Rapunzel
MFC Üyesi
-
- Üyelik Tarihi
- 11 Mar 2015
-
- Mesajlar
- 5,320
-
- MFC Puanı
- -445
Kadınla İlgili 20 Kelimenin Anlamı ve Etimolojik Kökeni
Türk toplumunun cinsiyet kültürünü ve kadının toplumdaki yerini göstermesi açısından önemli. Türkçede değişik dönemlerde ortaya çıkmış kadın ile ilgili kelime ve tanımlamaların bazılarını sizler için derledik. Bu geniş çalışma alanını ciddiyetle ele alan ilk ve esasen hala tek araştırmacı 1961-1964 yılları arasında yayınladığı üç makale ile Türkolog Saadet Çağatay. Kendisini bu vesileyle bir kez daha sevgiyle anmış olalım.
1. Hatun
Katun şeklinde kullanılır. Bu kelime, hatun kelimesine dönüşerek Türkçeye girmiş. Soğdça xwatynden alıntı olduğu düşünülüyor. Soğdça, Orta Asyada Soğdların kullandıkları Hint-Avrupa dil ailesine bağlı, İran kökenli antik bir dil. Dokuzuncu yüzyıla kadar İpek yolu üzerinde konuşulan önemli dilllerden biri olan Soğdca, Soğdların gitgide daha çok Türklerle kaynaşmaları ve Türkçe konuşmaya başlamaları ile önemini kaybetmiş ve en sonunda tamamen kaybolmuş. Kelime, esasen han eşi anlamına geliyor. Osmanlıcada xatun, yüksek sınıf kadını, hanım anlamında saygı ve şerefi ifade eden sultan eşlerinin bir rütbesi olarak Farsçadan geçmiş. Zamanla han ile ilgisini kaybediyor ve anlam genişlemesine uğrayarak genel anlamda kadını ifade etmeye başlıyor.
2. Kadın
Aslında katın şeklinde kullanılır ve Soğdça xwaten kelimesinden gelir. Katın, hanımefendi, kraliçe, hanım manalarına gelir. Osmanlı saraylarında baş kadın, kadın efendi, saray kadınlarının ve sultan eşlerinin rütbeleridir. Anadoluda da bu manalar korunmuş.
3. Hanım
Han, eski Türk-Moğol topluluklarında hükümdar. Ulu insan, lider anlamları taşıyor. Moğolcada ve bazı Altay lehçelerinde Kan (Gan) olarak da söyleniyor. Arapçada melik, Farsçada şah, Latincede regis, İngilizcede king kelimesinin Türkçedeki karşılığı. Hanım, Türk toplumlarında kadın yönetici, kraliçe. Kanım şeklinde de söyleniyor. Türkler devlet yöneticilerini; Han ve Hanım, Moğollar Han ve Hatan (Kan hakan ve Katan hatun) olarak bir çift şeklinde ifade ederler. Hanım sözcüğünün türeyişine dair bir rivayet mevcut. Mete Han (Moğollar, Cengiz Han olduğunu söylerler) huzuruna gelip saygılarını sunan herkesin, kendisine Hanım şeklinde hitap ettiği bir ortamda, içeri giren eşini görünce İşte bu da benim Hanım der. O günden bu yana kadın yöneticilere Hanım denir. Saadet Çağatay makalesinde Farsça ev, aile demek olan hanuman kelimesinden gelmiş olabileceğini, sözcüğün 16. yüzyılda kullanıldığını gösteren belgeler olduğunu fakat kullanımının daha eski olup olmadığının araştırılmaya muhtaç olduğunu belirtir. Bugün hanım sözü, hatundan daha aşağı manada kullanılmaktadır der ve rütbe ya da mevkii olarak edebi ve yüksek dilde kullanılan hanımefendi tabirinin, hanım sözünün artık büsbütün halk diline inmiş olduğunun ispatı olduğunu belirtir.
4. Hanımefendi
Hanımı yukarıda anlattık Hayli şaşırabilirsiniz belki ama efendi kelimesi Yunancadan Türkçe, Arapça, Farsçaya geçmiş. Yunanca, avthéntis (otantik) kökünden türetilmiş, bey, üstad, hazret anlamında bir kelime.
5. Begüm
Etimolojik olarak hanıma benzer bir durum beg/beğ(bey)den begüm sözcüğünün türetilmiş olması. Begüm; beyin dişil hali ve hanımağa, kadın yönetici, prenses, asil kadın gibi anlamları içeriyor. Saadet Çağatay, bu sözün Babür İmparatorluğu devrinde Türkistandan Hindistana kadar yayıldığını ve bugün özellikle Pakistanda kullanıldığını belirtiyor. Tarihte bu isme sahip en ünlü kadınlardan biri, Şah Cihanın anısına Tac Mahali yaptırdığı eşi Ercümend Banu Begümdür.
6. Banu
Farsça kökenli olan banu, hanımefendi, büyük kadın, soylu kadın anlamlarıyla kadına saygınlık atfeden bir kelime. Aslen Orta Farsça (Pehlevice veya Partça) aynı anlamlara gelen bānūg sözcüğünden evrilmiş.
7. Avrat
Arapçada kadın anlamına gelen bu kelime, günümüze kadar Türk lehçelerinde kullanıldı. Eskiden olumlu bir anlama sahipken, günümüzde kısmen olumsuz bir anlama evrildi. Türkiye Türkçesi söz konusu olduğunda tercih edilmeyen bir kelimedir. Anadolu ağızlarında ve argoda yaşamaya devam ediyor.
8. Dişi
Uygurca orijinali tişi olan ve çoğu modern lehçede de yaşayan bu kelime, hayvan ve insan türlerini içine alan geniş bir bağlamda kullanılıyor. İlk kez sekizinci yüzyıl Uygur metinlerinde bu kelimeye rastlanıyor. Eski Anadolu Türkçesinde de aynı anlamda kullanılmaya devam edilmiş. Dişi kişi şeklinde kullanımı, dişinin kavram alanını insanla sınırlandırıyor. Anadolu ağızlarında kadın için kullanılan, dişi kalayık-kadın işçi, dişi kalek-kadın hizmetçi gibi dişi kelimesiyle kurulu sıfat tamlamaları da mevcut.
9. Uragut
Dişiye göre daha özel ve belirli bir anlam ifadesine sahip. 11. yüzyıldan itibaren tarihi metinlerde görülmeye başlanır ve Eski Anadoluda dişiyle aynı kavramı karşılar. Kelimenin kökeni hakkında ise tam birşey söylenemiyor fakat ilk hecesi urug; Sarı Uygurlarda soy, tohum anlamına gelirken, ur, ura şişmek, şiş, yani hamile anlamına da geliyor.
10. Kız
Affedersin, kız mıdır, kadın mıdır bilemem ifadesi; kadına bakışımızı yeniden sorgulamamızı sağladı; ki bu bakımdan beklendiğinden daha büyük bir farkındalık yarattı; sinirimizi zıplatsa da hakkını teslim etmek gerek. Bu kelime, evlenmemiş ve hatta bakire kadını ifade etmek için kullanılıyor. Eski Anadolu ve Osmanlı Türkçesi metinlerinde sıkça gıs, gız, kıs, kız olarak geçiyor. Modern dünyamızda kadın için böyle bir ayrım yapmak, kadını bakireliği üzerinden tanımlamak, hiç hoş karşılanmıyor ve ayıp sayılıyor. Dolayısıyla artık kadınların tamamı için kız kelimesini kullansak ve bunu olağan karşılasak da; bu kelime esasen günümüzde de kadının, çocukluk ve ergenlik dönemini tanımlamaya devam ediyor.
11. Dilber
Farsça orijinali dilbar olan kelime alımlı, güzel kadın, gönül çelen kadın demek. Genelde sevgiliye kullanılan bir hitap şeklidir.
12. Ahu
Farsçada esasen ceylan anlamına gelmekle birlikte, güzel, ince, zarif kadın anlamında kullanılan bu kelime Orta Farsçada (Pehlevice veya Partça) aynı anlama gelen āhūk sözcüğünden evrilmiş.
13. Karı
Karı kelimesinin daha çok argoda ve küfürlerde kullanılması, kullanıldığında anlam olarak olumsuzluk/aşağılama ifade etmesi yüzünden artık karı-koca tabiri yerine her iki cinse uygun olarak eş kelimesinin kullanımının yangınlaşması boşuna değil. Karın kelimesi ile yakından bir bağı var. Saadet Çağatay, bu kelimenin o zamanın Türkiye Türkçesi için pek nazik bir kullanım olmadığı yönündeki tespitini taa 1960larda yapmış. Ayrıca bir eylemi karı gibi yapmak söz konusu olduğunda bunun son derece aşağılayıcı bir anlamda kullanıldığını biliyoruz. Ayrıca kulağa da son derece kaba geldiğini belirtmek isteriz. Kelimeleri rahatsız edici kılan elbette esasen kendileri değil, kullanıldıkları yere göre şekillenen ve belirlenen manalarıdır. Yaşlı kadınlar için kullanılan kocakarı tabiri dahi günümüzde kaba ve aşağılayıcı bir anlama sahiptir. Biliyoruz ki; birine karı dendiğinde ardından çıkan ifadeler de hiç hoş şeyler anlatmıyor. Dolayısıyla bu bağlamda öncelikle kadının hemcinslerini bu şekilde tanımlamaması, erkekleri de bu tabirin kullanılmaması hususunda uyarması gerekiyor.
14. Yosma
Anadilimizde eş anlamlısı fahişedir. Bu bakımdan olumsuz bir manada kullanılmasına karşın, esasen Anadolunun pek çok yöresinde kadınlar özelinde güzel, çok güzel anlamına gelen bir kelime. Türkistanda bu kelime, kadın ziyneti demek.
15. Sürtük
Antalya yöresinden çıkma bir tabir olan sürtük, kendisini şehvet ve homoseksüel sevgiye vermiş olan kadınlar için kullanılan hakaretamiz bir kelime. Çok gezen, hovarda, hafifmeşrep, şırfıntı ve özellikle fahişe olarak görülen kadınlar için kullanılır. Açgözlü, terbiyesiz gibi alt anlamları da mevcut.
16. Fahişe
15. yüzyıldan beri kullanılan Arapça kökenli bir kelime olup orijinali azgın, utanmaz anlamına gelen fahişadır ve fahiş kelimesinden türetilmiştir. Fahiş de aynı biçimde kabul edilmiş sınırları aşan, azgın, utanmaz anlamında Fuhuş kelimesi de aynı kökten geliyor.
17. Bayan
Orhun Yazıtlarında bay kelimesi zengin kişi, soylu anlamında kullanılıyor. O zamandan beri de bu anlamını korumakla birlikte Türk Dil Devrimiyle birlikte bir hitap şekli olarak beyin yerine kullanıma sokulmuş bir kelime. Yine aynı dönemde keyfi olarak türetilen bayan sözcüğündeki -an eki, Türkçenin hiçbir döneminde dişil yapım eki olarak kaydedilmemiş. Bu yazıyı hazırlarken kullandığım ana kaynakçalarda kadına yönelik böyle bir hitap ya da tanımlamaya rastlamadığımı da ayrıca belirteyim. Bu bilgileri verdikten sonra rica ediyoruz, istirham ediyoruz; siz bir bayan olmayın ve baymayın! Niye buna bu kadar takıyoruz, dert ediniyoruz diye sorarsanız; evet biliyoruz, kadınların bunca problemi dururken çok küçük bir ayrıntı olabilir bir kelimenin kullanılmamasını bu kadar önemsemek Ama hatırlayınız ki; büyük değişimler, küçük ayrıntılarla başlar Bayan kelimesi, kadın kelimesinden daha kibar bulunduğu için tercih ediliyor. Kelimelerin manaları ise, onlara yüklenen anlamlarla şekillenir ve bilinçaltımıza da bu şekilde kodlanır. Bay ve Bayan birer hitap şeklidir. Kadın ve erkek olmak ise bir varoluş biçimidir. Örneğin; Elif Alptekin bu konuyla ilgili yazısında şöyle demiş: Bayanlar tuvaleti diyenler yanlış öğrenmiş. Tuvaletin bayı, bayanı olmaz. İnsanlara bay ve bayan diye hitap edilir. Mekan ya da eşyalara değil .. O bir baydır şeklinde bir cümle kurulmaz. Bu yanlış bir tanımlama olur. Doğrusu nedir? O bir erkektir değil mi? .. Bayan kelimesi olur olmadık her yerde yaşamaya devam ederse, kadın olarak bahsedilmek rahatsızlık verici olmaya devam edecek. Kadın olmak, utanılacak, çekinilecek, ayıplanacak ya da korkulacak bir şey değildir. Bizim burada uğraştığımız şey; esasen kadın kelimesinin bu tür olumsuz anlamlarla bilincimize kodlanmış olmasıdır.
Türk toplumunun cinsiyet kültürünü ve kadının toplumdaki yerini göstermesi açısından önemli. Türkçede değişik dönemlerde ortaya çıkmış kadın ile ilgili kelime ve tanımlamaların bazılarını sizler için derledik. Bu geniş çalışma alanını ciddiyetle ele alan ilk ve esasen hala tek araştırmacı 1961-1964 yılları arasında yayınladığı üç makale ile Türkolog Saadet Çağatay. Kendisini bu vesileyle bir kez daha sevgiyle anmış olalım.
1. Hatun
Katun şeklinde kullanılır. Bu kelime, hatun kelimesine dönüşerek Türkçeye girmiş. Soğdça xwatynden alıntı olduğu düşünülüyor. Soğdça, Orta Asyada Soğdların kullandıkları Hint-Avrupa dil ailesine bağlı, İran kökenli antik bir dil. Dokuzuncu yüzyıla kadar İpek yolu üzerinde konuşulan önemli dilllerden biri olan Soğdca, Soğdların gitgide daha çok Türklerle kaynaşmaları ve Türkçe konuşmaya başlamaları ile önemini kaybetmiş ve en sonunda tamamen kaybolmuş. Kelime, esasen han eşi anlamına geliyor. Osmanlıcada xatun, yüksek sınıf kadını, hanım anlamında saygı ve şerefi ifade eden sultan eşlerinin bir rütbesi olarak Farsçadan geçmiş. Zamanla han ile ilgisini kaybediyor ve anlam genişlemesine uğrayarak genel anlamda kadını ifade etmeye başlıyor.
2. Kadın
Aslında katın şeklinde kullanılır ve Soğdça xwaten kelimesinden gelir. Katın, hanımefendi, kraliçe, hanım manalarına gelir. Osmanlı saraylarında baş kadın, kadın efendi, saray kadınlarının ve sultan eşlerinin rütbeleridir. Anadoluda da bu manalar korunmuş.
3. Hanım
Han, eski Türk-Moğol topluluklarında hükümdar. Ulu insan, lider anlamları taşıyor. Moğolcada ve bazı Altay lehçelerinde Kan (Gan) olarak da söyleniyor. Arapçada melik, Farsçada şah, Latincede regis, İngilizcede king kelimesinin Türkçedeki karşılığı. Hanım, Türk toplumlarında kadın yönetici, kraliçe. Kanım şeklinde de söyleniyor. Türkler devlet yöneticilerini; Han ve Hanım, Moğollar Han ve Hatan (Kan hakan ve Katan hatun) olarak bir çift şeklinde ifade ederler. Hanım sözcüğünün türeyişine dair bir rivayet mevcut. Mete Han (Moğollar, Cengiz Han olduğunu söylerler) huzuruna gelip saygılarını sunan herkesin, kendisine Hanım şeklinde hitap ettiği bir ortamda, içeri giren eşini görünce İşte bu da benim Hanım der. O günden bu yana kadın yöneticilere Hanım denir. Saadet Çağatay makalesinde Farsça ev, aile demek olan hanuman kelimesinden gelmiş olabileceğini, sözcüğün 16. yüzyılda kullanıldığını gösteren belgeler olduğunu fakat kullanımının daha eski olup olmadığının araştırılmaya muhtaç olduğunu belirtir. Bugün hanım sözü, hatundan daha aşağı manada kullanılmaktadır der ve rütbe ya da mevkii olarak edebi ve yüksek dilde kullanılan hanımefendi tabirinin, hanım sözünün artık büsbütün halk diline inmiş olduğunun ispatı olduğunu belirtir.
4. Hanımefendi
Hanımı yukarıda anlattık Hayli şaşırabilirsiniz belki ama efendi kelimesi Yunancadan Türkçe, Arapça, Farsçaya geçmiş. Yunanca, avthéntis (otantik) kökünden türetilmiş, bey, üstad, hazret anlamında bir kelime.
5. Begüm
Etimolojik olarak hanıma benzer bir durum beg/beğ(bey)den begüm sözcüğünün türetilmiş olması. Begüm; beyin dişil hali ve hanımağa, kadın yönetici, prenses, asil kadın gibi anlamları içeriyor. Saadet Çağatay, bu sözün Babür İmparatorluğu devrinde Türkistandan Hindistana kadar yayıldığını ve bugün özellikle Pakistanda kullanıldığını belirtiyor. Tarihte bu isme sahip en ünlü kadınlardan biri, Şah Cihanın anısına Tac Mahali yaptırdığı eşi Ercümend Banu Begümdür.
6. Banu
Farsça kökenli olan banu, hanımefendi, büyük kadın, soylu kadın anlamlarıyla kadına saygınlık atfeden bir kelime. Aslen Orta Farsça (Pehlevice veya Partça) aynı anlamlara gelen bānūg sözcüğünden evrilmiş.
7. Avrat
Arapçada kadın anlamına gelen bu kelime, günümüze kadar Türk lehçelerinde kullanıldı. Eskiden olumlu bir anlama sahipken, günümüzde kısmen olumsuz bir anlama evrildi. Türkiye Türkçesi söz konusu olduğunda tercih edilmeyen bir kelimedir. Anadolu ağızlarında ve argoda yaşamaya devam ediyor.
8. Dişi
Uygurca orijinali tişi olan ve çoğu modern lehçede de yaşayan bu kelime, hayvan ve insan türlerini içine alan geniş bir bağlamda kullanılıyor. İlk kez sekizinci yüzyıl Uygur metinlerinde bu kelimeye rastlanıyor. Eski Anadolu Türkçesinde de aynı anlamda kullanılmaya devam edilmiş. Dişi kişi şeklinde kullanımı, dişinin kavram alanını insanla sınırlandırıyor. Anadolu ağızlarında kadın için kullanılan, dişi kalayık-kadın işçi, dişi kalek-kadın hizmetçi gibi dişi kelimesiyle kurulu sıfat tamlamaları da mevcut.
9. Uragut
Dişiye göre daha özel ve belirli bir anlam ifadesine sahip. 11. yüzyıldan itibaren tarihi metinlerde görülmeye başlanır ve Eski Anadoluda dişiyle aynı kavramı karşılar. Kelimenin kökeni hakkında ise tam birşey söylenemiyor fakat ilk hecesi urug; Sarı Uygurlarda soy, tohum anlamına gelirken, ur, ura şişmek, şiş, yani hamile anlamına da geliyor.
10. Kız
Affedersin, kız mıdır, kadın mıdır bilemem ifadesi; kadına bakışımızı yeniden sorgulamamızı sağladı; ki bu bakımdan beklendiğinden daha büyük bir farkındalık yarattı; sinirimizi zıplatsa da hakkını teslim etmek gerek. Bu kelime, evlenmemiş ve hatta bakire kadını ifade etmek için kullanılıyor. Eski Anadolu ve Osmanlı Türkçesi metinlerinde sıkça gıs, gız, kıs, kız olarak geçiyor. Modern dünyamızda kadın için böyle bir ayrım yapmak, kadını bakireliği üzerinden tanımlamak, hiç hoş karşılanmıyor ve ayıp sayılıyor. Dolayısıyla artık kadınların tamamı için kız kelimesini kullansak ve bunu olağan karşılasak da; bu kelime esasen günümüzde de kadının, çocukluk ve ergenlik dönemini tanımlamaya devam ediyor.
11. Dilber
Farsça orijinali dilbar olan kelime alımlı, güzel kadın, gönül çelen kadın demek. Genelde sevgiliye kullanılan bir hitap şeklidir.
12. Ahu
Farsçada esasen ceylan anlamına gelmekle birlikte, güzel, ince, zarif kadın anlamında kullanılan bu kelime Orta Farsçada (Pehlevice veya Partça) aynı anlama gelen āhūk sözcüğünden evrilmiş.
13. Karı
Karı kelimesinin daha çok argoda ve küfürlerde kullanılması, kullanıldığında anlam olarak olumsuzluk/aşağılama ifade etmesi yüzünden artık karı-koca tabiri yerine her iki cinse uygun olarak eş kelimesinin kullanımının yangınlaşması boşuna değil. Karın kelimesi ile yakından bir bağı var. Saadet Çağatay, bu kelimenin o zamanın Türkiye Türkçesi için pek nazik bir kullanım olmadığı yönündeki tespitini taa 1960larda yapmış. Ayrıca bir eylemi karı gibi yapmak söz konusu olduğunda bunun son derece aşağılayıcı bir anlamda kullanıldığını biliyoruz. Ayrıca kulağa da son derece kaba geldiğini belirtmek isteriz. Kelimeleri rahatsız edici kılan elbette esasen kendileri değil, kullanıldıkları yere göre şekillenen ve belirlenen manalarıdır. Yaşlı kadınlar için kullanılan kocakarı tabiri dahi günümüzde kaba ve aşağılayıcı bir anlama sahiptir. Biliyoruz ki; birine karı dendiğinde ardından çıkan ifadeler de hiç hoş şeyler anlatmıyor. Dolayısıyla bu bağlamda öncelikle kadının hemcinslerini bu şekilde tanımlamaması, erkekleri de bu tabirin kullanılmaması hususunda uyarması gerekiyor.
14. Yosma
Anadilimizde eş anlamlısı fahişedir. Bu bakımdan olumsuz bir manada kullanılmasına karşın, esasen Anadolunun pek çok yöresinde kadınlar özelinde güzel, çok güzel anlamına gelen bir kelime. Türkistanda bu kelime, kadın ziyneti demek.
15. Sürtük
Antalya yöresinden çıkma bir tabir olan sürtük, kendisini şehvet ve homoseksüel sevgiye vermiş olan kadınlar için kullanılan hakaretamiz bir kelime. Çok gezen, hovarda, hafifmeşrep, şırfıntı ve özellikle fahişe olarak görülen kadınlar için kullanılır. Açgözlü, terbiyesiz gibi alt anlamları da mevcut.
16. Fahişe
15. yüzyıldan beri kullanılan Arapça kökenli bir kelime olup orijinali azgın, utanmaz anlamına gelen fahişadır ve fahiş kelimesinden türetilmiştir. Fahiş de aynı biçimde kabul edilmiş sınırları aşan, azgın, utanmaz anlamında Fuhuş kelimesi de aynı kökten geliyor.
17. Bayan
Orhun Yazıtlarında bay kelimesi zengin kişi, soylu anlamında kullanılıyor. O zamandan beri de bu anlamını korumakla birlikte Türk Dil Devrimiyle birlikte bir hitap şekli olarak beyin yerine kullanıma sokulmuş bir kelime. Yine aynı dönemde keyfi olarak türetilen bayan sözcüğündeki -an eki, Türkçenin hiçbir döneminde dişil yapım eki olarak kaydedilmemiş. Bu yazıyı hazırlarken kullandığım ana kaynakçalarda kadına yönelik böyle bir hitap ya da tanımlamaya rastlamadığımı da ayrıca belirteyim. Bu bilgileri verdikten sonra rica ediyoruz, istirham ediyoruz; siz bir bayan olmayın ve baymayın! Niye buna bu kadar takıyoruz, dert ediniyoruz diye sorarsanız; evet biliyoruz, kadınların bunca problemi dururken çok küçük bir ayrıntı olabilir bir kelimenin kullanılmamasını bu kadar önemsemek Ama hatırlayınız ki; büyük değişimler, küçük ayrıntılarla başlar Bayan kelimesi, kadın kelimesinden daha kibar bulunduğu için tercih ediliyor. Kelimelerin manaları ise, onlara yüklenen anlamlarla şekillenir ve bilinçaltımıza da bu şekilde kodlanır. Bay ve Bayan birer hitap şeklidir. Kadın ve erkek olmak ise bir varoluş biçimidir. Örneğin; Elif Alptekin bu konuyla ilgili yazısında şöyle demiş: Bayanlar tuvaleti diyenler yanlış öğrenmiş. Tuvaletin bayı, bayanı olmaz. İnsanlara bay ve bayan diye hitap edilir. Mekan ya da eşyalara değil .. O bir baydır şeklinde bir cümle kurulmaz. Bu yanlış bir tanımlama olur. Doğrusu nedir? O bir erkektir değil mi? .. Bayan kelimesi olur olmadık her yerde yaşamaya devam ederse, kadın olarak bahsedilmek rahatsızlık verici olmaya devam edecek. Kadın olmak, utanılacak, çekinilecek, ayıplanacak ya da korkulacak bir şey değildir. Bizim burada uğraştığımız şey; esasen kadın kelimesinin bu tür olumsuz anlamlarla bilincimize kodlanmış olmasıdır.