İbn-i Sina (tam adı Ebu Ali el-Hüseyin ibni Abdullah ibn-i Sina el-Belhi)
(d. 980, Buhara yakınları - ö. 1037, Hemedan)
Filozof, hekim ve çok yönlü Fars bilim adamıdır.
Samanoğulları sarayı kâtiplerinden Abdullah Bin Sina'nın oğlu olan İbn-i Sina (Batı'da Avicenna adıyla tanınır), babasından, ünlü bilgin Natili'den ve İsmail Zahit'ten ders aldı. Geometri (özellikle Eukleides geometrisi), mantık, fıkıh, sarf, nahif, tıp, doğabilim üstüne çalışmalar yaptı. Farabi'nin el-İbane's aracılığıyla Aristoteles felsefesini ve metafiziğini öğrenip, hastalanan Buhara prensini iyileştirince (997) saray kütüphanesinden yararlanma olanağına kavuştu. Babası ölünce, Cür-can'da Şiraz'lı Ebu Muhammed'ten destek gördü, (Tıp Kanunu'nu Cürcan'da yazdı). Çağında tanınan bütün Yunan filozoflarının Anadolu doğacılarının yapıtlarını incelemiştir.
İbn-i Sina Buhara yakınlarındaki Afşana köyünde(şu anda Özbekistan'da bulunmaktadır) 340 Hicri (Miladi 980) yılında dünyaya gelmiş ve Hamedan şehrinde (İran) 427 Hicri (Miladi 1037) tarihinde vefat etmiştir. Tıp ve Felsefe alanına ağırlık verdiği değişik alanlarda 200 kitap yazmıştır. Batılılarca, Orta Çağ Modern Biliminin kurucusu ve hekimlerin önderi olarak bilinir ve "Büyük Üstad" ismi ile tanınır. Tıp alanında 7 Asır boyunca temel kaynak eser olarak süre gelen El-Kanun fi't-Tıb (Tıbbın Kanunu) adlı kitabı ile ünlenmiş ve bu kitap Avrupa üniversitelerinde 17. asrın ortalarına kadar tıp biliminde temel eser olarak okutulmuştur. Fars ve Türk bilim adamıdır.
İbn-i Sina, Kuşyar isimli bir hekimin yanında tıp eğitimi aldı. Değişik konular üzerine 240'ı günümüze gelen 450 kadar makale yazdı. Elimizdeki yazıların 150 tanesi felsefe 40 tanesi de tıp üzerinedir. Eserlerinin en ünlüleri felsefe ve fen konularını içeren çok geniş bir çalışma olan Kitabü'ş-Şifa (İyileşme Kitabı) ile El-Kanun fi't-Tıb'dır (Tıbbın Kanunu). Bu ikincisi ortaçağ üniversitelerinde okutulmuştur. Hatta bu eser Montpellier ve Louvain'de 1650 yılına kadar ders kitabı olmuştur.
Ayrıca Lütfen Bakınız:
- İbn-i Sina hakkında genel bilgiler - İbn-i Sina'nın psikoloji anlayışı ve çalışmaları - İbn-i Sina'nın hayatı ve eserleri - İbn-i Sina'nın çalışma yaptığı alanlar - İbn-i Sina'nın varlık felsefesi
Özetle;İbn Sînânın yaşamı ve yapıtları
Asıl adı Hüseyin olan, İslam dünyasında baş üstad anlamında eş-şeyhür-reîs unvanı ile de anılan İbn Sînâ, Batıda ise Avicenna olarak bilinir. Babası Abdullahın Buharadaki yakın çevresi dolayısıyla İbn Sînâ erken yaşlarından felsefeyle tanışmış ve Kurânı ezberlemiş; daha sonra dil, edebiyat ve dini ilimlerin yanı sıra geometri, aritmetik, astronomi, mantık ve felsefe dersleri almıştır. On sekiz yaşında iken saray hekimliğine getirilmesi, zengin bir tıp ve felsefe literatürünün de bulunduğu saray kütüphanesinden yararlanması için önemli bir imkân sağlamıştır. Bir ara vezir olarak devlet görevinde de bulunan filozof, 1005 yılında gittiği Gürgençten ayrıldıktan sonra yedi yıl kadar süren seyahatin ardından geldiği Cürcanda kendisine büyük destek olan öğrencisi Cüzcânî ile tanıştı ve eserlerinin büyük bir kısmı nı burada kaleme aldı, ayrıca dersler verdi. Yakalandığı kulunç hastalığını tedavide başarılı olamayan İbn Sînâ, 1037 yılında elli yedi yaşında iken çıktığı Hemedan seferi sırasında vefat etti. Kindînin çalışmalarıyla başlayıp Fârâbînin terminoloji, yöntem ve problemleri açısından sistemleştirdiği İslam felsefesi, İbn Sînâ ile altın çağını yaşamıştır. Sistem sahibi bir filozof olarak İslam filozofları arasında ontoloji ve psikolojinin yanı sıra bilgi problemi üzerinde en fazla duran düşünür olmuştur. Eserlerinin çoğu ortaçağda Latince ve İbraniceye çevrilmiş olan filozofun Batı üzerindeki etkisi Latin İbn Sînâcılığı vasıtasıyla yüzyıllarca sürmüştür. Eserlerinden bazıları şunlardı r: Mantığa Giriş, Yorum Üzerine, II. Analitikler, Metafizik I-II, Fizik, I-II, Kitâbul-Hidâye, en-Necât, Tevhîdin Hakikati ve Nübüvvetin İspatı Üzerine, İşaretler ve Tembihler.
İbn Sînânın varlık anlayışı
Felsefe ve hikmeti eş anlamlı terimler olarak kullanan İbn Sînâya göre en genel anlamıyla felsefe insanın, eşyanın yahut bütün var olanların hakikatine vâkıf olmak suretiyle yetkinleşmesidir. Var olanlar iki kısma ayrılır: (1) Tanrı, akıl/melek ve doğal nesneler gibi varlığı insanın irade ve fiiline bağlı olmayan varlıklar. (2) Varlığı insan irade ve fiili ile meydana gelen şeylerdir. İlk kısımdaki varlıklara ilişkin bilgiye teorik (nazari) felsefe, ikinci grupta yer alan şeylerin ilişkin bilgiye ise pratik (amelî) felsefe denilir. Teorik felsefenin amacı insanın bilmek suretiyle yetkinleştirmesini sağlamak iken pratik felsefe insanın bilinenleri yapıp uygulayarak ahlaki yetkinliğe ulaşmasını amaçlar. İbn Sînâ varlık kavramının insan aklının ulaşabileceği en genel ve açık seçik kavram olduğunu, dolayısıyla tanımlanamayacağını söyler. Ona göre varlık ve genel olarak metafizik alana ilişkin bilgi, mantıki kanıtlara dayalı ve dolaylı bir bilgi olmayıp doğrudan doğruya akıl yoluyla kavranan bilgidir. İbn Sînâ, zorunlu varlık olan Tanrı dışındaki bütün varlıkların dış dünyadaki mevcudiyetlerini ifade eden varlıklarının yanı sıra bir de mahiyet adı verilen bir kavramsal gerçekliklerinin bulunduğunu ileri sürer. İbn Sînâya göre bir şeyin yakın cinsi ile yakın faslından elde edilen gerçek tanım (el-haddül- hakîkî), o şeyin özsel (zâtî) varlığının yetkinliğ i (kemâl) demek olan mahiyetini gösterir ve onun kuvve halindeki ve fiil halindeki bütün özsel niteliklerini içerir. Tikel (cüzî, ferdî) varlıkların bu anlamda bir tanımının bulunmadığını ileri süren İbn Sînâ, onlar hakkında tanıma benzer şekilde dile getirilen ifadelerin sadece bir isimlendirmeden ibaret kalacağı görüşündedir. Ona göre tikel varlıklar tanımlanamaz, yalnızca işaretle gösterilebilir; yani gerçek anlamda mahiyet dış dünyadaki tikel varlıklarda değil, cins ve tür gibi tümellerde bulunmaktadır. İbn Sînâ, varlık-nelik ayırımının hem epistemolojik ve mantı- ki hem de ontolojik değeri ve geçerliliği olduğu görüşündedir.
İbn Sînânın psikoloji anlayışı
İbn Sînâ, düşünce sisteminde merkezi bir konum verdiği psikolojiyi (ilmün-nefs) bilgi teorisi, mantık, metafizik, ahlâk ve din felsefesiyle ilişkilendirmiştir. Filozofa göre bu disiplinin konusu nefsin varlığını ortaya koyup onun yapısı, güçleri ve niteliklerini incelemektir. İbn Sînâ nefsin bağımsız varlığı bulunan, cisimsiz ve yalın (basit) bir cevher olduğu görüşündedir. Bu yaklaşımıyla o, nefsi adeta bedenin kendisinde içkin olarak bulunan bir yetkinliği ve fonksiyonu gibi gören Aristotelesten farklı düşündüğünü ortaya koyarsa da Aristoteles ve Fârâbî ile birlikte Platondan farklı olarak her bir bedenin bir tek nefsi bulunduğunu savunur. İnsanın teorik ve pratik yönden yetkinleşmesi, insan nefsinin güçlerinin bir bütünün unsurları olarak kendi işlevlerini bir uyum ve ahenk içinde yerine getirmelerine bağlıdır. Bu anlayıştan hareketle İbn Sînâ, nefsin güçlerini işlevleri bağlamında alt-birlikler oluşturacak şekilde sınıflandırma yoluna gitmiştir. Buna göre canlılığın asgari şartları olan beslenme, büyüme ve üreme ile birlikte insan nefsini oluşturan güçler, önce (a) idrak gücü, (b) hareket gücü ve (c) düşünme gücü olmak üzere üç grupta toplanır. İbn Sînâya göre gerçek bilginin oluşumu sadece idrak süreçleriyle açıklanamaz; çünkü bilginin kaynağında fizik dünyayı aşan bir metafizik boyut da söz konusudur. Bu boyutun açıklanması bağlamında gündeme getirilen psikolojik akıllar teorisinde Meşşâî geleneği izleyen İbn Sînâya göre insanın sahip olduğu bilme yeteneği güç/kuvvet halinde akıl, bu yetenekle düşüncenin ilkelerinin kazanılması meleke halinde akıl, bu ilkelere dayanarak gözlem ve deneyle nesnel dünyanın bilgilerinin kazanılması fiil halinde akıl, faal aklın etkisiyle zihnin bu aşamalardan geçerek mükemmellik düzeyine ulaşmış hali kazanılmış/müstefâd akıl adını alır. Bu süreçte insanın teorik/nazari aklının güç halindeki akıl aşamasından tam yetkinlik aşaması olan kazanılmış akıl düzeyine çıkmasını sağlayan faal akıl olmaktadır. İbn Sînâ, Aristotelesten farklı olarak bedenden ayrıldıktan sonra varlığı- nı sürdüreceğini söylediği nefsin, önceden değil de bedenle birlikte var olduğunu savunarak da Platondan farklı düşündüğünü ortaya koyar. Aklı n kendini bilmesi yahut varlığının bilincinde olduğu gerçeğini düşünce tarihinde ilk defa ispatlamaya çalışan filozof İbn Sînâdır. O bunu boşlukta uçan adam benzetmesinden hareketle yapar.
Kaynak: Ömer YILDIRIM'ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" ve 2., 3., 4. Sınıf "Felsefe Tarihi" Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı