İman esaslarını kabul etme konusunda bir çok görüş ve mezhep vardır. Bunlar da iki gruba ayrılır:
a) Hak Mezhepler veya Ehl-i Sünnet Mezhepleri.
b) Batıl Mezhepler veya Ehl-i Bidat Mezhepleri.
Ehl-i Hak veya Elh-i Sünnet, dinî yorumlarda Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ve sahabenin (r.anhüm) yolunu takip edip onları örnek alan, sahabe arasında ayrım yapmadan onları bütün olarak seven ve kabul eden mezheplerin adıdır.
Ehl-i bitat ise, yorumlarını daha ziyade kendi görüş ve fikirlerine dayandıran, ashaptan bazılarını sevgide aşırıya kaçan, bazılarına karşı da nefret duyan mezheplerin adıdır.
***
HAK MEZHEPLER (Ehl-i Sünnet Mezhepleri)
İtikatta Ehl-i Sünnet Mezhepleri ikidir:
1. Eşarî mezhebi
Mezhebin kurucusu İmam Eşarîdir. Basrada doğmuş, Bağdatda vefat etmiştir. İmanla ilgili mevzularda ayet ve hadisleri temel almakla birlikle bunların anlaşılmasında akla da yer veren bir mezhep anlayışıdır. Şâfiîler, Malikiler genelde Eşari mezhebindendir. Mezhep, Kuzey Afrika, Endonezya ve Hicazda yaygındır.
2. Maturîdi mezhebi
Mezhebin kurucusu, İmam Mâtüridîdir. Kendisi Türkistanın Semerkant şehrinin Mâtürid köyündendir. Mâtüridilik, imanla ilgili mevzularda ayet ve hadisleri temel almakla birlikte dinin anlaşılması konusunda aklı temel kabul etmiş bir mezheptir.
Mâtürîdî akaidinin temelini İmam-ı Azam Ebû Hanifenin (rh. 80/699 - 150/767) içtihatları-görüşleri, bilhassa onun Fıkhul-ekber isimli eseri teşkil eder.
Mâtürîdîler fıkıhta İmam-ı Azam Ebû Hanifenin (rh.) yolunu takip etmiştir. Hanefilerin büyük çoğunluğu Mâtüridî mezhebine bağlıdır.
Mezhep, Türkiye, Balkanlar, Orta Asya, Hindistan, Pakistanda yaygındır.
Çoğunlukla Türkler fıkıhta Hanefi, itikatta ise Mâtüridi mezhebindendir.
***
İtikatta bu iki hak mezhebe üçüncü olarak Selefiyeyi ilave edenler olsa da buna gerek yoktur. Çünkü Ehl-i Sünnetin tuttuğu, takip ettiği yol zaten selefin yoludur. Kaldı ki sonraları Selefilik, selefin yolu ve görüşleri olmaktan çok İbn Teymiye ve Muhammed b. Abdülvahhabın mugalatalarını-düşüncelerini yansıtır hale gelmiştir.
Selefîler, ilk olarak Hicri 4. yüzyılda ortaya çıkmışlardır. Bunlar, amelde Hanbelî mezhebine mensuplardı. Görüşlerinin, Selefiye inancını canlandıran ve bu inanca ters düşen görüşlere karşı mücadele eden İmam Ahmed İbn Hanbel´e (rh.) ait olduğunu söylüyorlardı. Ancak Hanbeli mezhebinden olan bazı zatlar; onların bu görüşlerinin, Ahmed İbn Hanbel´e (rh.) ait olduğu hususundaki sözlerine katılmamışlardır.
Selefiye inancı Hicrî 7. yüzyılda tekrar ortaya çıkmış ve bu de¬fa bu görüş, İbn Teymiyye tarafından ihya edilmeye çalışılmıştır. İbn Teymiyye, Müslümanları yoğun bir şekilde bu görüşü kabul etmeye davet etmiş ve kendine göre, zamanının gerektirdiği bazı düşünceleri (!) de Selefiye görüşüne ilave etmiştir.
Daha sonra Selefiye inancı Hicrî 12. yüzyılda Muhammed b. Abdülvahhab tarafından Arap yarımadasında yeniden ortaya çıkarılmıştır. Günümüzde de Vehhabîler, Müslümanları bu Ehl-i Sünnet dışı görüşe davet etmekte ve bu görüşleri şiddetle savunmaktadırlar.
Hanbelî mezhebinde olduklarını iddia eden bu insanlar, bazı çok temel mevzularda Ehl-i Sünnet çizgisinden ayrı görüş ve inançlara sahiptirler. Mesela tevhid inancı yani ın birliği meselesi, şefaat, tevessül, rabıta, kabir ziyaretleri gibi hususlarda işi, Sünnîleri tekfire kadar götürmüşlerdir. Bu akım Hicri 4. yüzyılda ortaya çıkmış ve bu görüşü benimseyenler, görüşlerinin, Ahmed İbn Hanbel´e ait olduğunu söylemişlerdir. Ancak Hanbeli mezhebinden olan bazı zatlar bu görüşlerin, Ahmed İbn Hanbel´e ait olduğu hususunda bunlara katılmamışlardır.
Bâtıl Mezhepler (Ehl-i Bitat Mezhepleri)
Ehl-i bidat mezhepleri de ikiye ayrılır:
a) Küfre düşmeyenler,
b) Küfre düşenler.
Küfre düşen bidat mezheplerinin temeli, İslamın ana esası olan âyet ve hadislerin görüşlerine uymayan, genellikle kişilerin kendi arzu ve hevesleri doğrultusunda uydurdukları iddialardır ki, bunların sayıları çoktur.
a) Hak Mezhepler veya Ehl-i Sünnet Mezhepleri.
b) Batıl Mezhepler veya Ehl-i Bidat Mezhepleri.
Ehl-i Hak veya Elh-i Sünnet, dinî yorumlarda Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ve sahabenin (r.anhüm) yolunu takip edip onları örnek alan, sahabe arasında ayrım yapmadan onları bütün olarak seven ve kabul eden mezheplerin adıdır.
Ehl-i bitat ise, yorumlarını daha ziyade kendi görüş ve fikirlerine dayandıran, ashaptan bazılarını sevgide aşırıya kaçan, bazılarına karşı da nefret duyan mezheplerin adıdır.
***
HAK MEZHEPLER (Ehl-i Sünnet Mezhepleri)
İtikatta Ehl-i Sünnet Mezhepleri ikidir:
1. Eşarî mezhebi
Mezhebin kurucusu İmam Eşarîdir. Basrada doğmuş, Bağdatda vefat etmiştir. İmanla ilgili mevzularda ayet ve hadisleri temel almakla birlikle bunların anlaşılmasında akla da yer veren bir mezhep anlayışıdır. Şâfiîler, Malikiler genelde Eşari mezhebindendir. Mezhep, Kuzey Afrika, Endonezya ve Hicazda yaygındır.
2. Maturîdi mezhebi
Mezhebin kurucusu, İmam Mâtüridîdir. Kendisi Türkistanın Semerkant şehrinin Mâtürid köyündendir. Mâtüridilik, imanla ilgili mevzularda ayet ve hadisleri temel almakla birlikte dinin anlaşılması konusunda aklı temel kabul etmiş bir mezheptir.
Mâtürîdî akaidinin temelini İmam-ı Azam Ebû Hanifenin (rh. 80/699 - 150/767) içtihatları-görüşleri, bilhassa onun Fıkhul-ekber isimli eseri teşkil eder.
Mâtürîdîler fıkıhta İmam-ı Azam Ebû Hanifenin (rh.) yolunu takip etmiştir. Hanefilerin büyük çoğunluğu Mâtüridî mezhebine bağlıdır.
Mezhep, Türkiye, Balkanlar, Orta Asya, Hindistan, Pakistanda yaygındır.
Çoğunlukla Türkler fıkıhta Hanefi, itikatta ise Mâtüridi mezhebindendir.
***
İtikatta bu iki hak mezhebe üçüncü olarak Selefiyeyi ilave edenler olsa da buna gerek yoktur. Çünkü Ehl-i Sünnetin tuttuğu, takip ettiği yol zaten selefin yoludur. Kaldı ki sonraları Selefilik, selefin yolu ve görüşleri olmaktan çok İbn Teymiye ve Muhammed b. Abdülvahhabın mugalatalarını-düşüncelerini yansıtır hale gelmiştir.
Selefîler, ilk olarak Hicri 4. yüzyılda ortaya çıkmışlardır. Bunlar, amelde Hanbelî mezhebine mensuplardı. Görüşlerinin, Selefiye inancını canlandıran ve bu inanca ters düşen görüşlere karşı mücadele eden İmam Ahmed İbn Hanbel´e (rh.) ait olduğunu söylüyorlardı. Ancak Hanbeli mezhebinden olan bazı zatlar; onların bu görüşlerinin, Ahmed İbn Hanbel´e (rh.) ait olduğu hususundaki sözlerine katılmamışlardır.
Selefiye inancı Hicrî 7. yüzyılda tekrar ortaya çıkmış ve bu de¬fa bu görüş, İbn Teymiyye tarafından ihya edilmeye çalışılmıştır. İbn Teymiyye, Müslümanları yoğun bir şekilde bu görüşü kabul etmeye davet etmiş ve kendine göre, zamanının gerektirdiği bazı düşünceleri (!) de Selefiye görüşüne ilave etmiştir.
Daha sonra Selefiye inancı Hicrî 12. yüzyılda Muhammed b. Abdülvahhab tarafından Arap yarımadasında yeniden ortaya çıkarılmıştır. Günümüzde de Vehhabîler, Müslümanları bu Ehl-i Sünnet dışı görüşe davet etmekte ve bu görüşleri şiddetle savunmaktadırlar.
Hanbelî mezhebinde olduklarını iddia eden bu insanlar, bazı çok temel mevzularda Ehl-i Sünnet çizgisinden ayrı görüş ve inançlara sahiptirler. Mesela tevhid inancı yani ın birliği meselesi, şefaat, tevessül, rabıta, kabir ziyaretleri gibi hususlarda işi, Sünnîleri tekfire kadar götürmüşlerdir. Bu akım Hicri 4. yüzyılda ortaya çıkmış ve bu görüşü benimseyenler, görüşlerinin, Ahmed İbn Hanbel´e ait olduğunu söylemişlerdir. Ancak Hanbeli mezhebinden olan bazı zatlar bu görüşlerin, Ahmed İbn Hanbel´e ait olduğu hususunda bunlara katılmamışlardır.
Bâtıl Mezhepler (Ehl-i Bitat Mezhepleri)
Ehl-i bidat mezhepleri de ikiye ayrılır:
a) Küfre düşmeyenler,
b) Küfre düşenler.
Küfre düşen bidat mezheplerinin temeli, İslamın ana esası olan âyet ve hadislerin görüşlerine uymayan, genellikle kişilerin kendi arzu ve hevesleri doğrultusunda uydurdukları iddialardır ki, bunların sayıları çoktur.