Jürgen Habermas
Jürgen Habermas (d. 18 Haziran 1929, Düsseldorf) Alman felsefeci, sosyolog ve siyaset bilimci.
Eleştirel kuram ve Amerikan pragmatizmi geleneğine mensuptur. En çok kuramında temellendirdiği halk alanı (public sphere) kavramı ve iletişimsel eylemin pragmatizmi ile tanınır. Çalışmaları bazen Yeni-Marksist olarak adlandırılır; sosyal kuramın temelleri ve epistomoloji; gelişmiş kapitalst endüstri toplumu ve demokrasi analizi; eleştirel sosyal evrimci içerikte yasaların hükmü; ve çağdaş özellikle Almansiyaseti üzerine odaklanır. Modern liberal kurumlar içinde gömülü akılcı-eleştirel iletişim ve insanların iletişim, tartma ve akılcı çıkarlar peşine düşme yeteneklerinde aklın olabilirliğine, özgürleştirilmesine yönelik kuramsal bir sistem geliştirmiştir.
Hayatı ve Düşüncesi
1961 yılında Marburg'da doçent oldu. 1961-1964 yılları arasında Heidelberg'de Felsefe dersleri verdi. 1964 yılında Frankfurt Üniversitesi'nde felsefe ve sosyoloji profesörü oldu. 1971-1981 yıllarında Starnberg'deki, bilim-teknik dünyasının yaşam koşullarını araştıran Max Planck Enstitüsü'nün müdürlüğünü yaptı. 1981'de Berkeley Üniversitesi'nde konuk profesör olarak bulundu. 1982 yılında Frankfurt Üniversitesi'ne profesör olarak geri döndü. 1994 yılında buradan emekli oldu ve Northwestern University'de konuk profesör olarak seminerler verdi.
Kuramı
Habermas geniş çerçeveli bir sosyal kuram ve felsefeye son derece zengin düşüncelerle uğraşmıştır:
Immanuel Kant, Friedrich Schelling, Georg Hegel, Wilhelm Dilthey, Edmund Husserl, ve Hans-Georg Gadamerin Alman felsefi düşüncesi.
Marksist gelenek hem Karl Marksın düşüncesi hem de Frankfurt Okulunun eleştirel yeni-Marksist kuramı, Max Horkheimer, Theodor Adorno, ve Herbert Marcuse gibi.
Max Weber, Émile Durkheim, ve George Herbert Meadin sosyolojik kuramları.
Ludwig Wittgenstein, J.L. Austin, ve John Searlein dilbilimsel felsefe ve konuşma etkinliği (speech act) kuramları.
Charles Sanders, Peirce ve John Deweyin Amerikan pragmatiklik geleneği, ve Talcott Parsons ve Niklas Luhmannın sosyolojik sistemler kuramı..
yeni-Kantçı düşünce.
Jürgen Habermas, kendi en büyük başarısı olarak iletişimsel akıl ya da iletişimsel rasyonalizm kuramı ve kavramını görür. Bu akılcı gelenekten akılcılığı kişilerarası dilbilimsel iletişim yapıları içine yerleştirmesiyle ayrılır, kozmozun ya da bilme öznelinin yapılarına yerleştirmez. Bu sosyal kuram, kapsayıcı bir evrensel ahlaki çerçeve oluştururken, insan özgürleşmesi amaçlarına ilerler. Bu çerçeve evrensel pragmatiklik denilen ki tüm konuşma eylemlerinin içsel bir telosu (Yunanca amaç ya da hedef) vardırkarşılıklı anlayış hedefi, ve insanoğlu böyle bir anlayış getirebilecek iletişimsel yeterliliğe sahiptir tartışmasına yaslanır. Habernas bu çerçeveyi, Ludwig Wittgenstein, J. L. Austin, ve John Searlenin konuşma-eylemi (speech-act) felsefesi, George Herbert Meadin zihin ve kendinin interaktif oluşumu sosyolojik kuramı, Jean Piaget ve Lawrence Kohlbergin ahlaki gelişim ve Heidelbergin çalışma arkadaşı Karl-Otto Apelın ahlak tartımı (discourse ethics) kuramları üzerinden inşa etmiştir.
Habernas, Kantın, aydınlanma ve demokratik sosyalizmin geleneklerini ilerletir; vurguladığı dünyayı dönüştürme gizilgücüyle ve daha insanca, adil ve eşitlikçi topluma insanın akli gizilgücünün gerçekleştirilmesiyle, kısmen de ahlaki tartım (discourse ethics) yoluyla ulaşılmasıdır. Habernas aydınlanmamın bitmemiş bir süreç olduğunu teslim ederken, düzeltilmesi ve tamamlanması gerektiğini tartışır, atılmasını değil.
Sosyoloji için, Habermasın en büyük katkısı toplumun evrimi ve modernizasyonu hakkındaki kapsamlı kuramıdır, bir yandan iletişimsel akılcılık ve rasyonalizasyon arasındaki ayrıma ve diğer yandan stratejik/araçsal akılcılığa ve rasyonalizme odaklanır. Bu, Talcott Parsonsun bir oğrencisi Niklas Luhmannın ayrım-bazlı sosyal sistemler kuramının, iletişimsel duruş açılı bir eleştirisini içerir.
Modernite ve sivil toplumu savunusu pekçok başkaları için bir esin kaynağı olmuştur, ve postyapısalcılık çeşitlemelerine karşı en önemli felsefi alternatif olarak adlandırılır. Ayrıca geç kapitalizm ile ilgili de etkili bir analiz de sunmuştur.
Habermasda toplumun akılcılaşması, insanlaşması ve demokratikleşmesi görüşü, salt insan türüne özgü iletişimsel yetkinliğinin doğasındaki akılcılık gizilgücünün kurumsallaştırılmasıdır. Habernas iletişim yetkinliğinin evrim sürecinde geliştiğine inanır, fakat çağdaş toplumda çoğu zaman bastırılmış ya da zayıflatılmıştır; pazar, devlet ve örgütler gibi sosyal yaşam ana alanlarında, stratejik/araçsal akılsallık tarafından galebe çalınarak ve böylece yaşamdünyası yerine sistem mantığı geçirilerek.
Halk Alanı (public sphere)
Jürgen Habermas, halk alanı (public sphere) kavramı üstüne yoğun olarak yazmıştır. 18inci yüzyılda Fransada kahvehanelerde (coffee houses) geçen diyalogları kullanmıştır. Politik sorunların akılcı tartışıldığı yer halk alanıydı ki, burjuva kültürünün kahvehaneler, entelektüel ve edebiyat salonları ve yazılı basın gibi merkezler etrafında gelişmesiyle parlamenter demokrasi mümkün olabilmişti. Bu da Aydınlanmanın eşitlik, insan hakları ve adalet ideallerini ileri götürebilmişti. Halk alanında bir çeşit akılcı fikir alışverişi ve eleştirel tartışma normu kılavuzdu ve kişinin tartıştığı fikirlerin gücü kişinin kimliğinden daha önemliydi.
Habermasa göre bu etkenlerin değişkenleri nihayetinde Aydınlanmanın burjuva halk alanının çürümesiyle sonuçlandı. En önemlisi, yapısal güçler, özellikle de ticari kitle medyası, öyle bir durumla sonlandı ki medya daha çok bir emtia mal, tüketilecek bir şey oldu halk tartışma alışveriş alanı aracı yerine.
Habermas bu alanı hem onu destekleyen gerçek bir içselyapısal hem de eleştirel politik tartımın yeşermesine yardım eden normlar ve pratikler olarak tanımlar. Halk alanına bir kavram olarak bakmak ile tarihsel bir oluşum olarak bakmak arasında ayrım yapar. Görüşüne göre, halk alanı fikri şu tasarımı da içerir, özel varloluşlar bir halk varoluşu olarak beraber gidecek ve akılcı mutaalalarla, devleti etkileyecek karar alımlarıyla uğraşacaktır. Tarihi bir yapılanma olarak halk alanı, aile yaşamından, iş dünyasından ve devletten ayrı bir uzam içerir.
Baş eseri Theory of Communicative Action -İletişimsel Eylem Kuramı- (1984) kitabında ekonomik ve yönetimsel akılcılaşma güçlerinin yaptığı tek yanlı modernleşme sürecini eleştirmiştir. Habermas günlük yaşamımızda resmi sistemlerin artan müdahalelerini, refah devleti, tekelci büyük şirket kapitalizmi ve kitle tüketim kültürü gelişmeleri paralelinde işlemiştir. Bu zorlayıcı eğilimler halk yaşamının gitgide daha geniş sahalarını akılcılaştırmaktadır, bunları etkililik ve denetimin genelleştirici mantığına indirgemektedir. Rutin politik partiler ve çıkar gurupları katılımcı demokrasinin yerini alırlar, toplum gitgide artarak yurttaşların girdilerinden uzak düzlemlerde yönetilmektedir. Sonuç olarak, halk (kamusal) ile özel, birey ile toplum, sistem ile yaşamdünyası arasındaki sınırlar bozuklaşmaktadır. Demokratik halk (kamuublic) yaşamı, yurttaşlara halkca önemli sorunları tartışabilmelerine kurumların izin verdiği yerlerde gönenebilir. İdeal konuşma durumunun ("ideal speech situation") ideal bir tipini tanımlar; aktörler eşit tartışım yetenekleriyle donatılmıştır, birbirlerinin temel toplumsal eşitliğini tanırlar ve konuşma ideoloji ya da yanlış kabullerle çarpıtılmaz.
Habermas halk alanının yeniden canlandırılması konusunda iyimserdir. Ulus-devleti etnik ve kültürel benzerlikler temelinde aşmakta olan politik toplumun, eşit haklar ve yükümlülüklü yurttaşların yasal koruma donatılı olması halinde, yeni dönemdeki geleceği için ümitlidir. Demokrasinin bu değişkenlikli kuramı (discursive theory of democracy) öyle bi toplum gerektirir ki birlikte politik istem belirleyebilsin ve bunu yasama sistemi düzeyinde uygulayabilsin. Bu politik sistem eylemci bir halk alanı gerektirir, burada ortak çıkar sorunları ve siyasi konular tartışılabilir, ve kamuoyunun gücü karar verme sürecini etkileyebilir.
Bazı önemli akademisyenler Habermasın halk alanı görüşüyle ilgili çeşitli eleştiriler yapmışlardır. John Thompson, University of Cambridge sosyoloji profesörü, Habermasın halk alanı görüşünün, kitlesel-medya iletişimlerindeki katlanarak büyümeden dolayı modasının geçtiğini savunur. San Diego University of Californiadan Michael Schudson, daha genelde tartışır, halk alanı saf akılcı bağımsız tartışmanın hiçbir zaman varolmadığı bir yerdir.
Avrupa halk alanındaki laiklik ve dinle ilgili görüşleri ise, 2004de Geçiş Zamanı makalesinde şöyle der: Hristiyanlık ya da başka hiçbir şey, özgürlük, vicdan, insan hakları ve demokrasi gibi Batı uygarlığını ölçülerinin kurucu kuvveti değildir. Ayrıca bizim yahudi-hristiyan köklerimizi daha açıkca kabul etmek yalnızca entelektüel anlayışımızı bozmaz, olanaksız da kılar der.
Tarihçilerin Tartışması
Habermas bir bilim adamı olduğu kadar halk aydını (public intellectual) olarak da ünlüdür, en çok, 1980lerde populer basını tarihçilere (yani Ernst Nolte, Michael Stürmer ve Andreas Hillgruber) saldırmakta kullanışıyla, ki onlar tartışılır olarak Nazi yönetimini ve soykırımı (Holocaust) genel Alman tarihinden ayrı tutmuşlar, Nazizmi Bolşevizme bir tepki olarak açıklamışlar, ve Alman ordusu (Wehrmacht)ın 2. Dunya Savaşındaki kötü ününü kısmen iyileştirmeye çalışmıştılar. Daha yeni olarak, Habermas Amerikanın Irak işgaline karşı olduğunu açıklamıştır.
Habermas ve Derrida
Habermas ve Jacques Derrida 1980lerden başlayarak haşin anlaşmazlıklara düştüler ve sonuçta birbirleriyle konuşmaz oldular. Habermasın Kökenlerin Geçicileştirilmiş Felsefesi Ötesi: Derridayı (Modernitenin Felsefi Tartımı içinde) yayınlamasından sonra, Derrida, Haberması örnek göstererek şöyle dedi: beni felsefeyi edebiyata, mantığa ya da söz sanatına indirgediğimi söyleyenler açıkça ve dikkatle beni okumaktan kaçınmışlardır (Felsefi Bir Dil Var mı? s. 218, Points içinde). Diğer üst düzey postmodern düşünce üyeleri, özelde Jean-François Lyotard, Habermas ile çok daha kapsamlı bir polemiğe girmiş, Philippe Lacoue-Labarthe ise bu polemikleri üretkenlikkarşıtı diye nitelemiştir. Nihayetinde, bu rekabetçi fikir alışverişleri kıtasal felsefe içi ayrımlara denk düşmüş, ağırlıkla anlamlı bir modernlik postmodernlik tartışmasına odaklanmıştır bu terimler 1980lerde kozmolojik değilse totemci (totemic) yükseltilmiştir bazen; bunda da Lyotard ve Habermasın eserleri ve onların Amerikan üniversitelerince pek şevkle, bazan tedbirsiz kabulü çok rol oynamıştır. Postyapısalcılık gibi bu şematik terminolojinin Birleşik Devletlerde yoğun trafiği olduğu fakat Fransada pek bilinmediği ifadesini Habermasın Fransız çağdaşları anlayışında buldu, beraberinde kültür savaşları bagajını da getirmesiyle o zamanlar Amerikan akademik çevrelerde fırtına gibi esti. Kısacası: Habermas ve Derrida (genel yapısöküm değilse de) arasındaki ayrılıklar çok derin olmasına rağmen, ille de uzlaşamazlık gerekşart değildi; onları bu ayrılıkların yanlış değerlendirmelerine polemiksel tepkiler ateşliyordu, bu da anlamı olan tartışmaları keskinlikle bastırıyordu.
9/11 sonrasında Derrida ve Habermas sınırlı bir politik dayanışma kurdular ve daha önceki anlaşmazlıkları geride bırakıp dostça ve açık-fikirli alışveriş başlattılar, Habermasın deyişiyle. Giovanna Borradori'nin Terör Çağında Felsefe: Jürgen Habermas ve Jacques Derrida ile Diyaloglarında, 9/11 ile ilgili bireysel göşlerini açıkladıktan sonra, Derrida bir önsöz yazarak Habermas deklerasyonuna (Şubat 15, ya da Eski Avrupa, Yeni Avrupa, Kor Avrupası (Verso, 2005) içinde) şartsız imza attığını belirtti. Habermas bir basın görüşmesinde bu deklarasyon için daha öte metin önerdi. Bundan çok faklı şekilde, Geoffrey Bennington, Derridanın yakın bir arkadaşı, uzlaşmaya yönelik daha öte bir jest olarak karşılıklı anlaşılabilirlik için bir yapısöküm (deconstruction) dökümü önerdi. Derrida her ikisinin yeni görüş alışverişleri başladığı o zaman zaten son derece hastaydı ve ikisi bunu geliştiremediler öyle ki önceki anlaşmazlıklara esaslı olarak tekrar dönemediler ya da Derrida ölmeden iyice tartışma firsatı bulamadılar. Bununla birlikte, bu en son işbirliği bazı bilimcileri sözkonusu durumları, yakın ya da eski olsun, birbirleriyle karşılıklı yeniden gözden geçirme cesareti verdi.
Başlıca eserleri
Strukturwandel der Öffentlichkeit (1962, "Kamusal Alanın Yapısal Dönüşümü");
Erkenntnis und Interesse (1968, "Bilgi ve İlgi");
Technik und Wissenschaft als 'Ideologie' (1968, "İdeoloji" Olarak Teknik ve Bilim);
Zur Logik der Sozialwissenschaften (1970, "Sosyal Bilimlerin Mantığı Üzerine");
Theorie der Gesellschaft oder Sozialtechnologie. Was leistet die Systemforschung? (Niklas Luhmann'la birlikte, 1971, "Toplum Kuramı ya da Sosyal Teknoloji. Sistem Araştırması Neye Yarar?");
Zur Rekonstruktion des histo- rischen Materialismus (1976, "Tarihsel Materyalizmin Yeniden İnşası Üzerine");
Theorie des kommunikativen Handelns (1981, "İletişimsel Eylem Kuramı");
Der philosophische Diskurs der Moderne (1985, "Modernin Felsefî Söylemi");
Die nachholende Revolution (1990, "Arkadan Yetişen Devrim");
Faktizität und Geltung (1992, "Olgular ve Normlar").
Jürgen Habermas (d. 18 Haziran 1929, Düsseldorf) Alman felsefeci, sosyolog ve siyaset bilimci.
Eleştirel kuram ve Amerikan pragmatizmi geleneğine mensuptur. En çok kuramında temellendirdiği halk alanı (public sphere) kavramı ve iletişimsel eylemin pragmatizmi ile tanınır. Çalışmaları bazen Yeni-Marksist olarak adlandırılır; sosyal kuramın temelleri ve epistomoloji; gelişmiş kapitalst endüstri toplumu ve demokrasi analizi; eleştirel sosyal evrimci içerikte yasaların hükmü; ve çağdaş özellikle Almansiyaseti üzerine odaklanır. Modern liberal kurumlar içinde gömülü akılcı-eleştirel iletişim ve insanların iletişim, tartma ve akılcı çıkarlar peşine düşme yeteneklerinde aklın olabilirliğine, özgürleştirilmesine yönelik kuramsal bir sistem geliştirmiştir.
Hayatı ve Düşüncesi
1961 yılında Marburg'da doçent oldu. 1961-1964 yılları arasında Heidelberg'de Felsefe dersleri verdi. 1964 yılında Frankfurt Üniversitesi'nde felsefe ve sosyoloji profesörü oldu. 1971-1981 yıllarında Starnberg'deki, bilim-teknik dünyasının yaşam koşullarını araştıran Max Planck Enstitüsü'nün müdürlüğünü yaptı. 1981'de Berkeley Üniversitesi'nde konuk profesör olarak bulundu. 1982 yılında Frankfurt Üniversitesi'ne profesör olarak geri döndü. 1994 yılında buradan emekli oldu ve Northwestern University'de konuk profesör olarak seminerler verdi.
Kuramı
Habermas geniş çerçeveli bir sosyal kuram ve felsefeye son derece zengin düşüncelerle uğraşmıştır:
Immanuel Kant, Friedrich Schelling, Georg Hegel, Wilhelm Dilthey, Edmund Husserl, ve Hans-Georg Gadamerin Alman felsefi düşüncesi.
Marksist gelenek hem Karl Marksın düşüncesi hem de Frankfurt Okulunun eleştirel yeni-Marksist kuramı, Max Horkheimer, Theodor Adorno, ve Herbert Marcuse gibi.
Max Weber, Émile Durkheim, ve George Herbert Meadin sosyolojik kuramları.
Ludwig Wittgenstein, J.L. Austin, ve John Searlein dilbilimsel felsefe ve konuşma etkinliği (speech act) kuramları.
Charles Sanders, Peirce ve John Deweyin Amerikan pragmatiklik geleneği, ve Talcott Parsons ve Niklas Luhmannın sosyolojik sistemler kuramı..
yeni-Kantçı düşünce.
Jürgen Habermas, kendi en büyük başarısı olarak iletişimsel akıl ya da iletişimsel rasyonalizm kuramı ve kavramını görür. Bu akılcı gelenekten akılcılığı kişilerarası dilbilimsel iletişim yapıları içine yerleştirmesiyle ayrılır, kozmozun ya da bilme öznelinin yapılarına yerleştirmez. Bu sosyal kuram, kapsayıcı bir evrensel ahlaki çerçeve oluştururken, insan özgürleşmesi amaçlarına ilerler. Bu çerçeve evrensel pragmatiklik denilen ki tüm konuşma eylemlerinin içsel bir telosu (Yunanca amaç ya da hedef) vardırkarşılıklı anlayış hedefi, ve insanoğlu böyle bir anlayış getirebilecek iletişimsel yeterliliğe sahiptir tartışmasına yaslanır. Habernas bu çerçeveyi, Ludwig Wittgenstein, J. L. Austin, ve John Searlenin konuşma-eylemi (speech-act) felsefesi, George Herbert Meadin zihin ve kendinin interaktif oluşumu sosyolojik kuramı, Jean Piaget ve Lawrence Kohlbergin ahlaki gelişim ve Heidelbergin çalışma arkadaşı Karl-Otto Apelın ahlak tartımı (discourse ethics) kuramları üzerinden inşa etmiştir.
Habernas, Kantın, aydınlanma ve demokratik sosyalizmin geleneklerini ilerletir; vurguladığı dünyayı dönüştürme gizilgücüyle ve daha insanca, adil ve eşitlikçi topluma insanın akli gizilgücünün gerçekleştirilmesiyle, kısmen de ahlaki tartım (discourse ethics) yoluyla ulaşılmasıdır. Habernas aydınlanmamın bitmemiş bir süreç olduğunu teslim ederken, düzeltilmesi ve tamamlanması gerektiğini tartışır, atılmasını değil.
Sosyoloji için, Habermasın en büyük katkısı toplumun evrimi ve modernizasyonu hakkındaki kapsamlı kuramıdır, bir yandan iletişimsel akılcılık ve rasyonalizasyon arasındaki ayrıma ve diğer yandan stratejik/araçsal akılcılığa ve rasyonalizme odaklanır. Bu, Talcott Parsonsun bir oğrencisi Niklas Luhmannın ayrım-bazlı sosyal sistemler kuramının, iletişimsel duruş açılı bir eleştirisini içerir.
Modernite ve sivil toplumu savunusu pekçok başkaları için bir esin kaynağı olmuştur, ve postyapısalcılık çeşitlemelerine karşı en önemli felsefi alternatif olarak adlandırılır. Ayrıca geç kapitalizm ile ilgili de etkili bir analiz de sunmuştur.
Habermasda toplumun akılcılaşması, insanlaşması ve demokratikleşmesi görüşü, salt insan türüne özgü iletişimsel yetkinliğinin doğasındaki akılcılık gizilgücünün kurumsallaştırılmasıdır. Habernas iletişim yetkinliğinin evrim sürecinde geliştiğine inanır, fakat çağdaş toplumda çoğu zaman bastırılmış ya da zayıflatılmıştır; pazar, devlet ve örgütler gibi sosyal yaşam ana alanlarında, stratejik/araçsal akılsallık tarafından galebe çalınarak ve böylece yaşamdünyası yerine sistem mantığı geçirilerek.
Halk Alanı (public sphere)
Jürgen Habermas, halk alanı (public sphere) kavramı üstüne yoğun olarak yazmıştır. 18inci yüzyılda Fransada kahvehanelerde (coffee houses) geçen diyalogları kullanmıştır. Politik sorunların akılcı tartışıldığı yer halk alanıydı ki, burjuva kültürünün kahvehaneler, entelektüel ve edebiyat salonları ve yazılı basın gibi merkezler etrafında gelişmesiyle parlamenter demokrasi mümkün olabilmişti. Bu da Aydınlanmanın eşitlik, insan hakları ve adalet ideallerini ileri götürebilmişti. Halk alanında bir çeşit akılcı fikir alışverişi ve eleştirel tartışma normu kılavuzdu ve kişinin tartıştığı fikirlerin gücü kişinin kimliğinden daha önemliydi.
Habermasa göre bu etkenlerin değişkenleri nihayetinde Aydınlanmanın burjuva halk alanının çürümesiyle sonuçlandı. En önemlisi, yapısal güçler, özellikle de ticari kitle medyası, öyle bir durumla sonlandı ki medya daha çok bir emtia mal, tüketilecek bir şey oldu halk tartışma alışveriş alanı aracı yerine.
Habermas bu alanı hem onu destekleyen gerçek bir içselyapısal hem de eleştirel politik tartımın yeşermesine yardım eden normlar ve pratikler olarak tanımlar. Halk alanına bir kavram olarak bakmak ile tarihsel bir oluşum olarak bakmak arasında ayrım yapar. Görüşüne göre, halk alanı fikri şu tasarımı da içerir, özel varloluşlar bir halk varoluşu olarak beraber gidecek ve akılcı mutaalalarla, devleti etkileyecek karar alımlarıyla uğraşacaktır. Tarihi bir yapılanma olarak halk alanı, aile yaşamından, iş dünyasından ve devletten ayrı bir uzam içerir.
Baş eseri Theory of Communicative Action -İletişimsel Eylem Kuramı- (1984) kitabında ekonomik ve yönetimsel akılcılaşma güçlerinin yaptığı tek yanlı modernleşme sürecini eleştirmiştir. Habermas günlük yaşamımızda resmi sistemlerin artan müdahalelerini, refah devleti, tekelci büyük şirket kapitalizmi ve kitle tüketim kültürü gelişmeleri paralelinde işlemiştir. Bu zorlayıcı eğilimler halk yaşamının gitgide daha geniş sahalarını akılcılaştırmaktadır, bunları etkililik ve denetimin genelleştirici mantığına indirgemektedir. Rutin politik partiler ve çıkar gurupları katılımcı demokrasinin yerini alırlar, toplum gitgide artarak yurttaşların girdilerinden uzak düzlemlerde yönetilmektedir. Sonuç olarak, halk (kamusal) ile özel, birey ile toplum, sistem ile yaşamdünyası arasındaki sınırlar bozuklaşmaktadır. Demokratik halk (kamuublic) yaşamı, yurttaşlara halkca önemli sorunları tartışabilmelerine kurumların izin verdiği yerlerde gönenebilir. İdeal konuşma durumunun ("ideal speech situation") ideal bir tipini tanımlar; aktörler eşit tartışım yetenekleriyle donatılmıştır, birbirlerinin temel toplumsal eşitliğini tanırlar ve konuşma ideoloji ya da yanlış kabullerle çarpıtılmaz.
Habermas halk alanının yeniden canlandırılması konusunda iyimserdir. Ulus-devleti etnik ve kültürel benzerlikler temelinde aşmakta olan politik toplumun, eşit haklar ve yükümlülüklü yurttaşların yasal koruma donatılı olması halinde, yeni dönemdeki geleceği için ümitlidir. Demokrasinin bu değişkenlikli kuramı (discursive theory of democracy) öyle bi toplum gerektirir ki birlikte politik istem belirleyebilsin ve bunu yasama sistemi düzeyinde uygulayabilsin. Bu politik sistem eylemci bir halk alanı gerektirir, burada ortak çıkar sorunları ve siyasi konular tartışılabilir, ve kamuoyunun gücü karar verme sürecini etkileyebilir.
Bazı önemli akademisyenler Habermasın halk alanı görüşüyle ilgili çeşitli eleştiriler yapmışlardır. John Thompson, University of Cambridge sosyoloji profesörü, Habermasın halk alanı görüşünün, kitlesel-medya iletişimlerindeki katlanarak büyümeden dolayı modasının geçtiğini savunur. San Diego University of Californiadan Michael Schudson, daha genelde tartışır, halk alanı saf akılcı bağımsız tartışmanın hiçbir zaman varolmadığı bir yerdir.
Avrupa halk alanındaki laiklik ve dinle ilgili görüşleri ise, 2004de Geçiş Zamanı makalesinde şöyle der: Hristiyanlık ya da başka hiçbir şey, özgürlük, vicdan, insan hakları ve demokrasi gibi Batı uygarlığını ölçülerinin kurucu kuvveti değildir. Ayrıca bizim yahudi-hristiyan köklerimizi daha açıkca kabul etmek yalnızca entelektüel anlayışımızı bozmaz, olanaksız da kılar der.
Tarihçilerin Tartışması
Habermas bir bilim adamı olduğu kadar halk aydını (public intellectual) olarak da ünlüdür, en çok, 1980lerde populer basını tarihçilere (yani Ernst Nolte, Michael Stürmer ve Andreas Hillgruber) saldırmakta kullanışıyla, ki onlar tartışılır olarak Nazi yönetimini ve soykırımı (Holocaust) genel Alman tarihinden ayrı tutmuşlar, Nazizmi Bolşevizme bir tepki olarak açıklamışlar, ve Alman ordusu (Wehrmacht)ın 2. Dunya Savaşındaki kötü ününü kısmen iyileştirmeye çalışmıştılar. Daha yeni olarak, Habermas Amerikanın Irak işgaline karşı olduğunu açıklamıştır.
Habermas ve Derrida
Habermas ve Jacques Derrida 1980lerden başlayarak haşin anlaşmazlıklara düştüler ve sonuçta birbirleriyle konuşmaz oldular. Habermasın Kökenlerin Geçicileştirilmiş Felsefesi Ötesi: Derridayı (Modernitenin Felsefi Tartımı içinde) yayınlamasından sonra, Derrida, Haberması örnek göstererek şöyle dedi: beni felsefeyi edebiyata, mantığa ya da söz sanatına indirgediğimi söyleyenler açıkça ve dikkatle beni okumaktan kaçınmışlardır (Felsefi Bir Dil Var mı? s. 218, Points içinde). Diğer üst düzey postmodern düşünce üyeleri, özelde Jean-François Lyotard, Habermas ile çok daha kapsamlı bir polemiğe girmiş, Philippe Lacoue-Labarthe ise bu polemikleri üretkenlikkarşıtı diye nitelemiştir. Nihayetinde, bu rekabetçi fikir alışverişleri kıtasal felsefe içi ayrımlara denk düşmüş, ağırlıkla anlamlı bir modernlik postmodernlik tartışmasına odaklanmıştır bu terimler 1980lerde kozmolojik değilse totemci (totemic) yükseltilmiştir bazen; bunda da Lyotard ve Habermasın eserleri ve onların Amerikan üniversitelerince pek şevkle, bazan tedbirsiz kabulü çok rol oynamıştır. Postyapısalcılık gibi bu şematik terminolojinin Birleşik Devletlerde yoğun trafiği olduğu fakat Fransada pek bilinmediği ifadesini Habermasın Fransız çağdaşları anlayışında buldu, beraberinde kültür savaşları bagajını da getirmesiyle o zamanlar Amerikan akademik çevrelerde fırtına gibi esti. Kısacası: Habermas ve Derrida (genel yapısöküm değilse de) arasındaki ayrılıklar çok derin olmasına rağmen, ille de uzlaşamazlık gerekşart değildi; onları bu ayrılıkların yanlış değerlendirmelerine polemiksel tepkiler ateşliyordu, bu da anlamı olan tartışmaları keskinlikle bastırıyordu.
9/11 sonrasında Derrida ve Habermas sınırlı bir politik dayanışma kurdular ve daha önceki anlaşmazlıkları geride bırakıp dostça ve açık-fikirli alışveriş başlattılar, Habermasın deyişiyle. Giovanna Borradori'nin Terör Çağında Felsefe: Jürgen Habermas ve Jacques Derrida ile Diyaloglarında, 9/11 ile ilgili bireysel göşlerini açıkladıktan sonra, Derrida bir önsöz yazarak Habermas deklerasyonuna (Şubat 15, ya da Eski Avrupa, Yeni Avrupa, Kor Avrupası (Verso, 2005) içinde) şartsız imza attığını belirtti. Habermas bir basın görüşmesinde bu deklarasyon için daha öte metin önerdi. Bundan çok faklı şekilde, Geoffrey Bennington, Derridanın yakın bir arkadaşı, uzlaşmaya yönelik daha öte bir jest olarak karşılıklı anlaşılabilirlik için bir yapısöküm (deconstruction) dökümü önerdi. Derrida her ikisinin yeni görüş alışverişleri başladığı o zaman zaten son derece hastaydı ve ikisi bunu geliştiremediler öyle ki önceki anlaşmazlıklara esaslı olarak tekrar dönemediler ya da Derrida ölmeden iyice tartışma firsatı bulamadılar. Bununla birlikte, bu en son işbirliği bazı bilimcileri sözkonusu durumları, yakın ya da eski olsun, birbirleriyle karşılıklı yeniden gözden geçirme cesareti verdi.
Başlıca eserleri
Strukturwandel der Öffentlichkeit (1962, "Kamusal Alanın Yapısal Dönüşümü");
Erkenntnis und Interesse (1968, "Bilgi ve İlgi");
Technik und Wissenschaft als 'Ideologie' (1968, "İdeoloji" Olarak Teknik ve Bilim);
Zur Logik der Sozialwissenschaften (1970, "Sosyal Bilimlerin Mantığı Üzerine");
Theorie der Gesellschaft oder Sozialtechnologie. Was leistet die Systemforschung? (Niklas Luhmann'la birlikte, 1971, "Toplum Kuramı ya da Sosyal Teknoloji. Sistem Araştırması Neye Yarar?");
Zur Rekonstruktion des histo- rischen Materialismus (1976, "Tarihsel Materyalizmin Yeniden İnşası Üzerine");
Theorie des kommunikativen Handelns (1981, "İletişimsel Eylem Kuramı");
Der philosophische Diskurs der Moderne (1985, "Modernin Felsefî Söylemi");
Die nachholende Revolution (1990, "Arkadan Yetişen Devrim");
Faktizität und Geltung (1992, "Olgular ve Normlar").