- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 9 Haz 2015
-
- Mesajlar
- 12,474
-
- MFC Puanı
- 1,810
Kâmil bir Müslümanın vasıfları nelerdir?
Allahtan korkan bir müminin, bir Müslümânın, yani iyi bir insanın vasıfları nelerdir? Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden çıkan netîceleri özetleyecek olursak, Allahtan korkan bir kimse, Onun emirlerini yapmaya, yasaklarından sakınmaya titizlikle çalışır. Yaptığı kusûrlara tevbe eder. Herkese iyilik eder. Her iyiliği Allah için yapar... Allahü teâlânın her ân kendisini gördüğünü ve yaptıklarını, hattâ kalbinden geçenleri bile bildiğini düşünerek hiç kötülük yapmaz. Onun emirlerine sarılır, yasaklarından kaçar. Hiç kimseye kötülük yapmaz; kötü kimselere de nasîhat verir, onlara uymaz. Kimsenin mâlına, cânına, nâmûsuna göz dikmez. Kendine kötülük yapanlara sabreder. Çalışırken, alışveriş ederken, kimsenin hakkını yemez...
MÜSLÜMÂNLIĞIN GAYESİ NEDİR?
Arkadaşlarını sever ve kendisini sevdirir. Kimseye sert davranmaz. Cömert olur. Mâlı ve mevkıi herkese iyilik etmek için ister. Zararlı ve hattâ faydasız bir şey söylemez. Sözünün eri olur. Küçüklerine merhametli ve şefkatli olur. Misâfirlerine ikrâm eder. Kimseyi çekiştirmez. Keyfi, zevki peşinde koşmaz.
Riyakârlık, ikiyüzlülük yapmaz. Ucup sâhibi olmaz, yanî kendisini beğenmez ve kibirlenmez. Allahtan korkanlar kendilerine, âilelerine, milletlerine, ülkelerine ve devletlerine faydalı olurlar. Hattâ bunların bütün Müslümânlara ve tüm insanlara faydaları dokunur.
Zâten Müslümânlığın gayesi nedir? diye bir suâl soracak olursak, özet olarak şöyle cevaplandırabiliriz: İnsanları, İslâm-ı hakîkî üzere yaşatıp onların îmân-ı kâmil ile bu dünyâdan göçmelerini sağlamak ve Cennette ebedî saâdete erişmelerini temîn etmektir.
Yine İslâm dîninin gâyesinin, beş şeyi (yanî dîni, aklı, nesli, bedeni/canı ve malı) korumak olduğu bildirilmiştir. Bütün Peygamberler, ümmetlerine bildirdikleri emir ve yasaklarda, dâimâ bu beş şeyi gözetmişlerdir. Tabii ki bu Peygamberler, bu emir ve yasakları, kendiliklerinden değil, Allahü teâlâ nâmına, Onun emriyle bildirmişlerdir. Bu beş esâsın gâyesi de, îmânı muhâfaza ederek Müslümân olarak ölmektir. Kurân-ı kerîmde mealen buyuruluyor ki: Ancak Müslümân olarak cân veriniz! [Âl-i İmrân (3), 102]
Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, râhatlık ve saâdet menbaı olan İslâm dînini gönderdi. En son, en mükemmel dîn, İslâm dînidir. Aslında Hazret-i Âdem aleyhisselâmdan Peygamber Efendimize gelinceye kadar dîn tektir, o da tevhîd dîni olan İslâmiyettir. [Diğer dînler, maalesef kötü insanlar tarafından değiştirilmiştir.]
Müslümân olsun, kâfir olsun, herhangi bir insan, bilerek veya bilmeyerek İslâmiyete uygun yaşarsa, dünyâda hiç sıkıntı çekmez; râhat ve neşe içerisinde yaşar. Avrupada ve Amerikada İslâmiyete uygun olarak çalışan kâfirler, böyle râhat ediyorlar. Fakat kâfirlere âhirette hiç sevâp ve mükâfât verilmez. Böyle çalışan, eğer Müslümân olur ise, âhirette de sonsuz saâdete kavuşacaktır.
HUZURLU OLMAK İÇİN...
İslâma tâm uyan tâm huzûrlu olur. İslâmiyet, insanların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmaları için ihsân edilmiştir. Ama insanın itikâdda ve amelde noksânı olursa huzûrsuz olabilir. İslâm, huzûrlu olmaya yeterli mi? diye bir suâl sorulacak olursa, elbette yeter deriz. Yetmez diyen, hâşâ, Allahü teâlâ, dînini eksik göndermiştir demiş olur, Ona kusûr isnâd etmiş olur. Cenâb-ı Hak, Kurân-ı hakîminde, ... Bugün size dîninizi ikmâl ettim, üzerinizdeki nimetimi tamâmladım ve size dîn olarak İslâma râzı oldum, size dîn olarak İslâmı seçtim... [Mâide, 3] buyurmuştur.
Sevgili Peygamberimiz de buyurmuştur ki:
Mümin olmadıkça Cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de [kâmil] mümin olamazsınız... [Müslim]
Allah indinde en sevgili kimseler, ahlâkça en güzel olanlardır. Bunlar, başkaları ile ülfet ederler, kendileri ile de kolayca ülfet olunur. Allahü teâlânın sevmediği kimseler ise, laf taşıyanlar, kusûr araştıranlar, iki kişinin arasını açanlardır. [Hatîb Bağdâdî]
MÜSLÜMÂNLIĞIN GAYESİ NEDİR?
Arkadaşlarını sever ve kendisini sevdirir. Kimseye sert davranmaz. Cömert olur. Mâlı ve mevkıi herkese iyilik etmek için ister. Zararlı ve hattâ faydasız bir şey söylemez. Sözünün eri olur. Küçüklerine merhametli ve şefkatli olur. Misâfirlerine ikrâm eder. Kimseyi çekiştirmez. Keyfi, zevki peşinde koşmaz.
Riyakârlık, ikiyüzlülük yapmaz. Ucup sâhibi olmaz, yanî kendisini beğenmez ve kibirlenmez. Allahtan korkanlar kendilerine, âilelerine, milletlerine, ülkelerine ve devletlerine faydalı olurlar. Hattâ bunların bütün Müslümânlara ve tüm insanlara faydaları dokunur.
Zâten Müslümânlığın gayesi nedir? diye bir suâl soracak olursak, özet olarak şöyle cevaplandırabiliriz: İnsanları, İslâm-ı hakîkî üzere yaşatıp onların îmân-ı kâmil ile bu dünyâdan göçmelerini sağlamak ve Cennette ebedî saâdete erişmelerini temîn etmektir.
Yine İslâm dîninin gâyesinin, beş şeyi (yanî dîni, aklı, nesli, bedeni/canı ve malı) korumak olduğu bildirilmiştir. Bütün Peygamberler, ümmetlerine bildirdikleri emir ve yasaklarda, dâimâ bu beş şeyi gözetmişlerdir. Tabii ki bu Peygamberler, bu emir ve yasakları, kendiliklerinden değil, Allahü teâlâ nâmına, Onun emriyle bildirmişlerdir. Bu beş esâsın gâyesi de, îmânı muhâfaza ederek Müslümân olarak ölmektir. Kurân-ı kerîmde mealen buyuruluyor ki: Ancak Müslümân olarak cân veriniz! [Âl-i İmrân (3), 102]
Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, râhatlık ve saâdet menbaı olan İslâm dînini gönderdi. En son, en mükemmel dîn, İslâm dînidir. Aslında Hazret-i Âdem aleyhisselâmdan Peygamber Efendimize gelinceye kadar dîn tektir, o da tevhîd dîni olan İslâmiyettir. [Diğer dînler, maalesef kötü insanlar tarafından değiştirilmiştir.]
Müslümân olsun, kâfir olsun, herhangi bir insan, bilerek veya bilmeyerek İslâmiyete uygun yaşarsa, dünyâda hiç sıkıntı çekmez; râhat ve neşe içerisinde yaşar. Avrupada ve Amerikada İslâmiyete uygun olarak çalışan kâfirler, böyle râhat ediyorlar. Fakat kâfirlere âhirette hiç sevâp ve mükâfât verilmez. Böyle çalışan, eğer Müslümân olur ise, âhirette de sonsuz saâdete kavuşacaktır.
HUZURLU OLMAK İÇİN...
İslâma tâm uyan tâm huzûrlu olur. İslâmiyet, insanların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmaları için ihsân edilmiştir. Ama insanın itikâdda ve amelde noksânı olursa huzûrsuz olabilir. İslâm, huzûrlu olmaya yeterli mi? diye bir suâl sorulacak olursa, elbette yeter deriz. Yetmez diyen, hâşâ, Allahü teâlâ, dînini eksik göndermiştir demiş olur, Ona kusûr isnâd etmiş olur. Cenâb-ı Hak, Kurân-ı hakîminde, ... Bugün size dîninizi ikmâl ettim, üzerinizdeki nimetimi tamâmladım ve size dîn olarak İslâma râzı oldum, size dîn olarak İslâmı seçtim... [Mâide, 3] buyurmuştur.
Sevgili Peygamberimiz de buyurmuştur ki:
Mümin olmadıkça Cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de [kâmil] mümin olamazsınız... [Müslim]
Allah indinde en sevgili kimseler, ahlâkça en güzel olanlardır. Bunlar, başkaları ile ülfet ederler, kendileri ile de kolayca ülfet olunur. Allahü teâlânın sevmediği kimseler ise, laf taşıyanlar, kusûr araştıranlar, iki kişinin arasını açanlardır. [Hatîb Bağdâdî]