-
- Üyelik Tarihi
- 8 Ara 2012
-
- Mesajlar
- 17,522
-
- MFC Puanı
- 3,901
Birgün Hz. Peygamber, Allah yolunda cihad etmenin faziletinden bahsediyordu. O kadar ki, o yolda şehit düşenlerin karşılaşacağı nimetler ve göreceği ikramlar dinleyenleri âdeta mestediyordu. İşte bu dinleyenlerin arasında Nevfel adında biriside vardı.
Öldükten Sonra Dirilen Sahabe Nevfel (ra)
Silahını kuşanıp atına binip Hz. Peygamberin yanına geldiği zaman, anneciği de yanında idi.
Kadıncağız ağlayarak:
Yâ Resûlallah! Benim gözümün yaşına acı. Benim hayatımda gören gözüm ve tutan elim bu oğlumdur. Bundan başka sığınacak kimsem yoktur. Çok garip ve fakirim. Oğlum da çok gençtir. Harb etmesini bilmez. Soğuğa sıcağa dayanamaz. Sonra ben yalnız kalır kötü durumlara düşerim. Kimse hâlimi bilmez dedi.
Resûl-i Ekrem kadına acıdı ve Nevfele:
Evladım ben sana kefil oluyorum. Cihâd sevabını aynen alacaksın. Şehid olma mertebesini de kazanacaksın. Yaşlı ve kederli annenin rızâsını al, göz yaşlarını akıtma. Bize şefâate gelmişken onu ayrılık ateşine yakma buyurdular.
Nevfel:
Yâ Resûlallah, beni cihâddan geri bırakmayınız. Bu arzumdan vazgeçmek elimde değil. Hak yoluna canımı ve başımı koymuşum. Anneme dua buyurunuz Rabbim ona çok sabırlar versin dedi.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Nevfelin annesine:
Gel bu yiğiti hayırlı yoldan alıkoyma! buyurdular.
Annesi Hz. Peygamberin ricası karşısında :
Yâ Resûlallah, oğlum savaş hâllerini bilmez, ama onun her halini koruyup gözetmen için sana ısmarladım dedi.
Hz. Peygember kadıncağızın bu dileğini kabûl ettiler.
Sefer bitti ve İslâm ordusu, pek çok ganimetle birlikte geri döndü. Ancak bazı sahabeler şehit olmuşlardı. Nevfel de onlardan biriydi.
Nevfelin annesi Resûl-i Ekremin huzuruna varıp, oğlunu sordu. O Şefkâtli Nebî bu haberi annesine vermekle onun gönlünü incitmekten çekindi.
Geride kaldı, gelenlerden sor! buyurdu.
Kadıncağız, Hz. Ali yanına geldiğinde ona sordu. Hz. Ali:
Resulullahtan sordun mu? dedi.
Kadıncağız:
Evet sordum deyince, Hz. Ali, Resûl-i Ekremin kadının kalbini incitmemek için böyle söylediğini anladı ve arkadakileri göstererek:
Geriden gelene sor dedi.
Kadıncağız geriden gelen Hz. Osman ve Hz. Ömere den de aynı cevabı aldı.
Yol bekleyen gözleri Hz. Ebu Bekiri gördü. Nevfelini gelip, Hz. Ebu Bekirden sordu. Resûl-i Ekremin mağara arkadaşı, mûbarek sakalını dudakları arasında sıkarak içinden:
Ya Rabbî, bir gönül kırmaktan Habib-i Ekremin sakındı ve Ali ve Osman ve Ömer de kaçındı. Ben zor bir halde kaldım. Eğer Nevfelin şehit olduğunu söylesem Hz. Peygambere muhalefet etmiş olurum. Eğer geride kaldı, geliyor desem, yalan söylemiş olurum. Doğru söylesem, bir gönlü yıkmış olurum. Yalan söylersem din yıkılır.
Sen bana bir söz ilham et. Bu annenin yanık yüreğini teselli edecek bir kolaylık ihsan eyle diye dûa etti ve içten gelerek: Yâ Allah! dedi.
O anda okun yaydan çıktığı gibi Nevfel, elinde kılıç olduğu halde süratle geldi. Hz. Ebu Bekire selam verip:
Beni mi çağırdın yâ Ebu Bekir, buradayım! dedi. Hz. Aliye ve bütün ashab-ı Kirama selam verdi. Bütün sahabeler hayrete düştüler.
Zübeyr bin Avvâm diyor ki: Resûllullah (s.a.s.) seferden dönünce mescide gidip iki rekat namaz kılar idi. Bu sefer de Resûl-i Ekrem mescidde oturuyordu. Kapıda bir kalabalık toplandı. Nevfelin içeri girip selam verdiğini gördüler. Resûl-i Ekrem Nevfeli karşılayıp selamını aldı. Otururken:
Bu, Allahın bir âyetidir, acaba kimin duasıyle meydâna gelmiştir? dedikleri sırada, Cebrail (a.s) gelip:
Ya Resûlallah! Şükür secdesi et! Cenab-ı Hak, ümmetinden Hz. İsa gibi ölüleri dirilten birini yaratmıştır. Allah selam ediyor, mağara arkadaşın Sıddık sakalı ağzında iken bir kere daha Ya Allah deseydi, İzzetim ve Celalim hakkı için bütün şehidleri diriltirdim. Ben, Ebu Bekirden razıyım. O da benden razı mıdır? Onun sözünün üzerine Nevfeli dirilttim. Çünkü o câhiliyet devrinde yalan söylememiştir, buyurduğunu haber verdi.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem, Hz. Ebu Bekirin sakalını öpüp Cebrail nin getirdiği müjdeyi haber verdikten sonra:
Allah sana büyük bir ikram da bulunmuştur. Rabbime hamd olsun ki, ben dünyadan ayrılmadan önce ümmetimden Hz. İsa gibi Allahın izniyle ölüleri dirilten birini gösterdi buyurdu.
Bu olaydan sonra Nevfel iki yıl daha yaşadı. Evvel ki oğullarından başka iki oğlu daha oldu. Sonra Yemâme cenginde şehit oldu.
Selam ve dua ile...
Öldükten Sonra Dirilen Sahabe Nevfel (ra)
Silahını kuşanıp atına binip Hz. Peygamberin yanına geldiği zaman, anneciği de yanında idi.
Kadıncağız ağlayarak:
Yâ Resûlallah! Benim gözümün yaşına acı. Benim hayatımda gören gözüm ve tutan elim bu oğlumdur. Bundan başka sığınacak kimsem yoktur. Çok garip ve fakirim. Oğlum da çok gençtir. Harb etmesini bilmez. Soğuğa sıcağa dayanamaz. Sonra ben yalnız kalır kötü durumlara düşerim. Kimse hâlimi bilmez dedi.
Resûl-i Ekrem kadına acıdı ve Nevfele:
Evladım ben sana kefil oluyorum. Cihâd sevabını aynen alacaksın. Şehid olma mertebesini de kazanacaksın. Yaşlı ve kederli annenin rızâsını al, göz yaşlarını akıtma. Bize şefâate gelmişken onu ayrılık ateşine yakma buyurdular.
Nevfel:
Yâ Resûlallah, beni cihâddan geri bırakmayınız. Bu arzumdan vazgeçmek elimde değil. Hak yoluna canımı ve başımı koymuşum. Anneme dua buyurunuz Rabbim ona çok sabırlar versin dedi.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Nevfelin annesine:
Gel bu yiğiti hayırlı yoldan alıkoyma! buyurdular.
Annesi Hz. Peygamberin ricası karşısında :
Yâ Resûlallah, oğlum savaş hâllerini bilmez, ama onun her halini koruyup gözetmen için sana ısmarladım dedi.
Hz. Peygember kadıncağızın bu dileğini kabûl ettiler.
Sefer bitti ve İslâm ordusu, pek çok ganimetle birlikte geri döndü. Ancak bazı sahabeler şehit olmuşlardı. Nevfel de onlardan biriydi.
Nevfelin annesi Resûl-i Ekremin huzuruna varıp, oğlunu sordu. O Şefkâtli Nebî bu haberi annesine vermekle onun gönlünü incitmekten çekindi.
Geride kaldı, gelenlerden sor! buyurdu.
Kadıncağız, Hz. Ali yanına geldiğinde ona sordu. Hz. Ali:
Resulullahtan sordun mu? dedi.
Kadıncağız:
Evet sordum deyince, Hz. Ali, Resûl-i Ekremin kadının kalbini incitmemek için böyle söylediğini anladı ve arkadakileri göstererek:
Geriden gelene sor dedi.
Kadıncağız geriden gelen Hz. Osman ve Hz. Ömere den de aynı cevabı aldı.
Yol bekleyen gözleri Hz. Ebu Bekiri gördü. Nevfelini gelip, Hz. Ebu Bekirden sordu. Resûl-i Ekremin mağara arkadaşı, mûbarek sakalını dudakları arasında sıkarak içinden:
Ya Rabbî, bir gönül kırmaktan Habib-i Ekremin sakındı ve Ali ve Osman ve Ömer de kaçındı. Ben zor bir halde kaldım. Eğer Nevfelin şehit olduğunu söylesem Hz. Peygambere muhalefet etmiş olurum. Eğer geride kaldı, geliyor desem, yalan söylemiş olurum. Doğru söylesem, bir gönlü yıkmış olurum. Yalan söylersem din yıkılır.
Sen bana bir söz ilham et. Bu annenin yanık yüreğini teselli edecek bir kolaylık ihsan eyle diye dûa etti ve içten gelerek: Yâ Allah! dedi.
O anda okun yaydan çıktığı gibi Nevfel, elinde kılıç olduğu halde süratle geldi. Hz. Ebu Bekire selam verip:
Beni mi çağırdın yâ Ebu Bekir, buradayım! dedi. Hz. Aliye ve bütün ashab-ı Kirama selam verdi. Bütün sahabeler hayrete düştüler.
Zübeyr bin Avvâm diyor ki: Resûllullah (s.a.s.) seferden dönünce mescide gidip iki rekat namaz kılar idi. Bu sefer de Resûl-i Ekrem mescidde oturuyordu. Kapıda bir kalabalık toplandı. Nevfelin içeri girip selam verdiğini gördüler. Resûl-i Ekrem Nevfeli karşılayıp selamını aldı. Otururken:
Bu, Allahın bir âyetidir, acaba kimin duasıyle meydâna gelmiştir? dedikleri sırada, Cebrail (a.s) gelip:
Ya Resûlallah! Şükür secdesi et! Cenab-ı Hak, ümmetinden Hz. İsa gibi ölüleri dirilten birini yaratmıştır. Allah selam ediyor, mağara arkadaşın Sıddık sakalı ağzında iken bir kere daha Ya Allah deseydi, İzzetim ve Celalim hakkı için bütün şehidleri diriltirdim. Ben, Ebu Bekirden razıyım. O da benden razı mıdır? Onun sözünün üzerine Nevfeli dirilttim. Çünkü o câhiliyet devrinde yalan söylememiştir, buyurduğunu haber verdi.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem, Hz. Ebu Bekirin sakalını öpüp Cebrail nin getirdiği müjdeyi haber verdikten sonra:
Allah sana büyük bir ikram da bulunmuştur. Rabbime hamd olsun ki, ben dünyadan ayrılmadan önce ümmetimden Hz. İsa gibi Allahın izniyle ölüleri dirilten birini gösterdi buyurdu.
Bu olaydan sonra Nevfel iki yıl daha yaşadı. Evvel ki oğullarından başka iki oğlu daha oldu. Sonra Yemâme cenginde şehit oldu.
Selam ve dua ile...