıda ise Abbasilerin hakimiyeti altında yaşayan Sasaniler bulunuyordu. Sasaniler, İslam orduları tarafından yıkılıp (642) önce Emeviler, sonrasında ardılları Abbasilerin hakimiyeti altına girmişlerdi. 200 yıl Arap hakimiyeti altında yaşayan Sasani Devleti, Abbasilerin zayıflaması ve Sasani topraklarında otorite boşluğunun oluşmasıyla Saman Hüda önderliğinde bir devrim hareketine sahne oldu (875). Saman Hüdanın yönetimi ele geçirmesiyle Sasani coğrafyası üzerinde Samani Devleti vücut buldu. Önceleri Abbasi boyunduruğu altında yaşayan Sasaniler önemli bir tehdit oluşturmuyorlardı ancak bu yeni devlet zamanla güçlenerek Karahanlıların tek büyük düşmanı haline geleceklerdi.
Abbasi boyunduruğundan kurtulan Samaniler, kısa süre içerisinde sınırlarını genişleterek büyük bir devlet haline geldiler. Üstelik Karahanlılar için önemli ve stratejik bir bölge olan Maveraünnehire ilerleme niyetindeydiler. Arslan Kara Han, yükselen Samani tehlikesine karşı Maveraünnehiri zapt ederek sınırlarına dahil etti ve Samanilerin bu stratejik bölgeye yerleşmelerini engelledi (880). Maveraünnehirin Karahanlı topraklarına dahil edilmesiyle Karahanlılar Aral gölünden Gobi çölüne kadar olan geniş bir coğrafyaya hükmeder hale gelmişti.
Arslan Kara Han, yıkılmış bir ülkenin küllerinden yeniden vücut verdiği Büyük Karahanlı Devletini 43 yıl içerisinde Orta Asyanın en büyük devleti haline getirmişti. Arslan Kara Hanın 883 yılında vefat etmesi üzerine oğlu Bazır Han, ortak kağan olarak da diğer oğlu Oğulçak Han birlikte yönetime geçtiler.
Bazır Han Dönemi (883 924)
Arslan Kara Hanın büyük oğlu olan Bazır Han, ülkenin yönetimine geçince Türk Töresi gereği Sol Yabgu yani ortak kağan olarak kardeşi Oğulçak Hanı tayin etti. Bazır Han Balasagunu merkez yaparak ülkenin doğu yakasını, kardeşi Oğulçak Handa Tarazı merkez yaparak batı yakasını kontrolleri altına aldılar. Doğuda ortadan kalkan Çin tehdidi ile Karahanlılar için ülkenin doğu sınırları nispeten daha güvendeydi. Oysa Batı sınırında ortaya çıkan Samani tehlikesi devam ediyordu. Arslan Kara Han döneminde savuşturulan ve Maveraünnehire ilerlemeleri engellenen Samaniler, Bazır Han döneminde de Karahanlı coğrafyası üzerinde hakimiyet sağlama niyetindeydiler.
Arslan Kara Hanın vefat etmesi Samaniler için önemli bir fırsattı. Zira Oğulçak Han henüz yönetime geçmemiş, merkez olarak Taraza yerleşmemişti. Bu fırsattan istifade eden Samaniler Karahanlı topraklarına girerek Taraz Şehrini zapt ettiler. Oğulçak Han, merkez olarak Tarazı seçmişti ancak henüz yönetime geçtiği için Samanilerin üzerine gitmek yerine Kaşkarı merkez yaparak Tarazı geri almak üzere hazırlıklara başladı. Oğulçak Han, hazırlıkların tamamlayıp Taraza girmek üzereyken Samani devleti içerisinde saltanat mücadelesi baş gösterdi. Şehzadeler hükümdar olabilmek için birbirleriyle kanlı mücadeleler içerisine giriştiler. Bu mücadele neticesinde ülkesinden kaçmak zorunda kalan Samani şehzadesi Nasr Bin Ahmet, Karahanlılara sığınarak Oğulçak Hanın himayesine girmeyi talep etti. Oğulçak Han, Nasrın himaye talebini kabul ederek sadakatini ödüllendirmek ve şehzade olarak saygınlığını korumak amacıyla kendisine Artuç şehrinin idaresini verdi ve vali tayin etti. Nasr Bin Ahmet, Samani Devletindeki karışıklıklar sona erdikten sonra da geri dönmek yerine Artuç şehrinde kalmayı tercih etti. Uzun yıllar Artuç valiliği yapan Nasr, Artuçu Müslüman ve Türk tüccarların uğrak yeri ve önemli bir ticaret merkezi haline getirdi.
Nasrın henüz Artuç valisi olduğu dönemde, ilerleyen yıllarda Müslüman olup Karahanlıların başına geçerek olan Büyük Kağan Bazır Hanın oğlu Satuk Han, devletin idaresinde görev alması için Oğulçak Hanın yanına gönderilmişti. Oğulçak Han, henüz 12 yaşında olan yeğeni Satuku askeri ve idari vasıflar edinmesi için Artuç şehrine, Nasr Bin Ahmetin yanına gönderdi. Nasr hem adaletli bir idareci, hem de sevilen bir din adamıydı. Nasrın öğretilerinden ve kişiliğinden etkilenen Satuk, zamanla Müslümanlığı kabul edecek ve ülke yönetimine el koyarak Karahanlı devletini Müslüman bir devlet haline getirecektir.
Satuk Buğra Han Dönemi (924 955)
Satuk Buğra Han, babası Bazır Han ve amcası Oğulçak Hanın vazifelendirerek Artuça Samani şehzadesi Nasrın yanına gönderilince İslamiyetle tanışmış, henüz 12 yaşındaken Nasrın tavsiyeleriyle Müslümanlığı seçmişti. Ancak ne babası nede amcası Müslüman olmadığı için bunu 25 yaşına kadar gizlemek zorunda kalmıştır. Zira Karahanlılar, hem Gök Tanrı inancına sıkı sıkıya bağlılardı hem de ataları Uygurlar daha önce Gök Tanrı dini yerine din değiştirerek Maniheizme itibar ettikleri için törelerinden kopmuş ve yıkılmışlardı. Satuk Buğra Hanın Nasrın yanında geçirdiği 13 yıl boyunca Karahanlı devleti büyümüş, doğuda ve batıda azalan dış tehditler hasebiyle de güçlenmişti.
Satuk Han, babası Büyük Kağan Bazır Hanın varisi durumundaydı. Karahanlıların yönetimi kendisine geçecekti ve kendisini buna hazırlıyordu. Satuk Hanın amacı tüm Karahanlıları İslamiyet ile tanıştırmaktı ve kuşkusuz Karahanlı Devletini Müslüman bir devlet haline getirmek niyetindeydi. 25 yaşına geldiğinde Müslüman olduğunu ilan etti ve hükümdarlığa geçmek için babası Bazır Hanın ölümünü beklemeden harekete geçti. Hem amcası Oğulçak Hana hemde babası büyük kağan Bazır Hana meydan okuyarak yönetime geçmek için sefer hazırlıklarına başladı. Babası Bazır Hanın yaşı ilerlemişti. Satuk Han her halükarda Büyük Kağan olacaktı. Bu sebeple pek çok büyük Karahanlı boyu kendisine biat ederek destek destekliyordu. Bunun yanında Müslüman toplumlar üzerinde saygınlığı olan Nasrın Satuk hana destek vermesiyle de pek çok Karahanlı olmayan Müslüman boylar Satuk Hanın yanında yer aldı. Satuk Han, kendisini destekleyen boylardan ve emrine verilen Karahanlı askerlerinden oluşan ordusuyla Ferganaya doğru ilerleyerek amcası Oğulçak Hanın ordularıyla karşı karşıya geldiler. Oğulçak Han otoritesini korumak, Satuk Handa iktidarı ele geçirmek için mücadele ediyordu. Fergana vadisinde yaşanan savaşta Satuk Han savaşı kazandı ve amcası Oğulçak Hanı savaş meydanında öldürerek ülkenin Batı Kanadını hakimiyeti altına aldı.
Satuk Han için artık tek engel babası Bazır Handı. Bazır Hanın ordusu, oğlu Satukun ordusu karşısında yetersizdi. Zira pek çok Karahanlı sülalesi artık Satuk Hanı büyük kağan olarak görmek istiyordu. Bunun üzerine Bazır Han, oğlu Satuka karşı Çinden yardım talep etti.
Bazır Han, oğlu Satuk Hana karşı Çinden yardım ve destek alsa da Balasagunda yaşanan büyük savaşta galip gelerek yine savaş meydanında babası Bazır Hanı öldürüp tek başına Karahanlı hükümdarlığına geçti ve Türk Töresi gereği kendisine unvan belirleyerek Satuk Buğra adını verdi.
Satuk Buğra Han, her ne kadar ülkesinin yönetimini devralmışsa da Karahanlıların yaşadığı bu handikaptan istifade etmek isteyen boylar Satuk Buğra Hana karşı isyan hareketine giriştiler. Bazır Hanın ordusunda görev alan Çiğil boyu, nüfus olarak oldukça kalabalık olan Yağma boyu ve tam anlamıyla Karahanlı hakimiyetini kabullenmemiş olan Oğuzlar Satuk Buğra Hana biat etmediklerini açıkladılar. Bunun üzerine Satuk Buğra Han, ülkenin doğusunda yaşayan bu boyların yaşadığı şehirleri zapt ederek hakimiyetini kabul ettirdi ve Karahanlıların tartışılmaz lideri haline geldi.
Satuk Buğra Han, askeri ve siyasi olarak Karahanlı devletinin yönetimini tam anlamıyla eline aldıktan sonra ülkesini İslam ahlakı ve kurallarına göre yeniden şekillendirdi. Karahanlıların Müslüman bir ülke olduğunu ilan ederek İslamiyeti ülkenin resmi dini haline getirdi. Satuk Buğra Han, 31 yıllık hakimiyet döneminde halka hiçbir zorlama yapmadan, mecbur koşmadan İslamı kabul etmeye davet etti. Satuk Hanın bu daveti Karahanlı toplumlarınca kabul görerek kitleler halinde İslamiyete geçişler başladı.
Satuk Buğra Hanın Müslüman olmasıyla Samaniler ve Emevilerle iyi ilişkiler içerisine girildi. Bu iyi ilişkiler neticesinde sınırdaşı olan Arap ve Fars ülkeleriyle anlaşmazlıklar meydana gelmedi. Doğuda da Çin tehdidi ortadan kalkmıştı ancak ülkenin Kuzeydoğu bölgesinde yaşayan Moğol kökenli istilacı Karahıtaylar sahip oldukları coğrafyayı Karahanlı Devletinin doğu topraklarını içine alacak şekilde genişletmek için saldırıya geçmişti. Satuk Buğra Han bunun üzerine ordularını hazırlayıp Karahıtayların üzerine sefer düzenledi ve Karahanlı topraklarına girmelerini engellediği gibi Karahıtayların kontrolünde olan Turfan bölgesini de zapt ederek ülkesine dahil etti. Satuk Buğra Han, savaşı kazanmıştı ancak ilerleyen yaşı hasebiyle ağır bir hastalığa yakalanmıştı. Karahıtay seferinin dönüşünde ata dahi binemeyecek durumda olan Satuk Buğra Han, askerleri tarafından taşınarak ülkesine geri dönebildi. Yakalandığı hastalıkla 1 yıl kadar mücadele etse 995 yılında hayata gözlerini yumdu. Satuk Hanın vefatından sonra töre gereği ülke yönetimine büyük oğlu Musa Beytaş geçti.
Karahanlıların Yükselişi ve İslamiyetin Yayılışı (955 998)
Satuk Buğra Hanın ölümünden sonra geçen 45 yıl, Karahanlılar için islamiyetin toplumun geniş kitlelerine ulaştığı, ülke yönetiminin ve Karahanlı himayesindeki Türk Boylarının günlük yaşantılarındaki alışkanlıkların İslamiyet ahlakı ve adaletiyle şekillendiği, hem Türk Tarihinde hem İslam Tarihi için önemli bir kilometre taşı kabul edilen altın yıllardı.
Satuk Buğra Handan sonra yerine geçen oğlu Musa Beytaşın 958 yılındaki erken ölümü üzerine yerine kardeşi Süleyman Arslan Han geçti. Süleyman Arslan Handa babası Satuk Buğra Han gibi İslamiyeti seçmiş, babasının başlattığı İslamlaşma akımını devam ettirerek toplum nezdinde geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. Doğuda Çin tehdidinin kalkması, batıda Samanilerin zayıflaması ile dış tehditlerden uzak yaşanan bu yıllarda toplumun islama ilgisi arttı ve Müslüman nüfus hızla arttı. 955-998 yılları arasında yaşanan İslamlaşma sürecinde Karahanlı toplumunun neredeyse yarısı Müslümanlığı kabul ederek İslam akit ve adetlerine göre yaşamaya başladılar. Artık Karahanlılar Devleti ve Milletiyle tam anlamıyla Müslüman bir ülke haline geldi.
Süleyman Arslan Han ülkesini uzun yıllar yönetmiş, yönetimi döneminde Karahanlı toplumlarını İslama davet ederek Türklerin Müslümanlığa geçişini hızlandırmış, ülkesine barış içerisinde 40 yıl idare etmişti. İlerleyen yaşı hasebiyle 998 yılında vefat etmesiyle Karahanlıların barış içerisinde yaşadıkları dönemde sona ermiş olacaktır. Süleyman Arslan Hanın vefatı ile yerine ağabeyi Musa Beytaşın büyük oğlu Ahmet Togan Han geçmiştir.
Ahmet Togan Han Dönemi (998 1015)
Ahmet Togan Han, amcası Süleyman Arslan Hanın vefatı üzerine hükümdarlığın esas sahibi olan babası Musa Beytaşın varisi olarak, kardeşi İlek Nasrda ortak kağan olarak Karahanlıların yönetimini üstlendiler. Yine Türk Töresi gereği Ahmet Togan Han büyük kağan olarak ülkenin Doğusuna, İlek Nasrda ortak kağan olarak Batısına yerleşerek bu bölgelerin idaresini üstlendiler.
Bu tarihlerde iç mücadeleler ve dış baskılar sonucunda zayıflayan Samani devleti yıkılma sürecine girmişti. İlek Nasr, bu fırsattan yararlanıp hem Karahanlılar için en büyük düşman olan hem de Müslüman olmalarına vesile olan Samani devletini yıkarak Maveraünnehiri Karahanlı topraklarına dahil etti (999). Samani devleti yıkılmıştı ve önemli bir düşman bertaraf olmuştu ancak şimdi yeni bir düşmanları vardı. Asya bozkırlarında kendi egemenliklerini kazanan ve Karahanlılar gibi Türk ve Müslüman olan Gazne Devleti bu tarihlerde en parlak yıllarını yaşıyordu. Samanilerin yıkılmasıyla aynı soydan geldikleri Gazne Devleti ile sınırdaş olmuşlardı. Gazne Devletinin başında Gazneli Mahmut bulunuyordu ve oldukça güçlü bir devlet haline gelmişlerdi. İlek Nasr, Samanileri yıkıp Maveraünnehire hakim olunca Gazne Devletiyle sınırdaş olup anlaşma yaparak Amu Derya olarak anılan Seyhun Nehrini sınır Gazne-Karahanlı sınırı olarak belirlediler (1001).
Yeni sınırdaş Gazne Devletiyle anlaşma yapılmıştı ancak savaşçı ve mücadeleci bir kişiliğe sahip olan İlek Nasr bununla yetinmeyerek Horasan bölgesini (Bugünün Tahran/İRANın doğusu) sınırlarına dahil etmek istiyordu. Karahanlı Gazne barışı sadece 7 yıl sürdü. İlek Nasr, stratejik bir hamleyle Gazneli Mahmutun Pencap bölgesinde sefere çıkmasıyla Horasana girdi ve şehri zapt etti (1008). İlek Nasrın amacı Gazneli Mahmutu sefer dönüşünde yorgun ordusuyla Horasanda karşılayıp savunma savaşı yapmaktı. İlek Nasr ve Gazneli Mahmut, Pencap seferi dönüşünde Belh Şehrinde karşı karşıya geldiler. Tarihe Belh Savaşı olarak geçen meydan muharebesinde Karahanlı ve Gazneli orduları büyük bir mücadeleye giriştiler. Bu iki büyük ordunun mücadelesi neticesinde Gazneli Mahmut, yorgun ordusuyla savunma savaşı yapan Karahanlı ordusuna karşı galip gelerek Horasanı geri almış, İlek Nasr ise Karahanlılar için infiale sebep olacak bu savaştan yenik ayrılarak Maveraünnehire geri dönmek zorunda kalmıştı.
Belh Savaşı kaybedilmişti ancak bu mücadele sadece kaybedilmiş bir savaş olmakla kalmadı. Belh yenilgisi Karahanlı aileleri arasında mücadele ve anlaşmazlıklara sebep oldu. Büyük Han Ahmet Togan, kardeşi İlek Nasrı bu ağır yenilgi sebebiyle itham edince İlek Nasr, ağabeyi büyük han Ahmet Togana meydan okudu. Kimi Tiginler Ahmet Hanı, kimi Tiginler İlek Nasrı destekleyince iki kardeş arasında mücadele kaçınılmaz olmuştu. İlek Nasr başarılı bir komutandı ve güçlü bir ordusu vardı. Ahmet Togan Hanın ordusu ise uzun süredir savaşmamıştı. Bu sebeple Gazneli Mahmutdan yardım istedi ve Mahmut Hanın yardımıyla Nasrın üzerine baskı kurarak büyük bir savaş meydana gelmeden ayaklanmayı bastırdı. İlek Nasr bu mücadeleden birkaç yıl sonra (1013) yılında vefat etti. Ahmet Togan Han, Nasrın ölümü üzerine diğer kardeşi Yusuf Kadir Hanı ortak kağan yaptı ancak kardeşi Yusuf Kadir Hanla birlikte ülkeyi 2 yıl yönetebildi. İlerleyen yaşı hasebiyle hastalanıp savaşamaz, sefere çıkamaz duruma gelince diğer kardeşi Mensur Arslan Han ülke yönetimine el koyduğunu açıkladı ve kendisini Büyük Kağan ilan etti. Ahmet Togan Han Mensur Arslan Hanın kağanlığını tanımadı ancak karşı koyamayınca ülkeyi fiilen Mensur Arslan Han yönetmeye başladı. Bu anlaşmazlık Karahanlılar için bir karmaşaya dönüşmeye başladı.
Mensur Arslan Han Dönemi (1015 1024)
Mensur Arslan Hanın ağabeyi Ahmet Togan Hana meydan okuyarak zorla yönetimi eline alması aile içi mücadelelere ve iç karışıklıklara yol açtı. Büyük Kağan Ahmet Togan Han hastaydı, kardeşi Yusuf Kadir Han ortak kağandı, diğer kardeş Mensur Arslan Han yönetime zorla el koymuştu. Üstelik küçük kardeş Ali Tiginde başkaldırmış, ülke yönetimine el koymaya teşebbüs etmişti.
Bu keşmekeş içerisinde tüm kardeşler birbirlerine karşı cephe almışlardı ancak Mensur Arslan Han, büyük kağan olması hasebiyle tek başlarına mücadele edebilecekleri bir güç değildi. Bu sebeple kardeşler Ahmet Togan, Yusuf Kadir Han ve Ali Tigin Mensur Arslan Hana karşı birleştiler. Tüm kağanlar kendisine karşı birleşmiş olsalar da gücü ve otoriteyi elinde bulunduran Mensur Arslan Han, ülke yönetimini elinde bulundurmaya devam etti ve küçük kardeşi Ali Tigini tutsak ederek hapse attı.
Ali Tiginin hapsedilmesinden kısa bir süre sonra ülkenin batı sınırında yaşayan 100 bin çadırlık garimüslim göçebe istilacılar Karahanlıların üzerine saldırı hareketi içerisine girişmekteydiler (1017). Bu istilacılar Karahanlıların kuzey doğu sınırı olan Turfan bölgesini talan ederek Karahanlı sınırlarının içlerine doğru ilerlemek niyetindeydiler. Mensur Arslan Han kendisini büyük kağan ilan etse de Ahmet Togan Han halen ülkenin Doğusunda söz sahibiydi. Ahmet Togan Han, ilerleyen yaşına ve hasta yatağında olmasına rağmen gayrimüslim göçebelere karşı sefere çıkarak bu kalabalık istilacı göçebeleri geri püskürtüp Turfana kadar ilerledi. Bu savaşın sonunda Turfan bölgesini tekrar Karahanlı sınırlarına dahil edildi ancak Ahmet Togan Han bu savaştan kısa bir süre sonra vefat etti.
Mensur Arslan Hanın hükümdarlığa geçmesiyle başlayan kardeş kavgası henüz bitmemişti. Ali Tigin halen hapisteydi. Yusuf Kadir Han ortak kağandı ve Mensur Arslan Han ile anlaşamıyordu. Her ne kadar Mensur Arslan Han kendisini büyük kağan ilan etmişse de Ahmet Togan Han bunu kabullenmemiş, ülke idaresinin yükünü de Yusuf Kadir Han üstlenmişti. Mensur Arslan Han bu baskılar üzerine kendi rızasıyla Büyük Kağanlıktan vazgeçerek ülkenin idaresini ortak kağan olan kardeşi Yusuf Kadir Hana bıraktı (1024). Bu barışın ardından hapiste tutulan Ali Tiginde özgürlüğüne kavuşmuş oldu.
Yusuf Kadir Han Dönemi (1024 1032)
Yusuf Kadir Han tartışmasız olarak Büyük Kağan olmuştu ve ülke yönetimini eline amıştı ancak bu barış uzun sürmedi. Bu kez 7 yıl hapiste kalan ve serbest kalan Ali Tigin büyük kağan olmak istiyordu. Üstelik amcası Harunun oğlu Ahmetde önemli bir kumandandı ve Saltanat mücadelesinin içerisinde yer alarak hükümdar olmak arzusunu açıkça dile getirdi. Ahmet ve Ali Tigin, Yusuf Kadir Hana karşı güç birliği yaptılar.
Bu tarihlerde Gazneliler gibi diğer bir Türk Boyu Bağdatda Büyük Selçuklu Devletinin temellerini atmıştı. Kendi otoritelerine kavuşan Selçuklular büyümüş ve güçlenmişti. Ali Tigin Selçuklu Türklerinin büyük kağanı Arslan beyle iyi ilişkiler kurarak Yusuf Kadir Hana karşı destek istedi. Ali Tigin, Arslan Beyden aldığı destekle Buharaya girerek şehri zapt etti. Ahmet Tiginde kendi kuvvetleriyle Balasagun, Hocent, Ahsikas, Fergana ve Özkente ele geçirmişti (1025). Güçlü bir kumandan olan Ahmet ve Selçuklulardan destek alan Ali Tiginin bu ayaklanması Yusuf Kadir Hanı zor durumda bıraktı. Önemli şehirler ele geçirilmiş, Yusuf Kadir Hanın otoritesini sarsmışlardı. Ülkenin yönetimini tümüyle ele geçirmek için Ahmet Han kendisini büyük kağan, Ali Tiginde ortak kağan ilan ettiler. Yusuf Kadir Han ise Büyük Kağanlıktan vazgeçmeyerek mücadele etmeye devam etti. Bu mücadele 2 yıl boyunca kanlı mücadelelerle devam etti.
Yusuf Kadir Han, Ahmet Ali Tiginlerin işbirliği ve Selçukluların desteği karşısında yalnızdı. Bu sebeple iyi ilişkiler içerisinde bulunduğu Gazne Hükümdarı Mahmutdan yardım istedi. Güçlü bir hükümdar olan Gazneli Mahmutun desteğiyle Ahmet Ali Tiginler üzerinde baskı kurmaya başladı. Gazneli Mahmut, Ali Tiginin destekçisi Selçuklu hükümdarı Arslan Beyi siyasi bir hile ile Kalincar kalesine hapsettirdi. Ali Tigin önemli bir destekten yoksun kalmıştı. Üstelik Gazneli Mahmutunda hedefi haline gelmişti. Bu tehlikeden kurtulmak için kaçarak çöllerde gizlendi. Aylarca çölde gizlenmek zorunda kalan Ali Tigin, Gazneli Mahmutun Gazneye geri dönmesiyle geri döndü ve kendisine bağlı olan kuvvetleri tekrar toplayıp Semerkand ve Buharaya saldırarak bu şehirleri zapt etti. Ancak Yusuf Kadir Hanın Gazneli Mahmutdan aldığı destekle önce Semerkandı ve Buharayı sonra Ahmet Tiginin zaptettiği Balasagun, Hocent, Ahsikas, Fergana ve Özkenti geri aldı. Ahmet Tigin, zaptettiği toprakları kaybedince otoritesinide kaybederek hükümdarlık mücadelesinden çekilmek zorunda kaldı. Ali Tiginse Semerkand ve Buharayı kaybettikten sonra kontrolündeki tek bölge olan Maveraünnehire yerleşerek burada Tavgaç Buğra Han ünvanıyla Tavgaç Devletini ilan etti.
Yusuf Kadir Han, Gazneli Mahmutun desteğiyle zapt edilen şehirleri geri almıştı ve otoritesini sağlamlaştırmıştı ancak Maveraünnehiri halen Ali Tiginin elindeydi. Bu şehir Karahanlılar için hem önemli hem stratejik bir bölgeydi. Yusuf Kadir Han yönetimi elinde tutabilmekteydi ancak henüz Ali Tigini tam olarak mağlup edemediği için Maveraünnehir üzerinde otorite oluşturamıyordu. Zira yaşı da oldukça ilerlemişti.
Yusuf Kadir Hanın destekçisi Gazneli Mahmut 1030 yılında vefat etti. Yusuf Kadir Han, önemli bir müttefikinin desteğinden yoksun hale gelmişti. Yusuf Kadir Handa 1032 de vefat edince yerine oğulları Süleyman Han büyük kağan olarak, Muhammed Handa yardımcı kağan olarak ülke yönetimine geçecekti. Önceden beri Karahanlıların yönetimi içi mücadele eden ve bir türlü başarılı olamayan Ali Tigin için bu büyük bir fırsattı. Zira Büyük Kağan ölmüştü ve veliahdı henüz otoriteyi tam olarak eline almamıştı. Bu fırsatı değerlendiren Ali Tigin, kendisini Karahanlıların Büyük Kağanı ilan etti ve Süleyman Hana başkaldırdı. Ali Tiginin tekrar başkaldırması üzerine varis Süleyman Han, babasının dostu ve müttefiki Gazne Devletinin yeni hanı Mesut Handan yardım istedi. Mesut Han da babasının eski müttefiki olan Karahanlıları geri çevirmedi ve Süleyman Hana destek vermesi amacıyla Ali Tigini ortadan kaldırması için Harezm şehrinin valisi Altuntaşı Maveraünnehir üzerine sefere çıkma görevi verdi. Altuntaş ve Ali Tiginin orduları Maveraünnehir sınırında karşı karşıya geldiler. Yaşanan savaşın galibi Ali Tigin oldu ve Harezm valisi Altuntaş savaş meydanında öldürüldü. Gazne Sultanı Mahmut Han, Altuntaşın ölümü üzerine Harezm valisi olarak varisi Harunu getirdi. Şüphesiz Altuntaşın başaramadığını başarmak için görevlendirilmişti ancak Harun Han, Ali Tiginle işbirliği yaparak Maveraünnehiri aralarında paylaşmak üzere anlaştılar. Bu çift taraflı ihanet oyunu ortaya çıkınca Gazneli Mesut Han hem Harun Hanı hem Ali Tigini ortadan kaldırmak üzere bizzat ordularının başına geçerek sefer hazırlığına başladı. Ali Tigin, Gaze gibi büyük bir devlete tek başına karşı koyamazdı. Bu sebeple Selçuklulardan yardım istemek için yola çıktı. Ali Tigin, büyük savaşlar yapmış, büyük düşmanlar edinmiş biri olarak çıktığı yolda yağmacı küçük bir hırsızlık çetesi tarafından öldürüldü (1034).
Karahanlıların Bölünmesi
Yusuf Kadir han ve Ali Tigin ölmüştü ancak iç karışıklık sona ermedi. Bu kez Ali Tiginin büyük oğlu Yusuf Tigin kendisini büyük kağan ilan etti. Karahanlı Devleti artık ne Süleyman Hanın ne de Yusuf Tiginin kontrolünde değildi. Saltanat mücadelesi içerisine giren hanedan aileleri ve hanedan adayları tüm güçlerini birbirleri ile mücadele etmek için sarf etmeye başladılar. Karahanlılar bu iç karışıklıklarla uğraşırken Tuğrul ve Çağrı bey idaresindeki Selçuklu Devleti Karahanlıların önceden beri almak için mücadele ettikleri Horasanı topraklarına dahil ettiler. Bu büyük kayıp Karahanlı ailelerini tümüyle birbirlerine düşürdü. Karahanlı aileleri ve Karahanlı ordusunu teşkile den birlikler destekledikleri hükümdar adayları için birbirleriyle mücadele ederken Selçuklu Devleti Horasana sahip çıkmıştı.
Hanedan ailelerinin birbirleriyle mücadeleleri kanlı ve kalabalık savaşlar halinde artarak devam etti. Bu mücadeleler 8 yıl boyunca şiddetlenerek devam etti. Bu süre zarfında Karahanlı devleti başsız, Karahanlı beyleri, tiginleri ve emirleri altındaki orduları birbirleriyle savaşır durumdaydı. Bu mücadelelerin sonunda gerçek varis Süleyman Hanı destekleyenler ile büyük kağanlığını kabullenmeyenler otoritelerini ayırarak aralarında fiziki bir sınır çizdiler. Bu sınırla Süleyman Han Balasagunu başkent yaparak Doğu Karahanlıların, Süleyman Han muhalifleri de Muhammed Hanı başa getirerek Özkenti başkent yapıp Batı Karahanlıların başına geçtiler. Böylece Karahanlılar 1042 yılında fiilen bölünerek iki ayrı devlet haline geldiler.