Mavera
MFC Üyesi
-
- Üyelik Tarihi
- 14 Ara 2018
-
- Mesajlar
- 994
-
- MFC Puanı
- 14
İslam kültürünün felsefi katkısı genellikle kabul edilmemiştir ve kabul edildiği zaman da, özellikle Orta Çağda, Avrupa felsefesi üzerindeki İslami etkinin tartışmasına indirgenir. Felsefe Tarihi serisi yazarı Peter Adamson, Orta Çağ ve ötesindeki İslam dünyasının değeri bilinmeyen isimlerine ışık tutmuştur.
Ebu Bekir Muhammed Bin Zekeriyya Er-Razi (925)
Ebu Bekir Muhammed Bin Zekeriyya Er-Razi (925)
- El-Kindi (870) ve El-Farabi (950) ile yakın çağdaş olan El-Râzî, tıp alanındaki parlak zekası ile ünlenmiş ve alışılmışın dışındaki din öğretileri ile de değersizleştirilmiştir. Çağdaşlarından farklı olarak Aristotales yerine, Platon ve Galenden ilham almış ve dünyayı oluşturan 5 sonsuz prensip olduğunu iddia etmiştir: Yaratıcı, Ruh, Madde, Zaman ve Yer.
- İbn-i Sina, hakettiği kadar olmasa da çok fazla değer görmüştür. Orta Çağ düşünürleri arasında en etkileyicisi olan İbn-i Sina, yenilikçi fikirler öne sürmüştür. Öyle ki bu fikirler, Latin Hristiyan düşüncesinde muazzam derecede önemli olmuş ve sonra da İslam dünyasında tamamen hakim düşünce haline gelmiştir. Ayrıca, tıp tarihinde de önemli bir karakterdir.
- Ünlü İbn Rüşd, İspanyanın İslami yönetim altında olduğu dönem için Aristoteles üzerine yorumlarını yazarken, Sühreverdi İran ve Suriyede yeni felsefi paradigmalar geliştiriyordu. Özgün düşünce sistemine İşraki felsefe adını vermiştir; çünkü Sühreverdi evreni, kaynağının Yaratıcı olduğu bir ışık yayılımı olarak tasvir etmiştir. Ayrıca, İbn-i Sinanın mantık ve metafizik kuramları üzerine yaptığı eleştirileriyle de önemlidir.
- Kuranın genişletilmiş tefsirinin, pek çok teolojik araştırmanın ve İbn-i Sina ile ilgili yorumların yazarı Fahreddin Er-Râzî (kendinden önceki Ebu Bekir Er-Râzî ile karıştırılmamalı) döneminin tüm felsefi konularını tüm yönleriyle ve tüm argümanlarıyla ifade etmeye çalıştı. Eserleri rasyonel İslami teoloji ve İbni-i Sina felsefesi materyalleri ile bütünleştiği için bir tartışma hazinesi niteliğindedir.
- Osmanlı düşünürü Kâtip Çelebi, Gerçeğin Dengesi (Mîzânül-Hakk fi ihtiyâril-ehak) kitabında hem ılımlı Sufizmi hem de rasyonalist felsefeyi savunarak, din ve sosyal konulara karşı hoşgörülü bir yaklaşım sundu. Bilimsel müfredatta o kadar iyiydi ki Osmanlı siyasi yaşamında çok etkili olacak olan ulema sınıfını ortaya çıkardı.
- Babasının ölümünden sonraki iktidar mücadelesi sonrası öldürülen bir İslami Hint Prensi. Fakat öldürülmeden önce Tasavvuf uygulamaları üzerine uzmanlaşması ve olağanüstü Okyanusların Kesişmesini meydana getirmesi, Upanişadlarda bulunan klasik Hint düşüncesiyle İslami öğretimin uyumunu gösterir.
- Mısırlı düşünür Abduh, Osmanlı İmparatorluğunun son dönemine doğru yaşamış ve siyasi muhalif çalışmalarda sömürgeciliğin gerçekleriyle yüzleşmiştir. İslam toplumundaki, siyasi pasifliğe kadar uzanan tehlikeli kadercilik tanısını koymuş ve Avrupanın sözde keşiflerinin yanı sıra demokrasinin de İslami gelenekte ön görüldüğünü savunmuştur.
- Son zamanlarda ölen Faslı Feminist Fatima Mernissi, İslam toplumlarında kadınlar üzerindeki baskıyı konu alan Peçenin Ötesi adlı kitabını yazmıştır. İslamiyetteki kadın düşmanlığını, Hz. Muhammedin (s.a.v.) doğru mesajlarının kasıtlı olarak yanlış yorumlandığı erken dönemlere dayandırır.