• Web sitemizin içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için Web sitemize kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Web sitemize üye olmak tamamen ücretsizdir.
  • Sohbetokey.com ile canlı okey oynamaya ne dersin? Hem sohbet et, hem mobil okey oyna!
  • Soru mu? Sorun mu? ''Bir Sorum Var?'' sistemimiz aktiftir. Paylaşın beraber çözüm üretelim.

HAYALPEREST

Üyelik Tarihi
28 Şub 2020
Konular
2,107
Mesajlar
26,098
MFC Puanı
301,150
Her iki uzun füze de çölün bakır rengi göğünün altında birbirlerine 800’er metre aralıkla uçuşa hazır bekliyorlardı. Uzay giysisinin içinde ağırlaşan Denby, uzun bir süre onlara hareketsiz bir şekilde baktı. Kalbi neşeyle çarpıyordu.
“İşte,” diye düşündü,”Ben bunun için doğdum!”
Kendini hayallerine bıraktı ve şimdiden evrenin sihirli kaynağı şerefine içerken, uzayda olduğunu düşledi. Güneş ve yıldızlar mor ışıklarını mor geceye karıştırıyorlar, ayaklarının altındaki dünya yeşilimsi bir sisten oluşan bir yuvarlağı andırıyordu. Feldman koluna dokundu…
“Hazır mısınız?”
Gerçeğe dönen Denby, kafasını olumlu şekilde salladı. Feldman’la birlikte çölde füze yönüne ilerleyen teknisyen gurubunu izlemeye koyuldular. Kapsülün içi serin bir mağarayı andırıyordu. Denby araçtaki çekimsizlik kayışlarını sabitleştirdi. Eldivenlerden birini çıkardı ve Feldman’ın iğneyi yapabilmesi için kolunu sıyırdı. Psikoteknisyen sessizce şırıngayı hazırladı sonra dönerek Denby’ye bir göz attı.
“Haydi,” dedi sessizce. İğne Denby’nin etine battı.
“Bu sayede, en kötü anda uyuyacaksınız.” diye açıkladı, Feldman.
Teknisyenler son hazırlıkları tamamladılar. Denby’ye başarılar diledikten sonra, birer birer füzeden ayrılıp gündüzün kör edici aydınlığına çıktılar.
“Gerçekten de gitmek istediğinizden emin misiniz?” diye sordu Feldman.
Aman tanrım!’ diye düşündü Denby. ‘Bana gitmek isteyip istemediğimi soruyor! Bütün hayatım bu anın bir delilidir, hep bunu hayal ettim, bir başka şey için yaşadığımı anımsamıyorum ve o bana gitmek isteyip istemediğimi soruyor!
“Evet.” dedi, gitmek istiyorum. “Bana öyle geliyor ki bu hakkı kazandım, öyle değil mi?”
Psikoteknisyen hafifçe güldü. “Bu kesin, kimse inkar etmiyor. Fakat bir an düşünün dostum. Bütün hayatınızda, bir hayalin peşinde koştunuz. Şimdi ona ulaştığınızı düşünüyorsunuz. Bütün gençliğinizde, bir gün ayın etrafında ilk turu yapacak tek adam alacağınızı düşlediniz, fakat…”
“Oraya ulaşmak için çalıştığımı da unutmayın, Feldman!” dedi sertçe Denby. “Anımsayabildiğim en eski anılarımda, hatta ufak bir çocukken bile, daima kafama koyduğum bu düş yüzünden benimle alay ettiler. Diğerlerinden değişik ve her zaman yalnızdım. Düşüm benim tek arkadaşımdı. Çalıştım, düşündüm, kendi kendime sordum ve kararımı verdim. Şimdi de hayatıma bir anlam verecek şansı elde ettim. Bana nasıl tereddüt edip etmediğimi sorabilirsin? Sorunuzun anlamı yok. Bana daha çok, aksi olursa, ne olacağını sorun!”
Feldman saatine baktı. “Fikir değiştirmek için hala vaktiniz var, biliyorsunuz. İhtiyaç anında kullanabilmek için ikinci astronotumuz bekliyor.”
Denby başını çevirdi. Sakinleştirici iğne onu sersemletmeye ve öfkelendirmeye başlamıştı. Bu şom ağızlı doktorun onu rahat bırakmasını istiyordu.
“Bir hayal için yaşadınız,” diye devam etti, Feldman. “Ve onun yüzünden yalnız kaldınız. Her zaman yalnız… Doğru değil mi?”
Denby cevap vermedi. Feldman’ın sözleri onu çok etkiliyordu. Yalnızlık… Evet, onu iyi tanıyordu. İçini bir ürperti kapladı. Cam kırıkları gibi, hatıralar her tarafına sarılıyordu. Evet çok yalnızdı. Düşü, hayali, diğerlerinin yanından çekip uzaklaştırdı. Dışarıda bulamadığı topluluğu içinde arayarak yavaş yavaş kendi içine kapanmıştı. Bazen dışarıdan zırhını aşıp onu incitmeyi amaçlayan girişimler olmuştu. Annesinin sözlerini anımsıyordu:
“Niçin bu kadar fazla okuyorsun? Hepsi aptalca şeyler! Diğer çocuklarla dışarıda oynamaya gitsen daha iyi yaparsın.”
Acaba onun için, sadece hayali için yaşadığı söylenebilir miydi? Bir gün bir başka gezegene ayak basmak ve dünyanın başının üstünde, gökyüzünde kayışını görmek! 12 yaşında! Onunla alay ediyorlardı. Ve babası…
“Bir gün aya gidilebilecek mi baba?”
“Bana böyle aptalca şeyler sorma küçüğüm.”
“Sonunda cevap bulabileceğinizi düşünüyorsunuz.” diye devam ediyordu yaz günlerinde uğuldayan arıları andıran Feldman’ın sesi. “Fakat gerçekte, çok gerilere çocukluk zamanınızdaki korkulara kadar dalmayınız! Şimdiki duygularınızdan söz ediyorum. Bu sizi korkutmuyor mu, Denby?”
Hala bana niçin işkence ediyor?’ diye hırçınca düşünüyordu, Denby.
“Yeter!” diye mırıldandı, “Lütfen gidin Feldman!” ‘Beni yapayalnız bıraksa… yapayalnız… yapayalnız… yapayalnız…’ diye düşünüyordu. Sımsıkı bağlanan gergin kayışları hışırdatarak, ürperdi.
“Özür dilerim dostum.” Feldman omzuna dostça vurdu, uzay başlığını yerinden alarak Denby’in başına yerleştirdi. “Sizi üzmek istemiyorum.” diye devam etti,”Fakat emin olmamız lazımdı.”
Valfa kadar yürüdü ve son bir kez daha döndü:
“Sizden özür dilerim, Denby!” dedi tekrar ve yok oldu.
Denby yarı uyuşuk bir halde, füzenin ilk sarsıntısını bekledi. Beklediği gecikmedi, sessiz küçük hücrenin duvarlarını titreterek sağır edici bir gök gürültüsünü takiben gevşediğini hissetti. Basınç elbisesi, ani şokla gövdesini sanki bir mengenede sıkıştırıyormuş duygusu vererek, acıtıyordu.
Sonra gece oldu.Kapalı olduğu kendi küçük evrenini, çok yakınlarında bulutsuları andıran sarı spiral ışıklardan oluşmuş bir gece sarıyordu. Kalbi çarparak, sessizlikte uyandı. Nihayet oradaydı! Hayalleri gerçekleşmişti! Ayaklarının altındaki füzenin devamlı titreşiminden dolayı güçlükle yer değiştirerek kayışlarını çıkardı ve birinci ekranın düğmesini çevirdi. Gördüğü manzara, çığlık atmasına neden olmuştu.
Güneş ve yıldızlar, hep beraber siyah bir gökte parıldıyorlardı fakat gök hayallerinin göğünden sonsuz derecede büyük ve soluktu. Bu büyüklüğün, sonsuz karanlığın hissi, boğazını merhametsizce sıkıyordu.
Anılarını tekrar hatırladı:
“Baba, bir gün aya gidilecek mi?”
“Böyle aptalca şeyler sorma küçüğüm.”
Duyduğu üzüntüyü anımsıyordu, fakat birden bunlara tıpkı can simidine yapışır gibi sarıldığını anladı. Onu bu geniş korkunç boşluğun ortasında bir şeye bağlayan zincir vardı. İnsanlık anıları, dünyanın anıları…
Birer birer uzayın parıldayan boşluğunca sarılıncaya dek öteki ekranları açtı. Yıldızlar uzak ve soğuktu. Güneş daha uzaktı ve yerin gerçek üstü parlaklığı gözlerini rahatsız ediyordu. Denby, sanki bu sınırsız korkunç geçenin içine düştüğünü, takla attığını sandı. Tabanı oluşturan arkalığına sıkıca yaslanarak ve bir kenara dertop olarak çekildi. Sonsuza dek yalnız olduğunu duyumsadı. Ve ansızın yeşilimsi bir topa benzeyen, yabancı, gerçek üstü bulutlarla kaplı dünyayı gördü. İçinde kör bir çılgınlığın doğduğunu hissetti, şakaklarını hayvani bir şiddet dalgası kapladı.
Hayalinde böyle değildi’ diye çaresizlik içinde düşündü. Hayalinde korku yoktu, Hayalinde azametli olduğunu, galip olduğunu hissediyordu. Etrafında ne bu korkunç sonsuz boşluk ne de bu iğrençlik, bu soğukluk yoktu!
Denby haykırmaya başladı Çığlıkları korku içinde çatlak bir sesle başlığından yansıyordu. Haykırıyor, devamlı, durmaksızın haykırıyordu… Valf açıldığında ve psikoteknisyen onu büyük güneşin altındaki çöle çıkardığında hala haykırıyordu.. haykırıyordu..
“Siz uyarmak istedim.” dedi sakin bir şekilde, Feldman. “Fakat, dediğiniz gibi bu girişimde bulunma hakkına sahiptiniz.”
Hastanedeki yatağın üstündeki siluetten gelen ses zayıf ve katıydı. “Demek hepsi hileydi? Hepsi? Bu bir maskaralık!”
Feldman başını salladı. “Tam değil. Ekranlarda, V2’lere monte edilmiş otomatik kameraların aldığı filmleri görüyordunuz. Çekim olayları da Santrifüj Kuvvetiyle oluşturuldu. Siz sadece beceriksiz adayları sınamaya yarayan yapay bir aygıttaydınız.”
“Benim gibi?” dedi, acı bir şekilde.
“Eh evet, dostum, ondan korkuyordum. Gezegenlerarası yolculuğun yalnızlığı sevenler için olmadığını gördünüz. Ne parlak zekâlar için ne de hassas veya hayalperestler için. Onlar bunu gerçekleştiremez, hayır! “ diye özetledi Feldman kalkarken. “Yıldızlar güçlülere, hayvan gibi olanlara aittir. Yalnız onlar bu gerçek katılığa karşı koyabilirler. Onlar için, boşluğun anlamı yoktur ve gizli öfkeler saklamazlar.”
Denby’in hıçkırıklarını zorla zapt ettiğini duydu ve uzun bir an kapıda beyaz yatağında hayret içinde yatan silueti izlemek için durdu. Sonra kafasını üzgün bir şekilde çevirdi.
“Hayal” dedi sonunda, “Hayalperestler için yapılmamıştır.”
 
Üst