-
- Üyelik Tarihi
- 3 Ocak 2010
-
- Mesajlar
- 11,324
-
- MFC Puanı
- 64,161
Diye bir soru sorulsa ilk sırada hangisini söylerim bilmiyorum ama ilk üç içine aşağıdaki hadis mutlaka girer. Bu hadis benim için sevinç ve huzur kaynağıdır. Mutlu olduğumda okursam mutluluğumun şımarıklığa varmaması için bu hadis bana fren olur. Üzüntülü ve sıkıntılı olduğumda okursam bu hadis bana teselli olur. Adeta ruhun gıdası, derdin devâsı bir hadis. İleride Allah bana ömür verirse bu hadis üzerine müstakil bir kitap yazmak isterim. Şimdilik bu yazı ile yetineceğim.
Peygamberimizin amcasının oğlu Abdullah bin Abbası bilirsiniz. Peygamberimiz zamanında henüz çocuk yaşlarındaydı. O vefat ederken gençliğinin ilk dönemlerindeydi. İşte o Abdullah anlatıyor. Bir gün Allah Resûlünün (s.a.v.)nün arkasındaydım. Bana şöyle buyurdu:
***
Evladım! Sana bazı sözler öğreteceğim.
Allahı[n emir ve yasaklarını] koruyup gözet ki Allah da seni korusun.
Allahı[n emir ve yasaklarını] koruyup gözet ki Onu daima önünde / yanında bulasın.
Bir şey isteyeceğinde Allahtan iste.
Yardım dileyeceğinde Allahtan yardım dile.
Bil ki bütün ümmet bir konuda sana yarar sağlamak üzere bir araya gelse, ancak Allahın senin için yazdığından başka bir yarar sağlayamazlar. Bütün ümmet sana bir zarar vermek için bir araya gelse ancak Allahın senin için yazmış olduğu kadar zarar verebilirler. [Kaderleri yazan] kalemler kurumuş, sayfalar kaldırılmıştır.
(Tirmizî, Ebvâbu sıfatil-kıyame ver-reqâiq vel-vera, 59)
***
Bu hadis öyle önemli şeyler söylüyor ki hangi birine temas edeyim bilemedim. En iyisi en önemlilerine cümle cümle temas etmek.
1. Allahı[n emir ve yasaklarını] koruyup gözet ki Allah da seni korusun.
Rabbimiz Kuranda kullarıyla olan ilişkisini bazı kurallara bağlıyor. Bana dua edin, sizin duanıza icabet edeyim (Mümin, 60), siz beni anın, Ben de sizi anayım (Bakara, 152), siz Allaha [yani Onun dinine] yardım ederseniz Allah da size yardım eder (Muhammed, 7), eğer şükrederseniz size olan nimetlerimi arttırırım (İbrahim, 7), siz bana verdiğiniz sözü tutun, Ben de size verdiğim sözü tutayım (Bakara, 40) gibi âyetler bunlardan yalnızca bir kaçı.
İşte bu hadisimizde de Allah Resûlü, amcasının oğlu genç İbn Abbasa diyor ki Allahın seni koruyup gözetmesini istiyorsan sen de Onun koyduğu kuralları koru, bu kuralları çiğneme. Sen Onun koyduğu kurallara bağlı kalmaya gayret edersen o seni korur, gözetir. En zor zamanlarda hiç ummadığın şekilde sana kapılar açar.
Nitekim Rabbimiz buyurmuyor mu?
Eğer siz [Allahın koyduğu kuralları koruyup gözeterek] Allaha karşı gelmekten sakınırsanız O sizin için iyi ile kötüyü anlayacak bir anlayış verir. (Enfal, 29)
Kim [Allahın koyduğu kuralları koruyarak] Allaha karşı gelmekten sakınırsa Allah Ona bir çıkış yolu yaratır ve onu hiç ummadığı yerden rızıklandırır. (Talak, 2-3)
2. Allahı[n emir ve yasaklarını] koruyup gözet ki Onu daima önünde / yanında bulasın.
Bir insanın Allahı yanında hissetmesi kadar ona güç ve kudret veren bir şey olamaz. Allah sizinle ise bütün dünya karşısınızda olsa dert değil. Allah sizin yanınızda değilse bütün dünya sizinle olsa iş değil.
Allahın senin yanında olmasını istiyorsan sen Onun yolunda ol. Sen Onun hizmetkârı olursan O da her an yardım ve desteğiyle, moral ve motivasyonuyla senin yanında yer alır. Kalbine sekînet, huzur ve ferahlık verir. Bittim dediğin yerde O yettim der.
Hani hicret sırasında müşrikler Allah Resûlü ve Hz. Ebubekiri Sevr mağarasında iken mağaranın ağzına kadar gelmişlerdi. Hz. Ebubekir endişelendiğinde Allah Resûlü (s.a.v.) ona üzülme! Allah bizimle beraberdir (Tevbe, 40) buyuruyordu. Ne hüzün, ne endişe vardı. Aynı sözler, Firavun ve ordusu Hz. Musayı ve İsrailoğullarını Nil nehrinin kenarında kıstırdığında Hz. Musanın dilinden dökülüyordu:
İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları: İşte yakalandık! dediler. Musa: Asla! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir. (Şuarâ, 61-62)
3. Bir şey isteyeceğinde Allahtan iste
Tevhidin gereği işte budur! Mümin, her şeyin dizginlerini elinde tutan âlemlerin Rabbinden başkasına el avuç açma zilletine düşmez. Allahtan başka varlıkların kapısında beklemez. Hem niye başkalarına yalvarıp yakarsın ki? Onlar da âciz kul değil mi?
Akıl, iman, huzur, şifa, rahatlık istiyorsan Allahtan, sadece Allahtan iste.
4. Yardım dileyeceğinde sadece Allahtan yardım dile
Âciz ve fâni varlıkların sana yardımcı olacağını ümit ederek sakın onlara yalvarıp yakarma. Bak ki Rabbimiz ne buyuruyor:
Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O'nun lütfunu geri çevirecek de yoktur. O, hayrını kullarından dilediğine eriştirir. Ve O bağışlayandır, esirgeyendir. (Yunus, 107)
Hem sen değil misin namazın her rekâtında okuduğun Fâtiha sûresinde yalnız Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz (Fâtiha, 5) diyen! Hem böyle söyleyip hem de başkasından yardım dilenirsen, medet umarsan senin bu hareketin tevhide uyar mı, kulluğa sığar mı?
Tarih boyunca şirk dediğimiz şeyin kaynağında Allahtan başka varlıklardan medet ummak yatmıyor muydu?
5. Bil ki bütün ümmet bir konuda sana yarar sağlamak üzere bir araya gelse, ancak Allahın senin için yazdığından başka bir yarar sağlayamazlar. Bütün ümmet sana bir zarar vermek için bir araya gelse ancak Allahın senin için yazmış olduğu kadar zarar verebilirler. [Kaderleri yazan] kalemler kurumuş, sayfalar kaldırılmıştır.
Aslında bu cümle, yalnızca Allahtan iste, yalnızca Allahtan yardım dile ifadesinin gerekçesini ortaya koyuyor. İnsanlardan beklentisi olan, medet uman, yardım dileyen, isteyenler bilsin ki bu insanlar Allahın dilediği, yazdığı ve takdir ettiğinden başka bir şey veremezler. Ne buyuruyordu Rabbimiz?
Allah'ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O'nun tuttuğunu O'ndan sonra salıverecek de yoktur. O, üstündür, hikmet sahibidir. (Fâtır, 2)
Hasta olduğunda doktora git ama şifayı doktordan bilme. Doktor, ancak Allahın yazdığı şifanın seni bulmasına aracılık edebilir. "Ne kadar da iyi bir doktormuş, beni iyi etti" diyerek Rabbinin olan fiili âciz kula nispet etme!
Rızkını kazanmak için çalışıp çabala ama rızkını insanlardan, yağmurdan, topraktan bilme. Bütün insanlar ancak Allahın yazdığı rızkın seni bulmasına aracılık edebilir.
Seni tehdit edenler, sana korku salmaya çalışanlar, sana zarar vermek için plan yapanlar, senin altını oymaya, canına ve malına zarar vermeye çalışanlar karşısında asla korkma, yılma! Çünkü onlar zarar vermeyi isteyebilirler ama zararı yaratma kudreti onların elinde değildir. Eğer öyle olsaydı Mekkede tek başına mücadelesine devam eden Allah Resûlüne zarar verirlerdi!
Allahın kaderleri yazan kalemi kurumuştur. Yeryüzündeki tükenmez kalemler bile bir takım silgilerle silinebilir. Ama Allahın kader kaleminin yazdığı yazı silinmez, mürekkebi kurumuştur. Üstelik sayfalar da kaldırılıp levh-i mahfuza konulmuştur.
Bir insanda tevhid ve kader inancı bu şekilde yerleşirse o kimse herhangi bir varlığın önünde boynu bükük durur mu? Âciz insanlara el-avuç açar mı?
Allah Resûlünün ne kadar güzel tavsiyelerde bulunduğunu görüyor musunuz? Onun söylediği her sözün mutlaka Kuranla uyumlu olduğunu görüyor musunuz?
Rabbimiz bizi şirkten tam anlamıyla arınıp tevhidi hakiki anlamıyla gerçekleştiren, kadere hakkıyla iman eden, yalnız kendisine boyun eğip el açan kullarından eylesin.
(Soner Duman/19.Safer.1441/18.Ekim.2019/Cuma)
Peygamberimizin amcasının oğlu Abdullah bin Abbası bilirsiniz. Peygamberimiz zamanında henüz çocuk yaşlarındaydı. O vefat ederken gençliğinin ilk dönemlerindeydi. İşte o Abdullah anlatıyor. Bir gün Allah Resûlünün (s.a.v.)nün arkasındaydım. Bana şöyle buyurdu:
***
Evladım! Sana bazı sözler öğreteceğim.
Allahı[n emir ve yasaklarını] koruyup gözet ki Allah da seni korusun.
Allahı[n emir ve yasaklarını] koruyup gözet ki Onu daima önünde / yanında bulasın.
Bir şey isteyeceğinde Allahtan iste.
Yardım dileyeceğinde Allahtan yardım dile.
Bil ki bütün ümmet bir konuda sana yarar sağlamak üzere bir araya gelse, ancak Allahın senin için yazdığından başka bir yarar sağlayamazlar. Bütün ümmet sana bir zarar vermek için bir araya gelse ancak Allahın senin için yazmış olduğu kadar zarar verebilirler. [Kaderleri yazan] kalemler kurumuş, sayfalar kaldırılmıştır.
(Tirmizî, Ebvâbu sıfatil-kıyame ver-reqâiq vel-vera, 59)
***
Bu hadis öyle önemli şeyler söylüyor ki hangi birine temas edeyim bilemedim. En iyisi en önemlilerine cümle cümle temas etmek.
1. Allahı[n emir ve yasaklarını] koruyup gözet ki Allah da seni korusun.
Rabbimiz Kuranda kullarıyla olan ilişkisini bazı kurallara bağlıyor. Bana dua edin, sizin duanıza icabet edeyim (Mümin, 60), siz beni anın, Ben de sizi anayım (Bakara, 152), siz Allaha [yani Onun dinine] yardım ederseniz Allah da size yardım eder (Muhammed, 7), eğer şükrederseniz size olan nimetlerimi arttırırım (İbrahim, 7), siz bana verdiğiniz sözü tutun, Ben de size verdiğim sözü tutayım (Bakara, 40) gibi âyetler bunlardan yalnızca bir kaçı.
İşte bu hadisimizde de Allah Resûlü, amcasının oğlu genç İbn Abbasa diyor ki Allahın seni koruyup gözetmesini istiyorsan sen de Onun koyduğu kuralları koru, bu kuralları çiğneme. Sen Onun koyduğu kurallara bağlı kalmaya gayret edersen o seni korur, gözetir. En zor zamanlarda hiç ummadığın şekilde sana kapılar açar.
Nitekim Rabbimiz buyurmuyor mu?
Eğer siz [Allahın koyduğu kuralları koruyup gözeterek] Allaha karşı gelmekten sakınırsanız O sizin için iyi ile kötüyü anlayacak bir anlayış verir. (Enfal, 29)
Kim [Allahın koyduğu kuralları koruyarak] Allaha karşı gelmekten sakınırsa Allah Ona bir çıkış yolu yaratır ve onu hiç ummadığı yerden rızıklandırır. (Talak, 2-3)
2. Allahı[n emir ve yasaklarını] koruyup gözet ki Onu daima önünde / yanında bulasın.
Bir insanın Allahı yanında hissetmesi kadar ona güç ve kudret veren bir şey olamaz. Allah sizinle ise bütün dünya karşısınızda olsa dert değil. Allah sizin yanınızda değilse bütün dünya sizinle olsa iş değil.
Allahın senin yanında olmasını istiyorsan sen Onun yolunda ol. Sen Onun hizmetkârı olursan O da her an yardım ve desteğiyle, moral ve motivasyonuyla senin yanında yer alır. Kalbine sekînet, huzur ve ferahlık verir. Bittim dediğin yerde O yettim der.
Hani hicret sırasında müşrikler Allah Resûlü ve Hz. Ebubekiri Sevr mağarasında iken mağaranın ağzına kadar gelmişlerdi. Hz. Ebubekir endişelendiğinde Allah Resûlü (s.a.v.) ona üzülme! Allah bizimle beraberdir (Tevbe, 40) buyuruyordu. Ne hüzün, ne endişe vardı. Aynı sözler, Firavun ve ordusu Hz. Musayı ve İsrailoğullarını Nil nehrinin kenarında kıstırdığında Hz. Musanın dilinden dökülüyordu:
İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları: İşte yakalandık! dediler. Musa: Asla! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir. (Şuarâ, 61-62)
3. Bir şey isteyeceğinde Allahtan iste
Tevhidin gereği işte budur! Mümin, her şeyin dizginlerini elinde tutan âlemlerin Rabbinden başkasına el avuç açma zilletine düşmez. Allahtan başka varlıkların kapısında beklemez. Hem niye başkalarına yalvarıp yakarsın ki? Onlar da âciz kul değil mi?
Akıl, iman, huzur, şifa, rahatlık istiyorsan Allahtan, sadece Allahtan iste.
4. Yardım dileyeceğinde sadece Allahtan yardım dile
Âciz ve fâni varlıkların sana yardımcı olacağını ümit ederek sakın onlara yalvarıp yakarma. Bak ki Rabbimiz ne buyuruyor:
Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O'nun lütfunu geri çevirecek de yoktur. O, hayrını kullarından dilediğine eriştirir. Ve O bağışlayandır, esirgeyendir. (Yunus, 107)
Hem sen değil misin namazın her rekâtında okuduğun Fâtiha sûresinde yalnız Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz (Fâtiha, 5) diyen! Hem böyle söyleyip hem de başkasından yardım dilenirsen, medet umarsan senin bu hareketin tevhide uyar mı, kulluğa sığar mı?
Tarih boyunca şirk dediğimiz şeyin kaynağında Allahtan başka varlıklardan medet ummak yatmıyor muydu?
5. Bil ki bütün ümmet bir konuda sana yarar sağlamak üzere bir araya gelse, ancak Allahın senin için yazdığından başka bir yarar sağlayamazlar. Bütün ümmet sana bir zarar vermek için bir araya gelse ancak Allahın senin için yazmış olduğu kadar zarar verebilirler. [Kaderleri yazan] kalemler kurumuş, sayfalar kaldırılmıştır.
Aslında bu cümle, yalnızca Allahtan iste, yalnızca Allahtan yardım dile ifadesinin gerekçesini ortaya koyuyor. İnsanlardan beklentisi olan, medet uman, yardım dileyen, isteyenler bilsin ki bu insanlar Allahın dilediği, yazdığı ve takdir ettiğinden başka bir şey veremezler. Ne buyuruyordu Rabbimiz?
Allah'ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O'nun tuttuğunu O'ndan sonra salıverecek de yoktur. O, üstündür, hikmet sahibidir. (Fâtır, 2)
Hasta olduğunda doktora git ama şifayı doktordan bilme. Doktor, ancak Allahın yazdığı şifanın seni bulmasına aracılık edebilir. "Ne kadar da iyi bir doktormuş, beni iyi etti" diyerek Rabbinin olan fiili âciz kula nispet etme!
Rızkını kazanmak için çalışıp çabala ama rızkını insanlardan, yağmurdan, topraktan bilme. Bütün insanlar ancak Allahın yazdığı rızkın seni bulmasına aracılık edebilir.
Seni tehdit edenler, sana korku salmaya çalışanlar, sana zarar vermek için plan yapanlar, senin altını oymaya, canına ve malına zarar vermeye çalışanlar karşısında asla korkma, yılma! Çünkü onlar zarar vermeyi isteyebilirler ama zararı yaratma kudreti onların elinde değildir. Eğer öyle olsaydı Mekkede tek başına mücadelesine devam eden Allah Resûlüne zarar verirlerdi!
Allahın kaderleri yazan kalemi kurumuştur. Yeryüzündeki tükenmez kalemler bile bir takım silgilerle silinebilir. Ama Allahın kader kaleminin yazdığı yazı silinmez, mürekkebi kurumuştur. Üstelik sayfalar da kaldırılıp levh-i mahfuza konulmuştur.
Bir insanda tevhid ve kader inancı bu şekilde yerleşirse o kimse herhangi bir varlığın önünde boynu bükük durur mu? Âciz insanlara el-avuç açar mı?
Allah Resûlünün ne kadar güzel tavsiyelerde bulunduğunu görüyor musunuz? Onun söylediği her sözün mutlaka Kuranla uyumlu olduğunu görüyor musunuz?
Rabbimiz bizi şirkten tam anlamıyla arınıp tevhidi hakiki anlamıyla gerçekleştiren, kadere hakkıyla iman eden, yalnız kendisine boyun eğip el açan kullarından eylesin.
(Soner Duman/19.Safer.1441/18.Ekim.2019/Cuma)