İSLAM HUKUKUNA GÖRE VASİYETİN TARİFİ VE ŞARTLARI
Vasiyet; arapça bir kelime olup, "Evsa, yusi'den" masdardır, tavsiye etmek, eklemek ve ısmarlamak gibi manalara gelir. İslami ıstılahta: "Ölümden sonra geçerli olmak üzere; malını (veya bir menfaati) başkasına teberru suretiyle temlik etmeye (Mülk) edindirmeye vasiyet denilir" tarifi esas alınmıştır. Vasiyet; ölüme bağlı olan bir tasarruftur. Bırakılan mal veya menfaat; sadaka hükmündedir. Vasiyet yapana "Musi"; bırakılan şeye "Musabih", bırakılan şahsa "Musa leh", yapılan tasarrufa da "Vasiyet" denilir. Çoğulu "vesaya" gelir. İslam fıkhında "vasiyet"; mirasla ilgili hükümler gelmeden önce "Farz" olan bir tasarruftu. Nitekim Kur'an-ı Kerım'de: "Sizden birinize ölüm gelip çattığı vakit, eğer mal bırakacaksa; anneye, babaya, yakın akrabaya meşru bir surette vasiyette bulunmak takva sahipleri üzerine bir hak olarak farzedildi" hükmü beyan buyurulmuştur. Dikkat edilirse; anne, baba ve yakın akraba için, vasiyet etmenin farz olduğu sarih bir şekilde ortaya konulmaktadır. Yine diğer bir ayet-i Kerime'de: "Sizden zevcelerini geri bırakıp ölecek olanlar; eşlerinin (kendi evlerinden) çıkarılmayarak yılına kadar faidelenmesini (evde oturmasına müsaade edilmesini)vasiyet etsinler" buyurulmuştur. İmam-ı Şafii (rha) bu ayet-i Kerimeleri zikrettikten sonra: "Muhtemeldir ki, şu iki durumdan birisi ortaya konulmaktadır. Birincisi: Miras anne-baba ve yakın akrabaya ait, vasiyet etmek ise kocaya !.. Yine mümkündür ki; miras ile vasiyet bir aradadır. İkincisi: Mirasla ilgili Ayet-i Kerimeler, vasiyetin farziyyetine vakıf kimselerden aldığımız habere göre Resul-i Ekrem (sav) fetih yılında: "Varise; vasiyet etmeye gerek yoktur" buyurmuştur. Bu hadis; mütevatir noktasına çıkmış, ilim ehli üzerinde ittifak etmiştir. Buna dayanarak diyoruz ki; anne, baba ve zevce hakkında yapılan vasiyet; miras Ayetlerinin inzali ile birlikte neshedilmiştir. Bu konuda icma vardır. Yine ulemanın büyük çoğunluğu; akrabaya vasiyyetin hükmünün (Eğer bu akraba varis ise) mensuh olduğuna kail olmuştur. Varis durumunda bulunmayan akrabaya vasiyet etmek de, farz değildir" hükmünü zikreder. Hanefi fukahası; "Vasiyet etmek vacip değil, müstehabtır. Zira insanların vasiyet etmeye ihtiyaçları vardır. Şöyle ki; insanlar dünyevi hırs ve tamaha kapılırlar, salih amelleri gereğince eda edemezler. Bir hastalık veya ansızın gelecek bir bela; ona ölümü ve hesabı hatırlatır. İşte o zaman vasiyet ederek; veremediği sadakalarını, ölümünden sonra verdirmeye çalışır. Bunun ihtiyacıdır" hükmünde ittifak etmiştir.
Vasiyet; arapça bir kelime olup, "Evsa, yusi'den" masdardır, tavsiye etmek, eklemek ve ısmarlamak gibi manalara gelir. İslami ıstılahta: "Ölümden sonra geçerli olmak üzere; malını (veya bir menfaati) başkasına teberru suretiyle temlik etmeye (Mülk) edindirmeye vasiyet denilir" tarifi esas alınmıştır. Vasiyet; ölüme bağlı olan bir tasarruftur. Bırakılan mal veya menfaat; sadaka hükmündedir. Vasiyet yapana "Musi"; bırakılan şeye "Musabih", bırakılan şahsa "Musa leh", yapılan tasarrufa da "Vasiyet" denilir. Çoğulu "vesaya" gelir. İslam fıkhında "vasiyet"; mirasla ilgili hükümler gelmeden önce "Farz" olan bir tasarruftu. Nitekim Kur'an-ı Kerım'de: "Sizden birinize ölüm gelip çattığı vakit, eğer mal bırakacaksa; anneye, babaya, yakın akrabaya meşru bir surette vasiyette bulunmak takva sahipleri üzerine bir hak olarak farzedildi" hükmü beyan buyurulmuştur. Dikkat edilirse; anne, baba ve yakın akraba için, vasiyet etmenin farz olduğu sarih bir şekilde ortaya konulmaktadır. Yine diğer bir ayet-i Kerime'de: "Sizden zevcelerini geri bırakıp ölecek olanlar; eşlerinin (kendi evlerinden) çıkarılmayarak yılına kadar faidelenmesini (evde oturmasına müsaade edilmesini)vasiyet etsinler" buyurulmuştur. İmam-ı Şafii (rha) bu ayet-i Kerimeleri zikrettikten sonra: "Muhtemeldir ki, şu iki durumdan birisi ortaya konulmaktadır. Birincisi: Miras anne-baba ve yakın akrabaya ait, vasiyet etmek ise kocaya !.. Yine mümkündür ki; miras ile vasiyet bir aradadır. İkincisi: Mirasla ilgili Ayet-i Kerimeler, vasiyetin farziyyetine vakıf kimselerden aldığımız habere göre Resul-i Ekrem (sav) fetih yılında: "Varise; vasiyet etmeye gerek yoktur" buyurmuştur. Bu hadis; mütevatir noktasına çıkmış, ilim ehli üzerinde ittifak etmiştir. Buna dayanarak diyoruz ki; anne, baba ve zevce hakkında yapılan vasiyet; miras Ayetlerinin inzali ile birlikte neshedilmiştir. Bu konuda icma vardır. Yine ulemanın büyük çoğunluğu; akrabaya vasiyyetin hükmünün (Eğer bu akraba varis ise) mensuh olduğuna kail olmuştur. Varis durumunda bulunmayan akrabaya vasiyet etmek de, farz değildir" hükmünü zikreder. Hanefi fukahası; "Vasiyet etmek vacip değil, müstehabtır. Zira insanların vasiyet etmeye ihtiyaçları vardır. Şöyle ki; insanlar dünyevi hırs ve tamaha kapılırlar, salih amelleri gereğince eda edemezler. Bir hastalık veya ansızın gelecek bir bela; ona ölümü ve hesabı hatırlatır. İşte o zaman vasiyet ederek; veremediği sadakalarını, ölümünden sonra verdirmeye çalışır. Bunun ihtiyacıdır" hükmünde ittifak etmiştir.