Selamun Aleykum
Sabahleyin kalktığımızda alt beynimiz kahvaltı yapmak istiyorum diyor. Bakın sahur bu açıdan çok önemli. Sahur alt beynimizi yönetebilmemiz açısından çok önemli. Sahur yapılmadan oruç tutulduğunda alt beyin hadi bakalım kahvaltı yapalım diyor. Diyelim ki her sabah 9 da biz kahvaltı yapmaya alışığız. Sindirim sistemimiz otomatik olarak çalışmaya başlıyor. Alt beyin üst beyine sormadan hemen sindirim sistemine çalış komutunu veriyor. Çünkü alışmış o saatte yemek yemeğe. Ve hemen sabahleyin kalktığımızda açlığında ötesinde midemizde bir kazıntıyla uyanıyoruz. Çünkü sabahleyin kahvaltı vaktimiz geçmiş. Ama biz kahvaltı yapmıyoruz.
Öğlen geliyor yine bir kazıntı. Öglenleyin yemek de yok. Gün içerisinde su kaybettik, su ihtiyacımız var. hayır su da yok. Ne dedik; İhtiyaçların karşılanması nedeniyle hazza ulaşmak. Ve onun hazza ulaşmasına mani oluyoruz.
Biraz serbest gezmek, dolaşmak istiyor. Hayır bu da yok. Oruçluyuz çünkü, halimize, tavrımıza, konuşmalarımıza, bakışlarımıza dikkat etmek zorundayız. Aksi takdirde akşama elimizde kalan açlık ve susuzluk olur. Biz ise bunun ötesine geçmek istiyoruz.
Alt beyin anlayamıyor. Neden böyle yapıyoruz? Bu bir, iki, üç, tekrar edip duruyor. Altbeyin yine yarın sabah kalktığımızda tekrar sindirim sistemine emir veriyor. Hadi hazırlan birazdan kahvaltıya oturacağız. Hayır kahvaltı yok sana. Yine öğlen vakti ayni şey yine yok. Yine yok. Yine yok.
Tabi ilk başta itiraz. O yoksunluk halini oldukça yoğun yaşıyoruz. Çünkü bedenimizi yöneten alt beynimizdir ağırlıklı olarak. Üst beynimizin bedenimiz üzerindeki kontrolü sınırlıdır. Ancak belli kas gruplarını üst beynimiz kontrol eder. Mesela yüzümüzde 12 tane kas varsa bunun 8 ini alt beynimiz kontrol eder, sadece 4 tanesini üst beynimiz kontrol eder. Dolayısıyla mimiklerimizi kontrol etme sürecinde alt beynimiz çok belirleyicidir. Eğer gülümseme isteği gelmiyorsa bu yüzümüze yansır. İçimzde bir öfke varsa bu yüzümüze yansır.
Ya da diyelim ki o anda çocuğumuza karşı ciddi bir duruş sergilemek istiyoruz veya çevremizdekilere karşı, altbeynimiz bunun ciddiyetinin çok farkında değilse o yüzümüze yansır. Çünkü o kaslar harekete geçmez. Üstbeyin emir verir ciddi bir ifadeye bürün diye. Fakat altbeyin o emri dinlemez. Dolayısıyla karşımızdaki insanda o etkiyi oluşturamayız biz.
Oruç alt beynimizi terbiye etme konusunda harikulade bir araç. Bir paket program. Herşey düşünülmüş ekstra bir şeye gerek yok. Fakat burada usule hürmet edeceğiz. Eğer orucu hayatının bir parçası haline getirirsen bir müddet sonra alt beyinde çok ciddi bir duygu eğitimi söz konusu olmaya başlıyor.
Üç ayların girmesiyle beraber oruca ağırlık verilmesi, özellikle de Recep ayında orucun yoğun olarak tavsiye edilmesinin altında yatan en önemli sebeplerden bir tanesi bu.
Tabi bunu yaparken hergün oruç tutmuyoruz. Özellikle de nafile oruçlarda. Genelliklealt beyin bir müddet sonra o uyarıcının varlığına ve yokluğuna uyum sağlama eğilimi içerisine girer. Dolayısıyla orucun çok düzenli bir şekilde değil de bir tutulup bir tutulmaması beyni şaşırtıyor.
Beyin tam oruçsuzluğa alışıyor. Oh diyor tamam bugün kahvaltı gelecek diyor. Fakat bakıyor o gün oruç var kahvaltı yok.
Ki Allahın Resulünün hayatına baktığımız zamanda her ne kadar belirli zamanlarda tutulan oruçlar olmakla birlikte bazen hiç oruç tutmayacakmış gibi davranırdı. Bazen de hiç bozmayacakmış gibi davranırdı. Bazen pazartesi, perşembe oruç tutardı. Bazende cuma günü oruç tutardı. Hadisi Şeriflerde öyle görüyoruz. İşte bu alt beyini şaşırtmaya yönelik. Alıtbeyin alışmasın diye. Çünkü altbeyin alıştığı zaman kendini ona göre ayarlıyor. O zaman o terbiyenin onun üzerindeki etkisi azalıyor.
Dolayısıyla bu günlerde oruca ağırlık vereceğiz. Altbeyini eğitme, terbiye etme konusunda, duygu eğitimi konusunda başka bir etkinlik, başka bir ibadet söz konusu değil.
Bununla beraber namaz, özellikle de gece namazları (teheccüd), günlerin uzadığı şu günlerde yatsı namazı, hatta erkekler için zorda olsa camiye gitmek. Sabah namazlarına kalkmak. Çoğu anne baba çocuklarına kıyamazlar. Halbuki altbeyini terbiye etme açısından harikulade bir araç sabah namazı. Tabi şefkatle, sevgiyle. Ama öte yandan kararlılıkla ve ciddiyetle yapılması gerekiyor.
Ve altbeyin şu soruyu soruyor; biz bütün bunları niçin yapıyoruz?
Sabahleyin kalkıyor okula gidiyor. Bunun somut kazanımları var. fakat söz konusu ibadetler söz konusu olduğunda pozitif bir geri dönüşüm söz konusu değil. Biz bunları niçin yapıyoruz diye soruyor. Bu ona anlamsız geliyor. Ama bir müddet sonra kişi bunu yapmaya devam ettikçe alt beyin bütün bu çabaların, bütün bu uğraşların belli bir amaca yönelik olduğunu birisinin takdirini kazanmaya yönelik olduğunu farketmeye başlıyor ve bu şekilde kişi alt beynine O nun varlığını anlatmış oluyor. Yaşantılar aracılığıyla.
İşte O nun varlığını anlatmayı başardığı andan itibaren alt beyinde O na boyun eğme, O nun koymuş olduğu kurallar çerçevesinde yaşama eğilimi içerisine giriyor. Dolayısıyla unutmuş olan alt beyine O nun varlığını bu yöntemlerle anlatacağız
Kaynak: cocukaile.net
Sabahleyin kalktığımızda alt beynimiz kahvaltı yapmak istiyorum diyor. Bakın sahur bu açıdan çok önemli. Sahur alt beynimizi yönetebilmemiz açısından çok önemli. Sahur yapılmadan oruç tutulduğunda alt beyin hadi bakalım kahvaltı yapalım diyor. Diyelim ki her sabah 9 da biz kahvaltı yapmaya alışığız. Sindirim sistemimiz otomatik olarak çalışmaya başlıyor. Alt beyin üst beyine sormadan hemen sindirim sistemine çalış komutunu veriyor. Çünkü alışmış o saatte yemek yemeğe. Ve hemen sabahleyin kalktığımızda açlığında ötesinde midemizde bir kazıntıyla uyanıyoruz. Çünkü sabahleyin kahvaltı vaktimiz geçmiş. Ama biz kahvaltı yapmıyoruz.
Öğlen geliyor yine bir kazıntı. Öglenleyin yemek de yok. Gün içerisinde su kaybettik, su ihtiyacımız var. hayır su da yok. Ne dedik; İhtiyaçların karşılanması nedeniyle hazza ulaşmak. Ve onun hazza ulaşmasına mani oluyoruz.
Biraz serbest gezmek, dolaşmak istiyor. Hayır bu da yok. Oruçluyuz çünkü, halimize, tavrımıza, konuşmalarımıza, bakışlarımıza dikkat etmek zorundayız. Aksi takdirde akşama elimizde kalan açlık ve susuzluk olur. Biz ise bunun ötesine geçmek istiyoruz.
Alt beyin anlayamıyor. Neden böyle yapıyoruz? Bu bir, iki, üç, tekrar edip duruyor. Altbeyin yine yarın sabah kalktığımızda tekrar sindirim sistemine emir veriyor. Hadi hazırlan birazdan kahvaltıya oturacağız. Hayır kahvaltı yok sana. Yine öğlen vakti ayni şey yine yok. Yine yok. Yine yok.
Tabi ilk başta itiraz. O yoksunluk halini oldukça yoğun yaşıyoruz. Çünkü bedenimizi yöneten alt beynimizdir ağırlıklı olarak. Üst beynimizin bedenimiz üzerindeki kontrolü sınırlıdır. Ancak belli kas gruplarını üst beynimiz kontrol eder. Mesela yüzümüzde 12 tane kas varsa bunun 8 ini alt beynimiz kontrol eder, sadece 4 tanesini üst beynimiz kontrol eder. Dolayısıyla mimiklerimizi kontrol etme sürecinde alt beynimiz çok belirleyicidir. Eğer gülümseme isteği gelmiyorsa bu yüzümüze yansır. İçimzde bir öfke varsa bu yüzümüze yansır.
Ya da diyelim ki o anda çocuğumuza karşı ciddi bir duruş sergilemek istiyoruz veya çevremizdekilere karşı, altbeynimiz bunun ciddiyetinin çok farkında değilse o yüzümüze yansır. Çünkü o kaslar harekete geçmez. Üstbeyin emir verir ciddi bir ifadeye bürün diye. Fakat altbeyin o emri dinlemez. Dolayısıyla karşımızdaki insanda o etkiyi oluşturamayız biz.
Oruç alt beynimizi terbiye etme konusunda harikulade bir araç. Bir paket program. Herşey düşünülmüş ekstra bir şeye gerek yok. Fakat burada usule hürmet edeceğiz. Eğer orucu hayatının bir parçası haline getirirsen bir müddet sonra alt beyinde çok ciddi bir duygu eğitimi söz konusu olmaya başlıyor.
Üç ayların girmesiyle beraber oruca ağırlık verilmesi, özellikle de Recep ayında orucun yoğun olarak tavsiye edilmesinin altında yatan en önemli sebeplerden bir tanesi bu.
Tabi bunu yaparken hergün oruç tutmuyoruz. Özellikle de nafile oruçlarda. Genelliklealt beyin bir müddet sonra o uyarıcının varlığına ve yokluğuna uyum sağlama eğilimi içerisine girer. Dolayısıyla orucun çok düzenli bir şekilde değil de bir tutulup bir tutulmaması beyni şaşırtıyor.
Beyin tam oruçsuzluğa alışıyor. Oh diyor tamam bugün kahvaltı gelecek diyor. Fakat bakıyor o gün oruç var kahvaltı yok.
Ki Allahın Resulünün hayatına baktığımız zamanda her ne kadar belirli zamanlarda tutulan oruçlar olmakla birlikte bazen hiç oruç tutmayacakmış gibi davranırdı. Bazen de hiç bozmayacakmış gibi davranırdı. Bazen pazartesi, perşembe oruç tutardı. Bazende cuma günü oruç tutardı. Hadisi Şeriflerde öyle görüyoruz. İşte bu alt beyini şaşırtmaya yönelik. Alıtbeyin alışmasın diye. Çünkü altbeyin alıştığı zaman kendini ona göre ayarlıyor. O zaman o terbiyenin onun üzerindeki etkisi azalıyor.
Dolayısıyla bu günlerde oruca ağırlık vereceğiz. Altbeyini eğitme, terbiye etme konusunda, duygu eğitimi konusunda başka bir etkinlik, başka bir ibadet söz konusu değil.
Bununla beraber namaz, özellikle de gece namazları (teheccüd), günlerin uzadığı şu günlerde yatsı namazı, hatta erkekler için zorda olsa camiye gitmek. Sabah namazlarına kalkmak. Çoğu anne baba çocuklarına kıyamazlar. Halbuki altbeyini terbiye etme açısından harikulade bir araç sabah namazı. Tabi şefkatle, sevgiyle. Ama öte yandan kararlılıkla ve ciddiyetle yapılması gerekiyor.
Ve altbeyin şu soruyu soruyor; biz bütün bunları niçin yapıyoruz?
Sabahleyin kalkıyor okula gidiyor. Bunun somut kazanımları var. fakat söz konusu ibadetler söz konusu olduğunda pozitif bir geri dönüşüm söz konusu değil. Biz bunları niçin yapıyoruz diye soruyor. Bu ona anlamsız geliyor. Ama bir müddet sonra kişi bunu yapmaya devam ettikçe alt beyin bütün bu çabaların, bütün bu uğraşların belli bir amaca yönelik olduğunu birisinin takdirini kazanmaya yönelik olduğunu farketmeye başlıyor ve bu şekilde kişi alt beynine O nun varlığını anlatmış oluyor. Yaşantılar aracılığıyla.
İşte O nun varlığını anlatmayı başardığı andan itibaren alt beyinde O na boyun eğme, O nun koymuş olduğu kurallar çerçevesinde yaşama eğilimi içerisine giriyor. Dolayısıyla unutmuş olan alt beyine O nun varlığını bu yöntemlerle anlatacağız
Kaynak: cocukaile.net