-
- Üyelik Tarihi
- 27 May 2019
-
- Mesajlar
- 1,470
-
- MFC Puanı
- 1,427
Uzun oldu..
Yine bir akşamın üstünde, üstüm başım sen içinde.
Bu diğerlerinden farklı olacak.
Daha önce adına düzdüğüm methiyelerin hiçbirine benzemeyecek okuyacakların.
Ne sesin çınlayacak kulaklarımda ne de duvarlarıma düşecek hayalin bir leke gibi.
Renklerin en güzeli, maviydin..
Merak etme; o da olmayacak bu gece.
İstanbul'u merak ediyorsun değil mi, etme..!
Bundan sonra kapına çıkmayacak hiçbir cadde.
Hiçbir kaldırım taşına değmeyecek gözümün yaşı.
Denizine inen her yokuş hızlandıracak adımlarımı, kaçar gibi uzaklaşacağım senden.
Sırtımı bir banka verip soluklanacağım kimi zaman.
Gözümün önünden geçecek film şeridine hapsedilmiş silik anılar.
Bir şarkı, bir iki resim.
En çok kelimeler dökülecek dudaklarımın arasından.
Yıldız olmayacak mesela bu gece.
İnsanların gürültüsüne karışacak Marmara'nın o hoş sesi.
Dalgalarının kıyıyla sevişmesini dinlemeyeceksin bu gece.
Bu gece sevişmeyecek hiç kimse..!
Adam kadının elini tutmayacak mesela, gözünün içine bakmayacak bu gece.
Dilinin ucuna gelenleri dişlerinin arasında öğütecek ama söylemeyecek.
Uzun oldu..
Aslına bakarsan nasıl olacak bilmiyorum.
İstanbul'a alıştığım gibi alışmıştım maviliğine.
En romantik şarkının arasından duyulabilirdi şen bir kahkaham mesela.
Ya da çığlık çığlığa bir şarkının tam ortasında ağlayabilirdim nedensiz.
Bilmediğim bir sokağın kaldırımında yürümenin korkusunu yaşamıyordum uzun zamandır.
Bilirsin, kaybolmaktan korkmadığım tek labirentimdin.
Şimdi ezbere yürüdüğüm yollar çekiliyor ayaklarımın altından.
Köşedeki bakkalı tanımıyorum artık, devretmiş galiba.
Durağa kadar selamladığım bir iki sima vardı önceden.
Yok, tanıdık bir yüz yok artık.
‘ İçimdeki Kadın..! ‘ diye başlayan cümlelerim vardı benim.
Sonuna gelmeden açığa çıktığım tek satırlık aşklarım.
Hayallerim vardı benim her gece koynuna daldığım.
Duvarlarımın köşelerine sinmiş silüetlerim..
Şarkılarım vardı benim, tozlu paslı biraz hani, içine biraz kaçmış olan.
Her notasında kendimi vurduğum..
Şehirlerim vardı benim, İstanbul'a peşkeş çektiğim.
Depozito niyetine harcayıp onun için kuyruğa girdiğim.
Harflerim vardı benim, kelimelerim, kurduğum kıçı kırık cümlelerim.
Hani avaz avaz susup sesimin duyulacağını zannettiğim.
Bir ben'im vardı benim önceden.
Hayalimdeki adam olmayı isteyen.
Uzun oldu..
Buraya kadar okudukların bugüne kadar kaybettiklerimin çeteresidir.
Renklerim gitti önce.
Bir köpek gibiyim, gökkuşağının bir önemi yok artık..
Şarkılarım gitti usulca.
Nota nota silindiler hafızamdan.
Harflerim gitti benim.
Cümle cümle yazdığım aşklarım yok artık.
İki sesli hece bile değilim.
İstanbul yok artık.
Eminönü'nde balık ekmek yok, Çamlıca'da Türk Kahvesi olmadığı gibi.
Ortaköy kumpir satmıyor mesela, Çınaraltı eskisi gibi serin değil.
Boğazın boğazı düğümlenmiş, aşk kaçmış belli ki.
Sorma Marmara'yı, Haliç'i.
Ne Altın Boynuz'um kaldı artık ne de Marmara'nın kendisi.
Yine sana geldim, sona..
Söylemek için biriktirdiğim ne varsa alıp dudaklarımın arasına sansürsüz halimle geldim sana..
Sessizliğimin sesini boğduğum çığlıklarımı alıp yanıma hayatıma tutunduğun filkete misali geldim sana..
İçimdeki kadın..!
Kendimi kaybettiğim yollarım bırak sana çıksın..
Bırak senli düşlerim satırlarımın arasına kurduğum salıncaklarda sallansın.
Bırak ki rüzgar gibi nefesin yüzüme çarpsın..
Şimdi gecenin bir vakti sen diye başlayan mısralarda kaybediyorum imlamı, cümlelerim sana varmadan devriliyor..
Zamanın acımasız devinimleri arasında; mesafelere inat, koşaradım sana geliyorum.
Gidişinle dağıttığın ne varsa toplamak için geliyorum.
Sana geldim, sona..
Gel ki sende İstanbul’da gelsin kendine.
Gel ki aşıklar sevişsin birbiri ile..
..
Yine bir akşamın üstünde, üstüm başım sen içinde.
Bu diğerlerinden farklı olacak.
Daha önce adına düzdüğüm methiyelerin hiçbirine benzemeyecek okuyacakların.
Ne sesin çınlayacak kulaklarımda ne de duvarlarıma düşecek hayalin bir leke gibi.
Renklerin en güzeli, maviydin..
Merak etme; o da olmayacak bu gece.
İstanbul'u merak ediyorsun değil mi, etme..!
Bundan sonra kapına çıkmayacak hiçbir cadde.
Hiçbir kaldırım taşına değmeyecek gözümün yaşı.
Denizine inen her yokuş hızlandıracak adımlarımı, kaçar gibi uzaklaşacağım senden.
Sırtımı bir banka verip soluklanacağım kimi zaman.
Gözümün önünden geçecek film şeridine hapsedilmiş silik anılar.
Bir şarkı, bir iki resim.
En çok kelimeler dökülecek dudaklarımın arasından.
Yıldız olmayacak mesela bu gece.
İnsanların gürültüsüne karışacak Marmara'nın o hoş sesi.
Dalgalarının kıyıyla sevişmesini dinlemeyeceksin bu gece.
Bu gece sevişmeyecek hiç kimse..!
Adam kadının elini tutmayacak mesela, gözünün içine bakmayacak bu gece.
Dilinin ucuna gelenleri dişlerinin arasında öğütecek ama söylemeyecek.
Uzun oldu..
Aslına bakarsan nasıl olacak bilmiyorum.
İstanbul'a alıştığım gibi alışmıştım maviliğine.
En romantik şarkının arasından duyulabilirdi şen bir kahkaham mesela.
Ya da çığlık çığlığa bir şarkının tam ortasında ağlayabilirdim nedensiz.
Bilmediğim bir sokağın kaldırımında yürümenin korkusunu yaşamıyordum uzun zamandır.
Bilirsin, kaybolmaktan korkmadığım tek labirentimdin.
Şimdi ezbere yürüdüğüm yollar çekiliyor ayaklarımın altından.
Köşedeki bakkalı tanımıyorum artık, devretmiş galiba.
Durağa kadar selamladığım bir iki sima vardı önceden.
Yok, tanıdık bir yüz yok artık.
‘ İçimdeki Kadın..! ‘ diye başlayan cümlelerim vardı benim.
Sonuna gelmeden açığa çıktığım tek satırlık aşklarım.
Hayallerim vardı benim her gece koynuna daldığım.
Duvarlarımın köşelerine sinmiş silüetlerim..
Şarkılarım vardı benim, tozlu paslı biraz hani, içine biraz kaçmış olan.
Her notasında kendimi vurduğum..
Şehirlerim vardı benim, İstanbul'a peşkeş çektiğim.
Depozito niyetine harcayıp onun için kuyruğa girdiğim.
Harflerim vardı benim, kelimelerim, kurduğum kıçı kırık cümlelerim.
Hani avaz avaz susup sesimin duyulacağını zannettiğim.
Bir ben'im vardı benim önceden.
Hayalimdeki adam olmayı isteyen.
Uzun oldu..
Buraya kadar okudukların bugüne kadar kaybettiklerimin çeteresidir.
Renklerim gitti önce.
Bir köpek gibiyim, gökkuşağının bir önemi yok artık..
Şarkılarım gitti usulca.
Nota nota silindiler hafızamdan.
Harflerim gitti benim.
Cümle cümle yazdığım aşklarım yok artık.
İki sesli hece bile değilim.
İstanbul yok artık.
Eminönü'nde balık ekmek yok, Çamlıca'da Türk Kahvesi olmadığı gibi.
Ortaköy kumpir satmıyor mesela, Çınaraltı eskisi gibi serin değil.
Boğazın boğazı düğümlenmiş, aşk kaçmış belli ki.
Sorma Marmara'yı, Haliç'i.
Ne Altın Boynuz'um kaldı artık ne de Marmara'nın kendisi.
Yine sana geldim, sona..
Söylemek için biriktirdiğim ne varsa alıp dudaklarımın arasına sansürsüz halimle geldim sana..
Sessizliğimin sesini boğduğum çığlıklarımı alıp yanıma hayatıma tutunduğun filkete misali geldim sana..
İçimdeki kadın..!
Kendimi kaybettiğim yollarım bırak sana çıksın..
Bırak senli düşlerim satırlarımın arasına kurduğum salıncaklarda sallansın.
Bırak ki rüzgar gibi nefesin yüzüme çarpsın..
Şimdi gecenin bir vakti sen diye başlayan mısralarda kaybediyorum imlamı, cümlelerim sana varmadan devriliyor..
Zamanın acımasız devinimleri arasında; mesafelere inat, koşaradım sana geliyorum.
Gidişinle dağıttığın ne varsa toplamak için geliyorum.
Sana geldim, sona..
Gel ki sende İstanbul’da gelsin kendine.
Gel ki aşıklar sevişsin birbiri ile..
..