- Konum
- ىαкαяyλ
-
- Üyelik Tarihi
- 27 Kas 2009
-
- Mesajlar
- 24,120
-
- MFC Puanı
- 79
İyi-Kötü Karşıtlığı
Yazan: Rene Guenon
Kitap: Kadim Bilimler ve Bazı Modern Yanılgılar İnsan Yay.
Yaratmayı Tanrının doğrudan edimi olarak gören ve bu nedenle Onu iyilik ile kötülüğün sorumlusu olarak kabul etmek zorunda kalanlar için bu ikilem çözümsüzdür.
Ancak, şayet varlıklar Kötülük ile İyilik arasında seçme yapabiliyorlarsa, bu, İyilik ve Kötülük, zaten genel olarak var demektir; ve şayet varlıklar, her zaman İyiliğe yönelirken kimi kez de Kötülüğe yönelebiliyorlarsa bu onların mükemmel olmadığı anlamın gelir: o halde; Tanrı madem mükemmeldir; nasıl olmuş da mükemmel olmayan varlıklar yaratabilmiştir?
Mükemmel olandan mükemmel olmayanın çıkamayacağı açıktır. Zira; bunun mümkün olması için mükemmelin; mükemmel olmayanı ilkesel olarak içermesi gerekir, ki o zaman da mükemmel değildir. Dolayısıyla, mükemmelden mükemmel olmayan (bir şey) çıkamaz; o halde, o ancak hiçten yaratılmış olabilir. Fakat, bir şeyin hiçten gelebileceği ya da, başka bir deyişle, hiçbir ilkesi olmayan bir şeyin var olabileceği nasıl kabul edilebilir?
İlkesi olmayan hiçbir şey var olamaz; ancak bu ilke nedir? Ve, gerçekte, tüm şeylerin yalnızca bir tek ilkesi mi vardır? Evrenin bütünselliğinin, her şeyi içerdiği çok açıktır, zira tüm parçalar Bütünde içerilir. Öte yandan, Bütün zorunlu olarak sınırsızdır, zira sınırlı olduğu varsayılırsa bu sınırın ötesinde bulunan (bir şey) Bütünde bulunmamış olur, dolayısıyla böyle bir varsayım saçmadır. Sınırı olmayana, Sonsuz denilebilir, ve, her şeyi içerdiğine göre, bu Sonsuz her şeyin ilkesidir. Zaten Sonsuz zorunlu olarak bir tanedir, zira birbiriyle özdeş olmayan iki Sonsuz birbirini olumsuzlar; dolayısıyla, buradan şeylerin tümünün sadece bir tek İlkesi olduğu ve bu İlkenin de Sonsuz olan zorunlu olarak Mükemmel olacağından- Mükemmel olduğu sonucu çıkar.
Dolayısıyla Mükemmel olan yüce İlke dir, ilk Nedendir; o her şeyi bilkuvve içerir ve her şeyi o yaratmıştır; fakat, madem ki sadece bir İlke vardır; alışılagelmiş olarak Evren de var oldukları kabul edilen; Var olan ve Var Olmayan, Ruh ve Madde, iyi ve kötü gibi zıtlıklar ne olacaktır. Yani başta sorduğumuz; mükemmel olan Tanrı nasıl olup da mükemmel olamayan varlıklar yarattı sorusuna geri dönüyoruz. Bu soruyu (şimdi) daha genel bir ifadeyle; nasıl olmuş da Birlik; İkiliği üretebilmiştir? şeklinde sorabiliriz.
Bunu anlayabilmek için ilk önce, İkiliği en az özelleşmiş veçhesiyle yani Var Olan ve Var Olmayan zıtlığı açısından- haliyle ele almamız gerekiyor. Her ikisi de zorunlu olarak (tam) Mükemmelde içerildiklerine göre, öncelikle bu zıtlığın ancak zahiren var olabileceği açıktır. Dolayısıyla, yalnızca ayrımdan söz etmek daha yerinde olur. Fakat bu ayrım nedir? Gerçekte bizden bağımsız olarak (bir) ayrımlanma var mıdır; ya da bu ayrım sadece bizim eşyaya bakış tarzımızın bir sonucu mudur?
Şayet, Var Olmayandan sadece hiçlik anlaşılıyorsa onsan söz etmek boşunadır, zira hiç olan bir şey hakkında ne söylenebilir. Ancak, Var Olmayan var olmak imkânı olarak kavranılırsa; iş tamamen değişir. O zaman Varlık bu şekilde kavranılan- Var Olmayanın tezahürü olur ve Var Olmayanda kuvve halinde içerilir. Bu durumda Var Olmayan ile Var Olan arasındaki bağıntı tezâhür etmiş olan ile tezâhür etmemiş olan arasında ki bağıntıdır ve tezahür etmemiş olanın ilkesi olduğu- tezahür etmiş olandan daha yüksek olduğu söylenebilir. Zira, o tüm tezahür etmiş olanı ve ona ilaveten tezahür etmeyeni ve de hiçbir zaman etmemiş ve etmeyecek olanı da, kuvve halinde içerir. Aynı zamanda, burada gerçek bir ayrımdan söz etmenin mümkün olmadığı da görülmektedir, zira tezahür etmiş olan tezahür etmemiş olanda ilke olarak içerilir. Ancak, tezahür etmemiş olanı doğrudan kavrayamayız, onu ancak tezahür etmiş olan vasıtasıyla kavrayabiliriz. Dolayısıyla, bizim için bu ayrım vardır, fakat sadece bizim için vardır.
Var Olan ve Var Olmayan şeklindeki ikilik için bu böyle olunca, İkiliğin tüm veçheleri için de bunun haydi haydi böyle olması gerekmektedir. Özellikle modern zamanlarda pek çok felsefi sistemin sarsılmaz bir temelmişçesine- üzerine bina edilmiş olduğu Ruh ve Madde ayrımının ne denli yanılgısal olduğu daha buradan bile görünmektedir.
Şimdide, yine İkilikin özel bir veçhesinden başka bir şey olmayan, İyi ve Kötü ayrımına dönelim. İyi ile Kötü karşılaştırıldıklarında, genel olarak İyi; Mükemmellik ile yada en azından, daha aşağı bir derece olup da Mükemmelliğe yönelik olmak ile bağıntılıdır; Kötü ise mükemmel olmayandan başka bir şey değildir. Fakat, mükemmel olmayan Mükemmel e nasıl zıt olabilir? Mükemmelin her şeyin ilkesi olduğunu ve, öte yandan, Mükemmelin mükemmel olmayanı üretemeyeceğini dolayısıyla aslında mükemmelin var olmadığını ya da olsa olsa, yalnızca bütün Mükemmelin oluşturucu bir ögesi olarak var olabileceğini- gördük. Fakat, böyle olduğuna göre, o, aslında mükemmel olmayan olamaz ve bizim mükemmel olmayan olarak adlandırdığımız sadece göreliliktir. Böylece bizim yanılgı olarak adlandırdığımız şet sadece nisbi gerçekliktir, zira tüm yanılgılar, bütünsel Hakikatte zorunlu olarak içerilirler. Böyle olmazsa bütünsel Hakikat kendisi dışında olan bir şey tarafından sınırlanmış olacağından dolayı- mükemmel olamaz, bu da onun Hakikat olmamasıyla eş anlamlıdır. Dolayısıyla, yanılgılar, ya da daha çok nisbi hakikatler, bütünsel Hakikatin parçalarıdırlar. Dolayısıyla nisbiliğe yol açan şey parçalanmadır, ve, bu nedenle, nisbilik gerçekten mükemmel olmamanın eş anlamlısı olsaydı, parçalanmanın Kötülüğün nedeni olduğu söylenebilirdi; FAKAT, KÖTÜLÜK ANCAK İYİLİKTEN AYRIMLANDIĞI İÇİN KÖTÜLÜKTÜR.
Şayet Mükemmellik, İyilik olarak adlandırılırsa, nisbi olan hiçbir biçimde İyilikten ayrımlanmaz zira o, Mükemmelde ilke olarak içerilir. Dolayısıyla, küllî açıdan, Kötülük yoktur. Onun varlığı, sadece, tüm şeyleri onları (Mükemmelin kendisi olan) ortak İlkelerinden ayırarak- parça halinde alıp, onlarla, bu ortak İlkede içerilirlermişçesine bireştirici değil de; analitik açıdan bakıldığında var olacaktır. Mükemmel olmayan böyle (analitik bakışın sonucu olarak) ortaya çıkmıştır. Kötünün İyiden ayrımlanmasıyla bu ayrımlanmanın sonucu olacaktır ki- ikisi de yaratılmış olmaktadır. Zira, İyi ile Kötü ancak bunlar birbirine zıt olarak kavranıldıklarında gerçektirler ve hiç Kötülük olmazsa, sözcüğün olağan anlamıyla, İyilikten de söz etmeye gerek kalmaz, sadece Mükemmellik söz konusu olur.
Alıntı.
Yazan: Rene Guenon
Kitap: Kadim Bilimler ve Bazı Modern Yanılgılar İnsan Yay.
Yaratmayı Tanrının doğrudan edimi olarak gören ve bu nedenle Onu iyilik ile kötülüğün sorumlusu olarak kabul etmek zorunda kalanlar için bu ikilem çözümsüzdür.
Ancak, şayet varlıklar Kötülük ile İyilik arasında seçme yapabiliyorlarsa, bu, İyilik ve Kötülük, zaten genel olarak var demektir; ve şayet varlıklar, her zaman İyiliğe yönelirken kimi kez de Kötülüğe yönelebiliyorlarsa bu onların mükemmel olmadığı anlamın gelir: o halde; Tanrı madem mükemmeldir; nasıl olmuş da mükemmel olmayan varlıklar yaratabilmiştir?
Mükemmel olandan mükemmel olmayanın çıkamayacağı açıktır. Zira; bunun mümkün olması için mükemmelin; mükemmel olmayanı ilkesel olarak içermesi gerekir, ki o zaman da mükemmel değildir. Dolayısıyla, mükemmelden mükemmel olmayan (bir şey) çıkamaz; o halde, o ancak hiçten yaratılmış olabilir. Fakat, bir şeyin hiçten gelebileceği ya da, başka bir deyişle, hiçbir ilkesi olmayan bir şeyin var olabileceği nasıl kabul edilebilir?
İlkesi olmayan hiçbir şey var olamaz; ancak bu ilke nedir? Ve, gerçekte, tüm şeylerin yalnızca bir tek ilkesi mi vardır? Evrenin bütünselliğinin, her şeyi içerdiği çok açıktır, zira tüm parçalar Bütünde içerilir. Öte yandan, Bütün zorunlu olarak sınırsızdır, zira sınırlı olduğu varsayılırsa bu sınırın ötesinde bulunan (bir şey) Bütünde bulunmamış olur, dolayısıyla böyle bir varsayım saçmadır. Sınırı olmayana, Sonsuz denilebilir, ve, her şeyi içerdiğine göre, bu Sonsuz her şeyin ilkesidir. Zaten Sonsuz zorunlu olarak bir tanedir, zira birbiriyle özdeş olmayan iki Sonsuz birbirini olumsuzlar; dolayısıyla, buradan şeylerin tümünün sadece bir tek İlkesi olduğu ve bu İlkenin de Sonsuz olan zorunlu olarak Mükemmel olacağından- Mükemmel olduğu sonucu çıkar.
Dolayısıyla Mükemmel olan yüce İlke dir, ilk Nedendir; o her şeyi bilkuvve içerir ve her şeyi o yaratmıştır; fakat, madem ki sadece bir İlke vardır; alışılagelmiş olarak Evren de var oldukları kabul edilen; Var olan ve Var Olmayan, Ruh ve Madde, iyi ve kötü gibi zıtlıklar ne olacaktır. Yani başta sorduğumuz; mükemmel olan Tanrı nasıl olup da mükemmel olamayan varlıklar yarattı sorusuna geri dönüyoruz. Bu soruyu (şimdi) daha genel bir ifadeyle; nasıl olmuş da Birlik; İkiliği üretebilmiştir? şeklinde sorabiliriz.
Bunu anlayabilmek için ilk önce, İkiliği en az özelleşmiş veçhesiyle yani Var Olan ve Var Olmayan zıtlığı açısından- haliyle ele almamız gerekiyor. Her ikisi de zorunlu olarak (tam) Mükemmelde içerildiklerine göre, öncelikle bu zıtlığın ancak zahiren var olabileceği açıktır. Dolayısıyla, yalnızca ayrımdan söz etmek daha yerinde olur. Fakat bu ayrım nedir? Gerçekte bizden bağımsız olarak (bir) ayrımlanma var mıdır; ya da bu ayrım sadece bizim eşyaya bakış tarzımızın bir sonucu mudur?
Şayet, Var Olmayandan sadece hiçlik anlaşılıyorsa onsan söz etmek boşunadır, zira hiç olan bir şey hakkında ne söylenebilir. Ancak, Var Olmayan var olmak imkânı olarak kavranılırsa; iş tamamen değişir. O zaman Varlık bu şekilde kavranılan- Var Olmayanın tezahürü olur ve Var Olmayanda kuvve halinde içerilir. Bu durumda Var Olmayan ile Var Olan arasındaki bağıntı tezâhür etmiş olan ile tezâhür etmemiş olan arasında ki bağıntıdır ve tezahür etmemiş olanın ilkesi olduğu- tezahür etmiş olandan daha yüksek olduğu söylenebilir. Zira, o tüm tezahür etmiş olanı ve ona ilaveten tezahür etmeyeni ve de hiçbir zaman etmemiş ve etmeyecek olanı da, kuvve halinde içerir. Aynı zamanda, burada gerçek bir ayrımdan söz etmenin mümkün olmadığı da görülmektedir, zira tezahür etmiş olan tezahür etmemiş olanda ilke olarak içerilir. Ancak, tezahür etmemiş olanı doğrudan kavrayamayız, onu ancak tezahür etmiş olan vasıtasıyla kavrayabiliriz. Dolayısıyla, bizim için bu ayrım vardır, fakat sadece bizim için vardır.
Var Olan ve Var Olmayan şeklindeki ikilik için bu böyle olunca, İkiliğin tüm veçheleri için de bunun haydi haydi böyle olması gerekmektedir. Özellikle modern zamanlarda pek çok felsefi sistemin sarsılmaz bir temelmişçesine- üzerine bina edilmiş olduğu Ruh ve Madde ayrımının ne denli yanılgısal olduğu daha buradan bile görünmektedir.
Şimdide, yine İkilikin özel bir veçhesinden başka bir şey olmayan, İyi ve Kötü ayrımına dönelim. İyi ile Kötü karşılaştırıldıklarında, genel olarak İyi; Mükemmellik ile yada en azından, daha aşağı bir derece olup da Mükemmelliğe yönelik olmak ile bağıntılıdır; Kötü ise mükemmel olmayandan başka bir şey değildir. Fakat, mükemmel olmayan Mükemmel e nasıl zıt olabilir? Mükemmelin her şeyin ilkesi olduğunu ve, öte yandan, Mükemmelin mükemmel olmayanı üretemeyeceğini dolayısıyla aslında mükemmelin var olmadığını ya da olsa olsa, yalnızca bütün Mükemmelin oluşturucu bir ögesi olarak var olabileceğini- gördük. Fakat, böyle olduğuna göre, o, aslında mükemmel olmayan olamaz ve bizim mükemmel olmayan olarak adlandırdığımız sadece göreliliktir. Böylece bizim yanılgı olarak adlandırdığımız şet sadece nisbi gerçekliktir, zira tüm yanılgılar, bütünsel Hakikatte zorunlu olarak içerilirler. Böyle olmazsa bütünsel Hakikat kendisi dışında olan bir şey tarafından sınırlanmış olacağından dolayı- mükemmel olamaz, bu da onun Hakikat olmamasıyla eş anlamlıdır. Dolayısıyla, yanılgılar, ya da daha çok nisbi hakikatler, bütünsel Hakikatin parçalarıdırlar. Dolayısıyla nisbiliğe yol açan şey parçalanmadır, ve, bu nedenle, nisbilik gerçekten mükemmel olmamanın eş anlamlısı olsaydı, parçalanmanın Kötülüğün nedeni olduğu söylenebilirdi; FAKAT, KÖTÜLÜK ANCAK İYİLİKTEN AYRIMLANDIĞI İÇİN KÖTÜLÜKTÜR.
Şayet Mükemmellik, İyilik olarak adlandırılırsa, nisbi olan hiçbir biçimde İyilikten ayrımlanmaz zira o, Mükemmelde ilke olarak içerilir. Dolayısıyla, küllî açıdan, Kötülük yoktur. Onun varlığı, sadece, tüm şeyleri onları (Mükemmelin kendisi olan) ortak İlkelerinden ayırarak- parça halinde alıp, onlarla, bu ortak İlkede içerilirlermişçesine bireştirici değil de; analitik açıdan bakıldığında var olacaktır. Mükemmel olmayan böyle (analitik bakışın sonucu olarak) ortaya çıkmıştır. Kötünün İyiden ayrımlanmasıyla bu ayrımlanmanın sonucu olacaktır ki- ikisi de yaratılmış olmaktadır. Zira, İyi ile Kötü ancak bunlar birbirine zıt olarak kavranıldıklarında gerçektirler ve hiç Kötülük olmazsa, sözcüğün olağan anlamıyla, İyilikten de söz etmeye gerek kalmaz, sadece Mükemmellik söz konusu olur.
Alıntı.