Bu toprağın rengini, ruhunu taşıyan şairlerden İhsan Denizin toplu şiirler kitabı Dut Ağacında okurla buluştu. Kitap, 1985-2015 döneminde yazılan şiirleri kapsıyor.
İhsan Deniz, lise yıllarında başladı şiir yazmaya. O gün bugündür hayatın her anını şiirle dolduranlardan. Hem de hakkını vererek, şairane duruşlar sergileyerek, metafizik duyuşlara kulaç atarak... Modern şiirin büyükşehire ait olduğunu düşünüyor. Şiirin, edebiyatın iktidarından söz edilemez ama şiir yazıyorsam iktidar benim diyor. Denizin 30 yıllık şiirleri, toplu şiirler kitabı Dut Ağacında adıyla okura sunuldu. Hece Yayınlarından çıkan kitap vesileyle, kıymetli şairler Arif Ay ve Ercan Yılmazın değerlendirmeleri eşliğinde, Denizin şiir dünyasında seyahate çıktık.
- Şiirlerinizde sıklıkla bir itiraz, dürtüş, uyarıcı sesler hissediliyor. Kavgacı bir mizaca mı sahipsiniz?
Şiirlerimden ziyade düzyazılarımda daha belirgindir sözünü ettiğiniz her iki tavır. Kavgacı mizaç ile eleştirel bakan yanım bir ve bütün olmuştur bana sorarsanız. Bir zamanlar yazı yazdığım gazetede bu bir ve bütün olmuş yönüm olanca açıklığıyla sergilenmişti. Ama şiirlerim öyle değildir. İtiraz, dürtüş, uyarıcı sesler... Eyvallah. Ama kavgacı asla! Belki yer yer dönem dönem eleştirel. Benim şiirim keder dokuludur.
- Şiirinizdeki dünyadan yakınma halinin kaynaklarını merak ediyorum.
Bu konuda, taşıdığım varoluş his ve hassasiyetinin tüm hayat algıma ve gündelik yaşama biçimime dal-budak salmasını bir kaynak olarak sayabiliriz. Dünyadan yakınma varsa şiirimde, bunu esasen kendimden yakınma biçiminde de okuyabiliriz. Dünya ve şeylerin geçiciliği, sahteliği, boşunalığı karşısında şairin fizikötesi duyumlara yanaşma arzusu. Kaygu. Kuşku. Sıkıntı. Pesimizm. Yalnızlık. Kederine, kaderine boyun eğme. Ve giderek Allahın kulluğuna sığınmanın, çarenin çaresi olduğunu tecrübe etmeyi gözetmek.
- Bir söyleşide Taşrada geçirdiğim günlerin birbirine ne kadar çok benzediğini fark ediyor ve -Evet, ziyandayım!- diyordunuz. Hala öyle mi düşünoyorsunuz?
Ben modern şiirin büyük şehre ait olduğunu düşünüyorum. Son 30 yıldır Bursada ikâmet ediyorum. Bursa, kâğıt üstünde büyük şehir olsa da, esasen kocaman bir taşra şehri. Taşra şiire düşmandır. Benim (varsa) şiir verimliliğim yaşadığım mekânla ilgili olmaktan ziyade, kendi iç yaşantı ve tecrübelerimle, dünyaya bakışımla, hayat algımla ilgilidir. Çocukluğu ve üniversite yıllarıyla bir İstanbul tecrübesi edinmiş biri olarak bugün Bursada yaşamak, doğrusu benim şiirime pek bir şey kazandırmadığı gibi sanıyorum kaybettirmedi de.
- Uzun süredir edebiyat kanonunun dışında oluşunuz size ne kazandırdı, kaybettirdikleri de var mı?
Günümüz şiirinin bir kanon oluşturduğunu sanmıyorum. Bir zamanlar iktidar lâfı edilirdi. Şiirin iktidarı, edebiyatın iktidarı.. Yok, benim nezdimde hiç olmadı böyle bir şey! Hiç inanmadım buna. Haa, şunu söyleyebilirim ama: Eğer ben şiir yazıyorsam iktidar benim!
Arif AY: Deniz, bir medeniyet şairidir
İhsan Denizin şiiri insan kalmayı, kutsallıkla iç içe olmayı mesele edinen bir şiirdir. Onun şiiri insanın ontolojik sorgulamasının yapıldığı alana ilişkin bilinç köprüleri, algı köprüleri kurar ve tasavvufi bir dünyanın kapılarını açar. Tasavvuf onun şiirinde sadece içe bir yolculuk değil, dışa, hayata da müdahil bir yöneliştir. İhsan Denizin şiiri en çok bu alanda yoğunluk kazanır. Diliyle, imge örgüsüyle şiirimizin asli kaynağından renkler taşır. Onun şiiri bir dönem şiiri, bir moda şiiri değildir. Bu topraktan beslenen, bu toprağın rengini, ruhunu taşıyan bir medeniyet şiiridir.
Ercan Yılmaz: Sükût aleminin eşiğinde...
Gâlib Dede, Hüsnü Aşkın başlangıcında acziyetin bir lütuf olduğunu söyler. Bana öyle geliyor ki şiir, İhsan Denizde acizliğin itiraf biçimi. Ve aynı zamanda hayatı estetize etmenin, yeryüzünde şairane konaklamanın bir yolu. Varoluş sıkıntısını metafizik tahayyüle dönüştürmenin de... Dut Ağacındayı okuduğumda, giderek dış dünyaya sırtını dönerek ruhunun demircisi olmayı tercih eden, susarak söylemenin hazzını tatmış, sükût âleminin eşiğine yüz sürmüş, Dilde münzevî bir şairle karşılaştım.
PORTRE: İHSAN DENİZ
1960 yılında Bursa İnegölde doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü 1985 yılında bitirdi. 1980li yıllardan bu yana çeşitli edebiyat dergilerinde şiirleri yayınlandı. Mağara Külleri, Perdeler, Gecediloldu, Bozgun Siperi, Buz ve Fire, Suya Kanat ve Tam yayınlanmış şiir kitaplarından bazıları.
İhsan Deniz, lise yıllarında başladı şiir yazmaya. O gün bugündür hayatın her anını şiirle dolduranlardan. Hem de hakkını vererek, şairane duruşlar sergileyerek, metafizik duyuşlara kulaç atarak... Modern şiirin büyükşehire ait olduğunu düşünüyor. Şiirin, edebiyatın iktidarından söz edilemez ama şiir yazıyorsam iktidar benim diyor. Denizin 30 yıllık şiirleri, toplu şiirler kitabı Dut Ağacında adıyla okura sunuldu. Hece Yayınlarından çıkan kitap vesileyle, kıymetli şairler Arif Ay ve Ercan Yılmazın değerlendirmeleri eşliğinde, Denizin şiir dünyasında seyahate çıktık.
- Şiirlerinizde sıklıkla bir itiraz, dürtüş, uyarıcı sesler hissediliyor. Kavgacı bir mizaca mı sahipsiniz?
Şiirlerimden ziyade düzyazılarımda daha belirgindir sözünü ettiğiniz her iki tavır. Kavgacı mizaç ile eleştirel bakan yanım bir ve bütün olmuştur bana sorarsanız. Bir zamanlar yazı yazdığım gazetede bu bir ve bütün olmuş yönüm olanca açıklığıyla sergilenmişti. Ama şiirlerim öyle değildir. İtiraz, dürtüş, uyarıcı sesler... Eyvallah. Ama kavgacı asla! Belki yer yer dönem dönem eleştirel. Benim şiirim keder dokuludur.
- Şiirinizdeki dünyadan yakınma halinin kaynaklarını merak ediyorum.
Bu konuda, taşıdığım varoluş his ve hassasiyetinin tüm hayat algıma ve gündelik yaşama biçimime dal-budak salmasını bir kaynak olarak sayabiliriz. Dünyadan yakınma varsa şiirimde, bunu esasen kendimden yakınma biçiminde de okuyabiliriz. Dünya ve şeylerin geçiciliği, sahteliği, boşunalığı karşısında şairin fizikötesi duyumlara yanaşma arzusu. Kaygu. Kuşku. Sıkıntı. Pesimizm. Yalnızlık. Kederine, kaderine boyun eğme. Ve giderek Allahın kulluğuna sığınmanın, çarenin çaresi olduğunu tecrübe etmeyi gözetmek.
- Bir söyleşide Taşrada geçirdiğim günlerin birbirine ne kadar çok benzediğini fark ediyor ve -Evet, ziyandayım!- diyordunuz. Hala öyle mi düşünoyorsunuz?
Ben modern şiirin büyük şehre ait olduğunu düşünüyorum. Son 30 yıldır Bursada ikâmet ediyorum. Bursa, kâğıt üstünde büyük şehir olsa da, esasen kocaman bir taşra şehri. Taşra şiire düşmandır. Benim (varsa) şiir verimliliğim yaşadığım mekânla ilgili olmaktan ziyade, kendi iç yaşantı ve tecrübelerimle, dünyaya bakışımla, hayat algımla ilgilidir. Çocukluğu ve üniversite yıllarıyla bir İstanbul tecrübesi edinmiş biri olarak bugün Bursada yaşamak, doğrusu benim şiirime pek bir şey kazandırmadığı gibi sanıyorum kaybettirmedi de.
- Uzun süredir edebiyat kanonunun dışında oluşunuz size ne kazandırdı, kaybettirdikleri de var mı?
Günümüz şiirinin bir kanon oluşturduğunu sanmıyorum. Bir zamanlar iktidar lâfı edilirdi. Şiirin iktidarı, edebiyatın iktidarı.. Yok, benim nezdimde hiç olmadı böyle bir şey! Hiç inanmadım buna. Haa, şunu söyleyebilirim ama: Eğer ben şiir yazıyorsam iktidar benim!
Arif AY: Deniz, bir medeniyet şairidir
İhsan Denizin şiiri insan kalmayı, kutsallıkla iç içe olmayı mesele edinen bir şiirdir. Onun şiiri insanın ontolojik sorgulamasının yapıldığı alana ilişkin bilinç köprüleri, algı köprüleri kurar ve tasavvufi bir dünyanın kapılarını açar. Tasavvuf onun şiirinde sadece içe bir yolculuk değil, dışa, hayata da müdahil bir yöneliştir. İhsan Denizin şiiri en çok bu alanda yoğunluk kazanır. Diliyle, imge örgüsüyle şiirimizin asli kaynağından renkler taşır. Onun şiiri bir dönem şiiri, bir moda şiiri değildir. Bu topraktan beslenen, bu toprağın rengini, ruhunu taşıyan bir medeniyet şiiridir.
Ercan Yılmaz: Sükût aleminin eşiğinde...
Gâlib Dede, Hüsnü Aşkın başlangıcında acziyetin bir lütuf olduğunu söyler. Bana öyle geliyor ki şiir, İhsan Denizde acizliğin itiraf biçimi. Ve aynı zamanda hayatı estetize etmenin, yeryüzünde şairane konaklamanın bir yolu. Varoluş sıkıntısını metafizik tahayyüle dönüştürmenin de... Dut Ağacındayı okuduğumda, giderek dış dünyaya sırtını dönerek ruhunun demircisi olmayı tercih eden, susarak söylemenin hazzını tatmış, sükût âleminin eşiğine yüz sürmüş, Dilde münzevî bir şairle karşılaştım.
PORTRE: İHSAN DENİZ
1960 yılında Bursa İnegölde doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü 1985 yılında bitirdi. 1980li yıllardan bu yana çeşitli edebiyat dergilerinde şiirleri yayınlandı. Mağara Külleri, Perdeler, Gecediloldu, Bozgun Siperi, Buz ve Fire, Suya Kanat ve Tam yayınlanmış şiir kitaplarından bazıları.