PeriKızı
Moderatör
-
- Üyelik Tarihi
- 22 May 2019
-
- Mesajlar
- 8,674
-
- MFC Puanı
- 26,804
Sokrates öncesi çağın ve felsefe tarihinin İlk filozofları olan Thales, Anaksimandros ve Anakslmenese geçmeden önce, evrenin ve tanrıların ortaya çıkışına ve ahlaksal konulara değinmiş bazı ozandüşünürlerden ve bilgelerden kısaca söz etmek gerekecek. Bunların yapıtları ve sözleri, mitosçu düşünce İle doğa üzerine düşünen İlk filozoşarın görüşleri arasında bir bağ oluşturmuş; bir geçit ödevi görmüştür.
Ozan düşünürlerin yapıtları «thegonla» (tanrıların doğuşu) ve «kosmogonla» (evrenin doğuşu) adlarını taşır. Bildiğimiz en eski thegonla yorarı Heslodos'tur ' (IÖ. 700 yılları). Tanrıları İşe karıştırmadan vo görüp öğrendiklerine dayanarak varolanları açıklamaya çalışan bu ozan, başlangıçta bir boşluğun (Khaos) bulunduğunu; bunun yanında «analaranası Toprak» ile Tanrı Eros'un yer aldığını söylüyor. Kaos İle, doğurucu İlke Toprak ve doğurtucu ilke Eros'tan, tanrılarve bütün öteki varolanlar türüyor. Syros'lu Pherekydes'ln (l.ö. 550 yılları) de. düzyazıyla bu tür bir yapıt verdiğini biliyoruz.
Ahlaksal konulara değinen özdeyişler, öğütler vo kurallar ortaya koyan İlk Yunan düşünürleri İse, «Yedi Bilgelen diye tanınır. Kim oldukları kesin olarak saptanamamakla birlikte, Yedi Bilgeler olarak en çok Atina'lı Solon'un, Lindos'lu Kleobulos'un, Isparta'lı Khilonun. Milet'li Thalesln, Lesbos'lu Pittakos'un, Prienell Blas'ın ve Korlnthos'lu Perlandros'un adları anılır. Heslodos da, İşler vo Günler adlı yapıtında, ahlak konularını ele alır. Bilgelerin öğütlerine örnek olarak şunları gösterebiliriz: «Hiçbir şeyde aşırı olma» (Solon); «Kendini bil», (Khüon); «Yaptığını düşün. Çok dinle, yerinde konuş» (Blos); «Yasaların eski, yemeğin taze olsun» (Perlandros); «Kendine kötülük hazırlar, başkalarına kötülük hazırlayan» (Heslodos).
Evren, tanrılar ve ahlak üzerinde düşünen ama din vo mitos öğrelerinden tam anlamıyla yine de sıyrılamayan bu ozan ve bilgelerin temsil ettiği geçiş döneminden sonra ilk filozoların, yani Thales, Anaksimandros ve Anaksimenesin ortaya çıktığını görüyoruz. Bu üç filozof da, İzmir'in güneyinde bulunan Milette yetiştiler. O çağlarda Milet, Yunanistan yönetimindeki lonia'nm yani İzmir Söke bölgesinin kıyı kentlerinden biriydi.
Sözünü ettiğimiz üc filozof da, bütün varlıkların temelinde bulunan ve onlora kaynaklık eden «anamadde»nin ya da «temel varlığın» ne olduğunu bulmaya çalıştılar. Evrende, birbirinden farklı sonsuz sayıda varolan bulunduğunu görüyorlardı. Acaba bütün bu varolanarın, bu çokluğun temeli, kaynağı ve ilkesi neydi? Bunlar hangi İlk ve tek varlıktan (birlikten) türemişti?
Aşağı yukarı i.ö. 625-545 yılları arasında yaşadığı sanılan Thates, bu anamaddenln, «su» olduğunu söyledi. Çağının bilgilerini öğrenmiş olan Thales, özellikle gökyüzünde ve yeryüzünde ortaya çıkan olayları açıklamaya çalışmış ve bu olaylarda suyun cok önemli bir rol oynadığını görmüştü. Bundan ötürü varolanların oluşumunda ve çeşitli olayların kaynağında değişmez bir anamadde olarak suyun bulunduğunu ileri sürdü. Varolanlar, bu anamaddeden türüyor ve sonunda yine ona dönüyordu. Demek kİ Thales, evrendeki cisimleri ve olayları önce gözleyip İnceliyor, daha sonra akıl ve mantık yoluyla bunları genel bir ilkeye bağlıyor ve bu genel İlkeyle açıklıyordu. Bü çabasından ötürü Thales, filozofların ilki sayıldı ve felsefe tarihinin başında yer aldı.
Anakslmondros (l.ö. 611545) İse, varolanların kaynağında ve (emelinde, tsınırsız ve sonsuz bir İlk madde» bulunduğunu söyledi. Anamadde, sınırsız ve sonsuz bir yaratıcılık gösteriyordu; bundan ötürü, kendisinin de sınırsız ve sonsuz olması gerekliydi. Bülün evrenin kaynağı ve sonu olan bu anamaddeye Anaksimondros, (Apeironi («sınırıolmayan») adını verir. Dikkat edilecek olursa Anaksimondros, Thalos'in yaptığı gibi, somut ve sonlu bir maddeyi, yani suyu anamadde olarak kabul etmiyor. Çünkü su, öteki maddelerden türemekte ya da öteki maddelere dönüşmektedir. Örneğin katı bir cisim, su haline gelmekte ya da su, katı bir cisme dönüşmektedir. Bundan ötürü su, siniri dir. Oysa anamaddenin sınırsız olması gereklidir: Anakslmandros'un bu düşüncesi, Ihalesin düşüncesine oranla büyük bir İlerlemedir: Çünkü Anakslmandrosta, çeşitli somut cisimlerin, soyut, sınırsız ve sonsuz bir varlık kavramı İle açıklandığını görüyoruz. Bu kavramsal açıklama, felsefesel düşüncenin ilerlemesi yönünde ileri atılmış çok önemli bir adımdı.
Anaksimenes (İ.Ö. 585525) do, anamaddenin, «hava» olduğunu ileri sürüyor ve bir hava (soluk) olan ruhumuz, bizi nasıl bir bütün olarak ayakta tutuyorsa, soluk ve hava da, tüm evreni öylece sarıp tutar» diyordu. (") Anaksimandrosun, evrenin kaynağını açıklarken, Thalose oranla çok daha boyut bir kavramı (Apeiron) İleri sürdüğünü ve bundan ötürü, telselesel düşünce bakımından büyük bir İlerleme gerçekleştirdiğini söyledik. Oyso Anaksimenes'ln, yeniden somut bir varlığa yani «hava»ya döndüğünü görüyoruz. Anaksimandros'un öğrencisi olduğu halde bu filozof, varolanların temelinde havanın bulunduğunu söyleyerek, Thales'in İlkel açıklamasına yaklaşıyor. Bununla birlikte Anaksimenes'in de, felsefesel düşüncenin İlerlemesine iki bakımdan katkıda bulunduğunu belirtmeliyiz. Bunlarıh birincisi, Anaksimenesin «ruh» kavramını İlk olarak ortaya atmasıdır. Filozof, bir hava (soluk) olarak gördüğü ruhun, canlı bir şey olduğunu düşünmüş ve böylece onun, bedeni, dağılmaktan ve cansız bir madde haline gelmekten kurtardığını; etkileyici ve düzenleyici bir İlke olduğunu söylemiştir. Canlı, etkileyici, düzenleyici ve toparlayıcı bir İlke olarak «ruh» kavramının, felsefe tarihinin daha sonraki aşamalarında büyük bir önemle ele alındığını göreceğiz.
Anaksimenesin felsefesel düşünceye getirdiği. İkinci yenilik, anamaddenin nasıl değişikliğe uğradığı ve birçok varlığı nasıl ortaya çıktığı sorusu üzerinde durmasıdır. Thales, canlı medde ile cansız madde arasında bir ayırım yapmıyordu. Onun gözünde anamadde kendiliğinden değişen canlı bir varlıktı. (Maddenin canlı olarak düşünülmesine «hylozoizm» denir. Bu görüş, yani hylozoizm, İle felsefe tarihinde daha sonra ortaya çıkan ve ruha karşıt olarak düşünülen madde» kavramı ve «maddecilik» görüşü arasında büyük fark vardır.) Bu ayırımı İlk olarak ortoya koyan Anaksimenes, anamaddenin. hem kendisiyle özdeş kalıp, hem de çeşitli görünüşlere bürünerek, değişik biçimlerde nasıl ortaya çıktığını sordu. Bu soru, evrendeki değişikler ve «oluş» üzerine, bağımsız bir sorun olarak dikkati çekmesi bakımından önem taşıyordu. Filozof, havanın, çeşitli dorecolerdo yoğunlaşması ve gevşemesi sonucunda; ateş, rüzgâr, bulutlar, eu, toprak ve taşların ortaya çıktığını söyleyerek, bu soruyu çözmeye çalıştı.
Ozan düşünürlerin yapıtları «thegonla» (tanrıların doğuşu) ve «kosmogonla» (evrenin doğuşu) adlarını taşır. Bildiğimiz en eski thegonla yorarı Heslodos'tur ' (IÖ. 700 yılları). Tanrıları İşe karıştırmadan vo görüp öğrendiklerine dayanarak varolanları açıklamaya çalışan bu ozan, başlangıçta bir boşluğun (Khaos) bulunduğunu; bunun yanında «analaranası Toprak» ile Tanrı Eros'un yer aldığını söylüyor. Kaos İle, doğurucu İlke Toprak ve doğurtucu ilke Eros'tan, tanrılarve bütün öteki varolanlar türüyor. Syros'lu Pherekydes'ln (l.ö. 550 yılları) de. düzyazıyla bu tür bir yapıt verdiğini biliyoruz.
Ahlaksal konulara değinen özdeyişler, öğütler vo kurallar ortaya koyan İlk Yunan düşünürleri İse, «Yedi Bilgelen diye tanınır. Kim oldukları kesin olarak saptanamamakla birlikte, Yedi Bilgeler olarak en çok Atina'lı Solon'un, Lindos'lu Kleobulos'un, Isparta'lı Khilonun. Milet'li Thalesln, Lesbos'lu Pittakos'un, Prienell Blas'ın ve Korlnthos'lu Perlandros'un adları anılır. Heslodos da, İşler vo Günler adlı yapıtında, ahlak konularını ele alır. Bilgelerin öğütlerine örnek olarak şunları gösterebiliriz: «Hiçbir şeyde aşırı olma» (Solon); «Kendini bil», (Khüon); «Yaptığını düşün. Çok dinle, yerinde konuş» (Blos); «Yasaların eski, yemeğin taze olsun» (Perlandros); «Kendine kötülük hazırlar, başkalarına kötülük hazırlayan» (Heslodos).
Evren, tanrılar ve ahlak üzerinde düşünen ama din vo mitos öğrelerinden tam anlamıyla yine de sıyrılamayan bu ozan ve bilgelerin temsil ettiği geçiş döneminden sonra ilk filozoların, yani Thales, Anaksimandros ve Anaksimenesin ortaya çıktığını görüyoruz. Bu üç filozof da, İzmir'in güneyinde bulunan Milette yetiştiler. O çağlarda Milet, Yunanistan yönetimindeki lonia'nm yani İzmir Söke bölgesinin kıyı kentlerinden biriydi.
Sözünü ettiğimiz üc filozof da, bütün varlıkların temelinde bulunan ve onlora kaynaklık eden «anamadde»nin ya da «temel varlığın» ne olduğunu bulmaya çalıştılar. Evrende, birbirinden farklı sonsuz sayıda varolan bulunduğunu görüyorlardı. Acaba bütün bu varolanarın, bu çokluğun temeli, kaynağı ve ilkesi neydi? Bunlar hangi İlk ve tek varlıktan (birlikten) türemişti?
Aşağı yukarı i.ö. 625-545 yılları arasında yaşadığı sanılan Thates, bu anamaddenln, «su» olduğunu söyledi. Çağının bilgilerini öğrenmiş olan Thales, özellikle gökyüzünde ve yeryüzünde ortaya çıkan olayları açıklamaya çalışmış ve bu olaylarda suyun cok önemli bir rol oynadığını görmüştü. Bundan ötürü varolanların oluşumunda ve çeşitli olayların kaynağında değişmez bir anamadde olarak suyun bulunduğunu ileri sürdü. Varolanlar, bu anamaddeden türüyor ve sonunda yine ona dönüyordu. Demek kİ Thales, evrendeki cisimleri ve olayları önce gözleyip İnceliyor, daha sonra akıl ve mantık yoluyla bunları genel bir ilkeye bağlıyor ve bu genel İlkeyle açıklıyordu. Bü çabasından ötürü Thales, filozofların ilki sayıldı ve felsefe tarihinin başında yer aldı.
Anakslmondros (l.ö. 611545) İse, varolanların kaynağında ve (emelinde, tsınırsız ve sonsuz bir İlk madde» bulunduğunu söyledi. Anamadde, sınırsız ve sonsuz bir yaratıcılık gösteriyordu; bundan ötürü, kendisinin de sınırsız ve sonsuz olması gerekliydi. Bülün evrenin kaynağı ve sonu olan bu anamaddeye Anaksimondros, (Apeironi («sınırıolmayan») adını verir. Dikkat edilecek olursa Anaksimondros, Thalos'in yaptığı gibi, somut ve sonlu bir maddeyi, yani suyu anamadde olarak kabul etmiyor. Çünkü su, öteki maddelerden türemekte ya da öteki maddelere dönüşmektedir. Örneğin katı bir cisim, su haline gelmekte ya da su, katı bir cisme dönüşmektedir. Bundan ötürü su, siniri dir. Oysa anamaddenin sınırsız olması gereklidir: Anakslmandros'un bu düşüncesi, Ihalesin düşüncesine oranla büyük bir İlerlemedir: Çünkü Anakslmandrosta, çeşitli somut cisimlerin, soyut, sınırsız ve sonsuz bir varlık kavramı İle açıklandığını görüyoruz. Bu kavramsal açıklama, felsefesel düşüncenin ilerlemesi yönünde ileri atılmış çok önemli bir adımdı.
Anaksimenes (İ.Ö. 585525) do, anamaddenin, «hava» olduğunu ileri sürüyor ve bir hava (soluk) olan ruhumuz, bizi nasıl bir bütün olarak ayakta tutuyorsa, soluk ve hava da, tüm evreni öylece sarıp tutar» diyordu. (") Anaksimandrosun, evrenin kaynağını açıklarken, Thalose oranla çok daha boyut bir kavramı (Apeiron) İleri sürdüğünü ve bundan ötürü, telselesel düşünce bakımından büyük bir İlerleme gerçekleştirdiğini söyledik. Oyso Anaksimenes'ln, yeniden somut bir varlığa yani «hava»ya döndüğünü görüyoruz. Anaksimandros'un öğrencisi olduğu halde bu filozof, varolanların temelinde havanın bulunduğunu söyleyerek, Thales'in İlkel açıklamasına yaklaşıyor. Bununla birlikte Anaksimenes'in de, felsefesel düşüncenin İlerlemesine iki bakımdan katkıda bulunduğunu belirtmeliyiz. Bunlarıh birincisi, Anaksimenesin «ruh» kavramını İlk olarak ortaya atmasıdır. Filozof, bir hava (soluk) olarak gördüğü ruhun, canlı bir şey olduğunu düşünmüş ve böylece onun, bedeni, dağılmaktan ve cansız bir madde haline gelmekten kurtardığını; etkileyici ve düzenleyici bir İlke olduğunu söylemiştir. Canlı, etkileyici, düzenleyici ve toparlayıcı bir İlke olarak «ruh» kavramının, felsefe tarihinin daha sonraki aşamalarında büyük bir önemle ele alındığını göreceğiz.
Anaksimenesin felsefesel düşünceye getirdiği. İkinci yenilik, anamaddenin nasıl değişikliğe uğradığı ve birçok varlığı nasıl ortaya çıktığı sorusu üzerinde durmasıdır. Thales, canlı medde ile cansız madde arasında bir ayırım yapmıyordu. Onun gözünde anamadde kendiliğinden değişen canlı bir varlıktı. (Maddenin canlı olarak düşünülmesine «hylozoizm» denir. Bu görüş, yani hylozoizm, İle felsefe tarihinde daha sonra ortaya çıkan ve ruha karşıt olarak düşünülen madde» kavramı ve «maddecilik» görüşü arasında büyük fark vardır.) Bu ayırımı İlk olarak ortoya koyan Anaksimenes, anamaddenin. hem kendisiyle özdeş kalıp, hem de çeşitli görünüşlere bürünerek, değişik biçimlerde nasıl ortaya çıktığını sordu. Bu soru, evrendeki değişikler ve «oluş» üzerine, bağımsız bir sorun olarak dikkati çekmesi bakımından önem taşıyordu. Filozof, havanın, çeşitli dorecolerdo yoğunlaşması ve gevşemesi sonucunda; ateş, rüzgâr, bulutlar, eu, toprak ve taşların ortaya çıktığını söyleyerek, bu soruyu çözmeye çalıştı.