Rapunzel
MFC Üyesi
-
- Üyelik Tarihi
- 11 Mar 2015
-
- Mesajlar
- 5,320
-
- MFC Puanı
- -445
İskenderiyeli Clement
Gnosis Yunanca'da Bilgi anlamına gelen bir sözcüktür; insanın tinsel kurtuluşunu sağlayan bir bilinçlenme tarzıdır. İlk Hıristiyan düşünürlerinden biri olan İskenderiyeli Clement Gnosisi Tanrı Bilgisi olarak tanımlamış ve tüm olgun Hıristiyanları birer Gnostik olarak kabul etmiştir. Ne var ki Clementdan sonraki yıllarda Hıristiyan Kilisesi Gnosisi İsanın öğretilerinden bir sapma olarak değerlendirmiştir. Unutulmamalıdır ki Gnostizm Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde Akdeniz ve çevresinde oldukça yaygındı.
Valentinusçu Gnostikler Gnosisi iki biçimde tanımlarlar. İlki Gnosisin bir öz-bilgilenme (self-knowledge) yani insanın kendini tanıması olduğunu ancak aynı zamanda da insanın içindeki ruhun tövbesi ve kurtuluşu anlamına geldiğini söylerler. Sonuç olarak Gnostiklerinsanın kendisini tanımasının doğrudan kişinin kurtuluşunu ve günahlarından arınmasını sağladığını düşünürler. Ortodoks Hıristiyanlar isebu biçimde tanımlanan Gnosisin Tanrıya iman etme yolunda sapkın bir inanç olduğunu ve kurtuluşu yalnızca kendini bilmenin sağlayamayacağını ileri sürerler.
Çeşitli Gnostik tarikatlar Gnosisin içeriğini farklı biçimlerde belirlerler ancak tümü insanın doğrudan kendini keşfetmesinin tanrısal olduğunu zira Gnosisin kendini bilmek Tanrıyı bilmektir tanımına odaklandığını ileri sürerler. Ortodoks Hıristiyanlar için bu görüş sapkındır zira insanın kendisi de Tanrı'ın yaratımının parçalarından biridir ve bu nedenle doğrudan Yaratıcı ile eş tutulamaz. Gnostik kitaplardan biri olan Philip İncilinde Gnosise ulaşan kişinin artık bir Hıristiyan değil bir İsa olduğu yazılıdır. Elbette bu görüş de İsanın tek ve benzersiz olduğuna inanan Ortodoks Hıristiyan öğretisine karşıttır. Tüm bunlara ek olarak Gnostikler kendini İsa ile bir tutan kişilerden bekleneceği gibi Hıristiyan Kilisesinin piskoposların yetkesi altında örgütlenme çabasına da özellikle karşı çıkmışlardır.
Gnosisi deneysel düzeye çıkarabilmek amacıyla Gnostik okullar ritüel ve meditasyon benzeri bir çok pratik uygulamaları da kullanmıştır. Tinsel özgürleşmeye yalnızca insanın kendini tanıması ile varılabileceği düşüncesi Ortodoks Hıristiyanlık için sapkın olmakla birlikte Budizm için esastır. Budistler insanın çektiği acıların kendi gerçek doğasını bilmemesinden kaynaklandığına inanırlar. Bu açıklama Gnosisin Hindistandan Batıya İ.S. I. yüzyılda Budist rahipler tarafından getirilmiş olabileceği olasılığını çağrıştırabilir ancak bu görüşü destekleyecek hiç bir tarihsel kanıt yoktur. Bir çok ezoterik inanç sistemi insanın öz varlığının tanrısal olduğunu vurgulamıştır. Gnostik akım tüm dünyadaki manevi düşünce sistemleri üzerinde büyük etki yaratmıştır.
Gnosis insanın Tanrıyı Onun gizlerini ve yaratılışın gizemlerini tanıması arzusundan doğar. Gnostikler önce kutsal metinler ile mensup bulundukları dinlerin kutsal kitapları ile işe başlarlar ve ezoterik bir anlam ya da gizli bir mesaj içerip içermediklerini anlayabilmek için bu metinler üzerinde şifre çözercesine çabalarlar. Gnostisizm bir tür Hermetizmdir ve Gnostikler dinsel anlatım ve yazıların ilk bakışta görüldüğünden daha derinlerde tümcelerin sözcüklerin ve metin yapısının içine gizlenmiş anlamlar içerdiklerine inanırlar.
Gnostikler kökleri ve gizleri ele geçirebilmek için maddenin özüne ulaşmayı hedeflerler. Bu onların kötülük ile yüz yüze gelmelerini sağlar. Gnostikler kendilerinde ve dünyada rastladıkları kötülük ile mücadele ederler. Kendini tanımak yolundaki yanılgıların giderilmesi evreni tanımaktaki yanılgıların silinmesine de yol açar. Yobaz ya da sofu değillerdir; onlar görünmez olsa bile her zaman varolan ışığı aramaktadırlar. Kendilerini Tanrı ile eşdeğer tuttukları ileri sürülürse de bu doğru değildir; Gnostikler yalnızca kendi içlerinde bulunduğuna inandıkları tanrısallığı aramaktadırlar. İnsanoğlunun kendini gerçekleştirmek adına Tanrının zaferine destek olması gerektiğini öne sürerler. Tanrının gizemini aydınlatmanın değil kendilerini aydınlatmanın çarelerini ararlar. Bu aydınlanma yalnızca entellektüel düzeyde kalmayıpaynı zamanda aydınlanarak kutsallaşan kişinin bedenine de odaklanmıştır.
Bir tür gizemci varoluşçuluk olarak Gnostizm özgürlüğün anasıdır ve yaratıcı tanrısallığın destekçisi olduğunu açıkça ortaya koyar. İnsankötülükten kurtulmak uğruna yanılgılarının üstesinden gelmelidir. Özetle insanoğlu kendi varlığının kendi gururunun ve sürekliliğinin sorumlusu olsa da kötülüğün kaynağı değildir. Gnostizm Hermetizmin felsefi temelini oluşturur; Evrenin gizlerinin ardındaki arayışın bir parçasıdır; mitlerle zenginleşmiş simgeler sayesinde gelişmiştir; Sevgi ve umutsuzluk arasında bir sarkaç gibi gidip gelmektedir. Gnostik kendinin Tanrının oğlu olmasını arzular; oysa simyacı kendi yapıtının oğlu olmayı istemekte ve herşeyi kendine sahiplenmektedir. İnisiyasyon varoluşun bireysel bir biçimidir ve Gnostizm inisiyasyonun kollektif olarak ortaya konuluşudur zira Gnostik gizemci inananlar topluluğunun bir alt grubuna üyedir.
From Darkness to Light - Deville
Genellikle Gnostizmin kökeninin Yahudiliğin bazı etkilerini taşıyan bir tür Paganlık olduğuna inanılır. Gnostizm önce Babilde ortaya çıkmış oradan Küçük Asya ve Suriyeye yayılmıştır. İlk Gnostik kitapların İsadan hemen önceki yıllarda yazılmış olduğu sanılmaktadır. Bu durumbazı uzmanların Hıristiyanlığı Gnostizmin bir kolu olarak değerlendirmelerine yol açmıştır. Bu kişiler İsanın bir Essene olduğunuEssenelerin de Gnostik olduklarını ileri sürerler. Onlara göre İncil dünyanın yaratılışını ve gelecek olan kıyameti anlatan şifreli bir metindir. Maniciler gibi Gnostikler de iyi ve kötünün sürekli bir çekişme içinde olduğuna ve Adalet Egemeni figürünün tıpkı İsa gibi yanılsamalı bir bedende yaşayan bir ruh olduğuna inanırlar. İnsanın özdeksel ve tinsel tarihini yansıtan Gnostizm diğer tüm dinsel inançlarla aynı eski kökenleri paylaşmaktadır.
Gnosisin aranışının başlangıcında adaylar müthiş bir umutsuzluk duygusu ve aynı zamanda güçlü bir sevgi patlaması içine çekilirler. Gnostizmde inisiyasyon iyiliğe yönelmek değil varolan kötülüğün iyiliğe dönüştürülmesini koyu umutsuzluktan dayanışmaya geçişi işlemektedir.
Gnostikler politikacılarla dünyevi iktidarı paylaşmaya da karşı çıkarlar böyle bir uzlaşmayı da bir tür kötülük olarak değerlendirilerdi.
Gerçeğin düşler de varolduğuna bilinmezlerin mitler tarafından aktarıldığına inanırlardı. Bu düşünce tarzı sonucunda gizemcinin kendini tanıyabilmesi karşısındaki engeller Şeytanın ta kendisi olarak görülürdü. Meryem gizemcinin eldeğmemişliğini Havva dişiliğini ve çarmıha gerilme ise sadomazoşizmini simgelemekteydi. Ruh cenneten düşmüş ve madde içinda tutsak kalmıştır; Gnostikler böylece maddeyi de bir ölçüde kutsallaştırıp görünen evreni görünmeyen evrene bağımlı olarak algılamışlardı. Gnostiklerin gerçeği arayışı ruhun düşüşünün sorumluluğunu üstlenmek ve kurtuluşunu hazırlamaktı.
Son yüzyılda Gnostiklere ait bir çok elyazması bulunmuştur; bunlar arasında özellikle Kumranda bulunan Ölü Deniz Yazıtları ve Mısırda Nag Hammadide bulunan Gnostik İnciller önemlidir. Bazı araştırmacılar Tampliye Şövalyeleri'nin de kimi elyazmalarını Kudüste bulduklarını ve bunları kendileri için sakladıklarını ileri sürmüşlerdir. Bu araştırmacılar çağdaş Masonluğu da gnostik olarak nitelendirirler ancak böyle bir nitelendirmenin nedeni pek açık değildir.
Günümüzde Gnostik sözcüğü (Yunancada tinsel ya da tanrısal Bilgi anlamına gelen Gnosis sözcüğünden türemiştir) Hıristiyan Kilisesi tarafından eskiden sapkın olarak değerlendirilen ve diğer dinsel akımların etkisini taşıdıkları ileri sürülerek Hıristiyan inancına aykırı bulunan belgeler için kullanılmaktadır. Bu yargı pek doğru sayılamaz zira Hıristiyan Gnostik belgeleri İran ve Hindistan kökenli gnostik yaklaşımları da içerdiği gibi geleneksel Yahudi kaynaklarının da etkisini taşımaktadır. Kimi belgeler ise doğrudan İsaya atfedilen felsefi mesajlardan oluşmaktadır. Gnostikler için kendini tanımak doğayı sevmek ve doğal bilimlere saygı duymak Tanrıya giden doğru yolu oluştururdu. Bu nedenle Hıristiyan Gnostikler İsayı bir tanrı olarak değil Tanrıya ulaşan yolu gösteren bir insan olarak kabul ederlerdi.
Gnostik İnciller Hıristiyanların kutsal kitabı olan Yeni Ahit ile yaklaşık aynı dönemde yazılmışlardır. Ancak çağdaş kamuoyu Nag Hammadide bulunan elli iki papirüsün çevrimi ve basımı sonucunda bunları son yıllarda tanımak fırsatını bulabilmiştir. Bu elyazmalarının çoğu İ.S. 350-400 yıllarından kalmadır ancak aslında bu papirüslerin üçyüz yıl önce yazılanların kopyaları oldukları ortaya çıkarılmıştır.
Bu elyazmalarının arasında en eskisi olduğu sanılan ve Zürihteki YoungVakfından Profesör Quispel tarafından satın alınan Thomasın İncili de vardır. Diğerleri Kahiredeki Kıpti Müzesinin malıdır.
Nag Hammadi yazmalarının yaklaşık 1.600 yıl önce gelişmekte olan Katolik Kilisesinin sapkın olarak gördüğü Gnostikler üzerinde yaptığı baskılar sonucunda toprağa gömüldükleri sanılmaktadır. O dönemde Hıristiyanlığın en büyük rakibi Gnostikler idi. Kilise kendini koruyabilmek amacıyla bu sapkın akımı yasaklamış ve Gnostik metinleri yok etmiştir.
En İçteki Sakin - Watts
Gnostikler ile Ortodoks Hıristiyanlar İsanın Dirilişini (Resurrection) iki farklı ve karşıt biçimde yorumlarlar. Philipin İnciline göre Gnostikler insanın varoluşunu aslında ruhun tutsaklığı biçiminde görürler ve dirilişi ise gerçeği açıklayan bir aydınlanma anı olarak değerlendirirler. Böyle bir diriliş kavramı Masonluğun üçüncü derecesindeki törene oldukça benzemektedir.
Ortodoks görüşe göre ise Diriliş Havarilerin tanık oldukları biçimde İsanın bedeninin göğe yükselmesi ile tamamlanmıştır. Bunun sonucu olarak Kilisenin önderliği Havarilere ve onların izleyicilerine verilen bir ayrıcalık olmalıdır. Günümüzde bile Papanın yetkisi Havarilerin önderi olan Aziz Petrustan kaynaklanmaktadır. İsanın dirilişini bir gerçek olarak kabul etmekle Kilise dinsel yetkeyi kendinde tutma hakkını bulmaktadır zira daha sonradan bir başka kişi İsaya doğrudan ulaşma ayrıcalığına sahip olamayacak ve benzer bir iktidarı eline geçiremeyecektir.
Gnostikler diriliş hakkındaki bu Hıristiyan yaklaşımını Çılgınların İmanı olarak adlandırırlar zira böylesi bir bedensel dirilişe inananlartinsel bir gerçek ile fiziksel bir olayı birbirine karıştırmaktadırlar. Gnostikler kendilerine özgü ayrı bir Havari geleneğine sahip olduklarını ileri sürerek Kilisenin iktidarına ve otoritesine karşı çıkarlar.
Hıristiyan Gnostikler arasında İsanın dirilişini tıpkı Masonluktaki üçüncü derece ritüelinde olduğu gibi yalnızca tinsel bir yeniden doğuş olarak değerlendirenler de vardır. Bunun dışında Masonluk ile Gnostikler arasında doğrudan bağlantının bir çok farklı örneğinin bulunduğu ileri sürülmektedir.
Gnosis Yunanca'da Bilgi anlamına gelen bir sözcüktür; insanın tinsel kurtuluşunu sağlayan bir bilinçlenme tarzıdır. İlk Hıristiyan düşünürlerinden biri olan İskenderiyeli Clement Gnosisi Tanrı Bilgisi olarak tanımlamış ve tüm olgun Hıristiyanları birer Gnostik olarak kabul etmiştir. Ne var ki Clementdan sonraki yıllarda Hıristiyan Kilisesi Gnosisi İsanın öğretilerinden bir sapma olarak değerlendirmiştir. Unutulmamalıdır ki Gnostizm Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde Akdeniz ve çevresinde oldukça yaygındı.
Valentinusçu Gnostikler Gnosisi iki biçimde tanımlarlar. İlki Gnosisin bir öz-bilgilenme (self-knowledge) yani insanın kendini tanıması olduğunu ancak aynı zamanda da insanın içindeki ruhun tövbesi ve kurtuluşu anlamına geldiğini söylerler. Sonuç olarak Gnostiklerinsanın kendisini tanımasının doğrudan kişinin kurtuluşunu ve günahlarından arınmasını sağladığını düşünürler. Ortodoks Hıristiyanlar isebu biçimde tanımlanan Gnosisin Tanrıya iman etme yolunda sapkın bir inanç olduğunu ve kurtuluşu yalnızca kendini bilmenin sağlayamayacağını ileri sürerler.
Çeşitli Gnostik tarikatlar Gnosisin içeriğini farklı biçimlerde belirlerler ancak tümü insanın doğrudan kendini keşfetmesinin tanrısal olduğunu zira Gnosisin kendini bilmek Tanrıyı bilmektir tanımına odaklandığını ileri sürerler. Ortodoks Hıristiyanlar için bu görüş sapkındır zira insanın kendisi de Tanrı'ın yaratımının parçalarından biridir ve bu nedenle doğrudan Yaratıcı ile eş tutulamaz. Gnostik kitaplardan biri olan Philip İncilinde Gnosise ulaşan kişinin artık bir Hıristiyan değil bir İsa olduğu yazılıdır. Elbette bu görüş de İsanın tek ve benzersiz olduğuna inanan Ortodoks Hıristiyan öğretisine karşıttır. Tüm bunlara ek olarak Gnostikler kendini İsa ile bir tutan kişilerden bekleneceği gibi Hıristiyan Kilisesinin piskoposların yetkesi altında örgütlenme çabasına da özellikle karşı çıkmışlardır.
Gnosisi deneysel düzeye çıkarabilmek amacıyla Gnostik okullar ritüel ve meditasyon benzeri bir çok pratik uygulamaları da kullanmıştır. Tinsel özgürleşmeye yalnızca insanın kendini tanıması ile varılabileceği düşüncesi Ortodoks Hıristiyanlık için sapkın olmakla birlikte Budizm için esastır. Budistler insanın çektiği acıların kendi gerçek doğasını bilmemesinden kaynaklandığına inanırlar. Bu açıklama Gnosisin Hindistandan Batıya İ.S. I. yüzyılda Budist rahipler tarafından getirilmiş olabileceği olasılığını çağrıştırabilir ancak bu görüşü destekleyecek hiç bir tarihsel kanıt yoktur. Bir çok ezoterik inanç sistemi insanın öz varlığının tanrısal olduğunu vurgulamıştır. Gnostik akım tüm dünyadaki manevi düşünce sistemleri üzerinde büyük etki yaratmıştır.
Gnosis insanın Tanrıyı Onun gizlerini ve yaratılışın gizemlerini tanıması arzusundan doğar. Gnostikler önce kutsal metinler ile mensup bulundukları dinlerin kutsal kitapları ile işe başlarlar ve ezoterik bir anlam ya da gizli bir mesaj içerip içermediklerini anlayabilmek için bu metinler üzerinde şifre çözercesine çabalarlar. Gnostisizm bir tür Hermetizmdir ve Gnostikler dinsel anlatım ve yazıların ilk bakışta görüldüğünden daha derinlerde tümcelerin sözcüklerin ve metin yapısının içine gizlenmiş anlamlar içerdiklerine inanırlar.
Gnostikler kökleri ve gizleri ele geçirebilmek için maddenin özüne ulaşmayı hedeflerler. Bu onların kötülük ile yüz yüze gelmelerini sağlar. Gnostikler kendilerinde ve dünyada rastladıkları kötülük ile mücadele ederler. Kendini tanımak yolundaki yanılgıların giderilmesi evreni tanımaktaki yanılgıların silinmesine de yol açar. Yobaz ya da sofu değillerdir; onlar görünmez olsa bile her zaman varolan ışığı aramaktadırlar. Kendilerini Tanrı ile eşdeğer tuttukları ileri sürülürse de bu doğru değildir; Gnostikler yalnızca kendi içlerinde bulunduğuna inandıkları tanrısallığı aramaktadırlar. İnsanoğlunun kendini gerçekleştirmek adına Tanrının zaferine destek olması gerektiğini öne sürerler. Tanrının gizemini aydınlatmanın değil kendilerini aydınlatmanın çarelerini ararlar. Bu aydınlanma yalnızca entellektüel düzeyde kalmayıpaynı zamanda aydınlanarak kutsallaşan kişinin bedenine de odaklanmıştır.
Bir tür gizemci varoluşçuluk olarak Gnostizm özgürlüğün anasıdır ve yaratıcı tanrısallığın destekçisi olduğunu açıkça ortaya koyar. İnsankötülükten kurtulmak uğruna yanılgılarının üstesinden gelmelidir. Özetle insanoğlu kendi varlığının kendi gururunun ve sürekliliğinin sorumlusu olsa da kötülüğün kaynağı değildir. Gnostizm Hermetizmin felsefi temelini oluşturur; Evrenin gizlerinin ardındaki arayışın bir parçasıdır; mitlerle zenginleşmiş simgeler sayesinde gelişmiştir; Sevgi ve umutsuzluk arasında bir sarkaç gibi gidip gelmektedir. Gnostik kendinin Tanrının oğlu olmasını arzular; oysa simyacı kendi yapıtının oğlu olmayı istemekte ve herşeyi kendine sahiplenmektedir. İnisiyasyon varoluşun bireysel bir biçimidir ve Gnostizm inisiyasyonun kollektif olarak ortaya konuluşudur zira Gnostik gizemci inananlar topluluğunun bir alt grubuna üyedir.
From Darkness to Light - Deville
Genellikle Gnostizmin kökeninin Yahudiliğin bazı etkilerini taşıyan bir tür Paganlık olduğuna inanılır. Gnostizm önce Babilde ortaya çıkmış oradan Küçük Asya ve Suriyeye yayılmıştır. İlk Gnostik kitapların İsadan hemen önceki yıllarda yazılmış olduğu sanılmaktadır. Bu durumbazı uzmanların Hıristiyanlığı Gnostizmin bir kolu olarak değerlendirmelerine yol açmıştır. Bu kişiler İsanın bir Essene olduğunuEssenelerin de Gnostik olduklarını ileri sürerler. Onlara göre İncil dünyanın yaratılışını ve gelecek olan kıyameti anlatan şifreli bir metindir. Maniciler gibi Gnostikler de iyi ve kötünün sürekli bir çekişme içinde olduğuna ve Adalet Egemeni figürünün tıpkı İsa gibi yanılsamalı bir bedende yaşayan bir ruh olduğuna inanırlar. İnsanın özdeksel ve tinsel tarihini yansıtan Gnostizm diğer tüm dinsel inançlarla aynı eski kökenleri paylaşmaktadır.
Gnosisin aranışının başlangıcında adaylar müthiş bir umutsuzluk duygusu ve aynı zamanda güçlü bir sevgi patlaması içine çekilirler. Gnostizmde inisiyasyon iyiliğe yönelmek değil varolan kötülüğün iyiliğe dönüştürülmesini koyu umutsuzluktan dayanışmaya geçişi işlemektedir.
Gnostikler politikacılarla dünyevi iktidarı paylaşmaya da karşı çıkarlar böyle bir uzlaşmayı da bir tür kötülük olarak değerlendirilerdi.
Gerçeğin düşler de varolduğuna bilinmezlerin mitler tarafından aktarıldığına inanırlardı. Bu düşünce tarzı sonucunda gizemcinin kendini tanıyabilmesi karşısındaki engeller Şeytanın ta kendisi olarak görülürdü. Meryem gizemcinin eldeğmemişliğini Havva dişiliğini ve çarmıha gerilme ise sadomazoşizmini simgelemekteydi. Ruh cenneten düşmüş ve madde içinda tutsak kalmıştır; Gnostikler böylece maddeyi de bir ölçüde kutsallaştırıp görünen evreni görünmeyen evrene bağımlı olarak algılamışlardı. Gnostiklerin gerçeği arayışı ruhun düşüşünün sorumluluğunu üstlenmek ve kurtuluşunu hazırlamaktı.
Son yüzyılda Gnostiklere ait bir çok elyazması bulunmuştur; bunlar arasında özellikle Kumranda bulunan Ölü Deniz Yazıtları ve Mısırda Nag Hammadide bulunan Gnostik İnciller önemlidir. Bazı araştırmacılar Tampliye Şövalyeleri'nin de kimi elyazmalarını Kudüste bulduklarını ve bunları kendileri için sakladıklarını ileri sürmüşlerdir. Bu araştırmacılar çağdaş Masonluğu da gnostik olarak nitelendirirler ancak böyle bir nitelendirmenin nedeni pek açık değildir.
Günümüzde Gnostik sözcüğü (Yunancada tinsel ya da tanrısal Bilgi anlamına gelen Gnosis sözcüğünden türemiştir) Hıristiyan Kilisesi tarafından eskiden sapkın olarak değerlendirilen ve diğer dinsel akımların etkisini taşıdıkları ileri sürülerek Hıristiyan inancına aykırı bulunan belgeler için kullanılmaktadır. Bu yargı pek doğru sayılamaz zira Hıristiyan Gnostik belgeleri İran ve Hindistan kökenli gnostik yaklaşımları da içerdiği gibi geleneksel Yahudi kaynaklarının da etkisini taşımaktadır. Kimi belgeler ise doğrudan İsaya atfedilen felsefi mesajlardan oluşmaktadır. Gnostikler için kendini tanımak doğayı sevmek ve doğal bilimlere saygı duymak Tanrıya giden doğru yolu oluştururdu. Bu nedenle Hıristiyan Gnostikler İsayı bir tanrı olarak değil Tanrıya ulaşan yolu gösteren bir insan olarak kabul ederlerdi.
Gnostik İnciller Hıristiyanların kutsal kitabı olan Yeni Ahit ile yaklaşık aynı dönemde yazılmışlardır. Ancak çağdaş kamuoyu Nag Hammadide bulunan elli iki papirüsün çevrimi ve basımı sonucunda bunları son yıllarda tanımak fırsatını bulabilmiştir. Bu elyazmalarının çoğu İ.S. 350-400 yıllarından kalmadır ancak aslında bu papirüslerin üçyüz yıl önce yazılanların kopyaları oldukları ortaya çıkarılmıştır.
Bu elyazmalarının arasında en eskisi olduğu sanılan ve Zürihteki YoungVakfından Profesör Quispel tarafından satın alınan Thomasın İncili de vardır. Diğerleri Kahiredeki Kıpti Müzesinin malıdır.
Nag Hammadi yazmalarının yaklaşık 1.600 yıl önce gelişmekte olan Katolik Kilisesinin sapkın olarak gördüğü Gnostikler üzerinde yaptığı baskılar sonucunda toprağa gömüldükleri sanılmaktadır. O dönemde Hıristiyanlığın en büyük rakibi Gnostikler idi. Kilise kendini koruyabilmek amacıyla bu sapkın akımı yasaklamış ve Gnostik metinleri yok etmiştir.
En İçteki Sakin - Watts
Gnostikler ile Ortodoks Hıristiyanlar İsanın Dirilişini (Resurrection) iki farklı ve karşıt biçimde yorumlarlar. Philipin İnciline göre Gnostikler insanın varoluşunu aslında ruhun tutsaklığı biçiminde görürler ve dirilişi ise gerçeği açıklayan bir aydınlanma anı olarak değerlendirirler. Böyle bir diriliş kavramı Masonluğun üçüncü derecesindeki törene oldukça benzemektedir.
Ortodoks görüşe göre ise Diriliş Havarilerin tanık oldukları biçimde İsanın bedeninin göğe yükselmesi ile tamamlanmıştır. Bunun sonucu olarak Kilisenin önderliği Havarilere ve onların izleyicilerine verilen bir ayrıcalık olmalıdır. Günümüzde bile Papanın yetkisi Havarilerin önderi olan Aziz Petrustan kaynaklanmaktadır. İsanın dirilişini bir gerçek olarak kabul etmekle Kilise dinsel yetkeyi kendinde tutma hakkını bulmaktadır zira daha sonradan bir başka kişi İsaya doğrudan ulaşma ayrıcalığına sahip olamayacak ve benzer bir iktidarı eline geçiremeyecektir.
Gnostikler diriliş hakkındaki bu Hıristiyan yaklaşımını Çılgınların İmanı olarak adlandırırlar zira böylesi bir bedensel dirilişe inananlartinsel bir gerçek ile fiziksel bir olayı birbirine karıştırmaktadırlar. Gnostikler kendilerine özgü ayrı bir Havari geleneğine sahip olduklarını ileri sürerek Kilisenin iktidarına ve otoritesine karşı çıkarlar.
Hıristiyan Gnostikler arasında İsanın dirilişini tıpkı Masonluktaki üçüncü derece ritüelinde olduğu gibi yalnızca tinsel bir yeniden doğuş olarak değerlendirenler de vardır. Bunun dışında Masonluk ile Gnostikler arasında doğrudan bağlantının bir çok farklı örneğinin bulunduğu ileri sürülmektedir.