İmam Hüseyinin (a.s) insanlık camiasına sunduğu örnek davranış ve insanlık şâhikası, hiçbir din ve hiçbir okulda benzerine rastlanmayacak fevkalâde bir şeydir.
Hiçbir ideoloji ve dinde ikinci bir Hüseyin yoktur.
Şehid olduğu gün susuzdu Hüseyn
Niceden beridir bir yudum su içmemişti o gün
Susuzluk Hele kızgın güneşin altındaki o dayanılmaz susuzluk insanın takatini tüketir, hışmını ve öfkesini artırır, intikam duygusunu kamçılar.
Aşura günü sabahından itibaren Hz. Hüseyin (a.s) hep hareket halindeydi. Bir lâhza olsun
dinlenmemiş, sürekli savaşmıştı.
Böylesine çetin ve namertçe bir savaş, her yiğidin canını sıkar, her mert savaşçının öfkesini artırır.
Er meydanına çıktığında yalnızdı.
Yapayalnız.
Ne yardım edecek biri vardı, ne güvenebileceği bir emin Bütün yârenleri gözlerinin önünde savaşarak şehid düşmüşlerdi. En azizleri öldürülmüştü gözlerinin önünde Kundaktaki yavrusuna bile acımamışlardı. Bütün sevdiklerini elinden almış, hakaretler etmiş, incitmişlerdi onu bütün gün..
Bir insanın havsalasının alabileceği her acıyı, her belâ ve felâketi tatmış, bilfiil yaşamıştı bir günde
Bir insanı koca nehrin kenarında susuz bırakırlar da öfkelenmez mi?
Kurttan kuştan bile esirgenmeyen Fıratı peygamber çiçeğinden esirgerler de rahatsız olmaz mı?
Bir insanın bütün sevdikleri gözlerinin önünde birer birer doğranır, kundaktaki bebesi kollarında oklanır, eşinin, ablasının ve kızlarının bu çakallar sürüsüne esir düşeceğini görür de dertten kederden bağrı bin parça olmaz mı?
Bütün bunlar her insanı öfkeden çılgına çevirir, intikam duygularını kamçılar elbet
O kızgın güneşin altında bunca felâketi yaşayıp da susuz savaşmak, her savaşçı için zor, her insan için tahammülü çetindir elbet.
İşte bu şartlar altında İmam Hüseyin (a.s) meydana çıkıp kendisiyle teke tek savaşacak bir er istedi.
Onca zulme, onca ezaya uğramış, bütün azizlerini suya bile doyuramadan birer birer kaybetmiş ve şimdi susuzluktan dili damağına yapışmış bir insan için ölümüne bir savaştan başka çare kalmış mıdır?
Savaşmak için er meydanındadır şimdi. Ama intikamcı değildir o. Kompleks ve ukde yabancıdır Hüseyne. Ceddi Resulullah (s.a.a) gibi o da bütün varlığıyla sevgi ve şefkat doludur.
Eşsiz bir insanlık örneğidir Hüseyin
Onun er istemesi üzerine Yezid ordusundan Temim adlı ünlü savaşçı çıktı meydana.
Kıyasıya vuruştular.
Çok geçmeden Temimin ayağı bir kılıç darbesiyle yere düştü.
Temim acılar içinde yere kapaklanmıştı.
İmam ona yaklaşıp baktı.
Temimin tepesine bir kılıç darbesi değil, hiç beklemediği bir yıldırım gibi bir soru inmişti:
- Yardım etmemi ister misin Temim?
Temim neye uğradığını şaşırmıştı. O şartlarda savaş meydanında hiç beklemediği bir davranıştı bu. Acı ve hayretle buruşan yüzünü utançla yere eğip
- Kabilemin adamlarını yardıma çağırın!.. dedi. Onlar gelip götürür beni
İmamın kendisini öldürmeyişine halâ inanamıyordu
İmam, Yezid ordusuna seslenip Temimoğullarını çağırdı. Gelip yaralılarını götürdüler.
İmam Temimin canını bağışlamıştı!
Elinizdeki kitabın ileriki bölümlerinde, İmamın bu tür inanılmaz mertliklerine daha çok şahit olacaksınız.
İnsanlık şahikasında duran Hüseyin (a.s) için alelâde mertliklerdir bunlar
Damarlarında Muhammedle (s.a.a) Alinin (a.s) kanını taşıyan ve Kevser kadını Hz. Fâtımâ-ı Zehrânın (a.s) ellerinde yetişen biri için alelâde davranışlardır bunlar
Evet, sırf yiğitliğiyle yiğit olan en bahadır insanlar bile, o dayanılmaz şartlar ve onca zulüm karşısında düşmanını yere serdiğinde zerrece acımaz Gözümü kırpmadan kellesini alır oracıkta. Mazlum ve susuz öldürülen azizlerini hatırlayıp onların intikamını alır hemen.
Kimse de bu yüzden kınamaz onu.
Hatta intikam alabildiği ve kelleler üzerine kelleler yığabildiği için adı dillere destan olur.
Hüseyin de bir destanlar kahramanıdır zaten.
Ama o, hiçbir kahramanın yapamayacağı kahramanlıklar göstermekle ünlü bir ailenin oğludur.
Kin ve nefret yakışmaz ona.
Ölümü hakettiği halde, pençesine düşürdüğü düşmanını aman dilediği için serbest bırakır!..
Aman dilenen düşmanının canını bağışlar
Evet Örnek insanı görmek isteyenler Hz. Hüseyne (a.s) bakmalıdırlar. Örnektir o. Gerçek anlamda insan olmanın canlı bir timsalidir Hüseyin (a.s).
-*-
Muharremin 7. günü
Yezid orduları kendi hayvanlarından esirgemedikleri suyu, Hz. Resulullahın (s.a.a) Ehl-i Beytine kesiyorlar.
İmam Hüseyin (a.s) çocukları ve yârenleri Fıratın biraz ötesinde, ama susuzdurlar
Birkaç kırbada kalan az miktardaki su, herkes arasında bölüştürülür.
O sıcakta bir avuç su kimseye kâr etmez
İmam Hüseyin (a.s) susuz olduğu halde kendi payına düşen suyu içmez, küçük çocuklara ayırır.
Hz. Zeynep de (a.s) ağabeyinin yaptığını yapar ve suyunu çocuklara verir.
İmam Hüseyin (a.s) bir tavır koyar da, Alinin Fazilet ve erdem timsali olan yiğit.
Abbası onu izlemez mi?
Ebul Fâzıl Abbas da (a.s) aynı şeyi yapar!..
Özveridir bu.
Bütün insanlığa bir fedakarlık dersidir.
Kendisini değil, başkalarını düşünmek, zayıf ve güçsüz olanları kendisine tercih etmek insanlığın en doruk noktasıdır. Hele zorsa Pek çetin, pek dayanılmazsa
Ev için elzem olan kandil, mescide revâ değildir derler. Kendisi bir şeye pek muhtaç olan birinin, onu başkasına vermekle mükellef olmadığı imâ edilir bununla.
Hz. Hüseynin (a.s) okulu böyle değildir.
Kendisi susuzdur, Zeynebi susuzdur, Abbası susuzdur Hem de pek susuz Ama kendi suyunu çocuklara verir ve Allahın rızasını kazanır onlar O günden sonra bir yudum su dahi bulamayacaklarını bile bile hem de!..
Allahla alışveriştir bu işte
Komünizm okulu fakiri daha da fakirleştirir, zengini fakir kıl! der
Hüseynî okulsa yoksulu zengin kıl, ihtiyacı olanın ihtiyacını gidermeyi prensip edin! der.
Önceki Halkı devletin kölesi ve uşağı kıl! derken, beriki Devlet, halkın hizmetkârı olmalıdır! der.
Biri İntikam al, vur, öldür, hapset, acıma, yak, yık, varını yoğunu yağmala! der, diğeri Affet, vurma, öldürme, dirilt, serbest bırak, evini başına yıkma, kimseyi yağmalama! der.
Hiçbir ideoloji ve dinde ikinci bir Hüseyin yoktur.
Şehid olduğu gün susuzdu Hüseyn
Niceden beridir bir yudum su içmemişti o gün
Susuzluk Hele kızgın güneşin altındaki o dayanılmaz susuzluk insanın takatini tüketir, hışmını ve öfkesini artırır, intikam duygusunu kamçılar.
Aşura günü sabahından itibaren Hz. Hüseyin (a.s) hep hareket halindeydi. Bir lâhza olsun
dinlenmemiş, sürekli savaşmıştı.
Böylesine çetin ve namertçe bir savaş, her yiğidin canını sıkar, her mert savaşçının öfkesini artırır.
Er meydanına çıktığında yalnızdı.
Yapayalnız.
Ne yardım edecek biri vardı, ne güvenebileceği bir emin Bütün yârenleri gözlerinin önünde savaşarak şehid düşmüşlerdi. En azizleri öldürülmüştü gözlerinin önünde Kundaktaki yavrusuna bile acımamışlardı. Bütün sevdiklerini elinden almış, hakaretler etmiş, incitmişlerdi onu bütün gün..
Bir insanın havsalasının alabileceği her acıyı, her belâ ve felâketi tatmış, bilfiil yaşamıştı bir günde
Bir insanı koca nehrin kenarında susuz bırakırlar da öfkelenmez mi?
Kurttan kuştan bile esirgenmeyen Fıratı peygamber çiçeğinden esirgerler de rahatsız olmaz mı?
Bir insanın bütün sevdikleri gözlerinin önünde birer birer doğranır, kundaktaki bebesi kollarında oklanır, eşinin, ablasının ve kızlarının bu çakallar sürüsüne esir düşeceğini görür de dertten kederden bağrı bin parça olmaz mı?
Bütün bunlar her insanı öfkeden çılgına çevirir, intikam duygularını kamçılar elbet
O kızgın güneşin altında bunca felâketi yaşayıp da susuz savaşmak, her savaşçı için zor, her insan için tahammülü çetindir elbet.
İşte bu şartlar altında İmam Hüseyin (a.s) meydana çıkıp kendisiyle teke tek savaşacak bir er istedi.
Onca zulme, onca ezaya uğramış, bütün azizlerini suya bile doyuramadan birer birer kaybetmiş ve şimdi susuzluktan dili damağına yapışmış bir insan için ölümüne bir savaştan başka çare kalmış mıdır?
Savaşmak için er meydanındadır şimdi. Ama intikamcı değildir o. Kompleks ve ukde yabancıdır Hüseyne. Ceddi Resulullah (s.a.a) gibi o da bütün varlığıyla sevgi ve şefkat doludur.
Eşsiz bir insanlık örneğidir Hüseyin
Onun er istemesi üzerine Yezid ordusundan Temim adlı ünlü savaşçı çıktı meydana.
Kıyasıya vuruştular.
Çok geçmeden Temimin ayağı bir kılıç darbesiyle yere düştü.
Temim acılar içinde yere kapaklanmıştı.
İmam ona yaklaşıp baktı.
Temimin tepesine bir kılıç darbesi değil, hiç beklemediği bir yıldırım gibi bir soru inmişti:
- Yardım etmemi ister misin Temim?
Temim neye uğradığını şaşırmıştı. O şartlarda savaş meydanında hiç beklemediği bir davranıştı bu. Acı ve hayretle buruşan yüzünü utançla yere eğip
- Kabilemin adamlarını yardıma çağırın!.. dedi. Onlar gelip götürür beni
İmamın kendisini öldürmeyişine halâ inanamıyordu
İmam, Yezid ordusuna seslenip Temimoğullarını çağırdı. Gelip yaralılarını götürdüler.
İmam Temimin canını bağışlamıştı!
Elinizdeki kitabın ileriki bölümlerinde, İmamın bu tür inanılmaz mertliklerine daha çok şahit olacaksınız.
İnsanlık şahikasında duran Hüseyin (a.s) için alelâde mertliklerdir bunlar
Damarlarında Muhammedle (s.a.a) Alinin (a.s) kanını taşıyan ve Kevser kadını Hz. Fâtımâ-ı Zehrânın (a.s) ellerinde yetişen biri için alelâde davranışlardır bunlar
Evet, sırf yiğitliğiyle yiğit olan en bahadır insanlar bile, o dayanılmaz şartlar ve onca zulüm karşısında düşmanını yere serdiğinde zerrece acımaz Gözümü kırpmadan kellesini alır oracıkta. Mazlum ve susuz öldürülen azizlerini hatırlayıp onların intikamını alır hemen.
Kimse de bu yüzden kınamaz onu.
Hatta intikam alabildiği ve kelleler üzerine kelleler yığabildiği için adı dillere destan olur.
Hüseyin de bir destanlar kahramanıdır zaten.
Ama o, hiçbir kahramanın yapamayacağı kahramanlıklar göstermekle ünlü bir ailenin oğludur.
Kin ve nefret yakışmaz ona.
Ölümü hakettiği halde, pençesine düşürdüğü düşmanını aman dilediği için serbest bırakır!..
Aman dilenen düşmanının canını bağışlar
Evet Örnek insanı görmek isteyenler Hz. Hüseyne (a.s) bakmalıdırlar. Örnektir o. Gerçek anlamda insan olmanın canlı bir timsalidir Hüseyin (a.s).
-*-
Muharremin 7. günü
Yezid orduları kendi hayvanlarından esirgemedikleri suyu, Hz. Resulullahın (s.a.a) Ehl-i Beytine kesiyorlar.
İmam Hüseyin (a.s) çocukları ve yârenleri Fıratın biraz ötesinde, ama susuzdurlar
Birkaç kırbada kalan az miktardaki su, herkes arasında bölüştürülür.
O sıcakta bir avuç su kimseye kâr etmez
İmam Hüseyin (a.s) susuz olduğu halde kendi payına düşen suyu içmez, küçük çocuklara ayırır.
Hz. Zeynep de (a.s) ağabeyinin yaptığını yapar ve suyunu çocuklara verir.
İmam Hüseyin (a.s) bir tavır koyar da, Alinin Fazilet ve erdem timsali olan yiğit.
Abbası onu izlemez mi?
Ebul Fâzıl Abbas da (a.s) aynı şeyi yapar!..
Özveridir bu.
Bütün insanlığa bir fedakarlık dersidir.
Kendisini değil, başkalarını düşünmek, zayıf ve güçsüz olanları kendisine tercih etmek insanlığın en doruk noktasıdır. Hele zorsa Pek çetin, pek dayanılmazsa
Ev için elzem olan kandil, mescide revâ değildir derler. Kendisi bir şeye pek muhtaç olan birinin, onu başkasına vermekle mükellef olmadığı imâ edilir bununla.
Hz. Hüseynin (a.s) okulu böyle değildir.
Kendisi susuzdur, Zeynebi susuzdur, Abbası susuzdur Hem de pek susuz Ama kendi suyunu çocuklara verir ve Allahın rızasını kazanır onlar O günden sonra bir yudum su dahi bulamayacaklarını bile bile hem de!..
Allahla alışveriştir bu işte
Komünizm okulu fakiri daha da fakirleştirir, zengini fakir kıl! der
Hüseynî okulsa yoksulu zengin kıl, ihtiyacı olanın ihtiyacını gidermeyi prensip edin! der.
Önceki Halkı devletin kölesi ve uşağı kıl! derken, beriki Devlet, halkın hizmetkârı olmalıdır! der.
Biri İntikam al, vur, öldür, hapset, acıma, yak, yık, varını yoğunu yağmala! der, diğeri Affet, vurma, öldürme, dirilt, serbest bırak, evini başına yıkma, kimseyi yağmalama! der.