İo Efsanesi
Io efsanesiyle Yunanistan yarımadasına Akdeniz uygarlığının birçok dinsel görüşlerini ve onlardan doğma efsaneleri kendine mal etme, asıl kaynakları Anadolu, Fenike ya da Mısırda bulunan bu olguları kendi topraklarında merkezleme çabasının tipik bir örneğini vermektedir. Bu gerçeği ilk çağın ilk tarihçisi Herodot da sezinlemiş olacak ki, Akdenizin doğusu ile batısı arasındaki büyük çatışmayı ele aldığı büyük eserine Io efsanesiyle, bu konu bir masal değil de, tarihsel bir olaymış gibi başlamaktadır. İnek biçimine girip karnında Helenlerin baş tanrısı Zeusun tohumunu taşıyarak kıtadan kıtaya atlayan, geçtiği yerlere adını veren Io (İstanbul Boğazının adı Bosporos, İnek Geçididir) ve onun serüvenleri, onun dölüyle ilgili olarak sürdürülüp anlatılan efsanelerin hepsi böyle bir amaç güdülerek kurulmuşa benzer.
Herodot Perslerle Yunanlılar, yani Asya ile Avrupa arasındaki savaşa hep kız kaçırma olaylarının sebep olduğunu, bunun Ionun kaçırılmasıyla başladığını yazar: Argos kralı Inakhosun kızı Io deniz kıyısında oynarken Fenikeli gemiciler tarafından kaçırılıp Mısıra götürülmüş. Buna misillime olarak da Yunanlılar Fenikede Tyr kralı Agenorun (ki Agenor Io'nun torunudur) kızı Europeyi kaçırırlar, bununla da kalmazlar, Arganoutlar seferini düzenleyip Kolkhisli Medeiayı kaçırırlar, bunun karşılığı da Parisin Helenayi kaçırması ve onun sonucunda Asya ile Avrupayı ilk büyük çatışmada karşı karşıya getiren Troya savaşıdır. Herodot bu yorumu Pers bilgilerinden aldığını söyler, ne tuhaftır ki sözünü ettiği kişi ve olayların efsanelik olduğunu, gerçek olsalar da Mısır, Fenike, Karadeniz ve Ege kıyıları arasında böyle önemsiz olaylarla nasıl bir ilişki kurulabileceğini açıklamaz, bu tutarsızlık üstünde hiç durmaz. Yalnız daha ilerde Mısırdan söz ederken, bir boğa biçiminde tapınılan Apis tanrının adı Yunanca Epaphostur der, böylece Io'nun da, oğlu Epaphosun da Mısırlı tanrıların Yunan karşılıkları olduğunu kabul eder.
Yunan kaynaklarında Io efsanesi şöyle anlatılır: Io, Argos kralı Inakhos'un kızıdır, babası Inakhos sonradan adını alan ırmağın tanrısı ve Okeanosun oğlu sayılır; kendisi de Argos şehrinin Hera tapınağında rahibedir. Günün birinde Zeus Ioyu görür, kızın güzelliğine vurulup ona yanaşır, Hera bunu öğrenince büyük bir kıskançlığa kapılır, baş tanrı da sevgilisini karısının öfkesinden korumak için onu beyaz bir inek haline dönüştürür ve bu hayvanla hiçbir ilişkide bulunmadığına Heraya yemin eder. Tanrıça ineğin kendisine verilmesini şart koşar, Io'yu alıp başına bin gözlü dev Argosu bekçi olarak diker.
Zeus bu kez de Hermesi gönderir, Argosu büyüleyerek öldürmesini sağlar. Ama Hera bir at sineği musallat eder ineğe, Io deli gibi kıtadan kıtaya koşar, atsineğinden kurtulamaz bir türlü. Bir denize bir de boğaza adını verdikten sonra, Kafkas dağlarında bir kayaya mıhlanmış olan Prometheusun önünden geçer. Aiskhylos Zincire Vurulmuş Prometheus tragedyasında bu buluşmayı sahneye koyar. Orada Io başına gelenleri şöyle anlatır:
İstiyorsunuz madem, hayır diyemem:
Açıkça anlatayım her şeyi size,
Ama doğrusu utanıyorum da
Tanrısal bir kasırganın nasıl
Allak bullak edip ben zavallıyı,
Varlığıma yeni bir biçim verdiğini!
Geceler gecesi yapayalnızken odamda
Şöyle sözler duyuyordum düşlerimde:
ey mutlu genç kız, niçin yalnızsın
Erkeklerin en yücesi özlerken seni?
Zeus yanıp tutuşuyor senin için,
Aphroditenin gerdeğine girmek istiyor seninle.
Zeusun isteğine karşı koma sakın,
Kalk, git Lernanın yeşil çayırlarına,
Babanın koyun, sığır otlaklarına,
Git ki Zeus görsün orada seni,
doysun seni görmeye Zeusun gözü.
Ah! Hep böylesi düşler görürdüm geceleri,
Ve bir gün canımı dişime alıp
Söyledim babama ne düşler gördüğümü.
O zaman babam Pythoya, Dodonaya
Adam üstüne adam yolladı öğrenmek için
Tanrılar ne istiyor, ne istemiyor diye.
Ama gönderdiği adamlar dönünce
Karışık, karmakarışık sözler ediyorlardı.
Sonunda günün birinde
Anlaşılır bir söz geldi Inakhosa
Bu söz açıkça diyordu ki babama:
At kızını evinden, yurdundan dışarı,
Gitsin, tanrılara bir kurbanlık gibi,
Dolaşıp dursun dünyanın dört bir yanına,
Yoksa Zeus yıldırımlarıyla
Çarpıp yok edecek senin soyunu.
Apollondan gelen bu sözleri duyunca babam,
Kovdu beni, attı evinden dışarı.
Kendi için de benim için de kötü bir şeydi bu,
Ama ne yapsın Zeustu onu zorlayan,
Bir anda değişiverdi içim, dışım,
Birden şu boynuzlar çıktı başımdan.
Kerkhnenin, Lernanın tatlı sularına doğru.
Argos adında birini taktılar peşime.
Bu, Toprağın oğlu asık suratlı çoban
Adım adım izliyordu beni,
sayısız gözlerini dikerek üstüme.
Beklenmedik bir anda can verdi bu çoban,
Bense hep o belalı iğnenin zoruyla
Bu topraktan o toprağa koştum durdum.
Io'nun kişiliğine ve efsanesine daha bir kutsallık veren bu öyküden sonra Prometheus Ioya kaderin kendisine neler hazırladığını bildirir: Mısıra varacak, orada gene insan biçimine girecek ve Zeusun oğlu Epaphosu doğuracaktır. Akdenizin güney ve doğu kıyılarına yayılan iki dallı bir kral soyunun atası olacaktır, dölleri soylarının kaynağı olan Yunanistana döneceklerdir (Aigyptos, Danaos). Bir efsaneye göre, Io'nun başına bir dert daha gelir: Kuretler Epaphosu kaçırırlar, ama Heranın bu düzeni de boşa çıkarıldıktan sonra Io Mısıra döner ve orada bir tanrıça gibi tapım görür. Io'nun Mısır tanrıçası İsise benzetilmiş efsanelik bir kişi olduğu besbellidir.
Io efsanesiyle Yunanistan yarımadasına Akdeniz uygarlığının birçok dinsel görüşlerini ve onlardan doğma efsaneleri kendine mal etme, asıl kaynakları Anadolu, Fenike ya da Mısırda bulunan bu olguları kendi topraklarında merkezleme çabasının tipik bir örneğini vermektedir. Bu gerçeği ilk çağın ilk tarihçisi Herodot da sezinlemiş olacak ki, Akdenizin doğusu ile batısı arasındaki büyük çatışmayı ele aldığı büyük eserine Io efsanesiyle, bu konu bir masal değil de, tarihsel bir olaymış gibi başlamaktadır. İnek biçimine girip karnında Helenlerin baş tanrısı Zeusun tohumunu taşıyarak kıtadan kıtaya atlayan, geçtiği yerlere adını veren Io (İstanbul Boğazının adı Bosporos, İnek Geçididir) ve onun serüvenleri, onun dölüyle ilgili olarak sürdürülüp anlatılan efsanelerin hepsi böyle bir amaç güdülerek kurulmuşa benzer.
Herodot Perslerle Yunanlılar, yani Asya ile Avrupa arasındaki savaşa hep kız kaçırma olaylarının sebep olduğunu, bunun Ionun kaçırılmasıyla başladığını yazar: Argos kralı Inakhosun kızı Io deniz kıyısında oynarken Fenikeli gemiciler tarafından kaçırılıp Mısıra götürülmüş. Buna misillime olarak da Yunanlılar Fenikede Tyr kralı Agenorun (ki Agenor Io'nun torunudur) kızı Europeyi kaçırırlar, bununla da kalmazlar, Arganoutlar seferini düzenleyip Kolkhisli Medeiayı kaçırırlar, bunun karşılığı da Parisin Helenayi kaçırması ve onun sonucunda Asya ile Avrupayı ilk büyük çatışmada karşı karşıya getiren Troya savaşıdır. Herodot bu yorumu Pers bilgilerinden aldığını söyler, ne tuhaftır ki sözünü ettiği kişi ve olayların efsanelik olduğunu, gerçek olsalar da Mısır, Fenike, Karadeniz ve Ege kıyıları arasında böyle önemsiz olaylarla nasıl bir ilişki kurulabileceğini açıklamaz, bu tutarsızlık üstünde hiç durmaz. Yalnız daha ilerde Mısırdan söz ederken, bir boğa biçiminde tapınılan Apis tanrının adı Yunanca Epaphostur der, böylece Io'nun da, oğlu Epaphosun da Mısırlı tanrıların Yunan karşılıkları olduğunu kabul eder.
Yunan kaynaklarında Io efsanesi şöyle anlatılır: Io, Argos kralı Inakhos'un kızıdır, babası Inakhos sonradan adını alan ırmağın tanrısı ve Okeanosun oğlu sayılır; kendisi de Argos şehrinin Hera tapınağında rahibedir. Günün birinde Zeus Ioyu görür, kızın güzelliğine vurulup ona yanaşır, Hera bunu öğrenince büyük bir kıskançlığa kapılır, baş tanrı da sevgilisini karısının öfkesinden korumak için onu beyaz bir inek haline dönüştürür ve bu hayvanla hiçbir ilişkide bulunmadığına Heraya yemin eder. Tanrıça ineğin kendisine verilmesini şart koşar, Io'yu alıp başına bin gözlü dev Argosu bekçi olarak diker.
Zeus bu kez de Hermesi gönderir, Argosu büyüleyerek öldürmesini sağlar. Ama Hera bir at sineği musallat eder ineğe, Io deli gibi kıtadan kıtaya koşar, atsineğinden kurtulamaz bir türlü. Bir denize bir de boğaza adını verdikten sonra, Kafkas dağlarında bir kayaya mıhlanmış olan Prometheusun önünden geçer. Aiskhylos Zincire Vurulmuş Prometheus tragedyasında bu buluşmayı sahneye koyar. Orada Io başına gelenleri şöyle anlatır:
İstiyorsunuz madem, hayır diyemem:
Açıkça anlatayım her şeyi size,
Ama doğrusu utanıyorum da
Tanrısal bir kasırganın nasıl
Allak bullak edip ben zavallıyı,
Varlığıma yeni bir biçim verdiğini!
Geceler gecesi yapayalnızken odamda
Şöyle sözler duyuyordum düşlerimde:
ey mutlu genç kız, niçin yalnızsın
Erkeklerin en yücesi özlerken seni?
Zeus yanıp tutuşuyor senin için,
Aphroditenin gerdeğine girmek istiyor seninle.
Zeusun isteğine karşı koma sakın,
Kalk, git Lernanın yeşil çayırlarına,
Babanın koyun, sığır otlaklarına,
Git ki Zeus görsün orada seni,
doysun seni görmeye Zeusun gözü.
Ah! Hep böylesi düşler görürdüm geceleri,
Ve bir gün canımı dişime alıp
Söyledim babama ne düşler gördüğümü.
O zaman babam Pythoya, Dodonaya
Adam üstüne adam yolladı öğrenmek için
Tanrılar ne istiyor, ne istemiyor diye.
Ama gönderdiği adamlar dönünce
Karışık, karmakarışık sözler ediyorlardı.
Sonunda günün birinde
Anlaşılır bir söz geldi Inakhosa
Bu söz açıkça diyordu ki babama:
At kızını evinden, yurdundan dışarı,
Gitsin, tanrılara bir kurbanlık gibi,
Dolaşıp dursun dünyanın dört bir yanına,
Yoksa Zeus yıldırımlarıyla
Çarpıp yok edecek senin soyunu.
Apollondan gelen bu sözleri duyunca babam,
Kovdu beni, attı evinden dışarı.
Kendi için de benim için de kötü bir şeydi bu,
Ama ne yapsın Zeustu onu zorlayan,
Bir anda değişiverdi içim, dışım,
Birden şu boynuzlar çıktı başımdan.
Kerkhnenin, Lernanın tatlı sularına doğru.
Argos adında birini taktılar peşime.
Bu, Toprağın oğlu asık suratlı çoban
Adım adım izliyordu beni,
sayısız gözlerini dikerek üstüme.
Beklenmedik bir anda can verdi bu çoban,
Bense hep o belalı iğnenin zoruyla
Bu topraktan o toprağa koştum durdum.
Io'nun kişiliğine ve efsanesine daha bir kutsallık veren bu öyküden sonra Prometheus Ioya kaderin kendisine neler hazırladığını bildirir: Mısıra varacak, orada gene insan biçimine girecek ve Zeusun oğlu Epaphosu doğuracaktır. Akdenizin güney ve doğu kıyılarına yayılan iki dallı bir kral soyunun atası olacaktır, dölleri soylarının kaynağı olan Yunanistana döneceklerdir (Aigyptos, Danaos). Bir efsaneye göre, Io'nun başına bir dert daha gelir: Kuretler Epaphosu kaçırırlar, ama Heranın bu düzeni de boşa çıkarıldıktan sonra Io Mısıra döner ve orada bir tanrıça gibi tapım görür. Io'nun Mısır tanrıçası İsise benzetilmiş efsanelik bir kişi olduğu besbellidir.