- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 9 Tem 2013
-
- Mesajlar
- 12,310
-
- MFC Puanı
- 5,925
Silivri gerçeğini anlatmak için adım adım Anadolu yollarındayım. Sadece salon toplantılarında, meydan mitinglerinde konuşmakla kalmıyorum; ara mahallelerde, pazaryerlerinde, esnaf sokaklarında insanların elini sıkıp yüz yüze konuşuyorum. Toplumun çok büyük bir dilimi olup bitenlerin farkında. Kafalarında hep şu soru var:
- Hapistekiler ne zaman çıkacak?
Ben de onlara yargılamaların yargılama olmadığını, mahkemede uygulanan yasaların hukukla ilişkisi olmadığını anlattıktan sonra benim de özgürlüğümün yarım olduğunu vurgulayıp şöyle sesleniyorum:
Sizlerin vicdanında kabul görmemiş davalar nedeniyle halen hapiste tutulan tüm yurtseverler serbest olduğu gün ben de kendimi özgür hissedeceğim. O güne dek benim de özgürlüğüm yarımdır. Bir gün bu sokaklarda Tuncay Özkanlar, İlker Başbuğlar, Engin Alanlar, Mehmet Çelebiler, Deniz Yıldırımlar da özgürce yürüyecek, işte o gün biz de özgürlüğümüze kavuşmuş olacağız.
Özel olarak düzenlenmiş toplantılar bir yana, rastgele sokaktaki insanların da kimi bu beklentiyi selamlıyor ve bir an önce olsun artık diyor.
***
Perşembe gününe dek bu isimlerin arasında Fatih Hilmioğlunu da sayıyordum. Fatih Hoca demir parmaklıkların ardından perşembe gecesi çıktı. İlk özgür konuşmamızı o gece yaptık. Şimdi yarım özgürlüğümüz bir arttı. Fatih Hocanın çıkışta yaptığı konuşma, hastalığının ancak bedenine hasar verebildiğini, ruhunda tüm yurtseverler için özgürlük arayışındaki kararlı direncinin devam ettiğini gösteriyordu.
Anadoluda tek tek insanlara dokunarak, onlara sarılarak adalet arayışının yanı sıra, güzel bir gelecek kurmanın hayallerini de paylaşıyorum. Onlardaki umutlu arayışı gördükçe benim umudum daha da katlanıyor. Günde 17-18 saate varan çalışmam yine de beni tatmin etmiyor.
Anadolu buluşmalarında sütunlara sığmayacak karşılaşma anıları biriktiriyorum. Bunlardan beni en çok etkileyenlerden birini paylaşmadan geçemeyeceğim.
19 Şubat Çarşamba günü Afyona giderken, Emirdağ, Çay, Şuhut üzerinden bir yay çizmemizi önerdiler. Tamam deyip yola çıktık. Arada bir belde daha vardı. Geç kalmayı göze alarak mutlak buraya da uğramalıyız dediklerinde yüzlerinde hayır derseniz kesinlikle olmaz ifadesini görünce elbette dedik. Sultan Dağları eteğinde 3 bin nüfuslu Karaadilli beldesine girdik. Kasabanın meydanı silme kadın doluydu. Ellerinde bayraklar olağanüstü bir coşku içindeydiler. Erkekler meydana giremeyince iki taraftaki yükseltilerde mitinge kenardan katıldılar.
***
Orta Anadolunun klasik kadın giysileri içinde 15inden 85ine kadar onlarca kadına hitap ederken içimden gelen coşkuyla şöyle seslendim:
Bu memleket için, sizler için, 5 yıl değil 50 yıl da yatılır...
Kadınlar sık sık sözümü kesip bağırıyorlardı:
Mustafa Kemalin askerleriyiz... Kendilerine gemi liman, halka din iman... Yurtseverlere özgürlük...
Erkekler de biraz kenarda, onların coşkusuna ayak uyduramamanın ezikliği ama mitinge katılmanın heyecanıyla sloganlara el çırparak katılıyorlardı.
Açıkhava toplantısının sonrasında hemen yandaki kahvede haşhaşlı ekmekle çay içerken dışarıdan kadınların sesleri yükseliyordu:
Balbay halaya... Balbay halaya...
Çayı yudumlayıp aralarına katıldım.
Kasabadan bizi uğurlayıncaya dek coşkularını eksik etmediler.
Bir kez daha inandım ki; kadınların arkasında durduğu hiçbir istek susturulamaz, unutturulamaz, geri çevrilemez.
- Hapistekiler ne zaman çıkacak?
Ben de onlara yargılamaların yargılama olmadığını, mahkemede uygulanan yasaların hukukla ilişkisi olmadığını anlattıktan sonra benim de özgürlüğümün yarım olduğunu vurgulayıp şöyle sesleniyorum:
Sizlerin vicdanında kabul görmemiş davalar nedeniyle halen hapiste tutulan tüm yurtseverler serbest olduğu gün ben de kendimi özgür hissedeceğim. O güne dek benim de özgürlüğüm yarımdır. Bir gün bu sokaklarda Tuncay Özkanlar, İlker Başbuğlar, Engin Alanlar, Mehmet Çelebiler, Deniz Yıldırımlar da özgürce yürüyecek, işte o gün biz de özgürlüğümüze kavuşmuş olacağız.
Özel olarak düzenlenmiş toplantılar bir yana, rastgele sokaktaki insanların da kimi bu beklentiyi selamlıyor ve bir an önce olsun artık diyor.
***
Perşembe gününe dek bu isimlerin arasında Fatih Hilmioğlunu da sayıyordum. Fatih Hoca demir parmaklıkların ardından perşembe gecesi çıktı. İlk özgür konuşmamızı o gece yaptık. Şimdi yarım özgürlüğümüz bir arttı. Fatih Hocanın çıkışta yaptığı konuşma, hastalığının ancak bedenine hasar verebildiğini, ruhunda tüm yurtseverler için özgürlük arayışındaki kararlı direncinin devam ettiğini gösteriyordu.
Anadoluda tek tek insanlara dokunarak, onlara sarılarak adalet arayışının yanı sıra, güzel bir gelecek kurmanın hayallerini de paylaşıyorum. Onlardaki umutlu arayışı gördükçe benim umudum daha da katlanıyor. Günde 17-18 saate varan çalışmam yine de beni tatmin etmiyor.
Anadolu buluşmalarında sütunlara sığmayacak karşılaşma anıları biriktiriyorum. Bunlardan beni en çok etkileyenlerden birini paylaşmadan geçemeyeceğim.
19 Şubat Çarşamba günü Afyona giderken, Emirdağ, Çay, Şuhut üzerinden bir yay çizmemizi önerdiler. Tamam deyip yola çıktık. Arada bir belde daha vardı. Geç kalmayı göze alarak mutlak buraya da uğramalıyız dediklerinde yüzlerinde hayır derseniz kesinlikle olmaz ifadesini görünce elbette dedik. Sultan Dağları eteğinde 3 bin nüfuslu Karaadilli beldesine girdik. Kasabanın meydanı silme kadın doluydu. Ellerinde bayraklar olağanüstü bir coşku içindeydiler. Erkekler meydana giremeyince iki taraftaki yükseltilerde mitinge kenardan katıldılar.
***
Orta Anadolunun klasik kadın giysileri içinde 15inden 85ine kadar onlarca kadına hitap ederken içimden gelen coşkuyla şöyle seslendim:
Bu memleket için, sizler için, 5 yıl değil 50 yıl da yatılır...
Kadınlar sık sık sözümü kesip bağırıyorlardı:
Mustafa Kemalin askerleriyiz... Kendilerine gemi liman, halka din iman... Yurtseverlere özgürlük...
Erkekler de biraz kenarda, onların coşkusuna ayak uyduramamanın ezikliği ama mitinge katılmanın heyecanıyla sloganlara el çırparak katılıyorlardı.
Açıkhava toplantısının sonrasında hemen yandaki kahvede haşhaşlı ekmekle çay içerken dışarıdan kadınların sesleri yükseliyordu:
Balbay halaya... Balbay halaya...
Çayı yudumlayıp aralarına katıldım.
Kasabadan bizi uğurlayıncaya dek coşkularını eksik etmediler.
Bir kez daha inandım ki; kadınların arkasında durduğu hiçbir istek susturulamaz, unutturulamaz, geri çevrilemez.