- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 9 Haz 2015
-
- Mesajlar
- 12,474
-
- MFC Puanı
- 1,810
KAÇ PAZAR AĞLAYACAK
Yine hapsettin beni bu Pazar gününe
Varlığın aydınlığı olmalıyken pembe düşlerimin
Yokluğunla karanlık vurdu seherime
Sen benim dipsiz aşk kuyusundaki
Zemzem suyumdun oysa
İçtiğimde arıtacağın eşsiz bir damla
Gül yüzünden akan gülüşünü toplayıp
Valizinle sözleşip gittin ya uzaklara
Şimdilerde yalnız karşılıyorum bu günü
Hafta tatilinin sultanı da olsa
Çınlarken yan taraftaki evlerden
Müziğe karışan mutlu kahkaha sesleri
Evimizde bürünmüş derin bir sükûnete
Ve yanık bir sensizlik türküsünde
Duvarlar da eşlik ediyor hazin müziğiyle
Ne bıçak senin beyaz elinde
Ne de sıkılacak portakal kalmış
Mutfaktan gelmiyor ekmek kokusu
Masada da matem dansı, akşamın kiriyle
Her Pazar yangın çıkıyor yüreğimde
Başka türlü esiyor ayrılığın fırtınası
Alevleri daha bir kaldırıyor gökyüzüne
Taş kesilen bedenimden mi?
Soğuk yalnızlığın siteminden mi?
Belki hepsi birlikte üşütüyor tenimi
Çıkıp yataktan dokunmak mı gerek yere
Ya da değmeden almak mı adımı geriye
Yoksa yorgana yavaşça sarılıp
Uyku düşleri mi kurmak
Ne zormuş bu sabaha sensiz başlamak!
Camdan görünen boş alacakaranlık
Ellere düğün bayram Pazar sevinci
Bana da kaybının hazin matemi
Adil mi bu bitimsiz yalnızlık cezası
Kimden örnek aldın çaresiz bırakan
Zalimce bitti yazan son cümlelerini
Sen bu bacası esrik yuvayı boşaltırken
Çatıdaki o güzel kuşlar da kayboldu gitti
Bana da acımadan giydirdin kendi ellerinle
Bu yakası kesilmemiş gömleği
Bir pazardı, gelişindi beyaz tüllerle
Bu güne anlam katan perimdin hayalimde
Anlamadan varlığının tılsımlı aşk sihrini
Gidişinle kara gün ilan edildi bu Pazar günü
Başım eğik benim de şu köşedeki gül gibi
Sen üzerine kazayla dökmeyeceksen reçeli
Neye yarar emekle işlenen bu masa örtüsü!
Bıraktım kendimi kaybolmuşluklara
Dönmeyeceğin öylesine besbelli ki
Kim bilir tarihin kaçıncı sensiz geçen tatili
Ve daha kaç Pazar ağlayacak, benimle birlikte
Şu demlikteki kaynayan çay suyunun ızdıraplı sesi
Yine hapsettin beni bu Pazar gününe
Varlığın aydınlığı olmalıyken pembe düşlerimin
Yokluğunla karanlık vurdu seherime
Sen benim dipsiz aşk kuyusundaki
Zemzem suyumdun oysa
İçtiğimde arıtacağın eşsiz bir damla
Gül yüzünden akan gülüşünü toplayıp
Valizinle sözleşip gittin ya uzaklara
Şimdilerde yalnız karşılıyorum bu günü
Hafta tatilinin sultanı da olsa
Çınlarken yan taraftaki evlerden
Müziğe karışan mutlu kahkaha sesleri
Evimizde bürünmüş derin bir sükûnete
Ve yanık bir sensizlik türküsünde
Duvarlar da eşlik ediyor hazin müziğiyle
Ne bıçak senin beyaz elinde
Ne de sıkılacak portakal kalmış
Mutfaktan gelmiyor ekmek kokusu
Masada da matem dansı, akşamın kiriyle
Her Pazar yangın çıkıyor yüreğimde
Başka türlü esiyor ayrılığın fırtınası
Alevleri daha bir kaldırıyor gökyüzüne
Taş kesilen bedenimden mi?
Soğuk yalnızlığın siteminden mi?
Belki hepsi birlikte üşütüyor tenimi
Çıkıp yataktan dokunmak mı gerek yere
Ya da değmeden almak mı adımı geriye
Yoksa yorgana yavaşça sarılıp
Uyku düşleri mi kurmak
Ne zormuş bu sabaha sensiz başlamak!
Camdan görünen boş alacakaranlık
Ellere düğün bayram Pazar sevinci
Bana da kaybının hazin matemi
Adil mi bu bitimsiz yalnızlık cezası
Kimden örnek aldın çaresiz bırakan
Zalimce bitti yazan son cümlelerini
Sen bu bacası esrik yuvayı boşaltırken
Çatıdaki o güzel kuşlar da kayboldu gitti
Bana da acımadan giydirdin kendi ellerinle
Bu yakası kesilmemiş gömleği
Bir pazardı, gelişindi beyaz tüllerle
Bu güne anlam katan perimdin hayalimde
Anlamadan varlığının tılsımlı aşk sihrini
Gidişinle kara gün ilan edildi bu Pazar günü
Başım eğik benim de şu köşedeki gül gibi
Sen üzerine kazayla dökmeyeceksen reçeli
Neye yarar emekle işlenen bu masa örtüsü!
Bıraktım kendimi kaybolmuşluklara
Dönmeyeceğin öylesine besbelli ki
Kim bilir tarihin kaçıncı sensiz geçen tatili
Ve daha kaç Pazar ağlayacak, benimle birlikte
Şu demlikteki kaynayan çay suyunun ızdıraplı sesi