PeriKızı
Moderatör
-
- Üyelik Tarihi
- 22 May 2019
-
- Mesajlar
- 8,671
-
- MFC Puanı
- 26,804
Evvel zaman içinde, küçük bir şehrin küçük bir köyünde, bir kadın, iki kızıyla birlikte yaşıyordu. Kızlarının isimleri, Kar Beyazı ve Kırmızı Güldü. Kar Beyazı çekingen ve iyi kalpli, Kırmızı Gül de enerji dolu ve oyunbazdı. Her zaman, yapabileceği yeni yaramazlıkları düşünürdü.
Anne:
Dikkat et Gül, acele etme!
Gül:
Ben iyiyim anne, beni merak etme ah!
Kar Beyazı:
ahaha! Sana söyledik!
Kar Beyazı ve Kırmızı Gül, annelerine günlük işlerinde her zaman yardımcı olurdu. Gün biterken, anneleri onlara masallar anlatırdı. Kış başlayıncaya dek, normal ve rutin bir yaşamları vardı. Kışın her şey, ilginç bir hal aldı. Bir gece Bayan Beyaz, kızlarına masal okuyordu. Kapının çalındığını duydular. Üçü de kapı sesiyle irkildi. Kapıya gerginlikle baktılar. Kapıda kimin olduğunu düşünerek, endişelendiler.
Anne:
Merak etmeyin canlarım, sadece yol sormak isteyen bir gezgin olmalı. Hemen gidip bakarım.
Kar Beyazı:
Hayır anne, ben bakacağım! AA ah! Hayııır!
Evdeki herkes hep bir ağızdan bağırmaya başladı.
Anne:
Aman Tanrım bu da ne!
Gül:
Aman Tanrım bu da ne!
Ayı:
Lütfen, bağırmayı kesin. Ben bir ayıyım sadece. Sessiz olun lütfen, kulaklarım ağrıyor. Sadece yardıma ihtiyacım var. Üşüdüm ve karnım aç.
Ayı konuşunca herkes bağırmayı kesti. Diğer ayılar gibi değildi, çok yumuşak bir sesi vardı.
Anne:
Özür dileriz, lütfen içeri gel.
Üçü ona baktı ve içeri girmesine izin verdiler.
Kar Beyazı:
Her yerin kar olmuş, dur temizlemeye yardım edeyim.
Ayı:
Ah yapmayın lütfen, durun, ah hayır, ikiniz ne kadar kötüsünüz, hayır, ah hayır. Ahahah!
Anne:
Tamam, yeter bu kadar kızlar. Sıcak bir şeyler içsin. Ona bir battaniye getir Gül!
O gece aralarında bir dostluk oluştu. Ve dostlukları, kış boyunca sürdü. Her gün ayı evlerine geliyor, onlara hediyeler getiriyordu. Şömineden yayılan sıcaklığı paylaşıyorlar, ayıya masallar okuyorlardı. İkisi de arkadaşlarını seviyorlardı. Zaman geçti ve kış mevsimi sona erdi. Artık ayının gitmesi gerekiyordu.
Ayı:
Eğer sihir yapılmamış olsa, sizinle tanışamayacaktım.
Gül:
Ne demek istiyorsun, ne sihri? Gitmek zorunda değilsin, bizimle kalabilirsin.
Ayı:
Ah, gitmek zorundayım. Yaptığınız her şey için teşekkür ediyorum. Ama kış bittiği için artık, gitmek zorundayım.
Sonra, evden ayrıldı. Çok sevdiği arkadaşlarını, geride bıraktı. Birkaç gün sonra Kar Beyazı ve Kırmızı Gül, ormanda yürüyor, meyve ve odun topluyordu. Birdenbire, ilerden garip çığlıklar duydular.
Cüce:
uuu, aaah!
Sesleri takip ettiler ve garip bir şeyle karşılaştılar. Bir cücenin, uzun sakalı, düşmüş bir ağacın altına sıkışmıştı. Öfke içinde zıplayıp duruyordu. Bağırıyordu.
Cüce:
Ah, dandik sakal! Lanet olası ağaç! İkiniz, bakıp durmayın! Hemen buraya gelin ve bana yardım edin!
Eşyalarını bıraktılar, birlikte, ağacı kaldırmaya çalıştılar. Ellerinden geldiğince yerinden oynatmaya çalıştılar. Tüm güçleriyle, çabaladılar. Sonra, ikisi de pes etti. Ama birden, Kırmızı Gülün aklına bir fikir geldi. Cüce zıplayıp durmaya devam etti. Ta ki Kırmızı Gülün elindeki şeyi görünceye kadar.
Cüce:
Hayır, dur! Hey! Sen ne yapmaya çalışıyorsun öyle? Hayır, Dur! Hayır! Benim güzel sakalım!
Cücenin hareketleri, kızları eğlendirdi. Ona, yardım etmişlerdi. Ama Cüce onlara kızıyordu. Ormanın derinliklerine doğru yürürken, onlara bağırmayı sürdürdü. Yardımları için onlara teşekkür bile etmedi.
Ertesi gün, kızlar nehir kenarında yürüyüş yapmaya karar verdi. Tanıştıkları o Cücenin kesik ve acı çığlıklarını, yine duydular.
Cüce:
uaaah! Ah!
Kız kardeşler, yine ona yardım etmek için koştu. Bu sefer, sakalı büyük bir balığın ağzına sıkışmıştı.
Cüce:
uah! Ah! Aaa! Seni sersem balık, bu ne cüret böyle!
Kar Beyazı:
ahahah! Yine nasıl bir belaya bulaştın?
Cüce:
Bu korkunç balığın, beni suya düşürmeye çalıştığını görmüyor musunuz? Yardım edin!
Kar Beyazı ve Kırmızı Gül, yine ona yardım etmeye karar verdi.
Kar Beyazı:
Bu mücadeleyi kazanamayız, hepimiz suya düşüp boğulacağız!
Kırmızı Gül:
Daha fazla tutamıyorum, sakalını keseceğim!
Cüce:
Neden, neden! Sakalımla derdin ne? Arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım? Sizi aptal kızlar!
İki kız kardeş, eğlendi ve gülmeye başladı. Ama sonra, bir ses duydular. Arkalarındaki büyük bir kayanın üstünde, genç bir adam, dümdüz yatıyordu. Alnında bir yara vardı.
Kar Beyazı:
Hey, sen kimsin? Burada ne arıyorsun?
Adam:
Ben, Prens Adam. Erkek kardeşim Josephi arıyorum. Kendisi kış mevsiminden beri kayıp.
Kar Beyazı:
Ah, ben Kar Beyazı. Bu da kız kardeşim Kırmızı Gül. Bulmana yardım edebilir miyiz?
Prens:
O, bir çuval mücevherle, ormanda yürüyüşe çıkmıştı. Ama, yolda kayboldu. Az önce, benzeri bir mücevher çuvalı taşıyan, bir yaratık gördüm. Onun peşine düştüm. Ama sihir yaptı ve sihir yüzünden önümü göremedim. Düştüm ve başımı bu kayaya çarptım.
Kar Beyazı:
Bunu duyduğuma üzüldüm, sana yardım edebiliriz.
Kızlar, Prense yardım edeceklerine söz verince, Prens rahatladı. Ama tam da o anda, üçü de yüksek bir kükreme sesi duydular. Arkalarındaki ormanın derinliklerinden geliyordu.
Cüce:
İmdat!
Üçü birden, atın üstüne atladığı gibi çığlığın geldiği yere doğru, dört nala gittiler. Cüceyi, bir mağaradan çıkarken gördüler. Cücenin peşinde bir ayı vardı.
Cüce:
Rahat bırak beni! İmdat!
Kar Beyazı:
ah, bu bizim arkadaşımız, Ayı! Neden Cücenin peşinden koşuyor?
Prens, kılıcını çıkardı ve Ayı ile Cüceye doğru yürümeye başladı.
Prens:
Kızlar, siz burada bekleyin. Kardeşimin mücevher çuvalıyla gördüğüm yaratık, buydu. Yaptıklarının cezasını çekmeli.
Kırmızı Gül:
Dikkatli ol!
Cüce:
Beni rahat bırak! Al, istediğin mücevherleri al ve git! Hadi!
Ayı:
Yaptığın sihrin, beni ne hale düşürdüğüne bak! Sadece mücevheri vermen, yetmez!
Prens:
Bunu bana bırak, arkadaşım! O Cüce, benim!
Cüce:
Bu kadar aptallık, yeter! Benim gerçek halimi göstermenin zamanı geldi. Ahahaha! Beni yenebileceğini mi düşünüyorsun? Şimdi bedelini hepiniz, ödeyeceksiniz.
Kırmızı Gül:
Ah, vay canına!
Prens:
Çabuk ol Gül! Kılıçlarım, bana kılıcımı fırlat!
Ayı:
Sakalını kesmelisin! Sakalını kes! Tüm gücünün kaynağı, sakalı. Hemen yap!
Cüce, canavar biçimine dönüşünce, Kar Beyazı, elinde makasıyla ona koştu. Kırmızı Gül, kılıca doğru hamle yaptı.
Cüce:
Aptal kız! Seni bağışlayacağımı mı sanıyorsun? Ahahahaha!
Kar Beyazı:
Ah, hayır! Kırmızı, Prens, alın!
Cüce:
Hayır!
Prens Adam, kılıcını dikkatle fırlattı ve kılıç, cücenin sakalını neredeyse kökünden kesti. Kesilen sakalı yere düştü ve cüce bir anda küçülmeye başladı. Birden, ayı da yakışıklı bir prense dönüştü. Prens Adamın erkek kardeşi, Prens Josephti. Prens Adam, erkek kardeşine baktı ve ona uzun uzun sarılmak için koştu.
Kırmızı Gül:
Oh!
Prens Adam:
Seni çok özledim kardeşim, çok çok uzun zaman oldu.
Prens Joseph:
Ben de seni özledim kardeşim. Kötü kalpli Cüce, mücevherlerimi çaldı ve bana büyü yaptı. Kar Beyazı ve Kırmızı Güle yaptıkları için ne kadar teşekkür etsem azdır.
Prens Joseph, kız kardeşlerin ona gösterdiği nezaketten söz etti. Aynı şekilde Prens Adam da İkisi de kız kardeşlere aşık oldu. Kız kardeşlerde de bu aşk, karşılık buldu. Krallığın en uzun süren düğününde, Kar Beyaz Prens adam ile, Kırmızı Gül de Prens Joseph ile evlendi.
Kar Beyazı ve Kırmızı Gül, başta ayıdan korkmuştu. Ama sonra, ayının dış görünümünün ötesine baktılar. Bu bize, bir kişinin gerçek benliğinin, kalbinde olduğunu, iyiliklerin ve sevginin, dünyanın size yapabileceği her büyüyü bozabileceğini anlatıyor.
Anne:
Dikkat et Gül, acele etme!
Gül:
Ben iyiyim anne, beni merak etme ah!
Kar Beyazı:
ahaha! Sana söyledik!
Kar Beyazı ve Kırmızı Gül, annelerine günlük işlerinde her zaman yardımcı olurdu. Gün biterken, anneleri onlara masallar anlatırdı. Kış başlayıncaya dek, normal ve rutin bir yaşamları vardı. Kışın her şey, ilginç bir hal aldı. Bir gece Bayan Beyaz, kızlarına masal okuyordu. Kapının çalındığını duydular. Üçü de kapı sesiyle irkildi. Kapıya gerginlikle baktılar. Kapıda kimin olduğunu düşünerek, endişelendiler.
Anne:
Merak etmeyin canlarım, sadece yol sormak isteyen bir gezgin olmalı. Hemen gidip bakarım.
Kar Beyazı:
Hayır anne, ben bakacağım! AA ah! Hayııır!
Evdeki herkes hep bir ağızdan bağırmaya başladı.
Anne:
Aman Tanrım bu da ne!
Gül:
Aman Tanrım bu da ne!
Ayı:
Lütfen, bağırmayı kesin. Ben bir ayıyım sadece. Sessiz olun lütfen, kulaklarım ağrıyor. Sadece yardıma ihtiyacım var. Üşüdüm ve karnım aç.
Ayı konuşunca herkes bağırmayı kesti. Diğer ayılar gibi değildi, çok yumuşak bir sesi vardı.
Anne:
Özür dileriz, lütfen içeri gel.
Üçü ona baktı ve içeri girmesine izin verdiler.
Kar Beyazı:
Her yerin kar olmuş, dur temizlemeye yardım edeyim.
Ayı:
Ah yapmayın lütfen, durun, ah hayır, ikiniz ne kadar kötüsünüz, hayır, ah hayır. Ahahah!
Anne:
Tamam, yeter bu kadar kızlar. Sıcak bir şeyler içsin. Ona bir battaniye getir Gül!
O gece aralarında bir dostluk oluştu. Ve dostlukları, kış boyunca sürdü. Her gün ayı evlerine geliyor, onlara hediyeler getiriyordu. Şömineden yayılan sıcaklığı paylaşıyorlar, ayıya masallar okuyorlardı. İkisi de arkadaşlarını seviyorlardı. Zaman geçti ve kış mevsimi sona erdi. Artık ayının gitmesi gerekiyordu.
Ayı:
Eğer sihir yapılmamış olsa, sizinle tanışamayacaktım.
Gül:
Ne demek istiyorsun, ne sihri? Gitmek zorunda değilsin, bizimle kalabilirsin.
Ayı:
Ah, gitmek zorundayım. Yaptığınız her şey için teşekkür ediyorum. Ama kış bittiği için artık, gitmek zorundayım.
Sonra, evden ayrıldı. Çok sevdiği arkadaşlarını, geride bıraktı. Birkaç gün sonra Kar Beyazı ve Kırmızı Gül, ormanda yürüyor, meyve ve odun topluyordu. Birdenbire, ilerden garip çığlıklar duydular.
Cüce:
uuu, aaah!
Sesleri takip ettiler ve garip bir şeyle karşılaştılar. Bir cücenin, uzun sakalı, düşmüş bir ağacın altına sıkışmıştı. Öfke içinde zıplayıp duruyordu. Bağırıyordu.
Cüce:
Ah, dandik sakal! Lanet olası ağaç! İkiniz, bakıp durmayın! Hemen buraya gelin ve bana yardım edin!
Eşyalarını bıraktılar, birlikte, ağacı kaldırmaya çalıştılar. Ellerinden geldiğince yerinden oynatmaya çalıştılar. Tüm güçleriyle, çabaladılar. Sonra, ikisi de pes etti. Ama birden, Kırmızı Gülün aklına bir fikir geldi. Cüce zıplayıp durmaya devam etti. Ta ki Kırmızı Gülün elindeki şeyi görünceye kadar.
Cüce:
Hayır, dur! Hey! Sen ne yapmaya çalışıyorsun öyle? Hayır, Dur! Hayır! Benim güzel sakalım!
Cücenin hareketleri, kızları eğlendirdi. Ona, yardım etmişlerdi. Ama Cüce onlara kızıyordu. Ormanın derinliklerine doğru yürürken, onlara bağırmayı sürdürdü. Yardımları için onlara teşekkür bile etmedi.
Ertesi gün, kızlar nehir kenarında yürüyüş yapmaya karar verdi. Tanıştıkları o Cücenin kesik ve acı çığlıklarını, yine duydular.
Cüce:
uaaah! Ah!
Kız kardeşler, yine ona yardım etmek için koştu. Bu sefer, sakalı büyük bir balığın ağzına sıkışmıştı.
Cüce:
uah! Ah! Aaa! Seni sersem balık, bu ne cüret böyle!
Kar Beyazı:
ahahah! Yine nasıl bir belaya bulaştın?
Cüce:
Bu korkunç balığın, beni suya düşürmeye çalıştığını görmüyor musunuz? Yardım edin!
Kar Beyazı ve Kırmızı Gül, yine ona yardım etmeye karar verdi.
Kar Beyazı:
Bu mücadeleyi kazanamayız, hepimiz suya düşüp boğulacağız!
Kırmızı Gül:
Daha fazla tutamıyorum, sakalını keseceğim!
Cüce:
Neden, neden! Sakalımla derdin ne? Arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım? Sizi aptal kızlar!
İki kız kardeş, eğlendi ve gülmeye başladı. Ama sonra, bir ses duydular. Arkalarındaki büyük bir kayanın üstünde, genç bir adam, dümdüz yatıyordu. Alnında bir yara vardı.
Kar Beyazı:
Hey, sen kimsin? Burada ne arıyorsun?
Adam:
Ben, Prens Adam. Erkek kardeşim Josephi arıyorum. Kendisi kış mevsiminden beri kayıp.
Kar Beyazı:
Ah, ben Kar Beyazı. Bu da kız kardeşim Kırmızı Gül. Bulmana yardım edebilir miyiz?
Prens:
O, bir çuval mücevherle, ormanda yürüyüşe çıkmıştı. Ama, yolda kayboldu. Az önce, benzeri bir mücevher çuvalı taşıyan, bir yaratık gördüm. Onun peşine düştüm. Ama sihir yaptı ve sihir yüzünden önümü göremedim. Düştüm ve başımı bu kayaya çarptım.
Kar Beyazı:
Bunu duyduğuma üzüldüm, sana yardım edebiliriz.
Kızlar, Prense yardım edeceklerine söz verince, Prens rahatladı. Ama tam da o anda, üçü de yüksek bir kükreme sesi duydular. Arkalarındaki ormanın derinliklerinden geliyordu.
Cüce:
İmdat!
Üçü birden, atın üstüne atladığı gibi çığlığın geldiği yere doğru, dört nala gittiler. Cüceyi, bir mağaradan çıkarken gördüler. Cücenin peşinde bir ayı vardı.
Cüce:
Rahat bırak beni! İmdat!
Kar Beyazı:
ah, bu bizim arkadaşımız, Ayı! Neden Cücenin peşinden koşuyor?
Prens, kılıcını çıkardı ve Ayı ile Cüceye doğru yürümeye başladı.
Prens:
Kızlar, siz burada bekleyin. Kardeşimin mücevher çuvalıyla gördüğüm yaratık, buydu. Yaptıklarının cezasını çekmeli.
Kırmızı Gül:
Dikkatli ol!
Cüce:
Beni rahat bırak! Al, istediğin mücevherleri al ve git! Hadi!
Ayı:
Yaptığın sihrin, beni ne hale düşürdüğüne bak! Sadece mücevheri vermen, yetmez!
Prens:
Bunu bana bırak, arkadaşım! O Cüce, benim!
Cüce:
Bu kadar aptallık, yeter! Benim gerçek halimi göstermenin zamanı geldi. Ahahaha! Beni yenebileceğini mi düşünüyorsun? Şimdi bedelini hepiniz, ödeyeceksiniz.
Kırmızı Gül:
Ah, vay canına!
Prens:
Çabuk ol Gül! Kılıçlarım, bana kılıcımı fırlat!
Ayı:
Sakalını kesmelisin! Sakalını kes! Tüm gücünün kaynağı, sakalı. Hemen yap!
Cüce, canavar biçimine dönüşünce, Kar Beyazı, elinde makasıyla ona koştu. Kırmızı Gül, kılıca doğru hamle yaptı.
Cüce:
Aptal kız! Seni bağışlayacağımı mı sanıyorsun? Ahahahaha!
Kar Beyazı:
Ah, hayır! Kırmızı, Prens, alın!
Cüce:
Hayır!
Prens Adam, kılıcını dikkatle fırlattı ve kılıç, cücenin sakalını neredeyse kökünden kesti. Kesilen sakalı yere düştü ve cüce bir anda küçülmeye başladı. Birden, ayı da yakışıklı bir prense dönüştü. Prens Adamın erkek kardeşi, Prens Josephti. Prens Adam, erkek kardeşine baktı ve ona uzun uzun sarılmak için koştu.
Kırmızı Gül:
Oh!
Prens Adam:
Seni çok özledim kardeşim, çok çok uzun zaman oldu.
Prens Joseph:
Ben de seni özledim kardeşim. Kötü kalpli Cüce, mücevherlerimi çaldı ve bana büyü yaptı. Kar Beyazı ve Kırmızı Güle yaptıkları için ne kadar teşekkür etsem azdır.
Prens Joseph, kız kardeşlerin ona gösterdiği nezaketten söz etti. Aynı şekilde Prens Adam da İkisi de kız kardeşlere aşık oldu. Kız kardeşlerde de bu aşk, karşılık buldu. Krallığın en uzun süren düğününde, Kar Beyaz Prens adam ile, Kırmızı Gül de Prens Joseph ile evlendi.
Kar Beyazı ve Kırmızı Gül, başta ayıdan korkmuştu. Ama sonra, ayının dış görünümünün ötesine baktılar. Bu bize, bir kişinin gerçek benliğinin, kalbinde olduğunu, iyiliklerin ve sevginin, dünyanın size yapabileceği her büyüyü bozabileceğini anlatıyor.