Kadınlara yapılan baskı, şiddet ve ölümle ilgili haberler, basın-yayına bol bol malzeme(!) olurken; birçok yuvanın yıkılmasına, çocukların yetim kalmasına-sokağa itilmesine neden olmaktadır. Yani acılar acı doğurmaktadır.
Peki ama, neden insanlık dışı bu eylemler kadınlara reva görülmektedir? Yanlış yaptıkları için, böyle bir yola başvurdukları söylenecek olursa; o zaman biz de şu soruyu sorabiliriz, dayakçı ve cani erkeklere: Eşin yanlış yaptığı zaman, cezasını sen veriyorsun ama; sen yanlış yaptığın zaman senin cezanı kim ya da kimler verecek? Yoksa erkeklere her şey mübah mı?..
Son günlerde kadınlara yapılan bu şiddet eylemlerini ve cinayetlerini düşünürken, masamın üzerinde bulunan bir yerel gazetede ÇOCUĞUNU ÖLDÜREN KADIN, MÜEBBET HAPSE MAHKÛM EDİLDİ başlıklı yazı gözüme ilişince; mutlaka bunun arkasında da bir erkek vardır! diye düşünerek, haberin ayrıntısını okumaya başladım.
Şöyleydi ayrıntı:
... Mahallesinde, yalnız yaşayan 31 yaşında ... adlı dul bir kadın, yeni doğurduğu çocuğunu öldürüp çöp konteynerine atması üzerine, yargılandığı davanın son duruşmasında; ''ağırlaştırılmış müebbet hapse'' mahkûm edildi. Duruşmalardaki iyi hâli dikkate alınarak, cezası ''müebbet hapse'' çevrildi. Sanığın avukatı: ''müvekkilinin aklî dengesi yerinde olmadığı için, bu kararı çok ağır bulduklarını, bu nedenle temyiz edeceklerini'' söyledi.
''Çocuğun, beraber oldukları ... adlı bir erkekten olduğunu''nun söylemesi üzerine, adı geçen erkeğin ifadesine başvuruldu. Adam ifadesinde: ''kadınla birkaç defa bereber olduğunu, ancak hamile kaldığını bilmediğini; en son, olaydan 3-4 ay önce gördüğünü'' belirtti...
Yargıtay, yerel mahkemenin kararını onaylarsa; ancak kadının cenazesi çıkacak cezaevinden; adam da, -vicdanı sızlamadan-, ellerini kollarını sallayarak gezecek!
Sadece bu olay değil tabiî, erkeğin nefsi uğruna kadının-çocukların hayatını karartan!.. Hemen hemen hergün duyuyoruz, okuyoruz, izliyoruz; gayr-ı meşru ilişki sonucu meydana gelen ölüm vakalarını, cami önlerine, sokağa bırakılan bebek haberlerini...
Bir iğrenç-vahşet olay da bir hafta-on gün önce yaşandı:
Bir adam(!)ın, hunharca dövdüğü eşi, hastanede hayatını kaybetti. Öğrenildiğine göre, o adam denen yaratık; döverek öldürdüğü resmi nikâhlı eşinin kız kardeşiyle de imam nikâhı ile evliymiş. Yani baldızıyla da evli!..(Hâlbuki Yüce dinimiz İslâm''a göre; bir erkeğin aynı zamanda iki kardeşle evli olması haramdır. Yani eşi sağ oldukça, baldızı ile evlenemez) İkinci eşine daha çok ilgi gösterdiğinden, resmi eşi de kıskançlıktan huzursuzluk çıkarıyormuş; ondan sonra da olanlar olmuş tabiî!..
Ayrıca, adamın ikinci eşiyle, yani baldızıyla imam nikâhının nasıl kıyıldığı da anlaşılır gibi değil!
Yüce dinimiz İslâm, evlenmeyi teşvik ettiği gibi, boşanmaya da cevaz vermiştir. Buna göre, anlaşmazlık veya başka bir nedenle evlilik bağının kopma noktasına gelmesi durumunda, boşanma yolu varken, cinayet işlemek kime ne kazandırıyor, birçok sorundan başka!.. -TzcN
Peki ama, neden insanlık dışı bu eylemler kadınlara reva görülmektedir? Yanlış yaptıkları için, böyle bir yola başvurdukları söylenecek olursa; o zaman biz de şu soruyu sorabiliriz, dayakçı ve cani erkeklere: Eşin yanlış yaptığı zaman, cezasını sen veriyorsun ama; sen yanlış yaptığın zaman senin cezanı kim ya da kimler verecek? Yoksa erkeklere her şey mübah mı?..
Son günlerde kadınlara yapılan bu şiddet eylemlerini ve cinayetlerini düşünürken, masamın üzerinde bulunan bir yerel gazetede ÇOCUĞUNU ÖLDÜREN KADIN, MÜEBBET HAPSE MAHKÛM EDİLDİ başlıklı yazı gözüme ilişince; mutlaka bunun arkasında da bir erkek vardır! diye düşünerek, haberin ayrıntısını okumaya başladım.
Şöyleydi ayrıntı:
... Mahallesinde, yalnız yaşayan 31 yaşında ... adlı dul bir kadın, yeni doğurduğu çocuğunu öldürüp çöp konteynerine atması üzerine, yargılandığı davanın son duruşmasında; ''ağırlaştırılmış müebbet hapse'' mahkûm edildi. Duruşmalardaki iyi hâli dikkate alınarak, cezası ''müebbet hapse'' çevrildi. Sanığın avukatı: ''müvekkilinin aklî dengesi yerinde olmadığı için, bu kararı çok ağır bulduklarını, bu nedenle temyiz edeceklerini'' söyledi.
''Çocuğun, beraber oldukları ... adlı bir erkekten olduğunu''nun söylemesi üzerine, adı geçen erkeğin ifadesine başvuruldu. Adam ifadesinde: ''kadınla birkaç defa bereber olduğunu, ancak hamile kaldığını bilmediğini; en son, olaydan 3-4 ay önce gördüğünü'' belirtti...
Yargıtay, yerel mahkemenin kararını onaylarsa; ancak kadının cenazesi çıkacak cezaevinden; adam da, -vicdanı sızlamadan-, ellerini kollarını sallayarak gezecek!
Sadece bu olay değil tabiî, erkeğin nefsi uğruna kadının-çocukların hayatını karartan!.. Hemen hemen hergün duyuyoruz, okuyoruz, izliyoruz; gayr-ı meşru ilişki sonucu meydana gelen ölüm vakalarını, cami önlerine, sokağa bırakılan bebek haberlerini...
Bir iğrenç-vahşet olay da bir hafta-on gün önce yaşandı:
Bir adam(!)ın, hunharca dövdüğü eşi, hastanede hayatını kaybetti. Öğrenildiğine göre, o adam denen yaratık; döverek öldürdüğü resmi nikâhlı eşinin kız kardeşiyle de imam nikâhı ile evliymiş. Yani baldızıyla da evli!..(Hâlbuki Yüce dinimiz İslâm''a göre; bir erkeğin aynı zamanda iki kardeşle evli olması haramdır. Yani eşi sağ oldukça, baldızı ile evlenemez) İkinci eşine daha çok ilgi gösterdiğinden, resmi eşi de kıskançlıktan huzursuzluk çıkarıyormuş; ondan sonra da olanlar olmuş tabiî!..
Ayrıca, adamın ikinci eşiyle, yani baldızıyla imam nikâhının nasıl kıyıldığı da anlaşılır gibi değil!
Yüce dinimiz İslâm, evlenmeyi teşvik ettiği gibi, boşanmaya da cevaz vermiştir. Buna göre, anlaşmazlık veya başka bir nedenle evlilik bağının kopma noktasına gelmesi durumunda, boşanma yolu varken, cinayet işlemek kime ne kazandırıyor, birçok sorundan başka!.. -TzcN