Hayallerini Yak Evi Isıt
Bu gece konuğumsun.
Karanlık yırtıcı düşler ve küçük ölümlerle dolu bir ormandan geldin bana...
Perdenin aralığından sızan mahcup ay ışığı yorgun bedenini okşuyor...
Yanımda uyuyorsun. Kollarındaki bacaklarındaki izleri yaraları seyrediyorum.
Alımlı uçumlu bedenine diriliğine büyülü gençliğine tutkuyla bağlı olduğun adamdan geliyorsun bana
Dilsiz sevişmelerinden
Onu başından beri hiç saklamadın benden.
Zaten yüzündeki solgunluktan düş kırıklığından gözlerinin sık sık boşluğa düşmesinden anlamıştım ben hemen.
Zaten yalanlarla yaşayamazsın sen
Ama gerçeği anlayınca içimdeki resim darmadağın olmuştu bir anda. Resimdeki kırmızı ev yıkılmış çiçekler ezilmiş resimdeki bahçenin kapısı kırılmıştı
Neden demiştim sana son bir umutla ve belki bir mucize olur bana hiç beklemediğim bir gerekçe söylersin diye tıpkı ölüm mahkûmlarının son anda bir kurtuluş haberi beklemeleri gibi
Gözlerime baktın. Evladını terk etmeye hazırlanan bir anne gibi baktın bana. Bir yalan aradın; buldun belki ama söyleyemedin.
Yalanlarla yaşayamazsın sen
İçimdeki resim tutuşmaya başlamıştı. Resimdeki küçük çelimsiz siyah önlüklü çocuk nereye kaçacağını bilmiyordu
Yakana sarıldım ve Neden? diye bağırdım seni sarsarak: Neden seviştin onunla?..
Seni sarsmam yakana sarılmam sana bağırmam senden güçlü olduğum için değildi. Tam aksine uçuruma düşüyordum; elimi utup bırakmaman içindi
Gözlerin yine bilinmeyen bir boşluğa takılmıştı. Bir süre sustun. Sonra konuştun. Sesin hayat kadar yabancıydı hayat kadar acımasız hayat kadar gerçekti
İçimde tanıyamadığım bir başka kadın daha var dedin. Ve o kadın onun çekiciliğine karşı koyamıyor Öylesine büyülü bir yakışıklılığı öylesine küstah bir kendini beğenmişliği var ki kendime engel olamıyorum
Bu gece konuğumsun
Karanlık yırtıcı düşler küçük ölümlerle dolu bir ormandan geldin yanıma
Perdenin aralığından sızan mahcup ay ışığı yorgun bedenini okşuyor
Kollarındaki bacaklarındaki yaraları yara izlerini seyrediyorum
Yanımda öylesine masum uyuyorsun ki bu masumiyetin arkasında nelerin saklı olduğunu içinde sana da yabancı olan o kadını bilmeyi öyle çok isterdim ki
Sahi kimdi o kadın? Güçlü yakışıklı kıskanç sahiplenen hatta küstah seni inciten üzen ve kendini beğenmiş erkeklere bu denli çeken neydi onu O kadını bu parçalanmışlığa sürükleyen kirli ve hastalıklı merak neydi?..
İçindeki o bin yıllık ezilmişlik ve bu ezilmişliğin hastalıklı hazzı mıydı karşı koyamadığı
Kişiliğini parçalayan iradeni felce uğratan gururunu tamamen teslim alan bu ruhsuz sevişmelere onu hangi derin eksiklik çağırıyordu
Sahi kimdi o içindeki senin bile tanıyamadığın kadın?..
Bu gece konuğumsun.
Karanlık yırtıcı düşler ve küçük ölümlerle dolu bir ormandan geldin bana...
Perdenin aralığından sızan mahcup ay ışığı yorgun bedenini okşuyor...
Yanımda uyuyorsun. Kollarındaki bacaklarındaki izleri yaraları seyrediyorum.
Alımlı uçumlu bedenine diriliğine büyülü gençliğine tutkuyla bağlı olduğun adamdan geliyorsun bana
Dilsiz sevişmelerinden
Onu başından beri hiç saklamadın benden.
Zaten yüzündeki solgunluktan düş kırıklığından gözlerinin sık sık boşluğa düşmesinden anlamıştım ben hemen.
Zaten yalanlarla yaşayamazsın sen
Ama gerçeği anlayınca içimdeki resim darmadağın olmuştu bir anda. Resimdeki kırmızı ev yıkılmış çiçekler ezilmiş resimdeki bahçenin kapısı kırılmıştı
Neden demiştim sana son bir umutla ve belki bir mucize olur bana hiç beklemediğim bir gerekçe söylersin diye tıpkı ölüm mahkûmlarının son anda bir kurtuluş haberi beklemeleri gibi
Gözlerime baktın. Evladını terk etmeye hazırlanan bir anne gibi baktın bana. Bir yalan aradın; buldun belki ama söyleyemedin.
Yalanlarla yaşayamazsın sen
İçimdeki resim tutuşmaya başlamıştı. Resimdeki küçük çelimsiz siyah önlüklü çocuk nereye kaçacağını bilmiyordu
Yakana sarıldım ve Neden? diye bağırdım seni sarsarak: Neden seviştin onunla?..
Seni sarsmam yakana sarılmam sana bağırmam senden güçlü olduğum için değildi. Tam aksine uçuruma düşüyordum; elimi utup bırakmaman içindi
Gözlerin yine bilinmeyen bir boşluğa takılmıştı. Bir süre sustun. Sonra konuştun. Sesin hayat kadar yabancıydı hayat kadar acımasız hayat kadar gerçekti
İçimde tanıyamadığım bir başka kadın daha var dedin. Ve o kadın onun çekiciliğine karşı koyamıyor Öylesine büyülü bir yakışıklılığı öylesine küstah bir kendini beğenmişliği var ki kendime engel olamıyorum
Bu gece konuğumsun
Karanlık yırtıcı düşler küçük ölümlerle dolu bir ormandan geldin yanıma
Perdenin aralığından sızan mahcup ay ışığı yorgun bedenini okşuyor
Kollarındaki bacaklarındaki yaraları yara izlerini seyrediyorum
Yanımda öylesine masum uyuyorsun ki bu masumiyetin arkasında nelerin saklı olduğunu içinde sana da yabancı olan o kadını bilmeyi öyle çok isterdim ki
Sahi kimdi o kadın? Güçlü yakışıklı kıskanç sahiplenen hatta küstah seni inciten üzen ve kendini beğenmiş erkeklere bu denli çeken neydi onu O kadını bu parçalanmışlığa sürükleyen kirli ve hastalıklı merak neydi?..
İçindeki o bin yıllık ezilmişlik ve bu ezilmişliğin hastalıklı hazzı mıydı karşı koyamadığı
Kişiliğini parçalayan iradeni felce uğratan gururunu tamamen teslim alan bu ruhsuz sevişmelere onu hangi derin eksiklik çağırıyordu
Sahi kimdi o içindeki senin bile tanıyamadığın kadın?..