- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 9 Haz 2015
-
- Mesajlar
- 12,474
-
- MFC Puanı
- 1,810
İSLAMDA Ana Babanın Çocuklarına Karşı Görevleri
Her yeni doğan çocuk, aile için yeni bir mutluluk ve sevinç vesilesi olması
yanında yeni sorumluluklar da getirir. Ebeveynin bu konudaki görevlerini
üç noktada toplamak mümkündür:
1. Çocuğun maddî ihtiyaçlarının karşılanması. Çocukların beslenme, barınma,
giyim kuşam ve sağlık gibi maddî ve bedensel ihtiyaçlarının karşı-
lanması ailenin başta gelen görevidir. Hz. Peygamber, kişinin hayır yolunda
harcadıkları içinde sevabı en bol olanının, aile bireylerine yaptığı harcamalar
olduğunu belirtmiş; başka bir hadisinde de, İnsanın aile bireylerini sefil bı-
rakması günah olarak kendisine yeter (Ebû Dâvûd, Zekât, 45) buyurmuşlardır.
2. Çocuğa sevgi ve şefkat gösterilmesi. Peygamber efendimizin gerek
kendi çocukları ve torunlarına gerekse diğer çocuklara karşı son derece şefkat,
merhamet ve sevgi hisleri duyması, onları bağrına basıp okşaması, öpmesi,
hatalarını bağışlaması, şakalaşması, hatta oyunlarına katılması ile ilgili
pek çok hadis rivayet edilmiştir. Onun çocukara olan bu düşkünlüğünü
yadırgayan birini, Allah senin kalbinden merhameti söküp almışsa ben ne
yaparım! (Buhârî, Edeb, 18) diyerek eleştirmiştir.
Modern psikoloji, ebeveynin sevgi ve şefkat gibi mânevî ilgisinin en az
maddî ilgi kadar önemli olduğunu, bu ilgiden yoksun kalan çocukların uyum
problemlerinin bulunduğunu, suç işleme eğilimlerinin daha güçlü olduğunu
İSLÂM AHLÂKI 529
göstermektedir. Ayrıca, çocuğun anne sütüyle beslenmesi bedensel olduğu
kadar ruh sağlığı bakımından da çok yararlı görülmekte ve böylece Kurân-ı
Kerîmin, Anneler çocuklarını tam iki yıl emzirsinler (el-Bakara 2/233) anlamındaki
âyetinin önemi daha iyi anlaşılmış bulunmaktadır.
3. Çocuğun eğitimi. Çocuğun dinî, ahlâkî ve meslekî eğitimi ailenin en
zor ve o kadar da önemli görevidir. Müslüman ahlâk ve eğitim bilginleri Allahın
rab (terbiye edici, eğitici) şeklindeki ismini de buna delil gösterirler.
Hz. Peygamberin, Ben ancak bir öğretmen olarak gönderildim (İbn Mâce,
Mukaddime, 17) anlamındaki hadisi ise eğitimin bir peygamber mesleği
olduğunu gösterir. Eğitimin temel amacı ise çocukların bilgide ve ahlâkta
donanımlı olmalarını sağlamaktır. Hiçbir baba çocuğuna güzel terbiyeden
daha değerli bir miras bırakamaz (Tirmizî, Birr, 33) anlamındaki hadisin
açık ifadesi yanında, İlim talep etmek her müslümana farzdır (İbn Mâce,
Mukaddime, 17) mânasındaki hadis de bu hususta ebeveyne sorumluluk
yüklemektedir.
Aile ortamı aynı zamanda bir eğitim ortamı olduğundan çağdaş eğitimciler
gibi müslüman eğitimci ve ahlâkçılar da aile eğitiminin önemi ve tarzı
üzerinde geniş olarak durmuşlardır. Başta Mâverdîye ait Edebüd-dünyâ
ved-dîn ve Gazzâlîye ait İhyâü ulûmid-dîn adlı ölümsüz eserler olmak
üzere ahlâk ve eğitim konularındaki sayısız eserde yer alan bu husustaki
önerileri şu şekilde özetlemek mümkündür: Büyükler, davranışlarıyla çocuklar
için iyi örnek olmaya önem vermeli; eğitim sırasında onları büyük
yerine koymayıp kendileri onların düzeyine inmeli ve onları anlamaya çalışmalı;
oyun oynamalarına fırsat vermeli, eğitici oyunlara yönlendirmeli,
onlara daima doğru ve tutarlı bilgiler vermeli; hoşgörü ilkesine özenle riayet
etmeli; ancak bunun ölçüsünü iyi ayarlayarak çocukların şımarıp arsızlaş-
masına yol açmamaya özen göstermelidirler. (diyanetten alıntıdır)
yanında yeni sorumluluklar da getirir. Ebeveynin bu konudaki görevlerini
üç noktada toplamak mümkündür:
1. Çocuğun maddî ihtiyaçlarının karşılanması. Çocukların beslenme, barınma,
giyim kuşam ve sağlık gibi maddî ve bedensel ihtiyaçlarının karşı-
lanması ailenin başta gelen görevidir. Hz. Peygamber, kişinin hayır yolunda
harcadıkları içinde sevabı en bol olanının, aile bireylerine yaptığı harcamalar
olduğunu belirtmiş; başka bir hadisinde de, İnsanın aile bireylerini sefil bı-
rakması günah olarak kendisine yeter (Ebû Dâvûd, Zekât, 45) buyurmuşlardır.
2. Çocuğa sevgi ve şefkat gösterilmesi. Peygamber efendimizin gerek
kendi çocukları ve torunlarına gerekse diğer çocuklara karşı son derece şefkat,
merhamet ve sevgi hisleri duyması, onları bağrına basıp okşaması, öpmesi,
hatalarını bağışlaması, şakalaşması, hatta oyunlarına katılması ile ilgili
pek çok hadis rivayet edilmiştir. Onun çocukara olan bu düşkünlüğünü
yadırgayan birini, Allah senin kalbinden merhameti söküp almışsa ben ne
yaparım! (Buhârî, Edeb, 18) diyerek eleştirmiştir.
Modern psikoloji, ebeveynin sevgi ve şefkat gibi mânevî ilgisinin en az
maddî ilgi kadar önemli olduğunu, bu ilgiden yoksun kalan çocukların uyum
problemlerinin bulunduğunu, suç işleme eğilimlerinin daha güçlü olduğunu
İSLÂM AHLÂKI 529
göstermektedir. Ayrıca, çocuğun anne sütüyle beslenmesi bedensel olduğu
kadar ruh sağlığı bakımından da çok yararlı görülmekte ve böylece Kurân-ı
Kerîmin, Anneler çocuklarını tam iki yıl emzirsinler (el-Bakara 2/233) anlamındaki
âyetinin önemi daha iyi anlaşılmış bulunmaktadır.
3. Çocuğun eğitimi. Çocuğun dinî, ahlâkî ve meslekî eğitimi ailenin en
zor ve o kadar da önemli görevidir. Müslüman ahlâk ve eğitim bilginleri Allahın
rab (terbiye edici, eğitici) şeklindeki ismini de buna delil gösterirler.
Hz. Peygamberin, Ben ancak bir öğretmen olarak gönderildim (İbn Mâce,
Mukaddime, 17) anlamındaki hadisi ise eğitimin bir peygamber mesleği
olduğunu gösterir. Eğitimin temel amacı ise çocukların bilgide ve ahlâkta
donanımlı olmalarını sağlamaktır. Hiçbir baba çocuğuna güzel terbiyeden
daha değerli bir miras bırakamaz (Tirmizî, Birr, 33) anlamındaki hadisin
açık ifadesi yanında, İlim talep etmek her müslümana farzdır (İbn Mâce,
Mukaddime, 17) mânasındaki hadis de bu hususta ebeveyne sorumluluk
yüklemektedir.
Aile ortamı aynı zamanda bir eğitim ortamı olduğundan çağdaş eğitimciler
gibi müslüman eğitimci ve ahlâkçılar da aile eğitiminin önemi ve tarzı
üzerinde geniş olarak durmuşlardır. Başta Mâverdîye ait Edebüd-dünyâ
ved-dîn ve Gazzâlîye ait İhyâü ulûmid-dîn adlı ölümsüz eserler olmak
üzere ahlâk ve eğitim konularındaki sayısız eserde yer alan bu husustaki
önerileri şu şekilde özetlemek mümkündür: Büyükler, davranışlarıyla çocuklar
için iyi örnek olmaya önem vermeli; eğitim sırasında onları büyük
yerine koymayıp kendileri onların düzeyine inmeli ve onları anlamaya çalışmalı;
oyun oynamalarına fırsat vermeli, eğitici oyunlara yönlendirmeli,
onlara daima doğru ve tutarlı bilgiler vermeli; hoşgörü ilkesine özenle riayet
etmeli; ancak bunun ölçüsünü iyi ayarlayarak çocukların şımarıp arsızlaş-
masına yol açmamaya özen göstermelidirler. (diyanetten alıntıdır)