• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

İzlenmelik Filmler

Üyelik Tarihi
25 May 2016
Konular
124
Mesajlar
3,076
MFC Puanı
8,290
Film Listesi :
  1. Colonia Dignidad (2015) - 7.0
  2. Taare Zameen Par – Her Çocuk Özeldir (2007) - 8.0/10
  3. The Intouchables - Can Dostum 8.5/10
  4. Begin Again (2013) - 6.5/10
  5. The Hateful Eight (2015) - 7.5/10
  6. Casuslar Köprüsü (Bridge of Spies) (2015) - 8.0/10
  7. Bajrangi Bhaijaan (2015) 8.2/10
  8. Murder in The First (İlk Canilik) (1995) - 8.4/10
  9. Gizli Dünya - Room - 2015 - 7.8
  10. Predestination (2014) - 8.0
  11. The Man from Earth - Dünyalı (2007) - 8.0
  12. Düşüş / The Fall [2006] - 8.0
  13. Joy (2016) - 7.5
  14. Sarmaşık / 2015 (7.0/10)
  15. Boy 7 / 2015 (7.5/10)
  16. Tımarhanede 10 Gün (10 Days in a Madhouse) / 2015 (8.0/10)
  17. They Live (Yaşıyorlar) (1988) - 8.0
  18. Persona, 1966 - 8.1
    CAY'ın eklediği film
  19. Yalan Labirenti” (Im Labyrinth des Schweigens) - 6.6
    $iZoFreN'in eklediği film
  20. FORREST GUMP
    LiyA
  21. Me and Earl and The Dying Girl 7.8/10
  22. Sultan - 2016 (8.1/10)
    Hifa ekledi
  23. Who ** I - Kein System ist sicher (2014) 7,6/10
    Limon. ekledi
  24. The Dictator (2012) 7/10
    Limon. ekledi
  25. Ekşi Elmalar 7,3/10 (2016)
    Kaşif ekledi
  26. Kaptan Fantastik (Captain Fantastic) - 8/10
  27. The Life of David Gale - Ölümle Yaşam Arasında - 8.0
  28. Geçmişi Olmayan Adam (The Man Without A Past) - 2002 - 7,7/10 IMDb
  29. Das Leben der Anderen Başkalarının Hayatları (2008) 8.5 iMDB
  30. Gifted (Deha)
    - 2017 - 7.7 imdb

  31. Kingsman: Gizli Servis - 7.0
  32. Deli Dolu (La Pazza Gioia) - (6.5/10)

Bu başlık altından izlediğiniz ve forumdaki üyelerinde izlemesini canı gönülden istediğiniz filmleri, kısa kısa açıklayarak ve 10 üzerinden puanlayarak bildirebilirsiniz. Böylece film aramakta zorluk çeken, ne izlesem de günüm neşelense diye dert yakınan üyelerimiz, burada oluşturacağımız betikten faydalanmış olur :p :t17:t17:t17

Hadi ben ilk filmimi öneriyorum, yeni çıkan ve izlenmelik bir Emma Watson filmi. Daniel Brühl ile güzel bir performans sergilemiş. Film nazilerin kurduğu bir cemaat ve şili pinochet diktasında yaşanan gerçek yaşam hikayelerini anlatıyor ve bence oldukça da başarılı. 10 üzerinden 7 puanı sonuna kadar hak eden bu film, gününüze keyif katabilir.

images

Frangman

 
Üyelik Tarihi
25 May 2016
Konular
124
Mesajlar
3,076
MFC Puanı
8,290











Güzel konu Bezelye :thumbsup

Taare Zameen Par – Her Çocuk Özeldir – Yerdeki Yıldızlar

Bu da benden olsun.


Teşekkürler :p Ben çok film izleyen biriyim ki artık film izlemekte baya zorlanıyorum, seçemiyorum. Listelenen en iyi filmler listesindeki çoğu filmleri de izlemişim. Hem yeni çıkan hemde güzel olduğu düşünülen filmler burada paylaşılırsa girip bakıp araştırıp izlerim :u2
 
Üyelik Tarihi
25 May 2016
Konular
124
Mesajlar
3,076
MFC Puanı
8,290
Can Dostum (2011) 8.5/10
Can_Dostum_%282011%29_posteri.jpg

Can Dostum (Fransızca özgün adıyla Intouchables), yönetmenliğini Olivier Nakache ve Éric Toledano'nun üstlendiği, komedi-drama türündeki 2011 yapımı Fransız filmi. Başrollerini François Cluzet ve Omar Sy paylaşmaktadır. Yamaç paraşütü kazası sonrası boynundan aşağısı felç olan bir adam ile kendisine yardımcı olması adına işe aldığı yardımcısının hikâyesini konu almaktadır.

Fransa'da vizyona girdiği 2 Kasım 2011 tarihinden dokuz hafta sonra, 2008 filmi Bienvenue chez les Ch'tis'in ardından ülke tarihinde en çok seyirci sayısına ulaşan film oldu. Film sekiz kategoride César Ödülü'ne aday gösterilirken, filmdeki performansıyla Omar Sy En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nün sahibi oldu.

 
Üyelik Tarihi
25 May 2016
Konular
124
Mesajlar
3,076
MFC Puanı
8,290
Müzik sevenler, gitarın sesine aşık olanlar için Begin Again / Yeniden Başla güzel bir akşam izlencesi olabilir. :) Müzik seviyorsan sıkılmadan, keyif içinde muhteşem şarkılarla zamanın, filmin nasıl bittiğini anlayamayacaksınız. :s5

Begin Again (2013) - 6.5/10

images


Begin Again,Yeniden Başlamak,başrollerinde Keira Knightley, Mark Ruffalo, Catherine Keener, Hailee Steinfeld ve Adam Levine'in yer aldığı 2013 ABD yapımı dram, romantik ,müzikal filmdir.Senaryosunu John Carney yazmıştır.Yapımcılığını ise Judd Apatow üstlenmiştir.

 
Üyelik Tarihi
25 May 2016
Konular
124
Mesajlar
3,076
MFC Puanı
8,290
The Hateful Eight - 7.5/10

images


Quentin Tarantino, Django: Zincirsiz filminden sonra western tarzında yeni bir film üzerinde çalıştığını söylemişti. Amerikan iç savaşı hakkında temel düzeyde bilginiz varsa, tadından yenmeyecek lezzetli bir Tarantino filmi karşınızda. İşte fragmanı;


İç savaşın üzerinden bir miktar zaman geçmiştir. Kar fırtınasının vurduğu buz gibi Wyoming kışında bir ödül avcısı, canlı yakaladığı kanun kaçağıyla birlikte bir mola yerine sığınır. Ancak burada birbirinden değişik karakterlerle yolları kesişir. Bu 8 kişi arasındaki bazı gizli bağlar, hayatta kalmalarını çok zorlaştıracaktır. Ödül avcıları arasındaki ihanetleri ve intikamı da gözler önüne seren film, 8 Ocak 2016'da gösterime girdi.
 
Üyelik Tarihi
25 May 2016
Konular
124
Mesajlar
3,076
MFC Puanı
8,290
Casuslar Köprüsü (Bridge of Spies) - 8.0/10

[IMGALIGN="right"]http://www.filmperisi.com/uploads/film/2016/05/casuslar-koprusu-bridge-of-spies-turkce-dublaj-izle-408.jpg[/IMGALIGN]Would it help? (Yardımı olur muydu?) repliğiyle akıllarda yer eden yeni enfes Tom Hanks filmi. Bu adamın kötü filmine rastlamak oldukça zor ve yine güzel bir izlenceyle karşımıza çıkmış.


Film soğuk savaş döneminde geçmektedir. Amerikalı bir pilot Sovyetler’de tutsak duruma düşmüştür. Tutsak pilotu kurtarabilmek için Amerikalı bir avukat CIA tarafından görevlendirilir. Bu görev oldukça zorlu ve tehlikelidir. Filmde Tom Hanks’ın yanı sıra Amy Ryan ve Billy Magnussen gibi isimlerde rol alıyorlar. Filmin yönetmen koltuğunda ise usta yönetmen Steven Spielberg oturuyor.

Rastgele Yorumlar
VI9sWUbFo7clcf_1_hd.jpg


İnci Tulpar: Bridge of Spies’in ABD dışında çekilen kısımları nefis. Hanks ve Mark Rylance çok çok iyi. Soğuk savaş ilgi alanınız ise kaçırmayın.​
Serkan Çellik: The Terminal (2004)’den bu yana en iyi Spielberg filmi. Bakmak bile güzel. 8/10​
Müjde Işıl: Casuslar Köprüsü,tıkır tıkır işleyen senaryosu ve şık kurgusuyla tam bir klasik sinema güzellemesi. Spielberg-Hanks ikilisinde hala hayat var.​
Halil İbrahim Sağlam: Bridge of Spies, Spielberg’ün konvansiyonel sinemasının en formda örneklerinden. Oldukça akıcı kurgusuna Janusz Kaminski’nin usta işi sinematografisi eşlik ederken üzerine de Tom Hanks ve Mark Rylance karşılıklı döktürünce tadından yenmiyor. Arada Coenler mizahın, Spielberg dramın dozunu kaçıracak gibi olsa da hemen birbirlerini dengelemeyi başarıyorlar. 8/10​
Tanju Baran: “Bridge of Spies”, Spielberg’in son dönemdeki en iyi işi; Kaminski ve Coenler, klasik Spielberg defolarının üstünü güzelce örtüyor.​
Tuğçe Madayanti Dizici: Bridge of Spies; birbirine sapasağlam mühürlenmiş senaryo,oyunculuk, atmosfer ve malum Spielberg Amerikanizmi. 8/10​
Selin Gürel: Spielberg’ün anlaşma şartları aynı: Bridge of Spies hiç sarkmıyor. Karşılığında, kaçıncı dk. da ne hissetmeniz gerektiğine o karar veriyor.​
Janet Barış: Spielberg’ün son filmi “Bridge of Spies’taki asıl “standing man” Rus casusu Abel, çok iyi yazılmış ve çok iyi oynanmış bir karakter.​
Mert Tanöz: Bridge of Spies tam bir Spielberg-Hanks filmi.Eleştirileriyle insanları manipüle eden dramatik ve milliyetçi bir amerikan yapımı.​

 
Üyelik Tarihi
25 May 2016
Konular
124
Mesajlar
3,076
MFC Puanı
8,290
Bajrangi Bhaijaan (2015) 8.2/10

295428_o7c50.jpg


Pakistanlı konuşamayan küçük Shahida'nın (Harshaali Malhotra) annesi, Hindistan'da çocuğunun tedavi edileceğini öğrenir. Hindistan'a gidiş yolculuğunda küçük Shahida, annesini kaybeder.
Hindistan'da Shahida'ya yardım edecek olan kişi ise Bajrangi Bhaijaan müridinden olan Pavan'dır. Pavan (Salman Khan) ile Shahida'nın yolları bakalım nasıl kesişecek ve Pavan, Shaihada'yı ailesine ulaştırabilecek midir...

salman-bajrangi-759.jpg



Kendi görüşüm : Bu film taşı bile yumuşatır.
 
Üyelik Tarihi
25 May 2016
Konular
124
Mesajlar
3,076
MFC Puanı
8,290
Murder in The First (İlk Canilik) (1995) - 8.4/10

Kazanmak için kaybeden bir adamın hikayesi...


[IMGALIGN="right"]http://www.otekisinema.com/wp-content/uploads/2013/07/Murder-In-the-First-poster-192x300.jpg[/IMGALIGN]Alcatraz, 1934 baharında başlangıçta federal bir hapishane olarak açıldı. Gangsterlerin muhitinde, hapsetmekten çok kamu değerleri için hizmet veriyordu. Alcatraz, dünyanın en korkulan ve en pahalı hapishanesiydi. Bu bildiğim kadarıyla, Henri Young’ın hikâyesi, 244 numaralı mahkûmun…

Henri hırsızlık yapmıştı. Onun tek suçu genç yaşında kardeşini doyurabilmek için beş dolar çalmasıydı. Devlet ise kamu değerlerine hizmet etmek ve adaleti korumak için bir hapishane açmıştı. Ama yapılan masraflar fazla gelince ağır suçlular için açılan bu cehenneme Henri Young’ın da yolu düştü. Kaçmaya çalıştı ve yakalandı. Tam üç yıl boyunca ıslah edildi ve ıslahının sonucunda bir adam öldürdü. Parlak, gösterişli bir kaşıkla…
Islah etmenin tanımı; mahkûmların durumlarını fiziksel, akılsal ve ahlaki olarak tedavi etmek ve iyileştirmek…
1995 yapımı, 122 dakikalık bu dramın yönetmen koltuğunda başarıyla oturan isim Marc Rocco, konusu gerçek bir yaşam hikâyesinden alınmış ve Dan Gordon tarafından senaryolaştırılmış olan film, izlenmesi gereken yapımlar arasında. Yönetmenin dördüncü ve en iyi uzun metraj çalışması… Alcatraz’ı, yönetmenin gözleriyle şöyle bir gezerek başlıyoruz seyre fakat sanatçı mekânı başrollerde tutmak yerine kamerasının kadrajını bir adamın dramına çevirmeyi tercih ediyor. Taş duvarları değil, içinde yaşananları ve dışarı taşanları anlatıyor, biyografisini gözler önüne serdiği Henri Young’ın üzerinden…
Gösterime girdiği tarihte her ne kadar hak ettiği yeri bulamasa da bundan yıllar sonra bile izlediğinizde sizi etkileyebilecek bir ruhu var filmin. Oyuncu kadrosunda Henri Young karakteriyle oyunculuk dersi veren Kevin Bacon’u, genç idealist avukat James Stamphill karakteriyle Chistian Slater’i ve kuralcı, acımasız müdür yardımcısı Milton Gleen karakteriyle Gary Oldman’ı seyrediyoruz. Yapımın müzikleri ise; Christopher Young’ın ellerinden çıkma…

MJk0nN.jpg

Alcatraz birçok filme konu oldu var olduğu andan itibaren. İçinde yaşanan acılar ve çığlıklar birçok kitaba sayfa oldu. Alcatraz’ı anlatan benim aklımda kalan en önemli film 1979 yapımı, Clint Eastwood’un oynadığı, yönetmenliğini Don Siegel’in üstlendiği “Escape From Alcatraz”dır. Bu hapishane ile ilgili önemli yapımları sıralamak gerekirse herkes tarafından bilinen 1962 yapımı “Birdman of Alcatraz”, 1938 mahsulü “King of Alcatraz”, 1942 “Seven Miles From Alcatraz” sayılabilir.
“Etki, tepki” filmde müdür yardımcısı Gleen’in Young’a en sık söylediği söz. Gleen’e göre mahkûm kaçmaya çalıştığı ve adi bir suçlu olduğu için yaşadığı her şeyi hak ediyor. Kanunun verdiği ceza yetersiz kanun adamına göre, böylece onu ıslah etmek de yine ona düşüyor.

Yb4Dz6.jpg


“Etki, tepki…” İzlerken sorgulamanız gereken başlıca söz de bu aslında. Yapım adalet sistemini yine adalet sisteminin içindeki bir elle sorgulamayı seçmiş. Genç bir avukatın eliyle… Lakin avukatımıza göre katil Young değil, onu ıslah etmeye yemin eden hapishane sistemi. Cinayet silahı ise parlak ve gösterişli bir kaşık değil, beş dolar çaldığı için oraya gönderilen ve kaçma girişimi için ıslah edilen Young.
Adalet, güç ve suç birbirinin içinde birbiriyle beslenen kaynaklar. Bazen o kadar iç içe geçiyorlar ki ayrılmaları zorlaşıyor. Hem de adaleti ve gücü elinde tutanın suç işlemesine sebep olacak kadar…
Murder In the First, izlerken adalet sistemine olan öfkenizi dışa vurmanızı sağlayan, bir insanın kaderinin nasıl da küçük anlarla değişebileceğini öğreten ve yine de iyilik var olmaya devam edecektir diyebileceğiniz güçlü bir film. Adaletin insan elinden çıkma olduğuna ve içinde adalet bulunmayanın taş duvarlar değil de insanlar olduğuna dair acı bir hayat hikâyesi, görülmesi gereken. İyilik ve adaletle kalın…
 
Üyelik Tarihi
25 May 2016
Konular
124
Mesajlar
3,076
MFC Puanı
8,290
Bir tek oda sizin hayatınız olsa, her gün oradan kaçmayı arzulasanız ancak bunun imkansız olduğunu da bilseniz... Farklı kurgusu, Brie Larson'un muhteşem performansı ile karşınızda.


Room - Gizli Dünya (2015) - 7.8

284347.jpg


Gizli Dünya, Lenny Abrahamson'un yönettiği ve senaryosunu Emma Donoghue'nun yazdığı aynı adlı kitaptan uyarladığı 2015 Kanada-İrlanda yapımı dram-gerilim filmi. Filmde Brie Larson, Jacob Tremblay, Joan Allen, Sean Bridgers ve William H. Macy gibi yıldızlar oynamaktadır.

Film galasını 4 Eylül 2015 tarihinde Telluride Film Festivali'nde yaptı ve 16 Ekim 2015'de sınırlı yayınla ABD'de gösterime girdi.

88. Akademi Ödülleri'nde 4 dalda aday gösterilen film Brie Larson'un oyunculuğuyla En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazanırken, 73. Altın Küre Ödülleri'nde ve 69. BAFTA Ödülleri'nde gene En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini kazandı.

Brie Larson kazandığı ödüllerle Akademi, Altın Küre ve BAFTA ödüllerini aynı yıl içinde kazanan oyunculardan biri oldu.

maxresdefault.jpg


Konu

5 yaşındaki bir çocuk, Jack (Jacob Tremblay) ve onun genç annesi Ma (Brie Larson), küçük bakımsız bir evde yaşamaktadır. Penceresiz, sadece tavanında ışıklığı olan bir ev. Sonra yavaş yavaş, annenin Yaşlı Nick (Sean Bridgers) dediği bir adamın esiri olmaya başlarlar. Ma, şu ana kadar Jack'i durumun gerçekliğinden korumuştur fakat Jack 5. doğum gününde olayı artık anlamaya başlar ve Ma artık onun yaşının yeterli olduğunu düşünüp ona bir kaçış planı sağlar. Ma, Yaşlı Nick'in işten kovulduğunu öğrenir ve bunun onların güvenliğini etkilemekte olacağını bilmektedir. Ma, Jack'in kilit ortaklığıyla beraber planını etkinleştirir.

Ma, dış dünya ile ilgili tüm gerçekleri anlatır. Jack'e ölü taklidi yapmasını öğretir ve Yaşlı Nick'i kandırıp gömülmesini sağlayacağını söyler. Yaşlı Nick olanlara inanır. Jack'i kamyonetine alıp yolun aşağısına doğru sürmeye başlar. Yolculuk sırasında Jack kaçmayı başarır. Sonra güvenli bir şekilde polise gider ve Ma'nın nerelerde olabileceğini hayal meyal anlatır. Kısa süre sonra Ma bulunur ve esir tutulduğu yerden kurtarılır. Ma ile Jack ağlayarak kavuşurlar.

Hastanede geçirilen kısa bir sürenin ardından Ma, Jack'i alır ve anne babasının evine götürür. Ailenin birleşiminden sonra Ma'nın annesi (Joan Allen) ve babası (William H. Macy) arasında sorunlar ortaya çıkar. Jack eski odasının dışındaki hayatına alışmakla mücadele vermekte ve sadece annesiyle konuşmaktadır. Eski evindeki odasına dönmeyi istediğini anlatır.

Image%2B1%2B%2BMa%2Band%2BJAck%2Blooking%2Bat%2Bthe%2Bceiling%2Bof%2Broom.jpg


Eleştirel görüşler

Film eleştirel olarak büyük bir başarı sağladı. Metacritic'de 43 eleştirmenin yorumundan 39'u olumlu yönde oldu ve film ortalama 86 puan aldı. Rotten Tomatoes'da 208 yorumdan %96'lık bir başarı elde etti ve 10 üzerinden 8.6 puan aldı. Sitenin eleştirmenlerin ortak kanısı kısmına ''Brie Larson ve Jacob Tremblay'dan inanılmaz bir çalışma, Gizli Dünya unutulmaz derecede yürek parçalayıcı deneyimler -ve inkar edilemez ödüllendirmeler- için yapılmış'' yazıldı. IMDb'de ise 40.000'in üzerindeki oyda 8.3 puan aldı ve en iyi 250 film sıralamasında 136. sırada yerini aldı.

Akademi Ödülleri'nde de En İyi Kadın Oyuncu adaylığı elde eden Brie Larson eleştirmenler tarafından bol övgü aldı. The Hollywood Reporter'dan Todd McCarthy yazısında ''Tam olarak yüksek hedefe uygun atış. Larson oyunculuğunu genişletmenin ötesinde dikkate değer bir çeşitlilik gösterdi. O daha önce de fazlasıyla boyutlu bir performans göstermişti'' dedi.
 
Üyelik Tarihi
25 May 2016
Konular
124
Mesajlar
3,076
MFC Puanı
8,290
Predestination (2014) - 8.0
406px-Predestination_2014_afis.jpeg


Predestination-2014-900x375.png

Yönetmenler / Directors: Michael Spierig, Peter Spierig
Oyuncular / Stars: Ethan Hawke, Sarah Snook, Noah Taylor..

Peki ya hayatını mahveden adamı ayağına getirebilseydim? Eğer yanına kar kalacağını garanti edebilseydim onu öldürür müydün?

Her şüpheli bizi eğitir. İşimizi daha iyi yapmamızı sağlar.

Zaman hepimize yetişir. Hatta bizim meslektekilere bile.

25 sentlik vıcık vıcık kuşe kağıttan yapılmış, sayfaları ihanet ve acıklı şansızlık hikayeleri kusan dergileri okuyarak acınası hayatları hakkında daha iyi hissetmek isteyen kırılmış kadınlar.

Bu iş (barmenlik) bana gerçeğin kurgudan daha şaşırtıcı olduğunu öğretti. İnanılmaz şeyler duyduğum oldu. Artık hiçbir şey beni şaşırtmıyor.

Dışarıda gözünün açılması gereken çok fazla bencil göt var. Korkmaları gerek.

Çocuğumun anne ve babası olacağına dair kutsal yemin ettim. Gerçek bir aile. Saf kalmamı sağladı. Beni günahtan uzak tuttu.

İnsanlar, altın sarısı saçları olan bir gerzeği evlat edinmek ister. İleride de oğlanlar büyük göğüslü, koca dudaklı kızları isterler.

– Kendini turist mi yoksa katılımcı mı olarak görüyorsun?
+ İleri fizik, biyoloji ve astronomide üstün başarı gösterdim. Turist, sadece teknesinin yanındakilerin resmini çekmek için okyanusu aşanlardır. Turist olmaya niyetim yok.


“Bekleyenlerin başına güzel şeyler gelir derler, bilirsiniz. Ama sadece acelesi olanlar geride bir şeyler bırakır.” dedi. İnanamamıştım. Abraham Lincoln’den alıntıydı.

Yakışıklı ve zengindi. Bana daha önce hiç tecrübe etmediğim bir nezakette davrandı. Aslına bakarsan cebinde 100 dolarlık tomarla para vardı. Bütün hayatım boyunca gördüğümden daha fazla para.

– Farklı biriydi. Ondan hoşlandım. Bana oyun oynamadan yaklaşan ilk adamdı. Gençtim ve aşıktım.
+ Şu ünlü son sözler.
– Hiç daha önce aşk için aptal bir şey yaptın mı?
+ Bir kez.
– Anlıyorsun yani.
+ Evet.

Hayatımda pek çok defa yüzüstü bırakıldım. Neden biraz umutlanmayayım ki?

Sonra bazen insanlar sizi şaşırtır.

– Bazen bu dünyanın başına gelen belaları hak ettiğini düşünüyorum.
+ Biliyorum. Yüzleşelim bununla. Kimse masum değil.
– İstediğini elde etmek için herkes birbirini kullanıyor.


Kalbimi söküp alan ve hayatımı mahveden o piçten nefret ediyorum. Ölmeyi hak ediyor.

– Bana olanlardan dolayı ne kadar üzgün olduklarını söyleyen insanlardan bıktım. Artık duymak istemiyorum.
+ Ne istiyorsun o halde?
– İnsan ne ister?
+ Aşk.
– Aşkı siktir et. Bir amaç.
+ Amaç mı? Amacın yok mu?
– Üzerinde çalışıyorum.
+ Aşk neden amaç olamasın?
– Hippi saçmalığı bu.
+ Nefret etmek aşktan daha kolay değil mi?
– Evet.


– Bir şeyi mahvetmek daha kolay.
+ Birini öldürmek.

Eğer ileri doğru gidemiyorsan, geriye doğru bok yoluna düşersin.

– Çok güzelsin. Birinin sana bunu söylemesi gerekiyordu.
+ Az önce söyledin işte.

Neden herkes istediğini alırken bana hiçbir şey düşmüyor? Sürekli güçlü olmaya çalışmaktan yoruldum.

Kim olmuş olabileceğin için asla geç değildir.

Yaratmak üzere olduğun geleceği bilmek bunaltıcı olabilir. Bu hayatın amacını bilmek.

FİLMİ İZLEMEYENLER OKUMASIN AŞAGIDAKİ UZUN YAZIYI 'Bir adam bara gelir ve barmenle sohbet etmeye başlar ve kendisini 'Evlenmemiş anne' olarak tanımlar. Barmen meraklanınca anlatır... Kendisi bir kız çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve doğumdan hemen sonra bir yetimhanenin önüne bırakılmıştır. O yüzden genç bir kızken kendi kendine söz vermiştir, 'Bir gün bir çocuğum olursa asla onu terk etmeyeceğim' diye. Ama bir gün karşısına bir adam çıkmış ve onu kandırmıştır, adamla beraber olmuş ve hamile kalmıştır ve bu arada adam da ortadan kaybolmuştur. Doğum çok ama çok zorlu geçmiş, sonunda bir kızı olmuştur. Doğumu gerçekleştiren doktorlar, başta rahmi ve yumurtalıkları olmak üzere bütün üreme organlarını aşırı tahribattan ötürü almak zorunda kalmış ve bu arada onun vücudunun içinde erkek organları da taşıdığını görmüş ve onu bir erkeğe çevirmişlerdir. O hastanede iyileşmeyi beklerken bebeği hastaneden çalınmıştır... O gün bugün sokaklarda sarhoş biçimde dolaşmaktadır... Öykü barmeni çok etkiler. Zaten barmen öyle sıradan bir barmen değildir, bir nevi zamanda yolculuk ajanıdır. Bizim adama, 'Gel seninle geçmişe gidelim ve sen seni kandırıp sonra terk eden o adamı bul' der. Adam kabul eder ve birlikte zaman makinesine biner, hamile kaldığı zamandan biraz öncesine giderler. Barmen adamı orada bırakıp 9 aydan biraz fazla ileriye gider ve hastanede doğmuş olan kız çocuğunu çalar, sonra o bebeği 18 yıl önceye götürüp bir yetimhanenin önüne bırakır. Sonra 18 yıl ileri gider ve adama geri döner. Adam o sırada bir genç kızla birlikte olmuştur. Adamı alır ve bugüne geri getirir. Aslında adam, kendi kendisinin hem annesi, hem babasıdır. Ve biraz sonra anlarız, barmen de adamın biraz daha yaşlanmış halidir sadece. Öykünün sonunda barmen, vücudundaki sezaryen izine bakar ve 'Ben nereden geldiğimi biliyorum ama peki ya siz Zombiler, siz nerden geliyorsunuz' der... Öncelikle söylemek istediğim bir şey var bu filme ''vasatın altında'' ''berbat'' yorumunu kullananlara sakın ola aldanmayın.Her ne kadar bir kaç mantık hatası olsada (ki buda paradoks olayın kaynaklanıyor) hem sürükleyici hemde bilim kurgu yönünden tatmin eden kaliteli bir film var karşımızda.Film son 40 dk'ya kadar dram-bilim kurgu türünde devam etsede son 40 dk'ya geldiğimizde film bize bütün kapılarını açıyor.Ama yanlış anlaşılmasın ilk 50dk dada hçbir şekilde sıkılma veya sürükleyici olmama gibi bir durum yok.Hele ki son 40 dk vede finali izlerken ''Oha lan yuh'' dememeniz tabiri caiz ise imkansız.Ama şuda varki bu filmi sinemada iyiki izlememişim çünkü film bittiğinde illa geri sahnelerden bir yeri açıp kafamdaki deli soruların cevebını bulma ihtiyacı doğuyor.Sadede geleyim 2014 yılında çıkan en iyi bilim kurgu filmlerinden birisi içinde gerilim,aksiyon,dram vede sürükleyicilik olunca yemede yanında yat filmlerden birisi.IMDB'den daha fazla puan beklerdim ama olsun benim puanım ise: 8.2/10
 
Üyelik Tarihi
25 May 2016
Konular
124
Mesajlar
3,076
MFC Puanı
8,290
Üniversitede başarılı bir tarih profesörü olan John Oldman ortada hiçbir neden yokken, aniden 10 yılını ayırdığı akademiden istifa etmiştir. Şehirden gitmeye hazırlanırken veda etmek için evine gelen meslektaşları ondan neden istifa edip gitmesi gerektiği konusunda bir açıklama yapmasını isterler. Arkadaşları John'un bu sessizliğine anlam verememektedirler. Önceleri suskun kalan John da neden gitmesi gerektiğini biraz geçmişe dönerek anlatmaya başlar.

The Man from Earth - Dünyalı (2007) - 8.0

MV5BNjUwMDQ2NTQxMF5BMl5BanBnXkFtZTcwMDQ4NDIzMQ@@._V1_.jpg


Hemen her konudan pek çok profesör bulunmasına rağmen, iddia ettiği bütün konuların aksini ispatlattırmaz. 12 Kızgın Adam gibi sohbet havasında geçen, tek mekan filmlerinden hoşlanıyorsanız bu film kaçmaz.


Film hakkında notlar

Bu düşük bütçeli bağımsız film sadece 200.000 dolara malolmuştu. Zaten filmde hiçbir aksiyon sahnesi yer almaz. Bütün film nerede ise tiyatrovari bir atmosferde, tek bir odanın içinde geçer.
Filmin yapımcılarından Eric D. Wilkinson bu filmi izin almadan internette dağıtan BitTorrent dosya paylaşım ortamı kullanıcılarına kamuoyu önünde teşekkür etmiş ve filmin tanıtımının onlar olmadan bu kadar iyi yapılamıyacağını ifade etmiştir.[3]
Film bir bakıma K-PAX(2001, Iain Softley) filmi ile benzerlikler gösterir. K-PAX'ta da Kevin Spacey'in anlattığı uzaydan geldiğine dair hikâyenin gerçek mi yoksa uydurma mı olduğuna bir türlü karar verilemiyordu.​
 
Üyelik Tarihi
25 May 2016
Konular
124
Mesajlar
3,076
MFC Puanı
8,290
Düşüş / The Fall [2006] - 8.0

fallver5.jpg

Video klip ve reklamların usta yönetmeni Singh bu kez, sakat bir adam ile küçük bir kızın hastanede yaşadıkları olağandışı aşk hikâyesi ile karşımızda. Adam ve kız kendi aralarında, intikam peşindeki beş kahraman hakkında bir masal uydururlar: Maskeli bir kabadayı, Afrikalı kaçak bir köle, Hintli bir mistik, İtalyan bir anarşist ve bir doğabilimci, ıssız bir adaya sürgün edilmişlerdir. Düşüş, akıl almaz sahnelerin rengârenk canlandırma planlarıyla harmanlandığı son dönem filmler arasında, izleyiciyi görselliğiyle yakalayacak, akıllardan kolay silinmeyecek bir yapıt.

Şairane Bir Film!

The-Fall-Film.jpg

Hastanede kalan 5 yaşındaki Alexandria’nın, bir şans eseri, başka bir odada yatmakta olan Roy’la tanışmasıyla başlıyor film. Bu iki insanın dostluğunun gidişatı, bir başka hikayeye yol gösteriyor. Bir hikaye, diğerini izliyor ve bam! İşte size Düşüş!

Olay örgüsünden çok görselliğiyle öne çıkan bir film Düşüş. Anlatmak istediğini konuşarak anlatmak yerine; şekillere, renklere, nesnelere gizliyor. İşte bu yüzden, herkes bu filmi farklı bir şekilde izliyor. Gizli şifrelerden hangilerini çözebilirlerse, film onlara o kadarını anlatıyor. Ve akıllarında hikaye değil, başlı başına birer sanat eseri olan film kareleri kalıyor. Zaten filmin görüntülerine baktığınızda, Salvador Dali’nin tablolarından pek de farklı olmadığını görüyorsunuz. O tablolar hareket edebilseydi eğer, böyle hareket ederlerdi. Düşüş, bundan 100 sene önce çekilseydi, onu Salvador Dali çekerdi.

Dali’nin eserlerinin de dahil olduğu sürrealizm akımının en önemli özelliği olan bilinç ile bilinçaltının bir araya gelmesi durumu, Düşüş filminde de ön plana çıkıyor. Roy’un anlattığı hikaye onun bilinçaltında yatanlardan besleniyor. Diğer yandan Alexandria, hikayeyi bilinçli bir şekilde dinliyor ve hikayenin nasıl devam etmesini istediğini biliyor. Bu sebeple, Roy hikayeyi olması gerektiğinden farklı bir yöne çektiğinde ona kızıyor. Bunun kendi hikayeleri olduğunu ve istedikleri gibi devam ettirebileceklerini söylüyor.

The-Fall-Film-2-horz.jpg

Türkçe’ye “Düşüş” adıyla çevrilen bu filmi orijinal adıyla incelediğimizde, izlemeden önce bile filmin ne şekilde ilerleyeceğini az çok gözümüzde canlandırabiliyoruz. “The Fall” düşüşün yanı sıra, aynı zamanda sonbahar anlamına da gelir. Sonbahar, yaz ile kış arasında kalmış, tarafsız bir mevsimdir. Yaz kadar sıcak değil ama kış kadar da soğuk değildir. İçinde iki mevsimin de özelliklerini barındırır ama aslında ikisi de değildir. Ana karakter Alexandria, Hint kökenli bir kız çocuğudur ama Amerikan kültürünün içinde yetişmektedir. Ailesinin fikirleriyle, doktorlarının fikirleri birbirinden farklıdır ve Alexandria hangi fikre inanması gerektiğine karar verememektedir. O iki kültürün arasında sıkışmış bir çocuktur, tıpkı sonbahar gibi… Dikkat edilmesi gereken bir diğer kelime de; Türkçe’de hem portakal, hem de turuncu anlamına gelen “orange” kelimesidir. Filmin hemen hemen her karesinde bir portakal görebilirsiniz. Bu portakallar, “orange” kelimesini pekiştirmek için kullanılır çünkü filmin genelinde ağırlıklı olarak görülen turuncu rengi, Fen Shui felsefesine göre sonbaharın rengidir. Alexandria gibi, o da kırmızı ile sarının arasında kalmış bir renktir. Filmde Charles Darwin’in aradığı kelebek de, yine baharın simgesidir. Kelebekler ilkbaharda ortaya çıkar ve sonbaharda kaybolurlar. Ayrıca “kelebek” öğesiyle, Salvador Dali’nin hemen hemen her tablosunda bulunan kelebek ayrıntısına dikkat çekilmektedir.
[youtube]iO0LYcCoeJY​
[/youtube]
“Fall” kelimesini, düşüş anlamında incelersek; filmde bu kelimenin hem gerçek hem de mecaz anlamlı kullanımını görebiliriz. Alexandria, bir portakal ağacından düştüğü için kolunu kırmıştır. İlerleyen zamanda arkadaşı Roy için ilaç çalmaya çalışırken bir kez daha düşer. Roy ise hayatında bir düşüş yaşamaktadır. Hastaneye gelmeden önce olumsuz bir takım olaylar yaşamış, aşık olduğu kadını kaybetmiş ve bunalıma girmiştir. İş hayatı da düşüştedir. Dublör olarak çalışan Roy, tehlikeli bir sahnenin çekimi esnasında sakatlanmış ve hastaneye kaldırılmıştır. Bu sebeple bir süreliğine çalışma hayatına da ara vermiştir. Başta bahsettiğim bilinçaltı durumu, işte buradaki düşüşü meydana getirmektedir. Roy’un Alexandria’ya anlattığı hikayenin kahramanları da, hikayenin birçok yerinde, Roy’un kendi hayatında yaşadığı türde bir “düşüş” yaşamaktadır.

Hikayenin en enteresan karakterlerinden biri Mystic’tir bana göre. Diğer bütün karakterler, intikam hırsıyla yola çıkmıştır ama Mystic onlardan farklıdır. O sadece kendini kanıtlamaya çalışmaktadır. O, insanın en ilkel halidir, doğal olandır. Zaten midesinde kuşları beslemesinden de, doğayı simgeleyen bir karakter olduğunu çıkartabiliriz.

Filmde yer alan “at” simgesi de, Mystic karakteriyle hemen hemen aynı amaçla kullanılmıştır. At, en ilkel ulaşım aracıdır. Amerikan yerlilerine göre; siyah at gizemi temsil eder. Gizem kelimesinin İngilizce’deki karşılığı mystery’dir ve bu kelime kolaylıkla, Mystic’le ilişkilendirilebilir. İkisi de, ilkelliği temsil etmek üzere birbirleriyle bağdaştırılsa da, filmdeki rolleri birbirinden farklıdır. Mystic’in ölümü, doğallığın kaybolmasını ifade ederken, filmin birden fazla sahnesinde yer alan atların düşüşü; yine Amerikan yerlilerine göre güç, zarafet, özgürlük gibi değerlerin kaybolmasını ifade eder. Hikâye, Roy’a ait olduğu ve bu karakterleri Roy yaratmış olduğu için; kaybolan değerlerin Roy’un kaybettiği değerler olduğu söylenebilir. Her bir ölüm (veya düşüş), Roy’un daha da dibe battığının göstergesidir.

[IMGALIGN="right"]http://i1.wp.com/www.filmloverss.com/wp-content/uploads/the-fall.jpg?resize=550%2C342[/IMGALIGN]Tüm aramalarıma rağmen hiçbir sonuca ulaşamadığım, benim için havada kalmış olan bir şey var; o da Alexandria’nın korktuğu zaman söylediği “Gugli gugli, go away!” sözü. Buradaki “gugli” kelimesi hiçbir anlama gelmiyor. Bu kelimeyi google’a bağlayabiliriz. Google kelimesi çok büyük bir sayı anlamına geliyor. Buradan yola çıkarak “Gugli gugli, go away!” sözünün, çok sayıda kötülüğü kovduğunu söyleyebiliriz. Ya da o kelimeyi olduğu gibi bırakabiliriz. Bence bu daha güzel bir fikir çünkü kelimeyi olduğu gibi bıraktığımızda, gugli bizim için bilinmeyen haline geliyor. Bu durumda “Gugli gugli, go away!” bilinmeyen ama korkulan bir şeyi kovan sihirli kelimeler haline geliyor.

Filmin detaylarını incelediğinizde karşınıza, hiç aklınıza gelmeyen şeylerin çıktığını görebilirsiniz. Bu sebeple, dikkatli izlenmesi gereken bir film Düşüş. Ayrıntılara takılmak, gerekirse filmi durdurup bazı sahneleri tekrar izlemek gerek. Bunu yaptığınızda, benim filmin içinde bulmuş olduğum bu simgelerin, aslında okyanusta bir su damlası olduğunu anlayacaksınız ve size söz veriyorum; bu filmi izlediğinize asla pişman olmayacaksınız.

Ayrıca bir klasik müzik aşığı olarak şunu da belirtmeliyim ki; Beethoven’ın 7. Senfonisine en çok yakışan görüntü, Düşüş filminin açılış sekansıdır. Bir aksiyon filminin çekimleri esnasında yaşanan korkunç bir kazayı, ağır çekimde, bu müzik eşliğinde izlediğinizde; izlediğiniz de, dinlediğiniz de bambaşka bir şeye dönüşüyor. Diyelim ki; anlattığım bunca şey size filmi sevdirmeye yetmedi ve filmi izlemek istemediniz, en azından 3 dakikanızı ayırın ve açılış sekansını izleyin. Pişman olmayacaksınız. Tekrar söz veriyorum; pişman olmayacaksınız.
 
Üst