Hümanizm
Hümanizm; insanlık aşkı, tüm insanları sevme ülküsü anlamını taşır. Ortaçağın sonlarında Yunan ve Latin uygarlıklarına karşı duyulan hayranlık, aydınları harekete geçirmiş, o dönemin eserlerini incelemek önüne geçilmez bir hareket halini almıştır. Böylece Hümanizm, Eski Yunan ve Latin dillerini, eserlerini inceleme akımı olarak ortaya çıkmıştır.
Richard Allock, hümanizmi şöyle açıklar: "Hümanizm, en iyi, Eski Yunan ve Roma yazarlarının estetik ideallerine bir bağlanma, onların yapıtlarını sevme, üsluplarını benimsemedir."
Hümanizm'de, özlelikle 15. yüzyılda Avrupa toplumlarını bilmek ve eski uygarlıkların eserlerini, bilinmeyen yönlerini aydınlığa çıkarmak amaçlanmıştır. Bu bakımdan Hümanizme bağlanan aydınlar, özel eserler vermek yerine eski uygarlıkların eserlerini inceleyip tanıtmayı hedeflemişlerdir.
Önce İtalya'da, sonra Fransa'da, daha sonra da diğer Avrupa ülkelerinde yetişen hümanistler, insanlara yeni bir düşünce ışığı verme yolunda çok büyük çabalar göstermişlerdir .
Hümanizm, insanlığın kendini yeniden buluşu, kendi varlığından öz cevherine dönüşüdür. Hümanizm, Rönesansın, yani aydınlanma çağının temeli de sayılır. Hümanizm, insanları ayrıştıran değil, birleştiren noktalar üzerinde durur.
Hümanizm, yeni ve büyük uygarlıkların ancak eski uygarlık temelleri üzerinde yükselebileceğini vurgular. Bu hareket, bütün dünya için, yeni bir uygarlık döneminin başlangıcı niteliğindedir. Hümanistler, bugünkü Batı uygarlığının dil, edebiyat ve eğitim öncüleri olmuşlardır.
Epikür, Zenon, Perikles, "Her şeyin ölçüsü insandır." diyerek hümanizm felsefesini genişletmişlerdir. Epictete, Seneca hümanizmin yayılmasında önemli roloynamışlar, böylelikle insan sevgisiyle dolu, yalnızca insanı hedefleyen "hümanist edebiyat" doğmuştur. Özellikle italyan sanatçılardan olan Dante, Petrarca, Bocaccio üçlüsü öncü hümanistlerden olmuştur.
Hümanizm; insanlık aşkı, tüm insanları sevme ülküsü anlamını taşır. Ortaçağın sonlarında Yunan ve Latin uygarlıklarına karşı duyulan hayranlık, aydınları harekete geçirmiş, o dönemin eserlerini incelemek önüne geçilmez bir hareket halini almıştır. Böylece Hümanizm, Eski Yunan ve Latin dillerini, eserlerini inceleme akımı olarak ortaya çıkmıştır.
Richard Allock, hümanizmi şöyle açıklar: "Hümanizm, en iyi, Eski Yunan ve Roma yazarlarının estetik ideallerine bir bağlanma, onların yapıtlarını sevme, üsluplarını benimsemedir."
Hümanizm'de, özlelikle 15. yüzyılda Avrupa toplumlarını bilmek ve eski uygarlıkların eserlerini, bilinmeyen yönlerini aydınlığa çıkarmak amaçlanmıştır. Bu bakımdan Hümanizme bağlanan aydınlar, özel eserler vermek yerine eski uygarlıkların eserlerini inceleyip tanıtmayı hedeflemişlerdir.
Önce İtalya'da, sonra Fransa'da, daha sonra da diğer Avrupa ülkelerinde yetişen hümanistler, insanlara yeni bir düşünce ışığı verme yolunda çok büyük çabalar göstermişlerdir .
Hümanizm, insanlığın kendini yeniden buluşu, kendi varlığından öz cevherine dönüşüdür. Hümanizm, Rönesansın, yani aydınlanma çağının temeli de sayılır. Hümanizm, insanları ayrıştıran değil, birleştiren noktalar üzerinde durur.
Hümanizm, yeni ve büyük uygarlıkların ancak eski uygarlık temelleri üzerinde yükselebileceğini vurgular. Bu hareket, bütün dünya için, yeni bir uygarlık döneminin başlangıcı niteliğindedir. Hümanistler, bugünkü Batı uygarlığının dil, edebiyat ve eğitim öncüleri olmuşlardır.
Epikür, Zenon, Perikles, "Her şeyin ölçüsü insandır." diyerek hümanizm felsefesini genişletmişlerdir. Epictete, Seneca hümanizmin yayılmasında önemli roloynamışlar, böylelikle insan sevgisiyle dolu, yalnızca insanı hedefleyen "hümanist edebiyat" doğmuştur. Özellikle italyan sanatçılardan olan Dante, Petrarca, Bocaccio üçlüsü öncü hümanistlerden olmuştur.