• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

İç Dökümü / ..

Üyelik Tarihi
27 May 2019
Konular
32
Mesajlar
599
MFC Puanı
4,740
Sen de şimdilik birkaç yazının tadını çıkar, sonrasında memnuniyet garantimiz devam ediyor .)
 

Sindy

Süper Moderatör
Üyelik Tarihi
3 Ocak 2010
Konular
1,472
Mesajlar
12,072
MFC Puanı
116,620
Tabi ki tadını çıkarırız sen yenilerini hazırla :p
 

Sindy

Süper Moderatör
Üyelik Tarihi
3 Ocak 2010
Konular
1,472
Mesajlar
12,072
MFC Puanı
116,620
Öylemi ozaman ben bitane alim :lucky: bn bu işte biraz acemiyim
 
Üyelik Tarihi
27 May 2019
Konular
32
Mesajlar
599
MFC Puanı
4,740
Mekan, zaman, ruh hali gibi detaylara ihtiyacımız olacak.
Bunun yanında bir de ana fikir iyi olur .)
 

Sindy

Süper Moderatör
Üyelik Tarihi
3 Ocak 2010
Konular
1,472
Mesajlar
12,072
MFC Puanı
116,620
Ortaya karışık olsun aşk sevgi acı 3 bir arada :)
 
Üyelik Tarihi
27 May 2019
Konular
32
Mesajlar
599
MFC Puanı
4,740
Esnemek gibi olsaydı keşke unutmak.
Karşında biri birilerini unutsa,
Dilinin ucundaki uçuverseydi sağa sola.

Yazık ki tuhaf bir tik gibi kendini tekrarlayan.

En ufak detayda canlanıp,
Kapıları çalan.

Neyse ki alkolü icat etmişler,
Ve yanında sigara.

Ne zaman unutmak için kendime söz versem,
Aynı meyhane aynı şarkıdır ilk aklıma gelen.
Bir kadeh rakı ile başlarım gelmişine geçmişine sövmeye.
Her yudumda eksilirsin,
Değişir kanımdaki alkolle yerin.

Gün ışıyana kadar da olsa,
Sana seni unuttuğumu ispat edebilirim..

Geçtik biz o yolları güzelim.

İzmir arkamızdan mendilini salladı.
Şimdi Ege İzmir'siz,
Ben sensizim.

Yalnızlığın kalabalıklar içinde olanı makbuldür derlerdi,
Neyse ki farkedip hakkını verdim.

Uğruyorum arada;
Okuyor, soluklanıyorum.

Unut demiştin ya hani,
Sanırım unutuyorum..

Okudum seni,

Kulağımda ezberime kazınan bir melodi.
Kapısı yalnızlığa açılan ne kadar cümle varsa kuruldu dudaklarımızın arasında.
Harf harf çıkardık üzerimizdekileri,
Çırılçıplak düştük tenlerimizin üzerine.

Bir cam buğusuna yazıldı isimlerimizin baş harfleri,
Yazıyı yazan elin avuç içi ile silindik yine.

Kim demiş koymaz insana diye,
Koyar,
Koyar elbette dibine kadar.

Ten tene değmezse zorlanır,
Duvarlar tanıdık ikinci nefes için aranır.
Göz kapaklarına kibrit çöplerinin asılması aslında bundandır,

Maalesef,
Uyku bundan sonra haramdır.

Unutma,
Erdemsizliktir yalnızlık,
Tek kişilik yaşanır..

Unut demiştin önce.
Kalanı gidenden çıkarmayı önermiştin.
Yaslanıp İzmir'in göğsüne,
Beni Alsancak'tan denize bırakmıştın.

Unuttum dedim önce,
Unutmayı denedim.
Yalnızlığa gem vurup,
Aynadaki suretime selamlar verdim.

Zil hiç çalmamıştı halbuki,
Telefonum gibi..

Şimdi başkalaşan bir veda okuyorum kaleminden.
Unut diyerek yükselen çığlıkların sevişiyor yokluğumla.
Sesin değiyor yalnızlığıma;
Nefes nefese tenin, bedenin.

Biliyordun;
Giderken duyulmazdı sesim.
Kalmak için direndim,
Yer edinemedim.

Usulca yol almak vardı,
İlerledim.

Meğer sende ne kadar çokmuşum,
Kendini bana ispiyonluyorsun.

Aslında vardım..
Parmakuçların kadar yakındım.
Saçlarını ben taradım,
Gözyaşların tenimde süzüldü.
Sesin ağzımdan çıkıyordu,
Duyan olmadı..

Oyun senin kaleminden çıkıyordu,
Sen yazıyor,
Ben oynuyordum.

Olay mahali sendin ya;
Ben oskarlık bir oyuncuydum..

Her bakış görmek için olmadığı gibi her gidiş bir yokluk barındırmaz aslında içinde.

Gitmek; eksilmektir kimin göre, usul usul vurmaktır derinliğin dibine. Alfabenin harfleri gibi unutulur tüm alışkanlıklar zamanla; yaz/a/maz konuş/a/mazsın mesela.

Gitmek; çoğalmaktır kimine göre, biriktirmektir tebessümleri dudaklarının kenarında. Duymak, sesinin tınısını fısıldamaktır kulağına lugatlarda. Dokunmak, parmak uçlarından başlayarak tüm bedenini yakan arseniğin tadını almaktır yok pahasına. Konuşmak, bilmediğin bir dilde kendini ifade edebilmektir çoğu zaman.

Şimdi tüm sözcükleri yeniden anlamlandırıyorum kıyılarında. Kalmak baştan yazılıyor gitmek gibi.

Yokluğun takasa veriliyor varlığın ile.

Hadi, yaslanıp Alsancak'a bir düşün bakalım.

Erdemli bir yalnızlığı değişmez misin edepsiz bir sevda ile..?

Öylesine, hitabı yok.. / eskilerden..
 
Üyelik Tarihi
27 May 2019
Konular
32
Mesajlar
599
MFC Puanı
4,740
Gecenin rengine bürünen odamın duvarlarında karşıladın yine beni. Günün yorgunluğuna inat arşınladığım tüm yolların sana çıkacağını bilmenin keyfini sürüyorum yine..

Sessizliğin sesine karışan kahkahalarını çıkarttım kitaplığımdan, sayfa sayfa dinliyorum seni.

Aldırma kitapların sadece okumaya yaradığını söyleyenlere. Hangisi büyük harfle başlayan cümlemin sana ithaf edildiğinin farkında ki, söylesene hangisi sen diye sevişir aynı kitabın harfleriyle..?

**

Fonda eskilerden bir melodi eşliğinde seni senden okuyorum aslında. Kulağımdaki tınılara ayak uyduruyor bedenim, parmak uçlarım saçlarının arasında gezer gibi geziyor kalem ve kağıdın üzerinde.

Dudaklarından dökülen sözcükleri hayal ederek dökülüyorum ben de kalemimin ucundan harf harf, satır satır.

Melankolik olduğumu söylüyor insanlar, zaaflarım olduğundan gem vuruyorlar. Ne çıkar ki her yüzde seni görmekte ya da her ses neden bu kadar benzer ki sesine..?

**

Karanlığın ürküttüğünü insanlardan olmadım hiç kaldı ki en çok geceleri geliyordun bana. Sokakların saatler gibi ıssızlaştığı anlarda duvarlarımda dans eden hayaline kaptırmalarımı yazmıştım sana, bilirsin.

Yine öyle bir gecedeyiz seninle..

Sevmenin her dilde farklı olduğunun farkındayım elbette, ben seni en lal zamanlarımda avaz avaz yazdım sayfalarca. Yokluğunun ateşini körükleyen kıvılcımları söndürdüm virgülüm ile, imlasını kaybettiğim satırlarımın arasındaki her köşe başına adını yazdım umarsızca..

**

Usul usul odama süzülen rüzgarı hissediyorum kirpiklerimde. Tenimdeki ürperti ile bir göz açımı kadar geçen sürede şehrimin maviliğinde buluyorum kendimi. Sessiz bir o kadar salaş bir odadayız seninle, baş başa.

Galata ve Kız Kulesi aynı manzarada buluşuyor ufuk çizgimizde bizi kıskandırırcasına. Şehrimin iki yakası bir araya gelmezken onların imkansız aşkına yazılan methiyeler geliyor aklımıza, gülümsüyoruz.

Dudaklarının kenarında iliştirdiğin tebessümün ne kadar yakıştığını bilsen keşke, benim gözümden bakabilsen kendine keşke..

**

Mavinin rengi gibi tadı da başkadır bu şehirde. Belki de bu yüzden maviye olan zaafım en az sana olan zaafım kadar. Gözlerinin önüne serilen güzelliğin tadını çıkar sevgilim, binlerce yıllık tarihe tanıklık etmenin heyecanını hisset iliklerine kadar.

Yokluğunun koynunda sana hitaben kaleme alınan satırları şimdi gözlerinin içine bakarak fısıldamanın zamanı geldi.

Üstüme sinen kokunun tenimde bıraktığın imzaya mürekkep olduğunu biliyor musun..?

Göz kapaklarıma asılan hayalinin dokunulmazlığına inat şimdi parmaklarımın ucunda olmanın ne demek olduğunun farkında mısın..?

Öylesine, hitabı yok..
 
Üyelik Tarihi
27 May 2019
Konular
32
Mesajlar
599
MFC Puanı
4,740
H/içlenmişsin..

Uzun uzun susup, soluk aralarında yazmışsın.

Daha önce de söylemiştim.

Mesafeleri adımlar ile ölçmüyorum ben..

Bundandır, önemi yok Araf'ın ya da Fizan'ın..

Sesini gömdüğün mısraların başucunda,

İdam ettiğin hecelerinin son nefesi oldum ben..

Büyük harfle başlayan cümlelerin küçük yürekli öznesiydim..

Farkettin..!

Mısralarını katletmen bundandı,

Hecelerini başucumda idam etmen bundan olduğu gibi..

Baksana..!

Nefesin bile noktaya kadardı..

Evet..

Rotasızdım..

Parmakların arasına alınmış kalemlerin ucundan döküldüm salkım saçak..

Sevda dediler adıma;

Silkindim, ispat ettim varlığımı onlara..

Yokluğumun arsenik tadındaki acısını benim kadar bilemezsin..

Sen kendini kendinle cezalandırmadın hiç..!

Susmuşsun..

Zamanın devinimleri arasına sıkışıp kalan akrebe, yelkovana ortak olmuşsun..

Çığlık çığlığa susmalarını eski bir dosta rastlar gibi alıyorum karşıma..

Susuyorum, susuyorsun.

Susacaklarımız bitmiyor.

Evet..

Kıymet bilmez bir şiirdim ben..

Okundukça yokluk peydahlayan..

Unutma..!

Ben, yokluğunda çoğalttım seni..

Hadi, durma..

Satır satır sev/me beni..

Sevdanı ayırıp hecelerine,

Benden yeni bir sevda türetme..

Endişelenme..!

Alkolden, sigaradan öleni gördüm de,

Sevdadan öleni görmedim daha önce..

Şiirin bitecek birazdan, kalem düşecek parmaklarının arasından.

Kapıyı vurup çıkan zaman gibi,

Durduramayacaksın bunu da..

Peki, söylüyorum..

Gerçekten duydun mu sen beni..?

Dokunabildin mi gizlerime..?

Görebildin mi daha önce kimsenin göremediğini..?

Konuşmadıkların ezberimde hala..

İşte bu yüzden..

Gerek yok artık bundan sonra konuşmana..

Umudunu kaldırıp durma ayağa..

Senin aşk bağladığın yüzük parmağını,

Ben rezerve ettim ayrılığa..

Aklımda..!

Öylesine, hitabı yok..
 
Üyelik Tarihi
27 May 2019
Konular
32
Mesajlar
599
MFC Puanı
4,740
Ey sevgili,

İçimdeki kadın..

Bilsen ne çok isimle seslendiler bana.

Asırlarca Bizans’ın gözünün nuru oldum.

Konstantin’e özenip adımı ona uydurdular.

Yetmedim, yetemedim hiç birine.

Asitâne oldum, Stanpoli.

Kimisi İslambol dedi, sonunda seslendiğin gibi kaldım.

Artık herkes İstanbul olarak biliyor beni.

Duydum, kültür başkenti bile olmuşum.

Napolyon; dünya tek bir ülke olsa başkenti kesinlikle İstanbul olurdu demişti uzun zaman önce,

Yanılmamış..!

Hiç sevmediğimden bahsetmişsin, sevemem zannetmişsin.

Çok güldüm okuyunca.

Ey mevsimlerin hüzünlüsü,

Bilmezmisin ki aşıklar kıyılarımda seslendi birbirine.

Hangi köşeme, hangi sokağıma baksan aşkın tarifinin yapıldığını görmez misin..?

Duymaz mısın içinde adımın geçtiği şiirin şarkının yârin diline takıldığını,

Kulağının pasını aldığını.

Sevemezsin, sevdiğine inanmam demişsin.

En iyi sen bilirsin halbuki başlayan aşklar kadar kaldırımlarımda yitip giden aşklarımı.

Benim karanlığımda uzak oldu sevgililer birbirlerine,

Adımladıkları bendim.

Emirgan’ımda çayını yudumlayan aşıklarıma inat

Beykoz’umda vedaya hazırlanan iki de yüreğim oldu.

Buğusu üzerinde tüten çaylara inat

Soğuk oldu vedalarım.

Bir yanım günlük güneşlikken diğer yarıma karlar yağdı.

Sevdim be güzün altı..!

Aldırma Galata ile Kız Kulesi’nin hala birleşmemiş olmasına.

Hala en üst katlarında aynı şarabın tadında mest oluyor insanlar.

Manzaraları hala derin bir mavi nasıl olsa.

Bak,

Senin aşıkların gibi unutmadılar birbirlerini.

Yıllardır iki yakamda durur hala izleri.

Boğazıma takılıyor elbet,

Fatih karalarımdan yüzdürdü gemilerini.

Toplarıyla dövdüğü surlarımda senin aşıklarının vebali dokunuyor her daim.

Çok erkek, çok kadın tanıdım.

Kiminde sevgiyle kiminde nefretle anıldım.

Bilirsin, ben hep aynıydım.

Obezliğimden dem vurmuşsun,

Unutma; sayemde çağlar değişti.

Sanırmısın ki razıyım üzerimdeki betona, tuğlaya.

Sayenizde yüküm ağır gelir oldu.

Çok değil bir asır önce zarifti kalabalığım.

İnsanlar beyefendi, hanımefendi diyerek hitap ederdi birbirlerine.

Şimdi ben bile şehirlerin en kahpesiyim gözlerinde.

Evet, çok ceset vurdu kıyılarıma.

Farklıydı hayatları, aşkları.

Aynı olan tek şey olay mahaliydi, bendim yani.

Yalılarım asaletimdendi, boğazımın incisi derlerdi.

Şimdi ciklet gibi hepsi, parası ödenince değişiyor sahibi.

Bilirim kıskanırlar ama yine de çok aşığım var diyorlar.

Sevmeden sevilmek demişsin, incittin.

Kâh kıyılarımda kâh sokaklarımda buldunuz birbirinizi.

Yâr oldunuz birbirinize, seven oldunuz, sevilen.

Boşuna bana ağlama demişsin, üzüldüm.

Siz cepten yediniz aşklarınızı.

Siz icat ettiniz ihaneti, ayrılığı.

Bugün sövdüğün Galata en büyük aşkından eskidir bende.

Kız’ın kulesi aşk için yapıldı buz gibi sularıma.

İstanbul sevmeyi bilmez derken düşün bir daha..!

Sen iki yüreği bir araya getirmenin zorluğundan bahsedip,

Aşkın vebalini omuzlarıma yüklüyorsun.

Ey güzün altı..!

Yukarıdan bak bana.

Gördün mü..?

Bir araya gelemeyen iki yakayım aslında.

Aşıklarına inat aşkın kelime anlamıyım hala lugatlarda..!

..
 
Üyelik Tarihi
27 May 2019
Konular
32
Mesajlar
599
MFC Puanı
4,740
Gördüm ki beni yazmışsın uzun uzadıya.

Kimi zaman yermişsin pervasızca kimi zaman kızıp öfkelenmişsin.

Susmalarına beni gerekçe gösterip yazmalarını yine bana yormuşsun.

Bilirsin, dinlemem sözünü çoğu zaman.

Hoyrat bir çocuğa laf anlatmak kadar zor olur adıma bir farkındalık sağlaman.

Öyle de oldu, ne zaman kendini güçsüz hissetsen sustun karşımda.

Sevmek denildiğinde avuçlarının terlediğine benim kadar şahit oldun, kelebeğin kanatlarına astığın sevinçlerin aynı kelebeğin ömrü kadar kısa oldu.

Gözlerinin içine bakanlar sadece rengini gördü, söyler misin; hangisi susup gözlerine bakarak yalnızlığını farkedebildi.?

Hangisi susarak anlattıklarının farkına varabildi.?

Hangisi teninin sıcaklığına binbir anlam yükleyip imzasını bıraktı.?

İnan, kızmıyorum sana..

Anlat beni herkese, yağmura, bu yalnız kente.

Dostuna, arkadaşına, etrafındaki suretsiz kalabalığa anlat beni.

Bilirim;

Yâr diyebilmek zor iştir.

Zordu, söyledim..

Hatırla, ben konuşurken senin dilin lâl oldu.

Ben sevdanın renkleri ile yediveren gülleri kendime özendirirken sen anlamsız kıyaslar yapıyordun.

Sevmek diyordum, şüphe diyordun..

Mutluluk diyordum, kaygı diyordun..

Aşk diyordum, ayrılık diyordun..

Şimdi bildiğin ne varsa anlat, korkma..

Eksiksiz bir şekilde yaz beni sayfalarına.

Kendine nedenler bulup durumun haklılığına ortak et mısralarını.

Yazık, üzüldüm..

Sen yanlış kişiye susup yanlış kişiye konuştun.

Yüreğinim, içinin çekilmelerini en çok ben bilirim.

Dinlediğin şarkının bedeninde yarattığı etkiyi hissedebilirim.

Ama yok, sen beni ifşa ettikçe ben seni susacağım.

Sen konuş, ben seni buradan duyacağım..

..
 
Üyelik Tarihi
27 May 2019
Konular
32
Mesajlar
599
MFC Puanı
4,740
Şehrimin üzerine serilmeye başlıyor gece tüm ihtişamı ile,

Yokluğunun buz kesiği gibi hissettirdiği gecelerden bir gece daha işte..

Yazmak için kağıdın kalemin başına,

Az önce dolaptan çıkardığım rakımı alıp yanıma, birkaç dilim peynir ile oturdum işte karşına..

Fonda bu kez bir gitar yerine bir kanun var..

Gecenin melankolisi yanında gitar hafif kalırdı bu kez, aldırma.

Bir kadeh rakı, yanında buzlu su

İlk yudumda hissettiğim o tadın eşliğinde işte geldin sen de..

Hoş geldin..

Gel, geç karşıma..

Ne çok tanıdık imge var değil mi etrafında, şaşkın olmalısın.

Duvarlarım senli hayaller, kitaplığım sana yazılanlar ile dolu.

Ve bu tek kişilik çilingir sofrası,

Yastığındaki çukurdan peydahlanan yokluğun ile harman oldu..

Ey yar..!

Kaç kez gittim senden;

Aslında bilmeden, kendimden..

Kaç kez bıraktım ayaklarına taş bağlayıp bu şehrin mavisinden ruhumu..

Her yakamoz, sana kalkan her kadeh O’nu yeniden karşıma oturttu..

Eksik kalmışlığın bir tokat gibi yüzümde patladığı gecelerden bir gece daha işte..

Kalabalığın sessizliği sinmiş üzerimize

Çığlık çığlığa susmalarımız ama duyan yok..

Bir kadeh daha ve az biraz peynir..

Alkolden daha tesirliydin, bilirsin.

Sen konuşmaya başladığında sözcükler dans eder, duyma yetimi kaybederdim.

Gözlerim görmezdi bir daha yüzüme baktığında.

Kokun deniz gibiydi, içime çektikçe sen dolardım.

Dizlerimin çözülen bağını yine sana borçluydum lal olan dilim gibi..

Parmaklarımın arasında kalem varken güçlü olduğunu zanneden ben karşında hiçliğin timsali oluyordum..

Başımı döndürüyor, sarhoşluğumu rakıdan sanıyordun..

Bahsetmeyeceğim hiç İstanbul’dan sana,

Selam söylemedi bu kez Galata..

Boğaz yerinde ama mavisi bu kez çok gelir sana..

Karşıma geçip oturduğun ama yine hiç konuşmadığın gecelerden bir gece daha işte..

Korkuyorum aslında

Bir gün sözcüklerimin zihnimden uçup sana seni anlatamamaktan.

Duvarlarımda olduğu gibi satırlarımın arasında hayalin ile sevişememekten.

Korkuyorum aslında

Harf harf gitmenden..

İmlaya ihtiyaç duyan devrik cümlelerimdin benim, biliyorsun..

Sırf içinde sen varsın diye kafiyeden yoksun olmalarına aldırmıyordum..

Yoksun, yok gibisin..

Varsın ama hiç olmamış gibisin..

Belki de sadece eskilerin dediği gibi

Kırk yılda bir gibisin..

..
 
Üst