Bismillahirrahmanirrahim
Soru: Fatımanın (Selamullahi Aleyha) kitabının mushaf olduğu ve şuan alemin kurtarıcısının elinde olduğu doğru mudur?
Cevap: Bu soru, geçmişten günümüze kadar âlimler ve araştırmacılar arasında merak konusu olmuş ve hakkında genişçe bahisler olmuştur. Burada Mushafın ne demek olduğuna dikkat etmek gerekir. Mushaf günümüzde yaygın manada Kuranı Kerim hakkında kullanılmaktadır. Ancak lügate müracaat ettiğimizde durumun farklı olduğunu göreceğiz. Mushaf, sözlükte iki cilt arasına toplanmış sayfalar mecmuası demektir. Günümüzde ise kitap[1] diye tabir edilmektedir. Dolayısıyla Fatımanın (s.a) Mushafı denildiğinde maksat Fatımanın (s.a) kitabıdır ki bazı Ehlisünnet kaynaklarında da işaret edilmiştir. Ubey b. Kab gibi raviler Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) yanında mevcut olan bu kitabın varlığını teyit etmişlerdir.[2] Böylece İcinin Mevakif, Curcaninin Şerhu Mevakif ve Ebu Zührenin İmam Sadık Aleyhisselam adlı eserlerinde Şia, Müslümanların arasında rayiç olan Kuranın dışında Fatımaya (Selamullahi Aleyha) isnat edilen bir Kurana inanmaktadır sözü geçersiz ve tutarsız bir beyandır.[3]
Mezkûr raviler, Şia kaynaklı rivayetlere müracaat etmediklerinden ve Mushafın manasına dikkat etmediklerinden dolayı böyle bir hataya ve gaflete düşmüşlerdir.
Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) Mushafı, muhtevası ve niteliği hakkında Şia kaynaklarında çok sayıda rivayetler nakledilmiştir. Bu hadislerde Mushafın içeriğinin hacmi, ne zaman ve nasıl yazıldığı hakkında bilgiler verilmiştir. İlk bakışta bu rivayetler arasında birtakım ihtilaflar göze çarpsa da hadislere iyice dikkat edildiğinde mana ve yorumları herhangi bir iphama yer bırakmamaktadır.[4]
-Bazı rivayetler, bu Mushafın konularının Kuranı Kerimin konularından farklı olduğunu beyan etmişlerdir.[5]
- Birtakım hadislere göre bu Mushafta Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) vasiyetnamesi[6], evlatlarının tarih boyunca görecekleri musibetler[7], hazretin gelecekte vuku bulacak birtakım olaylardan haber vermesi[8] ve yeryüzünde hükmedecek bütün padişahların isimleri[9] vb. konular kayıtlıdır.
- Bazı rivayetlere göre ise bu Mushafta bütün helal ve haram hükümler hatta yarım kırbaca neden olacak amelin hükmü[10] bile açıklanmıştır.[11]
-Bazı rivayetlerde İmam Cafer Sadık (Selamullahi Aleyh) birtakım konuları ezcümle zındıkların belirecekleri zamanı önceden bildirmiştir ve bunları Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) Mushafına dayandırmıştır.[12] Bu rivayetler arasında da herhangi bir uyumsuzluk ve çelişki söz konusu değildir. Çünkü belirtilen bütün konuların o Mushafta yer aldığı muhtemeldir ve her rivayet aslında Mushafın ayrı bir bölüm ve içeriğini beyan etmektedir.
Mushafın Yazılış Zamanı ve Niteliği
Mushafın ne zaman ve nasıl yazıldığı en önemli konulardan biridir. Çünkü burada Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) Cebrail ve diğer meleklerle (Selamullahi Aleyhim) manevi bir bağ içinde olduğu meselesi anlaşılacaktır. Birtakım rivayetlerde Mushafın yazılışı hakkında şöyle ifadeler gelmiştir: Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) konuları beyan ediyor, Hz. Alide (Selamullahi Aleyh) yazıyordu.[13] Mushafın Hz. Fatımaya atfedilmesi ve nispet verilmesi hakkında şunu diyebiliriz: Mushaf, Hz. Fatıma (Selamullahi Aleyha) yanında bulunuyor ve hazret tarafından da muhafaza ediliyordu veya Mushafın bazı konuları Hz. Fatıma (Selamullahi Aleyha) vasıtasıyla Hz. Aliye (Selamullahi Aleyh) ulaşmaktaydı.
Bazı rivayetlerde ise Mushafın direk Allah-u Teâlâ tarafından Hz. Fatımaya (Selamullahi Aleyha) vahiy şeklinde imla edildiği gelmiştir.[14] Bazı rivayetlerde şöyle gelmiştir: Resulullahın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) vefatından sonra Allah-u Teâlâ Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) yanına bir melek gönderdi. Melek, Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) musibet acısını teselli edip, dindirmek, babasının cennetteki makamını göstermek ve muhtelif konular hakkında Fatıma ile (Selamullahi Aleyha) sohbet etmekle görevlendirilmişti. Hz. Fatıma (Selamullahi Aleyha) melekle aralarında geçen konuşmaları Hz. Aliye (Selamullahi Aleyh) aktardı ve Hz. Ali (Selamullahi Aleyh) o konuşmaları imla etti.[15] Bir rivayet, bu meleğin Cebrail (Selamullahi Aleyh) olduğunu bildirmiştir.[16] İyice dikkat edildiğinde bu rivayetler arasında herhangi bir çelişki ve uyumsuzluğun olmadığı anlaşılacaktır. Çünkü Allah-u Teâlâ, meleklerinden biri olan Cebrailin (Selamullahi Aleyh) vasıtası ve diliyle Hz. Fatıma ile (Selamullahi Aleyha) konuşmuştur. [17]-[18]Uyumsuzluklar şöyle yorumlanabilir: Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) bir Mushafı vardı. Bu kitabın bir bölümünü babası Allah Resulünden (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) aldığı konular, diğer bir bölümünü de Cebrail ile (Selamullahi Aleyh) yaptığı konuşmalar oluşturmaktaydı.
Burada akıllara doğal olarak şöyle bir soru takılabilir; Bütün Müslümanların inancına göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) Hatemul Enbiyadır ve vefatından sonra yer ve gök arasındaki irtibat diğer bir tabirle vahiy kesilmiştir. Bunu hem Şiiler hem de Sünniler kabul etmektedirler. O halde Peygamberin (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) vefatından sonra Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) Cebrail (Selamullahi Aleyh) ile konuşması ve kendisine vahiy gelmesi nasıl düşünülebilir?
Bu itiraza şöyle cevap verilmektedir: Kuranı Kerime göre meleğin inmesi ve Allah-u Teâlânın melekleri aracılığıyla peygamber olmayan kimselerle olan irtibatı mümkündür. Nitekim Kuranı Kerimdeki birçok ayet, meleğin Hz. Meryem (Selamullahi Aleyha) ile irtibat ve sohbetinden söz etmektedir.[19] Allah-u Teâlâ, Hz. Musanın (Selamullahi Aleyh) annesiyle olan irtibatı vahiy olarak nitelemiştir. Hz. Meryem (Selamullahi Aleyha) ve Hz. Musanın (Selamullahi Aleyh) annesi gibi yüce kadınlar ile bu irtibat mümkün olduğuna[20] göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) tarafından Bütün zamanlardaki âlem kadınlarının hanımefendisi olarak vasfedilen Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) hakkında da bu irtibatın gerçekleştiği pekâlâ makul ve doğaldır. Vahyin kesilmesi, gökyüzü ve yeryüzü arasındaki bağın kopmasından maksat Allah-u Teâlânın peygamber vasfındaki bir şahısla olan irtibatının kesilmesi ve artık herhangi bir nübüvvet risaletinin olmayacağı şeklinde değerlendirilmelidir ve hakikatte budur zaten. Yoksa Hz. Meryem (Selamlullahi Aleyha) ve Hz. Musanın (Selamullahi Aleyh) annesinin Allah-u Teâlâ ile olan irtibatlarını kim inkâr edebilir? Şia inancına ve hadislerine göre masum Ehlibeyt İmamları (Selamullahi Aleyhim) ile Allah-u Teâlâ arasında bir bağ ve irtibat vardır.[21] Ehlisünnet kaynaklarında da bazı şahıslar Muhaddes olarak tanıtılmışlardır. Muhaddes yani ilahi meleklerle bir çeşit irtibatı olup, meleklerden hadis alan kimsedir.[22]
Mushaf Kimin Yanındadır?
Şia rivayetleri göstermektedir ki bu Mushaf muhtelif zamanlarda masum imamların (Selamullahi Aleyhim) yanında muhafaza edilmekte, bir imamdan (Selamullahi Aleyh) bir başka imama (Selamullahi Aleyh) intikal etmekteydi ve yüce şahsiyetlerden (Selamullahi Aleyhim) başka kimse o Mushafa ulaşamamıştır. Bu rivayetlere göre Ehlibeyt İmamları (Selamullahi Aleyhim) ondan istifadeyle gelecekte vuku bulacak birtakım hadiseleri önceden bildirmiş ve hükümlerini de beyan etmişlerdir.[23] Son zamanlarda bazı yayıncılar tarafından Sahifetuz Zehra Selamullahi Aleyha[24] adıyla yayımlanan kitap hazretin Mushafıyla farklıdır. Çünkü bu kitapta genel olarak Hz. Fatımaya (Selamullahi Aleyha) isnat edilen dualara yer verilmiştir.
Kaynaklar:
[1]-Seyyid Rıza Celal Hüseyni, Tedvinus Sunneti veş Şeria, s.67
[2]-Esad Abud, Sahifetuz Zehra (Selamullahi Aleyha) s.65-85
[3]-Maruful Haseni; Seyyid Haşim, Siyretul Eimmetil İsna Aşer c.1, s.98-99
[4]-Muhammed Bakır Meclisi, Biharul Envar c.26, s.83-84
[5]-Aynı Kaynak s.38-93
[6]-Aynı Kaynak, s.34
[7]-Aynı Kaynak, s.14
[8]-Aynı Kaynak, s.44
[9]-Seyyid Muhammed Rıza Hüseyni Celali; Tedvinus Sunneti veş Şeria, s.77
[10]-Biharul Envar, c.26, s.73
[11]-Aynı Kaynak
[12]-Biharul Envar, c.26, s.44
[13]-Aynı Kaynak, c.26, s.41-42-94
[14]-Aynı Kaynak, c.26, s.93
[15]- Aynı Kaynak, s.44-84
[16]- Aynı Kaynak, s.24
[17]-Elbette bu rivayetler ile Mushafın Resulullahın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) imlası olduğunu bildiren rivayetler arasında bir nevi uyumsuzluk göze çarpmaktadır. O rivayetler Mushafın yazılış zamanını Resulullahın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) hayatı dönemi olarak beyan etmiştir, bu rivayetler ise Resulullahın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) vefatından sonrası olarak beyan etmektedir. Bu uyumsuzluğun giderilmesi için birçok yollar sunulmuştur:
[18]- Birinci kısımdaki rivayetlerde geçen Allah Resulü ibaresinden maksat Allahın elçisidir, peygamberi değil. Dolayısıyla bunu Allahın herhangi bir meleğine de tatbik etmek mümkündür. (Seyyid Muhsin Emin; Ayanuş Şia, c.1, s.311) bazı âlimler bu cevabı eleştirerek şöyle demişlerdir: Bu yorum güzel görünse de ancak Resulullah kelimesinin kullanıldığı yerlerle uyumlu değildir. Çünkü Resulullah kavramı İslami metinlerde genel olarak Allahın peygamberi anlamında kullanılmıştır, mutlak olarak her elçi anlamında değil.
İkinci olarak, Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) iki Mushafı vardı denilebilir. O Mushaftan biri Resul-i Ekremin (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Alihi ve Sellem) beyanlarını içermekteydi, diğeri ise Cebrailin (Selamullahi Aleyh) (Hz. Fatıma Selamullahi Aleyha ile) sözlerinin neticesidir. Aynı kaynak, s.314, bu yorumun cevabı ise şudur; rivayetler bir Mushaftan söz etmişlerdir iki Mushaftan değil.
[19]-Al-i İmran, 42,43,54
[20]-Kasas, 7
[21]-Biharul Envar, c.26, s.66-79
[22]-Ayanuş Şia, c.1, s.314-513
[23]-Biharul Envar, c.26, s.83-84
[24]-Esad Abud ve Cevad İsfehani Kayyumi Sahifetuz Zehra Selamullahi Aleyha
Soru: Fatımanın (Selamullahi Aleyha) kitabının mushaf olduğu ve şuan alemin kurtarıcısının elinde olduğu doğru mudur?
Cevap: Bu soru, geçmişten günümüze kadar âlimler ve araştırmacılar arasında merak konusu olmuş ve hakkında genişçe bahisler olmuştur. Burada Mushafın ne demek olduğuna dikkat etmek gerekir. Mushaf günümüzde yaygın manada Kuranı Kerim hakkında kullanılmaktadır. Ancak lügate müracaat ettiğimizde durumun farklı olduğunu göreceğiz. Mushaf, sözlükte iki cilt arasına toplanmış sayfalar mecmuası demektir. Günümüzde ise kitap[1] diye tabir edilmektedir. Dolayısıyla Fatımanın (s.a) Mushafı denildiğinde maksat Fatımanın (s.a) kitabıdır ki bazı Ehlisünnet kaynaklarında da işaret edilmiştir. Ubey b. Kab gibi raviler Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) yanında mevcut olan bu kitabın varlığını teyit etmişlerdir.[2] Böylece İcinin Mevakif, Curcaninin Şerhu Mevakif ve Ebu Zührenin İmam Sadık Aleyhisselam adlı eserlerinde Şia, Müslümanların arasında rayiç olan Kuranın dışında Fatımaya (Selamullahi Aleyha) isnat edilen bir Kurana inanmaktadır sözü geçersiz ve tutarsız bir beyandır.[3]
Mezkûr raviler, Şia kaynaklı rivayetlere müracaat etmediklerinden ve Mushafın manasına dikkat etmediklerinden dolayı böyle bir hataya ve gaflete düşmüşlerdir.
Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) Mushafı, muhtevası ve niteliği hakkında Şia kaynaklarında çok sayıda rivayetler nakledilmiştir. Bu hadislerde Mushafın içeriğinin hacmi, ne zaman ve nasıl yazıldığı hakkında bilgiler verilmiştir. İlk bakışta bu rivayetler arasında birtakım ihtilaflar göze çarpsa da hadislere iyice dikkat edildiğinde mana ve yorumları herhangi bir iphama yer bırakmamaktadır.[4]
-Bazı rivayetler, bu Mushafın konularının Kuranı Kerimin konularından farklı olduğunu beyan etmişlerdir.[5]
- Birtakım hadislere göre bu Mushafta Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) vasiyetnamesi[6], evlatlarının tarih boyunca görecekleri musibetler[7], hazretin gelecekte vuku bulacak birtakım olaylardan haber vermesi[8] ve yeryüzünde hükmedecek bütün padişahların isimleri[9] vb. konular kayıtlıdır.
- Bazı rivayetlere göre ise bu Mushafta bütün helal ve haram hükümler hatta yarım kırbaca neden olacak amelin hükmü[10] bile açıklanmıştır.[11]
-Bazı rivayetlerde İmam Cafer Sadık (Selamullahi Aleyh) birtakım konuları ezcümle zındıkların belirecekleri zamanı önceden bildirmiştir ve bunları Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) Mushafına dayandırmıştır.[12] Bu rivayetler arasında da herhangi bir uyumsuzluk ve çelişki söz konusu değildir. Çünkü belirtilen bütün konuların o Mushafta yer aldığı muhtemeldir ve her rivayet aslında Mushafın ayrı bir bölüm ve içeriğini beyan etmektedir.
Mushafın Yazılış Zamanı ve Niteliği
Mushafın ne zaman ve nasıl yazıldığı en önemli konulardan biridir. Çünkü burada Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) Cebrail ve diğer meleklerle (Selamullahi Aleyhim) manevi bir bağ içinde olduğu meselesi anlaşılacaktır. Birtakım rivayetlerde Mushafın yazılışı hakkında şöyle ifadeler gelmiştir: Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) konuları beyan ediyor, Hz. Alide (Selamullahi Aleyh) yazıyordu.[13] Mushafın Hz. Fatımaya atfedilmesi ve nispet verilmesi hakkında şunu diyebiliriz: Mushaf, Hz. Fatıma (Selamullahi Aleyha) yanında bulunuyor ve hazret tarafından da muhafaza ediliyordu veya Mushafın bazı konuları Hz. Fatıma (Selamullahi Aleyha) vasıtasıyla Hz. Aliye (Selamullahi Aleyh) ulaşmaktaydı.
Bazı rivayetlerde ise Mushafın direk Allah-u Teâlâ tarafından Hz. Fatımaya (Selamullahi Aleyha) vahiy şeklinde imla edildiği gelmiştir.[14] Bazı rivayetlerde şöyle gelmiştir: Resulullahın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) vefatından sonra Allah-u Teâlâ Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) yanına bir melek gönderdi. Melek, Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) musibet acısını teselli edip, dindirmek, babasının cennetteki makamını göstermek ve muhtelif konular hakkında Fatıma ile (Selamullahi Aleyha) sohbet etmekle görevlendirilmişti. Hz. Fatıma (Selamullahi Aleyha) melekle aralarında geçen konuşmaları Hz. Aliye (Selamullahi Aleyh) aktardı ve Hz. Ali (Selamullahi Aleyh) o konuşmaları imla etti.[15] Bir rivayet, bu meleğin Cebrail (Selamullahi Aleyh) olduğunu bildirmiştir.[16] İyice dikkat edildiğinde bu rivayetler arasında herhangi bir çelişki ve uyumsuzluğun olmadığı anlaşılacaktır. Çünkü Allah-u Teâlâ, meleklerinden biri olan Cebrailin (Selamullahi Aleyh) vasıtası ve diliyle Hz. Fatıma ile (Selamullahi Aleyha) konuşmuştur. [17]-[18]Uyumsuzluklar şöyle yorumlanabilir: Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) bir Mushafı vardı. Bu kitabın bir bölümünü babası Allah Resulünden (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) aldığı konular, diğer bir bölümünü de Cebrail ile (Selamullahi Aleyh) yaptığı konuşmalar oluşturmaktaydı.
Burada akıllara doğal olarak şöyle bir soru takılabilir; Bütün Müslümanların inancına göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) Hatemul Enbiyadır ve vefatından sonra yer ve gök arasındaki irtibat diğer bir tabirle vahiy kesilmiştir. Bunu hem Şiiler hem de Sünniler kabul etmektedirler. O halde Peygamberin (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) vefatından sonra Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) Cebrail (Selamullahi Aleyh) ile konuşması ve kendisine vahiy gelmesi nasıl düşünülebilir?
Bu itiraza şöyle cevap verilmektedir: Kuranı Kerime göre meleğin inmesi ve Allah-u Teâlânın melekleri aracılığıyla peygamber olmayan kimselerle olan irtibatı mümkündür. Nitekim Kuranı Kerimdeki birçok ayet, meleğin Hz. Meryem (Selamullahi Aleyha) ile irtibat ve sohbetinden söz etmektedir.[19] Allah-u Teâlâ, Hz. Musanın (Selamullahi Aleyh) annesiyle olan irtibatı vahiy olarak nitelemiştir. Hz. Meryem (Selamullahi Aleyha) ve Hz. Musanın (Selamullahi Aleyh) annesi gibi yüce kadınlar ile bu irtibat mümkün olduğuna[20] göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) tarafından Bütün zamanlardaki âlem kadınlarının hanımefendisi olarak vasfedilen Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) hakkında da bu irtibatın gerçekleştiği pekâlâ makul ve doğaldır. Vahyin kesilmesi, gökyüzü ve yeryüzü arasındaki bağın kopmasından maksat Allah-u Teâlânın peygamber vasfındaki bir şahısla olan irtibatının kesilmesi ve artık herhangi bir nübüvvet risaletinin olmayacağı şeklinde değerlendirilmelidir ve hakikatte budur zaten. Yoksa Hz. Meryem (Selamlullahi Aleyha) ve Hz. Musanın (Selamullahi Aleyh) annesinin Allah-u Teâlâ ile olan irtibatlarını kim inkâr edebilir? Şia inancına ve hadislerine göre masum Ehlibeyt İmamları (Selamullahi Aleyhim) ile Allah-u Teâlâ arasında bir bağ ve irtibat vardır.[21] Ehlisünnet kaynaklarında da bazı şahıslar Muhaddes olarak tanıtılmışlardır. Muhaddes yani ilahi meleklerle bir çeşit irtibatı olup, meleklerden hadis alan kimsedir.[22]
Mushaf Kimin Yanındadır?
Şia rivayetleri göstermektedir ki bu Mushaf muhtelif zamanlarda masum imamların (Selamullahi Aleyhim) yanında muhafaza edilmekte, bir imamdan (Selamullahi Aleyh) bir başka imama (Selamullahi Aleyh) intikal etmekteydi ve yüce şahsiyetlerden (Selamullahi Aleyhim) başka kimse o Mushafa ulaşamamıştır. Bu rivayetlere göre Ehlibeyt İmamları (Selamullahi Aleyhim) ondan istifadeyle gelecekte vuku bulacak birtakım hadiseleri önceden bildirmiş ve hükümlerini de beyan etmişlerdir.[23] Son zamanlarda bazı yayıncılar tarafından Sahifetuz Zehra Selamullahi Aleyha[24] adıyla yayımlanan kitap hazretin Mushafıyla farklıdır. Çünkü bu kitapta genel olarak Hz. Fatımaya (Selamullahi Aleyha) isnat edilen dualara yer verilmiştir.
Kaynaklar:
[1]-Seyyid Rıza Celal Hüseyni, Tedvinus Sunneti veş Şeria, s.67
[2]-Esad Abud, Sahifetuz Zehra (Selamullahi Aleyha) s.65-85
[3]-Maruful Haseni; Seyyid Haşim, Siyretul Eimmetil İsna Aşer c.1, s.98-99
[4]-Muhammed Bakır Meclisi, Biharul Envar c.26, s.83-84
[5]-Aynı Kaynak s.38-93
[6]-Aynı Kaynak, s.34
[7]-Aynı Kaynak, s.14
[8]-Aynı Kaynak, s.44
[9]-Seyyid Muhammed Rıza Hüseyni Celali; Tedvinus Sunneti veş Şeria, s.77
[10]-Biharul Envar, c.26, s.73
[11]-Aynı Kaynak
[12]-Biharul Envar, c.26, s.44
[13]-Aynı Kaynak, c.26, s.41-42-94
[14]-Aynı Kaynak, c.26, s.93
[15]- Aynı Kaynak, s.44-84
[16]- Aynı Kaynak, s.24
[17]-Elbette bu rivayetler ile Mushafın Resulullahın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) imlası olduğunu bildiren rivayetler arasında bir nevi uyumsuzluk göze çarpmaktadır. O rivayetler Mushafın yazılış zamanını Resulullahın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) hayatı dönemi olarak beyan etmiştir, bu rivayetler ise Resulullahın (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) vefatından sonrası olarak beyan etmektedir. Bu uyumsuzluğun giderilmesi için birçok yollar sunulmuştur:
[18]- Birinci kısımdaki rivayetlerde geçen Allah Resulü ibaresinden maksat Allahın elçisidir, peygamberi değil. Dolayısıyla bunu Allahın herhangi bir meleğine de tatbik etmek mümkündür. (Seyyid Muhsin Emin; Ayanuş Şia, c.1, s.311) bazı âlimler bu cevabı eleştirerek şöyle demişlerdir: Bu yorum güzel görünse de ancak Resulullah kelimesinin kullanıldığı yerlerle uyumlu değildir. Çünkü Resulullah kavramı İslami metinlerde genel olarak Allahın peygamberi anlamında kullanılmıştır, mutlak olarak her elçi anlamında değil.
İkinci olarak, Hz. Fatımanın (Selamullahi Aleyha) iki Mushafı vardı denilebilir. O Mushaftan biri Resul-i Ekremin (Sallallahu Aleyhi ve Alihi ve Alihi ve Sellem) beyanlarını içermekteydi, diğeri ise Cebrailin (Selamullahi Aleyh) (Hz. Fatıma Selamullahi Aleyha ile) sözlerinin neticesidir. Aynı kaynak, s.314, bu yorumun cevabı ise şudur; rivayetler bir Mushaftan söz etmişlerdir iki Mushaftan değil.
[19]-Al-i İmran, 42,43,54
[20]-Kasas, 7
[21]-Biharul Envar, c.26, s.66-79
[22]-Ayanuş Şia, c.1, s.314-513
[23]-Biharul Envar, c.26, s.83-84
[24]-Esad Abud ve Cevad İsfehani Kayyumi Sahifetuz Zehra Selamullahi Aleyha