PeriKızı
Moderatör
-
- Üyelik Tarihi
- 22 May 2019
-
- Mesajlar
- 8,671
-
- MFC Puanı
- 26,804
İslam filozofları, Müslüman filozoflar olarak da adlandırılmaktadır. Meşşaiyyun ne demektir? Filozofların felsefi düşünce yapılarından önce kendilerine meşşaiyyun denilmekteydi. İslam filozofları Aristoteles’in etkisinde kalmıştır ve görüşlerini benimsemiştir. Aristoteles’in etkisinde kalan ve onun görüşünü benimseyen İslam filozoflarına meşşaiyyun yani bir diğer ismi ile gezginler denmektedir. Bununla birlikte, İslam filozofu sadece Aristoteles’e dayanmamaktadır. Aynı zamanda İslam filozofları, Platon’un etkisinde de kalmışlardır.
İslam filozofları hem Platon’un hem de Aristoteles’in etkisinde kalarak onlardan etkilenen takipçilerden oluşmaktadır. İslam filozoflarının ve meşşai felsefesinin en ünlü temsilcileri İbn-i Sina, Farabi ve İbn-i Rüşd’ tür. İslam dini içerisinde gelişmiştir. O yüzden Yunan felsefesinden daha farklı bir boyut kazanmıştır. Din ile hesaplaşmak şeklinde geliştiğinden dolayı felsefe ve din birbirinden uzaklaşmıştır.
İslam filozoflarının en çok üzerinde durdukları temel sorun, evrenin ve kâinatın ezeli ve ebedi olması düşüncesidir. Bu düşünce Yunan felsefesinin temel düşünceleri arasında yer almaktadır. İslam filozoflarına göre ise bu düşünce ile, kâinatın, evrenin ve maddenin zaman olarak değerlendirildiğinde Allah’tan sonra ortaya çıkmadığını, Allah ile beraber çok önceden beri ezeli olarak var olduğunu kabul etmektedirler. Aynı zamanda, Allah’ın evrenden önce geldiği tezini öne sürerek bu soruyu cevaplamaya çalışmışlardır. Varoluşçu İslam Filozofları, insanın hayatında kim olduğu, hayatındaki seçimleri, kim olmaya çalıştığı gibi konuları ele alarak incelemişlerdir.
İslam Filozoflarının Felsefesi
İslam Felsefesi Müslüman Batı olarak adlandırılan Endülüs’teki İslam filozoflarının etkisinde kalmıştır. Endülüs İslâm filozofları kimlerdir? İbn Arif, İbn Berrecan, İbn Arabî, İbn Hazm, İbn Kasî, İbn Rüşd, İbn Tufey başta gelen Endülüs İslam filozoflarıdır. Aristoteles ve Platon felsefesinden etkilenen İslam filozoflarından İbn Sina ve Farabi bu alanda birçok çalışma yapmışlardır. Aristo felsefesiyle İslam düşünce yapısını bağdaştırmaya çalışmışlardır. Bu filozoflardan sonraki dönemde ise felsefenin gereksiz olduğunu düşünen Gazzali dönemi gelmektedir. Gazzali, felsefe kesin bilgiler verebilir mi? Kesin bilgiye nasıl ulaşılır? Aklın elde ettiği bilgi ne kadar güvenilir? Gibi sorulara cevap aramıştır. Bilgilerin kesinliği üzerinde yoğunlaşmıştır. Ayrıca dini felsefeyle açıklamamaktadır. Gazzali gençken felsefeye aşırı ilgi gösterirken, ilerleyen dönemlerde felsefeden uzaklaşmıştır. Daha donra, tasavvufa yönelmiştir. Böylece akıl ve inanç birbirinden ayrılmış ve Gazzali de inancı seçmiştir.
İslam filozoflarından İbn-i Sina’ya göre, en başlangıçta Tanrı vardı. Tanrı’dan saf bir ruh çıkmaktadır. Ruh ilk neden olmaktadır. Başka varlıkların ilk nedeni ruhtur. Bu yüzden evrende ruh ve beden türemektedir. Bu duruma ”faal akıl” denmektedir. Faal akıldan gökler doğmaktadır. Farabi İslam filozoflarından olup, ” zorunlu varlık” kavramını ortaya çıkarmıştır. Farabi’nin felsefi düşüncesine göre, en yüce olan varlık Tanrı’dır. Tanrı varlığını başkasından almamıştır. Bu zorunlu varlıktır. Diğer varlıklar sonradan öze eklenmiştir. Bu yüzden, var olanlar bir başkası tarafından var edilmişlerdir. Ayrıca ”akıllar kuramı” kavramını getiren Farabi’dir. Farabi’ye göre, Tanrı’dan bir akıl çıkmaktadır. Çıkan akıldan yeni bir akıl doğmakta ve bu şekilde her seferinde yeni akıl, yeni ruh ve gök oluşmaktadır. Bu tezi ”akıllar kuramı’ olmaktadır.
Endülüs İslam filozoflarından olan İbn-i Rüşd Batı düşüncesinde en fazla etkiyi göstermiştir. İbn-i Rüşd, İspanya’da yaşamıştır. Meşşai felsefesinin en önemli temsilcilerindendir. Aristoteles felsefesine özgün bir yorum katmıştır. İbn-i Rüsd felsefesine göre, açıklanan her şey akılla ispatlanabilir. Batı düşüncesini etkileyen bir diğer İslam filozofu İbn-i Haldun’dur. Düşünür, toplumların oluşma, gelişme ve çökme dönemlerini incelemiş ve araştırmıştır. Bununla birlikte, tarih bilimine önemli katkıları olmuştur. İbn-i Haldun’a göre tarihsel bilim ve açıklamalarında temel olan unsurlar gözlem ve akıldır.
İslam filozofları hem Platon’un hem de Aristoteles’in etkisinde kalarak onlardan etkilenen takipçilerden oluşmaktadır. İslam filozoflarının ve meşşai felsefesinin en ünlü temsilcileri İbn-i Sina, Farabi ve İbn-i Rüşd’ tür. İslam dini içerisinde gelişmiştir. O yüzden Yunan felsefesinden daha farklı bir boyut kazanmıştır. Din ile hesaplaşmak şeklinde geliştiğinden dolayı felsefe ve din birbirinden uzaklaşmıştır.
İslam filozoflarının en çok üzerinde durdukları temel sorun, evrenin ve kâinatın ezeli ve ebedi olması düşüncesidir. Bu düşünce Yunan felsefesinin temel düşünceleri arasında yer almaktadır. İslam filozoflarına göre ise bu düşünce ile, kâinatın, evrenin ve maddenin zaman olarak değerlendirildiğinde Allah’tan sonra ortaya çıkmadığını, Allah ile beraber çok önceden beri ezeli olarak var olduğunu kabul etmektedirler. Aynı zamanda, Allah’ın evrenden önce geldiği tezini öne sürerek bu soruyu cevaplamaya çalışmışlardır. Varoluşçu İslam Filozofları, insanın hayatında kim olduğu, hayatındaki seçimleri, kim olmaya çalıştığı gibi konuları ele alarak incelemişlerdir.
İslam Filozoflarının Felsefesi
İslam Felsefesi Müslüman Batı olarak adlandırılan Endülüs’teki İslam filozoflarının etkisinde kalmıştır. Endülüs İslâm filozofları kimlerdir? İbn Arif, İbn Berrecan, İbn Arabî, İbn Hazm, İbn Kasî, İbn Rüşd, İbn Tufey başta gelen Endülüs İslam filozoflarıdır. Aristoteles ve Platon felsefesinden etkilenen İslam filozoflarından İbn Sina ve Farabi bu alanda birçok çalışma yapmışlardır. Aristo felsefesiyle İslam düşünce yapısını bağdaştırmaya çalışmışlardır. Bu filozoflardan sonraki dönemde ise felsefenin gereksiz olduğunu düşünen Gazzali dönemi gelmektedir. Gazzali, felsefe kesin bilgiler verebilir mi? Kesin bilgiye nasıl ulaşılır? Aklın elde ettiği bilgi ne kadar güvenilir? Gibi sorulara cevap aramıştır. Bilgilerin kesinliği üzerinde yoğunlaşmıştır. Ayrıca dini felsefeyle açıklamamaktadır. Gazzali gençken felsefeye aşırı ilgi gösterirken, ilerleyen dönemlerde felsefeden uzaklaşmıştır. Daha donra, tasavvufa yönelmiştir. Böylece akıl ve inanç birbirinden ayrılmış ve Gazzali de inancı seçmiştir.
İslam filozoflarından İbn-i Sina’ya göre, en başlangıçta Tanrı vardı. Tanrı’dan saf bir ruh çıkmaktadır. Ruh ilk neden olmaktadır. Başka varlıkların ilk nedeni ruhtur. Bu yüzden evrende ruh ve beden türemektedir. Bu duruma ”faal akıl” denmektedir. Faal akıldan gökler doğmaktadır. Farabi İslam filozoflarından olup, ” zorunlu varlık” kavramını ortaya çıkarmıştır. Farabi’nin felsefi düşüncesine göre, en yüce olan varlık Tanrı’dır. Tanrı varlığını başkasından almamıştır. Bu zorunlu varlıktır. Diğer varlıklar sonradan öze eklenmiştir. Bu yüzden, var olanlar bir başkası tarafından var edilmişlerdir. Ayrıca ”akıllar kuramı” kavramını getiren Farabi’dir. Farabi’ye göre, Tanrı’dan bir akıl çıkmaktadır. Çıkan akıldan yeni bir akıl doğmakta ve bu şekilde her seferinde yeni akıl, yeni ruh ve gök oluşmaktadır. Bu tezi ”akıllar kuramı’ olmaktadır.
Endülüs İslam filozoflarından olan İbn-i Rüşd Batı düşüncesinde en fazla etkiyi göstermiştir. İbn-i Rüşd, İspanya’da yaşamıştır. Meşşai felsefesinin en önemli temsilcilerindendir. Aristoteles felsefesine özgün bir yorum katmıştır. İbn-i Rüsd felsefesine göre, açıklanan her şey akılla ispatlanabilir. Batı düşüncesini etkileyen bir diğer İslam filozofu İbn-i Haldun’dur. Düşünür, toplumların oluşma, gelişme ve çökme dönemlerini incelemiş ve araştırmıştır. Bununla birlikte, tarih bilimine önemli katkıları olmuştur. İbn-i Haldun’a göre tarihsel bilim ve açıklamalarında temel olan unsurlar gözlem ve akıldır.