İslamda öşür miktarı
Ondalık; onda bir; toprak ürünlerinden veya diğer bazı kazançlardan alınan bir tür vergi anlamında bir İslam hukuku terimi; vergilendirmede kullanılan ve müslüman vergi mükelleflerinden belirli sınıflar için, mahsulden alınan onda veya yirmide bir oranındaki verginin adı.
Bu kelimenin, Asurluların altın veya ayn olarak aldıkları "ışru-u" adlı vergiden veya İbranice "ma'şer" denilen, tapınak yahut krallara verilen onda bir oranındaki verginin adından geldiği ileri sürülmüştür. Bu duruma göre öşür, etimoloji bakımından, İslam'ın çıkışından önceki bazı toplumların vergi statüsünü ifade etmektedir. İslam, zekat yükümlülüğünü getirirken, bazı arazi mahsullerinden alınacak zekat miktarını da belirlemiş ve buna "öşür" adını vermiştir. Öşür vergisi daha sonra, mülk arazinin bir çeşidine ad olmuş ve müslümanların elindeki öşre tabi araziye "öşür arazisi" denilmiştir (Ali Şafak, İslam Arazi Hukuku, İstanbul 1977, s. 105).
Öşür vergisi Kitap, Sünnet ve İcma delillerine dayanır. Tahıl ve meyvelerde zekatın gerekli olduğu, Kur'an-ı Kerim'de ifade edilmektedir. "Ey iman edenler, kazandıklarınızın temizlerinden ve size yerden çıkardıklarımızdan sarfedin" (el-Bakara, 2/267). Ayetteki; Kazandığınız şeylerden maksat ticaret malları olup, bunların zekatı söz konusudur. Size yerden çıkardığımız şeylerden maksat ise tarım ürünleri olup, bunların da öşrü kastedilir (es-Serahsı, el-Mebsut, III, II). Başka bir ayette bazı ürünlerden şöyle söz edilir: "Çardaklı ve çardaksız bağları, tatları çeşitli ekin ve hurmaları, zeytin ve narı birbirine benzer ze benzemez şekilde yaratan O'dur. Ürün verdiği zaman ürününden yiyin. Devşirildiği ve biçildiği gün de hakkını verin (el-En'**, 6/141). İbn Abbas (ö. 68/687) ve Enes b. Malik'e (ö. 91/717) göre buradaki "hak''tan maksat, farz olan zekat olup, bu da, onda bir veya yirmide bir nisbetinde alınır.
Hadislerde şöyle buyurulur: "Toprağın bitirdiği mahsulde onda bir zekat vardır" (es-Serahsı, a.g.e., III, 2).
"Nehirlerin ve yağmur sularının suladığı mahsullerde öşür (onda bir); hayvanla sulanan mahsullerde yarım öşür (yirmide bir) vardır" (Sahıh-i Müslim, terc. ve Şerh. A. Davudoğlu, İstanbul 1977, V, 280).
Öşür yükümlüsünün müslüman olması gerekir. Gayri müslümlerden öşür vergisi alınmaz. Mümeyyiz ve gayri mümeyyiz küçüklerle akıl hastalarının ürünleri de, arazi, öşür arazisi olunca öşre tabidir. Çünkü öşür bir ibadet olmaktan çok, nimetin külfeti kabilinden sayılmıştır. Halbuki öşür dışındaki diğer zekat yükümlülerinin akıl ve baliğ olmaları şarttır. Bu konuda ibadetle yükümlü olmayanların zekatla da yükümlü olmayacakları prensibi benimsenmiştir (es-Serahsı, a.g.e., III, 4; İbn Nüceym, el-Bahru'r-Raik, el-Matbaatül-İlmiyye, (t.y), II, 254).
Öşür, nimetin külfeti ve verimli toprağın ürünü üzerinden alınan bir vergi olduğu için, İslam devleti tarafından zorla alınıp mahalline sarfedilebilir.
Öşür için toprağın öşür arazisi statüsünde bulunması gerekir. Hz. Peygamber devrinde başlayıp giderek gelişen ve çeşitlenen arazi statüleri şunlardır: Mülk, mırı, vakıf, metruk ve ölü (mevat) arazi. Bunlardan mülk arazi, mülkiyeti ve yararlanma hakkı şahıslara ait olan araziler olup, üçe ayrılır:
a. Sükna ve tetimme-i sükna denilen yerler: Evler, arsalar, meskun mahaller, köy, kasaba ve şehir içindeki topraklardan ibarettir. Bunlar için öşür vergisi söz konusu olmaz. İslam devleti başka vergi koyabilir.
b. Harac arazisi: Fetih sırasında, gayri müslim olan eski sahiplerinin elinde bırakılan ve haraç vergisine tabi bulunan arazilerdir.
c. Öşür arazisi: Düşmanla, yapılan savaş neticesinde ele geçirilerek gaziler arasında paylaştırılan arazilerle, isteyerek İslam'ı kabul eden toplum fertlerinin ellerinde bırakılan topraklardan ve müslümanlar tarafından imar ve ihya edilen yerlerden ibarettir.
Öşür arazisinin menşei ve meydana geliş yılları:
a. Silah zoruyla fethedilip sahiplerinden zorla alınan ve savaşçılara veya savaşa katılmayanlara dağıtılan topraklar. Buna Hayber toprakları örnek verilebilir. Hz. Peygamber'in Hayber'i fethetmesi üzerine, yahudilerle araziler için ziraat ortakçılığı sözleşmesi yapılmış; Hz. Ömer devrinde yahudiler bu bölgeden sürgün edilince, araziler beytülmale ve gazilere intikal etmiştir (İbn Hişam, es-Sıre, Mısır 1938, III, 255, 256).
b. İslamı kendi istekleriyle kabul edenlerin ellerinde bırakılan araziler. Yemen ve Bahreyn toprakları gibi. Hz. Peygamber devrinde Yemen halkı kendiliğinden İslam'a girdiği için topraklarına dokunulmadı. Resulullah (s.a.s) onlara dinlerini öğretmek üzere Ebu Musa (ö. 44/664) ve Muaz b. Cebel (ö. 18/639)'i gönderdi ve dört çeşit üründen zekat alınmasını emretti. Bunlar; buğday, arpa, kuru hurma ve kuru üzümdür (es-Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne, Kahire 1368, I, 294).
c. Ölü (mevat) araziden müslümanların ihya ettiği topraklar.
Sahipleri öşür arazisi üzerinde dilediği şekilde tasarruf edebilirler. Alınıp satılması, kiralanması, rehin, hibe veya ariyet olarak başkasına verilmesi mümkün ve caizdir. Öşür arazilerinden elde edilen mahsuller öşre tabi olur (Ebu Yusuf, Kitabül-Harac, Mısır 1352, s. 62, 63).
Hangi çeşit toprak ürünlerine öşür gerekir?
Ebu Hanıfe'ye göre toprağın bitirdiği her çeşit ürüne onda bir veya insan eliyle sulama vb. masraf yapılmışsa yirmide bir zekat gerekir. Tahıl, sebze, meyve gibi. Bu konudaki ayet ve hadisler umum (genellik) bildirir. Ayette şöyle buyurulur: "Topraktan sizin için çıkardığımız mahsulden (zekat) veriniz" (el-Bakara, 2/267). Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:
"Yağmur suyu ile sulanan yerden çıkan mahsulde öşür vardır" (Buharı, Zekat, 55; Müslim, Zekat, 8; Ebu Davud, Zekat, 5,12; Tirmizı, Zekat,14).
Odun, kamış, ot ve saman gibi şeyler genellikle kendiliğinden yetiştiği veya ziraattan maksat bunları ekip biçmek olmadığı için öşre tabi bulunmazlar (es-Serahsı, el-Mebsut, III, 2). Ebu Hanıfe'nin her çeşit mahsulün öşre tabi olduğu görüşü, İbrahim en-Nehaı, Mücahid, Hammad, İmam Züfer ve Ömer b. Abdülazız'in benimsediği görüş olup, İbn Abbas (r.anhüma)'dan nakledilen bir rivayete dayanır (A. Davudoğlu, Sahıh-i Müslim Terc., V, 281).
Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre, özel bakım gerektirmeden, bozulmaksızın bir yıl kalabilen ölçü veya tartı ile alınıp satılan mahsullerde öşür gerekir. Ancak dayanıklı olmayan ve uzunca süre bozulmadan kalamayan sebzelerle kavun, karpuz ve hıyar gibi ürünlerde öşür yoktur (es-Serahsı, a.g.e., III, 2-4).
Bir araziden hem öşür, hem vergi veya harac birlikte alınmaz.
İmam Şafiı'ye göre, topraktan çıkan, biriktirilebilen, gıda maddesi yapılan ve insan eliyle yetiştirilen buğday, arpa, pirinç, mercimek gibi tarım ürünlerinde öşür gerekir (es-Seyyid Sabık, a.g.e., I, 295, 296).
Hasan el-Basrı, (ö. 110/728) eş-Şa'bı (ö. 103/721) ve es-Sevrı'ye (ö. 161/777) göre tarım ürünlerinden yalnız haklarında nass bulunanlar zekata tabidir. Hadiste sayılan maddeler ise şunlardır: Buğday, arpa, mısır, hurma ve kuru üzüm.
Toprak ürünlerinin öşre tabi olması için belirli bir nisap miktarı konulmuş mudur? Çok az miktarda çıkan ürünlerden de öşür vermek gerekir mi?
Ebu Hanıfe'ye göre; öşür toprağından çıkan ürün az olsun çok olsun, özel sulama yapılmamışsa, yani yağmur veya nehir suları ile sulanmışsa onda bir; dolap, su motoru, baraj ve benzeri teknik vasıtalarla sulanan toprak ürünlerinden ise yirmide bir nispetinde zekat alınır.
Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre, toprak mahsulleri beş vesk (bir ton)'a kadar zekattan muaftır. Hadiste "Beş vesk'ten az olan mahsulde zekat yoktur" (eş-Şevkanı, Neylül-Evtar, IV, 126,138; Buharı, Tecrıd-i Sarih (Terc.), V, 32, H. No: 692) buyurulur. Bir vesk 200 kg.lık bir ağırlık birimidir. Öşür, malı bir hak olup, Allah'ın teklif etmesiyle vacib olmuştur. Bu yüzden diğer zekat nisabında olduğu gibi burada da nisaba itibar edilir. Ebu Hanıfe ise öşrü, ziraat yapılabilen toprağın külfeti sayar ve bu yüzden nisabı gerekli görmez. Yukarıdaki beş vesk hadisini de ticaret mallarının zekatı ile ilgili olarak kabul eder (es-Serahsı, a.g.e., III, 3).
Öşür, araziden elde edilen ürünün tamamı üzerinden verilir. Ekip, biçme ve sulama masrafları, yükümlünün diğer borçları veya aslı ihtiyaçları dikkate alınmaz. Zaten masraflı bir tarım yapılmışsa -sulama, gübreleme gibi- zekat miktarı yirmide bir'e düşeceği için, masraf fazlalığı bu yolla giderilmiş olur. Bir yıl içinde birden fazla ürün elde edilirse, her ürün için ayrı ayrı öşür gerekir. Kısaca tarım ürünlerinin öşrü için yıllanma zorunluluğu yoktur (İbnül-Hümam, Fethul-Kadır, II, 8-9; el-Fetaval-Hindiyye, I, 187).
Öşür, topraktan yararlanmanın bir karşılığı olduğu ve nimete karşılık bir külfet kabilinden sayıldığı için, bunun İslam devleti aracılığı ile toplanması ve Tevbe Süresi 60 ncı ayette belirlenen yerlere sarfedilmesi asıldır. Zekata tabi mallar batını ve zahirı olmak üzere ikiye ayrılır. Nakit paralarla, altın, gümüş; evlerde veya mağazalarda bulunan ticaret malları batını çeşidine girer. Bunların zekatı İslam'ın ilk devirlerinde devlet tarafından toplanıp, gerekli yerlere sarfedilirken; Hz. Osman devrinden itibaren sahiplerinin diyanetine bırakılmıştır. Zekat yükümlüsü bunların zekatını yoksullara bizzat verir. Ancak bu hükme uymadıkları ortaya çıkarsa, İslam Devleti zekatı zorla alıp, yoksul ve muhtaçlara dağıtabilir. Hz. Ebu Bekir, hilafeti zamanında zekat vermek istemeyenlere karşı savaş açmıştır.
Saime denilen hayvanlar, öşür ve memleket arazisinin ürünleri, madenler, yer altındaki hazineler, gümrüklere uğrayan ticaret malları zahirı mal adını alır. Bunların zekatını ve belirli oranlardaki vergilerini İslam devleti, görevli memurları aracılığı ile tahsil ederek yerlerine sarfeder.
Sonuç olarak, insan eliyle yetiştirilen ve ekonomik değeri olan tüm tarım ürünlerinin prensip olarak onda bir veya yirmide bir oranında zekata tabi olması daha uygundur. Hadıs-i şeriflerde bazı tarım ürünü çeşitlerinin isim olarak belirtilmesi, "örnek kabilinden" sayılabilir. Amaç, toprakta insan emeğiyle yetiştirilen ürünlerin bir bölümünden yoksul kesimi yararlandırmak ve bu arazilerden yararlananlara bir vergi yükü getirmek olduğuna göre, bu prensibi tüm toprak mahsullerine uygulamak gerekir. Toprak sahibinin yoksulluk sınırını aşması için bir ton'luk nisap muafiyetinden yararlandırılması da hakkaniyete uygun düşer.
Hamdi DÖNDÜREN
Ondalık; onda bir; toprak ürünlerinden veya diğer bazı kazançlardan alınan bir tür vergi anlamında bir İslam hukuku terimi; vergilendirmede kullanılan ve müslüman vergi mükelleflerinden belirli sınıflar için, mahsulden alınan onda veya yirmide bir oranındaki verginin adı.
Bu kelimenin, Asurluların altın veya ayn olarak aldıkları "ışru-u" adlı vergiden veya İbranice "ma'şer" denilen, tapınak yahut krallara verilen onda bir oranındaki verginin adından geldiği ileri sürülmüştür. Bu duruma göre öşür, etimoloji bakımından, İslam'ın çıkışından önceki bazı toplumların vergi statüsünü ifade etmektedir. İslam, zekat yükümlülüğünü getirirken, bazı arazi mahsullerinden alınacak zekat miktarını da belirlemiş ve buna "öşür" adını vermiştir. Öşür vergisi daha sonra, mülk arazinin bir çeşidine ad olmuş ve müslümanların elindeki öşre tabi araziye "öşür arazisi" denilmiştir (Ali Şafak, İslam Arazi Hukuku, İstanbul 1977, s. 105).
Öşür vergisi Kitap, Sünnet ve İcma delillerine dayanır. Tahıl ve meyvelerde zekatın gerekli olduğu, Kur'an-ı Kerim'de ifade edilmektedir. "Ey iman edenler, kazandıklarınızın temizlerinden ve size yerden çıkardıklarımızdan sarfedin" (el-Bakara, 2/267). Ayetteki; Kazandığınız şeylerden maksat ticaret malları olup, bunların zekatı söz konusudur. Size yerden çıkardığımız şeylerden maksat ise tarım ürünleri olup, bunların da öşrü kastedilir (es-Serahsı, el-Mebsut, III, II). Başka bir ayette bazı ürünlerden şöyle söz edilir: "Çardaklı ve çardaksız bağları, tatları çeşitli ekin ve hurmaları, zeytin ve narı birbirine benzer ze benzemez şekilde yaratan O'dur. Ürün verdiği zaman ürününden yiyin. Devşirildiği ve biçildiği gün de hakkını verin (el-En'**, 6/141). İbn Abbas (ö. 68/687) ve Enes b. Malik'e (ö. 91/717) göre buradaki "hak''tan maksat, farz olan zekat olup, bu da, onda bir veya yirmide bir nisbetinde alınır.
Hadislerde şöyle buyurulur: "Toprağın bitirdiği mahsulde onda bir zekat vardır" (es-Serahsı, a.g.e., III, 2).
"Nehirlerin ve yağmur sularının suladığı mahsullerde öşür (onda bir); hayvanla sulanan mahsullerde yarım öşür (yirmide bir) vardır" (Sahıh-i Müslim, terc. ve Şerh. A. Davudoğlu, İstanbul 1977, V, 280).
Öşür yükümlüsünün müslüman olması gerekir. Gayri müslümlerden öşür vergisi alınmaz. Mümeyyiz ve gayri mümeyyiz küçüklerle akıl hastalarının ürünleri de, arazi, öşür arazisi olunca öşre tabidir. Çünkü öşür bir ibadet olmaktan çok, nimetin külfeti kabilinden sayılmıştır. Halbuki öşür dışındaki diğer zekat yükümlülerinin akıl ve baliğ olmaları şarttır. Bu konuda ibadetle yükümlü olmayanların zekatla da yükümlü olmayacakları prensibi benimsenmiştir (es-Serahsı, a.g.e., III, 4; İbn Nüceym, el-Bahru'r-Raik, el-Matbaatül-İlmiyye, (t.y), II, 254).
Öşür, nimetin külfeti ve verimli toprağın ürünü üzerinden alınan bir vergi olduğu için, İslam devleti tarafından zorla alınıp mahalline sarfedilebilir.
Öşür için toprağın öşür arazisi statüsünde bulunması gerekir. Hz. Peygamber devrinde başlayıp giderek gelişen ve çeşitlenen arazi statüleri şunlardır: Mülk, mırı, vakıf, metruk ve ölü (mevat) arazi. Bunlardan mülk arazi, mülkiyeti ve yararlanma hakkı şahıslara ait olan araziler olup, üçe ayrılır:
a. Sükna ve tetimme-i sükna denilen yerler: Evler, arsalar, meskun mahaller, köy, kasaba ve şehir içindeki topraklardan ibarettir. Bunlar için öşür vergisi söz konusu olmaz. İslam devleti başka vergi koyabilir.
b. Harac arazisi: Fetih sırasında, gayri müslim olan eski sahiplerinin elinde bırakılan ve haraç vergisine tabi bulunan arazilerdir.
c. Öşür arazisi: Düşmanla, yapılan savaş neticesinde ele geçirilerek gaziler arasında paylaştırılan arazilerle, isteyerek İslam'ı kabul eden toplum fertlerinin ellerinde bırakılan topraklardan ve müslümanlar tarafından imar ve ihya edilen yerlerden ibarettir.
Öşür arazisinin menşei ve meydana geliş yılları:
a. Silah zoruyla fethedilip sahiplerinden zorla alınan ve savaşçılara veya savaşa katılmayanlara dağıtılan topraklar. Buna Hayber toprakları örnek verilebilir. Hz. Peygamber'in Hayber'i fethetmesi üzerine, yahudilerle araziler için ziraat ortakçılığı sözleşmesi yapılmış; Hz. Ömer devrinde yahudiler bu bölgeden sürgün edilince, araziler beytülmale ve gazilere intikal etmiştir (İbn Hişam, es-Sıre, Mısır 1938, III, 255, 256).
b. İslamı kendi istekleriyle kabul edenlerin ellerinde bırakılan araziler. Yemen ve Bahreyn toprakları gibi. Hz. Peygamber devrinde Yemen halkı kendiliğinden İslam'a girdiği için topraklarına dokunulmadı. Resulullah (s.a.s) onlara dinlerini öğretmek üzere Ebu Musa (ö. 44/664) ve Muaz b. Cebel (ö. 18/639)'i gönderdi ve dört çeşit üründen zekat alınmasını emretti. Bunlar; buğday, arpa, kuru hurma ve kuru üzümdür (es-Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne, Kahire 1368, I, 294).
c. Ölü (mevat) araziden müslümanların ihya ettiği topraklar.
Sahipleri öşür arazisi üzerinde dilediği şekilde tasarruf edebilirler. Alınıp satılması, kiralanması, rehin, hibe veya ariyet olarak başkasına verilmesi mümkün ve caizdir. Öşür arazilerinden elde edilen mahsuller öşre tabi olur (Ebu Yusuf, Kitabül-Harac, Mısır 1352, s. 62, 63).
Hangi çeşit toprak ürünlerine öşür gerekir?
Ebu Hanıfe'ye göre toprağın bitirdiği her çeşit ürüne onda bir veya insan eliyle sulama vb. masraf yapılmışsa yirmide bir zekat gerekir. Tahıl, sebze, meyve gibi. Bu konudaki ayet ve hadisler umum (genellik) bildirir. Ayette şöyle buyurulur: "Topraktan sizin için çıkardığımız mahsulden (zekat) veriniz" (el-Bakara, 2/267). Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:
"Yağmur suyu ile sulanan yerden çıkan mahsulde öşür vardır" (Buharı, Zekat, 55; Müslim, Zekat, 8; Ebu Davud, Zekat, 5,12; Tirmizı, Zekat,14).
Odun, kamış, ot ve saman gibi şeyler genellikle kendiliğinden yetiştiği veya ziraattan maksat bunları ekip biçmek olmadığı için öşre tabi bulunmazlar (es-Serahsı, el-Mebsut, III, 2). Ebu Hanıfe'nin her çeşit mahsulün öşre tabi olduğu görüşü, İbrahim en-Nehaı, Mücahid, Hammad, İmam Züfer ve Ömer b. Abdülazız'in benimsediği görüş olup, İbn Abbas (r.anhüma)'dan nakledilen bir rivayete dayanır (A. Davudoğlu, Sahıh-i Müslim Terc., V, 281).
Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre, özel bakım gerektirmeden, bozulmaksızın bir yıl kalabilen ölçü veya tartı ile alınıp satılan mahsullerde öşür gerekir. Ancak dayanıklı olmayan ve uzunca süre bozulmadan kalamayan sebzelerle kavun, karpuz ve hıyar gibi ürünlerde öşür yoktur (es-Serahsı, a.g.e., III, 2-4).
Bir araziden hem öşür, hem vergi veya harac birlikte alınmaz.
İmam Şafiı'ye göre, topraktan çıkan, biriktirilebilen, gıda maddesi yapılan ve insan eliyle yetiştirilen buğday, arpa, pirinç, mercimek gibi tarım ürünlerinde öşür gerekir (es-Seyyid Sabık, a.g.e., I, 295, 296).
Hasan el-Basrı, (ö. 110/728) eş-Şa'bı (ö. 103/721) ve es-Sevrı'ye (ö. 161/777) göre tarım ürünlerinden yalnız haklarında nass bulunanlar zekata tabidir. Hadiste sayılan maddeler ise şunlardır: Buğday, arpa, mısır, hurma ve kuru üzüm.
Toprak ürünlerinin öşre tabi olması için belirli bir nisap miktarı konulmuş mudur? Çok az miktarda çıkan ürünlerden de öşür vermek gerekir mi?
Ebu Hanıfe'ye göre; öşür toprağından çıkan ürün az olsun çok olsun, özel sulama yapılmamışsa, yani yağmur veya nehir suları ile sulanmışsa onda bir; dolap, su motoru, baraj ve benzeri teknik vasıtalarla sulanan toprak ürünlerinden ise yirmide bir nispetinde zekat alınır.
Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre, toprak mahsulleri beş vesk (bir ton)'a kadar zekattan muaftır. Hadiste "Beş vesk'ten az olan mahsulde zekat yoktur" (eş-Şevkanı, Neylül-Evtar, IV, 126,138; Buharı, Tecrıd-i Sarih (Terc.), V, 32, H. No: 692) buyurulur. Bir vesk 200 kg.lık bir ağırlık birimidir. Öşür, malı bir hak olup, Allah'ın teklif etmesiyle vacib olmuştur. Bu yüzden diğer zekat nisabında olduğu gibi burada da nisaba itibar edilir. Ebu Hanıfe ise öşrü, ziraat yapılabilen toprağın külfeti sayar ve bu yüzden nisabı gerekli görmez. Yukarıdaki beş vesk hadisini de ticaret mallarının zekatı ile ilgili olarak kabul eder (es-Serahsı, a.g.e., III, 3).
Öşür, araziden elde edilen ürünün tamamı üzerinden verilir. Ekip, biçme ve sulama masrafları, yükümlünün diğer borçları veya aslı ihtiyaçları dikkate alınmaz. Zaten masraflı bir tarım yapılmışsa -sulama, gübreleme gibi- zekat miktarı yirmide bir'e düşeceği için, masraf fazlalığı bu yolla giderilmiş olur. Bir yıl içinde birden fazla ürün elde edilirse, her ürün için ayrı ayrı öşür gerekir. Kısaca tarım ürünlerinin öşrü için yıllanma zorunluluğu yoktur (İbnül-Hümam, Fethul-Kadır, II, 8-9; el-Fetaval-Hindiyye, I, 187).
Öşür, topraktan yararlanmanın bir karşılığı olduğu ve nimete karşılık bir külfet kabilinden sayıldığı için, bunun İslam devleti aracılığı ile toplanması ve Tevbe Süresi 60 ncı ayette belirlenen yerlere sarfedilmesi asıldır. Zekata tabi mallar batını ve zahirı olmak üzere ikiye ayrılır. Nakit paralarla, altın, gümüş; evlerde veya mağazalarda bulunan ticaret malları batını çeşidine girer. Bunların zekatı İslam'ın ilk devirlerinde devlet tarafından toplanıp, gerekli yerlere sarfedilirken; Hz. Osman devrinden itibaren sahiplerinin diyanetine bırakılmıştır. Zekat yükümlüsü bunların zekatını yoksullara bizzat verir. Ancak bu hükme uymadıkları ortaya çıkarsa, İslam Devleti zekatı zorla alıp, yoksul ve muhtaçlara dağıtabilir. Hz. Ebu Bekir, hilafeti zamanında zekat vermek istemeyenlere karşı savaş açmıştır.
Saime denilen hayvanlar, öşür ve memleket arazisinin ürünleri, madenler, yer altındaki hazineler, gümrüklere uğrayan ticaret malları zahirı mal adını alır. Bunların zekatını ve belirli oranlardaki vergilerini İslam devleti, görevli memurları aracılığı ile tahsil ederek yerlerine sarfeder.
Sonuç olarak, insan eliyle yetiştirilen ve ekonomik değeri olan tüm tarım ürünlerinin prensip olarak onda bir veya yirmide bir oranında zekata tabi olması daha uygundur. Hadıs-i şeriflerde bazı tarım ürünü çeşitlerinin isim olarak belirtilmesi, "örnek kabilinden" sayılabilir. Amaç, toprakta insan emeğiyle yetiştirilen ürünlerin bir bölümünden yoksul kesimi yararlandırmak ve bu arazilerden yararlananlara bir vergi yükü getirmek olduğuna göre, bu prensibi tüm toprak mahsullerine uygulamak gerekir. Toprak sahibinin yoksulluk sınırını aşması için bir ton'luk nisap muafiyetinden yararlandırılması da hakkaniyete uygun düşer.
Hamdi DÖNDÜREN