Hinduizm ((सनातन धर्म; aynı zamanda Sanātana Dharma - सनातन धर्म, ve Vaidika-Dharma - वैदिक धर्म diye de bilinir) çok kapsamlı ve geniş bir dindir. Özellikle Hindistan, Nepal ve Bangladeş'te yaygındır, günümüzde yaklaşık 900 milyon inananıyla Hıristiyanlık ve İslam'dan sonra en büyük üçüncüdindir.
Kökeni, ismini de aldığı gibi, Hindistan’a dayanır. Bu dine mensup kişilere Hindu denir. Bu inançlı Hindular dinlerini bir yaşam tarzı olarak benimserler. Hinduizmin en eski ve kutsal kitapları (yazıları) Kutsal Vedalardır.
Tarihçe
Hinduizm sonradan gelişen bir kavramdır. İlk zamanlarında Hindistan'ın farklı bölgelerinden, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Budist veya Jain olmayan kişilerin bir araya gelmesiyle oluşan bir grup olarak başladı; ancak zaman içinde hızla gelişti. 19. yüzyılın ilk yarısında İngilizce konuşulan ülkelerde bu kavram bir kimlik kazandı ve Hindutva’nın (Hindu köktenci hareketi) gelişimiyle bir ideoloji olarak anılmaya başlandı. Bunlardan farklı olarak Hint Anayasasında Hinduizm; Jainizm, Budizm ve Sihizm’i içeren bir tanım olarak belirtilir.
Hinduizm mistik bir dindir. Bu dinde olan kişiyi iç varlığındaki Gerçeği kişisel olarak tecrübe etmeye, sonunda insan ile Tanrı'nın bir olduğu şuurun zirvesine ulaşmaya teşvik eder. Başlangıcı belli değildir ve kayıtlı tarihten öncesine kadar uzanır. (Hinduizm, MÖ 1500'lerde Veda'ların yazıya geçirilmesinden çok daha önce de mevcuttu MÖ 3000 yıllarında Pre-Harappa ve Harappa dönemlerinde İndus uygarlığının dini idi bu yıllardan kalma çeşitli Şiva kalıntıları bulunmuştur). Belli bir kurucusu yoktur.
Genel Bakış
Herkes, yaşam ve ölümün sürekli birbirini takip ettiğine, yani reenkarnasyona inanır. Din öğretmenleri “Guru”lar, onların inançlarında büyük önem taşırlar. Teolojileri ve felsefeleritamamen farklılık gösterse de Hindular birlikte dua eder ve birlikte kutlama yaparlar. “Çeşitlilik içinde birlik” Modern Hinduizm’de sıklıkla kullanılan bir kavramdır.
Hinduizm'de en önemli ilke dharmadır. Dharma, insanların sosyal ve dini konumlarının gereği davranış biçimlerinden dini uygulama tarzlarına kadar uzanan prensipler bütününe işaret eden bir kavramdır. En üstte bulunan Realite'ye tapar ve bütün insanların gerçeği fark edeceğini belirtir. Hinduizmin çoğu mezhebine ve inanışına göre ebedi bir cehennemve lanetlenme diye bir şey yoktur. Yalnız, M.S. 1300 yıllarında Madhva'nın kurmuş olduğu Vaishnavism'in Dvaita inanışına göre ebedi lanetlenme olgusu vardır. Madhva ruhları 3'e bölmüştür:
Her varlık kendi yolunu seçmekte özgürdür; bunu ister duayla, ister inzivayla, ister meditasyonla yapar, isterse fedakârca davranışlarla. Tapınaklarda tapınmaya, kutsal metinlere ve guru disiplini geleneğine önem verir. Dinsel bayramlar, haç, kutsal ilahiler ve evlerde tapınak uygulanan geleneklerdir.
Hindu yolunu sevgi, şiddetten kaçınma, iyi davranışlar ve doğruluk yasası tanımlar. Bütün karmalar temizlenene, Tanrı fark edilene kadar her varlık yeniden bedenlenir. Muhteşem kutsal tapınakların, Hindu evindeki huzur dolu dindarlığın, metafizik ve yoga bilimin önemi büyüktür.
Hinduizm'de, ilk defa MÖ 800'lü yıllarda Brihadaranyaka Upanişad'ta detaylı bir şekilde açıklanan karma ve reenkarnasyon inançları bulunmaktadır.
Kişinin hayatında yaptığı, düşündüğü, hissettiği bütün olgular ve mental nitelikler, kişinin gelecekteki hayatını ve bütün kişilik özelliklerini, kaderini biçimlendirir, başka bir deyişle Hinduizm'e göre kişi, farkında olarak veya olmayarak kendi kaderini yaratmaktadır, Tanrı bu kadere "kötü" bir etki bırakacak bir şekilde müdahele etmez yani kişinin hayatında başına gelen kötü olayların hiçbirinin arkasında "Tanrı" yoktur, ancak eğer kişi Tanrı'ya derin ve içten dua ederse Tanrı, kişinin karmasına iyi etki edebilir.
Yüksek çakralarda bulunan akaşik hafıza, kişinin dünya hayatlarında, astral boyutlarda ve diğer var oluş biçimlerinde yaptıklarını, düşündüklerini, mental özelliklerini, ruh etkilemeleri biçiminde bir nevi "kayıt" etmektedir.
İnançlar
Hinduizm'in kabul ettiği inançlar genel olarak şunlardır:
Karma Çeşitleri
Hinduizm'e göre insanın yaşamlarında başlarına gelen kötülükler ve felaketlerin Tanrı ile ilgisi yoktur, Tanrı asla hiçbir şekilde kötülüğe ve felakete neden olmaz. Tanrı, fizik yasalarını ve doğa kanunlarını yaratması gibi, karma yasasını da var etmiştir, böylece kişi, kaderini kendisi yazmaktadır ancak "Sevgi" olan Tanrı, eğer derin bir şekilde istenirse insanların karmalarına iyi etkiye neden olacak bir biçimde müdahele edebilir. Hinduizm'de Karma, 3 çeşittir:
Prarabdha Karma, karmanın değiştirilemez kısmıdır, dolayısıyla bir "sonuç"tur ve yaşanmak, katlanılmak zorundadır, ok atan bir kişinin attığı oka benzer, ok yaydan çıkmıştır ve okçunun, artık elden çıkan ve "kaderini yaşayacak" olan ok üzerinde yapabileceği bir şey yoktur tek yapacağı "kriyamana Karma" yı yani mevcut durumunu karmasını en iyi şekilde yaratıp yeni okunu en iyi şekilde kullanmaktır.
Kişi bütün karmaları temizleninceye ve ruh evrimini tamamlayıncaya kadar doğum ölüm döngüsünde(samsara) kalır, artık öğrenilecek, geliştirilecek bir şey kalmayınca Mokşa adı verilen kurtuluşa ulaşılır ve artık yeniden doğum, samsara son bulur.
Hinduizm’in yayılması
Hinduizm, günümüzde Hindistan, Nepal, Bangladeş, Sri Lanka, Bali ve hatta Mauritus, Güney Afrika, Fiji, Singapur, Malezya, Surinam, Trinidad ve Tobago’da ve ayrıca, özellikle İngiltere olmak üzere Avrupa'da yayılmaktadır. Bu yayılma, 19. ve 20. yüzyıllarda Hint tüccar ve işçilerin büyük bölümünün göç etmesiyle gerçekleşti. Sonraki yayılma ise, son on yıllık sürede Hint yabancı işçilerin Basra Körfezi’ne göç etmesiyle gerçekleşti.
Vedik dönemi
Max Müller tarafından ortaya atılan bir teoriye göre, MÖ 2000 yılında, İndus Vadisi Uygarlığının sona ermesinden sonra Kuzey Hindistan’dan gelen Aryan Kabilesi o dönemden sonraki kültürleri önemli ölçüde etkiledi. Bazı Hint tarihçilerine göre Aryan’lar yerleşik kabile olsalardı günümüze kadar egemenliklerini sürdürürlerdi.
Bulunan en eski Hint yazıları Rigveda, Sama, Yajurveda ve bazı astronomik metinleri de içeren Atharvaveda’dır. Bu en eski Hint yazılarının hangi tarihte yazıldığına ilişkin kesin bilgiler yoktur. Bu yazılar, hayvan ve bitkilerin kurban edildiği eski dini yaşam biçimi, abdest şekilleri, ilahiler ve tanrılar hakkında belirli bilgiler verir. O zamanlarda henüz ana tanrılardan sayılmayan Vişnu, Brahma ve Saraswati Tanrılarına günümüz Hinduizm’inde tapılmaktadır.
Tarihi kesin olmamakla birlikte MÖ yaklaşık 1200 yıllarında Rigveda‘da Aryan’ların aksine Tanrıların kendilerine özgü doğa güçlerinin olduğu belirtilmiş ve yazılarda altın, savaş ve tanrının özüne dair konulardan bahsedilmiştir. „Hakikat olana, bilgeler birçok isim takar, ona Agni, Yama Matarishvan derler” (Rigveda 1.164.46)
<H3 style="BORDER-BOTTOM-STYLE: none; PADDING-BOTTOM: 0px; WIDOWS: 1; TEXT-TRANSFORM: none; TEXT-INDENT: 0px; MARGIN: 0.3em 0px 0px; FONT: bold 1.2em/1.6 sans-serif; WHITE-SPACE: normal; BACKGROUND: rgb(255,255,255); LETTER-SPACING: normal; COLOR: black; OVERFLOW: hidden; WORD-SPACING: 0px; PADDING-TOP: 0.5em; -webkit-text-stroke-width: 0px">Upanişad dönemi
MÖ 800'lü yıllarda Brahman kast sistemi, Hinduizm’in bir sonraki gelişim aşamasını önemli ölçüde etkilemiştir. MÖ 700–500 arasında olduğu düşünülen bu yeni düzen Upanişaddönemiyle başlamıştır. Kast sistemi, Brahman’lar ve Aranyakas’larda da söz konusu olmuş ve Upanişad felsefesiyle tamamen hayata geçmiştir. Bu 3 sınıf da (Brahman-Aranyakas ve Upanişad) Hint geleneklerini devam ettirmişlerdir; fakat buna rağmen bu sınıflar arasında geçişken sınırlar vardır.
Brahman’lar; karmaşık kurban teolojisi geliştirirken, Aranyakas’lar; yerleşim yerlerinin uzağındaki gizli öğretileri inceleyen Orman Kitabı’nı ele almışlardır. Upanişadlar ise mistik (gizemli) olayları incelemiştir. Reenkarnasyon, Yoga ve Karma konularıyla ilgili yüzyıldan uzun süren 250 yazıyı bir araya getirip özellikle 13 Vedikli Upanişadlar sonraki Hinduizm’in temelini oluşturmuşlardır.
<H3 style="BORDER-BOTTOM-STYLE: none; PADDING-BOTTOM: 0px; WIDOWS: 1; TEXT-TRANSFORM: none; TEXT-INDENT: 0px; MARGIN: 0.3em 0px 0px; FONT: bold 1.2em/1.6 sans-serif; WHITE-SPACE: normal; BACKGROUND: rgb(255,255,255); LETTER-SPACING: normal; COLOR: black; OVERFLOW: hidden; WORD-SPACING: 0px; PADDING-TOP: 0.5em; -webkit-text-stroke-width: 0px">Klasik dönem
Upanişad döneminin sona ermesi bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Hindoloji’de Brahmanizm, sonraki zamanlarda Hinduizm olarak adlandırılmıştır. Muhtemelen M.Ö. 500 yılından itibaren Hinduizm geleneği bugünkü asıl şeklini almıştır. Hinduizm geleneğinin dili, Hint-Avrupa dil ailesinden Sanskritçedir. Ana Tanrıları Brahma, Vişnu ve Şiva’dır. Onların adına tapınaklar, heykeller yapmış, törenler, ayinler düzenlemişlerdir.
MÖ 200- M.S 400 yıllarındaki destanlarda, Hindu inancına göre Vişnu tanrısının, Krişna ve Rama olarak insan bedenine girdiği yazılmaktadır. Marayana ve Mahabharata o döneme ait, hala yaygın olarak okunan şiirlerdir. Mahabharata’nın en önemli kısmı didaktik şiir olan Bhagavadgita’dır. Bu dönemde ayrıca çeşitli dinlerin şekilleri oluşmuş, Şaktizm, Shaivism ve Vaishnavism gibi tek tanrılara tapılmıştır. Brahman öğretisi ise Dharma Sutra ve Dharma Shastra içinde derlenmiştir.
400 ve 1000'li yılları takiben birçok tarihçi ve Puranalar mitolojik ve öğretici yazıları sınıflandırmışlardır. Bu dönem ayrıca Tantrik geleneklerinin başladığı zamandır.
İlk Hindu kuralları 8. yüzyılda filozof Shankara tarafından düzenlenmiştir.
<H3 style="BORDER-BOTTOM-STYLE: none; PADDING-BOTTOM: 0px; WIDOWS: 1; TEXT-TRANSFORM: none; TEXT-INDENT: 0px; MARGIN: 0.3em 0px 0px; FONT: bold 1.2em/1.6 sans-serif; WHITE-SPACE: normal; BACKGROUND: rgb(255,255,255); LETTER-SPACING: normal; COLOR: black; OVERFLOW: hidden; WORD-SPACING: 0px; PADDING-TOP: 0.5em; -webkit-text-stroke-width: 0px">İslamın etkileri
711 yılından itibaren Sindh’in Müslüman orduları tarafından fethedilmesiyle Hindistan’da İslam varlığının etkisi görülmüştür. Gazneliler Hanedanlığından önce duraklama dönemi yaşayan bu ülke, 11. yüzyılın sonunda Gazneliler tarafından Panjab’a kadar genişletilmiş, Muhammed Ghuri ve eski Delhi sultanlarının da etkisiyle Kuzey Hindistan’ın büyük bir bölümü ele geçirilmiştir.
Bu bağlamda Hindistan’ın işgal edildiğini söylemek çok doğru değildir; çünkü Müslümanlarla olan bu ilişkinin temelinde, 19. yüzyıl İngiliz sömürgeciliğine karşı olmaları ve sömürgecilik zamanından önce de bu ülkenin çıkarlarını korumaları yatmaktadır. Aslında Hindistan ve Ganj bölgeleriyle, Budizm’in eski merkezlerinden Afganistan ile Orta Asyaarasında yüzyıllardır kurulmuş bir ilişki vardır.
Fakat buna rağmen, Müslüman ve Hinduların o zamanki ön yargıyla yazılmış, (tek taraflı) tarih kitaplarına baktığımızda, farklı hükümdarların kendi menfaatlerinin peşinde olduğu, Müslüman ve Hindular arasında derin ve amansız bir düşmanlığın olduğu belgelenmiştir.
Son olarak Kuzey Hindistan’daki mevcut siyasi çekişmelere rağmen, önemli olan oradaki yerel kültürlerin birçok alanda zenginleşmesidir. Örneğin; mimari, edebiyat ve görsel sanatlar, siyaset bilimi ve yönetimi, aynı zamanda dini alanlardaki etkileşimler bu kültürel zenginliğin örnekleridir. Ayrıca, Panjab’da, kuzey ve batı Hindistan’da Sufizm etkisi sadece Müslümanlarda değil, diğerlerinin de yerel dini kimliklerinin oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. Farklı dinsel uygulamaların ortaya çıkması, özellikle Aziz Sufilerin mezarları bu etkileşime örnektir.
1911'li yıllarda İngiliz sömürgeciliğiyle yönetilen Gujarat bölgesindeki, nüfusu yaklaşık 20.000’i bulan Müslüman Hindular sayesinde bölgede yaşayan halkın dini yaşam şekilleri, kültürleri bütünleşmiştir.
16. ve 17. yüzyılları arasında Moğollar, farklı hükümdarların ve soylu Müslümanların, Ortodokslara verdiği tavsiyelere ve Hint tapınaklarına yapılan yıkımlara rağmen, Kuzey Hindistan’ı İslam etkisine almıştır. Günümüzde de hala var olan çok sayıda Hindu İdaresi yetkilileri ve Moğol saraylarından ordu komutanları bir araya getirilmiş, özellikle Gujarat bölgesindeki deniz aşırı ticaretle uğraşan insanlar üzerinde yoğun bir hâkimiyet kurulmuştur. Bu kıtada Müslümanların hüküm sürdüğü bu dönemde Hindistan’da yaşayan Müslüman ve Hindular arasında geniş ölçüde barışçıl bir ortak yaşam alanı sağlanmıştır. Ayrıca; Sihizm 16.yüzyılın başlarında Panjab’da doğmuştur.
Moğol İmparatorluğu’nun duraklaması, Hinduizm’i, Hıristiyanlığı ve batı düşünce felsefesini karşı karşıya getiren East India Company (İngiliz sömürgeciliğini Hindistan’da uygulayan ve Hindistan’ın “geleneksel yapısı”nı çökerten şirkettir), yani “Doğu Hindistan Şirketi”nin Hindistan’da etkinlik bakımından genişlemesiyle başlamıştır.
<H3 style="BORDER-BOTTOM-STYLE: none; PADDING-BOTTOM: 0px; WIDOWS: 1; TEXT-TRANSFORM: none; TEXT-INDENT: 0px; MARGIN: 0.3em 0px 0px; FONT: bold 1.2em/1.6 sans-serif; WHITE-SPACE: normal; BACKGROUND: rgb(255,255,255); LETTER-SPACING: normal; COLOR: black; OVERFLOW: hidden; WORD-SPACING: 0px; PADDING-TOP: 0.5em; -webkit-text-stroke-width: 0px">Neo Hinduizm
19. yüzyılda Hindistan ve Avrupa’nın karşı karşıya gelmesiyle, Hindistan’da çeşitli dini ve sosyal reform hareketleri ortaya çıkmıştır. Hinduizm’deki Kast sistemi ve dulların yakılarak öldürülmesi geleneği sorgulanmaya başlanmıştır. Bu gelişmeyle birlikte Hindular daha önce hiç üzerinde düşünmedikleri birlik, bütünlük kavramlarını hayatlarına sokmuşlardır.
Neo Hinduizm başlangıcından beri bağımsızlık mücadelesi içindedir. Hindistan’daki Hıristiyan misyonerler, Hıristiyanların kendi dinleriyle ihtilafa düşmelerine neden olmuşlardır. Avrupalı Hindologların Sanskritçeden İngilizceye çevirilerinin basılması, geleneksel kayıtların Hindistan’da çok daha geniş bir kitleye ulaşıp, daha anlaşılır olmasını sağlamıştır. Çeşitli kuruluşların temeli bu dönemde atılmıştır.
1828 yılında Ram Mohan Roy tarafından Kalkutta’da kurulan “Brahmo Samaj” tek tanrılı bir yaklaşım geliştirmiş, şekille gösterilemez, mutlak ve tek bir Tanrı olduğunu belirtmiştir.
1875 yılında Dayananda tarafından Mumbai’de kurulan Arya Saman, Hinduizm’i sonraki olumsuz etkilerden, örneğin Purana’lardaki bozulmalardan, kurtarmayı istemiş, çok Tanrılılığı ve Kast sistemini reddetmiş ve vahiy kaynağı olarak sadece Veda’yı kabul etmiştir. Her iki kuruluş da resimlere tapınmaktan kaçınmış, sosyal reformlar için çaba sarf etmiştir.
Hıristiyan misyonerliğini takiben Swami Vivekananda 1897 yılında Ramakrishna-Misyonu’nu kurdu. Bu misyon ile, Vedanta öğretisinin bir din olarak sayılması ve tüm dünyaya yayılmasını amaçlamıştır. Ramakrishna Misyonu’na göre dünyadaki tüm dinler aynı gerçeği müjdeler. Dinlerdeki çeşitlilik, dinlerin farklılığı sadece görünüştedir (Maya). Vivekananda’nın 1983 yılında, Chicago’da “Dünya Dinler Parlamentosu”nda yaptığı konuşmada Hinduizm’i ilk defa evrensel bir din olarak belirtmiş ve Hinduizm ilk defa Hindistan dışında bir yerde din olarak takdim edilme şansı bulmuştur. Mamatha Gandi önderliğindeki barışçıl direnişle Hindistan’daki bağımsızlık hareketleri Hint geleneklerine önemli katkılar sağlamıştır
Kutsal metinleri
</H3>Hinduizm dini Budizm'den farklı bir vahiy dinidir dolayısıyla çeşitli kutsal metinlerin doğaüstü varlıklarla veya Tanrı ile ilgisi olduğuna, Tanrı'dan kaynaklandığına inanılır.Hinduizm dininde "peygamberlik" (Rişi) kavramı vardır, ancak bu kavram, ortadoğu dinlerinde algılanan "peygamberlik"ten oldukça farklıdır, ortadoğu dinlerinde peygamber, Tanrı tarafından özel olarak seçilmektedir. Hinduizm'de ise peygamberlik, "kazanılan" bir olgudur, pek çok doğum-ölüm döngüsünden geçen, oldukça "yaşlı" ve deneyimli, çok daha üst seviye olan az sayıda ruh, Tanrı ve Deva'lar ile çeşitli şekillerde iletişime geçebilir, vahyi, gizli bilgileri, Tanrısal hakikatleri alır.
Hindu kutsal metinleri öncelikle Şruti ve Smriti olarak iki kategoriye ayrılır. Şruti Sanskritçede "işitilen şey" anlamına gelmektedir. Şruti'nin belli bir yazarı bulunmamakta, kutsal kişilere (Rişiler) iletilen ilahi kayıtlar olduğuna inanılmaktadır. Vedalar, Upanişadlar ve Mahabarata destanının bir bölümü olan Bhagavad Gita Şruti kategorisi içerisindedir. Saivism mezhebinde, Şiva Agamaları da Şruti kategorisinde değerlendirilir, Şivacılara göre Agamalar, aynı Vedalar gibi, doğrudan Tanrı'dan kaynaklanmaktadır, vahiydir ve en az Vedalar kadar eskidir, binlerce yıl boyunca sözlü gelenek ile nesilden nesile aktarılmıştır. Diğer 3 mezhepte Agamalar Smriti olarak kabul edilir.
Smriti ise Sanskritçede "hatırlanan/korunmaya değer şey" anlamına gelmektedir. Dindeki otoriteleri Şruti'den sonra gelir.
Smriti'nin alt kategorileri şunlardır:
Onsekiz Ana Smriti'nin İsimleri:
Kutsal yazılar
Samhitas ve ayrıca Brahman‘lar, Aranyakas‘lar, Upanişad’lara ait diğer üç (yorum) bölümlerinden oluşan, “Dört Veda“ Hinduizmin en kutsal yazılarını oluşturur. Bunlar, (sözcük kökü her şeyin sahibi olan Tanrı) “Rishis”,”sahip olan” anlamına gelen Shruti olarak adlandırılırlar. İnsanların düşünceleriyle yazdıkları varsayılan diğer tüm yazılara Smritri denir. Ramayana, Mahanharata, Bhagavad Gita ve Purana’lar bu Smritri’lerden bazılarıdır. Veda’ların, önceleri gizemli ve anlaşılması zor yazılar olduğu düşünülmüştür. Smitri’ler ise daha kolay anlaşılır, daha tanınmış ve Hindular tarafından daha çok okunmuştur.
Mezhepler ve öğretiler
</H3>Hint dinlerindeki gelişmeler sonucu Hinduizm adını alan din, Brahmanların hakimiyet sağladıkları dönemde ise Brahmanizm terimi ile ifade edilmiştir. Günümüzde Hinduizm ve Brahmanizm terimlerinin birbiri yerine kullanıldığı bilinmektedir. Yaygın bir anlayışa göre Hinduizm ve Brahmanizm terimleriyle, en eski Vedalar döneminden günümüze ulaşmış bulunan Hintlerin inanç, düşünüş, his ve hayat tarzları kastedilmektedir. Hint yarımadasındaki halkın çoğunun dini inanç ve geleneklerini ifade ettiği için Hinduizm terimini kullanmaktadır. Hindular ise dinlerini "Sanatana Dharma" yani ezeli ve ebedi din veya baki din diye adlandırırlar. Bu dine mensup kişilere de "sanatani" yani baki denir.
Tarihi kayıtlardan elde edilen bilgilere göre takriben M.Ö. 1500 yılları civarında Doğu Avrupa'dan gelen Aryanlar, Hindistan'ı ele geçirirler. İki farklı halkın birbiriyle karışması sonucu dini inanç ve geleneklerde birbirine karışmıştır. Kökü yüzyıllar öncesine kadar uzanan bu karışım sonucu bugünkü Hinduizm ortaya çıkmıştır.Aryan istilası görüşüne katılmayan pek çok batılı araştırmacı ve bilim adamı da bulunmaktadır.Bu iki ırkın karışımından meydana gelen bu gelişme beş devreye ayrılır.
Hinduizm sınırsız bir vatan sevgisi ve bağlılık duygusu kavramları üzerine kurulmuş toplumsal ve siyasi olguların bir özel görüntüsüdür. Hinduizmin bir ilk lideri temel tebliği bildiren bir ilk kurucusu olmadığı için bir anlamda kurucularının kalabalık olduğunu söyleyebiliriz.
Hinduizm, batıda bazı çevreler tarafından anlaşıldığı aksine "yöresel, etnik" bir din olmayıp, bütün canlıların ve evrenin dini olduğunu iddia eden evrensel bir dindir.
Hinduizm’de ortak bir kurucu yoktur. Her mezhebin bağlayıcı olan kutsal bir kitabı vardır. Örneğin; Vishnuite’lerin, Bhagavatapurana; Shaktian’ların Devi Mahatmya’sı tanrılara ibadet etmek için kullandıkları temel eserlerdir. Buna rağmen Upanişad’lar ve Mahabharata’nın bir parçası olan Bhagavad Gita’lar ile Veda’lar bütün Hindular için asıl kutsal kitaplardır. İlk görünüşe göre Hinduizm çok Tanrılı bir din değildir. Batıdaki Din bilimciler ve Hindologlar, Hinduizm’i “Henoteizm” olarak betimler. Henoteizm bir tanrıya inanmakla birlikte diğer tanrıların da var olduğunu kabul etmektir. Yani; tek bir tanrı vardır (monoteizm). Ancak tek bir tanrı, diğer bütün tanrıların başında yer almaktadır (politeizm). Hindu Öğretileri, evreni bir düzen bütünü olarak ele alır; evren, gerçek ve ahlaki kuralları içeren dünya yasası olan Dharma tarafından yönetilir.
Hinduların asıl ibadet yerleri kendi evlerinin yanındaki tapınaklarıdır. En büyük tapınakları ve hac merkezlerinden biri Güney Hindistan’da bulunan Tirumala Tirupati’dir. Kuzey Hindistan’daki Ganj üzerindeki kutsal Varanasi şehri, her zaman Hindu hacılarının akınına uğramaktadır.
</H3></H3>
Kökeni, ismini de aldığı gibi, Hindistan’a dayanır. Bu dine mensup kişilere Hindu denir. Bu inançlı Hindular dinlerini bir yaşam tarzı olarak benimserler. Hinduizmin en eski ve kutsal kitapları (yazıları) Kutsal Vedalardır.
Tarihçe
Hinduizm sonradan gelişen bir kavramdır. İlk zamanlarında Hindistan'ın farklı bölgelerinden, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Budist veya Jain olmayan kişilerin bir araya gelmesiyle oluşan bir grup olarak başladı; ancak zaman içinde hızla gelişti. 19. yüzyılın ilk yarısında İngilizce konuşulan ülkelerde bu kavram bir kimlik kazandı ve Hindutva’nın (Hindu köktenci hareketi) gelişimiyle bir ideoloji olarak anılmaya başlandı. Bunlardan farklı olarak Hint Anayasasında Hinduizm; Jainizm, Budizm ve Sihizm’i içeren bir tanım olarak belirtilir.
Hinduizm mistik bir dindir. Bu dinde olan kişiyi iç varlığındaki Gerçeği kişisel olarak tecrübe etmeye, sonunda insan ile Tanrı'nın bir olduğu şuurun zirvesine ulaşmaya teşvik eder. Başlangıcı belli değildir ve kayıtlı tarihten öncesine kadar uzanır. (Hinduizm, MÖ 1500'lerde Veda'ların yazıya geçirilmesinden çok daha önce de mevcuttu MÖ 3000 yıllarında Pre-Harappa ve Harappa dönemlerinde İndus uygarlığının dini idi bu yıllardan kalma çeşitli Şiva kalıntıları bulunmuştur). Belli bir kurucusu yoktur.
Genel Bakış
Herkes, yaşam ve ölümün sürekli birbirini takip ettiğine, yani reenkarnasyona inanır. Din öğretmenleri “Guru”lar, onların inançlarında büyük önem taşırlar. Teolojileri ve felsefeleritamamen farklılık gösterse de Hindular birlikte dua eder ve birlikte kutlama yaparlar. “Çeşitlilik içinde birlik” Modern Hinduizm’de sıklıkla kullanılan bir kavramdır.
Hinduizm'de en önemli ilke dharmadır. Dharma, insanların sosyal ve dini konumlarının gereği davranış biçimlerinden dini uygulama tarzlarına kadar uzanan prensipler bütününe işaret eden bir kavramdır. En üstte bulunan Realite'ye tapar ve bütün insanların gerçeği fark edeceğini belirtir. Hinduizmin çoğu mezhebine ve inanışına göre ebedi bir cehennemve lanetlenme diye bir şey yoktur. Yalnız, M.S. 1300 yıllarında Madhva'nın kurmuş olduğu Vaishnavism'in Dvaita inanışına göre ebedi lanetlenme olgusu vardır. Madhva ruhları 3'e bölmüştür:
- Mokşa'ya ulaşabilecek ruhlar (Mukti-yogyas),
- Sonsuza kadar doğum ölüm döngüsünde kalacak olan ruhlar (Nitya-samsarins),
- Sonsuza kadar lanetlenecek acı çekecek ve sonsuz cehenneme gidecek olan ruhlar (Tamo-Yogyas).
Her varlık kendi yolunu seçmekte özgürdür; bunu ister duayla, ister inzivayla, ister meditasyonla yapar, isterse fedakârca davranışlarla. Tapınaklarda tapınmaya, kutsal metinlere ve guru disiplini geleneğine önem verir. Dinsel bayramlar, haç, kutsal ilahiler ve evlerde tapınak uygulanan geleneklerdir.
Hindu yolunu sevgi, şiddetten kaçınma, iyi davranışlar ve doğruluk yasası tanımlar. Bütün karmalar temizlenene, Tanrı fark edilene kadar her varlık yeniden bedenlenir. Muhteşem kutsal tapınakların, Hindu evindeki huzur dolu dindarlığın, metafizik ve yoga bilimin önemi büyüktür.
Hinduizm'de, ilk defa MÖ 800'lü yıllarda Brihadaranyaka Upanişad'ta detaylı bir şekilde açıklanan karma ve reenkarnasyon inançları bulunmaktadır.
Kişinin hayatında yaptığı, düşündüğü, hissettiği bütün olgular ve mental nitelikler, kişinin gelecekteki hayatını ve bütün kişilik özelliklerini, kaderini biçimlendirir, başka bir deyişle Hinduizm'e göre kişi, farkında olarak veya olmayarak kendi kaderini yaratmaktadır, Tanrı bu kadere "kötü" bir etki bırakacak bir şekilde müdahele etmez yani kişinin hayatında başına gelen kötü olayların hiçbirinin arkasında "Tanrı" yoktur, ancak eğer kişi Tanrı'ya derin ve içten dua ederse Tanrı, kişinin karmasına iyi etki edebilir.
Yüksek çakralarda bulunan akaşik hafıza, kişinin dünya hayatlarında, astral boyutlarda ve diğer var oluş biçimlerinde yaptıklarını, düşündüklerini, mental özelliklerini, ruh etkilemeleri biçiminde bir nevi "kayıt" etmektedir.
İnançlar
Hinduizm'in kabul ettiği inançlar genel olarak şunlardır:
- Vedalar (Samhitalar, Brahmanalar, Aranyakalar ve Upanişadlar) Tanrı sözüdür, ileri seviye ruhsal varlıklar olan Rişi'lere vahiy yoluyla gelmiştir.
- Aşkın ve içkin olan her yerde var olan, hem yaratıcı hem de yaratılışın kendisi olan ve pek çok şekilde tezahür edebilen, farklı şekillerde adlandırılan, her şeyi, bütün canlıları ve evreni kapsayan, bütün canlıların kalbinde "üst ruh" olarak var olan tek Tanrı.
- Evrenin sürekli bir, oluşum, muhafaza ve yok ediliş devrelerinden geçtiği, sonsuz olduğu.
- Bütün canlıların yaptıkları, düşündükleri ve hissettikleriyle kendi kaderlerini yaratmaları, Karma/etki tepki yasası.
- Bütün canlıların, ruhsal evrimlerini tamamlayıp Mokşa'ya ulaşıncaya kadar yeniden bedenlendikleri/ reenkarnasyon inancı.
- Bütün hayatın ve canlıların kutsal olduğu; saygıyı, sevgiyi hak ettikleri, zararsızlık(ahimsa) ilkesi.
- Sadece, tek bir dinin geçerli olmadığı, bütün dinlerin Tanrı'ya ulaşmada çeşitli yollar olarak kabul edilmeleri gerektiği.
Karma Çeşitleri
Hinduizm'e göre insanın yaşamlarında başlarına gelen kötülükler ve felaketlerin Tanrı ile ilgisi yoktur, Tanrı asla hiçbir şekilde kötülüğe ve felakete neden olmaz. Tanrı, fizik yasalarını ve doğa kanunlarını yaratması gibi, karma yasasını da var etmiştir, böylece kişi, kaderini kendisi yazmaktadır ancak "Sevgi" olan Tanrı, eğer derin bir şekilde istenirse insanların karmalarına iyi etkiye neden olacak bir biçimde müdahele edebilir. Hinduizm'de Karma, 3 çeşittir:
- Sanchita Karma
- Prarabdha Karma
- Kriyamana Karma
Prarabdha Karma, karmanın değiştirilemez kısmıdır, dolayısıyla bir "sonuç"tur ve yaşanmak, katlanılmak zorundadır, ok atan bir kişinin attığı oka benzer, ok yaydan çıkmıştır ve okçunun, artık elden çıkan ve "kaderini yaşayacak" olan ok üzerinde yapabileceği bir şey yoktur tek yapacağı "kriyamana Karma" yı yani mevcut durumunu karmasını en iyi şekilde yaratıp yeni okunu en iyi şekilde kullanmaktır.
Kişi bütün karmaları temizleninceye ve ruh evrimini tamamlayıncaya kadar doğum ölüm döngüsünde(samsara) kalır, artık öğrenilecek, geliştirilecek bir şey kalmayınca Mokşa adı verilen kurtuluşa ulaşılır ve artık yeniden doğum, samsara son bulur.
Hinduizm’in yayılması
Hinduizm, günümüzde Hindistan, Nepal, Bangladeş, Sri Lanka, Bali ve hatta Mauritus, Güney Afrika, Fiji, Singapur, Malezya, Surinam, Trinidad ve Tobago’da ve ayrıca, özellikle İngiltere olmak üzere Avrupa'da yayılmaktadır. Bu yayılma, 19. ve 20. yüzyıllarda Hint tüccar ve işçilerin büyük bölümünün göç etmesiyle gerçekleşti. Sonraki yayılma ise, son on yıllık sürede Hint yabancı işçilerin Basra Körfezi’ne göç etmesiyle gerçekleşti.
Vedik dönemi
Max Müller tarafından ortaya atılan bir teoriye göre, MÖ 2000 yılında, İndus Vadisi Uygarlığının sona ermesinden sonra Kuzey Hindistan’dan gelen Aryan Kabilesi o dönemden sonraki kültürleri önemli ölçüde etkiledi. Bazı Hint tarihçilerine göre Aryan’lar yerleşik kabile olsalardı günümüze kadar egemenliklerini sürdürürlerdi.
Bulunan en eski Hint yazıları Rigveda, Sama, Yajurveda ve bazı astronomik metinleri de içeren Atharvaveda’dır. Bu en eski Hint yazılarının hangi tarihte yazıldığına ilişkin kesin bilgiler yoktur. Bu yazılar, hayvan ve bitkilerin kurban edildiği eski dini yaşam biçimi, abdest şekilleri, ilahiler ve tanrılar hakkında belirli bilgiler verir. O zamanlarda henüz ana tanrılardan sayılmayan Vişnu, Brahma ve Saraswati Tanrılarına günümüz Hinduizm’inde tapılmaktadır.
- Rigveda; Tanrıları övmek ve onlara seslenmek için söylenen ilahilerden oluşur. Rigveda Vedalar arasında en eski ve en önemli olanıdır. Diğer 3 Veda’da, Rigveda’nın içeriğinden birçok alıntı vardır.
- Sama; kurban ayini sırasında çalınan şarkılardan oluşur.
- Yajurveda; bu kurban ayinleri sırasında okunan şiirlerden oluşur.
- Atharveda; kurban töreni sırasında, yapılan hataların affedilmesi amacıyla edilen dualar gibi, düşmanları yok etmek, hastalıklardan uzak kalmak için söylenen ağıt ve yakarışlardan oluşur.
Tarihi kesin olmamakla birlikte MÖ yaklaşık 1200 yıllarında Rigveda‘da Aryan’ların aksine Tanrıların kendilerine özgü doğa güçlerinin olduğu belirtilmiş ve yazılarda altın, savaş ve tanrının özüne dair konulardan bahsedilmiştir. „Hakikat olana, bilgeler birçok isim takar, ona Agni, Yama Matarishvan derler” (Rigveda 1.164.46)
<H3 style="BORDER-BOTTOM-STYLE: none; PADDING-BOTTOM: 0px; WIDOWS: 1; TEXT-TRANSFORM: none; TEXT-INDENT: 0px; MARGIN: 0.3em 0px 0px; FONT: bold 1.2em/1.6 sans-serif; WHITE-SPACE: normal; BACKGROUND: rgb(255,255,255); LETTER-SPACING: normal; COLOR: black; OVERFLOW: hidden; WORD-SPACING: 0px; PADDING-TOP: 0.5em; -webkit-text-stroke-width: 0px">Upanişad dönemi
MÖ 800'lü yıllarda Brahman kast sistemi, Hinduizm’in bir sonraki gelişim aşamasını önemli ölçüde etkilemiştir. MÖ 700–500 arasında olduğu düşünülen bu yeni düzen Upanişaddönemiyle başlamıştır. Kast sistemi, Brahman’lar ve Aranyakas’larda da söz konusu olmuş ve Upanişad felsefesiyle tamamen hayata geçmiştir. Bu 3 sınıf da (Brahman-Aranyakas ve Upanişad) Hint geleneklerini devam ettirmişlerdir; fakat buna rağmen bu sınıflar arasında geçişken sınırlar vardır.
Brahman’lar; karmaşık kurban teolojisi geliştirirken, Aranyakas’lar; yerleşim yerlerinin uzağındaki gizli öğretileri inceleyen Orman Kitabı’nı ele almışlardır. Upanişadlar ise mistik (gizemli) olayları incelemiştir. Reenkarnasyon, Yoga ve Karma konularıyla ilgili yüzyıldan uzun süren 250 yazıyı bir araya getirip özellikle 13 Vedikli Upanişadlar sonraki Hinduizm’in temelini oluşturmuşlardır.
<H3 style="BORDER-BOTTOM-STYLE: none; PADDING-BOTTOM: 0px; WIDOWS: 1; TEXT-TRANSFORM: none; TEXT-INDENT: 0px; MARGIN: 0.3em 0px 0px; FONT: bold 1.2em/1.6 sans-serif; WHITE-SPACE: normal; BACKGROUND: rgb(255,255,255); LETTER-SPACING: normal; COLOR: black; OVERFLOW: hidden; WORD-SPACING: 0px; PADDING-TOP: 0.5em; -webkit-text-stroke-width: 0px">Klasik dönem
Upanişad döneminin sona ermesi bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Hindoloji’de Brahmanizm, sonraki zamanlarda Hinduizm olarak adlandırılmıştır. Muhtemelen M.Ö. 500 yılından itibaren Hinduizm geleneği bugünkü asıl şeklini almıştır. Hinduizm geleneğinin dili, Hint-Avrupa dil ailesinden Sanskritçedir. Ana Tanrıları Brahma, Vişnu ve Şiva’dır. Onların adına tapınaklar, heykeller yapmış, törenler, ayinler düzenlemişlerdir.
MÖ 200- M.S 400 yıllarındaki destanlarda, Hindu inancına göre Vişnu tanrısının, Krişna ve Rama olarak insan bedenine girdiği yazılmaktadır. Marayana ve Mahabharata o döneme ait, hala yaygın olarak okunan şiirlerdir. Mahabharata’nın en önemli kısmı didaktik şiir olan Bhagavadgita’dır. Bu dönemde ayrıca çeşitli dinlerin şekilleri oluşmuş, Şaktizm, Shaivism ve Vaishnavism gibi tek tanrılara tapılmıştır. Brahman öğretisi ise Dharma Sutra ve Dharma Shastra içinde derlenmiştir.
400 ve 1000'li yılları takiben birçok tarihçi ve Puranalar mitolojik ve öğretici yazıları sınıflandırmışlardır. Bu dönem ayrıca Tantrik geleneklerinin başladığı zamandır.
İlk Hindu kuralları 8. yüzyılda filozof Shankara tarafından düzenlenmiştir.
<H3 style="BORDER-BOTTOM-STYLE: none; PADDING-BOTTOM: 0px; WIDOWS: 1; TEXT-TRANSFORM: none; TEXT-INDENT: 0px; MARGIN: 0.3em 0px 0px; FONT: bold 1.2em/1.6 sans-serif; WHITE-SPACE: normal; BACKGROUND: rgb(255,255,255); LETTER-SPACING: normal; COLOR: black; OVERFLOW: hidden; WORD-SPACING: 0px; PADDING-TOP: 0.5em; -webkit-text-stroke-width: 0px">İslamın etkileri
711 yılından itibaren Sindh’in Müslüman orduları tarafından fethedilmesiyle Hindistan’da İslam varlığının etkisi görülmüştür. Gazneliler Hanedanlığından önce duraklama dönemi yaşayan bu ülke, 11. yüzyılın sonunda Gazneliler tarafından Panjab’a kadar genişletilmiş, Muhammed Ghuri ve eski Delhi sultanlarının da etkisiyle Kuzey Hindistan’ın büyük bir bölümü ele geçirilmiştir.
Bu bağlamda Hindistan’ın işgal edildiğini söylemek çok doğru değildir; çünkü Müslümanlarla olan bu ilişkinin temelinde, 19. yüzyıl İngiliz sömürgeciliğine karşı olmaları ve sömürgecilik zamanından önce de bu ülkenin çıkarlarını korumaları yatmaktadır. Aslında Hindistan ve Ganj bölgeleriyle, Budizm’in eski merkezlerinden Afganistan ile Orta Asyaarasında yüzyıllardır kurulmuş bir ilişki vardır.
Fakat buna rağmen, Müslüman ve Hinduların o zamanki ön yargıyla yazılmış, (tek taraflı) tarih kitaplarına baktığımızda, farklı hükümdarların kendi menfaatlerinin peşinde olduğu, Müslüman ve Hindular arasında derin ve amansız bir düşmanlığın olduğu belgelenmiştir.
Son olarak Kuzey Hindistan’daki mevcut siyasi çekişmelere rağmen, önemli olan oradaki yerel kültürlerin birçok alanda zenginleşmesidir. Örneğin; mimari, edebiyat ve görsel sanatlar, siyaset bilimi ve yönetimi, aynı zamanda dini alanlardaki etkileşimler bu kültürel zenginliğin örnekleridir. Ayrıca, Panjab’da, kuzey ve batı Hindistan’da Sufizm etkisi sadece Müslümanlarda değil, diğerlerinin de yerel dini kimliklerinin oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. Farklı dinsel uygulamaların ortaya çıkması, özellikle Aziz Sufilerin mezarları bu etkileşime örnektir.
1911'li yıllarda İngiliz sömürgeciliğiyle yönetilen Gujarat bölgesindeki, nüfusu yaklaşık 20.000’i bulan Müslüman Hindular sayesinde bölgede yaşayan halkın dini yaşam şekilleri, kültürleri bütünleşmiştir.
16. ve 17. yüzyılları arasında Moğollar, farklı hükümdarların ve soylu Müslümanların, Ortodokslara verdiği tavsiyelere ve Hint tapınaklarına yapılan yıkımlara rağmen, Kuzey Hindistan’ı İslam etkisine almıştır. Günümüzde de hala var olan çok sayıda Hindu İdaresi yetkilileri ve Moğol saraylarından ordu komutanları bir araya getirilmiş, özellikle Gujarat bölgesindeki deniz aşırı ticaretle uğraşan insanlar üzerinde yoğun bir hâkimiyet kurulmuştur. Bu kıtada Müslümanların hüküm sürdüğü bu dönemde Hindistan’da yaşayan Müslüman ve Hindular arasında geniş ölçüde barışçıl bir ortak yaşam alanı sağlanmıştır. Ayrıca; Sihizm 16.yüzyılın başlarında Panjab’da doğmuştur.
Moğol İmparatorluğu’nun duraklaması, Hinduizm’i, Hıristiyanlığı ve batı düşünce felsefesini karşı karşıya getiren East India Company (İngiliz sömürgeciliğini Hindistan’da uygulayan ve Hindistan’ın “geleneksel yapısı”nı çökerten şirkettir), yani “Doğu Hindistan Şirketi”nin Hindistan’da etkinlik bakımından genişlemesiyle başlamıştır.
<H3 style="BORDER-BOTTOM-STYLE: none; PADDING-BOTTOM: 0px; WIDOWS: 1; TEXT-TRANSFORM: none; TEXT-INDENT: 0px; MARGIN: 0.3em 0px 0px; FONT: bold 1.2em/1.6 sans-serif; WHITE-SPACE: normal; BACKGROUND: rgb(255,255,255); LETTER-SPACING: normal; COLOR: black; OVERFLOW: hidden; WORD-SPACING: 0px; PADDING-TOP: 0.5em; -webkit-text-stroke-width: 0px">Neo Hinduizm
19. yüzyılda Hindistan ve Avrupa’nın karşı karşıya gelmesiyle, Hindistan’da çeşitli dini ve sosyal reform hareketleri ortaya çıkmıştır. Hinduizm’deki Kast sistemi ve dulların yakılarak öldürülmesi geleneği sorgulanmaya başlanmıştır. Bu gelişmeyle birlikte Hindular daha önce hiç üzerinde düşünmedikleri birlik, bütünlük kavramlarını hayatlarına sokmuşlardır.
Neo Hinduizm başlangıcından beri bağımsızlık mücadelesi içindedir. Hindistan’daki Hıristiyan misyonerler, Hıristiyanların kendi dinleriyle ihtilafa düşmelerine neden olmuşlardır. Avrupalı Hindologların Sanskritçeden İngilizceye çevirilerinin basılması, geleneksel kayıtların Hindistan’da çok daha geniş bir kitleye ulaşıp, daha anlaşılır olmasını sağlamıştır. Çeşitli kuruluşların temeli bu dönemde atılmıştır.
1828 yılında Ram Mohan Roy tarafından Kalkutta’da kurulan “Brahmo Samaj” tek tanrılı bir yaklaşım geliştirmiş, şekille gösterilemez, mutlak ve tek bir Tanrı olduğunu belirtmiştir.
1875 yılında Dayananda tarafından Mumbai’de kurulan Arya Saman, Hinduizm’i sonraki olumsuz etkilerden, örneğin Purana’lardaki bozulmalardan, kurtarmayı istemiş, çok Tanrılılığı ve Kast sistemini reddetmiş ve vahiy kaynağı olarak sadece Veda’yı kabul etmiştir. Her iki kuruluş da resimlere tapınmaktan kaçınmış, sosyal reformlar için çaba sarf etmiştir.
Hıristiyan misyonerliğini takiben Swami Vivekananda 1897 yılında Ramakrishna-Misyonu’nu kurdu. Bu misyon ile, Vedanta öğretisinin bir din olarak sayılması ve tüm dünyaya yayılmasını amaçlamıştır. Ramakrishna Misyonu’na göre dünyadaki tüm dinler aynı gerçeği müjdeler. Dinlerdeki çeşitlilik, dinlerin farklılığı sadece görünüştedir (Maya). Vivekananda’nın 1983 yılında, Chicago’da “Dünya Dinler Parlamentosu”nda yaptığı konuşmada Hinduizm’i ilk defa evrensel bir din olarak belirtmiş ve Hinduizm ilk defa Hindistan dışında bir yerde din olarak takdim edilme şansı bulmuştur. Mamatha Gandi önderliğindeki barışçıl direnişle Hindistan’daki bağımsızlık hareketleri Hint geleneklerine önemli katkılar sağlamıştır
Kutsal metinleri
</H3>Hinduizm dini Budizm'den farklı bir vahiy dinidir dolayısıyla çeşitli kutsal metinlerin doğaüstü varlıklarla veya Tanrı ile ilgisi olduğuna, Tanrı'dan kaynaklandığına inanılır.Hinduizm dininde "peygamberlik" (Rişi) kavramı vardır, ancak bu kavram, ortadoğu dinlerinde algılanan "peygamberlik"ten oldukça farklıdır, ortadoğu dinlerinde peygamber, Tanrı tarafından özel olarak seçilmektedir. Hinduizm'de ise peygamberlik, "kazanılan" bir olgudur, pek çok doğum-ölüm döngüsünden geçen, oldukça "yaşlı" ve deneyimli, çok daha üst seviye olan az sayıda ruh, Tanrı ve Deva'lar ile çeşitli şekillerde iletişime geçebilir, vahyi, gizli bilgileri, Tanrısal hakikatleri alır.
Hindu kutsal metinleri öncelikle Şruti ve Smriti olarak iki kategoriye ayrılır. Şruti Sanskritçede "işitilen şey" anlamına gelmektedir. Şruti'nin belli bir yazarı bulunmamakta, kutsal kişilere (Rişiler) iletilen ilahi kayıtlar olduğuna inanılmaktadır. Vedalar, Upanişadlar ve Mahabarata destanının bir bölümü olan Bhagavad Gita Şruti kategorisi içerisindedir. Saivism mezhebinde, Şiva Agamaları da Şruti kategorisinde değerlendirilir, Şivacılara göre Agamalar, aynı Vedalar gibi, doğrudan Tanrı'dan kaynaklanmaktadır, vahiydir ve en az Vedalar kadar eskidir, binlerce yıl boyunca sözlü gelenek ile nesilden nesile aktarılmıştır. Diğer 3 mezhepte Agamalar Smriti olarak kabul edilir.
Smriti ise Sanskritçede "hatırlanan/korunmaya değer şey" anlamına gelmektedir. Dindeki otoriteleri Şruti'den sonra gelir.
Smriti'nin alt kategorileri şunlardır:
- Agamalar (Mantralar, Tantralar ve Yantraları içeren felsefeler)
- Dharma Şastra (Kurallar, kanunlar)
- Dyasanalar (Vedantayı da içeren felsefeler)
- Mahakavyalar (Destanlar; Mahabarata ve Ramayana destanlarınını içerir)
- Puranalar (Masallar veya Yazmalar)
- Sutralar (Atasözleri veya aforizmalar)
Onsekiz Ana Smriti'nin İsimleri:
- Apastamba Smriti
- Atri Smriti
- Daksha Smriti
- Devala Smriti
- Gautama Smriti
- Harita Smriti
- Manu Smriti
- Parasara Smriti
- Samvarta Smriti
- Sankha-Likhita Smriti
- Satatapa Smriti
- Saunaka Smriti
- Usana Smriti
- Vishnu Smriti
- Yajnavalkya Smriti
- Yama Smriti
- Vasishtha Smriti
- Vyasa Smriti
Kutsal yazılar
Samhitas ve ayrıca Brahman‘lar, Aranyakas‘lar, Upanişad’lara ait diğer üç (yorum) bölümlerinden oluşan, “Dört Veda“ Hinduizmin en kutsal yazılarını oluşturur. Bunlar, (sözcük kökü her şeyin sahibi olan Tanrı) “Rishis”,”sahip olan” anlamına gelen Shruti olarak adlandırılırlar. İnsanların düşünceleriyle yazdıkları varsayılan diğer tüm yazılara Smritri denir. Ramayana, Mahanharata, Bhagavad Gita ve Purana’lar bu Smritri’lerden bazılarıdır. Veda’ların, önceleri gizemli ve anlaşılması zor yazılar olduğu düşünülmüştür. Smitri’ler ise daha kolay anlaşılır, daha tanınmış ve Hindular tarafından daha çok okunmuştur.
Mezhepler ve öğretiler
</H3>Hint dinlerindeki gelişmeler sonucu Hinduizm adını alan din, Brahmanların hakimiyet sağladıkları dönemde ise Brahmanizm terimi ile ifade edilmiştir. Günümüzde Hinduizm ve Brahmanizm terimlerinin birbiri yerine kullanıldığı bilinmektedir. Yaygın bir anlayışa göre Hinduizm ve Brahmanizm terimleriyle, en eski Vedalar döneminden günümüze ulaşmış bulunan Hintlerin inanç, düşünüş, his ve hayat tarzları kastedilmektedir. Hint yarımadasındaki halkın çoğunun dini inanç ve geleneklerini ifade ettiği için Hinduizm terimini kullanmaktadır. Hindular ise dinlerini "Sanatana Dharma" yani ezeli ve ebedi din veya baki din diye adlandırırlar. Bu dine mensup kişilere de "sanatani" yani baki denir.
Tarihi kayıtlardan elde edilen bilgilere göre takriben M.Ö. 1500 yılları civarında Doğu Avrupa'dan gelen Aryanlar, Hindistan'ı ele geçirirler. İki farklı halkın birbiriyle karışması sonucu dini inanç ve geleneklerde birbirine karışmıştır. Kökü yüzyıllar öncesine kadar uzanan bu karışım sonucu bugünkü Hinduizm ortaya çıkmıştır.Aryan istilası görüşüne katılmayan pek çok batılı araştırmacı ve bilim adamı da bulunmaktadır.Bu iki ırkın karışımından meydana gelen bu gelişme beş devreye ayrılır.
- Vedalar dönemi
- Upanişadlar dönemi
- Klasik dönem
- Ortaçağ 'daki ilahiyat, felsefe gelişme dönemi
- Modern dönem
Hinduizm sınırsız bir vatan sevgisi ve bağlılık duygusu kavramları üzerine kurulmuş toplumsal ve siyasi olguların bir özel görüntüsüdür. Hinduizmin bir ilk lideri temel tebliği bildiren bir ilk kurucusu olmadığı için bir anlamda kurucularının kalabalık olduğunu söyleyebiliriz.
Hinduizm, batıda bazı çevreler tarafından anlaşıldığı aksine "yöresel, etnik" bir din olmayıp, bütün canlıların ve evrenin dini olduğunu iddia eden evrensel bir dindir.
Hinduizm’de ortak bir kurucu yoktur. Her mezhebin bağlayıcı olan kutsal bir kitabı vardır. Örneğin; Vishnuite’lerin, Bhagavatapurana; Shaktian’ların Devi Mahatmya’sı tanrılara ibadet etmek için kullandıkları temel eserlerdir. Buna rağmen Upanişad’lar ve Mahabharata’nın bir parçası olan Bhagavad Gita’lar ile Veda’lar bütün Hindular için asıl kutsal kitaplardır. İlk görünüşe göre Hinduizm çok Tanrılı bir din değildir. Batıdaki Din bilimciler ve Hindologlar, Hinduizm’i “Henoteizm” olarak betimler. Henoteizm bir tanrıya inanmakla birlikte diğer tanrıların da var olduğunu kabul etmektir. Yani; tek bir tanrı vardır (monoteizm). Ancak tek bir tanrı, diğer bütün tanrıların başında yer almaktadır (politeizm). Hindu Öğretileri, evreni bir düzen bütünü olarak ele alır; evren, gerçek ve ahlaki kuralları içeren dünya yasası olan Dharma tarafından yönetilir.
Hinduların asıl ibadet yerleri kendi evlerinin yanındaki tapınaklarıdır. En büyük tapınakları ve hac merkezlerinden biri Güney Hindistan’da bulunan Tirumala Tirupati’dir. Kuzey Hindistan’daki Ganj üzerindeki kutsal Varanasi şehri, her zaman Hindu hacılarının akınına uğramaktadır.
</H3></H3>