İmam Sadıkın (as) yüceliğine dair çok sayıda kanıt mevcuttur. Tüm şia ve sünni alimleri bunu kabul etmektedir. Büyük alimler ve fakihler Hazretlerinin ilmi azameti karşısında saygıyla eğilerek ilmi üstünlüğünü övmüşlerdir.
Hanefi mezhebinin ünlü lideri Ebu Hanife: Ben Cafer b. Muhammed (İmam Sadık)den daha bilginini görmedim, diyordu.[1]
<<<< Yine diyordu ki: Mansur (Devaneki); Cafer b. Muhammed(İmam Sadık)i ihzar ettiğinde beni çağırıp: Halk Cafer b. Muhammede hayrandır, onu altetmek için bir takım zor meseleler düşün, dedi. Ben kırk tane zor mesele hazırladım. Mansur Hayre-Hıyrede olduğu bir gün beni ihzar etti. Meclisine girdiğimde Cafer b. Muhammedin Mansurun sağında oturduğunu gördüm. Onu gördüğümde azamet ve ululuğu beni öyle etkiledi ki, Mansuru gördüğüm de hiç böyle bir durumla karşılaşmamıştım. Selam verdim, Mansurun işaretiyle oturdum. Mansur, (İmam) Cafere dönerek: Bu Ebu Hanife dir, dedi. Onu tanıyorum, diye cevapladı (İmam Sadık). Sonra Mansur bana dönerek: Ey Ebu Hanife! Meselelerini Ebu Abdullah (Cafer b. Muhammed) a sorabilirsin, dedi. Ben meselelerimi birer birer sormaya başladım. Sorduğum her mesele hakkında: Bu konuda sizin inancınız şudur, Medinelilerin inancı şöyledir ve bizim inancımız böyledir, buyuruyordu. Bazı konularda bizimle, bazı konularda Medinelilerle aynı görüş sergiliyordu. Böylece kırk meselenin tamamını sordum hepsini de yanıtladı. Konuşmasının bu noktasında Ebu Hanife, İmam Sadık (a.s)ı işaret ederek: O; halkın en bilgini, fetvalarda ve fıkhi meselelerde halkın ihtilafını en iyi bilen kişidir, dedi.[2] >>>>
Maliki Mezhebinin lideri Malik diyor ki: Bir süre Cafer b. Muhammedin yanına gidip geliyordum. Yanına her gittiğimde; onu ya namaz kılıyor, ya oruç tutuyor veya Kurân okuyor, görüyordum. Abdestsiz hadis söylediğini hiç görmedim.[3] İlim, ibadet ve takvada Cafer b. Muhammedden daha üstününü hiç bir göz görmemiş, hiç bir kulak duymamıştır. Ve hiç bir beşer böyle birisini hatırlayamaz.[4]
Şeyh Müfidbu konuda şöyle yazıyor: Ondan o kadar çok ilim nakledilmiştir ki, bütün halkın dilinde söylenir olmuş, ünü her yere yayılmıştır. Aile efradının hiç birisinden ondan nakledildiği kadar ilim ve bilgi nakledilmemiştir.[5]
İbni Hacer Haytemi yazıyor ki: Ondan o kadar çok ilim nakledilmiştir ki; bütün herkesin virdi olmuş ünü herkese yayılmıştı. Yahya b. Saîd, ibni Carih, Malik, Süfyan-ı Sevrî, Süfyan b. Uyayne, Ebu Hanife, Şobe ve Eyyüb Sicistani gibi meşhur (Hadis ve fıkıh) alimleri ondan (İmam Sadıktan) bir çok rivayet nakletmişlerdir.[6]
Üçüncü asrın ünlü alimlerinden Ebu Behr Cahiz diyor ki: Cafer b. Muhammedin ilmi ve bilgisi bütün dünyayı doldurmuştur. Ebu Hanife ve Süfyan-ı Sevrinin onun öğrencisi oldukları söyleniyor ve bu ikisinin onun öğrencilerinden olması ilmi yüceliğini isbat etme hususunda yeterlidir.[7]
Seyyid Emir Ali, Emevi hilafeti döneminde ortaya çıkan mezhebi fırkalar ve felsefi eğilimlere değinerek şöyle yazıyor:
Dini görüşler ve fetvalar sadece seyyidler ve Fatimi şahsiyetler nezdinde felsefi renk edinmişti. O dönemde ilim yayılmaya başlamış, tartışma ve araştırma ruhu harekete geçirmiş, tüm toplantılarda felsefi konuşmalar, tartışmalar revaç kazanmıştı. İtiraf etmek gerekir ki; bu fikir hareketinin öncülüğünüde Medinede çiçek açmaya başlayan ilmi havza üstlenmişti. Bu havzayı Ebu Talib oğlu Ali torunlarından Sadık lakabıyla anılan İmam Cafer kurmuştu. O, faal bir araştırmacı ve büyük bir düşünürdü. O dönemin tüm bilimlerini en iyi bilen biriydi ve İslamda temel felsefi okullarını ilk kuran odur.
Onun ders toplantılarına, sadece; sonraları fıkhi mezhepler kuran kimseler katılmıyordu, uzak illerden, filozoflar ve felsefe öğrencileri de bu derslere katılıyordu. Basra felsefe okulunun kurucusu Hasan Basri, Mutezile mezhebi kurucusu Vasıl b. Âtada İmam Sadık (a.s)ın öğrencilerinden olup onun ilmi pınarlardan, kana kana sîrab olmuşlardır.[8]
Ünlü tarihçi İbni Hallikan da şöyle yazıyor:
O (İmam Sadık), İmamiye mezhebinin on iki imamından biri olup Peygamber (s.a.a) ailesinin büyüklerindendir. Sözlerinin dürüstlüğü, doğruluğu sebebiyle kendisine Sadıkdiyorlardı. Onun fazilet ve ululuğu açıklamaya gerek duyulmayacak kadar meşhurdur. Ebu Musa, Cabir b. Hayyan Tarsusî onun talebesiydi: Cabir, bin yapraktan (iki bin sahife) ve beş yüz risaleden oluşan ve tümüyle Cafer Sadıkın öğrettiklerini içeren bir kitap yazmıştır.[9]
[1] Tezkiretül-Hifaz, Muhammed Şemseddin Zehebi, Beyrut Baskısı, C.1, S.166.
[2] Beharül-Envar, Meclisi, C.47, S.217 el-İmamüs-Sadık vel-Mezahibül-Erbaa Esed Haydar, Beyrut 2. Baskısı, C.4, S.335.
[3] Tehzib et-Tehzib, İbni Hacer Askalani, Beyrut 1. Baskı, C.1, S.88.
[4] Esed Haydar, aynı kaynak, C.1, S.53.
[5] el-İrşad, orijinal metni, S. 270, Türkçe Tercümesi, S.323.
[6] es-Sevaikül-Muhrika, Kahire 2. Baskı, S.201.
[7] Esed Haydar, aynı kaynak, C.1, S.55.
[8] Muhtasari-l Tarihil-Arab, Âfif el-Baalbekki, Beyrut 2. Baskı, 1967, S.193.
[9] Vefiyatül-Ayan, Tahkik; Dr. İhsan Abbas, C.1, S.327.
-
Hanefi mezhebinin ünlü lideri Ebu Hanife: Ben Cafer b. Muhammed (İmam Sadık)den daha bilginini görmedim, diyordu.[1]
<<<< Yine diyordu ki: Mansur (Devaneki); Cafer b. Muhammed(İmam Sadık)i ihzar ettiğinde beni çağırıp: Halk Cafer b. Muhammede hayrandır, onu altetmek için bir takım zor meseleler düşün, dedi. Ben kırk tane zor mesele hazırladım. Mansur Hayre-Hıyrede olduğu bir gün beni ihzar etti. Meclisine girdiğimde Cafer b. Muhammedin Mansurun sağında oturduğunu gördüm. Onu gördüğümde azamet ve ululuğu beni öyle etkiledi ki, Mansuru gördüğüm de hiç böyle bir durumla karşılaşmamıştım. Selam verdim, Mansurun işaretiyle oturdum. Mansur, (İmam) Cafere dönerek: Bu Ebu Hanife dir, dedi. Onu tanıyorum, diye cevapladı (İmam Sadık). Sonra Mansur bana dönerek: Ey Ebu Hanife! Meselelerini Ebu Abdullah (Cafer b. Muhammed) a sorabilirsin, dedi. Ben meselelerimi birer birer sormaya başladım. Sorduğum her mesele hakkında: Bu konuda sizin inancınız şudur, Medinelilerin inancı şöyledir ve bizim inancımız böyledir, buyuruyordu. Bazı konularda bizimle, bazı konularda Medinelilerle aynı görüş sergiliyordu. Böylece kırk meselenin tamamını sordum hepsini de yanıtladı. Konuşmasının bu noktasında Ebu Hanife, İmam Sadık (a.s)ı işaret ederek: O; halkın en bilgini, fetvalarda ve fıkhi meselelerde halkın ihtilafını en iyi bilen kişidir, dedi.[2] >>>>
Maliki Mezhebinin lideri Malik diyor ki: Bir süre Cafer b. Muhammedin yanına gidip geliyordum. Yanına her gittiğimde; onu ya namaz kılıyor, ya oruç tutuyor veya Kurân okuyor, görüyordum. Abdestsiz hadis söylediğini hiç görmedim.[3] İlim, ibadet ve takvada Cafer b. Muhammedden daha üstününü hiç bir göz görmemiş, hiç bir kulak duymamıştır. Ve hiç bir beşer böyle birisini hatırlayamaz.[4]
Şeyh Müfidbu konuda şöyle yazıyor: Ondan o kadar çok ilim nakledilmiştir ki, bütün halkın dilinde söylenir olmuş, ünü her yere yayılmıştır. Aile efradının hiç birisinden ondan nakledildiği kadar ilim ve bilgi nakledilmemiştir.[5]
İbni Hacer Haytemi yazıyor ki: Ondan o kadar çok ilim nakledilmiştir ki; bütün herkesin virdi olmuş ünü herkese yayılmıştı. Yahya b. Saîd, ibni Carih, Malik, Süfyan-ı Sevrî, Süfyan b. Uyayne, Ebu Hanife, Şobe ve Eyyüb Sicistani gibi meşhur (Hadis ve fıkıh) alimleri ondan (İmam Sadıktan) bir çok rivayet nakletmişlerdir.[6]
Üçüncü asrın ünlü alimlerinden Ebu Behr Cahiz diyor ki: Cafer b. Muhammedin ilmi ve bilgisi bütün dünyayı doldurmuştur. Ebu Hanife ve Süfyan-ı Sevrinin onun öğrencisi oldukları söyleniyor ve bu ikisinin onun öğrencilerinden olması ilmi yüceliğini isbat etme hususunda yeterlidir.[7]
Seyyid Emir Ali, Emevi hilafeti döneminde ortaya çıkan mezhebi fırkalar ve felsefi eğilimlere değinerek şöyle yazıyor:
Dini görüşler ve fetvalar sadece seyyidler ve Fatimi şahsiyetler nezdinde felsefi renk edinmişti. O dönemde ilim yayılmaya başlamış, tartışma ve araştırma ruhu harekete geçirmiş, tüm toplantılarda felsefi konuşmalar, tartışmalar revaç kazanmıştı. İtiraf etmek gerekir ki; bu fikir hareketinin öncülüğünüde Medinede çiçek açmaya başlayan ilmi havza üstlenmişti. Bu havzayı Ebu Talib oğlu Ali torunlarından Sadık lakabıyla anılan İmam Cafer kurmuştu. O, faal bir araştırmacı ve büyük bir düşünürdü. O dönemin tüm bilimlerini en iyi bilen biriydi ve İslamda temel felsefi okullarını ilk kuran odur.
Onun ders toplantılarına, sadece; sonraları fıkhi mezhepler kuran kimseler katılmıyordu, uzak illerden, filozoflar ve felsefe öğrencileri de bu derslere katılıyordu. Basra felsefe okulunun kurucusu Hasan Basri, Mutezile mezhebi kurucusu Vasıl b. Âtada İmam Sadık (a.s)ın öğrencilerinden olup onun ilmi pınarlardan, kana kana sîrab olmuşlardır.[8]
Ünlü tarihçi İbni Hallikan da şöyle yazıyor:
O (İmam Sadık), İmamiye mezhebinin on iki imamından biri olup Peygamber (s.a.a) ailesinin büyüklerindendir. Sözlerinin dürüstlüğü, doğruluğu sebebiyle kendisine Sadıkdiyorlardı. Onun fazilet ve ululuğu açıklamaya gerek duyulmayacak kadar meşhurdur. Ebu Musa, Cabir b. Hayyan Tarsusî onun talebesiydi: Cabir, bin yapraktan (iki bin sahife) ve beş yüz risaleden oluşan ve tümüyle Cafer Sadıkın öğrettiklerini içeren bir kitap yazmıştır.[9]
[1] Tezkiretül-Hifaz, Muhammed Şemseddin Zehebi, Beyrut Baskısı, C.1, S.166.
[2] Beharül-Envar, Meclisi, C.47, S.217 el-İmamüs-Sadık vel-Mezahibül-Erbaa Esed Haydar, Beyrut 2. Baskısı, C.4, S.335.
[3] Tehzib et-Tehzib, İbni Hacer Askalani, Beyrut 1. Baskı, C.1, S.88.
[4] Esed Haydar, aynı kaynak, C.1, S.53.
[5] el-İrşad, orijinal metni, S. 270, Türkçe Tercümesi, S.323.
[6] es-Sevaikül-Muhrika, Kahire 2. Baskı, S.201.
[7] Esed Haydar, aynı kaynak, C.1, S.55.
[8] Muhtasari-l Tarihil-Arab, Âfif el-Baalbekki, Beyrut 2. Baskı, 1967, S.193.
[9] Vefiyatül-Ayan, Tahkik; Dr. İhsan Abbas, C.1, S.327.
-