ArtemiS
Onursal Üye
- Konum
- Gelcen mi ?
-
- Üyelik Tarihi
- 5 Ağu 2014
-
- Mesajlar
- 4,993
-
- MFC Puanı
- 1,019
Karadır Bu Bahtım Kara Türküsünün Hikayesi
1960lı yıllardan itibaren ismi bağlama ile birlikte anılan sadece geniş halk kesimlerinde değil ciddi musiki çevrelerinde de taktir ve hayranlıkla dinlenen Neşet Ertaşı farklı bir bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Çünkü o da aslında tam bir yöre sanatçısı yani mahalli bir sanatçı olmasına rağmen yaygın şöhreti ve söylediği türkülerin popülaritesi ile ülke genelinde tanınan biri olarak diğerlerinden ayrılır.
İşte Neşet Ertaş Orta Anadolu bozkırlarının tam göbeğinde ay dost deyince yeri göğü inleten gönül delisi bir babanın evladı olarak 1938de Kırtıllarda dünyaya gelir. Hiç çocuk sahibi olamadığı ilk karısı Haticeyi genç yaşında kaybeden Muharrem Ertaş ikinci evliliğini Kırtıllar köyünden Döne ile yapar ve bu evlilikten Necati Neşet Ayşe Nadiye ve muhterem adında beş çocuğu olur. Kırtıllar nüfusunun tamamı abdallardan ibaret olan bir aşiret köyüdür. Köyün çevrede abdallar adıyla anılması da bundan olsa gerek. Daha altı yedi yaşlarında iken kendisini yöre düğünlerinin aranılan sanatçı babası Muharrem Ertaşın sazı önünde oynarken bulan Neşet Ertaş hayatınıbir nevi hayat destanı diyebilceğimiz 1960lı yıllarda yazdığı uzun bir şiirinde şöyle anlatır.
TÜRKÜ BABANIN HAYAT DESTANI ŞİİRİ
Bin dokuzyüz otuzsekiz cihana
Kırtıllar köyünde geldin dediler
Babama Muharrem anama Döne
Dediysen Atayı bildin dediler
Dizinde sızıydı anamın derdi
Tokacı saz yaptı elime verdi
Yeni bitirmiştim üç ile dördü
Baban gibi sazcı oldun dediler
O zaman babamdan öğrendim sazı
Engin gönül ile Hakka niyazı
O yaşımda yaktı bir ahu gözü
Mecnun gibi çölde kaldın dediler
Zalım kader devranını dönderdi
Tuttu bizi İbikliye gönderdi
Babam saz çalarken bana zil verdi
Oynadım meydanda köçek dediler
Anam Döne İbiklide ölünce
Tam beş tane öksüz yetim kalınca
Beşimiz de Perişan olunca
Babamgile burdan göçek dediler
Yürüdü göçümüz Tefleğe doğru
Bu hali görenin yanıyor bağrı
Üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı
Bunlara bir ana bulun dediler
Yozgatın Kırıksoku Köyüne vardık
Bize ana yok mu diyerek sorduk
Adı Arzu dediler bir ana bulduk
İşte bu anadır buldun dediler
En küçük kardaşı kayıp eyledik
Onun için gizli gizli ağladık
Üstelik babamı asker eyledik
Yine öksüz yetim kaldın dediler
Zalım kader tebdilimi şaşırttı
Heybe verdi dalımıza devşirtti
Yardım etti Yerköyüne göçürttü
Biraz da burada kalın dediler
Yerköyden Kırıkkaleye geldik
Babam saz çalarken biz çümbüş aldık
Kırşehire varınca kemanı çaldık
Aferin arkadaş çaldın dediler
Yarin aşkı ile arttı hep derdim
Babamı bir yere dünür gönderdim
Başlık çok istemişler haberin aldım
İstemiyor yarin seni dediler
Kırşehirde yedi sene kalınca
Düğün düzgün hepsi bize gelince
Burada herkese yer daralınca
Ankaraya gider yolun dediler
Ankarada (sünnetçi) Veysel Ustayı buldum
Epeyce eğleştim evinde kaldım
Yüz lirayı verip bir yatak aldım
Etti isen böyle buldun dediler
Bir ev kiraladım münasip yerde
Kaldı kavim kardaş hep Kırşehirde
Bu aşk hançerini vurdu derinde
Çaresini bulamazsan ölün dediler
Yarin aşkı ile döndüm şaşkına
Arada içerdim yarin aşkına
Canan acımaz mı garip dostuna
Buna da içeriye alın dediler
Bu hasretlik duygusu Türkü babanın sanatına olumlu etki yaparak memleketin taşına toprağına insanına hasret ve özlemle dolu pek çok türkünün doğmasına sebep oldu.
Ana vatanımsın baba yurdumsun
Ozanlar diyarı şirin Kırşehir
Uzak kaldım gurbet elde derdimsin
Hasretin bağrımda derin Kırşehir.
Feleğin yazdığı kara yazıynan
Çok yürüdüm bağrımdaki sızıynan
Kara kaşlarıynan kara gözüynen
Aşık etti beni birin Kırşehir
Gerçekten de gönül kelimesinin Ertaşın şahsi lügatinde çok özel bir yeri var. O adeta tıpkı Yunus gibi Hacı Bektaş-i veli gibi kendisinigönüller yapmaya adamış biri... gönülün geçmediği türküsü yok dense yeri...
Şu garip halimden bilen işveli nazlım
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
Tatlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
Bir başka türküsünde:
Küstürdüm gönlümü güldüremedim
Baharım güz oldu yazım kış oldu
Gönüle yarini bulduramadım
Baharım güz oldu yazım kış oldu