- Konum
- İzmir
-
- Üyelik Tarihi
- 9 Haz 2015
-
- Mesajlar
- 12,474
-
- MFC Puanı
- 1,810
İbrahim müteferrika (1674-1745)
Bugün ülkemizde ne kadar çok matbaa varsa bunu İbrahim Mütererffikaya borçluyuz. Neden mi? Çünkü o ülkemize ilk matbaayı getirip kuran ve kitap yayınlayan kişidir. Bugün okuyup durduğumuz rengârenk kitaplarda onun çabasının ve ileri görüşlülüğünün izlerini görmemiz gerekir.
İstanbulda ilk Türk matbaasını kuran İbrahim Müteferrika, aslında Macardır. Bugün Romanya sınırlarında yer alan ve Cluj diye bilinen Kolojvar kasabasında doğan İbrahim Müteferrikanın hayat hikayesi, 1692 yılında yani 18 yaşında iken Türk akıncılarına esir düşmesiyle bambaşka bir mecrada devam eder. Esir pazarında satılan ancak İslam dinini kabul etmesiyle birlikte özgürlüğüne kavuşan bu genç adam, İbrahim ismini almış; zekası ve bilgi aşkıyla kısa zamanda Türkçeyi öğrenmiştir. Türklüğü ve Müslümanlığı büyün kalbiyle benimseyen ve 1711 yılında Risale-i İslamiye eserini yazan İbrahim Müteferrika, o dönemde sadaret kaymakamı olan Damat İbrahim Paşadan koruma görmüştür. 1715 yılında Viyanaya elçi olarak gönderilen İbrahim Müteferrika, Osmanlı İmparatorluğunun Macaristan, Lehistan ve Rusya ile ilişkilerini düzenleyen görüşmelere katıldı, tercümanlık yaptı. Bütün bu işleri yaparken kafasında tek bir düşünce vardı aslında: İstanbulda bir matbaa kurmak ve kitap basmak. 1440-1450 yıllarında Gutenbergin kurduğu ilk matbaayla hayli yol alan Avrupada fikirler çabucak yayılıyor ve bilgilenme hızı artıyordu. O dönemde İstanbulda Rumca, Ermenice ve Arapça kitaplar basan bazı matbaalar vardı ama Türkçe kitap basmak için bir matbaa kurulmamıştı. O dönemde kitaplar daha çok el ile yazılıp çoğaltılıyordu. İbrahim Müteferrikanın matbaa kurma hayali Sait Mehmet Efendi ile tanışmasının ardından gerçekleşti. Paris elçiliğine atanan Yirmisekiz Çelebi Mehmetin oğlu olan Sit Mehmet Çelebi, Pariste basımevlerini gezmiş ve kısa zamanda binlerce kitabın basıldığını görmüştü. İstanbula dönerken, ilmin hızla yayılması için böyle bir matbaanın gerekliliği üzerine o da kafa yoruyordu.
İki arkadaşının yolu böylece kesişti. O sırada sadrazamlık koltuğunda oturan Damat İbrahim Paşaya başvurarak isteklerini söylediler. İbrahim Müteferrikanın kaleme aldığı Vesiletüt-Tıbaa isimli eseri ekleyerek sundukları dilekçe sadrazamın hoşuna gitti. Dilekçede matbaanın faydaları şöyle sıralanıyordu: Birçok kitabın basılması halk ve aydınlar için faydalıdır, bu kitapların okunaklı olması öğretmen ve öğrencilerin işlerini kolaylaştırır. Elyazmaları gibi sudan etkilenmez, daha karlı bir sanattır ve kitabın da ucuzlamasını sağlar.Sadrazam kendisine sunulan birçok gerekçe üzerine: Matbaayı ne kadar çabuk kurarsanız o kadar memnun olurum. yanıtını verdi. Bu karara iki arkadaşın ne kadar çok sevindiklerini tahmin edebilirsiniz değil mi? Sadrazamın izni ve Şeyhülislamın fetvası ile Viyanadan matbaa makineleri, araçlar ve harfler getirildi. Matbaa Damat İbrahim Paşanın Sultanahmetteki evinin alt katında 1727 yılında kuruldu. Ve ilk kitap olarak Vankulu Mehmet Efendinin Sıhah Tercemesi adını taşıyan sözlüğü bin adet basıldı. Bu eseri kısa süre sonra Katip Çelebinin Tuhfetül-Kibar adını taşıyan denizcilikle ilgili bir eseri izledi. Dil, tarih, coğrafya, astronomi, mantık ve edebiyat alanlarında 17 kitap basan İbrahim Müteferrika, bazı kitapları da kendisi kaleme almıştır. Kağıt sıkıntısı çektiği için Yalovada bir de kağıt fabrikası açan İbrahim Müteferrika, burada yapılan kağıdı görmeden vefat etti. Mezarı Okmeydanında olan İbrahim Müteferrikanın vefatından sonra Türk basım sanatı 50 yıl süren bir durgunluğa girmiştir.
Bugün ülkemizde ne kadar çok matbaa varsa bunu İbrahim Mütererffikaya borçluyuz. Neden mi? Çünkü o ülkemize ilk matbaayı getirip kuran ve kitap yayınlayan kişidir. Bugün okuyup durduğumuz rengârenk kitaplarda onun çabasının ve ileri görüşlülüğünün izlerini görmemiz gerekir.
İstanbulda ilk Türk matbaasını kuran İbrahim Müteferrika, aslında Macardır. Bugün Romanya sınırlarında yer alan ve Cluj diye bilinen Kolojvar kasabasında doğan İbrahim Müteferrikanın hayat hikayesi, 1692 yılında yani 18 yaşında iken Türk akıncılarına esir düşmesiyle bambaşka bir mecrada devam eder. Esir pazarında satılan ancak İslam dinini kabul etmesiyle birlikte özgürlüğüne kavuşan bu genç adam, İbrahim ismini almış; zekası ve bilgi aşkıyla kısa zamanda Türkçeyi öğrenmiştir. Türklüğü ve Müslümanlığı büyün kalbiyle benimseyen ve 1711 yılında Risale-i İslamiye eserini yazan İbrahim Müteferrika, o dönemde sadaret kaymakamı olan Damat İbrahim Paşadan koruma görmüştür. 1715 yılında Viyanaya elçi olarak gönderilen İbrahim Müteferrika, Osmanlı İmparatorluğunun Macaristan, Lehistan ve Rusya ile ilişkilerini düzenleyen görüşmelere katıldı, tercümanlık yaptı. Bütün bu işleri yaparken kafasında tek bir düşünce vardı aslında: İstanbulda bir matbaa kurmak ve kitap basmak. 1440-1450 yıllarında Gutenbergin kurduğu ilk matbaayla hayli yol alan Avrupada fikirler çabucak yayılıyor ve bilgilenme hızı artıyordu. O dönemde İstanbulda Rumca, Ermenice ve Arapça kitaplar basan bazı matbaalar vardı ama Türkçe kitap basmak için bir matbaa kurulmamıştı. O dönemde kitaplar daha çok el ile yazılıp çoğaltılıyordu. İbrahim Müteferrikanın matbaa kurma hayali Sait Mehmet Efendi ile tanışmasının ardından gerçekleşti. Paris elçiliğine atanan Yirmisekiz Çelebi Mehmetin oğlu olan Sit Mehmet Çelebi, Pariste basımevlerini gezmiş ve kısa zamanda binlerce kitabın basıldığını görmüştü. İstanbula dönerken, ilmin hızla yayılması için böyle bir matbaanın gerekliliği üzerine o da kafa yoruyordu.
İki arkadaşının yolu böylece kesişti. O sırada sadrazamlık koltuğunda oturan Damat İbrahim Paşaya başvurarak isteklerini söylediler. İbrahim Müteferrikanın kaleme aldığı Vesiletüt-Tıbaa isimli eseri ekleyerek sundukları dilekçe sadrazamın hoşuna gitti. Dilekçede matbaanın faydaları şöyle sıralanıyordu: Birçok kitabın basılması halk ve aydınlar için faydalıdır, bu kitapların okunaklı olması öğretmen ve öğrencilerin işlerini kolaylaştırır. Elyazmaları gibi sudan etkilenmez, daha karlı bir sanattır ve kitabın da ucuzlamasını sağlar.Sadrazam kendisine sunulan birçok gerekçe üzerine: Matbaayı ne kadar çabuk kurarsanız o kadar memnun olurum. yanıtını verdi. Bu karara iki arkadaşın ne kadar çok sevindiklerini tahmin edebilirsiniz değil mi? Sadrazamın izni ve Şeyhülislamın fetvası ile Viyanadan matbaa makineleri, araçlar ve harfler getirildi. Matbaa Damat İbrahim Paşanın Sultanahmetteki evinin alt katında 1727 yılında kuruldu. Ve ilk kitap olarak Vankulu Mehmet Efendinin Sıhah Tercemesi adını taşıyan sözlüğü bin adet basıldı. Bu eseri kısa süre sonra Katip Çelebinin Tuhfetül-Kibar adını taşıyan denizcilikle ilgili bir eseri izledi. Dil, tarih, coğrafya, astronomi, mantık ve edebiyat alanlarında 17 kitap basan İbrahim Müteferrika, bazı kitapları da kendisi kaleme almıştır. Kağıt sıkıntısı çektiği için Yalovada bir de kağıt fabrikası açan İbrahim Müteferrika, burada yapılan kağıdı görmeden vefat etti. Mezarı Okmeydanında olan İbrahim Müteferrikanın vefatından sonra Türk basım sanatı 50 yıl süren bir durgunluğa girmiştir.