17.Kasım.1966 29.Mayıs.1997
Kaliforniya, A.B.D. Tennessee, A.B.D.
Besteci, Müzisyen, Ses Sanatçısı
Jeff Buckley, 1966 doğumlu, ünlü Amerikalı şarkıcı, besteci ve söz yazarı. Çıkardığı ilk albümü Graceden itibaren, döneminin en çok gelecek vaat eden sanatçılarından biri olarak görülen Buckley, şöhretinin doruğundayken geçirdiği bir kazayla 1997 yılında hayata gözlerini yumdu. Vokal çeşitliliğiyle tanınan Buckley, aynı zamanda 1960lı yılların ünlü folk rock şarkıcısı Tim Buckleynin oğludur.
Biyografi
Jeffrey Scott Buckley, 17 Kasım 1966da Tim Buckley ve Mary Guibertin oğlu olarak Anaheim, Kaliforniyada dünyaya geldi. Yunan, Fransız ve Panama asıllı olan annesinin çocuğunu evlilik dışı doğurduğu Tim Buckley ise, İrlanda asıllı ünlü bir şarkıcı ve söz yazarıydı. Annesinin evlendiği Ron Moorhead ve yarı-üvey kardeşi Corey ile bir süre Güney Kaliforniyada yaşadılar, fakat bu evlilik yaklaşık 2 yıl sürdü. Scotty Moorhead olarak bilinen Jeff, üvey babasının ölümünden sonra, doğum sertifikasında yazılı olan Buckley soyadını kullanmayı seçti.
Klasik piyano eğitimi alan annesi ve müziği seven üvey babasıyla Led Zeppelin, Jimi Hendrix, Pink Floyd gibi şarkıcı ve grupları dinleyerek büyüyen Jeff, daha 5 yaşındayken büyükannesinin dolabında bulduğu gitarı çalmaya çalışıyordu. Erken dönemlerinde Kiss hayranı olan Jeffin aldığı ilk albüm Led Zeppelinin Physical Graffiti siydi. Söylediğine göre bir müzisyen olmaya 12 yaşındayken karar vermişti. 14ündeyken ilk elektro gitarını (bir Gibson Les Paul gitarı) alan Buckley, lisesindeki Jazz grubunda çalıyordu. Jazz Fusion gitaristi Al Di Meolanın yanısıra Rush, Genesis, Yes ve Jethro Tullun hayranıydı.
Liseden 1984de mezun olduktan sonra oradaki Müzisyen Enstitüsüne (Musicians Institute) devam etmek için Los Angeles, Hollywooda gitti. Burada aldığı 1 yıllık kurs sırasında en çok teorik müzik çalışmaktan hoşlanan Jeff, okulun en büyük zaman kaybı olduğunu söylemekten de geri kalmadı. Bir otelde çalışmaya başlayan; jazz ve reggae müzikten, rock ve heavy metale kadar değişik gruplarda çalan Jeff Buckley, geçen altı yıl süresince sadece geri vokallerde yeraldı.
Şubat 1990da New Yorka taşınan Buckley, kökleri 8. yüzyıla dayanan ve Qawwali adı verilen (Hindistanla Pakistana kendini adayan) sufi müzikle ve bu türün en çok tanınan müzisyeni Nusret Fateh Ali Khanla tanıştı. Khanı kendisine idol olarak belirleyen Buckley, eylülde Los Angelesa geri döndü. Tanınmış bir sanatçı olan ve 1960larla 1970lerde, oldukça beğenilen albümler yapan, öz babası Tim Buckleynin eski menajeri Herb Cohenden gelen teklifle, kendi parçalarından oluşan bir demo kaset doldurdu. Babylon Dungeon Sessions adını verdiği kasedi; Eternal Life ve Unforgiven'ın da (sonradan Last Goodbye olarak adlandırıldı) aralarında olduğu beş parçadan oluşturdu.
26 Nisan 1991de Jeff Buckley, Tim Buckleyden Sevgilerle adı verilen ve Brooklyndeki, St. Anns Churchde Tim Buckleyi anmak için düzenlenen konserde sahne aldı. Bu onun da böyle bir kalabalık karşısındaki ilk performansıydı. Tim Buckleynin, öksüz oğlu Jeff ve onun annesi için yazdığı I Never Asked To Be Your Mountain parçasını, ünlü rock gitaristi Gary Lucasla birlikte çalan Buckley, ardından Sefronia The Kings Chain ve Phantasmagoria in Twoyu çaldı. Son olarak Once I Wası akustik olarak çalan Buckley, parçanın ardından o an içinden gelen bir cappella son ekledi. Jeff, müzik endüstrisine ilk adım attığı ve tanınmasına büyük yarar sağlayan bu konserle ve son parçadaki enstrümansız söylediği kısımla ilgili şöyle konuşmuştu:
Benim işim değildi, benim hayatım değildi. Ama cenazesinde olamamak beni üzdü, ona hiçbirşey söyleyememiş olmak. Bu konseri ona olan saygımı sunabilmek için yaptım.
1991 yazı boyunca New Yorkda Gary Lucasla birlikte Grace, Mojo Pin gibi en sevilen parçalarını yazdı. Aynı zamanda Lucasın grubu Gods and Monstersda da çalan Buckley, grubun mart 1992de çıkardığı ilk albümün ardından gruptan ayrıldı. Aşağı Manhattanda çeşitli yerlerde, ama en çok da East Villagedaki Sin-éde kendine yer edindi. Burada birçok sanatçı ve grubun parçalarını çalan Buckley, o dönemlerde kendisini canlı bir müzik kutusuna benzettiğini söylemişti. Sin-édeki birkaç ayın ardından çeşitli plak şirketleri onu izlemek için gelmeye başlamıştı bile. Buckley, ekim 1992de Bob Dylan ve Bruce Springsteenle de çalışan Columbia Records plak şirketiyle anlaştı ve araık 1993de o dönemini yansıtan ve çalışmalarından dört parçayı içeren Live at Sin-é EPsini yayınlandı.
Nirvananın Nevermind albümünün yapımcılığını yapmış olan Andy Wallacela anlaşan Buckley, basçı Mick Grondahl ve baterist Matt Johnsonla birlikte, 1993 yazında ilk albümünün çalışmalarına başladı. Dört hafta süren provaların ardından eylülde New York, Woodstockdaki Bearsville Stüdyolarında kayda girdiler. Buckleynin davetiyle, Gary Lucas da Grace ve Mojo Pin parçalarının kayıtlarında gitar çaldı. Ertesi yıl gitarist Michael Tighe de gruba dahil oldu.
İlk albümü Grace, 23 Ağustos 1994de yayınlandı ve Buckley, bunu takiben çıktığı dünya turunu 2 yıldan fazla sürdürdü. Bu dönem boyunca Paris Olympia da dahil olmak üzere birçok önemli yerde de sahne aldı. Ardından aralık 1996da Kuzey Amerikanın kafe ve barlarında (The Crackrobats, Possessed by Elves, Father Demo, Smackrobiotic, The Halfspeeds, Crit-Club, Topless America, Martha & the Nicotines ve A Puppet Show Named Julio) çalarak Phantom Solo Touru gerçekleştirdi. Buckley, kafelerde ve yerel yerlerde çalmanın verdiği zevkin eksikliğini hissettiğine dair bir açıklama yapmıştı:
Kısa süre önce hayatımda bir kafeye gidip, basitçe ne yapıyorsam onu yaptığım, müzik yaptığım, kendi müziğimi çalarak öğrendiğim ve benim için ne anlam ifade ettiğini keşfettiğim, beni tanımayan, naaptığımı bilmeyen seyirciyi, sıkarken ya da eğlendirirken zevk aldığım bir dönem vardı. Bu durumda kaybetmenin, riskin ve başarmanın değerli ve değiştirilemez lüksüne sahibim. Bu tür şeyleri, bu çalışma formunu biraraya getirmek için gerçekten çok uğraştım. Sevdim ve sonra ortadan kaybolduğunda onu kaybettim. Tek yaptığım bunu geri istemek.
Buckleynin 1995 ve 1996daki tur kayıtlarının birçoğu Mystery White Boy ve Live a l'Olympia adlarıyla yayınlandı. Turu tamamlamasının ardından My Sweetheart the Drunk adını vereceği yeni albümünün çalışmalarına başlayan Buckley, 1997de Memphis, Tennesseeye gitti. Burada bir silah evi kiraladı ve kendi kayıt cihazıyla demo kasetler yapmaya başladı. Tekrar stüdyo çalışmalarına başlayan grup için de, önlerindeki yeni albüm oldukça heyecan vericiydi.
29 Mayıs 1997de grubunun Memphise ona katılmak üzere geldikleri gün, Buckley Mississippi Nehrine bağlanan Wolf Riverda yüzmeye gitti. Eşyaları bulunan Buckleyden hiç iz yoktu. Yapılan arama çalışmalarına rağmen Buckley bulunamadı. O günden bir hafta sonra bir turist tarafından görülen vücüdu karaya çıkarıldı. Alkollü olduğu ve intihar etmiş olabileceği iddialarına rağmen, herhangi bir uyuşturucu veya alkol almadığı polis raporlarında ortaya çıktı.
Jeff Buckleynin son çalışmaları Sketches for My Sweetheart the Drunk adlı albümde yayınlandı, ayrıca canlı kayıtlardan oluşan Jeff Buckley-Live In Chicago adlı bir albüm ve 13 mayıs 1995de Chicagodaki The Cabaret Metroda kaydedilen, canlı konserin görüntülerini içeren bir dvd yayınlandı.