- Konum
- Istanbul
-
- Üyelik Tarihi
- 29 Kas 2012
-
- Mesajlar
- 852
-
- MFC Puanı
- 66
Hz. Muhammed 20 Nisan 571 tarihinde Mekkede doğdu. Babası daha doğmadan, Annesi 6 yaşındayken öldü. Babasının adı Abdullah, annesinin ise Aminedir. Onu önce dedesi Abdülmuttalib, daha sonra amcası Ebu Talib himayesi altına aldı. Ebu Talib onu ticareti öğrenmesi amacıyla 12 yaşında Suriyeye kadar götürdü.Hz.Muhammed amcası yanında öğrendikleri ile başladığı ticaret hayatını sürdürmeye başladı. Genç yaşına rağmen doğru ve dürüsttü doğruluğu ve güvenirliği nedeniyle kendisini Muhammed-ül Emin deniyordu.
Hz. Muhammed çevresinden gelen paganist görüş ve uygulamalarla ilgilenmedi. Kendisi, aynı dönemde herhangi bir puta tapmamakla birlikte, O'nun bu dönemdeki tutumu Kuranda ...oysa, vahiyden önce, kitap nedir, iman nedir sen bilmezdin (Şura Suresi, 42:52) ve Allah seni yorulmuş halde buldu ve doğru yola yönlendirdi. (43:7) ifadeleriyle gösterilir. Bununla birlikte, gerek kendi ülkesinde, gerekse gezip gördüğü ülkelerdeki toplumlarda dini inanç ve ahlak bakımından gözüne çarpan çöküntü, sapkınlık ve bozulmalar, Hz. Muhammed üzerinde derin izler bıraktı ve bu konularda düşünmeye sürükledi.
Evlilik
Hz.Muhammed 25 yaşındayken kervanlarını ve ticari işlerini yönettiği Hz.Hatice üzerinde dürüstlüğü ile iyi bir izlenim bıraktı ve evlenme teklifini kabul ederek ile evlendi. Evlendiklerinde Hz. Hatice 40 yaşındaydı. Hz. Hatice, Hz. Muhammed'i çok bilgili bir hristiyan olan amcazadesi Varaka Bin Nevfel ile tanıştırdı. Varaka Tevrat ile İncil'ide iyiden iyiye incelemiş ve arabçaya tercüme etmişti. Dinler tarihini çok iyi biliyordu ve araştırmaları sonucunda putatapıcılığı bırakıp hıristiyanlığı kabul etmişti. Ondaki peygamberlik alametlerini farkeden Varaka Bin Nevfel Hz. Muhammed'i sevdi. Bilgili olduğu için Hz. Muhammed'de ona saygı gösteriyor ve her fırsatta ziyaret ediyordu. O da Hz.Muhammed'e Tevrat'ı baştan başa okudu. Hz. Adem'den Hz. İsmail'e kadar bütün Peygamberlerin menkıbelerini anlattı. Hz. Musa'nın dinini nasıl yaydığını, Hz. İsa'nın Hıristiyanlığını da izah etti. İlahi vahdeti derinlemesine anlattı, kadim dini geleneklerin tefekkür ve halvet yollarını gösterdi.
Hz.Muhammed yaşı ilerledikçe arta kalan zamanlarında düşünmek ve ibadet etmek için Mekke yakınlarındaki Hira mağarasına (dağda) gider ve günlerce kalırdı. İbadetlerini Hz.İbrahimin dini üzerine yapardı. Hz.Muhammede 40 yaşındayken Cebrail tarafından Vahiy geldi ve Oku dedi. 3 yıl Vahiy gelmedi. Sonra yine Hira Mağarasında ibadet yaparken yeni Vahiy geldi. İslamiyet'i yaymasını istedi. Hz. Muhammedi inanan ilk Müslümanlar, karısı Hz. Hatice amcasının oğlu Hz.Ali, evlatlığı Zeyd, yakın arkadaşı Hz.Ebu Bekirdir. Hz.Muhammed yeni gelen Vahiy üzerine dini açıkça yaymaya başladı.
Mi'rac
Kur'anda İsrâ suresinde ve hadislerde aktarılanlara göre, Hz. Muhammed Medineye hicretten bir süre önce, Mirac olayı meydana geldi: Bu gecede, Hz.Muhammed, Hz.Cebrailin eşliğinde, önce Mescid-i Aksaya gitti. Orada, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer peygamberlerden bazılarıyla karşılaşarak, onlarla görüştü. Sidretul-Müntehada, kendisine gösterilen "Allahın ayetleri"ni gördükten sonra, aynı gecede Mekkeye döndü. Ehl-i Sünnet inancına göre Hz.Muhammed bu yolculuğu hem ruh hem beden ile yapmıştır. Bu semavi gece yolculuğunda, Hz.Muhammede Cennet ve Cehennem ve bu ikisine girenlerin hali gösterildi. Bu yolculuk esnasında, diğer bazı hükümler yanında beş vakit namaz da müslümanlara farz kılındı.
Hz.Muhammed Mekkeye dönünce, bu yolculuğunu anlattı. Bunun üzerine Kureyş'liler, alay etmeye başladılar. Hz. Ebu Bekir'e giderek dediler ki: Senin adamın dün gece Kudüse, oradan da semaya çıkıp tekrar Mekkeye döndüğünü söylüyor, ne dersin? Hz. Ebu Bekir de: O dediyse doğrudur! dedi. Fakat inanmayanlardan çoğu bu sözle ikna olmadı.
Hicret
Müslümanların sayısı artarken, Mekkelilerde Müslümanlar üzerindeki baskıyı arttırdılar. Sonra Hz.Hamza ve Hz.Ömerin İslamiyeti kabul etmesiyle iyice güç kazandılar. Müslümanlara yapılan baskılar artınca bazı kısmı, Habeşistana gönderildi. Medinelilerin de bir kısmı Müslüman oldu. Hz.Muhammed ise davet üzerine, Müslümanlar ile Ebu Bekiri alarak 622 yılında Mekkeden Medineye göç ettiler. Bu göçe Hicret denir.
Hz. Muhammed hicret edecek olursa, bir kısmı İslamı kabul etmiş olan Medineye gideceğini Mekkeliler tahmin edebileceğinden Hz. Muhammed, kuzeydeki Medine yoluna değil, Mekkenin güneybatısına düşen Sevr dağına hareket etti. Mağaraya geldiklerinde önce Hz.Ebu Bekir içeri girmiş ve akrep, yılan gibi zehirli hayvanların olup olmadığını yoklamıştı. Bu kontrolden sonra Rasulullah (s.a.v.) içeri girdi. Hz.Muhammed, Hz.Ebu Bekir ile Sevr mağarasında üç gün geçirdi.
Hz.Muhammedin hicret ettiğini öğrenen Mekke müşriklerinin önde gelenleri, her tarafa haber ulaştırmış ve onları bulup getirene yüz deve ödül vaadetmişti. Ebu Cehil başta olmak üzere müşrikler her tarafta Rasulullah (s.a.v.)'i ve sadık arkadaşı Hz.Ebu Bekiri arıyordu. Ebu Cehil'in adamları Hz.Ebu Bekirin evine gelince Hz.Ebu Bekirin kızı Hz. Esma, onlara Hz.Ebu Bekir ve Hz.Muhammedin nerede oldukları konusunda bir ipucu vermedi. Bunun üzerine öfkeye kapılan Ebu Cehil, Hz. Esmayı tokatlamıştı.
Her tarafta Hz.Muhammedi arıyanlardan becerikli bir iz sürücüsü, iz sürerek Mekkeli müşrikleri Sevr mağarasına kadar getirmişti. Ancak bu sırada bir mucize olmuş bir örümcek mağaranın ağzına ağ örmüş ve bir güvercin de yuvasını mağara girişine yuva kurmuştu. Askerler mağaranın yanına gelince, Hz.Ebu Bekir endişenmeye başladı. Hz.Muhammed, O'nu bir ayetle teselli ediyordu: Tasalanma, Allah bizimle beraberdir. Bu sırada askerler, mağara girişindeki örümcek ağını ve güvercin yuvasını görünce içeride kimse olamayacağını düşünerek geri döndüler.
Hz.Muhammed ve Hz.Ebu Bekir 20 Eylül 622de, Medine yakınlarındaki Kubaya ulaştılar. Hz.Muhammed, tekbir ve ilahilerle karşılandı; Kubaya varır varmaz Kuba Mescidini inşa ettirdi. Burada Külsüm bin Hedme konuk oldu. Hz.Muhammed, on gün dinlendikten sonra, yanında bulunan ashabı ile beraber Medineye hareket etti. Bu sırada Hz.Ali de Kubaya ulaşmıştı.
Hz. Muhammed Medine de Hamza başta olmak üzere tüm Medinelilerce bekleniyordu. Rasulullah (s.a.v.) Beni Salim mahallesinde Cum'a Namazı'nı kıldı ve ilk Cum'a hutbesini okudu. Medine´ye girdiğinde halk Peygamberlerinin kendi evlerinde kalması konusunda tartışınca iki cihan Peygamberi bir öneri sundu "devesinin ilk çökeceği yere evinin yapilmasi" ve halk bunu kabul etti. Bu şekilde Medinede Ebâ Eyyub el-Ensarinin konuğu oldu. Devesinin ilk çöktüğü yere bir Mescid ve kendi ailesinin kalması için mescide bitişik odalar yapıldı. Mescidin bir yanına da barınaksız kişilerin kalabilmeleri için Suffaadı verilen bir sundurma inşa edildi. Aynı zamanda İslam dünyasının "ilk yatılı okulu" sayılan bu yerde kalanlara Ashabu's-Suffa denildi.
Hicretten sonra Medine İslam'ın merkezi oldu.Hicret olayı ile Medinede ilk yazılı anayasa hazırlanarak, İslam Devleti kuruldu. Hicret, Hz.Ömer zamanında İslam dünyası için takvim başlangıcı kabul edilmiştir.
Medine Dönemi
Arabça Madinat/Madinah ya da Türkçe okunuş ile Medine kelimesi günümüzdeki devlet anlamını taşır. Bugünkü İsrail Devleti'nin resmi adı olan "Madinat Yişral" terimi de buna dayanır.
Medine halkı, dinleri uğruna Mekkeden göçenler -muhacirun (=göçedenler)- ve bunlara yardımcı olduklarından dolayı ensar (=yardımedenler) adını alan müslümanlığı kabul eden yerli halk olan Yemen kökenli Evs ve Hazreç kabilelerinden teşekkül etmiştir. Hazreç kabilesi Hadramut bölgesindendi. Aslen Yemenli olan Evs ve Hazreç kabileleri eski yurtlarına olan özlemle yerleştikleri bu yere "Yemen Serabı" anlamında Yesrib demişlerdi. Yesrib bir site devleti idi. Müslümanlar ise Yesrib'e Medinetü'n-Nebi , (=Peygamber Yurdu) dediler ; daha sonraları "Nurlanmış Yurt" anlamında Medinetü'l- Münevvere olarak adlandırıldı. Medine halkının önemli bir unsuru da Benu Kureyza, Benu Kaynuka, Benu Nadir adlı Yahudi klanlarından oluşuyordu ve Medine sınırları yakınlarında Hayber gibi yerlerde de yaşayan Yahudiler, varlıklı kişiler olduklarından, etkinlikleri sayılarına kıyasla daha fazlaydı. Etnik olarak böylesine karmaşık bir yapı arz eden Medine halkı arasında birlik sağlamak oldukça güçtü. Evs ve Hazreç kabileleri arasındaki geleneksel düşmanlığın her an yeniden alevlenme tehlikesi de vardı. Ayrıca Ensar ile Muhacirunu kaynaştırmak, çözülmesi gereken bir sorundu. Hz. Muhammed, bütün bu kesimleri birleştirip bağdaştırmayı hedefledi. Ancak her şeyden önce çok yoksul olan muhacirlerin durumlarının düzeltilmesi gerekiyordu. Hz. Muhammed "Muhacirun" ile "Ensar"ı kardeş ilan ederek, ensarın "kardeşleri"ne doğrudan yardım etmesini sağladı.
Yahudiler ile açılan aralarını düzeltmek için bu kavmi, hıristiyan ve putperestleri de müslümanlarla birlikte içine alan Medine kent devletini kurdu. Bu kesimlerin hak ve yükümlülüklerini saptayan "Medine Sözleşmesi" adı verilen kırkyedi maddelik bir tür "Medine Anayasası" benimsendi. Kendi dinleri ile birçok benzerlikler göstermesine karşın, Yahudiler İslam'a karşı direndiler. Hz. Muhammed onlara, İslam dininin kendinden önceki peygamberlerin söylediklerine uygun ve onların da bildirdiği, dolayısıyla dinlerinin devamı olan bir din olduğunu ifade etti. Yahudiler yine de İslam'a direnmekten ve müslümanlara karşı olumsuz tutumlarından vazgeçmediler. Medinede Hz. Muhammede karşı olanlar yalnızca Yahudiler değildi; Mekkeli putperestlerin işbirlikçisi bazı kişiler de zahirde müslümanlığı seçtiklerini söylemelerine rağmen "nifak" unsuru olarak karışıklık çıkartmaya çalışıyorlardı ki İslam teminolojisindeki "münafikûn" zümresinin kökleri o günlere gider.
Hicretin 2. yılı olan 624 yılında gelen bir vahiyle Kudüs'teki Mescid-i Aksa yerine, Mekke'deki Kabe-i Muazzama (=Mescid-i Haram) kıble olarak değiştirildi. Ertesi yıl , 625'te ise Ramazan ayı Oruç ayı olarak bildirildi ve Hacc müslümanlara farz kılındı.
Savaşlar
Müslümanlar ve Mekkeli müşrikler arasında ilk büyük çarpışma olarak 624 yılında Bedir savaşı yapıldı. Savaş sonunda esir alınan Mekkelilerden zengin olanlar, kurtuluş akçesi (=fidye) vererek bölgelerine dönmek için belirli para karşılığı serbest bırakıldılar. Okuma-yazma bilenlerin her biri de on Müslüman çocuğa okuma yazma öğretmek şartıyla serbest bırakıldılar.
Mekkeliler Bedirin intikamını almak için Medineye yürüdüler. Uhud dağı eteklerinde cereyan ettiği için Uhud savaşı olarak anılan savaşta Hz. Hamza şehit oldu. Hz. Muhammed yaralı olmasına rağmen uğranılan yenilginin etkisini silmek amacıyla geri çekilen Mekke ordusunu uzun bir süre takip etti. Hz. Muhammedin bu savaşta uyguladığı taktikler bilhassa önemlidir.
Mekkeliler İslam'ın daha fazla yayılmasını engellemek amacıyla saldırıya karar verdiler. Hz. Muhammed düşman çok diye Medine çevresine hendek kazdırdığından bu savaşa Hendek savaşı denildi. Savaşta karşılıklı ok atışları hakimdi. Mekkeliler hendekten geçemeyince kuşatmayı kaldırıp geri döndüler. Bu savaştan sonra bir çok Arap kabilesi Müslüman oldu..
Hudeybiye antlaşması ( Kabe için ) Mekkelilerle Müslümanlar arasında oldu. Bu antlaşmanın en önemli yanı Mekkeli müşriklerin bu antlaşma ile Müslümanlığı bir gerçek olarak kabul etmeleridir.
Hayberin fethinde, Hayber kalesi fethedildi Bu kalenin fethi ile Medine Şam yolu ( ticaret) güven altına alındı. Mekkeliler antlaşmayı bozdular ve fetih için gerekli ortamı hazırlamış oldular.
Mekke Fethi
630 yılında Müslüman ordusu Mekkeye girdi ve Mekkeliler hiçbir direniş göstermediler. Hz. Muhammed in ilk işi Kabeyi putlardan temizlemek oldu.
Mekkenin fethinden sonra putperest Arab kabileleri Müslümanlar üzerine yürümek amacıyla yirmibin kişilik bir kuvvet topladı. Hz. Muhammed durumu öğrenince Huneynde toplanan kabilelerin üzerine yürüdü. Müslümanlar zafer kazandılar. Bu savaşa Huneyn savaşı denilir.
Hz. Muhammed Taif üzerine de bir sefer yaptı. Sonuçta Taif halkı da Müslümanlığı kabul ettiler. Bizans İmparatoru Herakliusun büyük bir orduyla yürüdüğü haberi duyulunca Hz. Muhammed ordusuyla Suriyeye hareket etti. Bu sefer sonucunda Suriyedeki bazı kabileler Müslümanlığı kabul ettiler. Hz. Muhammed Tebük seferi sonunda Medineye döndü.
"Veda Hutbesi"
Hicretin onuncu yılında çok kalabalık olan müslümanlar Kabeyi ziyaret etti. 632 yılının Mart ayında (9 Zilhicce) Arafe günü Rasulullah (s.a.v.)'ın yüzbinden fazla kişiye Cebel-i Rahme (=Rahmet Dağı) de verdiği son hitabesine "veda hutbesi" denir. Hz. Muhammed Veda Hutbesi'nde Müslümanların kardeş olduğunu, kendisinden sonra eski cahiliyyet hayatına geri dönülmemesini, kan davasının yasaklandığını, kadın ve kölelere iyi davranılması gerektiğini söyledi. Hz. Muhammed konuşmasının sonunda Kuranın tamamlandığını ve görevinin sona erdiğini bildirerek bir anlamda Müslümanlara veda etti. Bu hac, Rasulullah (s.a.v.)'ın ilk, tek ve son haccı idi.
Vefat
Hz. Muhammed, Medineye dönüşünde hastalandı ve mesciddeki imamlık görevini Hz. Ebu Bekire bıraktı. Gittikçe hastalığı ilerleyen Hz. Muhammed 8 Haziran 632de vefat etti.
Hz. Muhammed, Mescid-i Nebevi'de vefat ettiği anda bulunduğu Hz. Aişe'nin odasında defnedildi. Bugünkü Mescid-i Nebevi içerisinde bulunan kabri Ravza-i Mutahhare adı ile anılmakta olup Hz. Ebu Bekir (R.A.) ve Hz. Ömer (R.A.) de orada medfundurlar.
Hz. Muhammed çevresinden gelen paganist görüş ve uygulamalarla ilgilenmedi. Kendisi, aynı dönemde herhangi bir puta tapmamakla birlikte, O'nun bu dönemdeki tutumu Kuranda ...oysa, vahiyden önce, kitap nedir, iman nedir sen bilmezdin (Şura Suresi, 42:52) ve Allah seni yorulmuş halde buldu ve doğru yola yönlendirdi. (43:7) ifadeleriyle gösterilir. Bununla birlikte, gerek kendi ülkesinde, gerekse gezip gördüğü ülkelerdeki toplumlarda dini inanç ve ahlak bakımından gözüne çarpan çöküntü, sapkınlık ve bozulmalar, Hz. Muhammed üzerinde derin izler bıraktı ve bu konularda düşünmeye sürükledi.
Evlilik
Hz.Muhammed 25 yaşındayken kervanlarını ve ticari işlerini yönettiği Hz.Hatice üzerinde dürüstlüğü ile iyi bir izlenim bıraktı ve evlenme teklifini kabul ederek ile evlendi. Evlendiklerinde Hz. Hatice 40 yaşındaydı. Hz. Hatice, Hz. Muhammed'i çok bilgili bir hristiyan olan amcazadesi Varaka Bin Nevfel ile tanıştırdı. Varaka Tevrat ile İncil'ide iyiden iyiye incelemiş ve arabçaya tercüme etmişti. Dinler tarihini çok iyi biliyordu ve araştırmaları sonucunda putatapıcılığı bırakıp hıristiyanlığı kabul etmişti. Ondaki peygamberlik alametlerini farkeden Varaka Bin Nevfel Hz. Muhammed'i sevdi. Bilgili olduğu için Hz. Muhammed'de ona saygı gösteriyor ve her fırsatta ziyaret ediyordu. O da Hz.Muhammed'e Tevrat'ı baştan başa okudu. Hz. Adem'den Hz. İsmail'e kadar bütün Peygamberlerin menkıbelerini anlattı. Hz. Musa'nın dinini nasıl yaydığını, Hz. İsa'nın Hıristiyanlığını da izah etti. İlahi vahdeti derinlemesine anlattı, kadim dini geleneklerin tefekkür ve halvet yollarını gösterdi.
Hz.Muhammed yaşı ilerledikçe arta kalan zamanlarında düşünmek ve ibadet etmek için Mekke yakınlarındaki Hira mağarasına (dağda) gider ve günlerce kalırdı. İbadetlerini Hz.İbrahimin dini üzerine yapardı. Hz.Muhammede 40 yaşındayken Cebrail tarafından Vahiy geldi ve Oku dedi. 3 yıl Vahiy gelmedi. Sonra yine Hira Mağarasında ibadet yaparken yeni Vahiy geldi. İslamiyet'i yaymasını istedi. Hz. Muhammedi inanan ilk Müslümanlar, karısı Hz. Hatice amcasının oğlu Hz.Ali, evlatlığı Zeyd, yakın arkadaşı Hz.Ebu Bekirdir. Hz.Muhammed yeni gelen Vahiy üzerine dini açıkça yaymaya başladı.
Mi'rac
Kur'anda İsrâ suresinde ve hadislerde aktarılanlara göre, Hz. Muhammed Medineye hicretten bir süre önce, Mirac olayı meydana geldi: Bu gecede, Hz.Muhammed, Hz.Cebrailin eşliğinde, önce Mescid-i Aksaya gitti. Orada, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer peygamberlerden bazılarıyla karşılaşarak, onlarla görüştü. Sidretul-Müntehada, kendisine gösterilen "Allahın ayetleri"ni gördükten sonra, aynı gecede Mekkeye döndü. Ehl-i Sünnet inancına göre Hz.Muhammed bu yolculuğu hem ruh hem beden ile yapmıştır. Bu semavi gece yolculuğunda, Hz.Muhammede Cennet ve Cehennem ve bu ikisine girenlerin hali gösterildi. Bu yolculuk esnasında, diğer bazı hükümler yanında beş vakit namaz da müslümanlara farz kılındı.
Hz.Muhammed Mekkeye dönünce, bu yolculuğunu anlattı. Bunun üzerine Kureyş'liler, alay etmeye başladılar. Hz. Ebu Bekir'e giderek dediler ki: Senin adamın dün gece Kudüse, oradan da semaya çıkıp tekrar Mekkeye döndüğünü söylüyor, ne dersin? Hz. Ebu Bekir de: O dediyse doğrudur! dedi. Fakat inanmayanlardan çoğu bu sözle ikna olmadı.
Hicret
Müslümanların sayısı artarken, Mekkelilerde Müslümanlar üzerindeki baskıyı arttırdılar. Sonra Hz.Hamza ve Hz.Ömerin İslamiyeti kabul etmesiyle iyice güç kazandılar. Müslümanlara yapılan baskılar artınca bazı kısmı, Habeşistana gönderildi. Medinelilerin de bir kısmı Müslüman oldu. Hz.Muhammed ise davet üzerine, Müslümanlar ile Ebu Bekiri alarak 622 yılında Mekkeden Medineye göç ettiler. Bu göçe Hicret denir.
Hz. Muhammed hicret edecek olursa, bir kısmı İslamı kabul etmiş olan Medineye gideceğini Mekkeliler tahmin edebileceğinden Hz. Muhammed, kuzeydeki Medine yoluna değil, Mekkenin güneybatısına düşen Sevr dağına hareket etti. Mağaraya geldiklerinde önce Hz.Ebu Bekir içeri girmiş ve akrep, yılan gibi zehirli hayvanların olup olmadığını yoklamıştı. Bu kontrolden sonra Rasulullah (s.a.v.) içeri girdi. Hz.Muhammed, Hz.Ebu Bekir ile Sevr mağarasında üç gün geçirdi.
Hz.Muhammedin hicret ettiğini öğrenen Mekke müşriklerinin önde gelenleri, her tarafa haber ulaştırmış ve onları bulup getirene yüz deve ödül vaadetmişti. Ebu Cehil başta olmak üzere müşrikler her tarafta Rasulullah (s.a.v.)'i ve sadık arkadaşı Hz.Ebu Bekiri arıyordu. Ebu Cehil'in adamları Hz.Ebu Bekirin evine gelince Hz.Ebu Bekirin kızı Hz. Esma, onlara Hz.Ebu Bekir ve Hz.Muhammedin nerede oldukları konusunda bir ipucu vermedi. Bunun üzerine öfkeye kapılan Ebu Cehil, Hz. Esmayı tokatlamıştı.
Her tarafta Hz.Muhammedi arıyanlardan becerikli bir iz sürücüsü, iz sürerek Mekkeli müşrikleri Sevr mağarasına kadar getirmişti. Ancak bu sırada bir mucize olmuş bir örümcek mağaranın ağzına ağ örmüş ve bir güvercin de yuvasını mağara girişine yuva kurmuştu. Askerler mağaranın yanına gelince, Hz.Ebu Bekir endişenmeye başladı. Hz.Muhammed, O'nu bir ayetle teselli ediyordu: Tasalanma, Allah bizimle beraberdir. Bu sırada askerler, mağara girişindeki örümcek ağını ve güvercin yuvasını görünce içeride kimse olamayacağını düşünerek geri döndüler.
Hz.Muhammed ve Hz.Ebu Bekir 20 Eylül 622de, Medine yakınlarındaki Kubaya ulaştılar. Hz.Muhammed, tekbir ve ilahilerle karşılandı; Kubaya varır varmaz Kuba Mescidini inşa ettirdi. Burada Külsüm bin Hedme konuk oldu. Hz.Muhammed, on gün dinlendikten sonra, yanında bulunan ashabı ile beraber Medineye hareket etti. Bu sırada Hz.Ali de Kubaya ulaşmıştı.
Hz. Muhammed Medine de Hamza başta olmak üzere tüm Medinelilerce bekleniyordu. Rasulullah (s.a.v.) Beni Salim mahallesinde Cum'a Namazı'nı kıldı ve ilk Cum'a hutbesini okudu. Medine´ye girdiğinde halk Peygamberlerinin kendi evlerinde kalması konusunda tartışınca iki cihan Peygamberi bir öneri sundu "devesinin ilk çökeceği yere evinin yapilmasi" ve halk bunu kabul etti. Bu şekilde Medinede Ebâ Eyyub el-Ensarinin konuğu oldu. Devesinin ilk çöktüğü yere bir Mescid ve kendi ailesinin kalması için mescide bitişik odalar yapıldı. Mescidin bir yanına da barınaksız kişilerin kalabilmeleri için Suffaadı verilen bir sundurma inşa edildi. Aynı zamanda İslam dünyasının "ilk yatılı okulu" sayılan bu yerde kalanlara Ashabu's-Suffa denildi.
Hicretten sonra Medine İslam'ın merkezi oldu.Hicret olayı ile Medinede ilk yazılı anayasa hazırlanarak, İslam Devleti kuruldu. Hicret, Hz.Ömer zamanında İslam dünyası için takvim başlangıcı kabul edilmiştir.
Medine Dönemi
Arabça Madinat/Madinah ya da Türkçe okunuş ile Medine kelimesi günümüzdeki devlet anlamını taşır. Bugünkü İsrail Devleti'nin resmi adı olan "Madinat Yişral" terimi de buna dayanır.
Medine halkı, dinleri uğruna Mekkeden göçenler -muhacirun (=göçedenler)- ve bunlara yardımcı olduklarından dolayı ensar (=yardımedenler) adını alan müslümanlığı kabul eden yerli halk olan Yemen kökenli Evs ve Hazreç kabilelerinden teşekkül etmiştir. Hazreç kabilesi Hadramut bölgesindendi. Aslen Yemenli olan Evs ve Hazreç kabileleri eski yurtlarına olan özlemle yerleştikleri bu yere "Yemen Serabı" anlamında Yesrib demişlerdi. Yesrib bir site devleti idi. Müslümanlar ise Yesrib'e Medinetü'n-Nebi , (=Peygamber Yurdu) dediler ; daha sonraları "Nurlanmış Yurt" anlamında Medinetü'l- Münevvere olarak adlandırıldı. Medine halkının önemli bir unsuru da Benu Kureyza, Benu Kaynuka, Benu Nadir adlı Yahudi klanlarından oluşuyordu ve Medine sınırları yakınlarında Hayber gibi yerlerde de yaşayan Yahudiler, varlıklı kişiler olduklarından, etkinlikleri sayılarına kıyasla daha fazlaydı. Etnik olarak böylesine karmaşık bir yapı arz eden Medine halkı arasında birlik sağlamak oldukça güçtü. Evs ve Hazreç kabileleri arasındaki geleneksel düşmanlığın her an yeniden alevlenme tehlikesi de vardı. Ayrıca Ensar ile Muhacirunu kaynaştırmak, çözülmesi gereken bir sorundu. Hz. Muhammed, bütün bu kesimleri birleştirip bağdaştırmayı hedefledi. Ancak her şeyden önce çok yoksul olan muhacirlerin durumlarının düzeltilmesi gerekiyordu. Hz. Muhammed "Muhacirun" ile "Ensar"ı kardeş ilan ederek, ensarın "kardeşleri"ne doğrudan yardım etmesini sağladı.
Yahudiler ile açılan aralarını düzeltmek için bu kavmi, hıristiyan ve putperestleri de müslümanlarla birlikte içine alan Medine kent devletini kurdu. Bu kesimlerin hak ve yükümlülüklerini saptayan "Medine Sözleşmesi" adı verilen kırkyedi maddelik bir tür "Medine Anayasası" benimsendi. Kendi dinleri ile birçok benzerlikler göstermesine karşın, Yahudiler İslam'a karşı direndiler. Hz. Muhammed onlara, İslam dininin kendinden önceki peygamberlerin söylediklerine uygun ve onların da bildirdiği, dolayısıyla dinlerinin devamı olan bir din olduğunu ifade etti. Yahudiler yine de İslam'a direnmekten ve müslümanlara karşı olumsuz tutumlarından vazgeçmediler. Medinede Hz. Muhammede karşı olanlar yalnızca Yahudiler değildi; Mekkeli putperestlerin işbirlikçisi bazı kişiler de zahirde müslümanlığı seçtiklerini söylemelerine rağmen "nifak" unsuru olarak karışıklık çıkartmaya çalışıyorlardı ki İslam teminolojisindeki "münafikûn" zümresinin kökleri o günlere gider.
Hicretin 2. yılı olan 624 yılında gelen bir vahiyle Kudüs'teki Mescid-i Aksa yerine, Mekke'deki Kabe-i Muazzama (=Mescid-i Haram) kıble olarak değiştirildi. Ertesi yıl , 625'te ise Ramazan ayı Oruç ayı olarak bildirildi ve Hacc müslümanlara farz kılındı.
Savaşlar
Müslümanlar ve Mekkeli müşrikler arasında ilk büyük çarpışma olarak 624 yılında Bedir savaşı yapıldı. Savaş sonunda esir alınan Mekkelilerden zengin olanlar, kurtuluş akçesi (=fidye) vererek bölgelerine dönmek için belirli para karşılığı serbest bırakıldılar. Okuma-yazma bilenlerin her biri de on Müslüman çocuğa okuma yazma öğretmek şartıyla serbest bırakıldılar.
Mekkeliler Bedirin intikamını almak için Medineye yürüdüler. Uhud dağı eteklerinde cereyan ettiği için Uhud savaşı olarak anılan savaşta Hz. Hamza şehit oldu. Hz. Muhammed yaralı olmasına rağmen uğranılan yenilginin etkisini silmek amacıyla geri çekilen Mekke ordusunu uzun bir süre takip etti. Hz. Muhammedin bu savaşta uyguladığı taktikler bilhassa önemlidir.
Mekkeliler İslam'ın daha fazla yayılmasını engellemek amacıyla saldırıya karar verdiler. Hz. Muhammed düşman çok diye Medine çevresine hendek kazdırdığından bu savaşa Hendek savaşı denildi. Savaşta karşılıklı ok atışları hakimdi. Mekkeliler hendekten geçemeyince kuşatmayı kaldırıp geri döndüler. Bu savaştan sonra bir çok Arap kabilesi Müslüman oldu..
Hudeybiye antlaşması ( Kabe için ) Mekkelilerle Müslümanlar arasında oldu. Bu antlaşmanın en önemli yanı Mekkeli müşriklerin bu antlaşma ile Müslümanlığı bir gerçek olarak kabul etmeleridir.
Hayberin fethinde, Hayber kalesi fethedildi Bu kalenin fethi ile Medine Şam yolu ( ticaret) güven altına alındı. Mekkeliler antlaşmayı bozdular ve fetih için gerekli ortamı hazırlamış oldular.
Mekke Fethi
630 yılında Müslüman ordusu Mekkeye girdi ve Mekkeliler hiçbir direniş göstermediler. Hz. Muhammed in ilk işi Kabeyi putlardan temizlemek oldu.
Mekkenin fethinden sonra putperest Arab kabileleri Müslümanlar üzerine yürümek amacıyla yirmibin kişilik bir kuvvet topladı. Hz. Muhammed durumu öğrenince Huneynde toplanan kabilelerin üzerine yürüdü. Müslümanlar zafer kazandılar. Bu savaşa Huneyn savaşı denilir.
Hz. Muhammed Taif üzerine de bir sefer yaptı. Sonuçta Taif halkı da Müslümanlığı kabul ettiler. Bizans İmparatoru Herakliusun büyük bir orduyla yürüdüğü haberi duyulunca Hz. Muhammed ordusuyla Suriyeye hareket etti. Bu sefer sonucunda Suriyedeki bazı kabileler Müslümanlığı kabul ettiler. Hz. Muhammed Tebük seferi sonunda Medineye döndü.
"Veda Hutbesi"
Hicretin onuncu yılında çok kalabalık olan müslümanlar Kabeyi ziyaret etti. 632 yılının Mart ayında (9 Zilhicce) Arafe günü Rasulullah (s.a.v.)'ın yüzbinden fazla kişiye Cebel-i Rahme (=Rahmet Dağı) de verdiği son hitabesine "veda hutbesi" denir. Hz. Muhammed Veda Hutbesi'nde Müslümanların kardeş olduğunu, kendisinden sonra eski cahiliyyet hayatına geri dönülmemesini, kan davasının yasaklandığını, kadın ve kölelere iyi davranılması gerektiğini söyledi. Hz. Muhammed konuşmasının sonunda Kuranın tamamlandığını ve görevinin sona erdiğini bildirerek bir anlamda Müslümanlara veda etti. Bu hac, Rasulullah (s.a.v.)'ın ilk, tek ve son haccı idi.
Vefat
Hz. Muhammed, Medineye dönüşünde hastalandı ve mesciddeki imamlık görevini Hz. Ebu Bekire bıraktı. Gittikçe hastalığı ilerleyen Hz. Muhammed 8 Haziran 632de vefat etti.
Hz. Muhammed, Mescid-i Nebevi'de vefat ettiği anda bulunduğu Hz. Aişe'nin odasında defnedildi. Bugünkü Mescid-i Nebevi içerisinde bulunan kabri Ravza-i Mutahhare adı ile anılmakta olup Hz. Ebu Bekir (R.A.) ve Hz. Ömer (R.A.) de orada medfundurlar.