- Konum
- Cennet Şelaleleri. ♡
-
- Üyelik Tarihi
- 20 Ara 2012
-
- Mesajlar
- 4,143
-
- MFC Puanı
- 312
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Mevlid Kandili münasebetiyle bir mesaj yayımladı. Çarşambayı Perşembeye bağlayan gece tüm insanlığı onurlandırmak üzere dünyamızı teşrif eden Hazreti Peygamberin 1442. yıldönümünün idrak edileceğini belirten Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmezin Mevlid-i Nebinin, ülkemiz, gönül coğrafyamız, tüm İslâm âlemi ve topyekûn insanlığın huzuruna vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum sözleriyle başladığı mesajından öne çıkan başlıklar şöyle:
İnsan eşref-i mahlûkat ve zübde-i âlemdir
İnsanlığın onuru olan Sevgili Peygamberimizin getirdiği varlık anlayışında insan, yaratılmışların en saygını (eşref-i mahlûkat) ve varlığın özüdür (zübde-i âlem). İnsanın fıtrat ve yaratılış itibariyle onurlu bir varlık olması, İslamın varlık, bilgi ve değer anlayışını şekillendiren en temel unsurlardan biri olmuştur.
İnsanlık, insan onurunun korunması ve yüceltilmesi konusunda başarılı olamadı
Bununla birlikte insanoğlunun, son iki yüzyılda bilimsel ve teknolojik alanlarda gösterdiği olağanüstü ilerlemeyi ne yazık ki insan onurunun korunması ve yüceltilmesi konusunda gösteremediği bir gerçektir. Geride bıraktığımız yüzyıl daha şimdiden insanlık onurunun had safhada zedelendiği talihsiz bir zaman dilimi olarak anılmaktadır. Ayrımcılık, ötekileştirme, ırkçılık, şiddet, işkence, terör, savaş, gelir adaletsizliği, zulüm, sömürgecilik, eğitim eşitsizliği, emeğe saygısızlık, istismar, kürtaj, açlık ve kıtlık gibi onur kırıcı küresel sorunların kıskacındaki insanlık, tarihte görülmemiş bir sınavdan geçiyor.
İnsanlık, göğün kapılarına sırt çevirdiği için iyilik kapılarını açamadı
Göğün kapılarına sırt çeviren insanoğlu kendi eliyle ürettiği yapay sorunların açılmak bilmeyen kapıları önünde yorgun ve bitkin hâlde bekliyor. Bilim ve tekniğin son imkânlarıyla ürettiği en modern anahtarlar, kilitli kapıların açılmasında ona yardımcı olmuyor. Kendi ürettiğinin esiri olan insanlık kendini hapsettiği karanlık zindanlardan çıkış yolları arıyor.
"Kutlu Doğum Haftasının bu yılki teması Hz. Peygamber ve İnsanlık Onuru "
Bu yüzden de özlediği aydınlığı, peşinde koştuğu idealleri nerede ve nasıl araması gerektiğini yeniden düşünmesi gerekiyor. İşte bu noktada hem Mevlid Kandili hem de bu sene Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle Hz. Peygamber ve İnsan Onuru temasının hem ülkemiz insanının hem de bütün insanlığın gündemine taşınması son derece önem arz ediyor.
İnsanlığı O nurlandırmıştır
İslamın, insan onurunu merkeze alarak tesis ettiği insan anlayışının esaslarını Hz. Peygamberin çağlarüstü örnek hayatında, sünnet-i seniyyesinde, söz ve davranışlarında, en genel hatlarıyla da Veda Hutbesinde görmek mümkündür. Rahmet Peygamberi, on binlerce insana hitaben yaptığı o tarihî konuşmasında insanların canlarının, mallarının ve ırzlarının yani kişilik değerlerinin ve insanlık onurlarının dokunulmaz olduğunu bildirmiştir. Böylece O, İslamın; insanın yaşama ve mülkiyet hakkı ile manevî kişiliğine ilişkin bütün haklarını aynı ölçüde güvence altına aldığını ilan etmiştir. Sevgili Peygamberimizin tanımıyla iyi Müslüman, din kardeşinin canına ve malına olduğu gibi kişilik onuruna da saygı gösteren ve onun şahsiyetini dokunulmaz gören kimsedir.
Şurası iyi bilinmelidir ki insanı onurlu veya onursuz kılan temel ölçüt, davranışlarıdır. Davranışları kendisini onurlandırmayan kimseyi haricî hiçbir aidiyet onurlandıramaz. İnsan; ırk, renk, zenginlik, soy-sop gibi maddî, izafî ve geçici ölçülere göre değerlendirilmemelidir. Nice kapılardan kovulmuş, üstü başı perişan insan vardır ki Allaha yemin etse Allah onu yemininde haklı çıkarır buyuran Sevgili Peygamberimiz, insan onurunu maddi ölçütlerle değerlendirmenin yanıltıcı olabileceğine işaret etmiştir. İnsan bizatihi değerli ve onurlu bir varlıktır. Efendimizin nazarında onun siyahı da değerlidir beyazı da, fakiri de onurludur hizmetçisi de...
Aşkın değerlerden yoksun bir insan onuru anlayışı, insanı daha da onursuz kılmaktadır
İnsan onurunun beşerî ve ilahî yönü birbirinden ayrı tutulamaz. Bütünüyle insanı merkeze alarak aşkın hiçbir gerçekliği tanımayan bir bakış açısı, insanı bir bütün olarak kuşatmaktan uzak olacaktır. İnsan ve insan onuru, maddesi ve manasıyla, bedeni ve ruhuyla bir bütündür, parçalanamaz. Hiçbir insancıl düşünce ve ideoloji, İslamın insan onuru konusundaki ayrıcalıklı konumuna alternatif oluşturamaz. Aşkın değerlerden soyutlanmış, metafizik ilkelere bağlı olmayan bir insan onuru insana hak ettiği değeri veremediği gibi insanı daha da onursuz bir hale getirmektedir.
Efendimizin onur mücadelesini yeniden keşfetmeye muhtacız
Sevgili Peygamberimizin kutlu doğumu vesilesiyle bugün bir kez daha hatırlatmak isterim ki insanın ucuzladığı, bir meta haline dönüştüğü, insan onurunun gözardı edildiği, zedelendiği, ayaklar altına alındığı, insanlığın kaybolmaya yüz tuttuğu, insanı onursuzlaştırma, itibarsızlaştırma, değersizleştirme ve değerlerinden soyutlama gayretlerinin küresel ölçekte politikalar haline geldiği günümüzde bütün âlemleri onurlandırmak için gönderilen rahmet yüklü adalet, hikmet yüklü ahlâk peygamberinin onur mücadelesini ve insana bakışını yeniden keşfetmeye ve bu keşfimizi toplumun bütün katmanlarına açmaya her zamankinden daha fazla muhtacız.
İnsanlık içine düştüğü sıkıntılı durumdan ancak Efendimizin örnekliği ve rehberliği sayesinde kurtulabilecektir
Hiç kuşkusuz kutlu doğumunu idrak edeceğimiz Efendimizin örnekliği ve rehberliği, insanlığın bugün içine düştüğü her türlü badireyi atlatması, zedelenen insanlık onurunun tekrar yücelmesi ve özlenen aydınlığa kavuşması yolunda yegâne melcedir.
İnsanlık onuru Suriyede, Irakta, Arakanda, Somalide, Malide, Filistinde zedenlenmiştir
Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın, gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimizin ve tüm İslam âleminin Mevlid-i Şeriflerini tebrik ediyor; Mevlid-i Nebinin, özellikle Suriyede, Irakta, Myanmarda, Arakanda, Afrikada, Somalide, Malide, Filistinde ve dünyanın muhtelif yerlerinde çiğnenen ve zedelenen insanlık onurunun yeniden yücelmesine ve korunmasına vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
İnsan eşref-i mahlûkat ve zübde-i âlemdir
İnsanlığın onuru olan Sevgili Peygamberimizin getirdiği varlık anlayışında insan, yaratılmışların en saygını (eşref-i mahlûkat) ve varlığın özüdür (zübde-i âlem). İnsanın fıtrat ve yaratılış itibariyle onurlu bir varlık olması, İslamın varlık, bilgi ve değer anlayışını şekillendiren en temel unsurlardan biri olmuştur.
İnsanlık, insan onurunun korunması ve yüceltilmesi konusunda başarılı olamadı
Bununla birlikte insanoğlunun, son iki yüzyılda bilimsel ve teknolojik alanlarda gösterdiği olağanüstü ilerlemeyi ne yazık ki insan onurunun korunması ve yüceltilmesi konusunda gösteremediği bir gerçektir. Geride bıraktığımız yüzyıl daha şimdiden insanlık onurunun had safhada zedelendiği talihsiz bir zaman dilimi olarak anılmaktadır. Ayrımcılık, ötekileştirme, ırkçılık, şiddet, işkence, terör, savaş, gelir adaletsizliği, zulüm, sömürgecilik, eğitim eşitsizliği, emeğe saygısızlık, istismar, kürtaj, açlık ve kıtlık gibi onur kırıcı küresel sorunların kıskacındaki insanlık, tarihte görülmemiş bir sınavdan geçiyor.
İnsanlık, göğün kapılarına sırt çevirdiği için iyilik kapılarını açamadı
Göğün kapılarına sırt çeviren insanoğlu kendi eliyle ürettiği yapay sorunların açılmak bilmeyen kapıları önünde yorgun ve bitkin hâlde bekliyor. Bilim ve tekniğin son imkânlarıyla ürettiği en modern anahtarlar, kilitli kapıların açılmasında ona yardımcı olmuyor. Kendi ürettiğinin esiri olan insanlık kendini hapsettiği karanlık zindanlardan çıkış yolları arıyor.
"Kutlu Doğum Haftasının bu yılki teması Hz. Peygamber ve İnsanlık Onuru "
Bu yüzden de özlediği aydınlığı, peşinde koştuğu idealleri nerede ve nasıl araması gerektiğini yeniden düşünmesi gerekiyor. İşte bu noktada hem Mevlid Kandili hem de bu sene Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle Hz. Peygamber ve İnsan Onuru temasının hem ülkemiz insanının hem de bütün insanlığın gündemine taşınması son derece önem arz ediyor.
İnsanlığı O nurlandırmıştır
İslamın, insan onurunu merkeze alarak tesis ettiği insan anlayışının esaslarını Hz. Peygamberin çağlarüstü örnek hayatında, sünnet-i seniyyesinde, söz ve davranışlarında, en genel hatlarıyla da Veda Hutbesinde görmek mümkündür. Rahmet Peygamberi, on binlerce insana hitaben yaptığı o tarihî konuşmasında insanların canlarının, mallarının ve ırzlarının yani kişilik değerlerinin ve insanlık onurlarının dokunulmaz olduğunu bildirmiştir. Böylece O, İslamın; insanın yaşama ve mülkiyet hakkı ile manevî kişiliğine ilişkin bütün haklarını aynı ölçüde güvence altına aldığını ilan etmiştir. Sevgili Peygamberimizin tanımıyla iyi Müslüman, din kardeşinin canına ve malına olduğu gibi kişilik onuruna da saygı gösteren ve onun şahsiyetini dokunulmaz gören kimsedir.
Şurası iyi bilinmelidir ki insanı onurlu veya onursuz kılan temel ölçüt, davranışlarıdır. Davranışları kendisini onurlandırmayan kimseyi haricî hiçbir aidiyet onurlandıramaz. İnsan; ırk, renk, zenginlik, soy-sop gibi maddî, izafî ve geçici ölçülere göre değerlendirilmemelidir. Nice kapılardan kovulmuş, üstü başı perişan insan vardır ki Allaha yemin etse Allah onu yemininde haklı çıkarır buyuran Sevgili Peygamberimiz, insan onurunu maddi ölçütlerle değerlendirmenin yanıltıcı olabileceğine işaret etmiştir. İnsan bizatihi değerli ve onurlu bir varlıktır. Efendimizin nazarında onun siyahı da değerlidir beyazı da, fakiri de onurludur hizmetçisi de...
Aşkın değerlerden yoksun bir insan onuru anlayışı, insanı daha da onursuz kılmaktadır
İnsan onurunun beşerî ve ilahî yönü birbirinden ayrı tutulamaz. Bütünüyle insanı merkeze alarak aşkın hiçbir gerçekliği tanımayan bir bakış açısı, insanı bir bütün olarak kuşatmaktan uzak olacaktır. İnsan ve insan onuru, maddesi ve manasıyla, bedeni ve ruhuyla bir bütündür, parçalanamaz. Hiçbir insancıl düşünce ve ideoloji, İslamın insan onuru konusundaki ayrıcalıklı konumuna alternatif oluşturamaz. Aşkın değerlerden soyutlanmış, metafizik ilkelere bağlı olmayan bir insan onuru insana hak ettiği değeri veremediği gibi insanı daha da onursuz bir hale getirmektedir.
Efendimizin onur mücadelesini yeniden keşfetmeye muhtacız
Sevgili Peygamberimizin kutlu doğumu vesilesiyle bugün bir kez daha hatırlatmak isterim ki insanın ucuzladığı, bir meta haline dönüştüğü, insan onurunun gözardı edildiği, zedelendiği, ayaklar altına alındığı, insanlığın kaybolmaya yüz tuttuğu, insanı onursuzlaştırma, itibarsızlaştırma, değersizleştirme ve değerlerinden soyutlama gayretlerinin küresel ölçekte politikalar haline geldiği günümüzde bütün âlemleri onurlandırmak için gönderilen rahmet yüklü adalet, hikmet yüklü ahlâk peygamberinin onur mücadelesini ve insana bakışını yeniden keşfetmeye ve bu keşfimizi toplumun bütün katmanlarına açmaya her zamankinden daha fazla muhtacız.
İnsanlık içine düştüğü sıkıntılı durumdan ancak Efendimizin örnekliği ve rehberliği sayesinde kurtulabilecektir
Hiç kuşkusuz kutlu doğumunu idrak edeceğimiz Efendimizin örnekliği ve rehberliği, insanlığın bugün içine düştüğü her türlü badireyi atlatması, zedelenen insanlık onurunun tekrar yücelmesi ve özlenen aydınlığa kavuşması yolunda yegâne melcedir.
İnsanlık onuru Suriyede, Irakta, Arakanda, Somalide, Malide, Filistinde zedenlenmiştir
Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın, gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimizin ve tüm İslam âleminin Mevlid-i Şeriflerini tebrik ediyor; Mevlid-i Nebinin, özellikle Suriyede, Irakta, Myanmarda, Arakanda, Afrikada, Somalide, Malide, Filistinde ve dünyanın muhtelif yerlerinde çiğnenen ve zedelenen insanlık onurunun yeniden yücelmesine ve korunmasına vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.