Havle binti Hakîm radıyallahu anha Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimize ilk inanan hanım sahâbîlerden...
Hz. Hatice annemizin vefatından sonra Efendimizin tekrar evliliği konusunda dünürcülük yapan bir bahtiyar...
Dinî konuları öğrenme hususunda çekinmeden, mahrem mevzûları dahî Efendimize rahatlıkla soran, bilgilenmek için gayret eden bir ilim âşıklısı hanım...
Medinede ilk vefat eden muhâcir Osman İbni Mazun (r.a)ın âilesi... Ümmü Şerîk künyesiyle de tanınır...
O, Mekkede doğdu. Babası Hakîm İbni Ümeyye, annesi Daîfe binti Âs İbni Ümeyyedir. İslâmla şereflenişi kocası vâsıtasıyla gerçekleşti.
Osman İbni Mazun (r.a) Cahiliye döneminde bile içki içmeyen akıllı bir gençti. Arkadaşlarına, ben aklımı gideren, benden daha düşük kimseleri benimle alay ettiren içkiyi içmem derdi. Temiz yaratılışlı, dürüst bir insandı. Birgün eve mutlu bir şekilde, güleryüzle neşeli olarak geldi. Hanımı Havle binti Hakîm ona:
Ne var ne yok Ebû Sâib? dedi. O da:
İyilik, güzellik var Ümmü Şerîk! Muhammede tâbî oldum. Yeni dine girdim. İslâmla şereflenen ilk onüç kişiden biri oldum. Geceleyin kardeşim Kudâmeyi de götüreceğim. dedi.
Hanımı Havle de hiç tereddüt göstermeden ben de Ebû Sâib! dedi.
Osman İbni Mazun (r.a) gülerek: Sen de Kudâmenin hanımı Safiyye binti Hattab ile... dedi. Hep birlikte toplanıp Rasûlullah (s.a) Efendimize geldiler. Huzurda Kurandan âyetler dinlediler. Yeni din İslâm hakkında bilgiler edindiler. Kelime-i şehadet getirerek İslâmla şereflendiler.
Havle binti Hakîm (r.anhâ) evinde huzur ve seâdeti, gönlünde büyük bir mutluluğu yakalamıştı. Kocasıyla birlikte ibadet ediyor, sevgi ve saygı içinde neşe dolu hayatlarını devam ettiriyorlardı. Müslüman âilelerdeki yardımlaşmayı, kaynaşmayı gördükçe ve bu tür yuvaların sayısı arttıkça müşrikler bu durumu hazmedemiyordu. Yeni din İslâm Mekkede yayıldıkça müşrikler ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Tehditler, ambargolar, ezâ ve cefâlar hatta işkenceler yapmağa başladılar. Bu arada müslümanlara hicret izni verildi. İlk kafilenin reisi olan Osman İbni Mazun (r.a) on erkek, dört kadın ile birlikte Habeşistana hicret etti. Orada huzurla ibâdetlerini yapıyor ve sükûnet içerisinde yaşıyorlardı. Kureşlilerin müslüman olduğuna dâir bir haber üzerine üç ay kadar sonra tekrar Mekkeye döndüler. Müslümanlara yapılan işkencelerin devam ettiğini gördüler. Bir müddet daha sıkıntılı günler geçirerek doğdukları şehirde yaşadılar.
Havle binti Hakîm (r.anhâ) takva sâhibi, sâliha bir hanımdı. Çok ibadet eder ve çok oruç tutardı. Zâhid ve âbid bir hayatı vardı. İki Cihan Güneşi Efendimizin hizmetinde bulunmayı kendisine şeref bilirdi. Hz. Hatice (r.anhâ) annemizin ebedî âleme göç etmesinden sonra birgün Efendimizi ziyarete gitti. Huzuruna vardığında:
Ya Rasûlallah! Haticenin eksikliği gözümden kaçmadı. dedi. Efendimiz de:
Evet! Hatice, çocuklarımın annesi ve evimin gözetleyicisi idi. dedi. Havle (r.anhâ) bu yumuşak ve sıcak cevabtan sonra tekrar Efendimize:
Yâ Rasûlallah! Evlenmek istemez misiniz? diye sordu. Efendimiz:
Kiminle? buyurdu. Havle (r.anhâ) da:
İster bâkire, istersen dulla. dedi. Bunun üzerine İki Cihan Güneşi Efendimiz:
Kimdir onlar? buyurdu. Havle: Bâkire olan Hz. Âişe, dul da Sevde binti Zemadır. diye cevap verdi.
Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimiz Havle (r.anhâ) ya dünürcülük yapmak üzere izin verdi ve: Git onlara beni anlat. Benim için her ikisiyle de konuş. buyurdu.
Havle (r.anhâ) sevincinden adetâ uçuyordu. Bu şerefli hizmeti yerine getirmek üzere derhal oradan ayrıldı. Hz. Âişe ve Hz. Sevde (r.anhâ) ve âileleriyle ayrı ayrı görüştü. Allah Rasûlüne akraba olmayı kim istemezdi? Ona hizmet en büyük şerefti. Ona yakın olmak en büyük nimetti. Havle (r.anhâ) dünür olarak gittiği iki ailenin de bizim için şereftir fakat diye başladıkları çekincelerini Efendimize ulaştırdı. Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimiz çekindikleri hususları izâle edecek cevaplarla Havle (r.anhâ)yı tekrar gönderdi. Gönüller huzur içerisinde Hz. Âişe (r.anhâ) ile nişan yapıldı. Hz. Sevde (r.anhâ) annemizin kocası ölmüş ve beş küçük çocuğu ile dul kalmıştı. Himayeye muhtaçtı. İki Cihan Güneşi Efendimizin hâne-i seâdetinin de hizmeti görülecekti. Mekke-i Mükerremede Sevde binti Zema (r.anhâ) annemizle nikahları kıyıldı. Bir müddet sonra Efendimiz ile Hz. Ebû Bekir (r.a) hicret etti. Daha sonra aile efradı hanımlar, çocuklar Medineye getirildi. Sevde annemiz Mescidin etrafında yapılan odalara yerleştirildi. Hz. Âişe (r.anhâ) baba evinde idi. Kısa bir zaman sonra da Hz. Âişe (r.anhâ) ile Efendimizin nikâhları kıyılıp düğün yemeği, velîme ziyafeti verildi. Hz. Âişe annemiz de Sevde annemizin yanındaki boş bir odaya yerleştirildi.
Havle (r.anhâ) İki Cihan Güneşi Efendimizin mutluluğuna vesîle olan bu hayırlı işi tamamlayarak şerefli bir hizmeti görme bahtiyarlığına eren bir İslâm hanımefendisidir. Kocası Osman İbni Mazun (r.a) Medinede vefat eden ilk sahâbî ve Cennetül-Bakîye defnedilen ilk muhâcirdir.
Havle (r.anhâ) kabri başında: Cennet sana mübârek olsun Ey Ebû Sâib! dedi. Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz bu söze karşı Havle (r.anhâ)ya bir hatırlatmada bulunarak: Allah ve Rasûlûnü severdi, desen kâfi idi. buyurdu.
Osman İbni Mazun (r.a) zâhid ve âbîd olarak yaşamıştı. İki Cihan Güneşi Efendimiz onun techiz ve tekfininde: Ey Ebû Sâib! Allah sana rahmet etsin! Dünyadan çekip gittin. Ama ne sen ona iltifat ettin, ne de o sana... buyurdu. Defnedildikten sonra kabrinin başucuna bir taş koyup şöyle dedi:
Bu bizim selefimizin (önce gidenimizin) kabridir. O bizim ne iyi selefimizdir. buyurdu. Daha sonra vefat edenlere de: Hayırlı selefimiz Osmana kavuş. buyurmuşlardır.
Havle binti Hakîm (r.anhâ) ilim âşıklısı, fazîletli bir hanımdır. Dînî konuları sorup öğrenme hususunda hiç çekinmezdi. Birgün Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimize: Ya Rasûlallah! Kadın rüyada ihtilâm olur mu? Olursa ne yapar? diye sordu. Efendimiz de: Böyle bir şey olursa gusül abdesti alsın. buyurdu.
Birgün Hz. Âişe (r.anhâ) annemiz Havle (r.anhâ)nın ziyaretine gitti. Onu dağınık bir vaziyette, bakımsız bir halde gördü. Bu durum karşısında Hz. Âişe (r.anhâ) annemiz onun hakkında: Gündüz oruç tutan, geceleyin namaz kılan kocası olmayan yapayalnız bir kadın. dedi. Onun giyim kuşama bakmayan, dünyaya değer vermeyen âbîd, zâhid ve fazilet sâhibi bir hanım olduğunu beyan etti.
Havle binti Hakîm (r.anhâ)nın kocasının ölümünden sonra mehrini bağışladığını bildirerek Efendimize evlenme teklifinde bulunduğu, Âişe (r.anhâ) annemizin bunu yadırgadığı ve bu tür tekliflerin yapılmasında sakınca bulunmadığını bildiren âyetin nâzil olduğu rivayet edilmektedir. Meâlen: ...Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık) (Ahzâb sûresi: 50) Daha sonra aynı sûrenin 51. âyeti nâzil olunca Havle (r.anhâ)yı bıraktığına dâir rivayetler de bulunmaktadır.
Vefat tarihi bilinmemekte olan Havle binti Hakîm (r.anhâ) Rasûlullah (s.a)den onbeş hadis rivâyet etmiştir. Bir tanesi şudur:
Havle binti Hakîm (r.anhâ)dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a)i şöyle buyururken dinledim dedi: Kim bir yerde konaklar da sonra Eûzü bi kelimâtillâhit-tâmmâti min şerri mâ halâk = Yarattıklarının şerrinden Allah'ın mükemmel kelimelerine sığınırım." derse, konakladığı o yerden ayrılıncaya kadar hiçbir şey ona zarar vermez."(Müslim, Zikir 54)
Cenab-ı Hak'tan şefaatlerini niyaz ederiz. Amin...
Hz. Hatice annemizin vefatından sonra Efendimizin tekrar evliliği konusunda dünürcülük yapan bir bahtiyar...
Dinî konuları öğrenme hususunda çekinmeden, mahrem mevzûları dahî Efendimize rahatlıkla soran, bilgilenmek için gayret eden bir ilim âşıklısı hanım...
Medinede ilk vefat eden muhâcir Osman İbni Mazun (r.a)ın âilesi... Ümmü Şerîk künyesiyle de tanınır...
O, Mekkede doğdu. Babası Hakîm İbni Ümeyye, annesi Daîfe binti Âs İbni Ümeyyedir. İslâmla şereflenişi kocası vâsıtasıyla gerçekleşti.
Osman İbni Mazun (r.a) Cahiliye döneminde bile içki içmeyen akıllı bir gençti. Arkadaşlarına, ben aklımı gideren, benden daha düşük kimseleri benimle alay ettiren içkiyi içmem derdi. Temiz yaratılışlı, dürüst bir insandı. Birgün eve mutlu bir şekilde, güleryüzle neşeli olarak geldi. Hanımı Havle binti Hakîm ona:
Ne var ne yok Ebû Sâib? dedi. O da:
İyilik, güzellik var Ümmü Şerîk! Muhammede tâbî oldum. Yeni dine girdim. İslâmla şereflenen ilk onüç kişiden biri oldum. Geceleyin kardeşim Kudâmeyi de götüreceğim. dedi.
Hanımı Havle de hiç tereddüt göstermeden ben de Ebû Sâib! dedi.
Osman İbni Mazun (r.a) gülerek: Sen de Kudâmenin hanımı Safiyye binti Hattab ile... dedi. Hep birlikte toplanıp Rasûlullah (s.a) Efendimize geldiler. Huzurda Kurandan âyetler dinlediler. Yeni din İslâm hakkında bilgiler edindiler. Kelime-i şehadet getirerek İslâmla şereflendiler.
Havle binti Hakîm (r.anhâ) evinde huzur ve seâdeti, gönlünde büyük bir mutluluğu yakalamıştı. Kocasıyla birlikte ibadet ediyor, sevgi ve saygı içinde neşe dolu hayatlarını devam ettiriyorlardı. Müslüman âilelerdeki yardımlaşmayı, kaynaşmayı gördükçe ve bu tür yuvaların sayısı arttıkça müşrikler bu durumu hazmedemiyordu. Yeni din İslâm Mekkede yayıldıkça müşrikler ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Tehditler, ambargolar, ezâ ve cefâlar hatta işkenceler yapmağa başladılar. Bu arada müslümanlara hicret izni verildi. İlk kafilenin reisi olan Osman İbni Mazun (r.a) on erkek, dört kadın ile birlikte Habeşistana hicret etti. Orada huzurla ibâdetlerini yapıyor ve sükûnet içerisinde yaşıyorlardı. Kureşlilerin müslüman olduğuna dâir bir haber üzerine üç ay kadar sonra tekrar Mekkeye döndüler. Müslümanlara yapılan işkencelerin devam ettiğini gördüler. Bir müddet daha sıkıntılı günler geçirerek doğdukları şehirde yaşadılar.
Havle binti Hakîm (r.anhâ) takva sâhibi, sâliha bir hanımdı. Çok ibadet eder ve çok oruç tutardı. Zâhid ve âbid bir hayatı vardı. İki Cihan Güneşi Efendimizin hizmetinde bulunmayı kendisine şeref bilirdi. Hz. Hatice (r.anhâ) annemizin ebedî âleme göç etmesinden sonra birgün Efendimizi ziyarete gitti. Huzuruna vardığında:
Ya Rasûlallah! Haticenin eksikliği gözümden kaçmadı. dedi. Efendimiz de:
Evet! Hatice, çocuklarımın annesi ve evimin gözetleyicisi idi. dedi. Havle (r.anhâ) bu yumuşak ve sıcak cevabtan sonra tekrar Efendimize:
Yâ Rasûlallah! Evlenmek istemez misiniz? diye sordu. Efendimiz:
Kiminle? buyurdu. Havle (r.anhâ) da:
İster bâkire, istersen dulla. dedi. Bunun üzerine İki Cihan Güneşi Efendimiz:
Kimdir onlar? buyurdu. Havle: Bâkire olan Hz. Âişe, dul da Sevde binti Zemadır. diye cevap verdi.
Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimiz Havle (r.anhâ) ya dünürcülük yapmak üzere izin verdi ve: Git onlara beni anlat. Benim için her ikisiyle de konuş. buyurdu.
Havle (r.anhâ) sevincinden adetâ uçuyordu. Bu şerefli hizmeti yerine getirmek üzere derhal oradan ayrıldı. Hz. Âişe ve Hz. Sevde (r.anhâ) ve âileleriyle ayrı ayrı görüştü. Allah Rasûlüne akraba olmayı kim istemezdi? Ona hizmet en büyük şerefti. Ona yakın olmak en büyük nimetti. Havle (r.anhâ) dünür olarak gittiği iki ailenin de bizim için şereftir fakat diye başladıkları çekincelerini Efendimize ulaştırdı. Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimiz çekindikleri hususları izâle edecek cevaplarla Havle (r.anhâ)yı tekrar gönderdi. Gönüller huzur içerisinde Hz. Âişe (r.anhâ) ile nişan yapıldı. Hz. Sevde (r.anhâ) annemizin kocası ölmüş ve beş küçük çocuğu ile dul kalmıştı. Himayeye muhtaçtı. İki Cihan Güneşi Efendimizin hâne-i seâdetinin de hizmeti görülecekti. Mekke-i Mükerremede Sevde binti Zema (r.anhâ) annemizle nikahları kıyıldı. Bir müddet sonra Efendimiz ile Hz. Ebû Bekir (r.a) hicret etti. Daha sonra aile efradı hanımlar, çocuklar Medineye getirildi. Sevde annemiz Mescidin etrafında yapılan odalara yerleştirildi. Hz. Âişe (r.anhâ) baba evinde idi. Kısa bir zaman sonra da Hz. Âişe (r.anhâ) ile Efendimizin nikâhları kıyılıp düğün yemeği, velîme ziyafeti verildi. Hz. Âişe annemiz de Sevde annemizin yanındaki boş bir odaya yerleştirildi.
Havle (r.anhâ) İki Cihan Güneşi Efendimizin mutluluğuna vesîle olan bu hayırlı işi tamamlayarak şerefli bir hizmeti görme bahtiyarlığına eren bir İslâm hanımefendisidir. Kocası Osman İbni Mazun (r.a) Medinede vefat eden ilk sahâbî ve Cennetül-Bakîye defnedilen ilk muhâcirdir.
Havle (r.anhâ) kabri başında: Cennet sana mübârek olsun Ey Ebû Sâib! dedi. Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz bu söze karşı Havle (r.anhâ)ya bir hatırlatmada bulunarak: Allah ve Rasûlûnü severdi, desen kâfi idi. buyurdu.
Osman İbni Mazun (r.a) zâhid ve âbîd olarak yaşamıştı. İki Cihan Güneşi Efendimiz onun techiz ve tekfininde: Ey Ebû Sâib! Allah sana rahmet etsin! Dünyadan çekip gittin. Ama ne sen ona iltifat ettin, ne de o sana... buyurdu. Defnedildikten sonra kabrinin başucuna bir taş koyup şöyle dedi:
Bu bizim selefimizin (önce gidenimizin) kabridir. O bizim ne iyi selefimizdir. buyurdu. Daha sonra vefat edenlere de: Hayırlı selefimiz Osmana kavuş. buyurmuşlardır.
Havle binti Hakîm (r.anhâ) ilim âşıklısı, fazîletli bir hanımdır. Dînî konuları sorup öğrenme hususunda hiç çekinmezdi. Birgün Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimize: Ya Rasûlallah! Kadın rüyada ihtilâm olur mu? Olursa ne yapar? diye sordu. Efendimiz de: Böyle bir şey olursa gusül abdesti alsın. buyurdu.
Birgün Hz. Âişe (r.anhâ) annemiz Havle (r.anhâ)nın ziyaretine gitti. Onu dağınık bir vaziyette, bakımsız bir halde gördü. Bu durum karşısında Hz. Âişe (r.anhâ) annemiz onun hakkında: Gündüz oruç tutan, geceleyin namaz kılan kocası olmayan yapayalnız bir kadın. dedi. Onun giyim kuşama bakmayan, dünyaya değer vermeyen âbîd, zâhid ve fazilet sâhibi bir hanım olduğunu beyan etti.
Havle binti Hakîm (r.anhâ)nın kocasının ölümünden sonra mehrini bağışladığını bildirerek Efendimize evlenme teklifinde bulunduğu, Âişe (r.anhâ) annemizin bunu yadırgadığı ve bu tür tekliflerin yapılmasında sakınca bulunmadığını bildiren âyetin nâzil olduğu rivayet edilmektedir. Meâlen: ...Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık) (Ahzâb sûresi: 50) Daha sonra aynı sûrenin 51. âyeti nâzil olunca Havle (r.anhâ)yı bıraktığına dâir rivayetler de bulunmaktadır.
Vefat tarihi bilinmemekte olan Havle binti Hakîm (r.anhâ) Rasûlullah (s.a)den onbeş hadis rivâyet etmiştir. Bir tanesi şudur:
Havle binti Hakîm (r.anhâ)dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a)i şöyle buyururken dinledim dedi: Kim bir yerde konaklar da sonra Eûzü bi kelimâtillâhit-tâmmâti min şerri mâ halâk = Yarattıklarının şerrinden Allah'ın mükemmel kelimelerine sığınırım." derse, konakladığı o yerden ayrılıncaya kadar hiçbir şey ona zarar vermez."(Müslim, Zikir 54)
Cenab-ı Hak'tan şefaatlerini niyaz ederiz. Amin...